Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B İ L İ M T A R İ H İ Yeryüzü bir daire şeklindeydi Dr. Müh. A.Necati Akgür İlk coğrafya araştırmalarına göre tığı, büyük bir ırmak varmış. Herodotos'un anlattığı bir başka keşif gezisi de şöyle olmuş (IV, 43): Pers Kralı KserKses döneminde (M.Ö. 485465), Teaspes oğlu Sataspes, işlediği bir suçtan ötürü kazığa vurulacaktı. Anası, Dareios'un kızkardeşiydi, bir koşulla oğlunu bağışlattı. Koşul, Mısırdan hareketle, Akdenız'den giderek, Libya'nın çevresini dolaşıp Arap körfezine dönmekti. Sataspes Mısır'a gelip bir gemi satın aldı. Herakles Direklerine (Cebelitarık Boğazı)na doğru denize açıldı. Burasını geçince güneye doğru yelken actı. Aylarca gitti. Ama hep daha uzağa gitmek gerekiyordu. Buralarda kısa boylu adamlara rastladılar. Yolculuğu yarıda kesip geri döndü. Çünkü onları daha ileri götürecek rüzgâr bulamamıştı! Kserkses bu öyküye inanmamış; onu yine de kazığa çaktırmıştır. Coğrafî keşif yolculuklarının en eskisiyse, Firavun Nekos'un (M.Ö. 609593) isteğiyle gerçekleşmiştir. Bu, Afrika'nın çevresini dolanma gezisini ise Herodotos şöyle anlatıyor (IV, 42): Libya, Asya ile sınır olan bölgesi dışında suyla çevrili görünüyor Bunu ilk olarak ortaya koyan Nekos'tur. Nekos, bu amaçla, Fenikelilerden oluşan bir keşif kolunu görevlendirdi. Bunlar, Ervthreia denizinden (Şüveyş'ten) yola çıktılar ve güney denizinde ılerlemeye başladılar. Gemiciler, güz sonunda karaya çıkıyorlar, toprağı ekiyorlar; yazın ekıni kaldırdıktan sonra yeniden denize açılıyorlardı. Böylece iki yıl geçti. Üçüncü yıl, yolcular Herakles Direkleri'ni geçip Mısır'a ulaştılar. Ve benim akıl erdiremediğim, ama belki başkalarının kabul edebilecekleri bir şey anlattılar: Libya'nın çevresini dolanırlarken güneş hep sağlarındaymış! Mezopotamya'da bulunan, kil tablet üzerine işlenmiş bir haritada, Bâbil, etrafı denizlerle çevrili, dalre blçimli yeryüzünün tam merkezinde gösteriliyordu. Vaktiyle ölü bir vadi olan Akdeniz, 5 milyon yıl önce Atlantik Okyanusu'nun sularının Cebelitarık'taki engelleri yıkması sonucu oluşmuştu. nın çevresini ya da bir başka deyişle büyüklüğünü ölçecektir. Herodotos, Mısır'ı, Heliopolis, Thebai ve Elephantine'e değın giderek gezdiğini ve verdiği bilgileri kendi gözüyle görüp edindiğini; oradan ötesine ilişkin bilgileriyse, sorup soruşturarak ve kendisine anlatılaniarı dinleyerek öğrendiğini söylüyor. Elephantine, Nil üzerinde bulunan bir gölün hemen girişinde yer almış bir ada kentidir. Buradan ötesi Ethıopialıların oturdukları yerlerdir. Gölü geçtikten sonra, Nil üzerinden gemiyle gidilemez. Çünkü buraları suüstüsualtı kayalıklarla örtülüdür. Bu yüzden kırk gün yaya gitmek zorundasınız. Daha sonra yeniden kayığa binip, on iki gün de böyle gideceksiniz. Yolun sonunda, karşınıza büyük bir kent gelecek. Burası Meroe'dir. Bu kentten çıkıp, su yoluyla, Elephantine1 den Meroe'ye gelinceye değin geçen zaman kadar bir uzaklık daha gidilirse "Kaçaklar"ın bulunduğu yere varılır. Herodotos kitabında, bu kaçakların ilginç öyküsünü deanlatır (11,30). B ilmek isteyip de düşünen ve araştıran ilk insanlar, ufku çepeçevre gözleyerek, üzerinde yaşadıkları yeryüzünü bir daire biçiminde, ancak (küre şeklinde değil) dümdüz olarak görüyorlardı. Kendileri bu dairenin tam merkezinde bulunmaktaydılar; dairenin kıyılarıysa, fırdolayı, bilinmez uzaklıklara değin denizlerle çevrilmişti. Bu denizlere okyanus ya da çevre deniziadı verilirdi. Gerçekten Mezopotamya'da bulunan, kil tablet üzerine işlenmiş bir haritada, M.ö. 6. yüzyıl öncesi, Bâbil ülkesinin başkenti Bâbil, etrafı denizlerle çevrilmiş, daire biçimlı yeryüzünün tam merkezinde görülmektedir (şekiH). ma ve Macellan'ı biz, ortaokul ve lisedeyken okuduğumuz "coğrafi keşifler"in ilk ünlü kahramanları olarak tanırız. Gerçekie bu kişiler için, söz konusu keşiflerin sonuncu kahramanları demek belki daha doğru olurdu. Coğrafî keşiflerin ilk, ancak çoğu adsız kahramanlarının öyküsünü, bize, tarihçilerin piriatası sayılan Halikarnassoslu (Bodrum) Herodotos (M.Ö. 490425) anlatır Yalnızca bunları değil, bütün ilkçağı, Mezopotamyalıları, Mısırlıları, iranlıları, Yunanlıları, Lidyalıları, İskitleri; masallar gibi güzel Bâbil kentini; piramitleri, firavunları, mumyaları; ilkçağ insanının göreneklerini, dınlerıni, krallarını, kahramanlarını, ordularını ve savaşlarını anlatır. Ama bunları kuru ve tatsız bir tarih kitabını okur gibi okumazsınız; hoşlandığımz, ilginç bulduğunuz bir televizyon dizisi gibi izlersiniz. Tarihi okumak Tarihi okumak (okuduğunu anlamak) kolay bir iş değildir. Her yazı ve kitap, bellı bir bilgi birikimi düzeyinde bulunan toplum ve insanlar içın yazılır. Örneğin bir yabancı dilden çevrilmiş bir kitabı okurken, hele çeviren konunun uzmanı değilse, okumakta ve anlamakta güçlük çeker, kendimizi zorlarız. Kitapta bize ters, eksik ya da fazla gelen yerler bulunduğunu söyleriz: Bu söylediklerimize güzel bir örnek olmak üzere, Herodot tarihinde, en son anlattığımız, Libya'nın (Afrika) çevresini dolanma öyküsünü ele alalım. Yazıyı okuyanlar, Herodotos'un, bu yolculuğun gerçek olabileceğinden kuşkulu olduğu, buna inanmak istemediği sonucunu çıkaracaklardır. Haklıdırlar. Yazının genel havası bu kanaati veriyor. IJmumi Coğrafya adlı kitabında (s. 15), İ.Hakkı Akyol bu konuda: "Coğrafya ufkunu ve dolayısıyla ilmini genişletmek arzusu ile yapılmış asıl araştırma seyahatleri hakkında pek az malumatımız vardır; mevcut bilgiler de tamamiyle vâzıh (açık) değildir. Mesela Mısır firavun u Nahav'ın emriyle Fenikelilerin Afrika kıtasını çepeçevre dolaştıklarını (M.Ö. 609604) Herodot hikâye kabilinden anlatmaktadır" diyor. Gerçekten Herodotos, kendi çağının okuyucularını bu konuda inanıp inanmamakta serbest bırakıyor; onlara inandırıcı bir kanıt veremiyor. Ama ondan hemen yirmi beş yüzyıl sonra yaşamakta olan bizler, bugün, bu yolculuğun gerçekten yapılmış olduğunu biliyoruz; Herodotos bunu bize kanıtlıyor. Herodotos'un kendi çağdaşları için, bilgi düzeylerinin düşük olması nede Herodotos döneminde yeryüzünün bilinen kesimleri Herodotos döneminde yalnız Doğu Akdeniz ve yakın çevresi bilinmektedir: Yunanlılar ve iyonyalılar, yeryüzünü, Avrupa, Asya ve Libya (Afrika) olmak üzere üçe bölerler. Nil Irmağı, Asya ile Libya arasında sınır oluşturur (Herodotos 11, 16). Avrupa'nın kuzeyi ve doğusudeniz midir, kimse bilmez. (Şekil 2). Syene kenti, Herodotos döneminde, bilim tarihindeki önemli yerini henüz almamış bulunmaktadır. Ancak ikiyüz yıldan daha fazla bir zaman sonra, Eratosthenes (M.Ö. 273192) tarafından, burada, yaz gündönümü gününde (22 haziran), güneşin, öğle vakti tam tepeden geçip (Strabon II,5,36), bir kuyunun dıbini bütünüyle aydınlatacağı belirlenecektir. Bu, Syene'nin Yengeç Dönencesi üzerınde bulunduğu anlamına gelmektedir ve bu bilgiyi kullanarak, Eratosthenes yeryuvarlağı İlk coğrafi keşifler Herodotos'un bize anlattığı ilk coğrafi keşiflerden birinin, Nil'in kaynakları ile Libya çölü ve ötesi konulu olanının öyküsünü de öğreniyoruz. Herodotos'a Kyreneliler anlatıyor (Kyrene ya da Sirenaik, bugünkü BingaziDerneTobruk'un iç kesımidir): Nesamonlulardan (Sirte Körfezi halkından) beş kişi, Libya çöllerinde kendilerinden önce kimsenin gidemediği kadar uzaklara gidip araştırma yapmaya karar vermişler. Böylece, çöle dalıp günlerce kumla örtülü geniş ve uzun mesafeleri yürümüşler. Bir yadide yükselen ağaçları görünce yemişlerini toplamışlar. Bu sırada, orta boydan daha kısa boylu küçük kara aaamlar ortaya çıkmış; gezginleri yakalayıp, geniş bataklıklardan geçirerek kendi kentlerine götürmüşler. Kentin yanında, batıdan doğuya doğru akan, içinde timsahların kaynaş Şekil (1) Kuzeydeki dağlardan kaynaklanıp gelen Fırat Irmağı, Bâbil ülkesini ortalamakta ve güneyde, çeyre deniziyle bağlantılı bir iç denize dökülmektedir. Bâbil'in doğu tarafında da Asur ülkesi bulunuyor (Akyol s. 12; sayılı s. 401). M.Ö. 8. yüzyılda yazılmış olduğu kabul edilen, Homeros'un Odysseia'sında tanımlanan yeryüzü de bu genel görünüşe uyar (Homeros s. 22). Christophe Colombe, Vasco de Ga 10