23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 15 28 ŞUBAT 2021 PAZAR Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın projesi Beyoğlu Kültür Yolu’nun son etabı İstanbul Sinema Müzesi ve Atlas Sineması, İstanbullular olmadan açıldı Müzenin restorasyonu AdileNaşit iyi, heykeller kötüymüş Bugün içinde Atlas Sineması ve Sinema Müzesi’nin yer aldığı Atlas Pasajı, 1877 yılında, Sultan Abdülaziz döneminde Galata bankerlerinden Agop Köçeyan tarafından “kışlık konak” olarak inşa ettirilmiş. 1932’de Pera’daki sanat ve eğlence dünyasına hizmet etmek için açılmış. 1948’de yaklaşık 2 bin kişilik sinema salonu ve 35 loca ve kulis, bar, restoran hizmete girmiş, 1951 yılında Küçük Sahne Tiyatrosu eklenmiş. Yıllar içinde eskiyen pasaj ve sinema salonu, dükkânlarıyla ayakta kalmaya çalışıyordu. Pasajın girişinde sol taraftaki bölüm, yıllardır harap bir halde durmaktayken Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilerek Bakan Ersoy’un da göreve gelir gelmez müjdelemiş olduğu gibi Beyoğlu Kültür Yolu projesi içinde iki yıl süren restorasyon sonucu İstanbul Sinema Müzesi olarak açıldı. Atlas Sineması da yenilendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy ve kendi çevrelerinden oluşan küçük bir davetli grubunun katıldığı açılış törenine Antalya’da film çekmekte olan Amerikalı sanatçıların da getirilmesi, açılış gününün Erdoğan’ın doğum gününe denk düşürülmesi işin magazin kısmı. Binanın restorasyonu genel olarak beğenilmiş ama balmumu heykellerin yer aldığı bölümde Gulyabani, Kemal Sunal ve Adile Naşit’in heykellerinin sanatçıların kemiklerini sızlatacak kadar kötü olduğuna dikkat çekilmiş. Sinema Müzesi’nin en güzel köşelerinden biri 29 Ekim 1933 yılında, Atatürk’ün Cumhuriyetin 10. Yıl Nutku’nu okuduğu sırada kayıt yapan cihazların da sergilendiği bölüm. Sinema Müzesi’nde dijital arşiv, kütüphane ve çalışma alanı da olacağı müjdelenirken sinema yazarları, sinemaseverler ve gazeteciler de müzeyi gezmek ve Atlas Sineması’nda film seyretmek için açılacağı günleri bekliyor. Tabii bir de 16 milyonun büyükşehir belediye başkanı, Ekrem İmamoğlu’nu bile davet etmeden açılış yapmak da acaba ne demek oluyor? l Kültür Servisi Sinema Müzesi Kemal Sunal Cadıların suçu YaşarKemal aydınlık YAZGÜLÜ büyükmüş meğer! mirasıyla anılıyor ALDOĞAN Evinin bahçesinde. Dünya edebiyatının usta kalemi Yaşar Kemal aramızdan ayrılışının altıncı yıldönümü olan 28 Şubat Pazar günü Yapı Kredi Yayıncılık (YKY) ve Yaşar Kemal Vakfı’nın öncülük ettiği etkinliklerle anılıyor. Zincirlikuyu’daki kabri ise sokağa çıkma yasağı nedeniyle aynı gün ziyaret edilemiyor. Edebiyatımızın çınarı Yaşar Kemal’i bugün saat 18.00’de Yapı Kredi Kültür Sanat’ın (YKYKS) YouTube kanalından, herkesin katılımına açık ve ücretsiz olarak canlı yayımlanacak söyleşide gene YKY’nin iki değerli yazarı, Faruk Duman ve İnan Çetin’den dinleyeceğiz. Duman ve Çetin, yapıtlarında insan kadar önemli bir yer tutan doğayla ve esinlendiği, yeniden yorumladığı masallarla kurduğu ilişkiyi tartışacaklar. İki yazar Yaşar Kemal’in kendileri üzerindeki etkisinden ve birbirlerinin metinleriyle Yaşar Kemal’in yapıtları arasında gördükleri akrabalıktan bahsedecekler. Yaşar Kemal’ı kendi ağzından dinlemek isteyenler ise YKY’nin Samih Rifat yönetmenliğinde hazırladığı “Simurg: Gerçeğin Peşinde Otuz Yolcu: Yaşar Kemal (1993)” dizisini gene YKYKS’nin pandemi sürecinde zenginleşen, ücretsiz ve herkese açık olan, YouTube kanalından izleyebilirler. Kadıköy Emek Tiyatrosu yeni bir ‘bellek’ diyor Kadıköy Emek Tiyatrosu, geçen yılın 8 Martı’nda başlattığı “Kadınlar Şenlikte” günlerini bu yıl GTR Müzik işbirliğiyle dijital ortama taşıdı. 814 Mart haftasını kapsayacak festivalin teması “Bellek”. Hafta boyu sürecek etkinliklerde, yeni bir oyun projesi, gizli performanslar, söyleşiler, podcast’ler ve daha birçok etkinlik bulunuyor. Festivalin tamamının dijital ortamın araçlarının kullanılarak evlerde hazırlandığı belirtildi. Dünyanın farklı ülkelerinden oyuncularla, 5 yazar tarafından ortaya çıkarılan kısa oyunlar projesi ve tüm festival üretimleri, bir ilk niteliği taşıyor. Bu 5 farklı kısa oyun gibi görünen ama aralarında tematik bir bağ bulunan oyun, değişimlerin insan belleğindeki etkisi üzerinden, tüm kadınların hikâyelerinin ortak olduğu inancıyla “başkasının belleğini kendi bedeninde var etme” hikâyesini distopik bir bağlamda irdeliyor. Mart geliyor, ilk haftasının kadınlar için önemi her zamankinden büyük. Kadınlar haftasını her anlamda yaşayarak kutlamak lazım. Yazan çizen, yani zaten tehlikeli kadınlar, bira üreten kadınlarla bir araya gelip yaramazlık yaptık Geçen akşam kalabalık bir grup, kapalı bir ortamda toplanıp yedik içtik, yeni mizde, çay bahçelerinde bile satılır, marketlerde satış saati olmaz, hafta sonları da bira raflanesil +1 dinlenmiş bira tadım rının üzerinde olay mahalli gibi yaptık! Ne oldu, kaşlar kalkbantlar yapıştırılmazdı. tı, öfkelenildi, nasıl olur, panAKP’nin İstanbul Belediyesi’ni demi koşulları filan diye itiraz kazanmasından sonra yaptığı ilk mı ediliyor? Siz kongrelerde sıiş, Turing’in işlettiği Yeşil Ev, kış tepiş oturan lebaleb insan Hidiv Kasrı, parklardaki köşkler kalabalıklarını görmediniz mi? gibi bütün o güzel yerlerdeki alBiz yapınca mı kabahat olukollü içecek satışlarını yasaklayor? İnsanın uyum sağlayıp çömak olmuştu. Belediyenin işi mi, züm üretemeyeceği yeni koşul demeden pek çok yere kafeteryoktur! Merak etmeyin: Biz en ya, lokanta açıp buralara da halk azından kendi sağlığını düşügelemiyor, millet geliyor diye binen, sağduyulu insanlar olarak ra satışını bile yasaklamışlardı. pandemi koşullarında bir araya Millet İttifakı, büyük başarı gösekranın üzerinde geldik! Hertererek bütün büyük şehirlerde kes kendi evinde, kendi masabelediyeleri kazandı, aradan nesında, sadece kendi şişesiyle İstanbul’a turist olarak gelen Amerikalı Charles Samz’ın redeyse iki yıl geçti. Devlet büyakın temas halindeydi, uzmanlar, dostlar, arkadaşlar ise ek1971’de çektiği amatör karelerde sahilde bira keyfi yapan vatandaşlar... rokrasisinin ve belediye meclislerinin bütün engellemelerine rağranda, Zoom’da. Sofralarımızı, ekranlarımızı hazırladık, önce işin uzmanlarını dinledik. Doğrusu bütün güzel ve yasak şeyler kadınların başının altından çıkıyor: Şerbetçiotunu, arpayı kazanda kaynatıp birayı ilk yapan kadınlar olmuş! Hem de antik çağlarda! Göbeklitepe’de bile var. Zamanla yaptıkları bu kıymetli besin eve fazla gelmeye başlayınca satar olmuşlar. Hangi evde satıldığı mına bayıldım. Anadolu Efes’in bira master’ı olmuş kadınlarına da. Şimdilerde evlerde bira yapımı yine gündemde ve o kadar profesyonelleşilmiş ki jüri denetiminde tadım ve değerlendirmeler bile yapılıyormuş! Sadece bunları değil, birayla ilgili her türlü tadım bilgisini de uzmanı Oğul Türkkan’dan dinledik, evimizde davet için teşekkürler Tuğrul Ağırbaş! men belediyeler hem de bu pandemi dönemindeki zorluklara ve artan yüklerine rağmen başarılı, iyi yönetiyor, atılımlar yapıyor, herkes memnun. Ama BelTur’lar, pandemi nedeniyle bir kapatıldı, pir kapatıldı. Oysa onlar da en azından diğerleri gibi al götür servisi yapabilirlerdi, vapurlardaki büfeler bile kapalı. Bu dönemde bir renovasyondan geçtikleri için sabrediyoruz. belli olsun diye de kapının önünde bir çalı süpürgesi bulunurmuş. Ya+1 dinlendirme BelTur’un başına yeme içme sektöründen gelen deneyimli bir yönetipan kadınlar siyah kukuletalı bir kı Bira, alkol derecesi en düşük, 5 ka ci atandı. Ve şimdi heyecanla bekliyafet giyermiş. Arpaları yemeye ge dar, dolayısıyla abartmadan, insan gi yoruz: Marttan başlayarak hafif halen farelerle baş etmek için de kedi bi içilirse, kimseye zarar vermeyen, fif açıldığımızda en azından büfebeslerlermiş. her türlü yiyeceğe güzel eşlik eden, ler, açık havada yeri olan kafeler, loGözünüzün önüne geldi değil mi öyle rakı gibi sofrası, şarap gibi sere kantalar, içeride denetimli masalarkör olası cadılar? Yakalım, asalım, monisi olmayan, her yerde her koşul la hem esnafa hem de sokakta ayakta keselim bu cadı kadınları! Niye? da tüketilebilecek bir içecek. yemek yemekten iflahı kesilmiş müşÇünkü kadınlar sattıkları biralardan Türkiye ve dünyada lager birala teriye yeni bir soluk olacak mı? Müşçok para kazanmış ve erkekler fena rın standardını yeniden tanımlayarak teri burada yeniden birasını içecek halde kıskanıp kadınların elinden işi şerbetçiotlarından, daha uzun sürede mi? Yoksa biz kukuletamızı takıp, süalmak için onları “cadı” ilan etmiş. üretilen ve dinlendirilerek hazırlanan pürgemizi alıp, yeter artık deyip yeBiranın nasıl yapıldığı filan aklım yeni ürünlerin tadı çok beğenildi. Ya niden cadı mı olacağız? Üstelik unutda kalmadı ama bu kıs sakların olmadığı eski güzel günleri mayın hepimizin evinde kedi de var! Birkan Nasuhoğlu Nasuhoğlu’ndan türkülere selam! Sözleri Pir Sultan Abdal’a, müziği Ali Sultan’a ait “Dostum Dostum”, Aşık Mahzuni Şerif’in Birkan Nasuhoğlu’nun “Tanrı Türkü Dinliyor” pro “İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım” ve Birkan Nasuhoğlu’nun jesi GTR Müzik etiketiyle tüm dijital platform yazdığı Ozan Sarohan ile düet yaptığı “Ben Ahımı Aldım”ın larda yayımlandı. Albüm, ikisi türkü, bir tanesi de yer aldığı “Tanrı Türkü Dinliyor”un kayıt ve mix’ini Mert Kayeni beste olmak üzere üç parçadan oluşuyor. sap mastering’ini Başar Yakupoğlu yaptı. Türklerin en Kürdü, Kürtlerin en Türkü Yaşar Kemal’i özlemek! 60’lı yılların sonu ya da 70’lerin başıydı. Bir gün Yaşar Kemal’in evindeyim... Kitaplardan, Sait Faik’ten koYaşar Kemal’le Avignon’da nuşuyoruz. “Dur, bak sana ne göstereceğim” dedi. Kitaplıktan bir kitap aldı. İlk sayfasında Sait Faik’in el yazısıyla yazdığı ithafı bana yüksek sesle okuttu. Sait Faik, Yaşar Kemal’i şöyle selamlıyordu: “Türklerin en Kürdü; Kürtlerin en Türkü, Yaşar Kemal’e sevgilerimle...” İkimizin de gözleri doldu. “Bak bunu ilk sana gösteriyorum” dedi. Birbirimize sarıldık. Hem güldük hem ağladık! ‘Zulmün artsın ki’ Sevgili Yaşar Kemal, Bugün sen sonsuzluğa yürüyeli tam beş yıl bitti. (28 Şubat 2015) Seni ne çok, ne çok özledim, özledik. Seni özlemek ne demek, günlerdir onu düşünüyorum. İlk senden duyduğum bir sözü anımsıyorum sık sık: Anadolu’da zalimler için şöyle derler: “Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın.” Sen gideli ülkede zulüm arttı. Türklere karşı zulüm, Kürtlere karşı zulüm, yoksullara karşı zulüm, hakkı yenenlere karşı zulüm, aydınlara, sanatçılara karşı zulüm, sorgulayan, düşünen, eleştirene karşı zulüm! Ne yazık ki senin çapında kimsemiz yok, bu zulmü haykıracak. Seni özlemek demek, sağduyuyu, vicdanı, haksızlığa karşı direnmeyi özlemek demek. O çağrı Senin o unutulmaz çağrını “Ey Türk halkı, Kürt halkı, bu toprakların kültür zenginliği olan tüm halklar, sözüm hepinizedir” diye başlayan eşsiz çağrını her gün haykıran yok... Seni özlemek, o çağrıyı özlemek demek: “Bugün bu ülkede yaratıcılığımız eksilmişse, vicdanımız vurdumduymaz olmuşsa, şiddet hayatımızın her alanında üstümüze çökmüşse, hiçbir kuruma güvenimiz kalmamışsa, bunlar bir kuşak ömrü süregelen bir kirli savaşın insanlığımızda açtığı yaralardır. Her savaş, adı ne olursa olsun, bir yıkımdır, insanların ölüm fermanıdır, üstünde yaşadığımız toprakların, doğamızın ölüm fermanıdır, insanlığımızı çürütür, vicdanımızı çürütür. Bugün bir umutsuzluk yeli ortalığı kasıp kavuruyor. Ben diyorum ki bu yaraların sağılması bizim elimizde. Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde. Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle el ele verelim.” Senden öğrendik Sevgili Yaşar Kemal, Bu ülkenin her köşesini sevmeyi, doğasına ve diline âşık olmayı senin kitaplarından öğrendim. İnsanın hem Marksist hem de hayallerin, efsanelerin dostu olabileceğini de... Bir gülümsemeyle, bir kahkahayla karanlığın bitebileceğini; kalleşliğin, alçaklığın, kötülüğün bir gün mutlak cezalandırılacağını; emeğin yüceliğini de... Biz edebiyatın, öfke, kin ve nefreti yok edip sevgiye, anlayışa, dayanışmaya dönüşebileceğini de senden ve kitaplarından öğrendik. Bu öğrendiklerimize, kimsenin gülmediği, herkesin korktuğu günümüzde, her şeyden daha çok gereksinimimiz var. Yine sen söyledin: “Hayat, umutsuzluktan umut yaratmaktır.” İşte tek yapmaya çalıştığım budur. Ve seni özlemek demek bunu hiç unutmamaktır. Bir anı Haydi gel, okurlara bir pazar gülümsemesi verelim: Yıl 1974... Sen, Elia Kazan ve ben İstanbul’dan yola çıkıp önce Troya, sonra Bergama’ya gittik. “Amerika Amerika” filminin yasaklanması nedeniyle Elia Kazan’ın Türkiye’ye gizli geldiği günlerdi. Bergama’da ben dolaşmaktan yorgun düştüm. Siz ikiniz her taşı incelemeyi sürdürdünüz. Bir ara yanıma bir delikanlı geldi. Sizi sordu. “Neden sordun ki” dedim. Çocuk, “Onları izledim. Biri Türkçe konuşuyor, öteki İngilizce ama yine de anlaşıyorlar, bu işi anlamadım” dedi. “Biri İngilizce öğretmenim, (gizli geldi ya öyle diyorduk) öteki Yaşar Kemal” deyince çocuğun yüzü aydınlandı ve şöyle dedi: “Ha o zaman anlaşıldı. Yaşar Kemal, Toroslar’da ağaçlarla, sularla, dallarla, çiçekler, böcekler, arılarla bile konuşur anlaşırmış. Bu İngilizle mi anlaşamayacak!” Siz nasıl isterseniz. Braas’ta her tercihe göre bir kiremit var. İster klasik, ister modern. Braas’ın zengin renk ve doku seçenekleri ile çatınızda dilediğiniz görünümü yaratın. Her ayrıntısı titizlikle çözülmüş kusursuz Braas Çatı Sistemleri ile evinizde konforu hissedin. bmigroup.com/tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle