02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 28 ŞUBAT 2021 PAZAR PAZAR YAZILARI Havanın sicil memuru Biz yine şanslıyız, oturup kalkıp şükretsek yeridir. Edmonton eksi 20 derecelerin altına henüz inmedi. Fakat Kanada’nın “Sarıkamış” damarı bir kez tutmuş bulunuyor; eksi 40’a cıvayı düşürmüştür. Kapı komşum Mr. Harold, 40 yıl evvel İngiltere’nin Liverpool’undan göç ettiğinden beri yılları sayıyor, hangi sene berbattı anlatıyor, buzlu havanın sicil memuru gibi memleketin Annus Horribilis’ini ondan işitiyorum. Bu sene kış fena! Soğuktan değil, o zaten bilinen şey, demek istediğim bunca derdin arasında kış felaketleri de artıyor. Dağ sporlarına, doğa gezilerine rağbetin her zaman yoğunlukta olduğu özellikle Alberta ve İngiliz KolombiyasıBC eyaletlerinde arama kurtarma faaliyetleri bu yıl geçen seneye göre yüzde 32 artış göstermiştir. Her kış kar motosikleti, kayak kazaları, çığ düşmesi, üzerinde balık avlayacağız diye buzlu suya düşmek gibi talihsizliğe Kanada Araştırma ve Kurtarma Ekipler Birliği’nden cevap geldi: COVID. Zaten artık her şeyin günah keçisi salgına bağlanıyor. Kış kazaları da virüs yüzündendir. Zira eve kapanıp bunalan insan kendini doğaya atmak istiyor; mademki sosyal ilinti kuramıyorum, ben de gider kurda kuşa seslenirim diyor. Kanada Kızılhaç’ı buz üzerinde gezintiye çıkacaklara, “Aman dikkat! Kalınlık en az 15 santim olmalı, kar motosikletiyle göl üzerinde hava atacaksanız 25 cm’den az olmasın” diyor. Kimse, “Aman evladım, ne işin var senin buz tutmuş gölde!” diye sormuyor. Üstelik buz kalınlığını nasıl ölçeceksin? Dibi görünmez sularda doğu için Covid aşısı en erlaşmamalı! Buzlu gölleri ken dağıtılmış Yukon’dageçtik, dağlarda, vadilerde ki şifaya göz dikip, üşenvahşi hayvanlar da var. Bu meden oraya kadar gitne cesaret! Ama dedik ya, miştir. İki aşamalı yapılan bütün kabahat Covid’de! 446 odalı otelde bir başına!.. MAHMUT ŞENOL Pfizer aşısının ilkini, sonra 15 gün bekleyip ikinci iğneyi de olduktan sonra evlerine dönerler. DevBC ve Alberta’daki Rocky dağlarının let ne güne duruyor; her şeyi bilir, tamuhteşem manzaralı otelleri de kakip eder: Durum ortaya çıkınca savcılık pansın mı, açılsın mı belirsizliğindedir. 500 dolar para ve en az 6 ay hapis ceBoz ayılara rağmen dağ yürüyüşüne çı zasıyla dava açtı. Yaşamak korkusu hekan maceraperestler lüks otel müşte le bir ağır basmaya görsün, insan bu, risi değil, onlar çadır kurup ateş yak her şeyi yapar! mak hevesinde. Bu yüzden otellerAkıl tutulması dedikleri, biraz da işde in cin top oynuyor. Gel gelelim, bu te bu: Aklı başında görülen, bu nedenle boş otellerden birisine geçen hafta pi Başbakan Trudeau’nun atadığı ve Krayango vurdu. 1200 rakım yükseklikte liçe II. Elizabeth’in de onayladığı, İngiki Jasper tatil bölgesinde, 446 odalı bir liz monarşisini temsil edecek Genel Vaoteli adı açıklanmayan bir zengin, pa li Bayan Julie Payette’in vali konağında rasını peşin peşin ödeyip 9 haftalığına yaptıklarını duydukça şaşırmamak elde kapattı. Tek başına gelip kalacak; ça değil. Payette uzaya gidip gelmiş eski lışanlar hariç kimseyi görmek istemi Kanadalı astronottur, meşhurdur. Vayor. Zenginin parası züğürdün çenesi li Konağı’ndaki çalışanlara sözlü, hatta ni yorarmış! fiziksel tacizde bulunduğu iddiası üzeBuz tutmuş haberlerin ardı arkası rine görevinden istifa etti. Uzay görüp kesilmiyor. Bunlardan bir tanesi epe geçirmiş olmak yetmiyor; bir yerinden yi kuzeyden, Husky köpeklerinin çek ipliği sökük ipek çorap, sırıtıveriyor. tiği kızakla buzda yol alsanız, Kuzey Kutbu’na yakın, yerli halkın yaşadığı Boru hattı tartışması Yukon Özerk Bölgesi’nden geldi. Kışla Tabii Trudeau’nun başındaki dertler rı ılıman iklim geçiren Vancouver’dan 2 bu kadar değil... ABD’nin yeni başkanı bin 500 km. uzaktaki Yukon’un White Biden’ın, Alberta’dan başlayıp Teksas’a horse şehrine gidip aşı olduktan sonra kadar inecek olan Keystone XL bogeri dönmüş zengin işadamı ve karısı ru hattı projesini hem çevreciler adına ait haberdi bu. Yukon yılın bu vakit na hem bu hattın üstünden geçtiği toplerinde gidilecek yer değil, kartipi fır raklarda yerlilerinin haklarını korumak tınasından uçak bile bazen işlemiyor. üzere iptal ettiğini hatırlatmak, dertFakat Rodney ve Ekaterine Baker çifti, lerin en büyüğünü göstermeye yeter. sağlık hizmetleri kısmen yetersiz oldu Açılsaydı günde 800 bin varil ham petrolün akıtılacağı, en az 1500 Kanadalı işçinin ekmek yiyeceği, toplam maliyeti 810 milyar dolar arasında tahmin edilen proje birden askıya alındı. Solliberal çizgideki Trudeau’nun açmazı büyük, ABD’ye kafa tutamıyor ve Alberta Valisi olan sağcı Jason Kenney ise veryansın edip duruyor. Boru hattı için eyalet bütçesinin büyücek kısmını bu işe harcayan Kenney, evdeki hesap çarşıya uymadığı için şimdi hem kabahatli hem de yaygara çıkarıp mahalleyi susta tutuyor. Mademki proje iptal oldu, federal bütçeden daha çok para bize gelsin diye ısrarcı... Daha geçenlerde, Kanada’dan ayrılıp ABD eyaleti olmak istiyoruz diyen Alberta’nın kafası karışık, şaşkın Trumpçı ve tabii aşırı sağcıları da bu kez Amerika’ya ambargo uygulayalım demez mi? Ambargo uygulansın mı, uygulanırsa bunun esamisi okunur mu; bilinmez şey! Bu komedi bana, Pembe Panter filmlerinin unutulmaz karakteri Müfettiş Clouseau namıyla meşhur Peter Sellers’in başrolündeki başka bir filmi anımsatıyor: Kükreyen Fare. İsviçre Alpleri’nde ortaçağ hayatı yaşayan bir küçük krallık, 20. yüzyılda Amerika’ya savaş ilan ediyor, ardından okçu piyadelerini kiralık bir gemiyle Atlantik üzerinden ABD’ye saldırmak üzere gönderiyor. Komedi bu! Sellers’ın komutasında küçük okçu birliği, o sırada tatbikat nedeniyle New York’taki sokağa çıkma yasağından yararlanıp kenti ve ABD’yi ele geçiriyor. “Film milim”, ama biz oldu gözüyle bakıyoruz. Olmaz demeyin, gün gelir o da olur! [email protected] Teksas’ı saran çürümüşlük... “İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlak şekilde yozlaştırır.” Geçen hafta TEVFIK DALGIÇ larda Teksas’ı vuran şiddetli fırtına, kar felaketinde ortaya çıkan tablo İngiliz tarihçi, düşünür Lord Acton’un bu sözlerini bir kez daha akıllara getirdi... Ani şekilde sıfırın altına inen hava sıcaklığı, yoğun kar yağışıyla hayat kaosa dönerken onlarca kişi hayatını kaybetti. Enerji zengini, Cumhuriyetçilerin kalesi eyalet felakete hazırlıksızdı... Pek çok kentte elektrik günlerce kesildi, su, doğalgaz boruları dondu. Çöken enerji hatları ile rüzgâr tribünleri de donunca tüm sistem çöktü. İnsanlar kimi bölgede eksi 18’lere varan derecelerde ölümkalım mücadelesine girişti. Biz Dallas kentinin Addison kasabasında 7 katlı bir binanın çatı katındaki dairemizde karşıladık karlı günleri. Diğer pek çok bölgeye göre daha şanslıydık. Arada kendini gösteren güneşle biraz olsun sıcaklık, moral bulduk. Elektrik sık sık kesildiği için asansör devre dışıydı. Mutfakta ocaktan fırına pek çok aletin elektrikli olması ise yemek yapmada zorluk yaratıyordu. Elektrik geldiği an elimizde ne bulursak haşladık, su ısıtıcılarını çalıştırıp termoslara koyduk. Felakette en ağır tablonun yaşandığı yer ise Houston’dı. Eyaletin güneyinde tropikal iklimiyle bilinen kentte binlerce ev günlerce elektriksiz kaldı. Kırsal bölgelerde yer yer kesintilerin hâlâ sürdüğü belirtiliyor. Bazı elektrik ve doğalgaz şirketlerinin müşterilerinin binlerce doları bulan faturalarla karşılaştığı da gündeme yansıyor. Unutulan altyapı Yetkililerin kriz karşısında yetersiz kalmalarıyla birlikte tepkiler de haliyle çığ gibi büyüdü. Teksas, ABD federal sistemine sonradan kendi parlamentosunun kararıyla katılan bağımsız bir devletti. Günümüzde de geçmişte olduğu gibi çoğunlukla muhafazakâr Cumhuriyetçilere oy verilen bir eyalet. Rüzgâr gücünden doğalgaza, kömürden petrole nükleer güce ne ararsanız enerji adına her şeyin kullanıldığı yer. Ancak yaşanan felakette enerji konusunda sınıfta kalındı. Tepkilerle birlikte elektrik üreticileri ve dağıtım şirketlerinin sadece eyalete ait ERCOT adı altında bir enerji ağı kurdukları, özgüven mi artık bilinmez ülke genelindeki enerji ağına katılmadıkları boy boy yazılıp çizildi. Eyaletin kararının arkasında aslında devletin rolüne ve serbest ticarete müdahalesine karşı çıkan ideolojik bir bakışın olduğu da söyleniliyor. 1999’da eyalette enerji piyasasında yer alan küçük, büyük firmalarla ERCOT’u oluşturmuşlar. Eski başkan Bush’un vali olduğu dönemde alınan bu kararla akıllarınca rekabeti körükleyip halka ucuz elektrik vermek amacı gütmüşler. Ama anlaşılan o ki yıllar boyu maliyeti düşürme, kârı yükseltme hedefli politikalarında altyapıya yatırımı es geçmişler! Doğa dostu enerjiye yeterli ilgi göstermemişler. Teksas Üniversitesi’nden Ed Hirst, “Bu kararlar karayolunda hız kontrolünü kaldırmak gibi oldu” yorumunu yapıyor. Sonuç olarak ideolojik saplantı ve denetimsiz kapitalist rekabet bu zengin eyaleti çölde kutup ayısına yakalanan bahtsız bedeviye döndürdü. Varlık içinde yokluğa itti... [email protected] ABD’de bir lise korosunda yeni tip koronavirüse karşı ilginç önlemler alındı. BİR AŞI İSTİFASI DAHA Ekvador’da Sağlık Bakanı Juan Carlos Zevallos, annesi dahil yakınlarına ve bazı devlet görevlilerine yeni tip koronavirüs aşısı yaptırdığının ortaya çıkmasının ardından tepkiler üzerine istifa etti. Zevallos hakkında soruşturma açıldığı duyuruldu. Aşıya ulaşımda küresel çapta adaletsizlik uyarıları yükselirken ülkelerde üst düzey yetkililerin yakınlarına kayırmacılık yaptıkları da sık sık gündeme yansıyor. Öte yandan BioNTech’in kurucusu ve yöneticisi Prof. Dr. Uğur Şahin, Alman basınına normalleşme sürecine ilişkin tarih verdi. Şahin, mayıshaziran aylarında normale dönülebileceğini söyledi. ABD Başkanı Joe Biden’ın yeni tip koronavirüse karşı istediği 1.9 trilyon dolarlık ekonomik destek paketinin ise Temsilciler Meclisi’nde kabul edildiği açıklandı. ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nden bir uzmanlar heyetinin, Johnson & Johnson firması tarafından geliştirilen tek dozluk koronavirüs aşısına onay verilmesini tavsiye ettiği de gündeme yansıyan haberler arasındaydı. Testlerde aşının oldukça yüksek bir koruyuculuğa sahip olduğunun tespit edildiği kaydedilmişti. ‘Farklılıklar içinde birlik’ Cakarta’da bir gün Endonezyabu nedenle başörtüsü takmak istelı akademisyen bir arkadaşımı ça mediğini söylese de inatçı müdür her lıştığı üniversitede ziyaret etmiştim. zamanki gibi yasalar ve kuralları ileri Onu başörtüsü ile görünce çok şaşır sürerek dediğim dedik demiş. O aramış ve bunu gizleyememiştim. Şaş da baba Elainu Hia, bütün konuşmakınlığımın sebebi daha önce kendi yı görüntülü kayıt altına alıp, sosyal sini hiç tesettürlü görmemiş olmam medyanın da gücünü kullanarak oladı, dışarda kaç kez görüşmüştük her yı tüm ülkeye afişe etmiş. Sonra da zaman başı açıktı. Sorduğumda ce seyreyle sen gümbürtüyü... vabı “işyerinde yasa gereği başımızı örtmemiz gerekiyor” olmuştu. O Bakanlardan destek gün üniversitenin yemekhanesinBir kişinin kararlılığı ve basının bu de kadınların çoğunun başörtülü ol hassas olayı ısrarla işlemesi sayesinduğunu fark ettim, dışarda görmedi de 2001 yılından beri uygulanan yöğim kadar. Aynı şekilde Cakarta Mil netmelik değişikliğe uğrayacak. Enli Müzesi’nde gönüllü rehberlik yaptı donezya genelinde 300 bin devlet ğım sıralarda okullardan müokulunda 20 yıldır zeyi gezmeye getirilen her uygulanan yasaya yaşta kız çocuğu ve öğretgöre kızlar ilkokula menleri de tesettürlü olurdu. başladıklarından itiGeçen günlerde patbaren tesettüre girlak veren olayın ardından tüm bunları düşündüm. Olay şöyle gelişmişti: Sumatra Adası’nın batısındaGÜLSEREN TOZKOPARAN JORDAN meleri gerekiyor. Üniversiteyi ABD’de okuyan genç, girişimci, bir ki Padang’da devlet meshayli popüler Milli lek lisesine giden, adı basına JCH ola Eğitim Bakanı Nadiem Makarim, olarak yansıyan bir genç kız okula girer ya derhal el koyarak “tesettürün biken başörtüsü takmadığı için sürek reysel bir hak olduğunu, buna okulun li uyarı alır, baskı görürmüş. Aslında karar veremeyeceğini” vurguladı. Makendisi Hıristiyan olduğunu, bu kura karim, okulların 2014 yılında devlet lın Müslümanları kapsadığını söylese okulları üniformaları ile ilgili bakande okul yönetimi bunu göz ardı eder lık yönetmeliğini yanlış yorumladığımiş. İşin daha da ilginç yanı okulla nı söyledi. Ona göre uzun etek, uzun rın uzaktan eğitim yaptığı bugünlerde kollu gömlek ile “Müslüman kıyafeinternet ortamında yürütülen ders ti” tasvir edildiğini ve bunun Müslüler sırasında aynı uyarılar devam edip man kızlar için bir seçenek olduğudurmuş. Esasen Hıristiyan olup da nu, okulların bunu yanlış uyguladığıbuna itiraz eden tek öğrenci JCH de nı belirtti. ğil, kendisi gibi 20 öğrenci daha varDiyanet İşleri Bakanı Yaqut Chomış aynı okulda dinini gösterek baş lil Qoumas da “Padang olayı buzdağıörtüsü takmaya itiraz eden. nın görünen kısmıdır. Mevcut yönetOkul yönetimi ile bu öğrenciler melik kız öğrencileri sindirmek, ayarasında her gün aynı gerilim yaşa rımcılık için kullanılmakta. Dinler çanırken bir gün öğrenci JCH’nın baba tışmayı teşvik etmez ve farklı olanlası uyarılmak için okula çağrılmış. Bu ra adaletsiz davranmayı haklı gösterlunmaz fırsat da babanın eline böy mez” dedi. le geçmiş. Hıristiyanlık dahil 6 resmi Akabinde içişleri, diyanet işleri ve dini olan ülkede belli din mensupları milli eğitim olmak üzere üç bakan nın kendi inaçlarına göre giyinmekte, çalışmalarını hızla sonlandırarak 3 yaşamakta özgür olduğunu ve kızının Şubat 2021’de birlikte bir kararnemeye imza attı. Jet hızıyla 5 Mart’ta yürürlüğe girecek kararname öğrenci ve öğretmenlerin başörtülü ya da olmadan uzun bir etek ile kısa veya uzun kollu bir gömlek giyebileceklerini belirtiyor. Kararname sadece yerel yönetimlerin ve Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın yönetiminde olan devlet okullarını kapsıyor. Diyanete bağlı İslami devlet okullarını etkilemeyecek. Ayrıca özel bir düzenlemeyle diğer illerden daha fazla özerkliğe sahip olan ve şeriatla yönetilen Aceh vilayetini de kapsamıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, yönetmeliğin tam olarak uygulanmasını sağlamak ve şikâyetleri almak için Çağrı Merkezi açtı. Bakanlık karara uymayan yerel yönetim ve okul müdürlerine cezai yaptırım uygulanacağını, eğitim fonlarının bile geri çekilecebileceğini duyurdu. İnsan Hakları İzleme (HRW) örgütünden tanıdığım Andreas Harsono, “20’den fazla eyaletteki okullarda tesettürün zorunlu olduğu göz önüne alındığında kararnamenin çok olumlu bir adım olduğunu, devlet okullarında kadın öğretmenlerin ve kız öğrencilerin başörtüsü takmaya mecbur bırakılmasının zorbalık, tehdit, toplumsal baskı ve bazı durumlarda okuldan terki bile beraberinde getirdiğini” ifade etti. Olayın çıktığı okul da basın toplantısı yaparak Hıristiyan öğrencilerin tesettüre zorlandığını itiraf ederek özür diledi. Kahraman baba “Kızımı okul istiyor diye başörtüsü takmaya ikna etseydim dinsel kimliği hakkında yalan söylemiş olacaktım, sonuçta bizim de haklarımız var” dedi. Bakanların işbirliği ile kısa zamanda çözümlenerek sonuca bağlanan olayla birlikte dünyanın en kalabalık Müslüman nüfuslu ülkesinde, Endonezyalıların gururlandığı ulusal sembol ve felsefeleri Bhinneka Tunggal Ika “Farklılıklar içinde birlik” havada kalmamış oldu. gjtozkoparan.hotmail.com Demir Özlü... Gidişiyle hayatımız yoksullaştı Türk edebiyatının seçkin yazarı Demir Özlü’yü kaybettiğimiz 13 Şubat’tan bu yana anılar film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Birkaç hafta önceki son telefon konuşmamızda, havalar ısınınca kafede görüşmek üzere sözleşmiştik. Daha sonraki arayışımda eşi Ulla ile konuştum. Demir Özlü uyuyordu. Öğleden sonraları biraz kestirmek eskilere dayanan bir alışkanlığıydı. Bana da hep tavsiye ederdi. “Uyuyamasan bile biraz uzan” derdi. Ulla, önceki yıl geçirdiği rahatsızlıktan sonra gelen pandemi yüzünden bir yılOSMAN İKİZ dır evde kapalı kalmanın Demir’i yıprattığını, kaslarının zayıfladığını, güçsüz kaldığını söyledi. Bir hafta sonra aradığında ise “Yarım saat önce Demir’i kaybettik” diyebildi. Zaten daha söze başlarken kötü haberin geldiğini sezmiştim. Akşam büyük oğlu Milko aradı. Çok sarsılmış olduğu sesinden belliydi. Son saatleri, son dakikaları anlattı. “Babam son zamanlarda bazen bana Osman diyordu. Senden de söz ediyorduk. Sen artık benim amcamsın” dedi. Milko ile aynı mahallede oturuyoruz. Ertesi gün kafede buluştuk. O da babası gibi çay içti. Demir Özlü’nün aramızdan ayrılışıyla hepimizin biraz eksildiğini anlattım. Teselli olsun diye söylememiştim. Demir Özlü’nün ifadesiyle, insanların nesneleştirildiği, insansız bir toplumda biz kendi aramızda nefes aldığımız, susuzluğumuzu giderdiğimiz bir vaha oluşturmuştuk. Modern Türk edebiyatının seçkin ismi Demir Özlü aramızdan ayrılıp giderken, edebiyat dünyasını ve bizi öksüz bırakmıştı. O eserleriyle yaşayacaktı ama onunla bir daha sohbet edemeyecek, gülemeyecek, dertleşemeyecektik. Lütfi Özkök’ten sonra bir bilge insanın daha eksikliğiyle hayatımız biraz daha yoksullaşacaktı. Yaklaşık kırk yıldır kafelerde, restoranlarda, evlerimizde buluşarak hayatımızı renklendirmiş, zenginleştirmiştik. Artık anılarla yaşayacaktık. Esrik akşamlar Demir Özlü, 12 Eylül öncesi her gün 3035 kişinin teröre kurban gittiği kaos ortamında oğlu Milko’nun “Baba ben büyümek istemiyorum, büyükleri öldürüyorlar” sözleri üzerine geçici olarak ailesiyle İsveç’e yerleşme kararı almış, 1979’da Stockholm’e gitmişti. Karanlık dönemden sonra gene İstanbul’a döneceklerdi. Ama terörün yol açtığı kaos ortamı askeri darbeyle faşizan bir rejime evrilmişti. Bunun üzerine bizim de sürgünlük dönemimiz başlamıştı. Demir Özlü’yü İstanbul’dan tanıdığım için Stockholm’e gelir gelmez aramıştım. Küçük bir arkadaş grubuyla sıkça buluşmaya başlamıştık. Türkiye’deki gelişmeleri izliyor, dertleşiyor, geleceğe ilişkin tahminlerde bulunuyorduk. Ruhu İstanbul’la bütünleşmiş olan Demir Özlü, için için memleket özlemi çekiyordu. Sürgünlük hayatının bunaltıcı günleriydi. Cuma akşamları esrik akşamlara dönmüştü. Umutluyduk, birkaç yıl sonra dönebileceğimizi sanıyorduk. Öyle olmayacağını anlamak epey vakit aldı. Almanya’da, Hollanda’da, İngiltere’de, Finlandiya’da konferanslara katıldı. Dönme umutlarımızın yıkıldığı yetmiyormuş gibi 1986’da vatandaşlıktan atıldı. Ama o, demokrasi ve özgürlük için verilen mücadeleye katkıda bulunurken kitaplarına da yoğunlaştı. Kitaplarında Paris, Berlin, Amsterdam, Stockholm gibi kentleri ve insanları, insanın yalnızlığını, bunalımını, varoluş sorunlarını felsefesini yansıtarak dokudu. Son kitaplarında ilk ve ortaokul döneminin geçtiği Ödemiş’i, Gölcük Yaylası’nı ve anılarını anlattı. Anılar... Demir Özlü, özellikle Japon kirazlarının çiçek açtığı günlerde, Södermalm’deki kafenin önünde, ağacın altında oturmayı severdi. Kışları ise “Stockholm Öyküleri”nde “Lilla Maria” olarak anlattığı kafede buluşurduk. Restoran Lilla Maria, Rival adıyla kafeye dönüşmüştü. Buralardaki sohbetlerimizde 1960 öncesi öğrencilerin gösterilerinden TİP’in kuruluşuna, parti içindeki çatışmalara, İstanbul günlerine ve12 Mart döneminde yaşadıklarına kadar pek çok gözlemini, anısını dinledim. Her zaman sakin, alçak tonda konuşurdu. Birkaç yıl önce gene böyle bir sohbet sırasında yan masadaki genç kadının bizi dinlediğini sezdim. Epey bir süre dinledikten sonra, bize dönüp hangi dili konuştuğumuzu sordu. Türkçe deyince şaşırdı. Bazı sözcüklere aşinaymış ama bizim konuştuğumuz dil tanıdığı Türklerin konuşmasından farklı olduğu için merak etmiş. Meğer Türkçemiz kulağa çok hoş gelen melodik bir dilmiş. Hatırladıkça bu sohbetlerin artık sadece anılarda kalmasına çok hayıflanıyorum. Demir Özlü’nün anılarında en çok söz ettiği iki kişi babası Sabih Bey ve Kabataş Lisesi’nde edebiyat öğretmeni Behçet Necatigil’di. İstanbul sevgisi babasından geçmiş. “İstanbul bir kültür şehridir” diyerek çocuklarının orada büyümesi için Ödemiş’ten naklini istemiş. Demir Özlü de lise yıllarından itibaren İstanbul’u, sokaklarını adım adım gezerek keşfetmiş. Behçet Necatigil’den de edebiyat tutkusunu almış. Demir Özlü birkaç kez Berlin’in Wannsee bölgesindeki yazarların çalışması için tahsis edilmiş, kurumun misafiri olmuştu. Bir kez orada ziyaret etmiştim. Binayı gezdirdikten sonra beni bir mezarlığa götürmüştü. Büyük Alman Yazarı Heinrich von Kleist’ın mezarını ziyaret etmiş, sonra bir kafede sohbet etmiştik. Kleist’ı lise yıllarında Behçet Necatigil sayesinde keşfettiğini anlatmıştı. Vefalı bir insandı. Bir İstanbul beyfendisiydi. Işıklarda uyusun. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle