14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11 28 ŞUBAT 2021 PAZAR Mısır ve soyada süresi dolan kararların yerine hız kesmeden yeni onaylar çıktı GDO’dan kaçış yok Hükümet gıda sanayicisinin salgın nedeniyle artan maliyetlerini düşürmek için çareyi genetiği değiştirilmiş (GDO) ürünlere hız kesmeden onay vermekte buldu. 10 yıl önce GDO’lu beş mısır çeşidinin yemlerMUSTAFA ÇAKIR de kullanılabilmesine verilen izin süresinin dolmasının hemen ardından vakit geçirilmeden, bir mısır ile dört soya çeşidine 10 yıl süreyle kapılar açıldı. GDO’lu ürünlere ilişkin izin ilk kez 2011 yılında Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği İktisadi İşletmesi (BESDBİR) ve Yumurta Üreticileri Merkez Birliği’nin (YUMBİR) başvuTarım Bakanlığı gıda sanayicisinin salgın nedeniyle artan maliyetlerini düşürebilmek için talep ettiği GDO’lu bir mısır ve dört soya çeşidine olur verdi. rusu üzerine beş mısır çeşidine yönelik çıkarılmıştı. Bu kararların 10 yıllık süreleri doldu ve yürürlükten kaldırıldı. Ancak hükümet GDO’lu ürünlerden vazgeçmek yerine hızla yeni kararlar aldı. Tarım Bakanlığı’nın açıkladığı “biyogüvenlik” kararlarına göre Biyogüvenlik Kurulu toplam bir GDO’lu mısır çeşiti ile dört GDO’lu soya ürününün yemlerde kullanılabilmesine onay verdi. BESDBİR’den gelen talep üzerine alınan bu yeni kararlar da 10 yıl süresince geçerli olacak. Bu süre içerisinde genetiği değiştirilmiş mısır ile soya çeşitleri ithal edilecek. İthal edilen bu ürünler sadece hayvan yemlerinde, yem ya da yem hammaddesi olarak kullanılacak. GDO lobisi devrede Kararlar, 2010 yılında kabul edilen Biyogüvenlik Yasası ile yönetmeliklere dayandırıldı. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, 23 Ocak’ta da benzer bir durumun yaşandığına işaret ederek şunları söyledi: “Mısır ve soyada dışa bağımlıyız. GDO lobisi devrede. İzin verilmeyebilirdi. 2010 yılında çıkan Biyogüvenlik Yasası ile kurulan Biyogüvenlik Kurulu vardı. 2018 yılında kurul, bakanlığa bağlandı. Bakanlıkta hangi bürokrat, uzman bu kararı veriyor belirsiz. Belli derneklerin başvurusu üzerine hız kesmeden yeni onaylar çıkıyor. Bu çözüm değil. Çözüm doğal beslenmede.” GDO’lu ürünlerin ağırlıklı olarak tavuk yeminde kullanıldığını hatırlatan Suiçmez, “Doğal beslenme için yem alanlarımızın artırılması gerekiyor. Mısırda yüzde 70, soyada yüzde 5 kendimize yetebiliyoruz. Yani mısırda yüzde 30, soyada yüzde 95 dışa bağımlıyız. Hayvanların beslendiği yaylaların imara açılması da önemli bir tezattır. Yaylalara ihtiyacımız var. Ancak yaylaları ortadan kaldıran kararlar alınıyor” diye konuştu. l ANKARA Alışveriş alışkanlıkları, salgınla geri dönülemeyecek şekilde değişecek ‘Eski perakende’ bitiyor GARANTİ BBVA’DAN Destek alacak yeni girişimler açıklandı Türkiye girişimcilik ekosistemine olan katkı vermeyi hedefleyen Garanti BBVA Partners’ın yeni dönem girişimleri belli oldu. Programdan yararlanmaya hak kazanan bu yılki girişimler Nesatilir. com, Missafir, Phishup, Massive Energy, UnoMoi ve AbilityPool olarak açıklandı. Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya, “Bu programdan yararlanan girişimcilerimizin bugüne kadar aldığı yatırım 20 milyon TL’nin üzerinde. Onlara destek olarak ekosistemin büyümesine katkı sağlamaya devam edeceğiz” dedi. 2015’te başlayan programda bugüne kadar 60’tan fazla girişimciye katkı sağlandı. Girişimcilere ofis ve mentorluk desteğinin yanı sıra eğitim imkânı sunuldu. l Ekonomi Servisi AB’DE 7. SIRADAYIZ Rüzgâr enerjisinin payı yüzde 8.44 Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği (WindEurope) 2020 raporuna göre AB ülkeleri geçen yıl elektrik ihtiyaçlarının yüzde 16’sını rüzgâr enerjisinden elde etti. 2020’de 1224 MW kurulum yapan Türkiye ise elektrik ihtiyacının yıl toplamında yüzde 8.44’ünü rüzgâr enerjisinden karşıladı ve toplamda 9 bin 305 MW ile Avrupa’da (220 bin MW) 7. sıradaki yerini korudu. Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, geçen yıl Avrupa’da devreye alınan 14 bin 700 MW’lik rüzgâr enerjisi gücünde Türkiye’nin 6. sırada olduğunu belirtti. Aydın’a göre 2025’e kadar kurulu rüzgâr enerjisi gücünde 20 bin MW’ye ulaşılabilir. Potansiyel ise yaklaşık 48 bin MW. l Ekonomi Servisi EVLİLİĞE VİRÜS GİRDİ Evlilik sayısı 20 yılın en düşük seviyesinde Koronavirüs kısıtlamaları kapsamında sınırlama getirilen törenler nedeniyle 2020 yılında evlilik sayısı son 20 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2001 yılından bu yana ilk kez evlenen çiftlerin sayısı 500 binin altına düştü. 2008’de 641 bin 973 ile zirveye ulaşan rakam, yıllık yüzde 10.1 düşüşle 2020’de 487 bin 270’e geriledi. 2020’de boşanmalar yüzde 13.8 düşerek 135 bin 22 oldu. l Ekonomi Servisi Aşılama ve artış hızını azaltan küresel Covid19 salgını umut verse de bu yıl perakende sektörünü zor günler bekliyor. Araştırmalara göre genel perakendede satışların düştüğü, elektronik ticaretin ise yükselişe geçtiği bu dönemde şirketlerin yenilenmesi de kaçınılmaz. “Alışveriş alışkanlıkları geri dönülemeyecek şekilde değişecek” diyen REM People Üst Yöneticisi Bülent Peker, bu kapsamda yeni trendlerle ilgili şu vurguları yaptı: 4 Yenilik: Yeni normalde müşteriler mağazaya daha fazla döndüklerinde hem ürünlerle hem de insanlarla teması en aza indirmeye çalışacak. Bu dönemde raflarında yenilik yapan ve riski azaltan mağazalar kazançlı çıkacak. 4 Rafta çok ürün: Markalar mağazalarda en çok satış yapan ürünler yerine daha fazla ürünle tüm yelpazesini göstermeye çalışacak. 4 Mobil mağaza: Bazı perakende markaları, salgın döneminde ürünlerini tam olmak istediği yere götürmek için yenilikçi çözümler buluyor. Bu yıl “popup” mağazalar ve hatta ürün kamyonlarıyla açık alanda ürün deneyimi yaşatmaları bekleniyor. 4 Özel günler: Geçen yıl sektörü yılbaşı, “Kara Cuma”, “Sevgililer Günü” ve farklı özel günler sürükledi ve satışları artırdı. 2021 daha çok özel gün ve kampanyanın görüleceği yıl olabilir. 4 Mağaza deneyimi: Fiziksel perakendenin büyük yara aldığı 2020 yılından sonra yeni yıl aşı umuduyla başladı. Daha iyimser olmak için daha fazla sebebin olduğu 2021’de tüketicileri mağazaya deneyimleme çekecek. Mağazaya geri dönme 260 MILYAR TL BKM verilerine göre geçen yıl internetten kartlı ödemeler yüzde 37 artarak 260 milyar liraya ulaştı. Toplam kartlı ödemelerdeki payı da yüzde 22 oldu. CEO tanımı yenileniyor KPMG’nin periyodik Küresel CEO Araştırması’nın “Covid19 Özel Versiyonu”na göre Covid19 iş dünyasını yöneten üst yöneticilerin (CEO) “liderlik” anlayışını yeniden yapılandırıyor. Bu tür yöneticiler artık kâr etmeye değil, şirketlerinin amacına odaklanırken, görevlerini sadece şirket yönetmekle sınırlı görmüyor. Kendini toplumsal değişimin liderliği konusunda sorumlu hissediyor. Salgından kurtulmanın “normal”e dönüş anlamına gelmediğini kaydeden KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan da şu vurguyu yaptı: “Yeni bir gelecek tanımlama fırsatı var ve üç eylem alanı kritik olacak; sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve güvenilirlik.” konusunda isteksiz olan müşteriler online ticaretle satın alıp mağazada deneyerek teslim alacak. 4 Randevu: Mağazalarda tüketicileri daha rahat hissettirecek çalışmalar bekleniyor. Randevu ve rezervasyonla mağazaya gelen müşteriler kendilerini daha fazla güvende hissediyor. Satış personeliyle görüntülü görüşme de müşterilerin daha çok karşılaşacağı bir yol olacak. l Ekonomi Servisi 2020 yılının son üç ayında ekonomideki gelişme hızının yüzde 67 olması bekleniyor Bir kez daha ‘tüketim’le büyüyeceğiz Türkiye’yi mart ayında yoğun bir ekonomi gündemi bekliyor. Gözler bir yandan 2020 yılının son 3 ayı ve yılın tümü için açıklanacak gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) verilerine çevrilirken, bir yandan da 2 hatfa içinde duyurulacak ekonomi paketine odaklanacak. Bu kapsamda AA Finans Büyüme Beklenti Anketi’ne katılan ekonomistler, GSYH’nin dördüncü çeyrekte 2019’un aynı dönemine göre yüzde 7 büyümesini bekliyor. Yılın tümü için beklenti yüzde 2. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) “Pandemi Etkisine Rağmen Yüksek Büyüme” başlıklı çalışmasındaki dördüncü çeyrek büyüme tahmini ise yüzde 6.7. Çalışmada şu vurgu dikkat çekiyor: Yasak dışı kaldı “Aralık ayının başında yeniden başlayan koronavirüs tedbirlerinin ekonomik aktiviteye önemli bir olumsuz etkisinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, ekonomik faaliyetlerin yasak kapsamları dışında tutulmasının belirleyici olduğunu düşünüyoruz.” Çalışmadaki bir diğer önemli vurgu da tüketim harcamalarının artması. Buna göre 2019’un aynı çeyreğine kıyasla 2020’nin dördüncü çeğreğinde tüm tüketim göstergeleri arttı. Bu açıdan ÖTV yüzde 39.4 ile son derece yüksek bir büyüme oranı kaydederken, tüketici ve konut kredilerindeki artış oranı sırasıyla yüzde 26.9 ve yüzde 26 oldu. İthal tüketim mallarında ise yüzde 21.1 genişleme oldu. Türkiye üçüncü çeyrekte de temel tüketim ağırlıklı yüzde 6.7 büyümüştü. l Ekonomi Servisi 128.2 milyar TL iç borç aranacak Türkiye’nin salgınla daha da büyüyen mali kaynak ihtiyacı ve yükselen faizler, gelecek üç ayda özellikle iç borçlanma yükünü artıracak. Hazine ve Maliye Bakanlığı, MartMayıs 2021 dönemini kapsayan iç borçlanma stratejisini açıkladı. Buna göre gelecek üç ayda toplam 116.5 milyar TL iç borç servisine (ödeme) karşılık, 128.2 milyar TL’lik iç borçlanma planlıyor. 2020’nin aynı dönemi için yayımlanan stratejiye göre toplam iç borç servisi yüzde 80.1, iç borçlanma yüzde 111.6 artacak. Martmayıs döneminde ayrıca toplam 40.6 milyar TL’lik dış borç servisi de yapılacak. Öte yandan martmayıs dönemindeki iç borç servisi kapsamında toplam 23.4 milyar TL, dış borç servisi kapsamında 11.1 milyar TL faiz ödemesi yapılacak. l Ekonomi Servisi Aşıya erişim ve küresel ekonomilerde büyük ayrışma Ekonomik büyümeyi genel olarak verilere bakıp değerlendirerek bir kenara bırakırız. Ekonomik büyüme oranlarını, anlamını bilmesek de sıklıkla siyaset kurumu içinde slogan olarak kullanırız. “Yüzde 6 ile dünyada en hızlı büyüyen ülke olduk, rekor kırdık” gibi anlamsız cümleler de bu sloganlar içinde sürekli bir şekilde yerini alır. Konu karar vericilerin anladığından daha derin aslında... Bazı zamanlarda büyüme oranlarının yarattığı gelir seviyesine bakınca, ayaklarımız yere basınca daha akılcı karşılaştırma yapabilme olanağına sahip oluyoruz. Örneğin, 22 trilyon dolar ulusal üretim gücüne sahip ABD ekonomisinde bir yılda yüzde 4’lük bir ekonomik büyüme oranının, Türkiye ekonomisinin yıllık ulusal üretim gücünü geçtiği gerçeği, oranların bazen ne kadar yanıltıcı olduğunu da gösteriyor bize. Diğer bir ifade ile ABD ekonomisinin yüzde 4 büyümesinin, ekonomimizin yüzde 100 büyümesinden daha fazla değer yaratmakta olduğu ortadayken, yüzde 6 büyüme oranı ile böbürlenmenin sadece siyasetin bir oyuncağı olduğunu da ortaya çıkarıyor. Gerçi böyle böbürlenecek bir büyüme oranını da görmediğimizi vurgulamak gerekiyor sanırım. Büyümenin bu yanını açıkladıktan sonra asıl konuya gelelim... Dünyanın en büyük ekonomik gücüne sahip 20 ülkesinin (G20) maliye bakanları, geçen günlerde sanal ortamda buluştu. Covid19 sağlık krizinden borç sorununa tüm konular tartışıldı toplantıda. Aşıya erişmede yaşanan gecikmelerin istihdam, işsizlik ve ekonomik büyüme gibi daha birçok alanda yaratacağı tahribatın dereceleri masaya yatırıldı. Sorun sanıldığından daha büyük... Toplantı sonrası yayımlanan IMF raporu, bu sorunu birkaç göstergede ortaya çıkarıyor. Buna göre: l Aşıların yavaş bir şekilde piyasaya sürülmesi, ülkeler ve bölgeler arasında iyileşme umutlarını tehlikeli bir biçimde farklılaştırmaktadır. Kaynak: https://blogs.imf.org l İstihdam kayıpları, açıklanan yardım paketlerine göre çoğu zaman inanılmaz boyuttadır. Grafik bunu açıkça gelişen ve gelişmiş ekonomiler için göstermektedir. Buna göre GSYH’nin oransal olarak fazlasını kendi insanı ve firması ile paylaşan ekonomilerde istihdam kaybı daha az olurken, tersine gelişmekte olan ülkelerde istihdam kaybı tehlikeli seviyelere ulaşmıştır. (Notumuz: Örneğin Türkiye’de ulusal gelirin yüzde 10 oranında yardım yapıldığı söylemine karşılık gelen istihdam kaybı 4 milyon kişiyi aşmıştır.) l Büyük ayrışma (gelirler arasında oluşan fark) 2022’nin sonunda birikimli küresel gelirin yüzde 13’ünü alıp götürecek. Bu oran düşük gelirli ülkelerde yüzde 18, (Türkiye’nin de içinde bulunduğu) gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde ise yüzde 22’ye ulaşacaktır. l Kriz öncesi ekonomik büyümenin verdiği avantajla, 110 gelişmekte olan ülkenin gelişmişlerle olan gelir farkını daraltacağını beklerken, kriz sonrası bu 52’ye düşmüştür. Diğer 58 ülke için bu farkın daha da açılacağı açıktır. l İstihdam kaybı, genç, düşük vasıflı, kadın ve kayıt dışı çalışanlar arasında daha belirgin olacaktır. l Gelişmekte olan ülkelerin çoğunun yıllarca zayıflaması gibi büyük bir risk vardır. l Nitekim küresel ekonomi bir yol ayrımındadır. Karar vericiler (politika yapıcıları) bu büyük ayrışmayı önlemek için harekete geçmeliler. Gelir farklılıklarının diğer bir ifadesi olan büyük ayrışma, sanıldığından daha büyük sorunlar yaratacak ve çoğu da kalıcı olacaktır. Aşıya erişim kolaylığı ise bu ayrışmayı bir nebze olsun azaltacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle