03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 28 ŞUBAT 2021 PAZAR HABER/YORUM Halkların da kalbi kırılır İnsanoğlunun en çok kalbi kırılır. Anne oğluna seslenip “Sen hiçbir şeyi beceremiyorsun, bak en yakın arkadaşın basket takımına seçildi, biz seninle ne yapacağız?” dediğinde çocuğun kalbi kırılır. Kadın, ev masraflarından kısıntı yapmış, kocasına Sevgililer Günü için bir kazak almış. Koca, kazağa bakıyor, “Bu pazar işi kazağı mı bana layık buldun?” diyerek burun kıvırıyor, kadının kalbi kırılır. Genç çalışmış, çabalamış, iyi puan almış ama asistan olamıyor: “Hocam, benim tezimi çok beğendiydiniz, niçin ben seçilmedim?” Hoca biraz mahcup “Haklısın ama seçilenin arkası kuvvetliydi, ben pek bir şey yapamadım” diyor. Gencin kalbi kırılır. Hepimizin hayatında kalbimizin kırıldığı pek çok unutmadığımız zamanlar, durumlar olmuştur. Kalp kırıklığı hiçbir şeye benzemez, sonuçta bazıları yaşam kalitemizi bile düşürebilir. Kendimizi değersiz, işe yaramaz hissederiz. Umutlarımızın bir tomarı usulca bizi terk eder. İnsanların kalpleri kırıldığı gibi halkların da kalpleri kırılır. Tarih bize halkların kalbini kıran iktidarların sonuçta kendilerini de yok ettiklerini tekrar tekrar anımsatır. Çünkü kalbi kırılan halklar bu kırgınlığı asla unutmaz. Açlık bile bu kırgınlığın yarattığı travmayı yaratmaz. Öyle böyle insanların karnı doyar ama kırılan kalplerin hafızası asla unutmaz. Örneğin, Irak’ta sözümona demokrasi getiriyoruz diyen Amerikan askerlerinin yaptıklarını, hiçbir Iraklı unutmaz. Ayrıca adını bile yeni duydukları bir ülkede bir milyon kişinin ölmesine neden olan Amerikan askerlerinin de kalbi kırılır. Bu nedenle savaştan dönenlerin pek çoğu ya uyuşturucu bağımlısı olur ya da akıl hastanesinde gün doldurur. Halkların kalbinin kırılmasına binlerce örnek verilebilir, şimdi kendi ülkemize dönelim. İktidar, halkların kalbini kırmak için adeta kendini bir zulüm makinesine döndürüyor. Basit bir örnek, binlerce işyeri kapalıyken, dağ otellerinde yaşanan vur patlasın, çal oynasın hayat insanların kalbini kırar. Gene anne ya da babasını korona nedeniyle yitiren, annesine, babasına son kez camlar ardından veda eden, camiden beş kişiyle uğurlayan birilerinin kalbi kırılır. Eve gerçekten ekmek götüremeyen birileri bir gazetede “markete karnı tok gidin”, “çocuklarınızı asla götürmeyin”, “cebinizdeki para kadar alışveriş yapın” cinsinden tavsiyeleri görünce kalbi kırılır. Kalabalık cenazeleri, birbirine yapışmış gibi insanları televizyonda seyredenler, kâğıt toplayan bir çocuğa 3 bin 500 TL’lik ceza yazıldığını gördüklerinde kalpleri kırılır. Altı milyon oyu olan HDP’ye oy verenlerin oylarını Kalaşnikov kurşununa benzetirseniz o altı milyon insanın kalbi kırılır. Sanmayın ki kalbi kırılanlar gidip sizin partinize oy verecekler. Yapmayın, kalp kırıklığı öyle derin bir yara açar ki hiçbir söz, hiçbir vaat o kırık kalbi tedavi edemez. Bugünlerde en çok şehit ailelerini düşünüyorum. Bir cumhurbaşkanı koronaya rağmen kongre yapıyor ve 16 şehit var, şehit annelerinden birinin gözyaşlarını kongredeki kalabalığa dinletiyor, anneye de “Bir anneye böyle bir şeref nasip olmaz. Ama siz bu şerefi yakaladınız” dedikten sonra Karadeniz şivesiyle espriler yapıp kongredeki insanları güldürüyor. Ben bu görüntüleri izlerken buz gibi dondum. Böyle bir aşağılanmayı daha önce hiç yaşamamıştım. O kadar çok insanın kalbi kırıldı, o kadar çok insan kendini aşağılanmış hissetti ki... İktidar sarhoşluğu böyle bir şeydir, insanoğlunun bir kalbi olduğunu unutursun. Gün gelir kalbi kırılmış insanlar, yeterince acı çektiklerini düşünmeye başlarlar. Kalp kırıklığının verdiği acı dayanılmaz olur. Artık hiçbir şeye güven kalmaz. İnsanlar “vatan”, “millet” diyerek atılan nutuklara artık inanmaz. Adaletin sadece zenginler için var olduğunun farkına varırlar, kendi çocuklarının da bir zaman sonra kalbinin kırılacağını öğrenirler. Evet, kendi çocuklarının da kalbi kırılacaktır. O zaman ne olur bilemem ama antikçağdan beri iktidarları en çok korkutan işte bu andır. İnsanların çocuklarının kalbi kırılmasın diye düşündükleri zamandır. 28 ŞUBAT 2021 SAYI: 34840 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 11A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 1199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 711 40 20. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:09 07:33 13:22 16:27 19:00 20:19 Ankara 05:54 07:17 13:06 16:13 18:46 20:03 İzmir 06:17 07:38 13:29 16:38 19:10 20:26 Fransızcada “balığı suda boğmak” diye bir deyim vardır. Türkiye gibi her gün yeni cinayetlere, yeni yolsuzluk ve hırsızlıklara uyanan, başka bir deyişle ahlaken iflas eden bir ülkede balık suda boğulur; suç ne kadar büyük, ne kadar karmaşık ve yaygınsa, suçlu o kadar kolay ve uzun süre görmezden gelinir. Manen ve madden müflis devletlerde, bir elma çalan çocuğa hapis cezası kesilir, deveyi havutuyla götürenler kovuşturulmaz. Çünkü havutu paylaştıkları suç ortakları, zaten devletin içinde, suyun başındadırlar. Yüzyılın Davası ve Turnike Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü, nihayet dürüst polislere yakalanıp dürüst bir mahkeme tarafından layık olduğu cezaya çarptırılmadan önceki kırk yıl, bu ülkede at oynattı. Cinayetler işledi, insan kaçırdı, casusluk yaptı, fuhuş çetesi işletti, yoluna çıkanları tehditle, şantajla susturamadığı zaman suikastlar düzenledi, FETÖ ile işbirliği yaptı, satılmış hukukçular, yargıçlar, savcılar aracılığıyla hem kovuşturmadan kaçtı hem de kovuşturan dürüst polislerin hayatını kararttı ve benim gibi binlerce muhalifini mahkemelerde süründürdü. Ama halkın büyük bölümü yakın zamana kadar bu organize suç örgütünü, ekranlarda inşallah, maşallah diye göbek atıp gerdan kıran kediciklerden ibaret bir fuhuş çetesi sanıyordu. Geçen hafta, Adnan Oktar cemaatini geçmişinden günümüze kimsenin bilmediği dehşet verici ayrıntılarla anlatan iki kitap yayımlandı: Av. Eser Çömlekçioğlu’nun Yüzyılın Davası* ve gazeteci Hakan Erol’un Turnike** başlıklı kitaplarını, çok beğenerek okumakla kalmadım. Her iki yazarın da açık ve sade Türkrı ve reaksiyonları göstermis¸tir. Bu saldırılardaki birinci sebep muhaliflerin sindirilmesi iken digˆer sebep ise örgütten ayrılıp muhalif olabilecek kis¸ilere gözdagˆı İnşallah kavat, vermekti. Yeri gelmis¸ken size bes¸ isim verelim: maşallah casus! • 1988 yılında, henüz 21 yas¸ındayken çesi, biçemi ve örgütün sicilini polisiye tadında aktarabilmelerine hayran kaldım. Genç yaşlarına bakarak Türkiye’nin genç kuşaklarına ilişkin umutlarım arttı. Bogˆaziçi Köprüsü’nden atlayarak intihar ettigˆi söylenen üniversite ögˆrencisi Tayfun Baban, • Aynı yıl Kadıköy Kızıltoprak’ta bir apartmanın 10. katından atlayarak CIA’nın yöntemleri intihar ettigˆi söylenen 18 yas¸ındaki Nil Kalkavan, A9 TV’deki canlı yayınların, kedi• 1989 yılında 11. kattan atlayaciklerden biri imdat çağrısı yapama rak intihar ettigˆi söylenen 18 yas¸ında sın diye ekranlara yirmi saniye geç ve üniversite ögˆrencisi olan Vistül düştüğünü ve yayın sırasında Adnan Ayerdem, Oktar’ın silahlı olup silahlı müritle• 2000 yılında Büyükçekmece’de rin de stüdyoda nöbet tuttuğunu bi evinde intihar ettigˆi söylenen Nulir miydiniz? Adnan Oktar Silahlı Suç ray Tınar, Örgütü davasında mağdurların avu• 2002’de Arnavutköy Halil Pas¸a katı Eser Çömlekçioğlu’nun kitabı, Yalısı’nda kendini elbise dolabıörgütün kırk yılda nereden nereye na asarak intihar eden, 1995 Dünya geldiğini gözler önüne sererken, ai Güzellik Yarıs¸ması yarı finalisti Ahu lelerinden kopardığı çocuk ve genç Pas¸akay... leri canavarlaştırmak için FETÖ’nün Bu olaylar kamuoyuna her ne kade kullandığı CIA metodunu tüm ay dar intihar gibi yansısa da ailelerirıntılarıyla açıklaması bakımından nin aslında cinayete kurban gittikleöğretici. Yüzyılın Davası kitabı, ay rini söyledikleri ve haberlerde bahsi nı zamanda bu örgütü çökerten em geçen bes¸ gencin tek ortak özellikniyet güçleri ile mahkeme heyetine leri, Adnan Oktar örgütüne girmis¸ ve “helal olsun” dedirtiyor. sonra ayrılmıs¸ olmalarıydı.* İntihar süsü verilen cinayetler Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü, kuruldugˆu ilk yıllardan itibaren kendine düs¸manlar olus¸turmus¸ ve bu düs¸manlara kars¸ı en ciddi saldıFETÖ’nün dijital kurmayları Hakan Erol’un kitabı ise Adnan Oktar ve çetesine dair gazeteci gözüyle bir otopsi olmanın yanı sıra, örgütün Türkiye’deki siyasal işbirlikçilerini, daha da önemlisi uluslararası “efendilerini” ortaya koyuyor. Adnancıların FETÖ ile organik bağını, orduya kurulan kumpas davalarındaki işbirliğini belgeliyor. ABD’de tüm Cumhuriyet Partili başkanların üyesi olduğu Evangelist Kilise, CIA ve MOSSAD lehine casusluk faaliyetini irdeliyor. Adnan Oktar cemaatinin Akkuyu Nükleer Santralı hakkında bile istihbarat topladığını, ben bu kitaptan öğrendim. İsrail ilişkilerinin ayrıntılarını da... I·srailli din adamları Oktar’ı en çok ziyaret edenler arasındaydı. Ancak iddia o ki hahamlar Türkiye’ye her gelis¸lerinde yüklü miktarda parayla geliyorlardı. Tek kis¸ide yüklü miktarda para bulunduğunu Türk yetkili makamlarına deklare etmesi gereken hahamlar, kalabalık s¸ekilde ülkeye giris¸ yapıyor, taşınan parayı aralarında bölüşerek bu kuraldan kurtuluyorlardı. Genelde 10 ile 12 kis¸i arasında hahamın geldigˆi ve gelen hahamlardan biri hariç, diğerlerinin aynı gün veya bir gün sonra ülkesine geri döndügˆü söyleniyordu. Hahamlar yanlarında getirdikleri paraları Oktarcılara teslim ediyordu. Oktar cemaatinin ise bu paralarla gayrimenkuller aldıgˆı, masrafları ödedigˆi ve kendi s¸irketlerine aktararak s¸irket kazancı gibi gösterdigˆi iddia ediliyordu. Bu kara para transferi sayesinde Oktarcıların da MOSSAD’a ve CIA’e düzenli istihbarat sagˆladıkları ileri sürülüyordu.** Türkiye’nin pırıl pırıl gençleri bir daha asla rezil bir cemaatin ağına düşmesin diye okunması gereken iki inceleme. Yazarlarını kutluyorum. * Alıntı: Av. Eser ÇÖMLEKÇİOĞLU, Yüzyılın Davası: Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü/Pankuş Yayınları, 2021 ** Alıntı: Hakan EROL, Turnike/Kırmızı Kedi Yayınevi, 2021 “En büyük talihsizliği ‘damat’ sıfatı, başarısının önüne geçirilfani gibi bedeni ile birlikte ruhu da yaşlandı. Doğum günü heyecanıyla di” dedi. “1994 ruhu ile yeni baştan” diBu kadar izaha muhtaç bir ye hınca hınç dolu kongre sacümle için parti lideri olmak lonunda nutuk attı. yetmiyor, cumhurbaşkanı da Niye 1994 ruhu. Çünkü o taşart demek ki! rihte kırk yaşındaydı. Ve hayat Talihsizlik damat da değil, bakan sıfatında. Bu iki sıfatı veren de kendisi. Tayyipize o yaşta başlıyor. Ve cumhurbaşkanı olmaya kadar gidiyor. Ama mesele olmak değil, ettiklerimizden Cumhuriyetin ilk ve tek bakan damadı olunca talihsizlik kaçınılmaz. Yine de ucuz atlatıldı. orada kalmak. Bunun için bedeni değilse bile ruhu yenilemek şart. “Astığı astık kestiği kestik padişah” yazılarından çok şükür ki hiç etkilenmedi de misiniz? Reyiz’in kararını “ruh çağırma” diye eleştirenler var. Zira İslamiyet ruh çağırmaya karşı. “baş”ına bir iş gelmedi. Şu gerekçeyi, kopyacı ve dal Osmanlı tarihi, damatların Diyanet İslam Ansiklopedisi tarihe gacı Saray danışmanları, bir zahtaçlandırılıp sonra da tacı ile başının geçmiş 29 tane damat sıralıyor.. Bu sa met Reyiz’e okusunlar: birlikte alınması tarihidir. yı, Reyiz sayesinde 30’a tamamlandı. “Ruh çağırma şirke düşmeye, Baş almasa da talihsiz son ka Reyiz’in yakınmaya hakkı yok. amel yönünden ise kâhinliğe, siyınpeder Sultan Abdülmecid idi. Damat, kız babaları için bir kader. hir vb. büyük günahlara zemin hazırDamadı olan Ferit Paşa’nın ülkeye Hz. Muhammed bile bu kaderin çok lamaya, çıkar elde etmeye ve istisyaptığı son kötülük Sevr’i imzalayan şükür paydaşıdır. mar aracı olarak kullanılmaya elverişOsmanlı’nın son başbakanı olması Ama hiçbir damadına ilave sıfat li bir yöntemdir. Bunu caiz görmek dır. (1920) lar vermeyi düşünmedi. mümkün değildir. Aksine (bu iş) si Reyiz’in başbakanlığı ilga etmesi Ancak hak emrivaki olduktan hir, kehanet ve fal gibi günah sayılan boşuna değildir. sonra damadı Hz. Osman, halife ol bir davranıştır. Aslı esası olmayan bir Reyiz, damat sıfatının öne çıkdu. Osman ismi bütün camileri yüz hurafe, bâtıl inanış veya hipnoz olamasından rahatsız. Çok haklı bu lerce yıldır kayınpederi Hz. Muham rak değerlendirmek gerekir.” (TDVsözcük yerli ve milli değil, Farsça. med ile birlikte süslüyor. İslam Ansiklopedisi Ruh Çağırma) Oysa Kaşgarlı Mahmud’un 1073 tarihli Divânu Lugâti’t Türk’te bile yer H Muhalefet akıllı oldu. Reyiz ve hipnoz! alan bizim gül gibi “güveyi”miz var. Damadın değil, 128 milyar doların Zurnanın tam da zırt dediği nok Ama halkımız “Güveyi bakan” izini sürüyor. tadır. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin demedi. Belki ülke maliye ve hazine O da burnunu bile göstermeden hipnoz tanımı şöyle: sine “içgüveysinden hallice” denil avukatın ağzından ses veriyor: “Hipnoz, bakışla, sözle veya bazı mesinden korktu. “İftira etmeyin: 500 bin TL verin!” yardımcı nesneler kullanılarak telkin Berat’ın a’sını biraz yayınca an(Reyiz de Gara şehitleri için 5 soru ile oluşturulan özel bir bilinç halidir.” lamı zenginleşir: Aklanmak, temisoran Kılıçdaroğlu’ndan 500 bin TL Bakışları, sözleri ve icat ettiği “baze çıkıp ceza ve sorumluluktan kur istemişti. Aile içi rayiç, demek ki bu.) zı yardımcı nesneler ile” (Kanal İstulmak manası kazanır. (Yani vin vin!) Belki de niyetleri sadece “Muha tanbul, Ay’a gitmek, uzaya çıkmak, İsim de kaderdir. İsmiyle mülefet yapmanın bedeli var!” diye de Karadeniz’de gaz) acaba sayın ahasemma sözü boşnuna değildir. Be mokrasi dersi vermek. limizi hipnotize ediyor olabilir mi? rat bir icattan, bir haktan yararlanH Ve bu “hipnotize” yöntemini “Tamak için devletin verdiği belge deNamaz bile beş vakit. Reyiz ise babet ve Şuabatı Sanatı Yasası” çermektir. sadece üç vakit konuşuyor. çevesinde 83 milyonu “Tayyipize” “Kayıp 128 milyar $ nerede?” diTek amacı, Mao’nun, “Zihinleretmek için kullanıyor olabilir mi? ye yırtınmak nafile. Reyiz’in 1994 ru de çiçek açsın fikirler yarışsın!” dileği H hu dediği dönemin “Kayıp 1 trilyon gerçekleşsin diye. Bilim Kurulumuz hiç değilse bu TL”si nerede ise orada! Önceki gün 67 yaşına bastı: Her konuda cesur olsa! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Cumartesi Anneleri, Cüneyt Aydınlar’ı sordu Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 831.’sini gerçekleştirdi. Bu haftaki eylem de koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya üzerinden canlı yapıldı. Cumartesi Anneleri bu haftaki eylemlerinde 1994 yılında gözaltında kaybedilen İstanbul Üniversitesi öğrencisi Cüneyt Aydınlar için adalet talep etti. Yapılan açıklamada, “Türkiye, kamu gücünü kullanan görevlilerin hesap verebilirliği noktasında ağır sorunlar yaşayan bir ülke. Bu durum kamu gücünü kullanırken yasal yetkilerini aşıp yurttaşa karşı suç teşkil eden eylemlerde bulunan kamu görevlilerini hesap sorulamaz konuma getiriyor. 831 haftadır ısrarla soruyor ve cevap istiyoruz: Gözaltında kaybedilen insanlarımıza ne oldu? Onları kaybedenler neden korunuyor? Devleti yönetenler neden anayasa ve uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmiyor?” ifadeleri kullanıldı. l Haber Merkezi İdlib şehitleri anıldı Suriye’nin İdlib bölgesinde geçen yıl 27 Şubat’ta Suriye ordusunun düzenlediği hava saldırısında 36 asker şehit oldu. Siyasiler, İdlib’de Türk askerine gerçekleştirilen saldırının birinci yıldönümünde sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla şehitleri andı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu paylaşımında “İdlib’de şehit olan kahraman askerlerimizi, şahadetlerinin yıldönümünde bir kez daha rahmetle anıyorum. Aziz şehitlerimizin ruhları şâd olsun” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de “Her biri oğul, eş, baba, dost, kardeşti... Milletimiz var olsun diye canlarını ortaya koyan, bu uğurda sönen birer ateşti. İdlib şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum” ifadelerini kullandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da sosyal medya hesabından İdlib şehitlerini andı. l ANKARA/Cumhuriyet Ukrayna’yla ‘askeri istihbarat’ anlaşması ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HÜSEYİN HAYATSEVER Türkiye ve Ukrayna arasında ekim ayında imzalanan “Askeri Çerçeve Anlaşması”, askeri eğitimin yanı sıra askeri istihbarat değişimini de kapsıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin ziyareti sırasında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Ukraynalı mevkidaşı Andriy Taran, 16 Ekim’de anlaşmayı imzalamıştı. Yasa teklifinin hafta içinde TBMM’ye sunulmasıyla ayrıntılar ortaya çıktı. Anlaşma, iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında askeri eğitim ve öğretim, savunma sanayii, askeri tıp ve sağlık hizmetleri ile siber savunma gibi alanlarda işbirliğinin artırılmasını amaçlıyor. Anlaşmayla iki ülke silahlı kuvvetleri personeli ve askeri öğrencileri, askeri eğitim ve öğretim için ülkeler arasında ziyarette bulunabilecek. İşbirliği alanları arasında askeri istihbarat değişimi de bulunuyor. Askeri istihbarat maddesi, “tarafların karşılıklı menfaatlarına halel getireceği düşünülen ve birlikte kararlaştırılacak ülkelerle ilgili, öncelik askeri faaliyetlerde olmak üzere, tarafların silahlı kuvvetlerinin ilgi alanındaki gelişmeleri ve bu ülkelerin Türkiye ve Ukrayna’daki faaliyetleri ile ilgili askeri istihbarat bilgilerinin mübadelesini” kapsıyor. ‘Gizlilik’ maddesi Mübadele edilecek bilgi, belge, malzeme ve teçhizata ait tüm bilgilerin korunmasını sağlayacak, gizlilik dereceli bilgi ve malzeme, diğer tarafın onayı olmadan üçüncü bir tarafla paylaşılmayacak. Anlaşma sona erse dahi bilgi ve malzemenin korunması üzerindeki sorumluluk devam edecek. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle