08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 19 OCAK 2021 SALI HABER SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINDA YETKİLİLER, ‘EVİNİZE GİDİN’ DİYOR AMA EVİMİZ YOK Kİ... İYİ Parti, Hayvan Hakları Kanun Teklifi’ni imha etsin Geçen hafta sonunda İYİ Parti’den Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı ile Doğa ve Çevre Politikaları Başkanı Arzu Önşen imzasıyla bir Hayvan Hakları Kanun Teklifi geldi. 28 sayfalık metni okudum ve siyasi partilerin hayvan hakları konusunda ne kadar geride olduklarını bir kez daha üzülerek gördüm. Öncelikle Türkçe ifadelerde ciddi sorunlar bulunan metinde çok fazla yazım hatası var. Kanun maddelerinde yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık ve doğru bir dil kullanılmalı. O nedenle tüm metni Türkçesi iyi olan bir hukukçuya yazdırmaları gerekir. Tasarının tümü, hayvan hakları açısından hatalı yaklaşımlarla ve kendi içinde çelişkilerle dolu. Bu yazıda her maddeyi ele alma olanağı yok ama bazı örnekler vereceğim. HHH Madde 4/ı: “Kontrolsüz üremeyi önlemek amacıyla, devletin kontrolünde olan hayvanların öncelikli olarak, toplu yaşanan yerlerde beslenen ve barındırılan kedi ve köpeklerin sahiplerince kısırlaştırılması esastır.” Burada anlatılmak istenen nedir? Devletin kontrolünde olan hayvanlar niye sahiplerince kısırlaştırılıyor? Madde 8a) “Sahibi olduğu hayvanı beyanlı terk; ölüm, hastalık, bakım için gerekli şartları kaybetme vb. geçerli bir sebep ile Hayvan Bakım Evlerine bırakmak zorunda kalan bireyler, kurum ve kuruluşlar her hayvan için bin Türk Lirası idari para cezası ve bakımevinde kaldığı süre boyunca evcil hayvanın giderlerini karşılamak zorundadır.” Hayvanın sahibi öldüyse hayvan bakımevine nasıl bırakıyor ve ceza ödemeye devam ediyor? Madde 9 a) “Evcil hayvan ve hayvan malzemeleri satışı yapılan dükkân ve mağazalarda satış amaçlı kedi ve köpek gibi ev hayvanı bulundurulamaz. Ancak bu yerlerde; belediyelerde kayıtlı hayvan sahipleri, üretim çiftlikleri ve ırk derneklerine kayıtlı üreticilerin ürettikleri hayvanların satışı yapılabilir. Kediler ve köpekler dışında satışı mevzuatça belirlenmiş ev hayvanı ve egzotik hayvanlar bu yasağın dışındadır.” Petshop’larda sadece kedi ve köpek satılmasın, diğerleri serbest olsun deniyor. Neden? Diğerleri hayvan değil mi? Kafeste tutulan kuşlar, tavşanlar, kaplumbağalar, balıklar yeterince utanç kaynağı olmadı mı? Madde 10 “Güçten düşmüş hayvanlar ticari ve gösteri amaçlı veya herhangi bir şekilde binicilik ve taşımacılık amacıyla çalıştırılamaz.” Güçten düşmemiş olanlar bu amaçlarla çalıştırılabilir demenin bir başka yolu olmuş bu. Yıllardır hayvan hakları savunucularını hiç duymamışlar demek ki… Madde 15 “Hiçbir hayvan, bilimsel olmayan teşhis, tedavi ve deneylerde kullanılamaz.” “Bilimsel olmayan” ibaresiyle deneyin devamı sağlanmış, eğitimde vicdani ret konusu görmezden gelinmiş. HHH Madde 19 Folklorik amaca yönelik, şiddet içermeyen geleneksel gösteriler, Bakanlığın uygun görüşü alınarak, İl Hayvan Hakları Koruma Kurullarından izin almak suretiyle düzenlenebilir.” Deve güreşi gibi korkunç bir hayvan sömürüsü, “folklorik” denilerek yine yasal korumaya alınmış. Siyaseten hayvanları kullanmaya son verme cesareti gösterilmemiş. Madde 21 j) “Hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmanın” yasak olduğu belirtilmiş. Cinsel ilişki, iki tarafın da rızası olduğunda kurulur; hayvanla insan arasındaki bu türden her ilişki tecavüzdür! Madde 23 “Kaçak ve izin belgesiz avlanmak yasaktır.” Avcılığın yasal olarak sürdürülmesi için, hayvan katliamı için ihale açılmasına onay verilmiş. Oysa av, kaçak ya da yasal, her durumda cinayettir! Madde 36 “Fayton taşımacılığının tarihi değer taşıdığı alanların belirlenmesi, bunlar arasından seçim yapılarak fayton çalıştırılmasına izin verilecek yerlerin yerel yönetimler tarafından, Bakanlık onayı ile açılması ve çalıştırılması gerekmektedir.” Atlı fayton, hayvan köleliğinin simgesidir ve hayvan için büyük zulümdür. Zulmün tarihi değeri olmaz. Madde 34 “Hayvanat bahçeleri yenisi açılmasın, var olanlar yeni kriterlerle devam etsin.” Madde 35 “Yunus parklarının yenilerinin açılmasına izin verilmesin, var olanlar 2 yıl içinde kapansın.” Hayvanat bahçeleri ve yunus parkları hayvan hapishanesidir. Hemen kapatılarak, hayvanlar rehabilite edilmelidir. Madde 45 “Göç dönemleri ve göç yolları üzerinde olmaması koşuluyla havai fişek kullanabilmek için yerel yönetimlerden izin alınacaktır.” Onca hayvanın ve insanın ölümüne yol açan havai fişek yine yasaklanmamış, izne bağlanmış. Bunların dışında birçok madde sorunlu. Hayvanların para kaynağı olarak görüldüğü alanlarda sistem korunmuş. TBMM’ye sunulan Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu Raporu da eksik ve hatalı ama bu ondan da geriye düşmüş. İYİ Parti’ye tavsiyem, bu metni derhal imha etsinler. Misal dün aç uyuduk! SOKAĞA SIĞINANLAR Koronavirüs günlerinde çaresizlikten sokağı mesken tutanlar var. Yarı aç... “Sokağa çıkma yasağında bizim için hayat çok daha zor” diyorlar ve veerkelniyroİeSrslaTtorA:ra“NnABlraaUrddLaa’DbkiAzaepAayleSı moYleuAkyloeKrrA.i PLAN SINEĞI PANIĞI Yemek bulamadığımız çok oluyor. Misal dün aç uyuduk.” Sokağı mesken edinenlerin ‘evleri’ gibi ‘dertleri’ de ortak: “Üst baş kirli oldu mu insan yerine koymuyorlar. Biz de insanız. Kalbimizi ve neler yaşadıklarımızı bilmiyorlar. Umarım hiç kimse bizim gibi sokağa düşmez, böyle pis yerlerde kalmaz. Yaşıtlarımızdaki çocukların güzel bir gelecekleri olsun.” Titrediğimi fark edip “Soğuk değil mi” diye sorduğumda verdikleri yanıt ise yüreğimizi ateş gibi yakıyor: “Bu havalarda çıplak da kaldığımız oldu. Zamanla alışıyoruz.” AILE ILE ŞU AN BIR YEMEK YEMEK HER ŞEYE DEĞER Hüseyin Ali 14 yaşında. 4 yıldır sokakta. Okuyup doktor olmak istiyor. Hüseyin, harabe binayı göstererek “Bazen 1, bazen 20 kişi kalıyoruz” diyor. Hikmet Kaya da 12 yaşında. 5 yıldır sokakta. Pandemi sürecinde yetkililer tarafından kendileriyle ilgili tek bir açıklama yapılmağını söyleyen Hikmet, “‘Hayat eve sığar, evde kalın’ açıklamalarını duyunca kendimizi bir hayvandan farksız görmüyoruz. Kimsenin umurunda değilmişiz gibi hissediyorum” diyor. Harun Halil ise 20 yaşında. 8 yıldır sokakta. Hayat onu da hiç okul yolu ile kesiştirmemiş. Okumak istediğini belirten Harun şunları söylüyor: “Kaç saattir su içmiş değilim. Aile ile şu an bir yemek yemek her şeye değer.” Tramvaydan Tophane durağında iner inmez bir anda soğuk havanın iliklerime kadar işlediğini hissetmek güç olmuyor. Ahmet Kamçı ile Tophane Parkı’nda karşılaşıyorum. Çoğu zaman Karaköy’de hiçbir kapısı ve penceresi olmayan harabede kalsa da kimi zaman da Tophane Meydan Çeşmesi’nin havuzunda yatıyor. BUZ GİBİ YATAK! Herkes gibi olmak... 18yaşındaki Hasan İpek, 8 yıldır sokakta. Bilgisayar mühendisi olmak istiyor. 5. sınıfa kadar gittiği okulu özlediğini söyleyen Hasan, “Şu an imkân olsa 1. sınıftan bile başlarım” diyor. Mahalle bekçilerinden yakınan Hasan, “Bazen bekçiler bize bağırıyor. Elimiz önümüzde bile olsa bizi dövmeye kalkıyorlar. Sokağa düşmeyi kendimiz istemedik ki. Herkes gibi olmak istiyoruz” açıklamasında bulunuyor. Sohbetimiz devam ederken biraz ilerideki restoranın bir çalışanı günlük mönüden artakalan yemekleri getiriyor. O anki sevinci göz bebeklerinde dahi görülen Hasan, “Esnaf abilerimiz bazen böyle yemek getiriyor. Sokağa çıkma yasağında yetkililer ‘evinize gidin’ diyor ama evimiz yok ki. Sokağa çıkma yasağında bizim için hayat çok daha zor. Arada bize artakalan yemekleri veren restoranlar da kapalı oluyor. Yemek bulamadığımız çok oluyor. Misal dün aç uyuduk” diye konuşuyor. ‘DÖVMEYE KALKIYORLAR’ Sokaklar kimi için sevgiliyle buluşma nokyıkanan mermerin üzerinde bile uyuduklarını belirterek tası kimi için ek“Ateş yakmasam samek teknesi veya MEHMET baha sağ çıkamam. eylem yeri. Ama ki KIZMAZ Bazen dumandan mileri için de hayayüzüm simsiyah şetın ta kendisi. Gece gün kilde uyanıyorum. Sodüz, yaz kış sığındıkları kaktaki insana el uzatek yer... Evi sokak olan tılmalı. Meslek, iş suyurttaşlarla Karaköy’de nulmalı. Hastalanıyobirkaç saat geçirdik. So ruz. Hastaneye gidemikakta yaşama tutunma yoruz. Birkaç kere Takya çalışan yurttaşların sim Eğitim ve Araştırhayallerine misafir ol ma Hastanesi’ne gittim, duk. Her birinin sokağa muayene ücreti istedidüşme nedeni farklı. Ki ler. Biri restorana girimi ailesel sorunlardan yor, tek seferde yüzlerkimi maddi nedenlerce TL’ye yemek yiyor, biz den... Havaların soğuma ise o insandan bir çorsıyla yaşam koşulları da ba parası dilenmek için ha da zorlaşan sokaktaki bazen saatlerce dışarıda yurttaşlar koronavirüs bekliyoruz. Adalet bunun le de mücadele ediyor. neresinde” diye soruyor. Üstüne bugünlerde etBir süre konuşmayarak kili olan kar da eklenin uzaklara bakan Ahmet’e, ce gelin siz düşünün kat “Ne görüyorsun” dedilanan zorluğu... Çoğu za ğimde ise şunu söylüyor: man okuma, iş sahibi ol “Bomboş bir şehir. İnsanma hayalleri kursalar da lar hayalet gibi gezinien çok diledikleri şey ise yor. Bizim ise hayallerisıcak bir yatak, sıcak bir miz, anılarımız hep gölduş, sıcak bir çorba... gelerde, lambaların altında, ateşlerin yanında.” Hep sokakta Ahmet Kamçı 25 yaşın ‘Bilmiyorlar...’ da. “Taşı toprağı altın” Ali Murat 16 yaşında. olan İstanbul’a 14 yıl ön Anasız babasız büyümüş. ce gelmiş. Geldiği gün 7 yıldır sokakta. O da hiç den beri de sokaklarda. okul görmemiş. Tek hayaOkula hiç gitmemiş. Ar li okuyarak “dürüst bir inkadaşları kendisini Yıl san” olmak ve güzel bir iş maz Güney’e benzetiyor. sahibi olup sokaktaki arAhmet ile konuştukça ar kadaşlarını yanına almak. kadaşlarının bu benzet Arkadaşlarıyla kaldığı Kamede haksız olmadıkla raköy’deki harabede, gürını fark ediyorum. Öy vercin ve köpek besleyen le ki kendisi de Yılmaz Ali, “Hayvanlar en sadık Güney’in kitaplarını oku dostlar. Dertlerimizi payduğunu, filmlerini izledi laşıyorlar. Yanımızda yağini ekliyor. Ahmet, yeri tıyorlar. Yardımlarını çok geldiğinde üzerinde ceset görüyoruz” diyor. Telefon, su kadar zorunluluk. Google Kriz Merkezi her şeyin önünde Göçler de artık ‘dijital’ KAYI İNŞAAT İŞÇILERI: Sadaka değil hak istiyoruz İnşaat Sen Kayı İnşaat İşçileri Koordinasyonu, 2 yıldır ödenmeyen maaşlarını almak için Levent’teki Kayı İnşaat Genel Merkezi önünde dün eylem yaptı. Eylemde, “Kayı İnşaat patronu Coşkun Yılmaz, işçilerin alacaklarını vereceksin” pankartı açıldı. “Zafer, direnen emekçinin olacak” ve “Direne direne, direnişten zafere” sloganları atıldı. Coşkun Yılmaz’ın 3 kıtada 6 bin işçi çalıştırdığını ifade eden ve maaşını alamayan işçi Sinan Ekinci, “9 kez hükümetten başarı ödülü aldı. Yatı, villaları, arabaları var, işçilerin önünde direndiği plazada çalışıyor ama hâlâ işçilerin haklarını vermedi” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet SELDA GÜNEYSU Fenerbahçe Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden öğretim üyesi Doç. Dr. Özlem Özdemir, “Mülteciler ve Dijital Göç” adlı kitabıyla, göç sürecindeki dijital teknoloji kullanımlarına mercek tuttu. Dijital teknolojilerin mülteci hareketliliğini doğrudan etkilediğine dikkat çeken Özdemir, telefon uygulamaları sayesinde göçlerin “dijital göçlere döndüğünü” vurguladı. Dijital göçlerle birlikte akıllı telefon uygulamaları en iyi arkadaş ve korkuyu azaltan yaşam kiti haline dönüştü. Doç. Dr. Özlem Özdemir, çalışmasında şu konulara dikkat çekti: n Göç süreci dijitalleşiyor: Mülteciler, artık uluslararası göç sürecini dijitalleştiriyor. Sosyal medyada, deneyimlerini siber mekânda paylaşarak başka bir ülkede kuracakları yeni hayata hazırlık yapıyorlar. Mülteciler açısından ağ lokasyonu oldukça işlevsel. Google’ın tasarladığı “Kriz Bilgi Merkezi” internet sitesi sayesinde başka ülkelere gitmek isteyen mülteciler, yolculuklarında kritik bilgilere ulaşarak olabilecek krizlerin de önüne geçmiş oluyor. n En iyi arkadaş: Mültecilerin akıllı telefonları hem yol güzergâhlarında güvenliklerini sağlaması hem de birbirleri ile iletişime geçmeleri açısından yoğun bir şekilde kullanmaları göç çalışmalarına da yeni bir boyut kazandırdı. Özellikle de cep telefonu ve uygulamaları bu açıdan büyük önem taşıyor. Mültecilerin, cep telefonu uygulamalarını kendileri için “en iyi arkadaş” olarak tanımlamaları özellikle dikkat çekici. n Yaşam kiti: Mülteciler için göç sırasında çantalarının içinde su ve yiyeceğin yanında akıllı telefon taşımak bir gereklilik. İletişim kurmak için genellikle Facebook, WhatsApp, Skype ve Viber gibi ücretsiz mesajlaşma servislerini kullanırlar. Arkadan gelen diğer mültecilerin takip etmelerini kolaylaştırmak için ise GPS koordinatlarını paylaşmaya başladılar. Önce gidenleri GPS üzerinden takip ettikleri için kaçakçıların eline düşmekten de kurtulmaktalar. n Korkuları azaltıyor: Hem sürekli iletişimde kalmak hem de navigasyon sayesinde akıllı telefona sahip olmak stresi oldukça azaltıyor. Özellikle Facebook veya WhatsApp gruplarını, göçün bir sonraki aşamasını planlama, konaklama veya güvenilir olarak kabul edilebilecek kaçakçıların iletişim bilgilerini alma konusunda yararlı platformlar olarak görmekteler. Cep telefonu, mülteciler için arkadaş, lokasyon bulma, iletişime geçme, güven veren, cankurtaran, eğlence gibi sebeplerden dolayı hayati önem taşımakta. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle