08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 19 OCAK 2021 SALI KÜLTÜR BÜYÜK KADIN SANATÇILAR KITABI IÇIN BRIDGET QUINN’IN DEĞERLENDIRMESI: Muhteşem ama düzensiz Sanat tarihçisi, yazar ve eleştirmen Quinn, 400 sanatçının alfabetik sırayla, kısa biyografiler eşliğinde ele alınmasının takdire değer olduğunu belirtirken bunun “derinlikten çok genişlikle” ilgili olduğuna dikkat çekiyor. Editörlüğünü Rebecca Morrill’in yaptığı, Phaidon yayınevince basılan Büyük Kadın Sanatçılar kitabı yayımlandığında büyük bir ilgiyle karşılandı. Özellikle adı MUSTAFA K. ERDEMOL üzerinden süren tartışmalara da tanık olundu. Feminist çevreler, kitabın adında “kadın” vurgusunun yapılmasını genel olarak doğru bulmakla beraber, bu vurgunun erkek egemen anlayış yüzünden ihtiyaç duyulmasını da haklı olarak eleştiri konusu yaptı. Ancak bundan öte kitapta yer alan kadın sanatçıların nasıl belirlendiği konusu üzerinde de tartışmalar sürdü. Kapakta “‘Kadın' kelimesinin üstündeki çizik de tartışmalara yol açtı. Bir grup feminist, amacı öyle olmasa da çiziğin olumsuz çağrışımları olduğunu ileri sürerken, birçok eleştirmen ise çiziğin, “kadın” olmanın büyük sanatçılığın önüne geçtiği kanısını uyandırmamak için konduğunu, ayrıca kitabın adının sadece bir grup büyük kadın sanatçıyı değil, her bağlamda büyüklüğü vurgulama amacı içerdiğini ifade etti. Kitabın editörü Morrill ise bundan amaçlananın kitapta yer verilen sanatGazetecilikte fikri takip çok önemlidir. Bir konuya girip enine boyuna incelemeden, bütün tarafların görüşüne başvurmadan, tartışmanın izini sürmeden bırakmak bize yakışmaz. Büyük Kadın Sanatçılar kitabı İngiltere’de ekim ayında yayımlandığında ilgi çekmiş ve tartışmalara yol açmış, özellikle adı ve kapak dizaynı konuşulmuştu. Yılbaşında Londra’ya gidip İngiltere’de mahsur kalan yazarımız Mustafa Kemal Erdemol, kitap hakkındaki görüşleri topladı. çıları kadın olduklarını da belirtmek zorunda kalmadan “harika” olarak adlandırmak olduBridget Quinn ğunu vurguladı. Kısacası kitap yayımlandığında birçok açıdan hem ilgi hem de eleştiriler topladı. Ancak kitaba ilişkin en derli toplu eleştiriyi San Fransisco’da yaşayan yazar, eleştirmen, sanat tarihçisi Bridget Quinn yaptı. (Quinn, She Votes: How U.S. Women Won Suffrage, and What Happened Next adlı kitabın da yazarıdır). Quinn de değerlendirmesinde öncelikle kitabın adında yer alan “kadın” sözcüğünün üstünün çizili olmasını “görsel olarak çarpıcı ama niyeti belirsiz” olarak nitelendiriyor. Kitabın bütünü içinse yine, “görsel bir referans kitabı olarak muhteşem ama kadın ve sanat tarihi üzerine bir metin olarak düzensiz” diyor. Kitabı basan Phadion’a da ince bir eleştirisi var. Kitabın (İngilizce baskılarında tabii) yer alan önsözünde yayınevinin “bu bir feminist ya da kadın deneyimiyle ilgili bir sanat incelemesi değil” cümlesinin kadını merkezine almış bir kitapta adeta özür diler gibi belirtilmesini doğru bulmuyor. “Phaidon açık bir biçimde feminist olan herhangi bir şeye karşı temkinli görünüyor, oysa yayımladığı bu kapsamlı kitap bir feminist girişimin ürünüdür” diyor. Kitabın adının Büyük Kadın Sanatçılar olarak belirlenmesi bilindiği gibi Linda Nochlin’in 1971 tarihinde yazdığı, son derece önemli bir devrimci feminist metin olan “Why Have There Been No Great Women Artists?” (Neden Büyük Kadın Sanatçılar Yok?) başlıklı makalesine bir gönderme aslında. Quinn kitaba “Büyük Kadın Sanatçılar” adının verilmesiyle Nochlin’in hem ironisinin hem de polemikteki zekâsının gözden kaçırıldığını ileri sürüyor. Quinn, editör Morrill’in kitabın girişinde “Nochlin'in değinmediği şey, sanattaki ‘büyüklük’ algılarının, ebediyen sabitlenmek yerine, zaman ve mekânda değişme olasılığı” deyişine de itiraz ediyor. Aslında, “Nochlin ‘büyüklük’ kavramının kendisinin aptalca (ve ataerkil) olduğunu düşündü ve denemesinde de öyle söyledi” diyerek Morrill’in bu görüşünü reddediyor. Takdire değer... Ama... Quinn kitapta 400 sanatçının alfabetik sırayla, kısa biyografiler eşliğinde ele alınmasının takdire değer olduğunu belirtirken öte yandan da bunun “derinlikten çok genişlikle” ilgili olduğunu vurguluyor yazısında. Eleştirel baktığı bir diğer konu da başlangıçta 2 bin olarak belirlenen kadın sanatçıların sayısının 400’e düşürülmesi. “Bir kadın sanatçıyı diğerine tercih etmek için hangi ölçülerin kullanıldığını bilmek yararlı olacaktır” diyor Quinn. Örneğin kitapta Metropolitan Museum of Art'ta “Arplı Otoportre” adlı tablosuyla temsil edilen, 18. yüzyılın büyük kadın sanatçısı Rose Adélaïde Ducreux varken çağdaşı olan, döneminde büyük kişisel risklere girerek kadın sanatçıları desteklemek amacıyla yaptığı “İki Öğrenciyle Otoportre” adlı tablosuyla tanınan Adélaïde LabilleGuaird’ın neden yer almadığını soruyor. Quinn kitabı genel olarak yararlı bulmakla beraber bu soruların varlığının reddedilemeyeceğini de vurguluyor. CRR ocak programı açıklandı Cemal Reşit Rey (CRR) konser salonu ocak ayında dört ve şubat ayın(soldan sağa) Gökhan Aybulus (piyano), da altı konser programını sitesinde yayımladı. Geçen yılın sonunda uygulandıErkin Onay (keman) ve Çağ Erçağ (çello) ğı gibi her konser sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle birkaç saat önce stüdyoya dönüşen sahnede kayda alınacak ve 20.00’de yayımlanacak. Konserler CRR Genel Sanat Yönetmeni Cem Mansur’un sanatçılarla eserler üzerine yaptığı sohbetle başlayacak. Yayımlandığı tarihten itibaren konserler 1 hafta boyunca CRR YouTube kanalından ücretsiz izlenebilecek. https://www.youtube.com/channel/ UCcB4QimHcOKEvmQawHLGQ/featured sur yönetiminde 27 Ocak Çarşamba yani W. A. Mozart’ın (17561791) doğum gününde “Wolfgang Eğlencede” temalı bir konser veMozart doğum günü konseri İlk konser, aralık ayında sanatçının sağlık nedenleriyle ertelenen İslam Manafov piyano resitali. Sanatçı 18 Ocak Pazartesi günü vereceği konserde L. v. Beethoven’ın (17701827) 4. ve 5. senfonilerinin Franz Liszt’in (18111886) solo piyano için düzenlemesini çalacak. İkinci konseri fasıl müziğine gönül vermiş hanendeler Bekir Ünlüataer, Çiğdem Yarkın, Gül Yazıcı, Hamdi Demircioğlu, İlhan Yazıcı ve saz heyeti ile Meydan Faslı 22 Ocak Cuma günü verecek. 24 Ocak Pazar günü piyanist Kandemir Basmacıoğlu farklı dönem ve coğrafyalara ait bestecilerin minyatür türünde bestelerinden Beethoven, “11 Bagatel Op.119”; Hasan Ferit Alnar, “Sekiz Piyano Parçası” ve Claude Debussy, “İmgeler Set 2” eserlerini seslendirecek. CRR Gençlik Orkestrası şefleri Cem Manrecek. Orkestra, Galimathias Musicum K.32 (Müzikal Zırvalamalar) Müzikal Şaka K. 522 eserlerini çalacak. Ocak programının son klasik konseri Erkin Onay (keman), Çağ Erçağ (çello) ve Gökhan Aybulus’tan (piyano) oluşan Trio Hexis’in 28 Ocak Perşembe günü vereceği “İlhan Baran Dönüşümler” konseri. Üçlü konserde İ. Baran’ın 1975 yılında tamamlayıp yayımladığı, yurtdışında defalarca seslendirilen, Türk halk müziğinin karakteristik öğelerini izlenimci renklerle birleştiren “Dönüşümler” ve J. Brahms’ ın, “Piyanolu Trio No.1 Op.8” adlı eserlerini seslendirecek. Derya Türkan (kemençe) ve Özer Özel’in de (tambur, vokal) olduğu 10 Kişilik ritm grubunun ilk defa CRR Konser salonunda gerçekleştireceği “Hiç” projesi ise 29 Ocak Cuma günü yayına girecek. Yeldeğirmeni Sanat’ta Lepidus Ensemble Kadıköy, Yeldeğirmeni Sanat Merkezi seyircili etkinliklerine klasik müzik topluluğu Ledidus Ensemble’ın 20 Ocak Çarşamba günü vereceği konserle devam edecek. Geçen yıl hem trio hem de quartet olarak sekiz Beethoven konseri veren Lepidus Ensemble Yeldeğirmeni Sanat’ta Yonca Sülün (keman), Öykü Koçoğlu (viyola) ve Rahşan Apay (çello) üçlüsüyle bestecinin 179798 yılları arasında keman, viyola ve çello için bestelediği 9 numaralı eserinin iki parçasını seslendirecek. Topluluğun kurucusu Koçoğlu, “Yaylı çalgılar için bestelemiş triolardan No.1 tematik zenginliğin ve yoğun armonik içeriğin en yoYonca Sülün (keman), Öykü Koçoğlu (viyola) ve Rahşan Apay (çello). ğun kullanıldığı oda müziği eserlerindendir. Özellikle ilk bölümdeki senfonik öğeler dikkat çekicidir. Do minör tondaki No.3 ise ilk bölümde nüansların ustaca kullanımı, sık kullanılan efektif aksanlı notalar ve ritimdeki keskin kontrastlar ile dikkat çekicidir. Adagio olan ikinci bölüme barış ve teslimiyet hissi hâkimdir” diyerek eserleri tanıtıyor. Yeşilçam oyuncusu Ekrem Gökkaya hayatını kaybetti Yeşilçam’ın usta oyuncularından Ekrem Gökkaya (87) tedavi gördüğü Bartın Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Gökkaya, kanser tedavisi görüyordu. 200’e yakın sinema ve televizyon filminde oyuncu, prodüksiyon müdürü ve yapım yönetmeni olarak çalışan Gökkaya, mesleği bıraktıktan sonra ise eşi Alev Gökkaya’nın memleketi Bartın’a yerleşmişti. Teoman’dan evde kalan müzikseverler için konser Teoman, pandemi kısıtlamaları nedeniyle evde kalan müzikseverler için 23 Ocak’ta saat 21.00’de Trump Sahne’de düzenlenecek online canlı konser ile evlere konuk oluyor. Teoman’ı sahnede izlemek isteyenler www.passo. com.tr üzerinden biletleri satın alabilir ve kendilerine iletilen web adresi üzerinden TV, tablet ya da cep telefonu ile konseri izleyebilirler. Sanatın günümüz teknolojisiyle ilişkisi Yasemin Baydar, Birol Demir sanatçı ikilisinin, güncel sanat dünyasına “acı bir reçete” olarak sunduğu, küratörlüğünü Dr. Necmi Sönmez’in üstlendiği ve Borusan Contemporary’de halen devam eden ACI REÇETE #02 sergisi kapsamında düzenlenen “ACI REÇETE Çevrimiçi Konuşmalar” serisinin üçüncü ve son etkinliği, bugün Borusan Contemporary’nin YouTube kanalında yayımlanacak. Serinin son konukları, MAK Müzesi Dijital Kültür Küratörü Marlies Wirth ile bağımsız küratör ve danışman Fredo De Smet olacak. AST’ın tarihsel uzamı da yok mu olacak? Elli yıldır Ankaralıyım. Denizden böylesine uzak olmasını yadırgadığım başkentimize beni en çabuk ısındıran tiyatro uzamları olmuştu. Devlet Tiyatroları’nın, o yıllardaki birkaç şık salonu ve AST dışında, on dolayında “kendi halinde” tiyatro salonu vardı. Kızılay’daki böyle bir tiyatroda Halil Ergün’den Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” oyununun dünya prömiyerini izlemiştim. Vasıf Öngören’in “Almanya Defteri”nin Ayberk Çölok’lu dünya prömiyeri ise Kavaklıdere’deki bir tiyatroda yapılmıştı. Öngören’in, Zeliha Berksoy’u ünlendiren “Asiye Nasıl Kurtulur?” oyununun bilmediğim bir salondaki dünya prömiyerini ne yazık ki kaçırmıştım. Can Yücel’in Peter Weiss’tan aktarıp “Türkçe söylediği” “Salozun Mavalı” İzmir ve Necatibey caddelerinin buluştuğu noktaya yakın bir tiyatroda sahnelenmişti. Bu Türkiye prömiyerinden aklımda kalan tek sanatçı Savaş Yurttaş. Arthur Miller’ın “Bedel”ini Macit Flordun’dan Maltepe’deki bir tiyatroda görmüştüm. Bir de belki Ankaralı olmadan önce Sıhhiye’deki orduevinin “oteli” olarak kullanılan yapıda Küçük Meydan Sahnesi’nden “suratına tiyatro” türünün öncülerinden Joe Orton’un “Yağma”sını izlemiştim. ‘Yitirilmiş’ uzamlardaki tiyatro tarihimiz Bu sahnelerden bir bölümü sinemaya dönüştü, kimi yıkıldı, kimiyse kurumların özel kullanımına verildi. Zaman içinde de Kızılay ve Yenişehir yöresi tiyatronun merkezi olmaktan çıkıverdi. Böylece, 70’li yıllarda Ankara’da görülen tiyatro çeşitliliği yok oldu. Oysa tiyatro tarihimizin “bağımsız tiyatro” örneklerinden önemli bir bölümü bu “yitirilmiş” uzamlarda yazılmıştı. Elimde yukarıda andığım oyunların broşürleri yok; toplulukların çoğunun adını unutmuşum. Belleğimize yerleşmiş olanlar da zaman içinde silinip gidecek. Ve gün gelecek bu etkinliklerin varlığının izi bile kalmayacak. (Elinde bu uzamlara ya da oyunlara ilişkin belge, afiş, fotoğraf bulunanlar, İstanbul’da kurulan Türkiye Tiyatro Vakfı ile iletişime geçmeli). Devlet Tiyatroları dışında bir tek AST ayakta kalmıştı. Kızılay Ihlamur Sokak’ta kiraladığı uzamda 6 Aralık 1963’te etkinliklerine başlayan, “bağımsız” ve “toplumcu” tiyatronun ülkemizdeki en sürekli simgesi olan topluluk, bildiğiniz gibi 6 Aralık 2020’de 58. yılına giremeden kapısına kilit vurdu. Bina yıkılacaktı. Geçen aralık ayı içinde birçok değerli yerel yönetici, televizyoncu ve yazar (gazetemizin yazarları da) AST’ın tarihsel uzamına sahip çıkma adına eyleme geçtiler. Kesin bir sonuç alınabilmiş değil. Çünkü tiyatronun bulunduğu binanın getireceği rant büyük. AST binası yok olursa... AST sanatçıları oyunlarını sunacak bir sahne nasıl olsa bulur. Ne ki önüne geçilmezse, ilerici, devrimci tiyatronun öncüsü oyunlara sahne olmuş bir uzam yukarıda belirttiklerim gibi silinip gidecek. Ancak bu kez yitirilen, Brecht’ten Beckett’e, yerli ve yabancı yüzü aşkın yeni oyunla Devlet Tiyatroları’ndan farklı bir “alternatif” sunmuş, DT’nin ancak uzun yıllar sonra dağarına alabildiği yapıtları zamanlıca sahnelemiş, art arda onlarca oyunun dünya ve Türkiye prömiyerlerini yapmış, pek çok oyuncunun, yönetmenin, dekor ve müzik sanatçısının yetişmesini/ustalaşmasını sağlamış bir dev kurum olacaktır. Baskıcı yönetimlerce durmadan hırpalansa da yıllar boyunca dört kuşaktan seyirciyi sıkıca sarıp sarmalamış bir anıttiyatrodan söz etmekteyiz. AST uzamının “kentsel dönüşüm” furyası içinde uygun bir çözümle korunabilmesi, arşivi için yer ayrılması ve adını taşıyan bir konferans salonuyla adını sürdürmesi için konuyu gündemde tutmayı görev bilmeliyiz. Geçmişten gelen örneklerin içerdiği “uyarı”ya kulak vermenin işte tam da zamanı... ‘Teknolojik Sanat Eserlerinin Korunması’ Sakıp Sabancı Müzesi Arşiv ve Araştırma Alanı tarafından düzenlenen “Teknolojik Sanat Eserlerinin Korunması” projesi etkinliği 22 Ocak’ta saat 16.00’da çevrimiçi yapılacak. ZKM | Sanat ve Medya Merkezi Karlsruhe Başkanı ve CEO’su Prof. Peter Weibel “Yerelin Dışında Müze” başlıklı bir çevrimiçi konuşma yapacak. Müzelerin geleceği konulu konuşmada Weibel, 2020’de küresel salgın kriziyle beraber dijital genişlemenin müzeler üzerinde yoğunlaşan etkisini ve bu çerçevede müzelerin yerel dışında ziyaretçilere de yönelik bir platform işlevi kazanmasını ele alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle