17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER UĞUR MUMCU 78 YAŞINDA 9 23 AĞUSTOS 2020 PAZAR İLKELERİNİN İZİNDEYİZ Aracına konulan bombanın patlaması sonucu katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, 78. doğum gününde bir kez daha özlemle anıldı. Siyasetten sanata pek çok isim, sosyal medyada hesabından “İyi ki doğdun Uğur Mumcu” paylaşımında bulundu. Gazetemiz yazarı Mumcu, 22 Ağustos 1942’de doğdu. Mumcu, eğer yaşamına kastedilmeseydi, dün 78. doğum gününü kutlayacaktı. Sevenleri Uğur Mumcu için sosyal medyadan pek çok paylaşımda bulundu. Mumcu’nun kızı Özge Mumcu ve oğlu Özgür Mumcu, babalarının fotoğrafını paylaşarak “Bazı yazarlar, yaşamın ötesinden yaşayanlara seslenmeye devam eder. Uğur Mumcu iyi ki doğdu, iyi ki araştırdı, iyi ki yazdı. Hâlâ onun yazdıklarının ışığıyla yol alıyoruz... Minnetle anıyoruz” mesajını yazdılar. ‘Bir ahlak anıtı’ Gazetemiz yazarı Emre Kongar, Mumcu’yla 1979’da yaptığı bir televizyon programının görüntülerini paylaştı. Kongar, görüntülerin üstüne “En disiplinli konuklardan biri Uğur’du. Programın dinamizmi için herkese, ben dahil, kendi sırasında 45 saniye konuşma hakkı tanımıştım. En iyi uyum sağlayan Uğur Mumcu’ydu: Bir ahlak anıtı olduğu kadar meslek ve çalışma disiplini açısından da eşsizdi” notunu düştü. CHP’li milletvekilleri Yıldı rım Kaya ve Mahmut Tanal da Mumcu’yu sosyal medya hesaplarından sözlerine yer vererek andı. Kaya, “Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi...” derken, Tanal da “Hırsızların, yolsuzluk yapanların, kul hakkı yiyenlerin korkulu rüyası. Türkiye’nin cesur kalemi, iyi ki doğdun” ifadelerini kullandı. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, sosyal medya hesabından, Uğur Mumcu’yu anarak, “İlkelerinin izindeyiz...” mesajını paylaştı. l ANKARA/Cumhuriyet TAKVİYE HAZIR KUVVET MÜDÜRLÜĞÜ KURULMASINA ELEŞTİRİ ‘Yasasız’ polis kuvveti CHP’li Karaca, kanunsuz yeni bir kolluk kuvveti kurulduğunu kaydetti. TBB Başkanı Yardımcısı Özbek, “Hukuk dışına çıkılması muhtemeldir” dedi. İHD Başkanı Türkdoğan ise bunu “tehlikeli bir gelişme” olarak yorumladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Ankara’nın ardından İstanbul’da da doğrudan merkeze bağlı takviye hazır kuvvet müdür lüğü kurulması “özel polis örgütü” tartış malarına neden oldu. Merkezden talimat ALICAN ULUDAĞ alarak yönetilecek ekiplerin, seçim mitingleri, büyük top lumsal olaylar gibi olağanüstü durumlarda görev ya pacağı öğrenildi. CHP İnsan Hak larından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletve kili Gülizar Biçer Karaca, “Cum hurbaşkanı kararının gerekçesiz, kapsamı belirli olmayan, görev ve yetkilerinin ne olduğu konusun da hiçbir bilgi içermediğine” dik kat çekerken, bu kararla kanun suz yeni bir kolluk kuvveti kurul duğunu kaydetti. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Yardımcısı Hüseyin Özbek ise “Tek adam re jimine geçerek kuvvetler ayrılığı nı geride bırakmış bir Türkiye’de, tek kişinin tercihiyle kullanılan gücün hukuk dışına çıkması kuv vetle muhtemeldir” dedi. Erdoğan’ın 21 Ağustos’ta imza ladığı kararla, İstanbul’da doğru dan merkeze bağlı olarak takvi ye hazır kuvvet müdürlüğü kurul ması eleştirilere neden oldu. Daha önce de 2018’de, Ankara’da ben zer bir müdürlük kuruldu. Takvi ye hazır kuvvet müdürlüğünün İz mir, Adana, Diyarbakır, Bursa gi bi büyükşehirlerde de kurulması nın planlandığı da öğrenildi. Alı nan bilgiye göre, Emniyet’in fark lı şubelerinde görevli polis ekiple rinden oluşan takviye hazır kuv vet müdürlüğü ekipleri, seçim mi tingleri, büyük toplumsal yürü yüş, miting ve etkinlikler gibi ola ğanüstü durumlarda görev alacak. PÖH, ISTIHBARAT VE BEKÇILER 15Temmuz darbe girişiminin Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı birimlerinde ve bunlara bağlı polis sayılarında ciddi artış yaşandı. 2017’de çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle ilk olarak Emniyet’e bağlı Özel Harekât Dairesi’nin statüsü başkanlık seviyesine çıkarıldı. Özel Harekat Daire Başkanlığı’na bağlı 8 bölge müdürlüğü kurulması da kararlaştırıldı. 15 Temmuz’dan sonra alınan 10 bin kişiyle birlikte özel harekât sayısı en az 25 bine çıktı. Özel Harekât’a son dönemde ağır silahların da alındığı öğrenildi. 17 Ocak 2020’de ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın statüsü yükseltilerek İstihbarat Başkanlığı kuruldu. “Yurttaşları fişleme” yetkisine sahip olan İstihbarat Başkanlığı, elindeki teknik imkânlarla binlerce kişinin telefonlarını dinleyebiliyor, muhalifleri izliyor. İç güvenlikte, bekçi uygulaması da yeniden yürürlüğe girdi. Son alımlarla birlikte bekçi sayısı 30 bine çıkarken, Meclis’te kabul edilen yasayla bekçilere yurttaşların üzerine ve araçlarını arama ve silah kullanma yetkisi verildi. Takviye hazır kuvvet müdürlüğü ekipleri, gerekli görüldüğünde yakın illere de gönderilecek. ‘Hukuk dışına çıkar’ Hukukçular ise merkeze bağlı çalışacak olan yeni müdürlüğün kuruluşunu eleştirdi. TBB Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek, meselenin temelinde, Türkiye’nin kuvvetler ayrılığından vazgeçmesi olduğunu söyledi. Yasama, yürütme ve yargı olarak tanımlanan kuvvetler ayrılığının demokrasiyi dengede tuttuğuna işaret eden Özbek, şunları kaydetti: “Şu anda bu anlayış değiştiği için, tek adam yönetimi, tek merkezli tek bir kişinin belirleyiciliği her alanda söz konusu olduğu için, yeni oluşturulan uygulamayı da bu kapsamda değerlendiriyorum. Yani tek irade, yasamanın, yürütmenin, yargının üzerinde oluşturulan pratikte ve uygulamada bir tek güç var bugün ülkemizde. Yeni kolluk yapılanmasını da olgusal anlamda bu mantık zinciri içinde bir uygulama olarak değerlendiriyorum. Bunu son derece yanlış buluyorum. Kolluğun, diğer devlet gücünün nasıl kullanılacağı kanunlar la belirlenmiştir. Ve gerektiğinde kolluğu harekete geçirme elbette hukuki dayanağı olan bir yöntemdir. Ama bu düzenleme doğru değildir. Burada tekrar edilmesi gereken şey, tek adam rejimine geçerek kuvvetler ayrılığını geride bırakmış bir Türkiye’de, tek kişinin tercihiyle kullanılan gücün hukuk dışına çıkması kuvvetle muhtemeldir. Türkiye bu nedenle bir an önce kuvvetler ayrılığına dönmek zorundadır.” ‘Tehlikeli gelişme’ İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan, zaten bir fiili durum olduğunu belirterek “Bir gösteri yapılacak, kitle toplanıyor. Normalde o gösteri ile güvenlik şube müdürü veya çevik kuvvet şube müdürünün ilgilenmesi gerekiyor. Ancak bir bakıyoruz, telsizli sivil kişiler geliyorlar ve seri talimatlar veriyorlar. Güvenlik şube ve çevik kuvvet devre dışı kalıyor. Bunlar bakanlığın görevlendirdiği kişiler deniyor. Zaten İçişleri Bakanlığı kendine bağlı birilerini illerde görevlendirmiş” dedi. Türkiye’de güvenlik devleti oluşturulduğunu vurgulayan Türkdoğan, ye ni kurulan müdürlük ile “güvenlik devleti”nin fiili uygulamaların resmiyete konulacağını kaydetti. Türkdoğan, “Asayiş sorunu olunca Emniyet müdürü ve valinin ilgilenmesi gerekirken, bununla merkezden müdahale edilecek. Böylece yerel otorite devre dışı kalacak. Toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı tamamen ortadan kalacak. Merkezdeki yapı, yerel otoritenin gösterilerde insanlarla diyalog kurması halini baltalayacak. Bu tehlikeli bir gelişme. Bu tamamen antidemokratik bir uygulamadır” dedi. CHP’li Karaca ise “Cumhurbaşkanı kararının gerekçesiz, kapsamı belirli olmayan, görev ve yetkilerinin ne olduğu konusunda hiçbir bilgi içermediğine” dikkat çekti. Yürütmenin başı olan AKP Genel Başkanı’nın bu kararla, kanunsuz yeni bir kolluk kuvveti kurduğunu söyleyen Karaca, şunları kaydetti: “Kanun ile kurulsa parlamentoda önümüze gelmesi gerekecek. Kamuoyunun taleplerini duyuracağız, halkın bilgi almasını sağlayacağız, bunun için parlamentoya getirmeyip karar ile kuruyorlar. Şu anda ne için kuruyorlar, neden gereksinim duyuldu hiçbir bilgi yok.” Emniyet: Tasarruf Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, “Türkiye genelinde toplumsal etkinlik ve olaylarda valiliklerimizce yapılan takviye kuvvet taleplerinde, il emniyet müdürlüklerimizin çalışma koşullarının bozulmaması, personelimizin ek görev yüküyle performansının olumsuz etkilenmemesi amacıyla kurulan Takviye Hazır Kuvvet Müdürlükleri toplumsal eylem/etkinliklerde, riskli spor müsabakalarında, afetlerde görevlendirilmektedir” denildi. Türkiye’de her yıl 30 milyon kişinin katıldığı 48 bin eylem/etkinlik düzenlendiği ve 140 bin personelin değişik illerden takviye görevlendirildiği ifade edilen açıklamada, “Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüklerimizin kurulması ile toplumsal etkinliklerde alınacak önlemlere yardımcı olunması, personelin sevklerinde ekonomik yönden tasarruf edilmesi sağlanmıştır, iş veriminin artırılması hedeflenmektedir” görüşü savunuldu. Salgına karşın Ayasofya 350 bin kişi ile ibadete açıldı ama ulusal bayram kutlanamıyor AKP’den 30 Ağustos yasağı Ayasofya’yı 350 bin kişi ile ibadete açan AKP, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 98. yıldönümü etkinliklerini, pandemi nedeniyle yasakladı. İçişleri Bakanlığı’nın valiliklere gönderdiği genelgede, kısıtlı katılım ile yapılacak çelenk sunumu dışında, “herhangi bir etkinliğin yapılmasına müsaade edilmemesi” istendi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun imzasıyla 19 Ağustos’ta valiliklere, 30 Ağustos Zafer Bayramı etkinliklerine ilişkin genelge gönderildi. Koronavirüs salgınının anımsatıldığı genelgede, il ve ilçelerdeki çelenk sunma programının, siyasi partilerden, kamu kurum ve kuruluşlarından, şehit ve gazi derneklerinden birer temsilcinin katılımıyla, maske kullanımı ve mesafe kuralına uyarak asgari düzeyde gerçekleştirilmesi istendi. Valilik ve kaymakamlıklarda MALAZGİRT ETKİNLİKLERİ SERBEST Ayasofya yeniden ibadete açılırken, 24 Temmuz’daki cuma namazına 350 bin kişi katılmıştı. Aynı gün, Lozan Antlaşması’nın 97. yıldönümü kapsamında etkinlik yapılmasına izin verilmemiş, Anıtkabir’i ziyaret etmek isteyen siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve mes lek örgütleri, “Anıtkabir’in ilaçlandığı” gerekçesiyle bir süre Anıtkabir’e alınmamıştı. Malazgirt Zaferi’nin 949. yıldönümü nedeniyle 2226 Ağustos tarihleri arasında ise etkinliklerin düzenleneceği açıklanmış, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da etkinliklere katılacağını belirtilmişti. tebriklerin kabulü için program yapılmaması ve resepsiyon düzenlenmemesi istenen genelgede, şunlar kaydedildi: “Şehitlik ziyaretlerinin asgari katılımla maske kullanımı, mesafe kuralına uygun ve kısa süreli olarak icra edilmesi, bütün vatandaşlarımızın evlerinin cam ve balkonlarını şanlı bayrağımız ile donatmaları yönünde valilik/kaymakamlıklarca teşvik edici paylaşımlarda bulunulması, belirtilen program dışında herhangi bir etkinlik yapılmasına müsaade edilmemesi uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesini önemle arz ve rica ederim.” ‘Çağrı yapacağız’ Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “AKP, 30 Ağus tos etkinliklerini kısıtlama bahanesini de buldu. 30 Ağustos’ta yine Anıtkabir’de olacağız. Yine ilaçlama veya başka bir bahane ile Anıtkabir’i kapatamazsınız. Genel çağrı yapacağız” ifadelerini kullandı. Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) ise yazılı açıklama ile genelgeye tepki gösterdi. 1071 Malazgirt Zaferi’nin yıldönümünde, Okçular Vakfı tarafından düzenlenecek etkinlikler için AKP’li belediye başkanlarının sosyal medyadan çağrı yaptığı kaydedilen açıklamada, “‘Keşke Yunan galip gelseydi’cilerin gücü 30 Ağustos Zafer Bayramımızı yasaklamaya yetmeyecek. ‘Anıtkabir’in ilaçlanması’, ‘koronavirüs salgını’ gibi sinsice yalanlarla engellemeye, unutturmaya çalıştığınız antiemperyalizm ve tam bağımsızlık ilkesini sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz” ifadeleri kullanıldı. l ANKARA/Cumhuriyet Kılıçdaroğlu ile tarih, gündem, gelecek üzerine... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla kendi yazılarına da yer verdiğimiz “Küreselleşme” kitabımızı paylaşmak üzere yaptığımız görüşmede konu doğal olarak güncel tartışmalara geldi. Kitabı iletirken, “sürekli yazıyorsunuz” diye gülümseyince mütevazı karşılık vermeye çalıştık: Henüz 50. kitap! Arkadaşımız İpek Özbey’e verdiği röportajın yankılarından genel olarak memnun olduğunu vurguladı ama “kantin solcuları” tanımına açıklık getirme gereği duydu: “Nadir Nadi’nin ‘gardırop Atatürkçülüğü’ tanımına benzer bir tanım olarak kullandım onu. Bana göre solculuk halkın arasında olmak, ezilenlerin sorunlarını dile getirmektir... Bunu yapmıyorsan solcu olamazsın...” CHP’nin 37. olağan kurultayının belgesi olan “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına Çağrı” manifestosunun gelecek için iyi bir yol haritası olacağına olan inancımızı vurgulayınca “şuna üzüldüm” dedi, devam etti: “Kurultayın ertesinde bunun kamuoyunda tartışılacağını, daha geniş yer bulacağını düşündüm ama Muharrem İnce’nin çıkışı bunu engelledi. Arkadaşlara söyledim, kesinlikle polemiğe girmeyin diye... Beklediğim gibi devam etti. Önümüzdeki günlerde o manifestoyu topluma mal etmek için çaba harcayacağız...” Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığına verdiği yanıtın farklı yorumlarla tartışılmasını değerlendirirken söze, “Beni en iyi Orhan Bursalı anladı” diye başladı. Bursalı, 18 Ağustos tarihli “Kılıçdaroğlu, Gül Meselesi, Program ve Cephe” başlıklı yazısında, Gül’ün ve İnce’nin adaylık tartışmasının geride kaldığı çıkarımını yapmıştı. “Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili en azından yolyöntem konusunu netleştirmezseniz başınız çok ağrımayacak mı” sorumuza şu karşılığı verdi: “Şu anda bir ittifakın içindeyiz. Cumhurbaşkanı adaylığı gündeme geldiğinde önce ittifak içindeki partilerin genel başkanları ile konuşuruz. Burada iki yol var: Her parti kendi adayını mı çıkaracak, ortak aday mı çıkacak? Bu tercihe göre aday belirleriz. Bunun da öncesinde nasıl bir cumhurbaşkanı istiyoruz sorusuna ortak bir yanıt bulacağız. Cumhurbaşkanı devletin başı olarak birleştirici, temsil sorumlulukları alan bir konumda olmalı. Asıl icracı başbakan olmalı. Bugünkü sistemin yanlışları yaşanarak da görüldü. İyi anlatabildiğimizde toplum bizim önerimizi tercih edecektir...” Üçüncü aydınlanma dönemi Kılıçdaroğlu, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında kurulacak iktidarın ne yapması gerektiğini oldukça geniş bir tarihsel derinlik içinde biçimlendirdi: “Bugüne dek iki büyük aydınlanma yaşadık; ilki 13. yüzyılda Mevlana, Hacı Bektaş, Yunus Emre ile... O dönem bugüne de ışık tutan büyük bir Anadolu aydınlanması yükseldi. İkincisi Atatürk’le. Mustafa Kemal’in başardıklarını bugünkü kuşaklara tam olarak anlatabildiğimizi söyleyemeyiz. Şimdi üçüncü aydınlanma dönemini gerçekleştirme sorumluluğumuz var. Bunu hiçbir ayrım yapmadan demokrasiye inanan bütün kesimlerle birlikte başaracağız.” Kılıçdaroğlu, toplumun ve siyasetin laiklik konusunda da ortak bir paydada buluşma süre cinde olduğu görüşünde. “Artık laikliğin din ve vicdan özgürlüğü olduğu, bunun dinsizlik anlamına gelmediği görüşü kabul görüyor. Atatürk’ün dine olan saygısı biliniyor. Bu konuda bir olumsuz yaklaşım toplumdan tepki görüyor. Türkiye’de laiklikle ilgili bir tartışma olsun istemem” diye değerlendirdi. ‘Kurtuluş Savaşı anılarını okuyorum...’ Kemal Bey, bugünkü iktidara karşı mücadele ederken bir kaygısının da yakın tarihin iyi bilinmemesi olduğunu vurguladı, şunları söyledi: “Cumhuriyeti kuranlar yumurta satıp fabrika yaptılar. Hem de ne fabrikalar... Etimesgut burada, Kayseri Uçak Fabrikası, Karabük, Eskişehir... Bunları zaman zaman dile getirdiğimde bana belgeler, fotoğraflar gönderiyorlar. Şeker fabrikaları, Sümerbank her birinin kuruluşu bir destan... Bugünlerde 1952 yılında basılmış, Sel Yayınları’ndan çıkan Kurtuluş Savaşı anılarını okuyorum. İçinde Yunus Nadi’nin, Celal Bayar’ın, Falih Rıfkı’nın anıları var. Bunları mutlaka bugünkü kuşaklarla bu luşturmak gerek...” Atatürk’e, Kurtuluş Savaşı’na saldıranlara bakışı şu: “Onlar Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan, katılmayan anlayışın devamı... Katılmamanın ezikliğini saldırarak gidermeye çalışıyorlar.” Kurtuluş Savaşı’nda öne çıkan şehirlere de gönderme yaparak şöyle diyor: “Örneğin Samsun, Erzurum çok anlamlı işlevi olmuş şehirler. Bugünkü kuşaklara Cumhuriyetin kuruluşunu daha iyi anlatsaydık, bu gibi şehirlerimizde daha farklı bir siyasal iklim olurdu...” Bu noktada sözü yeniden “üçüncü aydınlanma dönemi”ne getirdi: “Bunu başaracağız. Bunun toplumsal altyapısı var. Sokakta sorsak; padişaha kulluk mu etmek istersin devletin eşit bireyi, özgür bir yurttaşı mı olmak istersin? Cevabı bellidir. Kadınlar, ikinci sınıf vatandaş olmayı mı tercih eder? Elbette hayır... Osmanlı ne yazık ki eğitime önem vermedi. Bunun ağır sonuçlarını yaşadık. Bugün de eğitimsizlik, karanlığın en önemli nedeni...” ‘Toplum önde CHP yanında...’ Kılıçdaroğlu, iktidara karşı yer yer yükselen toplumsal tepkinin, “CHP eylemi” damgası taşımamasına büyük özen gösteriyor. Şöyle dedi: “Örneğin çevre konusunda çok bilinçli bir duyarlılık var. Bir semtte, bir köyde iktidarın çevreye zarar veren adımına tepki konduğunda bizim arkadaşlarımız öne geçince eylem CHP’nin bir çıkışı gibi algılanıyor. Halbuki halkın önde olması, CHP’nin, bizim arkadaşlarımızın onların yanında olması, desteklemesi gerekir...” Kemal Bey, bu yaklaşımını siyasetin pek çok alanında ortaya koyuyor. Millet İttifakı’nın yaşaması, büyümesi için de CHP’yi dengeli bir yerde tutmaya özen gösteriyor. Barajın yüzde 50’ye çıkması bunda önemli etken. İttifakı genişletmek, CHP dışındaki “dostları” da çoğaltmayı gerektiriyor. Bunu yaparken siyaset sahası olarak “CHP’nin içi dar çevresi geniş” bir görüntünün ortaya çıkması uzun vadede CHP’nin yararına görünmüyor. Kılıçdaroğlu’nun tarihi ve felsefi yaklaşımlarla da bezediği hedefleri sağduyulu, solduyulu tüm kesimler için büyük bir toplanma yeri olabilir. Buna CHP’nin dışından katılacaklar çok kıymetli... Bunun yanında CHP’nin içinden aktif katılacaklar, bugün görünenden çok daha fazla olabilir. Kim bilir Kemal Bey belki şöyle bir cümle kurmayı da düşünür: “Dostlarımız ve evlatlarımızla iktidara geleceğiz!” İktidarda bir parti yok. Cumhuriyetin tüm kazanımlarını itinayla söküp kendisine elbise dikmek isteyen bir zihniyet var. Bugün elbet CHP’liler de sosyal mesafeye özen göstermeli ama aralarında siyasal mesafe olmamalı...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle