Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 23 AĞUSTOS 2020 PAZAR HABER/YORUM Alkollüydüm abi! Kadın katilleri kendilerine yeni bir mazeret buldular: “Alkollüydüm abi”. Asker giysisine güvenip bir genç kızı yirmi gün evde hapsedip sürek li tecavüz eden çavuş da böyle söylüyor, İzmir çayır larında elinde bira sürekli geviş getiren pek çok kişi nin Facebook arkadaşı bir delikanlı adam da. Neymiş efendim, alkollülermiş. Vay canına. Az bir zaman ön ce Mardin’de gencecik bir kıza sırayla tecavüz eden ler kendilerini şöyle savunmuşlardı: “Şeytana uyduk hâkim bey”. Şimdilerde şeytan devreden çıkmış, yeri ni alkol almış. Şimdi sözüm sürekli şeytana uyan ya da alkollü adamlara kendi iradeleri kapsamında indirim uygula yan hâkimlere. Onları beraat ettirmek için, aynen on lar gibi şeytana ve alkole baş Fotoğraf: Işıl Özgentürk vuran savcılara! Sayın savcı ya da hâkim, bir kez gözlerinizi kapatıp üniver siteye giden kızınızı ya da kız kardeşinizi teşhis etmeniz için olay yerine çağırıldığınızı düşü nün, işiniz bu, gideceksiniz ve kızınızın ya da kız kardeşinizin cam kırıklarıyla kesilmiş bede nine bakmaya zorlanacaksınız. Yüzlerine de bakmak zorunda Sonsuz acısı insan sınız. Ölümün soğuttuğu göz oğlunun. lerine de! Dehşet bir durum değil mi? Evet, acıların en acısı. Açın gözlerinizi, bu kadar eziyet yeter. Ve sonra koltuğunuza oturun ve “şeytana uyan”, “alkollüyüm” diyen kaç suçluya, kravat takıp takım gi yip karşınızda boyun büktükleri için cezada indirim yaptığınızı anımsayın. Yüzlerce ananın, babanın kızları nın parçalanmış bedenlerine, donuk gözlerine baktığını düşünün ve lütfen şu hâkim indiriminden vazgeçin. İs tanbul Sözleşmesi’nde bu indirim yok! Siz de uygula yın. Bu ülkenin kadınları, kızları için, torunlarınız için! Bir çift söz de polislere: Kardeşim siz “devlet” de ğilsiniz, ayrıca devlet yurttaşlarının hizmetinde bir or ganizasyondur. İşi ülke içinde eşitliği, güvenliği sağ lamaktır. Sizin de işiniz yurttaşlara yol göstermek tir. Çünkü bizim ödediğimiz vergiler nedeniyle cebi niz para görüyor. Bunu hiç unutmamamız gerek. Ama öyle olmuyor, nineniz, anneniz yaşınızdaki kadınlara “Topraklarımızda maden istemiyoruz!” diye en doğal hakları olan yürüyüş yaptıklarında onlara öyle gaddar ca saldırıyorsunuz ki, görenler sizin ananız, nineniz ol madığını, bir laboratuvarda yetiştirildiğinizi sanır. Oy sa sizi o anneler doğurdu, o nineler yetiştirdi. Şimdi gelelim, ilerici belediyelere. AKP’nin en önemli özelliklerinden biri hiç kuşkusuz kendi kitlesine ne olur sa olsun değer vermesi. Bu nedenle en uyduruk sanat çıları, yazarları, tiyatrocuları desteklemesi. Kendinden olanlara üniversite yönetimlerinde ne yapmış, nereden mezun olmuş hiç bakmadan kürsü vermesi. Böylece birbirine kenetlenmiş bir kitle yaratması. Böyle bir du rumu desteklemek elbette mümkün değil ama yapıyor lar. Peki, ilerici belediyeler ne yapıyor? Özellikle kendi lerinden çok şey beklenen belediyeler. Tuhaf bir biçim de AKP iktidarını yıllarca desteklemiş, liyakat açısın dan şaibeli kişileri artık nedense el üstünde tutup çok önemli yerlere atıyorlar. Ve bu atamalar, işlerin aksa ması sadece AKP’ye yarıyor. Ne yazık ki öyle. Madem seslenmelerle başladık öyle gitsin, CHP Başkanı Kılıçdaroğlu, benim de içinde bulunduğum 6878 ve Gezi kuşağı solcularını Tayyip Erdoğan üs lubuyla suçlamış: “Meyhane solcuları”, “Kantin solcu ları”. Anlaşılan o ki, aynı yaşta olmamıza rağmen ya ni 68’de üniversitede olmasına rağmen Kılıçdaroğ lu, ülkeyi bir havai fişek gibi kuşatan o güzel günleri ya hiç yaşamamış ya da unutmayı tercih etmiş. Bir de “Abdullah Gül’den neden korkuyorlar” sorusu var ki, eh yani. Abdullah Gül, benim üniversite zamanlarım da solculara karşı kurulan, İslamı referans alan ve kı zılların öldürülmesini savunan Milli Türk Talebe Birli ği yönetimindeydi, kendisini o zamandan çok iyi tanı rız, ayrıca her milli bayramda, Atatürk’ün ölüm yıldö nümünde tuhaf hastalıklara tutulur. Kim korkar Abdul lah Gül’den, Tayyip bile umursamıyor. Şimdi biraz da ülkeyi talan edenlere sözümüzü söy leyeyim: Faşist diktatör Franco’yu hepiniz tanırsınız. 40 yıl İspanya’yı demir yumruğuyla yönetti. Öldü de İspanya kurtuldu. Ben ilk İspanya’ya gittiğimde şaşır mıştım, faşist Franco İspanya’nın en küçük taşına bi le dokunulmasını yasaklamıştı. O güzelim Emevi ca mileri, altına bulanmış kiliseler, ortaçağdan kalma da racık sokakları, çiçeklerle süslü evler. Bir faşistin ülke sinin değerlerini böyle koruması bende hayret uyan dırmıştı. Şimdi yöneticilere sesleniyorum: Yahu şu an lı şanlı faşist Franco kadar bile olamıyorsunuz. Her yeri talan ediyorsunuz, her güzellik sizin canınızı sıkı yor, yok etmeye planlanmış gibisiniz. Sizin de çocuk larınız, torunlarınız bu ülkede yaşayacak, dünyanın en güzel camilerinin, en kıymetli ören yerlerinin bulundu ğu, en güzel nehirlerini, akıp gittiği şu güzel ülkemizi talan ederek nereye varmak istiyorsunuz? Ölü bir ülke kimseye yâr olmaz, size de. 23 AĞUSTOS 2020 SAYI: 34651 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:41 06:15 13:12 16:57 19:59 21:26 Ankara 04:30 06:01 12:56 16:41 19:42 21:07 İzmir 04:57 06:26 13:19 17:02 20:02 21:25 Avustralya’nın küçük kasabası Menindie’de yaşayan Annie Bosisto, oğlunun ölümünü ona yazdığı son mektubun geri gelişiyle öğrendi. 6 Mart 1917 tarihli mektubun zarfına iki kırmızı çizgi çekilmiş ve arasına “savaşta öldü” damgası basılmıştı. Ancak aradan aylar geçiyor, şehit oğulun cesedi bulunamıyordu. Britanya ordusu, 1038 numaralı dosyayı kapadı. Çünkü dosyası kapanmayan kayıp askerlere, maaş ödemek zorunluluğu vardı. Baba Bosisto, evladının acısına dayanamadı ve birkaç ay sonra öldü. Ana, hâlâ bir umut besliyordu içinde. Kızılhaç’a yazdığı mektupta, “Oğlumun yaşadığına inanıyorum. Belki belleğini yitirmiş, belki tutsak alınmış ve bize yazmak olanağından yoksundur” diyordu. Ve dilekçesine, oğulun tarifini eklemişti: “Avustralya’dan gittiğinde 1.80 boyunda, 70 kilo ağırlığında ve mavi gözlüydü. Saçları siyahtır ama, Fransa’da ağardığını yazdı. İki hafta sonra, 23 yaşında olacaktı...” Russel George Bosisto adlı delikanlının akıbeti öğrenilemedi ve adı, Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa’da ölüp cesetleri bulunamayan dokuz Avustralyalı askerle birlikte, Amiens’teki anıtın üstüne yazıldı. Kemerin ucundaki iskelet 1997 yılının aralık ayında, ilk dünya savaşının en kanlı muharebelerine sahne olan Somme bölgesinde çiftçilik yapan Michel Thulliez, tarlasına bezelye ekmeye hazırlanıyordu. Traktörün tırmığı madeni bir kemere takıldı. Köylü Thulliez, tırmığı kaldırdığında kemerin ucunda ve li Künye me lime üniformasının içinde 82 yıldan beri bulunmayı bekleyen asker Bosisto’nun iskeleti sallanıyordu. Zamanın aşındıramadığı künyesinde, 2. Avustralya Piyade Tümeni, 27. Tabur ve adı yazıyordu. Piyade Bosisto’nun çileye yolculuğu, Avustralyalı gencecik bir memurken silah altına alınıp İngiltere için dövüşmek üzere gemiye bindirildiği Beachport Limanı’nda, 31 Mayıs 1915’te başlamıştı. Büyük Britanya Donanması’nın Birinci Lordu Sir Winston Churchill, Almanları zora sokmak için Gelibolu’da yeni bir cephe daha açmıştı. “Ancak...” diye yazacaktı tam seksen üç yıl sonra, Le Journal du Dimanche gazetesi: “Mustafa Kemal’in (gelecekteki Atatürk) askerleri, umulandan daha zorlu çıktılar. Çanakkale savaşları tam bir fiyaskoyla sonuçlandı ve müttefiklere otuz bini Avustralyalı ve Yeni Zelandalı, toplam yüz kırk beş bin askere mal oldu. Churchill ise yirmi yıl süreyle kızağa çekilerek cezalandırıldı.” Kahramanların adı yok Çanakkale’den geri çekilen gencecik asker Bosisto’nun tümeni, önce Mısır’a ardından Fransa’ya gönderilmişti. İki yılı savaşlarda geçen kısacık, hazin yaşamı, Somme bölgesindeki muharebelerde bir top mermisiyle sona erdi. İskeleti, seksen üç yıl boyunca bağrında saklayan topraktan çıkarılıp yine o yabancı topraklarda, ama adını taşıyan bir mezara nakledildi. Anacığı çoktan ölmüştü. Cenaze töreninde Avustralya’dan gelen yüzyıllık üç savaş gazisi ve sürü sepet devlet adamı vardı. Bu tören, Çanakkale mağluplarının belleği; yenilseler bile şehitlerine ve tarihlerine saygısıydı. O Çanakkale savaşlarının galipleri, pek çoğumuzun yüzyıl önceki soyu, akrabaları. Aralarında benim babamın dayısı, savaş madalyalı Mülazımı evvel Selami Bey de var... Ulusumuz binlerce oğulu şehit verdi, Çanakkale’de. Pek çoğunun adını bile bilmiyoruz. Çünkü künyeleri yoktu! Çanakkale Savaşı’nın ilk evresinde, yoğun çarpışmalarda ya da yaralı geldikleri hastanelerde şehit olanların kimliklerini saptamak neredeyse imkânsızlaştığında; deri veya kumaş üzerine basılan künye bilgileri asker ceketlerinin iç kısmına dikilmeye başlandı. Ama ölenlerin ceketleri, kalanları soğuktan korumaya yarıyor, dolayısıyla künyeleri sökülüp kullanılıyordu. Hastanelerde ölenlerin giysileri de hastalık yaymasın diye yakıldığından, baskı künyeler işe yaramadı. Türk ordusundaki ilk metal künyeler, Harbiye Nezareti tarafın dan düşman ordularında kullanılan künye örnek alınarak yaptırıldı ve Çanakkale’de savaşan birliklere 1915 yılının eylül ayında gönderildi. Şehitlerin sayısı bile yok! Muharebelerin ilk yedi ayında künyesiz ölen askerlerimizin çoğunun adlarını bile bilmiyoruz. Bırakın adlarını, Çanakkale’de kaç asker şehit verdiğimizi bile tam olarak bilmiyoruz! Kimi kaynaklar 190 bin, kimi kaynaklar 300 bin şehitten söz ediyor. Şehidini bile sayamayanlar, künyesi olanların adlarını mı anar? Künyelerini örnek aldığımız mağluplar, 1981’de Çanakkale’deki yenilgilerinin filmini yaptılar ve Gallipoli filmi, ödüllere gark oldu. Galiplerin torunu, yönetmen Tolga Örnek’in nihayet 2005 yılında gerçekleştirdiği bizim Gelibolu, üstelik gayet başarılı belgeseli kaçımız seyretti, peki? Tabii ki tarih parodisi Direniş dizisini, ekrana tencere kapağı ve döner bıçağı sallayarak izleyenler seyretmedi! Ama gerçek şehitlerinin sayısını, gazilerine de saygıyı bilmeyen bu güruhtan, mağlupların “muzaffer” ilan ettiği Mustafa Kemal’i yok sayan epeyce hain, cahil ve yobaz üredi! Belleği olmayan toplumlar, ne kazandıklarının ne de yitirdiklerinin değerini bilirler. İyi ki mağlupların belleği var da, bize de zaferlerimizi anımsatıyorlar. Doksan dokuz yıl önce bugün, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 13 Eylül’de zaferle noktalanacak Sakarya Meydan Muharebesi’ni başlattı. Cumhuriyetin künyesidir. Değerini bilenlere kutlu olsun. Reyiz, doğalgazın mürüvvetini 2023’te göreceği mizi ilan etti. Keşke Cumhurbaş kanlığı amblemi ile imza sını taşıyan poşetlerde Tespih evlere maske ve kolonya dağıttığı gibi, şimdi de 99’luk tespih dağıtsa.. “Ya sabır!!..” çekmemiz için. H CHP Reisi de aynı saatlerde, ya “asrın müjdesi”ni sabote etmek ya da partisindeki solcuyu sağcıyı dellendirmek için, bırakın bu işleri anlamında kestirip attı: “Sağ sol kavramları 18. yüzyıla aittir! 21. yüzyıl sorunlarına uymaz!” Tespih “La havle..” çekmek için CHP’liler için de çok elzem. H Dindar ve kindar neslin tahkim edilmesi için de gerekli, badem bıyıklı kitleyi takviye için de. Ayrıca “dindar ve kindar nesil” için ise türban kadar mübarek bir aksesuvar. H Elbette bir de Covid19 aşısı bekliyoruz. Bunun için de sabır tespihi gerekiyor. Baharı görmeden yaz geldi geçti Adını andıkça titrerim hâlâ Var mı benim gibi aşka müptela Muhabbet denilen püsküllü bela Sanmayın başımdan az geldi geçti” Simetrik ve eksantrik 2020 yılının belası da elbette püsküllü olacaktı. Koronavirüs, adının ilhamıyla “taç” olup insanlığın başına kondu!.. H Bir başka püsküllü evrensel bela da “küresel ısınma”. Kırk yıl önce dünyanın gündemine girdi. Yavaşlatılmış bir tür kıyamet. Aşısı maşısı yok. Küresel ısınmaya fosil yakıtlar, karbon içeren kömür, petrol ve doğalgaz gibi doğal diye nitelenen enerji kaynakları yol açıyor.. Bunların yerine güneş, rüzgâr ve başkaca yenilenebilir kaynak H lar öneriliyor. Yeşil katliamının Çekeceğiz.. durması, kentlerin betona bo Sesimiz elveriyor kalbimiz ğulmaması, ama kulak veren de yatkınsa “Tanrı dert ve yok. Her millet kendi can der rip çektirmesin!” diye dua da dinde. edeceğiz. Adı ile birlikte kaybolup git Elbette yaşı “Covid”e en mü miş Yeni Yüzyıl gazetesi yıllar sait olanlarımız, oyalanmak önce küresel tehlikeyi manşet için şarkı da söyleyebilirler: yapmıştı: “Baharı görmeden, yaz gel “Hazirana kadar mevsim di geçti!” sonbahar.” Annelerin gelin olmadığı yıl Politik bir gazete olduğun ların o hüzünlü şarkısını en yü dan manşetiyle cinas yapıyor rek sızlatan tınısıyla Mual diye düşünenler oldu: la Mukadder Atakan Hanım Öyle ya, hazirana kadar si okurdu: yasetten umut yoksa, “Ayva “Gezdiğim dikenli aşk yolla sarı, nar kırmızı sonbahar” de rında mektir. Elimden bir kırık saz gel Sendikalar dahil her şey sa di geçti rarıyor, bazılarının ayvayı ye Kara talihimden yine bu yıl mesi ve nar taneleri gibi orta da lığa saçılması kaçınılmaz, diye KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK yorumlandı. Ama erteği gün gökler boşaldı ortalığı sel aldı da o manşetin politik değil meteorolojik değil politik olduğunu düşünenler yanıldı. H Damat Bey, doğalgazın keşfinin Türkiye için “eksen değişikliği” olduğunu ilan etti. Bu, biraz boyundan büyük bir söz. Dileriz kayınpederden azar işitmez. Gaz ile para pul ile eksenin değişmeyeceğini birisinin ona söylemesi gerekiyor. Eksen değişikliğinin, zaten 18 yıldır devam eden bir süreç olduğunu ve Ayasofya’yı açıp hutbelerin elde kılıç okunmasıyla yeni bir aşamaya zaten gelindiğini hatırlatması gerekiyor. H Ülkelerin “eksenleri” ile “gerçeklere” gelince... Zorbalık saygı görmediği ve gücünü kaybettiği ölçüde baskısını artırır. Fetihleri seven bir ulus yalnız şan ve şeref peşine düşer. Sonunda kendi yasalarını hor görür. Bir ulusun en tehlikeli düşmanı kendi hükümetidir. Mesele, bir ulusu, mutlu etmek değil, mutsuzluğa düşmesini önlemektir. Nerede büyük mal mülk sahipleri varsa orada yoksuldan geçilmez. Mutsuz bir halk yurdunu sevmez. Hiçbir şeyi sevmez. Bir cumhuriyet kurmak istiyorsanız, önce halkı kemiren, bozan güvensizlikten ve yoksulluktan kurtarmaya bakın. H Bu satırların tövbe bizimle ilgisi yok. Yazarı, 28 Temmuz 1794 tarihinde 27 yaşında iken giyotinde can veren bir Fransız aydını Louis de Saint Just. Bizim gazeteciler, muhalif siyasetçiler çok şanslı. Giyotin de zaten ne milli ne de yerli. behicak@yahoo.com.tr ‘Beyaz Vagon mescit için kaldırıldı’ iddiası MEHMET İNMEZ CHPİzmir Milletvekili Kani Beko, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yurtiçi gezilerinde kullandığı “Beyaz Vagon”un Alsancak Gar önünden, bölgedeki mescidin önünü açmak amacıyla kaldırıldığını ileri sürdü. Alsancak Gar önünde 13 yıldır sergilenen, öğrencilerin ve yurttaşların gezdiği “Beyaz Vagon”un, TCDD tarafından önceki gece kaldırılmasına tepkiler devam ediyor. Kaldırma işleminden önce vagonun kapalı alana taşıyacağını açıklayan TCDD, tepkilere sessiz kalırken CHP’li Kani Beko, kaldırma işlemini TBMM gündemine taşıdı. Beko, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Beko, “Ülkede sayısız eser açık alanda korunabiliyor iken Beyaz Vagon niye korunamadı?” dedi. Beko, hatadan dönülmesini istedi. Atatürk’ün vagonu Konak Meydanı’nda sergilemek istediklerinin belirten Konak Belediye Başkanı Abdül Batur’dan sonra Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, “Beyaz Vagon”u, Çiğli’de korumak için talip olduklarını açıkladı. CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel de “Kuruluş ve kurtuluş yıllarımızın geçtiği yolları bize hatırlatan Beyaz Vagon’a sahip çıkan, talip olan tüm belediyelerimiz tek bir mesaj veriyor: Tarihsel belleğimiz bir gece yarısı operasyonuyla, alelacele açıklamalarla silinemez!” dedi. l İZMİR Yüksel eylemcileri tutuklandı Kanun hükmünde kararnameyle (KHK) meslekten çıkarılan ve Yüksel Caddesi’nde “İşimizi geri istiyoruz” eylemi yapan öğretmen Acun Karadağ ve mimar Alev Şahin’in de aralarında bulunduğu 6 kişi, 8 günlük gözaltı süresinin ardından tutuklandı. 13 Ağustos’ta evlerinden gözaltına alıwwnan Acun Karadağ, Alev Şahin, Mahmut Konuk, Mehmet Dersulu, Nazan Bozkurt ve Armağan Özbaş, Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki işlemlerinin ardından önceki akşam Ankara Adliyesi’ne çıkarıldı. Bozkurt, adli kontrol kararıyla serbest bırakılırken diğer isimler tutuklandı. l ANKARA / Cumhuriyet Cumartesi Anneleri Ertak için adalet istedi Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 804’üncüsünü düzenledi. Bu haftaki eylemde koronavirüs nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden canlı yapıldı. Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde 28 yıl önce gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak için adalet talep etti. AİHM’nin Mehmet Ertak’ın kaybedilişinden dolayı Türkiye’yi mahkum ettiğini hatırlatan Cumartesi Anneleri’nin açıklamasında, “Türkiye sorumluluklarını yerine getirmiyor. Kaç yıl geçerse geçsin Ertak için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 105 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kaGalatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” denildi. l Haber Merkezi