21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ 9 7 TEMMUZ 2020 SALI GAZETECİ AĞIREL’İN GÜNLERCE SEVKİ YAPILMADI. SOSYAL MEDYA VE AVUKATLARIN ÇABASI SONUÇ VERDİ GAZETECİYE SAĞLIK İŞKENCESİ Libya’da öldürülen MİT mensubuyla ilgili haber yaptıkları gerekçesiyle tutuklu bulunan OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, muhabir Hülya Kılınç, Yeniçağ yazarı Murat Ağırel dört aydır tecritte tutuluyor. Murat Ağırel’in avukatları müvekkillerinin günlerdir revire çıkmak ve hastaneye gitmek için dilekçe yazmasına kar şın hastaneye götüremediğini açıklarken, Ağırel’in son iki gündür ise şiddetli diş ağrısı yaşadığı öğrenildi. Avukat Hüseyin Ersöz, önceki gün sosyal medyadan yaptığı açıklamada, gazetecilerin verdikleri dilekçelere rağmen doktora götürülmediğini açıkladı. Ersöz paylaşımda, “Silivri’de tutuklu gazetecilere yönelik tec rit 4 aydır devam ediyor! Tek kaldıkları koğuşlarda, aynı anda sadece 10 kitaba erişimleri mümkün. Bunun ötesinde Murat Ağırel, verdiği dilekçelere karşın 20 gündür revire, 10 gündür Murat Ağırel doktora çıkarılmıyor” diye yazdı. Ersöz’ün açıklamalarının ar dından dün Ağırel’in avukatları cezaevine gitti. Avukat Celal Ülgen gazetemize yaptığı açıklamada, “Murat Ağırel’in sorunu infaz koruma memurlarından kaynaklanmıyor. Bugün avukat İlker Göktaş arkadaşımız Murat Ağırel’i ziyaret etti. Sorun sistemde ve uygulamalarda. Murat Ağırel, hem diş sorunu, hem de diğer sağlık sorunları nedeniyle revire gidemiyor. 10 gündür cezaevi doktoru bulunmuyor” dedi. Ülgen, avukatın Ağırel ile görüşme yaptığı sırada doktorun cezaevine gelerek Ağırel’i muayene ettiğini açıkladı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Erdoğan’ı eleştirince önce işinden kovuldu ardından evi basıldı. İş ve aş için kimse aldırış etmiyor Hayatını kararttılar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen yıl ağustos ayında İstanbul’daki sağanağın ardından İstanbul Büyükşe hir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu “İstanbul’u sel götürüyor, beyefendi tatilde” diyerek eleşZEHRA tirmişti. Kocaeli ÖZDİLEK Karamürsel’de yaşayan Muhterem Çıtanak da (35) sosyal medya hesabından Erdoğan’a “İstanbul’de sel oldu, beyefendi tatilde’ diyecek son kişi sensin” diye tepki gösterdi. Bu paylaşımın ardından Muhterem Çıtanak’ın başı dertten kurtulmadı. Önce işinden atılan Çıtanak daha sonra evi basılarak gözaltına alındı. Çıtanak, cebinde 1 TL bile yokken sahilde bulduğu 20 bin TL ve ziynet eşyasını sahibine ulaştırdığı için gündeme gelmişti. Gazetemize konuşan 2 çocuk babası Çıtanak, “O tarihte İstanbul’da sel olduğu için sosyal medyada Ekrem İmamoğlu’na çok yüklenildi ve tatilde denildi. Ben de buna istinaden ‘Bu ülkede darbe oldu cumhurbaşkanımız da tatildeydi’ dedim. Paylaşımlarında herhangi bir art niyet yoktu. Ben devletimi ve ülkemi seviyorum. Cumhurbaşkanı makamına saygım vardır fakat şahsını sevmem. Cumhurbaşkanı’na hakaret etmedim. Paylaşımlarımda ve konuşmalarımda hep ekonomi ve işsizliğe vurgu yaptım. Bu konunun buralara gelmesi beni de şaşırttı” ifadelerin kullandı. İfadesi alındıktan sonra Karmürsel Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edilen Çıtanak yurt dışı yasağı konularak hâkimlikçe serbest bırakıldı. ‘İntiharın eşiğindeyim’ Muhterem Çıtanak, “İlçe kaymakamına gittim yardım istemedim, iş istedim. Bana ‘Sen yanlış ilçede oturuyorsun’ dedi. Depo sahibi de 4 aylık kirasını istemiyor yeterki çıkın diyor. Çocuklarım birşey isteyince yerin dibine giriyorum. Seçtiğimiz siyasetçiyi eleştiremeyecek miyiz?” diye konuştu. Çıtanak, işsiz olduğunu belirterek İŞKUR’a da gittiğini ama eli boş döndüğünü söyledi. Evinde 3 aydır yemek pişmediğini belirten Çıtanak, “Ne yapacağımı bilmiyorum. Siyanür mü içelim, toplu intihar mi edelim? Ne yapalım, soruyorum? Sırf AKP’li olmadığım için işsizim. Karamürsel Belediyesi, Gölcük’ten işe adam alıyor ama beni almıyor. Açık ve net söyleyeyim intiharın eşiğindeyim. Çünkü ekonomik olarak zor durumdayım. Borç nedeniyle evimin elektrik aboneliği kapandı. Tek kuruş gelirim yok. Pazarda geriye kalanları topluyoruz. Ne diyeyim adalet mülkün temelidir, evet gerçekten adalet mülkü olan için var. Keşke bu ülkede mülteci olsaydım” diye konuştu. l İSTANBUL GÜLİSTAN’I SUDA ARAMA ÇALIŞMALARI SONA ERDİRİLDİ Sarı Saltuk Viyadüğü’nde Gülistan Doku’ya ait olduğu iddia edilen kamera görüntüleri paylaşılmıştı. Bu yüzden dalgıçların aramaları bu bölgede yoğunlaştırıldı. Gülistan Doku ‘Bizi oyaladılar mı?’ MEHMET KIZMAZ Tunceli’de 5 Ocak’ta kaybolan Gülistan Doku’dan (21) 185 gündür haber alınamıyor. Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi 2. sınıf öğrencisi Gülistan Doku’nun arandığı Uzunçayır Baraj Gölü içinde ve Sarı Saltuk Viyadüğü bölgesinde, dün itibarıyla sualtında yapılan arama çalışmaları durduruldu. İlk günden beri Gülistan’ın cinayete kurban gittiğini söylediklerini belirten abla Aygül Doku, “Başsavcı, dosyanın savcısı, komiser, ilk günden beri, ‘Cinayet değil, Gülistan yüzde 99 suda’ diyordu. Bizi 184 gün boyunca köprünün üstünde neden beklettiler? 184 gün boyunca orada bizi oyaladılar mı” diye sordu. AİLESİ TUNCELİ’YE TAŞINACAK Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku, kardeşinin bulunması için aile olarak Diyarbakır’dan Tunceli’ye taşınacaklarını belirterek şu ifadeleri kullandı: “Bu aileyi niçin kimse dinlemedi? Şüpheli Zaynal Abakarov’u 24 saat gözaltına almayanlar bugünden sonra ne yapmayı düşünüyorlar? Hiçbir şekilde Tunceli’yi terk etmeyeceğiz. Gülistan’ın bu belirsizlikte yok olmasına izin vermeyeceğiz. Aile olarak, ilk etapta Cumhurbaşkanı ile görüşeceğiz. Artık bu olayın çözülmesini istiyoruz.” Doku, “Yeni Vali, yukarıdan kendisine aramanın durdurulması yönünde talimat geldiğini söyledi. Bugün ne değişti de 184 gün sonra arama bitirildi?” dedi. Sonel gitti arama bitti Eski Tunceli Valisi Tuncay Sonel ile aralarında geçen konuşmalara değinen Doku, “Dalgıç lar, ‘Suda değil’ demesine rağmen Sonel bana, ‘Dalgıçlar nereden bilecek, onlar işini yapsın. Gülistan suda. Gülistan’ı sana vereceğim’ diyordu. Sonel’e, ‘Bana Gülistan bulunmadan çalışmalar bitmeyecek diye söz verdiniz. Aramalar bitirildi’ diye mesaj attım ama dönüş yapmadı” dedi. Aygül Doku, valinin ta limatıyla, 184 gün boyunca Tunceli İşKur Müdürü Özdemir Aktaş da yanımıza gelerek, “Hiç kimseye itimat etmeyin. Farklı gruplara bulaşmayın. Sessiz olun. ‘Cinayettir ya da başka bir şeydir’ diyenlere kulaklarınızı tıkayın. Sonel’e güvenin. Gülistan’ın cesedini size verecek’ diyordu. Ankara’ya gideceğiz dediğimizde de, ‘Gitmeyin’ diyordu. Aktaş, bizi oyalamak için mi yanımıza geliyordu? Sonel gittikten sonra neden aramalar kesildi? Savcı neden taleplerimizin çoğunu reddetti? Neden köprü üzerindeki görüntü netleşmiş değil? Şu anda bütün kamera görüntüleri silindi, deliller kaybedildi. Bunun hesabını kim verecek? Gülistan nerede?” dedi. Anneden tutuksuz yargılamaya isyan: HER GÜN ÖLÜYORUM Ankara’da, anestezi teknikeri Ayşe Karaman’ın (25) ölümüyle ilgili uzman Dr. Özgür T’nin (46) “tasarlayarak öldürme” suçundan tutuksuz yargılanmasına devam edildi. Dün görülen duruşmada mahkeme heyeti, mütalaayı hazırlaması için dosyanın savcıya gönderilmesine karar verdi. Anne Feride Karaman, mahkemede, sanığın geçen duruşmada, delilleri karartma ihtimali olmadığı gerekçesiyle tahliye edildiğini belirterek “Bu adam kızıma damar yolu açarak ilaç verdiğini itiraf etti. İki cep telefonu vardı, birini mahkemeye vermedi. Kızımı öldürdükten sonra kimseye haber vermedi. Ben bu işi vicdanınıza ve adalete bıraktım. Ancak siz onu tahliye ettiniz. Bu adamı tutuksuz yargıladıkça beni her gün öldürüyorsunuz” dedi. l Haber Merkezi 237 kadın ‘İstismarcılara örgütü çağrı yaptı af’tan vazgeçin Çocuk İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu üyesi 237 kadın örgütü, çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarını düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesine ilişkin ortak bir açıklama yayımladı. Af girişimlerini kaygıyla izlediklerini ifade eden örgütler, konunun nisan ayında İnfaz Yasası Meclis’te görüşülürken de gündeme geldiğini, muhalefet partilerinin kabul etmemesi ve kadın hareketinin tepkileri üzerine girişimin ertelendiği hatırlattı. Açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’nin hedef alınması da eleştirilerek “Cinsel istismar faillerine yönelik af girişimlerinden İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı Şiddet Yasası’nı karalamaktan, kadınların kazanılmış haklarını tehdit etmekten, imza çekmek gibi çılgın projelerden derhal vazgeçin” çağrısı yapıldı. Meclis’e gelebilecek af düzenlemesinden de vazgeçilmesini talep eden kadınlar, “Çocuk istismarcılarına af girişimlerinin gündemde tutulması, istismarcılara teşvik, çocuklara tehdittir” dedi. l Haber Merkezi Cinsel istismar şüphelisi tutuklandı İstanbul Arnavutköy’de bir okulun 66 yaşındaki hademesi Sadettin E., aynı okulda 2. sınıf öğrencisi 7 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddia namede, şüphelinin mağdura “Bu olayı kimseye anlatma” diyerek telkinde bulunduğu ifade edildi. Şüphelinin mağduru cinsel yönden istismar ettiğinin kabul edildiği kaydedilerek cezalandırılması talep edildi. l Haber Merkezi Aldığı ölüm tehdidini paylaştı yardım istedi Kadın örgütü Mor Dayanışma üyesi Gülay Mubarek adlı kadın, A.F. adında bir erkek tarafından bıçaklandığını, tedbir ve koruma kararı çıkarmasına rağmen şahsın bu kararı 3 kere ihlal ettiğini, ancak buna rağmen tutuklanmadığını söyledi. Sosyal medyadan yaptığı paylaşımda yetkililere seslenerek “Birazdan öldürülebilirim” diyen Mubarek, şu ifadeleri kullandı: “Mayısta bıçaklandım. Beni bıçaklayan Ahmet Fansa, ‘İster savcıya ister polise git, olacak olan sona hazır ol’ diye tehdit etti. Katledilirsem katil Ahmet Fansa. 8 Mayıs’ta tedbir ve koruma kararı çıkardım. Karar 3 kere ihlal edildi ama tutuklama olmadı. Bundan aldığı cesaretle hâlâ arayıp tehdit edebiliyor. Evimin önünden 2 kere geçti. Birazdan öldürülebilirim. Söyleyecek sözüm kalmadı artık. Kadınların ahında boğulun.” l Haber Merkezi Ters kelepçe takılıp darp edilen Duman, 7.5 saat gözaltında bekletildi. Duman için bir de küfür kurgulandı Şiddeti önlemeye çalışan avukata bekçilerden darp ZEHRA ÖZDİLEK Son aylarda sıkça gündeme gelen bekçi şiddetine bu defa da Beyoğlu’nda İstanbul Barosu avukatlarından Cihat Duman uğradı. Bekçilerce darp edilen iki kişiyle ilgili kanunları hatırlatmak isteyen Duman’a ters kelepçe takılarak Beyoğlu Polis Merkezi’ne götürüldü ve ardından serbest bırakıldı. Beyoğlu İlçesi Mis Sokak’ta başına gelen çiler ağız birliği yap olayı Cumhuriyet’e an mışçasına Süleyman latan Duman, gözaltı sı Soylu’ya ve Recep Tay rasında avukat olduğu yip Erdoğan’a hakaret nu söylemesine rağmen etmemin hesabını vere dikkate alınmadığını di ceğimi söyledi. Tuttuk le getirerek “Kimliğime Duman bakılmadı, baroya ha ları kolumu bükmek, kelepçeye kıstırmak su ber verilmedi. Gözaltı retiyle boynumdan tu na alınan diğer iki kişi ile bir tup kambur şekilde yürüterek likte Beyoğlu Polis Merkezi’ne karakola getirdiler. Burada ke götürülürken neden gözaltına lepçeyi uzun süre çıkarmadı alındığımı sorduğumda bek lar, ifade işlemlerine yaklaşık 7.5 saat başladılar. Bu arada götürdükleri Taksim İlk Yardım Hastanesi’nden vücudumdaki yaraları ve ezikleri belgeleyen darp raporu aldım” ifadelerini kullandı. ‘Küfür etti’ dediler Olay yeri tutanağına imza atmadığını söyleyen Duman şöyle devam etti: “Tutanakta 78 bekçi, ağzımızdan çıkmış gibi Cumhurbaşkanı ve İçiş leri Bakanı’na küfürnameler düzdüler. Bu küfürlerin ayrıntılarını incelediğimizde söylemin değeri kahvehane ağzı diyebileceğimiz bir düzeyde ve oldukça başarısız bir kurguya sahip. Olay yerindeki 20’den fazla vatandaş dinlendiğinde ve kamera kayıtları incelendiğinde gerçek anlaşılacaktır.” Duman bekçiler hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyledi. l İSTANBUL Ayasofya açılımının 4 nedeni... 1483 yıldır ayakta duran Ayasofya’nın AKP iktidarı döneminde gündeme geliş mevsimlerden birini daha yaşıyoruz. Öncekilerde AKP tabanını selamlayan demeçler verilir, sonra bir şey olmamış gibi devam edilirdi. Biraz ileri istemler olursa en son 16 Mart 2019’da olduğu gibi Erdoğan tarafından nizam verilirdi: “Hele bir Sultanahmet’i doldurun, ötesine bakarız... Biz bu oyunlara gelmeyiz...” Erdoğan o zamanlar Ayasofya’nın ibadete açılması için bastırmayı “oyuna gelmek” olarak da algılıyordu! Cuma namazı dışında camilerimizdeki doluluğun yüzde 2 civarında olduğu dikkate alınırsa, Erdoğan’ın “önce Sultanahmet’i doldurun” demesinde de haklılık payı vardı. AKP iktidarında Ayasofya için Danıştay’a giden başlıca kurum Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği’ydi. Danıştay bu başvuruları reddetti. En son başvuru da 2 Temmuz’da karara bağlandı. Danıştay 10. Daire, 30 dakika süren duruşmada kararı 15 gün sonra açıklama kararı aldı. Doğrusu Erdoğan’dan şöyle bir demeç bekledik: “Eyy Danıştay, milletimizin dört gözle beklediği bu kararı niye açıklamıyorsun? Sen ne işe yararsın be! Memleket ne çektiyse bu kararsız karar vericilerden çekti...” Öğrendik ki duruşmada Danıştay Savcısı şu derin görüşü ortaya koymuş: “Cumhurbaşkanının takdiridir!” Cumhurbaşkanlığı avukatları da şu beyanda bulunmuş: “Mahkemenin takdiridir!” HHH Türkiye’nin ve dünyanın koronavirüs salgını ile mücadele içinde olduğu bu dönemde Ayasofya neden öne çıkarıldı? Soruyu AKP’nin icraat yöntemiyle sormak gerekirse, Ayasofya açılımının nedeni ne? Yukarıda özetlediğimiz süreç çok net... Yakın geçmişte bu açılım istenmedi. Şimdi de gerçekten istenen bir açılımsa bir kararnameye bakar. Bunun yerine bir aydır köpürtülüyor. Bize göre bunun nedenleri şunlar: 1 AKP, önümüzdeki bir yıldan daha kısa süreçte seçim planı yapıyor, onun araçlarından biri olarak görüyor. 2 Koronavirüs üzerinden karşıtlık üretilemedi. CHP, Millet İttifakı ile kutuplaşma yaratılamadı. Buna zemin aranıyor. Ama bu da tutmadı. Herkes, “açacaksan aç” deyince kutup uçları elinde kaldı. İçeride karşıt bulamayınca dışarıdan aranıyor! 3 AKP, tabanındaki muhafazakâr kaymayı bununla durdurmaya çalışıyor. İstanbul Sözleşmesi tartışmaları da bunun eseri. 4 Üçüncü maddenin devamı olarak DEVA ve Gelecek Partisi’ne geçişleri durdurup bu iki partinin büyümesini engellemeye çalışıyor! Altını çizelim, gerekçe eğer bunlar değil de ibadet olsaydı, bunun günde beş vakit ortamı oluşurdu, yaratılırdı! HHH Konuya biraz daha geniş ölçekten bakalım. Ayasofya, 1985’te Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim, Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından dünya kültür mirası listesine alındı. Türkiye, 1946’da UNESCO’nun kuruluşuna imza koyan 10. ülke. AKP iktidara geldiğinde UNESCO kültür mirasında Türkiye’den 9 eser grubu vardı. AKP’den sonra 2011’de Edirne Selimiye Camisi, 2014’te BursaCumalıkızık Osmanlı eserleri bu mirasa dahil edildi. AKP, döneminde mirasa dahil edilen eser sayısı 9. Toplam 18. Bir eser UNESCO kültür mirasına dahil olunca, korunması ve restorasyonu da o şemsiye altında oluyor. Ayasofya halen bu kapsamda. Bakış açısını biraz daha genişletirsek; Türkiye de önemli dilimi Balkanlar’da olmak üzere ülke dışındaki pek çok Osmanlı eserini restore etti, yeniden yaptı. Cezayir’deki Keçiova Camisi, Mostar Köprüsü, Mostar Karagöz Bey Medresesi, Arnavutluk Berat’taki Kurşunlu Cami bunlar arasında. Bunlar o ülkelerin hükümranlık haklarına karışmak değil, dostluk ve kardeşliği paylaşmaktı. Biz de Balkan gezilerimizde Osmanlı izlerini Anadolu’dan daha çok gördük. Girit’in Hanya şehrini tepeden izlerken 15 yarı yıkık minare, 14 çan kulesi saydık! Kültürel mirası insanlığın ortak birikimi görebilirsek tarihten kin ve nefret değil, kardeşlik ve barış üretebiliriz... Gazeteci Toker’e açılan davaya 2. ret Bayburt Grubu bünyesindeki Agrobay Seracılık A.Ş’nin gazeteci Çiğdem Toker’e, ‘Rusya’ya domatesler de Bayburt’tan başlıklı yazısı nedeniyle açtığı 1.5 milyon TL’lik manevi tazminat davası, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ardından Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi tarafından da oybirliğiyle reddedildi. Ret kararını Twitter hesabından duyuran Çiğdem Toker, “Bu vesileyle dayanışma gösteren herkese (kişi, kurum, arkadaş, okur) bir daha teşekkür ediyor, gazetecilik yapmanın bedelini özgürlüğüyle ödeyen meslektaşlara hemen özgürlük diliyorum” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle