21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 7 TEMMUZ 2020 SALI EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERHAN EREN HABER/YORUM Gazeteciler, barolar, Halk TV, TELE 1: ‘Domino taşları’ mı sandınız… İktidarın medya ve sivil toplum örgütleri üzerindeki son operasyonları, “dinci ve otoriter rejimlerin saplandıkları kısırdöngünün” vazgeçilmez sonuçlardır. Gazetecilerin inanılmaz hukuk dışı mazeretlerle hapsedilmeleri, barolar konusunda, “böl, yönet” klasik tarihsel (!) yönteminin uygulanması ve nihayet halkın en çok destek verdiği Halk TV ve TELE 1’e verilen “cezalar”, otoriter rejimlerin içine düştükleri bataklığın kaçınılmaz neticeleridir. Çırpındıkça daha derinlere gidersiniz, bu bir kısırdöngüdür. Bugün dünyanın geldiği iletişim çağında olayları 50, 100 yıl öncesinde olduğu gibi yönetemezsiniz. Kullandığınız araçlar ters tepmeye başlar. Medyanın yüzde 95’ini elinize geçirdiğinizi sandığınız anda işler 180 derece tersine dönüverir. Aynen, “kullanılmak istenen gençlik konusunda olduğu gibi”. Ve öyle bir noktaya gelirsiniz ki “yaptığınız her yanlış, daha büyük bir yanlışı vazgeçilmez hale sokar”. İktisatta, “dışsallıkların (externalities), artıların diğer artıları getirmesinin aksine” bu defa her “eksi”, başka bir eksiyi yığımlı olarak vazgeçilmez yapar. Barış’lar, Müyesser’ler, Murat’lar, barolar, Halk TV, TELE 1 sizin için “domino taşları” gibi görünebilirler. Art arda yere serdiğinizi, içeri attığınızı, kapattığınızı sandığınız domino taşları geri döner, sizin üzerinize doğru devrilmeye başlarlar. Bugünkü iletişim çağında artık, ekonomiden dış politikaya her şey saklanamaz hale geliyor. İnsanlar sahip oldukları iletişim araçları ile sakladığınızı sandığınız her türlü olayı, bir büyücünün saydam bir fanus içinde gördüğü gibi izleyebiliyorlar. Aynen İstanbul ve Ankara belediyelerinde yönetim değiştikten sonra ortaya çıkan saydamlıkla, geçmişin bütün kirli çamaşırlarını adeta Taksim ve Kızılay meydanlarında iplere asıp sergilemeye başlamaları gibi. Ortak araçları… Otoriter rejimler asker, sermaye ve din güçlerini demokrasinin yerine “ikame ederek” iktidarda kalmaya çalışırlar. Bu üç faktör genellikle bir sacayağı misali birlikte çalışırlar. Tanrı’yı gösterip sopayı ve cüzdanı elinde tutan rejimlere özellikle de Ortadoğu coğrafyasında sıkça rastlanır. S. Arabistan’dan Katar’a, Afganistan’dan Sudan’a bunları görürüz. Kaşıkçı’yı sandviç gibi doğrayıp paketlerken bile din, para, asker sacayağı birleşti. Bizde son yaşadığımız antidemokratik olayların temelinde rejimin ayakta kalma kavgası yatmaktadır: Zaten 12 Eylül’ler ve gelen iktidarlar ile iyice zayıflamış olan sivil toplumsal örgütlerin, meslek odalarının, “bağımsızlıklarının tamamen ellerinden alınması”: böl ve yönet kuralının devreye sokulmak istenmesidir. Medyada birkaç tane kalan bağımsız gazete ve TV kanalının tamamen tasfiyesine yönelik uygulamalar, rejimin (ve otoritenin) çaresizliğinin de kanıtıdır. Her yanlış artık yeni bir yanlışı kaçınılmaz hale getirmiştir. Artık, “bu kadar da olmaz” noktasının bile ötesine geçilmiştir. Devletin yasama, yargı, yürütme olanaklarını denetimi olan iktidar, “bunun sürdürülebilirliğine, artık kendisi de inanmamaktadır”. AKP tavanındaki ve tabanında sıkıntı, bölünme ve ayrılmaların arkasındaki temel neden budur. “Kimi uzmanlar”, ekranlarda sürekli olarak ısrarla, “Nasıl olur, iktidar bu gerçeği görmüyor mu” diye yanlış bir sorunun yanıtını arıyorlar! Tabii ki görüyorlar, ancak önünde tek bir yol kalmış, çıtayı sürekli olarak yükseltebildiği kadar yükseltmek. Aynen son 30 yıldır üzerinde çalıştığım “sürdürülebilir üstünlükler kuramı”nda olduğu gibi: otoriter gücü yığımlı olarak artırmaktan başka bir yolunuz kalmamıştır. Bu biraz da iktisattaki “çarpan etkisi” diye anılan ve klasik olarak öğretilen faktöre benzer: çıtayı sürekli yükseltmeden yapamazsınız: sonunda çıta, sizin de boyunuzu aşar, altında kalırınız… 7 TEMMUZ 2020 SAYI: 34604 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:35 05:32 13:14 17:13 20:46 22:34 Ankara 03:27 05:20 12:59 16:56 20:27 22:12 İzmir 04:00 05:48 13:21 17:15 20:45 22:25 Nadir Nadi’nin ölümünden sonra, Cumhuriyet gazetesi yönetiminde temel il kelerden sapma olunca, baş ta İlhan Selçuk olmak üzere 79 çalışan 5 Kasım 1991’de, is tifa etti. Cumhuriyet’in en kı Ayasofya 8... demli çalışanı olarak ben, taraf lar arasında “arabuluculuk” yapmak amacıyla istifa etmeyip Ankara’dan İstanbul’a gitmeye duğu bu kentte sergi olağanüstü kalkınca, yaşamımda yönetimce ilgi topladı. ilk kez kovuldum! Bu serginin açışına gitmeden 115 bin okurdan çoğu da tep önce Bakan Sağlar’a şu öneride ki olarak “okurluktan istifa edin bulundum... ce!”, satış 35 bine düştü. Ayrılan “Siz, ABD’ye meslektaşlarımla 5 ay sonra gaze bakan olarak teye dönülünce, bana “Genel Ya her zaman gi yın Yönetmenliği” görevi verildi. demezsiniz! Gazetenin kapısına her gün yığılan Ben, sizi Va icracıların baskıları altında, okur şington, Boston ların gazeteye dönmeleri üzerine, ve Nev York’a satış 90 bine yükseldi! da götürüp ora HHH daki müzeler Ancak, bu göreve gelmeden de bizden ka önce, işsizlik döneminde Kültür çırılmış eserleri Bakanı Fikri Sağlar’dan bir gece, göstermek, ay saat 3’te bir telefon aldım; o sa rıca çok önemli bah kendisine gitmemi istiyordu. resmi buluşma Sağlar, o gün bakan olmuştu... lar ayarlamak is O sabah 11’de ziyaretine git terim... Bu nedenle Başbakan’dan tim. Bana “Eski Eserler ve Müze izin alıp ABD sürenizi uzatmanızı ler Genel Müdürlüğü’nü” önerdi... öneririm!” Güldüm... “Neden gülüyorsun” Memphis’teki serginin açılışın diye sorunca “Sayın Bakan! Ben dan sonra, Washington’da Dum yaşamımda hiç memurluk yap berton Oaks Müzesi’ni ziyaret madım! Bir gazeteci olarak devlet edip Antalya’dan kaçırılan gör çarkının nasıl çalıştığını değil, nasıl kemli “Sion hazinesi (Noel Baba çalışmadığını biliyorum... Lütfen hazinesini)” gösterdim... Müze beni bağışlayın!” dedim... Harvard Üniversitesi’ne bağlıydı! Birkaç gün sonra biri daha da Sonra Boston Müzesi’nde, İÖ vet etti... Sabah gittim... Bu kez 14. yüzyıldan, gümüş, yumruk bi “Başdanışmanlık” önerdi! çimli, tören amaçlı Hitit şarap ka Kendisine “İlke olarak kabul et dehini gösterdim... Boston’u, tiğimi, ancak arkadaşlarımla gö programımıza başka amaçla al rüşeceğimi, eğer gazeteye dönü mıştım... Ertesi günü Harvard lecek olursa, ben de bu görevden Üniversitesi’nin Rektörü Neil L. ister istemez ayrılabilir ve sizi yol Rudenstine ile “Ayasofya soru da bırakabilirim!” diyerek yanın nunu” görüşecektik! dan ayrıldım... Randevu alırken görüşme is Ertesi günü Bakanlık’ta göre temimizin “Ayasofya” olduğunu, vime başladım... Bakanlıkta “Dış daha Ankara’dayken, söylemiş İlişkiler Genel Müdürlüğü” olduğu tim... halde, bana da bu alana bakmam Rektörün yanındaki 4050 kişi istendi... lik toplantı salonuna alındığımız O günlerde ABD’nin Memphis da şaşırmıştım... Salon, öğretim kentinde “Görkemli Osmanlı Sul üyeleriyle doluydu... Kimileri dep tanları” adlı bir sergi açılacaktı... rem uzmanı, kimileri mühendis ya Elvis Presley’in müzesinin bulun da mimar ve Bizans sanat tarihçi si bilim insanlarıydı... Bakan Sağlar sözü ba na verdi... Konuşmaya şöyle başladım: “İstanbul’da, 1600 yaşındaki Bayan Sofya’yı bilirsiniz... Bugün bacaklarında romatizma mı var, siyatik mi var bilinmiyor! Bunu, ancak sizin bilim insanlarınız ortaya çıkarabilir! Size önerimiz, konu ile ilgili mühendisleriniz, Bizansçılarınız İstanbul’a gelip Bayan Sofya’nın Noel Baba hazinesinden hastalığını teşhis ve tedavi etsinler!” Salonda yüksek sesli gülüşmeler oldu! “İkinci önerimiz Vaşington’daki Dumberon Oaks Müzenizde Antalya’dan kaçırılmış Sion (Noel Baba) hazinesi var. Bir üniversiteye, müzesinde ‘kaçak eser,’ sergilemek yakışmıyor! Bunları lütfen ait oldukları topraklara geri gönderiniz! Bunun karşılığında size geçici sergiler gönderelim!” Konuşmam bitmişti... Rektör salondaki sessiz duran bilim insanlarına dönerek “Ne dersiniz” diye sordu... Salondakilerin, bazıları hatta bazıları ayağa kalkarak “Harika!” yanıtına katılmışlardı... Rektörle el sıkıştıktan sonra ayrıldık... Bakan Sağlar bana “Harika, gerçekten böyle bir sonuç beklemiyordum...” dedi. Sonra ne mi oldu? Ben, daha ABD’de iken arkadaşlar gazeteye dönmüşler, İlhan Selçuk beni “Genel Yayın Yönetmeni” yapmıştı... Ankara’ya dönünce, ister istemez “o ay ge ri dönüşümlü istifamı” Bakanlık’a vermiştim... “Devlet memuru olarak peşin aldığım maaşı” geri vermekle kalmamış, bir de üstüne faiz ödemiştim! Benim “devlet memuriyetim” bu denli idi! HHH Bu gelişmeyi o günden sonra izleyecek olan, dönemin Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Prof. Dr. Engin Özgen, ABD’de eğitim görürken tanıştığı arkadaşlarıyla söyleşiye gittiği için görüşmeye gelmemişti... Ne yazık ki Boston Üniversitesi Rektörlüğü’ndeki söyleşinin içeriğini ve alınan ilke kararlarını bilmediği için Türkiye’ye dönünce bu olumlu gelişmeyi izlemedi ve bu görkemli oluşum da benden sonra yattı! Thomas Vhittemore HHH Bana, Boston Üniversitesi ilhamını, yıllarca önce üniversitede Bizanstolog olan Thomas Vhittemore vermişti... Vhittemore, 1930’larda, zenginlerden para toplayıp Boston Üniversitesi’nde, “Bizans Enstitüsü’nü” kurmuştu! Vhittemore’a Ayasofya Camisi’nin sıvaları altında kalan mozaikleri ortaya çıkarması için 7 Haziran 1931 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla izin verildi. Kararın altında Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal ve Başvekil İsmet İnönü’nün imzaları vardı... Not: Sürecek... Patlamada yaralanan işçi Erdoğan’ın anlattıkları, ihmalleri göz önüne serdi ‘Patlayacağını biliyorduk’ Havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada bacağı çatlayan ve yüzüne cam parçaları gelen 48 yaşındaki işçi Gülizar Erdoğan’ın faciaya ilişkin anlattıkları, ihmalleri göz önüne serdi. Bir televizyon kanalına konuşan Erdoğan, “7 senedir çalışıyordum orada. İş güvenliği elbette tabii vardı ama ihmalkârlık da çok vardı. Orası çocuk oyuncağı gibi görüldü ama çocuk oyuncağı değildi. Sen mesela barutla uğraşıyorsun, çocuk oyuncağı gibi anlatılıyordu. Kulak ardı ediliyordu gibi. Mesela, bunun olacağını biliyorduk. Hatta ben o akşam bile, cenaze okumasında arkadaşlardan helallik alıp gittim. Resmen bile bile gittim. Yaptığımız malzeme yeni bir malzeme idi. Patlayan madde havai fişek değildi. ‘Muska’ denen bir oyuncaktı, yeni bir üründü. Onun malzemeleri patladı” dedi. ‘Patlayacağız’ uyarısını verdik Erdoğan şöyle konuştu: “Yaptığımız malzeme kendi kendini ısıtabilen bir malzemeydi. Biz bunu bir gün, iki gün sonra fark edebildik. Isıttı ateş gibi oldu. Müdürlere falan söyledik, geldiler. ÇANAKÇI’NIN CENAZESI TOPRAĞA VERILDI Patlamada yaşamını yitiren Muhammet Seyfi Çanakçı’ın cenazesi de dün toprağa verildi. Hatane morgundan alınan Çanakçı’nın naaşı, Geyve ilçesi Tepecikler Mahallesi’ndeki evine getirildi. Burada helallik alınmasının ardından Çanakçı’nın cenazesi, Sinanbey Camisi’ne gö türüldü. Çanakçı’nın naaşı, öğle vakti İl Müftüsü Hasan Başiş tarafından kıldırılan namazın ardından Geyve Merkez Mezarlığı’nda defnedildi. Patlamada hayatını kaybedenlerden Havva Çelik, Sebahattin Tepeçınar ve Halis Yılmaz’ın cenazeleri ise toprağa verilmişti. Boşalttırdılar kolileri, paketleri açtırdılar, yerlere serdirdiler. Bunlar aslında hep yasak olan şeylerdi, olmaması gerekenlerdi. ‘Patlayacağız, patlayacağız’ diye uyarısını verdik. Biz işçiydik, onlar kimyagerdi, onlar müdürdü. Bizim sakalımız olmadığından sözümüz geçmedi. Söylemeye gerek yoktu, kendileri de gördü. Kendileri söyledi, boşaltın, havalandırın, kurutun. Kuruttuk da. Yeniden paketine koyduğumuz malzeme, depoya gidiyor ve depoda bir gün sonrasında o şişme ve kızışma oluyor. Ve bir gün sonra patlıyor. Biz böyle olacak dedik, yapmayın dedik. Ama dinleyen olmadı işte. Denetimciler idari binaya gelip bir yemek yiyip ‘hadi eyvallah’ deyip gidenlerden oluştu.” HENDEK’TE YAŞAMINI YİTİRENLERİN SAYISI 7’YE YÜKSELDİ Saldırı ve sabotaj izi yok Sakarya Hendek’teki havai fişek fabrikasında hayatını kaybedenlerin sayısı 7’ye yükseldi. Patlamada ilk belirlemelere göre saldırı ve sabotaj izine rastlanmadığı açıklandı. Yukarıçalıca mevkisindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen ve yaklaşık 50 kilometre uzaklıktan, kentin birçok noktasından duyulan patlamanın dördüncü gününde bölgede, UMKE, AFAD, polis, jandarma, sağlık ve itfaiye ekipleri çalışma yürütüyor. AFAD, UMKE, jandarma ve itfaiye personelinden oluşan ekipler, fabrika alanında ve etrafında arazi taraması yapıyor. Ekiplerin çalılık ve ağaçlık alanda detaylı arama tarama faaliyetlerine Emniyet, jandarma ve AFAD’ın beş arama köpeği ile kadavra köpeği de katılıyor. Patlamada Sebahattin Tepeçınar, Havva Çelik, Halis Yılmaz, Muhammet Çanakçı, Muhammet Aygün ve Erhan Ateş yaşamını yitirirken yapılan kimlik tespit çalışmaları sonucu kayıp işçinin de Ramazan Kor olduğu belirlendi. Sakarya Valiliği’nden yapılan açıklamada “Kayıp olan 7’nci kişinin, İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA çalışması sonucu kimlik tespiti yapılmış ve patlamada ha yatını kaybeden kişi sayısı 7 olmuştur” denildi. Evli ve 1 çocuk babası Ramazan Kor’un, 1 yıldır Akyazı’da yaşadığı öğrenildi. Patlamaya ilişkin gözaltına alınan 4 kişinin ise jandarmadaki işlemleri devam ediyor. AA’nın haberine göre, soruşturma kapsamında fabrikadan alınan numuneler Ankara’ya getirilerek Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Laboratuvarı’nda incelendi. Numuneler üzerinde yapılan kimyasal analizlerde patlayıcı maddeye rastlanmadı. Yine numunelerde yangını başlatıcı veya hızlandırıcı petrol türevi de belirlenemedi. İlk belirlemelere göre, olayın kaza sonucu meydana geldiği, saldırı ve sabotaja yönelik bulgu tespit edilmediği öğrenildi. l Haber Merkezi BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 23 4 5 6789 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SAĞA: 1/ Göl 1 KALAAZAR lerde ve 2 A S O R T İ İ M bataklıklarda 3 L İM ON E G A yaşayan 4 Ç B A L O T A J küçük 5 bir ördek cinsi. 2/ 6 E FOR B İ O TEZENE AL Özsu... 7 E R N İ R İ Z İ “Her içinde 8 İ B İ Ş DAK seyredi 9 A K U T N A P A lir başka bir cihan” (Y.K. Beyatlı). 3/ Takımlar grubu, küme... Bir gösteri ya da toplantı binasındaki dinlenme yeri. 4/ Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanmış arpa... Köpek. 5/ İşsiz, aylak... Yarı memnunluk anlatan bir ünlem. 6/ Kuzu sesi.. Uygurlara özgü bir içki. 7/ Dil tutuk luğu. 8/ Harekât merkezi... Nesnelerin gerçeğine değil, bireyin düşünce ve duygularına dayanan. 9/ Cıvata ve somunlardaki yiv... Uzaklık anlat makta kullanılan söz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Üstü hamurla örtülen et ya da üstü etle örtü len hamur yemeği. 2/ Hatay ilinde bir ırmak... Roma mitolojisinde güzellik tanrıçası. 3/ Yer’in içinde, sıvı ya da hamur kıvamında uçucu gaz larla doymuş bulunan eriyik... Kimi mantarlarda üreme organı. 4/ Tümör... “Kaddi dildâra kimi dedi kimi elif / Herkesin maksudu bir amma rivayet muhtelif” (Kanuni Sultan Süleyman). 5/ Işığı yansıtmakta kullanılan yüzey. 6/ Telli bir çalgı... Güçlü istek. 7/ Kuyruksokumu kemiği... Döl verme yetkinliğine gelmiş olan. 8/ Ücret kar şılığı ölünün arkasından ağlayan kadın... Bir gıda maddesi. 9/ Eskişehir’e özgü, çubuk biçiminde bir tür helva... Al ile kır arası at donu. Balıkesir Üniversitesi’nden almış olduğum öğrenci kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. AYŞE SİPAHİOĞLU 9 Haziran 2020 tarihinde nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. NILAY BOZDAĞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle