21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SÖYLEŞİ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 9 13 TEMMUZ 2020 PAZARTESİ NEDEN EKREM İMAMOĞLU? Geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çok tartışmalı bir atama gerçekleşti. İBB Genel Sekreterliği’ne 2012’de CHP’li Aykut Erdoğdu’nun yolsuzlukla suçladığı Ziraat Bankası’nın ve Family Finans’ın eski yöneticisi Can Akın Çağlar getirildi. Bu atamayı, İmamoğlu’nun “muhafazakârlara şirin gözükmek için attığı bir adım” olarak değerlendiren de oldu, arkasındaki ismin Abdullah Gül olduğunu söyleyen de... Bize de İBB Başkanı İmamoğlu’na sormak kaldı... İmamoğlu ile gerçekleri anlatmak için liderler turu başlatacağı “Kanal İstanbul”u da konuştuk. Hiçbir zaman ‘biz’ ve ‘onlar’ kıskacına girmeyeceğim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu: 4 Siyasete başladığımda bana sağcı dediler, MHP’li dediler. O kadar iddialıyım ki, en iyi Cumhuriyet Halk Partili benim. 4 Süreci birçok arkadaşımızla konuştuk. Günün sonunda doğru bildiğim bir husustan, sırf partili dostlarım eleştirecek diye vazgeçecek bir insan değilim. 4 Ayasofya, benim aklımda ve vicdanımda 1453’ten beri cami. Bu konuyla çok ilgiliymiş gibi davrananlar Ayasofya Camii’nin statüsünden bile habersiz. 4 Kanal İstanbul uluslararası düzende kimin işine yarayacak, bakıyoruz. Bu flu kısmı aydınlatmak, ülkeyi bilinçlendirmek adına siyasi partilerin genel başkanlarından randevu istedim. Yarın askıda olan planlara itirazımı yapacağım. n Can Akın Çağlar’ı genel sekreter olarak atamanızla ciddi bir tartışma başladı. CHP lideri Kılıçdaroğlu size destek verirken bir yandan da partinizde epey tartışıldığı gözleniyor. Çok tepki aldınız mı? Partinin içinden çok yüksek sayıda değil, ama kulağıma gelen ve biriki yönetici arkadaşımın uyarıları şeklinde aramalar oldu. Bunlar aslında Can Akın Bey ile görüşmelerimizin başından bu yana tespit ettiğimiz konulardı. n Yani gelecek tepkileri tahmin ediyordunuz... Tabii. Konuları, dedikoduları, Aykut Erdoğdu Bey’in açıkladığı gazete kupürünü biliyoruz. Dolayısıyla Can Akın Bey ile ilgili bu süreçteki soru işaretlerini zihnimizde gidermeseydik, bizim için de değerler üzerinden soru işareti olacak birtakım hususlar elde etseydik, görüşmemiz bu seviyeye gelmezdi zaten. Bütün soru işaretlerini giderdiğimiz bir arkadaşımız. Zira zaten Aykut Bey’in de gayet güzel bir açıklaması oldu. Ben benzer şeyleri zaten Can Bey’den dinlemiştim. Tüm bunlara rağmen, partili dostlarımın eleştirilerini saygıyla karşılıyorum. Partimizde böyle bir refleks de var. Yani kim olursa olsun, bir partiliyi de atasanız bazen bundan daha yüksek şiddette eleştiriler duyarsınız. Bu eleştirel bakışı yadırgamamayı hem öğrendim, hem doğru buluyorum. O eleştiri sizi aynı zamanda daha derinlemesine sorgulamaya itiyor. Şu anda inandığımız, güvendiğimiz, bize ve sürece kendisini adadığını hissettiğimiz bir yol arkadaşıyla yolumuzu birleştirdik. Abdullah Gül projesi mi? n Tartışma götürmeyecek bir ismi atamanız mümkün değil miydi? Bence öyle biri yok, herkes tartışılıyor. Kaldı ki böyle bir süreci bir kişiyle konuşmadık. Birçok arkadaşımızla konuştuk. Bazen koşullar oluşmadı, bazen bizim davet ettiğimiz insanlar şu anda uygun olmadığını dile getirdi. Yollarımızın kesişmediği insanlar oldu. Bunların içinde partili diye bildiklerimiz de var, farklı insanlar da var. Günün sonunda doğru bildiğim bir husustan, sırf partili dostlarım eleştirecek diye vazgeçecek bir insan değilim. Hayatımda hiç öyle davranmadım. n Bunun bir Abdullah Gül projesi olduğu iddia edildi. Çağlar’ın atanmasında Gül’ün rolü var mı? Biz Can Bey ile hiçbir siyasi kimliğin yönlendirmesiyle buluşmadık. Tamamen profesyonelce buluştuk. VICDANIMDA 1453’TEN BERI CAMI n Danıştay Ayasofya’da Atatürk’ün imzaladığı kanunu iptal etti. Siz bu tartışmanın neresinde duruyorsunuz? Ayasofya, benim aklımda ve vicdanımda 1453’ten beri cami. İstanbul medeniyetinin dünyaya mal olmuş bir değeri. Benim tüm konuşmalarımdaki ifadem “Ayasofya Camii’dir”’. Danıştay’ın Ayasofya Camii kararının ardından gördük ki aslında bu konuyla çok ilgiliymiş gibi davrananlar Ayasofya Camii’nin statüsünden bile habersiz. Kendisine muhafazakâr diyen TV kanalları “ilk ezan okundu”, “ilk namaz 24 Temmuz’da kılınacak” diyor. Oysa 30 yıldır Ayasofya’da 5 vakit ezan okunuyor. Öte yandan üzerine çokça kafa yormamız gereken bir unsur daha var. Nedir? Ayasofya kararı iyi mi kötü mü diye sorgulamak yerine, sorgulanması gereken şey şu: Sadece bir yıl önce “Bu kararın getirisi götürüsü nedir? Burada bunu açıklamam doğru olmaz. Bunun bir götürüsü var. Bizim için faturası çok daha ağırdır, unutmayalım. Şu anda dünyanın çok çeşitli ülkelerinde bizim binlerce camimiz var. Acaba bunu söyleyenler (Ayasofya’nın Cami olarak ibadete açılması) bu camilerin başına ne gelir bunu düşünüyor mu? Bunu söyleyenler dünyayı tanımıyorlar, muhataplarını bilmiyorlar. Onun için, ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim” denilirken bir yılda ne değişti? Sormak isterim: Dünyanın çeşitli yerlerindeki camilerimiz bu kararla riskli bir duruma düşmüş müdür? On binlerce Müslümanın, gurbetçi kardeşlerimin huzur içinde ibadetlerini yaptığı bu camilerin başına bir şey gelir mi? O ülkelerin yöneticileri “Camilerle ilgili kararımıza yönelik ithamları, doğrudan egemenlik haklarımıza saldırı sayarız” derse ne olacak? İnsanların bunu tartmasını çok isterim. Eğer Ayasofya’daki bu değişiklik benim ülkeme, milletime hem maddi hem manevi zenginlik katacaksa, milyonlarca işsizin derdine derman, üniversite mezunu milyonlarca gencime iş imkânı yaratacaksa ve dünyada ülkeme saygınlık ve muhabbet kazandıracaksa ben bu kararın sonuna kadar arkasındayım. n Nasıl bir yol izlediniz? Doğru bir yönetici adayını oluşturma konusunda önce “Kim” değil, “Nasıl biri olmalı” sorusunu soruyoruz. Büyükşehir Belediyesi’nin önümüzdeki süreçte en yoğun ihtiyaç duyduğu kabiliyet ne olmalı? Birinci sıra elbette finans ve ekonomi. Büyük bir organizasyonu yönetmiş bir kimlik olmalı dedik. Bu işin profesyonel metotları var, danışman kuruluşlardan gelen teklifler arasında çok önemsediğimiz bir kimlik olarak önümüze geldi. Arkadaşlarım görüşmeleri sürdürdüler, ben belli bir süre sonra katıldım. 4045 günlük bir süreçti bu. n Kararı almadan genel merkezle paylaştınız mı? Bir miktar öncesinde sormam gereken bazı insanlara sordum veya sordurttum. Tabii ki karar verdikten sonra da bazı yöneticilere bunu bildirdim. n Yine kısa bir süre önce Fatih tablosunu satın almanız da başka bir tartışma konusu oldu. Değişik çevreler sizi farklı yönlerden eleştiriyor. Öyle mi, “muhafazakâr tabana şirin görünme çabanız” var mı? Yok. Başından beri neysem oydum. Şu anda da öyleyim. Karar verdiğim her şey elbet bir ortak aklın sonucu. Bahsettiğiniz yöneticinin atanması bile tek başıma verdiğim bir karar değil. Bir sürü mekanizma ve kişi var. Bunun gibi eylemlerde de asla popülist bir tavırla değil. Örneğin arkadaşım bana “Londra’da müzayedede Fatih Sultan Mehmet’in portresi satılacak. Keşke alsak” dediğinde “Hemen alıyoruz” dedim. Duraksamadan söyledim, ben Fatih Sultan Mehmet’i seviyorum yani. Hiçbir zaman sakınmadım, söyledim. Bir de doğduğum şehir itibarıyla fetih çocuğuyum. Çünkü Trabzon, fethi çok farklı anar. Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği bir şehirdir Trabzon. Ben öyle büyüdüm. Bir tutkum var, seviyorum. Hiçbirini bir kesime şirin gözükmek için yapmıyorum. Bir de şunu belirtmek isterim: Yoğun eleştiri yapan CHP’liler dediğimiz kişi sayısı çok azdır. CHP’de aktif siyaset yapan kesimdir. Onun da bir bölümüdür hatta. Genel anlamda CHP’lilerin benimle böyle bir derdi yok. ‘En iyi CHP’li benim’ n Aslında 2018’deki ilk röportajımızda şöyle demiştiniz: “Partimden eleştirme derecesi yüksek arkadaşlarım da bana AK Partili, MHP’li dediler. Hiç rahatsız olmadım. Eğer toplumun her kesimine yakın olduğumu hissettiriyorsam müthiş değerli. Üstümde yapay ceket yok benim...” Aynen, siyasete başladığımda bana sağcı dediler, MHP’li dediler ama ben 11 yıldır partime çok iyi bir şekilde hizmet ettiğimi düşünüyorum, hatta o kadar iddialıyım ki, en iyi Cumhuriyet Halk Partili benim. Partililerimin böyle düşünmesi beni yaralamıyor, çünkü kendimi biliyorum. Hiçbir zaman “biz” ve “onlar” kafasına sahip olmadım, olmayacağım, o kıskaca girmeyeceğim. Girdiğim takdirde kendim olamam. Ailemle de barışık olamam. Ailem karma bir aile. Ailemle barışık olmazsam, toplumla nasıl barışık olabilirim? Toplumun kategorize edilmesi benim yüreğimi burkuyor. n “Fatih tablosunu zaten Sevil Sabancı İstanbul’a getirecekti, teklif vermişti, belediyenin böyle bir dönemde para harcaması şart mıydı” eleştirisi de oldu.. Sabancılar üçüncü en yüksek teklifi veren gruptu. Maksimum limitleri 630 bin Sterlin’di. Biz 770 bine aldık. Bir önceki rakam 740 bin. Biz kiminle yarıştığımızı da bilmiyorduk tabii. ÇOK ACELELERİ VAR, NEYİN PEŞİNDELER? “Yarın askıda olan 1000’lik ve 5000’lik plan lara itirazımı yapacağım. Burada usulsüz bir şekilde çıkar elde etme söz konusu. Niçin bu insanlar, 30 milyon metrekareyi son 89 yılda satın aldılar? Neden Katar’daki iş insanları birden tarım bölgelerine ilgi gösterdi?” n Uzmanlarla Kanal İstanbul’u anlatan bir kitap yayımladınız. Hangi aşamadayız? Açıkçası kural tanımaz bir biçimde Kanal İstanbul ile ilgili bakanlık hızla yol alıyor. Şu anda 5 binlik ve binlik planlar hızla askıya asıldı. İstanbul’da 25 yıldır belediyeyi yönetmiş olan bu akıl, çok masum bir planlama için bile bir bölgeyi 1520 sene mahrum etmiş. Öyle bir aceleleri var ki, neyin peşindeler? Hukuki süreci umursamadan 78 ayda bütün süreçleri tamamladılar. Kafamdaki flu kısım! n Neyin peşindeler? Tümüyle İstanbul’da büyük bir rant mücadelesi içindeler. Buradan kamusal kazanımların ötesinde bireysel kazanımın öne çıkacağı bir süreci ne yazık ki desteklemekle meşguller. Orada 30 milyon metrekarenin üzerinde bir arazi değişimi yaşandığını tespit ettik. n Yine aynı müteahhitleri mi duyacağız? Bu müteahhit olur, yabancı yatırımcılar olur, zaman içinde başka yatırımcılar ortaya çıkabilir. Bu benim kafamdaki tanımlı kısım. Bir de flu kısım var. n Nedir o? Uluslararası düzende kimin işine yarayacak, bakıyoruz. Protokoller, antlaşmalar, Montrö Sözleşmesi... Dünyada bu kadar hassas bir ülkeyi koruyan bir mekanizmayı başarabilmiş bir sözleşme örneği çok fazla yok. Mustafa Kemal Atatürk’ün o döneminde bize bıraktığı en muhteşem güvencelerden biri. Bunu lağvetmeye çalışmak akıl alır sismik enerji olarak 3.8 büyüklü gibi değil. Bu flu kısmı aydınlatmak ğünde depreme eşdeğer enerji çı adına Genel Başkanımla uzun bir gö karabileceği hesaplandı. Bu pat rüşme yaptım. Bütün siyasi partilerin latma işlemleri en az dört yıl sü genel başkanlarına brifing vermek recek. Kanal için ayrılan bütçeyle için randevu talep ettim. İstanbul’u depreme dayanıklı bir n Liderlere ne diyeceksiniz? şehir haline getirebilirdik. Evvela Montrö’yü anlatacağız. El n Bütçeyi konuşalım.. bette ki çevreye olan etkisinden bah Önce 60 milyar dediler, son sedeceğiz. Kanalın pozisyonundan bahsedeceğiz. Kanalla bir ada oluşturmanın sakıncalarını, depremle bağını anlatacağız. n Kanalın Boğaz trafik güvenliğini sağlayacağı söyleniyor. Doğru mu? İstanbul Kitapçısı’ndan satışa sunulan kitap için 17 farklı disiplinden 29 bilim insanı çalıştı. ra 75 milyar dediler, sonra bakanlık 118 milyar diye açıkladı, şimdi ortalarda 100 milyar gibi bir rakam geziyor. Bu kanalı kaça mal edecekler, somut bir rakamları yok. Daha acı bir şey, yine resmi rakamlar üzerinden İTO’nun Doğru değil. İstanbul Boğazı’nda Fransa’da bir konut fuarındaki fil son 15 yılda yaşanan kaza sayısında yüzde minde bunun maliyetini 65 milyar dolar ola 39 azalma var. 2007’de İstanbul Boğazı’nı 56 rak açıkladılar. Resmi film... Şu an bu kanalın bin 606 adet gemi kullanmış. 2019’a gelindi İstanbul’a maliyeti 400 milyar desem yanıl ğinde 41 bin 112’ye düşüyor. Ben söylemiyo mam. Sadece 100 milyar üzerinden bile git rum, bilim adamları açıklıyor. 200 metrenin sek Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşüm üstündeki birçok geminin yapılacak kanalda bütçesinin yedi katından bahsediyoruz. Böy manevra kabiliyeti yok. le bir maliyet, 45 senelik bir çevre faciası, 100 bin insan ölebilir Marmara’nın yok edilişine varan tespitler var burada. Bir de bunların üstüne depremi yaşa n Asıl konuşmamız gereken deprem... dığınızı düşünün. Bizim İstanbul için yaptırdı Bundan daha büyük bir felaket olamaz. ğımız tespitlerde on binlerce insanın ölümü Kanal’ın Marmara’daki ağzı 910 şiddetin söz konusu. Dilim varmıyor söylemeye, ba de etkilenebilecek. Olası bir depremde kanal na göre 100 bin insan. Çünkü yapı stokunu bölgesinde sıvılaşma riski yüksek. Her gün biliyoruz. Böyle bir sorunumuz varken, Kanal tek atımla 11 tona yakın dinamit patlatılacak İstanbul’u konuşmanın anlamı ne? İstanbul’a olması ve bu büyüklükte bir dinamit atımının ihanet ülkeye ihanettir. 3 BARDAK SUDAN 1’İ YOK OLACAK 10YÜZDE İSTANBUL TRAFİĞİ ARTACAK 500 YENİ BİN NÜFUS 13 TARIM ALANI YOK OLACAK MİLYON M2
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle