17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY 11 13 TEMMUZ 2020 PAZARTESİ Yükselen vergilerle içki fiyatları ciddi pahalanınca, insanlar tehlikeli olan sahte üretime yöneliyorlar İçkide adil vergi şart Mey Diageo Genel Müdürü Levent Kömür: İçkiye temmuzda ÖTV zammı gelememesi için Maliye Bakanlığı’na mektup yazdık. Gelen zam hem devlet gelirlerini düşürecek, hem kaçak üretimi artıracak, hem de aile bütçesine olumsuz yansıyacak. Mey Diageo Genel Müdürü Levent Kömür, alkollü içki sektörünün pandemi sürecinde büyük yara aldığını vurgulayarak, bu dönemde sadece perakende satış yapıldığını, turist gelmediğini, meyhane ve restoranların da kapalı olmasıyla toplam tüketimin yüzde 40 düştüğünü söyledi. Yükselen vergilerle içki fiyatlarının ciddi şekilde pahalılaştığını, alım gücü düştüğü için insanların sahte üretime yöneldiğini anlatan Kömür, “Devletin de, üreticinin de, satıcının da, tüketicinin de kazanacağı adil bir vergi politikası geliştirmek için masaya oturmalıyız” dedi. Son 15 yılda Türkiye’de rakı üretiminin 20 milyon litre civarında azaldığını bu daralmanın Türk çiftçisine zararının yıllık yaklaşık 250 milyon TL olduğuna işaret eden Levent Kömür ile Türkiye alkollü içki pazarını, son gelen zamları ve sorunları konuştuk. Yüzde 40 düşüş n Koronavirüs alkollü içkiler sektörünü nasıl etkiliyor? Bizim sektörün dayandığı iki alan var, biri turizm diğeri sosyalleşme. Türk halkı sosyal içici. Bu ikisi de yok şu anda. Sektörümüz çok büyük yara aldı. Gıda sektörü içinde sadece biz büyük düşüşler yaşadık. Bu dönemde tüketim yüzde 40 düştü. Covid19 döneminde alkollü içkiler sektörü sadece 35 bin adet tekel noktası ve 3 bin civarında zincir mağaza üzerinden perakende satış yapabildi. Restoran, meyhane, bar, oteller, Duty Free, Kıbrıs ve ihracat kanalları MartMayıs 2020 döneminde tamamen durdu. Alkollü içkilerden tahsil edilen özel tüketim vergisi (ÖTV) miktarı, geçen yılın aynı dönemine göre mayısta yüzde 37 yani 371 milyon TL azaldı. n Şirket olarak siz ne yaptınız bu dönemde? Pandemi başlayınca restoran sahiplerine dedik ki sizden alacağımız 100 milyon lirayı erteliyoruz. Şu anda restoranlar yüzde 2530 kapasiteyle çalışıyor. Bu olunca meyhanede müşteri sorununa merhem olmak için bir masa ayırttık. Siftah programında 4 bin 313 noktanın yaklaşık 3 binine ziyaret gerçekleşti. Bu yaklaşık 4.5 milyon liralık bir katkıdır. Barmenlere destek olmak için bir kokteyl kitabı çıkarıyoruz. 472 barmenimizin yarattığı reçeteler telifleri karşılığı kitapta yer alacak. Garson eğitim programında 2 haftada 130 kişiye eğitim verildi. Eğitim başına garsonlara belli bir ücret verdik. Ekonomik ürüne kayış n Bu dönemde insanlar ağırlıklı hangi ürünleri tüketmeyi tercih etti? İnsanlar eve kapanınca, en çok yemek yapmış. Yemekle tüketilen en önemli iki içki rakı ve şarap oldu. Gelirlerdeki düşüşten kaynaklı daha uygun fiyatlı ürünlere yöneliyorlar. Tüketici alışkanlıklarında en büyük değişiklik daha ekonomik büyük boylara kayış oldu. n Bu yılki pazar küçülmesi nasıl olacak? Bu soruya cevap vermek çok zor. 3 ay bile 1 senelik zamanmış gibi geliyor bize. Gelecek 3 ayda belki yüzde 40’lık düşüş yüzde 30 düşüşe döner. Levent Kömür Bakanlığa zam yapmayın mektubu n Sektör olarak vergi oranlarının düşürülmesi konusunda bir girişiminiz yok mu? İlk defa üç değişik sektör temsilcisi Şarap Üreticileri Derneği Başkanı, Anadolu Efes’in yöneticisi ve ben, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na 4 Haziran’da ortak bir mektup gönderdik. Temmuz da yapılacak muhtemel otomatik zammın tüketiciye getireceği ek yükten ve bunun ucunun sonuçta gastronomi ve turizm sektöründeki istihdamı baskı altına alacağından endişe duyduğumuzu belirttik. Ocak 2020’de zam gelmemişti, biz de umutlanmıştık belki temmuzda da gelmez diye. Ama zam geldi, artık umudumuz bir sonraki ocak ayına kaldı. n Sektörün yaşadığı ana sorunlar nelerdir, çözüm için han gi adımlar atılmalı? İthalatın artması dolayısıy la tehlikeye giren çiftçimizin geliri. Yüksek vergilerin neden olduğu kayıt dışı üretim artışı ve tanıtım yasakları dolayısıyla tüketiciye yalan söylenmesine müdahale edememek. Devletin de, üreticinin de, satıcının da, tüketicinin de, çiftçinin de kazanacağı adil bir vergi politikası geliştirebilir miyiz diye masaya oturmamız, konuşmamız gerekiyor. Hem ithalatçı, hem ihracatçı, hem sanayici, hem çiftçi olduğumuz için durumun vahametini daha net görebiliyoruz. Vergi politikasının çiftçi ve tüketici faydasına olacak şekilde oluşturulması gerekiyor. Bu, fabrikalarımızda işçilerin işlerinin devam etmesi için de gerekli. Kol kola yürümek lazım ÇIFTÇININ YILLIK ZARARI 250 MILYON TL n Devletin içkiye karşı tutumu or Burada yanlış anlaşılma olmasın, bir in mesi. Bir de kendi yaptığını beğenen n Bu dönem üretime nasıl yansıdı, çiftçi nasıl etkilendi? Biz sektörümüzde hem çiftçiyiz, hem ithalatçı, hem ihracatçı, hem sanayiciyiz. Elazığ Ziraat Odası’nda çiftçi ruhsatımız var. Sektörde son 45 yıldır çok ciddi ithalata ve kayıt dışına kayış var. Üretim neredeyse aynı kalıyor. 15 yıl önce Türkiye’de yılda 45 milyon litre rakı üretiliyordu, şimdi 25 milyon litre civarına inmiş. tada, son yıllarda üretim düşüyor, fiyatlar fahiş arttı, hata kimde? Hata en başta sektör olarak bizde. Bir şekilde birlik olup çiftçiyle, satıcılarla kol kola yürümek lazım. Devletle de kol kola yürümek lazım. Doğru anlatmak gerekiyor. 15 yıl geriye gitsek neyi değiştirirsiniz diye sorsanız, sektörde daha çok birlik olmamız gerektiğinin altını çizerdim. Tanıtım da şart. Tanıtım deyince herkes reklam zannediyor. Her şeyi doğru düzgün anlatıyor olmamız lazım. san kendi tükettiğini üretebilir, sıkıntı yok. Burada yanlış olan sağlıksız ve tehlikeli şekilde üretilip ticaret yapılması. Yoksa kendi yoğurdunuzu ekmeğinizi yapıyorsanız kendi tükettiğiniz her şeyi yapıyor olmanız lazım. n Son üç yılda evde üretim ikiye katlanmış, bunun ana nedeni yükselen fiyatlar mı? En büyük nedeni o. Biri rakıyı çok seviyor ve rakıda devam etmek istiyor ama bir şekilde alım gücü yetmiyor. Sonra etil alkolle anason yağını karış ler var. 2.5 kat vergi n Geçen hafta içkiye yüzde 7 civarında ÖTV zammı geldi, 70’lik rakıda ürün fiyatına göre vergi oranı yüzde 234’e çıktı, ne diyeceksiniz? Normalinde 42 liraya alacağınız 70’lik rakının, fiyatının 2.5 katı vergi olduğu için 160 liraya alıyorsunuz. Tüketici fiyatını biz belirlemiyoruz satanlar belirliyor. ÖTV zammı gelmeseydi daha iyi olacaktı. Bu hem devlet gelirleri 20 milyon litre gidince ne oldu İçki ciddi pahalılanınca insanlar teh tırıp açık rakı yapıyor. Buna yönelme ni düşürecek, hem kaçak ve sahte üre ya bakmak lazım. Rakı kategori likeli olan sahte üretime yöneliyorlar. nin birinci nedeni alım gücünün yetme timi artıracak, hem de aile bütçesine sindeki daralmanın Türk çiftçisi olumsuz yansıyacak. ne zararı yıllık yaklaşık 250 milyon TL’dir. Bu sektörün içinde MEYHANE KÜLTÜRÜNÜ TANITMALIYIZ n Zam dönemlerinde tüketim düşüyor mu? ki paydaşlar devlet, üretici, tüke tici, satıcı hepimizin dikkat n İç pazarda rakı tüketiminde dü etmesi gereken alarm şüşe karşı yurtdışına ağırlık vermeyi çanlarının çaldığı düşünmüyor musunuz? çiftçiye ne oldu Biz yurtdışında rakı’yı çilingir sofrasının ne anlama ğpvmyeeuaatr.aziaşÇsntküaairansmüzokzaeününzmça. iftçilıkbmeuyDe.fiüÜkns.nçdaDyünegaünsdenvcaeaylüddasiikeçğdüakcianrdieaiskardeebıhnoknuadtğdöakdriüurüaiüçlştddmnüüıüdnkreüzaeagkgsl.3ükoöRontfarlrrmakeaanısnlemslıadkootafivltç.arıaağRinnrsıa;mıtngkieçıııenzkk4liezy5biçaicirdkmyeineekraurma.nemkecıb.aekİirkrleaçainlomıtckküiasukiinreiaçti nyyşnydnnaYoaüueueKnyzanrzs.oaadk?tuBiçllçeesaauikaçnşçk2aı3makk2şttlüiaı’tı1asrlş8drçknimea0eıükığtnn0aıktızımdidvizbkçlia.ıeiniiyşkrnKzdiaayımamç4pçıüp,a5eım.şrzalmyiıddmsşahiıeeatkyademrokgnei rakeyeac.çuamreÜmerllkçııaiskzçoanıiyyilpdlkaımımolaaezörısdillm.ianiı1tgn5rc.eıe.Be2dyRlu0iaşlayetmköuirçızndi2pauealndıtşsiümseıynünorederkisdki1ubaiTryiammdlbaüriiizliiçşysinüdaatslyülreııoşnlibsürtı.aruybseyoeıs.ıhyrykaA.aaloaltmymeyTlrıratşınorü.yiaetsnıprVomnriaeknldrebarti.naiikritimzvrmglıütıyeyaaibfolnusoremdöraısrrnülaa,ütiltnaışlıütntmlüyaüıkvaneyanükeerarorettiidtmtirnçtkmmu,eikdaaiaite Bal ihracatında yüzde 15’lik artış Türkiye’nin ocakhaziran döneminde yaptığı bal ihracatı yüzde 15 artarak 13 milyon 81 bin 422 dolara ulaştı. Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği’nin (DKİB) verilerine göre Türkiye, yılın ilk yarısında 39 ülkeye 13 milyon 81 bin 422 dolar karşılığı 2 bin 984 ton bal ihraç etti. Geçen yılın aynı döneminde, 2 bin 644 ton bal ihracatından 11 milyon 419 bin 418 dolar gelir sağlanmıştı. Söz konusu dönemde ABD, Almanya ve Suudi Arabistan, en fazla bal ihraç edilen ülkeler oldu. Türkiye’den yılın ilk 6 ayında ABD’ye 1313 ton bal ihraç edilerek 5 milyon 161 bin 744 dolar gelir sağlandı. Geçen yılın aynı döneminde ABD’ye 3 milyon 222 bin 928 dolar karşılığı 912 ton bal ihraç edilmişti. Bu ülkeyi 2 milyon 288 bin 841 dolarla Almanya takip etti. Öte yandan, bal dışında diğer arıcılık ürünleri olan arısütü ve propolisin de ihraç edilmesi için çalışma yapılması gerektiği vurgulanıyor. l AA İş dünyasının LGBT gericiliği Son günlerde iş dünyasından ardı ardına LGBT bireylerine yönelik dışlayıcı mesajların gelmesi tepki yarattı. Geçen hafta hazırgiyim firması LC Waikiki’nin LGBT sembollerini çağrıştıran gökkuşağı ve tek boynuzlu at gibi figürleri kullanmama kararı aldığının iddia edilmesi, firmanın boykot edilmesine yol açmıştı. Dün Anadolu Ajansı’na konuşarak LC Waikiki’ye destek verdiğini açıklayan Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın da aynı gericiliği pekiştirdiği gerekçesiyle eleştirildi. Bu durum, 17 senelik AKP iktidarları boyunca ülkede yerleşen ötekileştirici dilin iş dünyasına nasıl sirayet ettiğinin ortaya konması bakımından önemli bulunuyor. “İş dünyası, LGBT virüsüne karşı LC Waikiki gibi has sasiyet göstermeli” diyen Aydın, son dönemde özellikle LGBT anlayışının “doğalmış gibi” gösterilmesi çabalarının, “kepazelik” olduğunu savundu. LGBT bireylerine yönelik yayımlanan bilimsel makaleler ise lezbiyen, gey ya da biseksüel olmanın hastalık ya da tercih değil, yönelim olduğunu; doğal olan bu yönelimlerin de eski çağlardan beri süregeldiğini ortaya koyuyor. l Ekonomi Servisi Bina satışı da eticarette Pandemiyle birlikte büyümesini hızlandıran eticarete, arsa ve bina gibi yatırım amaçlı alışverişler de eklendi. 2011’den bu yana hizmet veren İmpomes, kurumsal internet sitesini yenileyerek arsa satışlarına yer vermeye başladığını duyurdu. Online platformda açık pazar kuran şirket, Türkiye’nin birçok yerindeki arsalar için özellikleri ve muhammen bedellerini belirterek, açık teklif topluyor. Halihazırda arsa yatırımcıları, kiracılı sanayi arsalarından özel imarlı beton santrallarına, konut imarlı arsalardan ticari arsalara kadar farklı özellikteki 150’den fazla gayrimenkule teklif verebiliyor. İmpomes Genel Koordinatörü Damla Katrancı, web sitelerine eklenen gayrimenkul satış bölümüyle birlikte yatırımcıların muhammen bedeli 4 bin liradan 20 milyon liraya kadar değişen birçok gayrimenkulü inceleyebildiğini belirtti. l Ekonomi Servisi Önemli bir eşik aşıldı Baro sistemi değişti. Ayasofya ibadete açılıyor. Sosyal medyanın kapatılması veya yakından denetlenmesi için hazırlıklar başladı. Böylece Türkiye’de, siyasal İslamın yaklaşık 17 yıldır ilerleyen “pasif karşıdevrimle restorasyon” sürecinde önemli bir eşik daha aşıldı. Sosyal medyaya ilişkin planlar eğer gerçekleşirse, muhalif sesleri tamamen susturan bir adım olacaktır. Baro sisteminde yapılan son değişiklik bu susturma çabalarıyla uyumludur. Avukatlık sisteminin bütünlüğü bozulurken, direnmeye çalışan avukatlar polis şiddetine maruz kaldılar, bedenleri ve cüppeleri yerlerde sürüklendi. Laik Cumhuriyetin, modern hukukun bu onurlu temsilcileri itibarsızlaştırılmaya çalışıldılar. Siyasal İslamın rejimi, şimdi çoklu baro sistemiyle bu laikliği destekleyen avukatları tasfiye ederek, avukatlık kurumunu yalnızca kendi taraftarlarına teslim etmeye, böylece siyasal İslamın “hakikat rejimine”, hukuk anlayışına uymayanları savunmasız bırakmaya çalışacaktır. Bu eşikte en önemli gelişme Ayasofya’nın ibadete açılmasıydı. Ancak bu, kimi yorumcuların vurguladığı gibi halkın dikkatini giderek kötüleşen ekonomik sorunlardan uzaklaştırmakla ilgili değildir. Çünkü Ayasofya’nın ibadete açılması salt bir mekânın işlevinin değişmesinden, bir ulus devletin egemenlik hakkını kullanmasından çok daha önemli, geriye doğru tarihsel, ileriye doğru rejimin geleceğine ilişkin bir anlama sahiptir. Danıştay’ın konuyla ilgili kararının ruhu ve Cumhurbaşkanı’nın tarihsel konuşması bu anlamı açıkça ortaya koyuyordu. Danıştay, aldığı kararın gerekçesinde artık olmayan bir kapitalizm öncesi devletin, Osmanlı İmparatorluğu’nun hukuk sistemini, mülkiyet ilişkilerini canlandırıyor, yeniden geçerli kılıyordu. Böylece, yalnızca bir mekânın statüsü değişmiyor, aynı zamanda, Osmanlı İmparatorluğu çürüyüp çöktükten sonra onun yıkıntıları üzerinde kurulan modern kapitalist Cumhuriyetin hukuk sisteminin bütünlüğü bozuluyor, fiilen ikili hukuk sistemine geçiliyordu. Siyasal İslam, daha önce fiilen başkanlık rejimine geçmiş, bu rejimin yasal çerçevesi yeni anayasa ile daha sonra kurulmuştu. Şimdi de fiilen ikili bir hukuk sistemine geçildiğini saptıyorsak, bunun kalıcılaştıran adımların gelmesini beklememiz gerekiyor. ‘Res publica delenda est!’ Romalı senatör Cato senatodaki her konuşmasına “Carthago delenda est” (Kartaca yıkılmalıdır) sözleriyle başlarmış. Bugün gelinen noktada geriye bakarak siyasal İslamın iktidarının attığı her adımın arkasında “Res publica delenda est!” (Cumhuriyet yıkılmalıdır) ilkesinin yattığını söyleyebiliriz. Bunun böyle olduğunu daha başından söylemişizdir de... Bu ilke, Ayasofya’nın ibadete açılmasına ilişkin kararda ve Cumhurbaşkanı’nın tarihsel konuşmasında bugüne kadar görülmemiş bir açıklıkla ortaya konulmuştur. Cumhurbaşkanı, tarihsel konuşmasında, Ayasofya’yı müzeye dönüştüren kararı yalnızca ihanet olarak nitelemekle kalmamış, bu kararı alanları, Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesindeki, “En büyük haramı işlemiş ve günahı kazanmış olur…. Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun… Azapları hafiflemesin, haşr gününde yüzlerine bakılmasın” ifadelerinden hareketle lanetlemiştir. Şimdi, bu karardan, konuşmadan sonra ülke yeni bir durumdadır: Osmanlı İmparatorluğu’nun bir yasası, bir Sultan’ın aldığı bir karar, Cumhuriyetin almış olduğu bir kararı bugün iptal edebiliyorsa, bir başka Sultan’ın, örneğin Halifeliği Osmanlı İmparatorluğu’na getiren Yavuz Sultan Selim’in kararı, yarın halifeliği kaldıran kararın iptal edilmesine neden gerekçe gösterilemesin? Ya da Abdülhamit’in Meclis’i kapatma kararı canlandırılarak mutlak monarşi ilan edilmesin? Tabii ki bunlar bugün siyasal İslamın fantezileridir. Ama bunların fantezi olması içlerinde gerçeklik payı olmadığı anlamına gelmez. Çünkü, siyasal İslamın “Respublica delenda est” ilkesi hâlâ geçerlidir. Cumhuriyetin kurucu partisi CHP mi dediniz? Onu pek bilemiyorum ama “eşiği” geçerek Ayasofya’da namaz kılabilmek için uygun bir davet bekleyen birilerinin olduğu kesindir! Dolu, tütün tarlalarını vurdu Malatya Yeşilyurt’ta yaklaşık 25 dakika boyunca etkili olan dolu yağışı, 100150 dönümlük tütün tarlalarını vurdu. Yıllardır geçimlerini tütün satarak sağlayan çiftçiler, yetkililerden yardım istedi. Salkonak Mahallesi Muhtarı Abuzer Doğan, “Tütün için ilaç gübre gibi giderlere harcadığımız paralar boşa gitti” dedi. l İHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle