23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 16 NİSAN 2020 PERŞEMBE EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN DİZİ/HABER Bin bir duygu içinde bocalayan Kaymakam ve Ozan Kul Halil Bir gönlüm Çukurova’da Bu ıssız kasabaların yalnızlığı insanı öldürür. Bir de durup dinlenmeden seninle uğraşan, astığı astık kestiği kestik ağalar olursa karşında, insan deliye döner. Bir yere gelmişsin. Ortaçağ karanlığında o yer. Onlar da senin gibi insan, senin kadar da okumuş çoğu, ama bunlar yaşadıkları yer için ve de çocuklarının yaşıyacakları yer için hiç bir şey yapmamışlar. Yaşar Kemal’in, fotoğrafları için “Ara Güler’in fotoğrafları büyük bir Anadolu destanıdır” dediği Ara Güler, yazarın İstanbul, Tekirdağ, Adana ve Paris’te birçok fotoğrafını çekti. Bu çok özel fotoğraflar, Yapı Kredi’nin “Yaşar Kemal’e Bir Ara’lık Bakış” sergisinde (2016) buluşmuştu. Gene bir gariplik çöktü serime. Ben de bilmem ya nicolur halimiz At sürüp bu ellerden gitmek dilerim Belki tuz ekmektir bağlar yolumuz Kul Halilim der ki nekes gülmesin İyiler gidip de kemler kalmasın Herkes bildiğinden geri durmasın Allah sana malum olsun halimiz.. KUL HALİL Bu Kul Halil kim, hangi çağda yaşamış, neciymiş, daha başka neler söylemiş, elimizde yukardakinden başka bir şiiri yok. Varsa da ben bilmiyorum, bulamadım bir yerde. Kul Halil yukarıdaki şiirinde önce yakınıyor. Sonra kaçmak gitmek, başını alıp gitmek istiyor. Sonra da gidemiyor. Onun yolunu bağlıyan bir şeyler var. Kul Halil diyor ki, belki de, diyor, yolumuzu bağlıyan tuz ekmektir. Sonra kara alkışlar ediyor, iyiler gidip de kemler kalmasın, diyor, dayatıyor. Sonra da bir iyice öfkeleniyor, meydan okuyor: “Herkes bildiğinden geri durmasın.” Bu insanın var gücüyle, her şeyi göze alıp karşı koyması, başkaldırmasıdır. Yazmadıklarım var... Kul Halil, en sonuncu da inandığına sığınıyor. Sonucunu bekliyor. Girdiği kavganın onu nereye götüreceğini bekliyor. Bu sütunlarda size uzunca bir hikâye bir Kaymakam hikâyesi anlattım. Olayları olduğu gibi, kasabanın halkından duyup işittiğim gibi yazdım. Yazı uzamasın diye yazmadığım çok şeyler de var. Bu Kaymakam şimdi Kadirlide. İşinin başında. Onun bir yıllık macerası elbette bu kadar değil.. Bir yıl içinde bu genç Kaymakam neler çekmiş, neler duymuş. Nasıl bir dedikodu, nasıl bir gerilik, nasıl bir karanlık içinde boğulmuş... Bir kere bu ıssız kasabaların yalnızlığı insanı öldürür. Bir de durup dinlenmeden seninle uğraşan, astığı astık kestiği kestik ağalar olursa karşında, insan deliye döner. Olmaz diyorlar... Bir yere gelmişsin. Ortaçağ karanlığında o yer. O yerin insanları var. Onlar da senin gibi insan, senin kadar da okumuş çoğu, ama bunlar yaşadıkları yer için ve de çocuklarının yaşıyacakları yer için hiç bir şey yapmamışlar, bir çöpü kaldırıp da şuradan şuraya koymamışlar. Sen onların yerini yurdunu onarmağa, onlara insanca oturup yaşıyacak bir yuva hazırlamağa bakıyorsun, onlar karşına dikilip olmaz, diyorlar. Tabii onların bir kısmı diyor bunu.. Ne olursa olsun insana bu bir koyar ki... Ben bu Kaymakamın acısını anlıyorum. İşte bu yazı dizisinde veremediğim, vermeğe de gücümün yetmediği yer burası. Kaymakamla konuşmak gerekti. Kay makam da belki duyup düşündüklerini mezler kendiliğinden sökülür de kim bana açıkça söylemezdi. Yılgınlıklarını, se bakmaz. O güzelim köprü yıkıldı yiğitliklerini, bunalmalarını söylemezdi. da bir bakan oldu mu? Bir gün bir kaymakam hikâyesi ya Pehlivan Usta gibi bazı iyi insan zacaklara bu benim yazılarım büyük lar yıllar yılı yazıp çizdiler, köprü yı ipuçları verebilir. İsterim ki, ellerin kılıyor, amanın önüne geçin, yıkılır de yirminci yüzyılın ışığıyla Ortaçağın sa yapılması zor olur, dediler. Kimse karanlık zihniyeti içine düşenlerin bu aldırdı mı? Yoook... En sonunda sular maceraları unutulmasın. Bizden sonra köprünün dibini oydu oydu, bir gün geleceklere örnek olsun... Işıklık etsin. de hızlı bir sel gelip köprünün yarısı Yerden bitivermiş gibi nı aldı götürdü. Bu Kaymakam olmasaydı daha sittin sene bu köprü yapıl Aşağıdan, ovadan, Çukurköprü yo maz, öbür yarısını da başka lundan Kadirliye geliyorsunuz. Çu bir gün seller alır giderdi. kurovanın düzlüğünden Toro Hiç bir şey için olmasa sun sıralanmış karlı tepele bile ben bu kasabadan oldu ri yerden bitivermiş gi ğum için salt bu köprüyü onart bi gelir insana. Bir de tılar diye Kaymakam Memet Can sizin geldiğiniz vakit ikindi vaktiyse, Kadirlinin camlarına gün vur Ben, insanların iyiliğine, la arkadaşlarına minnet duyuyorum. Öyle tatlı ki... Kaymakam bir kaç yıl muşsa, sıralanmış karlı Toros dağlarına hakseverliğine, onuruna, çağımızın daha kalırsa ne olur? Bu güzelim, Savrun çayının kıyısındaki par yapışmış bir getirdiği güzel kın ağaçları büyür, peri padişahı şehri duygusunu uyan düşüncelerin kötülükleri yeneceğine, çağımızın çimenleri güzelleşir. Savrun öyle tatlı bir sudur ki, çakıl dırır Kadirli yenilmez halk gücüne taşlarının üstünden insanda. Sonra cup diye, bir karanlığın, bir inanırım. Ve derim ki, güzel yirminci yüzyıl, akar. Yanını yönünü zakkum, çınar ağaçları sarmıştır. Yarpuzu viraneliğin içine düşersin. İşte şu bizim Kay sana malum ola halımız. uzaklardan kokup gelir. Ve Savrun suyunun altına gün vurur, Savrun suyu makam bu çamurluğu, nun altı öylesine aydınlık olur bu karanlık yeri azıcık bir ki, dibine Kur’an düşse okunur bir şeye benzetmiş. su derler ya, işte Savrun suyunun ak Şimdi Kaymakamı buradan, başka çakıltaşlı dibi öyle olur... yerleri mamur eylemeğe (!) gönderir Hani peri padişahının şehri gibi parlar lerse, ne olacak? Kaymakamın diktir Kadirli uzaktan demiştim ya, içine girin diği cümle ağaçlar kurutulacak. Ağa ce demiştim ya.. İçine girince de rahat lar ormanın toprağına konsunlar diye. soluk aldıracak bir kasaba olacak... Bu Şimdi bile orman toprağına sahip çı kasabada çocuklar daha aydınlık, daha kan çıkana.. O güzelim park kuruya iyi, daha insan büyüyecekler... cak.. Sonra o beton caddeleri inat ol Ben kasabamı severim. Bıraksalar sun, diye sökecekler.. Bunlar deli mi, bu kasaba üstüne nasıl nasıl hayaller diyeceksiniz? Belki öyle inat için sök kurarım. Bir gün gidip şu kasabama yerleşmek, orada oturmak isterim.. Acı tatlı günlerim oldu, ama ben kasabamdan ayrılamam. Dikensiz gül olmaz... Bir türküde derki: Ora gidek ağ bebeğim Bir gönlüm Çukurovada Benim de bir gönlüm Çukurovada. Kasabamı yaşanacak hale getiren, onu daha da güzelleştirecek olan insana burada candan teşekkür ederim. Dikensiz gül olmaz, her güzelin bir kusuru var... Bizim Kaymakamın da epeyce kusurları var. Onları neden yazmadın, diyeceksiniz.. Çok çok küçük kusurlar. Anladığıma göre biraz alaturkalığı var. Biraz şair adam... Ağalara ipuçları veriyor. Karşısında böyle Ağaları bulunan adam işini çok sıkı tutar. Ağalar, en küçük bir sürçmeyi bağışlamazlar. Şimdi Kaymakamın en büyük suçunu yazacağım: Bu olmaz. İşte bunu bir Kaymakam yapamaz. Bu bizim Kaymakam ne yapmış biliyor musunuz, tâââ kasabanın dibine kadar çeltik ekme izni vermiş. Torostan kasabaya kadar önüne gelen çeltik ekmiş. O güzelim Savrun suyu olmuş mu sana sapsarı bir zehir. Diyeceksiniz ki, kasabanın içme suyu var, kasabalı oradan içiyor. Ya Savrundan içmek zorunda olan köylüler? Ya sivrisinek?. Dediklerine göre gene Kadirlide sıtma başlamış. İnşallah bu yıl Kaymakam, kasabanın çarşısının içine kadar çeltik ekme izni vermez. Ne diyordu yukarda Kul Halil : “Herkes bildiğinden geri durmasın Allah sana malum olsun halimiz” Ben, insanların iyiliğine, hakseverliğine, onuruna, çağımızın getirdiği güzel düşüncelerin kötülükleri yeneceğine, çağımızın yenilmez halk gücüne inanırım. Ve derim ki, güzel yirminci yüzyıl, sana malum ola halımız. Not: Yazılar, o günkü (Mart 1962) yazı biçimine sadık kalınarak aynen yayımlanmıştır. BİTTİ MUSTAFA ÖZBEK YAŞAMINI YITIRDI Kırıkkale’de toprağa veriliyor Türk Metal Sendikası Onursal Başkanı Mustafa Özbek FETÖ’nün Ergenekon kumpası ile tutuklanınca görevini de (80), geçirdiği kalp krizi sonu bırakmak zorunda kalmıştı. cu yaşamını yitidi. Yakın arkadaşı gazetemiz ya Özbek, dün sabah Anka zarı Mustafa Balbay, Özbek’in ra’daki evinde kalp krizi geçir ölüm haberini sosyal med di. Çocukları tarafından has ya hesabından duyururken taneye kaldırılan Özbek, yak “Ergenekon operasyonuyla laşık 10 yıldır gırtlak kanse Özbek Türk Metal Sendikası Genel ri tedavisi görüyordu. Özbek, Başkanlığı’ndan ayrılmak du vasiyeti üzerine bugün memleke rumunda kalan Mustafa Özbek yaşa ti Kırıkkale’de yıllar önce kaybettiği mını yitirdi. Ruhu şad olsun. Tüm se oğlunun yanına defnedilecek. venlerine başsağlığı ve sabır diliyo Kurucusu olduğu sendikanın 34 ruz” ifadelerini kullandı. yıl genel başkanlığını yapan Özbek, l Haber Merkezi EŞİ DE KORONAVİRÜS YÜZÜNDEN ÖLMÜŞTÜ Azrak da Covid19 kurbanı İstanbul Üniversitesi (İÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni ku dekanı, kıymetli hocamız Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak’ı kaybetme ran isimler arasında yer alan nin derin üzüntüsünü yaşıyo üniversitenin eski dekanla ruz” diye duyuruldu. İÜ Siyasal rından, Türkiye’de idare hu Bilgiler Fakültesi’nin Twitter kukunun en yetkin isimlerin hesabından yapılan paylaşımda den Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak da “Fakültemiz emekli öğretim (87), koronavirüs nedeniyle üyelerinden, 199598 arasın dün yaşamını yitirdi. Prof. Dr. Azrak da fakültemiz dekanlığını yü Azrak’ın eşi de kısa bir süre rütmüş Prof. Dr. Ülkü Azrak’ın önce koronavirüs nedeniyle hayatını vefatını üzüntüyle öğrendik” ifadele kaybetmişti. ri kullanıldı. İstanbul Valiliği’nden yapı Prof. Azrak’ın ölüm haberi, İÜ’nün lan açıklamada, Prof. Azrak’ın ailesine, Twitter hesabından, “İstanbul Üniver yakınlarına İÜ’ne başsağlığı dilendi. sitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi eski l Haber Merkezi Gazetecilere virüs olarak saldırmanın hafifliği, Türkiye susmaz AKP’li, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı, bu ittifakın dışında kalanlara karşı sürekli öfkeli; hele gerçekleri ve eleştirileri dile getiren ve muhalefet partilerine yer veren medyaya ateş püskürmeyi sürdürüyor. Son bir konuşmasında topa tuttuğu muhalefeti ve havuzlanamayan medyaya karşı ağır hakaretlerde bulundu ve “Ülkemiz sadece koronavirüsten değil, aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden de inşallah kurtulacaktır” dedi. “Siyaset virüsleri” dediklerine karşı ne yapar bilmiyoruz, kastettiği başta Kılıçdaroğlu olsa gerek, çünkü konuşmasında onu da yalan yanlış şeyler söylemekle suçladı. Zaten Kılıçdaroğlu başdüşmanı! AKP’li Cumhurbaşkanı’nın eleştirilere tahammülü adeta sıfır. İstiyor ki yanlışları, hataları görülmesin, susulsun, ses çıkarılmasın, yazılmasın, çizilmesin. Bu ancak diktatörlüklerde, askeri olsun, sivil olsun, faşist olsun, otoriter rejim olsun geçerli olur. Hayır, bu durumlarda bile geçerli olmaz. Çok şükür, Türkiye’yi sessizliğin hüküm sürdüğü bir ülkeye dönüştürmek, geçmişte de hiç mümkün olmadı, bugün de yarın da olması zor. Geçici durumlar yaşadık, o zamanlar bile dikta heveslileri rahat yaşayamadılar, ne kadar asıp kesseler de. Türkiye’nin, yaşadığı sıkıntılı geçmişlere rağmen, temel özelliği konuşulan konuşan bir ülke olmasıdır. Bu gerçeği Cumhur İktidarı da değiştiremez. Bir dener iki dener baskı yapar ama gerçeği değiştiremez. “Ülkemiz sadece koronavirüsten değil, aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden de inşallah kurtulacaktır...” sözünü açıkça sarf eden bir lider, yasal olarak ülkenin Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyor olabilir, ama herkesin Cumhurbaşkanı olmadığını da kabul etmiş sayılır. Kendisinden olmayanları, mesleğini dürüstçe yapanları virüsle eş tutmak, temizlenecek kategorisinde görmek ve ilan etmek, nefret ve kinin vardığı tepeleri gösteriyor. ‘Medyayı temizle’ 2008’den beri iktidarın sevmediği hoşlanmadığı gerçekleri yazan veya eleştirel düşüncelere yer veren medyayı “temizleme” politikası uygulanıyor. Devlet bankalarının kredileri devreye sokularak oluşturulan “havuz medyası”, devşirilen, satın alınan gazete ve televizyonlardan oluşturuldu. İktidardan nasiplenen beslenen bir dizi TV de medyaya eklemlendi. İktidara eklemlenenlerin hâlâ korudukları başlıca özelliği, “laik bilinenler görünümleri” oldu. Ama bu sadece bir görünüm aldatmacası, algısı. “Bakın bu eskiden beri tanıdıklarınızın, bir zamanlar bize karşı olanların hepsi şimdi bizim saflarımızda, bizi doğru buluyorlar ve destekliyorlar” gibi, artık halk nezdinde bile geçerliliği olmayan bir sahte inanç yayıyorlar. Rahatsızlığın kaynağı: Gerçekler Otoriter yönetimler kişilikler demokrasiden, güçler ayrılığından, bağımsız ve tarafsız yargıdan, halka eşit davranmaktan, görüş çeşitliliğinden, eleştirilmekten asla hazzetmezler. Ellerinin altında da kullanabilecekleri mahkemeleri her zaman bulundururlar, bulundurmak isterler. Birer cellat giyotini olarak kullanmak için. Bunca çabalarına rağmen, havuzladıkları medya sürekli itibar kaybetti, geri kalan medyanın da bir küçük pencereden de olsa hep gerçekleri dile getirme eğilimi içinde oldu. Tabii FOX TV, Cumhuriyet, Sözcü, TELE 1, Halk TV, BirGün, Evrensel, KRT ve saymamız gereken Karar gibi TV ve gazeteleri de gerçeklerin peşinde koşanları için anmalıyız. Aslında gazetecilik kendini baskılar karşısında yeniden yaratmanın yolunu her zaman buluyor. Çünkü gerçekler, gün ışığına çıkmak için gazeteciliği zorluyor ve bunu başarıyor. Barış’larla başladı AKP’li Cumhurbaşkanı’nın nefretle virüs olarak tanımladığı ve temizlenecek dediği olay aslında geçen ay başladı, Barış kardeşlerim, Hülya Keskin, Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın Keser.. Sıfır yasal haklılık, sıfır hukukla içerideler. Aslında Osman Kavala da olmayan hukukla içeride. Ülkeyi krizler karşısında savunmasız bıraktılar ve COVID19’un bu kadar dal budak salmasını da ilk başta seyrettiler. Verdikleri paralar, devasa kriz karşısında kimseyi ayakta tutabilecek hacimde değil. Har vurup harman savurdular, hâlâ inşaat peşindeler ve bütün bu kötü yönetimin ceremesini bu ülke ağır çekiyor, bu sürecin de sonu gözükmüyor. Bu koşullarda, vurun, susturun, konuşturmayın politikasına daha çok sarılmak zorundalar. Mesela Habertürk’ün sabah normal programı bile, konukların gerçekdışı şeyler söylediği gibi komik bir gerekçe ile kaldırıldığı bir “özgürlük ortamı”nda yaşıyoruz. İktidarın her noktadan telefonları çalışıyor. Mahdumun bile eli telefonda... ACI KAYBIMIZ PROF. DR. ÜLKÜ AZRAK'I VE EŞI HANNELORE AZRAK'I kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Derneğimizde yönetim kurulu üyeliği yapmış, İ.Ü. Siyasal bilgiler Fak. eski dekanı, İdari Hukuk profesörü ve eski YÖK üyesi olan hocamız akademik yaşamı boyunca özerk ve demokratik bir üniversite mücadelesi vermiş nitelikli bir bilim insanı idi. Sevgi ve Saygı ile anıyoruz. ÜNIVERSITE ÖĞRETIM ÜYELERI DERNEĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle