18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 10 ŞUBAT 2020 PAZARTESİ [email protected] EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Kente dair kararların gereği: Yapılması gereken Bilim ve halk desteği inatlaşmak değil, akıl ve bilim yoluyla doğru çözümü bulmak ve halkın desteğini almaktır. PROF. DR. GÜNGÖR EVREN Gerçekler er geç kendini gösteriyor. 67 Ocak 2020 günü yaşanan fırtınada İstanbul Havalimanı hizmet veremedi. Atatürk Havalimanı İstanbul’un havayolu bağlantısını sağlayan tek havaalanı olarak önemini ve vazgeçilmezliğini ortaya koydu. 24 Ocak Elazığ depremi de çok daha büyük bir depremi bekleyen İstanbul için Kanal İstanbul’un anlamını ya da anlamsızlığını tüm açıklığıyla gösterdi. Böyle stratejik konularda karar verirken çok dikkatli olmak gerekir. Atatürk Havalimanı ve örnek bir olay Değerlendirmeye Atatürk Havalimanı ile başlayalım. Önce bir soru: Bir metropole bir ya da iki büyük havaalanı mı, yoksa hem erişimi kolaylaştıracak, hem de etkin işletime uygun çok sayıda havaalanı mı? Londra ve New York’ta 6, Los Angeles ve Seattle’de 5 ve 23 metropolde 4 ya da 3 havaalanı bulunması sorunun açık yanıtıdır. Bakışımıza ışık tutabilecek küçük bir örnek: Fransa’da Nantes’ın mevcut havaalanı kent içinde kaldığından, tarım arazisi içinde bulunabilen bir alanda yeni bir havaalanı yapılması projesi. 2000 yılında gündeme gelen proje ile ilgili süreç 18 yıl sürmüştür. 2016 yılında François Hollande’ın vermiş olduğu karar uyarınca yapılan referanduma yüzde 51.08 katılım olmuş, katılanların yüzde 55.17’si yeni havaalanının yapılması yönünde “evet” oyu vermiştir. Referandum sonrasında Cumhurbaşkanı seçilen Macron’un konunun yeniden değerlendirilmesi için görevlendirdiği üç uzmanın verdiği rapora göre yeni havaalanından vazgeçilmiş ve mevcut havaalanının iyileştirilmesine karar verilmiştir. Bu örnek olay kente dair bir kararın, onun sonuçlarını yaşayacak toplumun görüşlerine ve bilimsel araştırmalara dayandırılması gereğini ortaya koymuştur. Bu çağdaşlığın ve katılımcı demokrasinin gereğidir. İnatlaşma yerine, bilimsel çalışmalar, halkın katılımı ile karar verilmiş ve bir tarım alanı yok olmaktan kurtarılmıştır. Bu örneğin konusu, yıllık yolcu sayısı 4 milyon düzeyinde bir havaalanıdır. Atatürk Havalimanı ise, Dünya Havaalanları Konseyi’nin 2017 yılında yapmış olduğu sıralamada 63 milyon 872 bin 283 yolcu ile dünyadaki 1202 havaalanı arasında 15. sırada yer almıştır. Kanal İstanbul mu? İstanbul’un geleceğini, hatta tüm Türkiye’yi etkileyecek bir girişimin bilimsel araştırmalar ve tartışmalar yerine inatlaşma konusu yapılması çok düşündürücü. Coğrafyamıza ve doğaya karşı bir operasyon hangi yaşamsal sorunu çözmek için? Amaç ne? Artan gemi trafiği nedeniyle olası kazalara karşı İstanbul’u korumak için olduğu belirtiliyor. Oysa Boğaz’ı geçen gemi trafiği, artmak şöyle dursun, yılda 50 binlerden 40 binlere düşmüştür. Kaldı ki, sorun Boğaz’da yaşanabilecek kazalar ise öncelikle bu trafiğin geçirilmesi için başka seçeneklerin araştırılması gerekir. Örneğin, 1990’da ve 2004’te gündeme gelen SamsunCeyhan ham petrol boru hattı önemli bir seçenektir. Ayrıca, Samsun Limanı’ndan Mersin Limanı’na demiryolu bağlantısının iyileştirilmesiyle hem Boğaz geçişi için etkin bir seçenek oluşturulabilir hem de ulusal ulaştırmamıza önemli katkılar sağlanabilir. Dünya güzeli kadim bir kentin ortasından geçen Boğazı ile son derece özel coğrafyasında, Boğaz’a paralel bir kanal açma düşüncesi, onlarca yaşamsal sorunu gündeme getirmektedir. İşte bu sorunlardan bazıları: Depremin tetiklenebilmesi; su kaynaklarının, ormanların, önemli tarım alanlarının yok olması; düşünülmesi bile korkutucu çevresel felaketler; gerçekleştirilme İstanbul’un geleceğini, hatta tüm Türkiye’yi etkileyecek bir girişimin bilimsel araştırmalar ve tartışmalar yerine inatlaşma konusu yapılması çok düşündürücü. si ve taşınması başta çok yönlü sorunlar yaratacak milyar metreküp düzeyini aşan kanal kazısı; Boğaz köprülerinden sonra yeni su geçişi için köprüler furyası ve ulaştırmanın yeniden yapılanmasından kaynaklanacak yatırımlar ve ulaşım çilesi; artık nüfus baskısına dayanacak hali kalmayan bu yorgun kente milyonluk yeni yerleşimler eklenmesi ve böylece ulaştırma başta sorunların iyice içinden çıkılmaz hale gelmesi; Montrö Boğazlar Sözleşmesi bağlamında ulusal güvenliğimiz ve uluslararası ilişkilerimiz açısından doğacak olumsuz etkiler; kabul edilmesi olanaksız bir rant paylaşımının asıl amaç olarak öne çıkması; doğru yatırımlara yönlendirildiğinde çok önemli sorunların çözümünü sağlayacak 100 milyar TL’yi aşacak bir kaynağın heba olması. Bilim insanları bu sorunlarla ilgili kaygılarını yıllardır dile getirmektedirler. Hâlâ açıklığa kavuşturulması gereken konular var. Öncelikle coğrafyada ve doğada köklü değişiklikler yaratacak bu girişim için çevre düzeni planının yenilenmesi zorunludur. Ayrıntılı etütler yapılmalıdır. Toplumun aydınlatılarak görüşlerinin alınması da konunun olmazsa olmaz koşuludur. Çünkü, bir kısmı yukarıda sırala nan onlarca olumsuz olasılıktan birinin bile gerçekleşmesi geri dönüşü olanaksız zararlar doğuracaktır. Ama Kanal İstanbul gecikir ya da yapılmazsa İstanbul’un kaybedeceği bir şey yoktur. Kanal İstanbul için acele etmenin hiçbir gerekçesi yoktur. Deprem konusunda ise gecikmeleri telafi etmek için an kaybetmeden ve hızlı davranmak zorunludur. Ulaşım çilesini hafifletmeye yönelik raylı sistem yatırımları için acele etmeliyiz. İşsizliği ve özellikle genç işsizliğini azaltacak tarım ve sanayi yatırımları geleceğimiz adına yaşamsal önem taşımaktadır. Kanal İstanbul’a girişmeden ve Atatürk Havalimanı’nı işlevsiz kılarak kapatmadan İstanbul’un kimliğini ve bütünlüğünü gözeterek gerekli bilimsel çalışmalar yapılmalıdır. Toplumun gerçekleri öğrenme hakkına ve görüşlerine de saygı gösterilmelidir. Kent ve ülkeye ilişkin böyle stratejik kararların mutlaka çok yönlü araştırma ve değerlendirmeler yapılarak ve şeffaf bir süreç izlenerek alınması esastır. Sonuç olarak, yapılması gereken inatlaşmak değil, akıl ve bilim yoluyla doğru çözümü bulmak ve halkın desteğini almaktır. Kargalar hâlâ gülüyor... Her şey 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un şu cümlesiyle başladı: “26 Haziran 2019’da torba yasaya asker kişilerle ilgili olarak eklenen maddeyi kim önerdiyse siyasi ayak odur...” Cumhurbaşkanı Erdoğan, asker kişilerin özel yetkili mahkemelerde yargılanmasının önünü açan düzenlemede FETÖ parmağına işaret eden Başbuğ’u hedef alınca, kamuoyu bir kez daha “FETÖ’nün siyasi ayağını” tartışmaya başladı. Şimdi hadi gelin hafızalarımızı şöyle bir yoklayalım, “dönemin AKP’lileri, cumhurbaşkanları, Meclis başkanları, başbakanları, başbakan yardımcıları, bakanları” neler söylemiş... HHH “Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor. Her şeyi göz önünde olan, hakkında savcılık kararı olmayan birine çete derseniz ona haksızlık edersiniz.” Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ. “İnsan merkezli bir hizmeti esas alan insanlara, ‘Hizmetinizi durdurun’ denir mi? Aksine teşvik edilir, desteklenir, elden ne geliyorsa o katkı sağlanır. Bu gerçeği görmemek ferasetsizliktir.” Dönemin Çalışma Bakanı Faruk Çelik. “Hayatı insanlığa hizmetle geçmiş bu büyük zat için suçlamalarda bulunmak, son derece çirkindir; kara lekedir. Fethullah Gülen Hocaefendi, hayatının her döneminde tertemiz kalmış bir kişidir. Kendisine şükran borçluyuz.” Dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ. “Bu ülkenin değerini bütün dünyaya yayıyor. Gerçekten bu okulların vizyonunu ortaya koyan başta Fethullah Gülen Hocamız olmak üzere, bütün kahramanlara ben yürekten teşekkür ediyorum.” Dönemin AB Bakanı Egemen Bağış. “Bunların bir paralel devlet şeklinde düşünülmesinin çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum.” Dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı. “Türkçe sevginin dilidir, ‘Gelin tanış olalım’ diyen Yunus’un dilidir. ‘Gel ne olursa ol yine gel’ diyen Mevlana’nın dilidir. İnsanlığa barışı çağıran dildir. ‘Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar kadar olsun. İnançla geril, insana sevgi duy. Kalmasın el açmadığın mahsun gönül. Dünyada her kim sevgiye muhtaç. O’nun hayatını anlat bilsin ki ilaç. Aç herkese aç sineni aç, onun gibi ilaç’ diyen Fethullah Gülen Hocaefendi’nin dilidir.” Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım. “İnsan kendisine ait olan bir şeyi ele geçirir mi? Oraya sızmış, buraya sızmış; bu su mu, nem mi? Cemaat, devleti ele geçirmiş, devlete sızmış; bunlar kargaları güldürür. Bu paranoyaları bir tarafa bırakalım.” Dönemin Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik. “Yaaa, AKP Çankırı Milletvekili İdris Şahin, burada bize caka satıyor cemaatin Çankırı temsilcisiyim diye…” Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Ayalan. “Aynen 28 Şubat gibi, aynı 12 Eylül öncesi gibi senaryodur. Derin devlet harekete geçti. Cemaati döverek, cemaate saldırarak, Türkiye’nin değişim yönünü etkilemeye çalışıyorlar.” Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı. “Elbette hayatını Kuran hizmetine adamış, insanlığa yön göstermiş, hizmet denen işin sırrını öğretmiş, büyük mütefekkire teşekkür borcumuz var. Hüzünlü gurbetten şimdi Bursa’yı seyreden muhterem Fethullah Gülen’e şükranlarımı gönderiyorum. Rabbim afiyetler versin, sağlık sıhhat versin. Türkiye denince dünyanın dört bir tarafında milyonlarca insan seni hatırlıyor ve hatırlatıyor.” Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç. “Bütün bu güzel çalışmalara istikamet veren, ilham kaynağı olan çok değerli Fethullah Gülen Hocaefendimize buradan şükranlarımızı sunuyorum.” Dönemin Ekonomi Bakanı Ali Babacan. “Cemaatin hedefleriyle, Türkiye’nin hedefleri tamamen örtüşüyor…” Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu. “Fethullah Gülen hepimizin hocasıdır. Çok değerli bir ilim adamıdır…” Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. “Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapı…” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. HHH Listeyi uzatabiliriz... AKP’li milletvekilleri, belediye başkanları, parti yöneticileri ve damatlar! Unutmadan kripto FETÖ’cüler her yere sızmış olabilirler. Muhalefet partilerine ve tüm kurumlara düşen görev tek tek onları içlerinden temizlemesidir. Tamam her kurum, her parti kendini sorgulayacak fakat on yılı aşkın sürede söylenen bu sözlerin üstü “kandırıldık” savunmasıyla örtülebilir mi? “FETÖ’nün siyasi ayağı yoktur” demek gerçeği inkâr etmektir!.. Başbuğ’un cümlesi bu açıdan önemlidir, değerlidir. Yıllarca ülkenin kurumlarını “ne istediniz de vermedik” söylemiyle laik demokratik Cumhuriyet düşmanı bir cemaate teslim edenlerin “kandırıldık” savunmasına dünyadaki tüm “kargalar güler!..” Yunus Nadi Ödülleri 75. yılına girdi. 1946 yılından itibaren yapılan Yunus Nadi Ödülleri Yarışması, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye olan saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Cumhuriyet’in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti ile eşzamanlı ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını ve misyonunu bu doğrultuda oluşturdu. Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına 75. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2020 dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye’de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnızca CHP’nin dü zenlediği bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. İsveç’te Nobel, ABD’de Pulitzer, Sovyetler’de Lenin, Fransa’da Goncourt ödüllerinin sonuçları ülkemizde de ilgiyle izleniyordu. Türkiye’de de bu alanda öncülüğü Cumhuriyet gazetesi üstlendi. Bundan 75 yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağan Yarışması’yla kültür ve sanat alanında bir yarışma heyecanı oluşturuldu. Daha sonraki yıllarda ülkemizde de kültür ve sanat alanında yarışma ve ödüllerin sayısı çoğaldı. Yunus Nadi Ödülleri 75 yıl boyunca düzenli olarak gerçekleştirildi ve kültürsanat alanında amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Cumhuriyet gazetesi, çağdaş uygarlığa giden yolun, kültür, sanat, fikir ve bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülleri’nin işlevi sürecek. 2020 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı’nda öykü, roman, şiir; Görsel Sanatlar Dalı’nda karikatür, fotoğraf; Bilimsel Araştırma Dalı’nda sosyal bilimler araştırması olarak sürüyor. Adaylara başarılar diliyoruz. ÖYKÜ Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Hikmet Altınkaynak, Sezer Ateş Ayvaz, Seval Şahin, M. Zaman Saçlıoğlu, Murat Yalçın. ROMAN Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Adnan Binyazar, İrfan Yalçın, Konur Ertop, Asuman Kafaoğlu Büke, Zeynep Aliye. ŞİİR Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da “kitap dos yası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi, Eray Canberk. SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMASI Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bilimsel araştırmalarla, yayına hazırlanmış en az 25 sayfa olarak beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış bilimsel araştırmalar katılabilir. Adaylar yapıtlarını sekiz adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen, Doç. Dr. Barış Doster, Dr. Deniz Yıldırım. KARİKATÜR Karikatürlerin boyutu 30x40 cm’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla beş karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Metin Peker, Kamil Masaracı, Muhittin Köroğlu, Zafer Temoçin, Akdağ Saydut, Murat Sayın. FOTOĞRAF Ödüle en çok dört adet siyah beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek fotoğrafların en az 18x24 cm. boyutlarında ve daha önce başka bir yarışmada ödül almamış olması gerekmektedir. Seçici Kurul: İsa Çelik, Coşkun Aral, Garbis Özatay, İbrahim Yıldız, Dr. Ersin Turan. HER DAL İÇİN GEÇERLİ GENEL KOŞULLAR Ödüller her dalda amatörprofesyonel herkese açıktır. Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar. Adaylar gerçek ad ve adresleri ile telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlar, yarışma dışında tutulacaktır. Adayların, yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki adet fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılım belgesini ve yaşamöykülerini 14 Şubat 2020 Cuma günü saat 17.00’ye kadar, “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri” Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sokak. No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmek tedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması koşulu geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2020 Perşembe günü açıklanacaktır. KATILIM BELGESİ ADISOYADI: ADRESİ: TELEFON NUMARASI: EPOSTA ADRESİ:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle