25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 10 ŞUBAT 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: ALPER İZBUL HABER/YORUM Kişilik Bir insanın ölmeden önce bu dünyaya ve gelecek kuşaklara bırakabileceği en değerli ve önemli şey kişiliğidir. Para, mal, mülk, makam, mevki, kariyer, bunların hepsi hikâyedir. Bir insanın parasını, malını, mülkünü, makamını, mevkiisini, kariyerini elinden alabilirsiniz, ama kişiliğini elinden alamazsınız. Kişilik, insanın gerçekten kendisine ait olan, otantik olarak var olmasını sağlayan, tek ve biricik unsurdur. Bunu anladığımız ve özümsediğimiz zaman, dünyadaki sorunların büyük çoğunluğu önemli bir ölçüde çözülmüş olacaktır. Küresel çapta doğruya ve iyiye yönelik bir devrim gerçekleştirebilmek için, ruhsal bir devrimi de gerçekleştirmek gerekir. Kişilik dediğimiz şey de doğuştan var olan ve önceden belirlenmiş bir şey değildir. Kişilik zaman içerisinde deneyimlerimizle, akıl yürütmelerimizle, eylemlerimizle ve seçimlerimizle oluşur. Kişilik sadece söylemle oluşabilecek bir şey de değildir. Önemli olan söylem ve eylem bütünlüğüdür. Eylemde temeli olmayan bir söylem boş laftan ibarettir. Söz konusu kişilik elbette gelişmeye açıktır ve farklı zaman dilimlerinde farklı özellikler gösterebilir. İnsanın değişmesini ve dönüşmesini tutarsızlık olarak damgalayıp insanları yargılamak, yaşama dair gerçeklikle de, vicdanla da bağdaşmaz. Önemli olan, söz konusu değişikliklerin ve dönüşümlerin hangi yönde olduğudur. Doğruya ve iyiye yönelik değişimler ve dönüşümler, tutarsızlık olarak nitelendirileceğine, her zaman desteklenmelidir. Ancak insanlar genelde, doğruya ve iyiye yönelik evrileceklerine, içine düştükleri bozuk düzenin de etkisiyle, yanlışa ve kötüye doğru evrilirler. İnsanın çocukluk aşamasındaki saflık, genellikle yanlışa ve kötüye doğru evrilir. Çocukluk dönemi, deneyim, akıl, eylem ve seçim alanının sınırlı olması nedeniyle bir doğruluk ve iyilik aşaması olarak nitelendirilemese de, içerdiği saflık açısından önemli bir başlangıç noktasıdır. Bu saflık, doğruya ve iyiye de evrilebilir, yanlışa ve kötüye de. Bu evrim sürecinde çevre etkisinin önemi büyüktür. İnsan toplumsal bir canlı olduğu için, çevresindeki insanlardan ve içine doğduğu düzenden doğrudan etkilenir. Bu nedenle eğitim, insanlığın en önemli davalarından birisi olmalıdır. Ancak eğitim, sadece okulda edinilen bir şey değildir. Eğitim, ailede, okulda, mahallede, arkadaş çevresinde, medyada, başka bir deyişle, çeşitli toplumsal etki alanlarında geliştirilmesi gereken bir şeydir. Bunun geliştirilmesi de ancak siyasetle olanaklıdır. Siyasetin temel misyonlarından birisi, insanların doğruya ve iyiye evrilmesini sağlayacak ortamı yaratmak olmalıdır. Bunun için de insanın öncelikle değerler, ahlak ve erdem konusunda eğitilmesi gerekmektedir. Meslek, kariyer edinmek, para kazanmak üzerine tasarlanmış bir eğitim anlayışından doğru ve iyi insan çıkmaz. Böyle bir anlayıştan ancak, birbirinin ayağını kaydıran ve kuyusunu kazan, yaşamı rekabete indirgeyen, entrikacı, kurnaz ve sinsi insanlar çıkar. Böyle bir sistemde, yaşama dair gerçek başarısızlıklar başarı, gerçek başarılar başarısızlık olarak nitelendirilir. Ancak söz konusu eğitim anlayışının, rekabetin yerini dayanışmanın, zalimliğin yerini adaletin alması doğrultusunda yeniden yapılandırılması için de, siyasi düzenin değişmesi ve dönüşmesi gerekmektedir. Monarşinin, feodalizmin, teokrasinin, faşizmin, kapitalizmin, oligarşinin geçerli olduğu siyasal düzenlerden, yaygın bir biçimde doğru ve iyi insan çıkmaz. Sürü zihniyetinin parçası olmayan, sorgulayıcı, analitik ve yaratıcı düşünebilen, akıl ve vicdan sahibi olan, insan ve doğa sevgisi duygusunu yitirmemiş, özgür ruhlu istisna insanlar her zaman çıkar; ancak doğrunun ve iyiliğin egemen olması için, siyasal düzenin değişmesi, siyasi bir devrimin de gerçekleşmesi gerekir. Şu anda insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sorun, ruhsal devrim ile siyasal devrim arasındaki karşılıklı birbirine bağımlılığın, bu ikisi arasındaki karşılıklı nedensellik ilişkisinin bir sonucu olan kısırdöngüdür. Felsefenin, bilimin ve siyasetin öncelikle çözmesi gereken sorun budur. AKP’li siyasetçiler trafik kazasında yaralandı AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhase ki, AKP milletvekili ve eski Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz ile eski Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in içinde bulunduğu araç, dün Antalya’nın Serik ilçesinde başka bir otomobil ile çarpıştı. Kazada burnu kırılan Özhaseki ile hafif yaralanan Türel ve Yılmaz, Serik Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. l AA 10 ŞUBAT 2020 SAYI: 34459 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:33 07:59 13:23 16:11 18:38 19:58 Ankara 06:17 07:42 13:08 15:57 18:24 19:43 İzmir 06:39 08:02 13:31 16:23 18:49 20:07 İntihar eden polisin yakınlarından suç duyurusu ‘Baskı öldürdü’ İzmir Çeşme’de, polis memuru Muhammed Emin Kaya’nın (23), hırsızlıkla suçlanınca amirlerinden gördüğü baskı nedeniyle intihar ettiği iddia edildi. Kaya’nın babası Ahmet Kaya, oğlunun amirleri hakkında “hakaret”, “görevi ihmal” ve “intihara yönlendirme” suçlarından savcılığa suç duyurusunda bulundu. Çeşme’de görevli, 2.5 yıllık polis memuru Muhammed Emin Kaya, 15 Ocak’ta evinde yaşamına son verdi. Kaya’nın, amirlerinden baskı gördüğü ve hakaretlerine ma ruz kaldığı, bu nedenle intihar ettiği iddia edildi. Avukat Ayşe Esra Ünlü Polat, Kaya’nın intihar ettiği süreci şöyle anlattı: “Geçen yıl mayıs ayında dilencilere yapılan operasyonda dilencinin üzerinden çıkan 315 TL’ye el konulmuş. Kaya da delil poşetindeki 315 TL’yi, karakolda kilitli bir dolap bulunmaması nedeniyle, kaybolmaması amacıyla cebine koymuş. İşi bitince cebinde unutarak evine gitmiş. Paranın sahibi vatandaş polis merkezine geldiğinde, delil poşeti bulunamamış. Bunun üzerine ida Şehit Taş gözyaşlarıyla uğurlandı Suriye’de Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde askeri aracın devrilmesi sonucu şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Ceyhun Taş (23), Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde düzenlenen askeri törenle toprağa verildi. Cuma Taş ve Hacı Emine Taş çiftinin 8 çocuğundan en küçü ğü olan Ceyhun Taş için Hocazade Camii’nde tören düzenlendi. Askeri ve mülki erkân ile yurttaşların katıldığı törende şehidin kardeşleri Türk bayrağına sarılı tabutu öpüp gözyaşı döktü. Şehidin cenazesi, Hocazade Mezarlığı’ndaki şehitlikte toprağa verildi. l DHA Basın Konseyi, 33. yaş gününde medyanın sorunlarını tartıştı Türkiye’nin önemli meslek örgütlerinden biri olan Basın Konseyi, kuruluşunun 33. yılını, Yüksek Konsey üyeleri ve davetlileriyle birlikte Anadolu yakasındaki Büyük Klüp’te kutladı. Kutlamaya eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin de katıldı. Kurucu Başkanlardan Oktay Ekşi, üyelerden Hüsamettin Cindoruk, Kenan Akın, Atilla Gökçe, Elif Atayman, Başar Yaltı, Ali Aya roğlu, Muhammed Şahin, Tuba Emlek, Yaman Törüner, Okşan Atasoy, Tunca Bengin, Turgay Noyan, Doğan Şentürk, Doğan Satmış katıldı. 7 yıldır Konsey’in başkanlığı sürdüren Pınar Türenç, medyanın inandırıcılığını kaybetmesinin, birçok gazetecinin işsiz kalmasının giderek daha da büyüdüğünü dile getirdi. Toplantıda katılımcıların en büyük şikâyeti ise medyanın teksesliliğe zorlanması oldu. ri soruşturma başlatılarak, açığa alındı ve zimmet suçundan kamu davası açıldı. Yargılama sonucunda beraat etti. Ancak mahkeme, hırsızlık suçundan 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası verdi. Yargılanma sürecinde, 6 7 ay açıkta kaldı ve mahkemenin aleyhine hüküm vermesinden sonra depresyona girdi. Hırsızlıkla suçlanmasını hazmedemedi. Amirlerinin üzerindeki baskısı ağır oldu. Bu kişiler hakkında intihara yönlendirme ve mobbing suçlamasıyla suç duyurusunda bulunduk.” l DHA 7 ŞÜPHELİ GÖZALTINDA Silopi Adliyesi’nde bomba düzeneği ele geçirildi Şırnak’ın Silopi ilçesinde adliye binasında bomba düzeneği ele geçirildiği, olayla ilgili 7 kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Şırnak Valiliği’nden yapılan açıklamada, 7 Şubat’ta adliye binasında bomba düzeneği kurulduğu yönündeki ihbar üzerine polis ekiplerince inceleme yapıldığı kaydedildi. 45 adet 100’er gramlık patlayıcı olduğu değerlendirilen maddenin bir kutu içinde sistem odasında bulunduğu belirtilen açıklamada, “Binanın zemin katında 16 ayrı kolon içerisine açılmış oluklar ve buralara ayrı ayrı çekilerek döşenmiş elektrik düzeneği ile bağlı olan zamanlayıcı bulunduğu tespit edilmiştir” dendi. Olayla ilgili şüpheli B.Ç. ve onunla irtibatlı olduğu değerlendirilen 6 kişi gözaltına alındı. Adliyede yazı işleri müdürü olarak görev yaptığı öğrenilen B.Ç’nin evinde yapılan aramada ise alüminyum folyo içerisinde patlayıcı ve 29 bin 805 dolar ele geçirildi. l AA BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Peynirli irmik helvası. 2/ Çıkar yol, çare... Kavrulmuş ceviz ya da bademle karameladan yapılmış şekerleme. 3/ Otomobil direksiyonunun bağlı bulunduğu aygıt... Bir mantarla bir suyosununun ortak yaşamıyla ortaya çıkan bitkilerin genel adı. 4/ Yerinde duramayan kimse... Gözleri görmeyen. 5/ Osmanlı dönemi seyirlik oyunlarında gösteri yapan, yüzü maskeli ya da boyalı oyunculara verilen ad... Yabancı. 6/ Ermenistan’ın başkenti. 7/ İskambilde bir kâğıt... Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad. 8/ Doğu Karadeniz yöresinde sutavuğuna verilen ad. 9/ Peygamber gönderme... Geniş karınlı ve dibi dar toprak kap. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kaynatılıp kıvama geldikten sonra dondurulan meyve suyu tatlısı. 2/ İnternette, duygu ve 1 234 5 678 9 1 MUR A BU T Ç 2 ULAK LATA 3 RAB I TA İ L 4 A K I AMA T 5 B TAKALAK 6 U L AMA ANA 7 TA ALAZ D 8 T İ TAN UR 9 ÇA L KADRO 1 23 4 5 6789 1 2 3 4 5 6 7 düşünceleri anlatmak için 8 sözcük yerine kullanılan simgelere verilen ad... Kayak. 9 3/ Gündüz yapılan tiyatro ya da sinema gösterisi... Akıl. 4/ Tümör... Ölen bir kimseden kalan her şey. 5/ Kocası ölen kadının kayınbiraderiyle evlenmesini öngören gelenek ya da yasa. 6/ Küçük erkek kardeş... Sebze bah çesi. 7/ “Avizeağacı” da denilen, odunsu gövdeli bir süs bitkisi... Hızlı hareket eden, çevik. 8/ Yönetimini hiçbir kısıtlama ve denetime bağlı olmaksızın sürdüren... Çıplak vücut resmi. 9/ Yıllık... Sığırlarda görülen bulaşıcı bir hastalık. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Kıbrıs’ta yanlış iliklenen o ilk düğme “AKP’nin dış politikasının en başından beri doğru olduğu” iddiasının konuşulacak yanı yok kuşkusuz. Ancak AKP’ye destek veren kimi kesimlerin “Tamam, AKP dış politikada dün yanlış yaptı ama bugün düzeltiyor” tezinin üzerinde durulabilir. Fakat o tez de doğru değildir, çünkü sorun şu: AKP dün ilk düğmeyi yanlış ilikledi. Bugün dönüp o ilk düğmeyi çözüp yeniden doğru bir şekilde iliklemeden, düğme iliklemeye devam etmeye çalışıyor. Haliyle olmuyor. Örneğin Suriye: İlk düğmeyi yanlış iliklediler ve önlerine Esad’ı devirmeyi hedef koydular. Şimdi o ilk düğmeyi çözüp yeniden doğru bir şekilde iliklemedikleri için Şam’la işbirliğine yanaşmıyorlar ve Rusya’yla yaptıkları ortaklık bile yanlış Suriye politikalarını düzeltmeye yetmiyor. Fakat konuyu İdlib ve Suriye’yi konuşmak için değil, Kıbrıs sorununu ele almak için açtım. Zira KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın İngiliz Guardian’a yaptığı açıklamalar, üzerinde önemle durulmasını gerektiriyor. Akıncı özetle şunları söylüyor: “Federal bir çatı altında yeniden birleşme olmazsa, Ankara tarafından yutulup de facto Türkiye ili haline gelebiliriz. Türkiye’ye bağlanma ihtimali ise korkunç.” Asıl korkunç olan bu anlayışa sahip birinin Rauf Denktaş’ın koltuğunda oturabilmesidir aslında! Akıncı’nın sözleri, Erdoğan’ın sözleri Bakıyorsunuz, şimdi AKP hükümeti sözcüleri Akıncı’nın bu sözlerine tepki gösteriyorlar, güzel. Fakat Akıncı’nın bu sözlerini kendileri de söylemedi mi? Akıncı, federal çatı altında birleşme istiyor. Peki, AKP de federal çatı altında birleşme istemedi mi? Oysa KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “iki devletli konfederasyon” öneriyordu ve Türk devleti de bu öneriyi destekliyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in şu açıklamasını anımsayalım: “Kıbrıs’ta çözüm hazırdır. Sayın Denktaş’ın geliştirdiği iki devletli konfederasyon önerisi ortadadır.” (tccb. gov.tr, 22.06.2000) Ancak AKP iktidarı AB’den tarih alabilme adına ve ABD’nin bölgeye dayattığı BOP’a uygun olarak adada federasyonu ve Annan Planı’nı savundu; Denktaş’ı “çözümün önündeki engel” olarak gördü ve tasfiye etmeye çalıştı. 24 Nisan 2004 tarihli Annan Planı referandumundan sonra dönemin Başbakanı Erdoğan ile dönemin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat arasında yapılan ve basına “Denktaş ve KKTC’yi bitirme konuşmaları” diye yansıyan o konuşmalar belleklerdedir… AKP’nin KKTC’den asker çekme tavizi Bir kere AKP’nin Kıbrıs konusundaki yaklaşımı, meseleye yanlış pencereden baktığı için baştan yanlıştı. Erdoğan, ISO Meclis toplantısında şöyle diyordu: “Kıbrıs konusuna etnik yaklaşım içinde bakmıyoruz. Eğer böyle bakarsak işin çözümü söz konusu değil” (Milliyet, 27.1.2005). Çünkü Türklük, o dönemde “ayaklarının altına almak istedikleri” milliyetçilikti! Ve Kıbrıs meselesinin bamteli de adadaki Türk askeriydi, kavganın esası da bunun içindi. Zira KKTC’den Türk askeri çekilirse, ABD ve AB tüm planlarını hayata geçirebilirdi. O nedenle TSK’yi hedef alan Ergenekon kumpası, Denktaş’a bile uzatılmıştı! Anımsayalım: Erdoğan, Kıbrıs konusunda “bir adım önde olma” politikasının gereği olarak, Davos’ta görüşeceği BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a Rumları memnun edecek yeni bazı öneriler sunacaktı. Basına yansıyan o öneriler içinde KKTC’den Türk askeri çekmek de vardı! (Milliyet, 17.1.2005) Buna tepki olarak Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı ziyaretinde dünyaya Türkiye’nin şu kararlılığını ilan etmişti: “Kesin ve kalıcı bir anlaşma olmadan buradan bir tek asker dahi gitmeyecektir!” (Anadolu Ajansı, 25.1.2005). Büyükanıt’ın açıklamasından hemen sonra aradığım üst düzey bir askeri kaynak, Kara Kuvvetleri Komutanı’nın açıklamasının Erdoğan’ı frenlemeye yönelik olduğunu söylemişti (Aydınlık, 30.1.2005). AB’den tarih alabilmek için verilen tavizler Aslında Erdoğan ve Talat, aylardır adadan Türk askeri çekme konusunu görüşüyorlardı zaten. Talat, 6 Haziran 2004’te Erdoğan’ı İstanbul’daki evinde ziyaret etmiş ve Türkiye’nin AB’den tarih almasını kolaylaştıracak bir dizi yeni adımda fikir birliğine varmıştı. İşte o fikir birliğine varılan yeni adımlardan biri de ilk etapta KKTC’den 5 bin Türk askeri çekme formülüydü! (Milliyet, 14.1.2004). Peki, AKP Aralık 2004’te AB’den tarih aldı ve gündüz gözüyle Ankara’da havai fişek patlattı da ne oldu? Kocaman bir hiç! O güne kadar verilen ve sonrasında verilmeye devam eden tavizlerle kalındı. O tavizlerden yararlanan Rumlar da AB’ye girmekten bugün sonuçları Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımı mücadelesine kadar uzanan konularda avantaj elde ettiler. Şimdi Kıbrıs konusunda bir şeyleri düzeltmek istiyorlarsa, işe 26 Nisan’da yapılacak KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Denktaşçılığı destekleyerek başlamalılar! Çünkü Kıbrıs’ta yanlış ilikledikleri o ilk düğme, Denktaş karşıtlığıydı!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle