12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 7 OCAK 2020 SALI EDİTÖR: CAFER KURT HABER Montrö’yü tartışmayaEmekli Oramiral Güner, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini yorumladı: açmak korkunç hata Emekli Oramiral Güner, Montrö Sözleşmesi’nin “tartışmaya” açılmasının getireceği tehlikelere dikkat çekti. Güner, “Montrö, İstanbul Boğazı, Marmara ve Çanakkale Boğazı’yla tarif edilmiş. Kanal İstanbul Montrö dışındadır. Zaten sorun da bu” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir televizyon kanalında Kanal ya açarsınız.” Oramiral Nusret Gü ner, Amerika Birleşik İstanbul ile ilgili soruları ya Devletleri’nin 19 ülkenin de nıtlarken “Montrö’yü hiç kafa niz gücünden daha fazla gü ya takmayın ya..” ce sahip olduğunu söylüyor: dedi. Erdoğan, an “Amerika mümkün olduğu ka laşmanın sade dar denizleri kullanmak is ce Boğazlar’ı bağ ter. Tüm denizleri kullanır İpek Özbey ladığını, Kanal İstanbul’un Montrö kapsamında olma ken Karadeniz’de sınırlanır. Özellikle NATO’ya yeni üye olan ülkelerde, Romanya ve dığını söyledi. Bulgaristan’da deniz üssü kur Emekliye ayrılmasının ardın ma isteği vardı. Yapamıyor, dan uzun zamandır konuşma çünkü oraya geçireceği gemi yan eski Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner’i aradım. Erdoğan’ın sözlerini yorumlamasını istedim. Güner, leri belli bir tonajın üzerine çıkamıyor, toplamı 45 bin tonu geçemiyor. Dolayısıyla burayı yıllardır rahat kullanamıyor.” sözlerine, “Erdoğan haklı” diye başladı. “Ama” diye devam etti ki, hepimizin bildiği gibi “ama” NATO burayı hep istedi sözcüğü önceki cümleyi anlam Güner, Montrö’nün amacını sız kılar... anlatıyor: “Amaç, Karadeniz’i Oramiral Güner’e göre, barış gölü haline getirmekti. “Montrö, İstanbul Boğazı, Mar Burada iki süper gücün kav mara ve Çanakkale Boğazı’yla gaya tutuşması çevre ülkeler tarif edilmiş. Yani; Kanal İstan için iyi olmaz dedik, bunu sağ bul Montrö dışındadır. Zaten lamaya çalıştık. NATO da hep sorun da bu... Karadeniz’e çık buraya çıkmak istedi. Biz geç mak isteyen ama Karadeniz’e mişte bunu Batı’ya anlatmaya kıyısı olmayan ülkeler bura çalıştık.” dan rahatça girip çıkabilir. ‘Biz Ancak Güner, 2016’da Montrö’yü delmedik ki, Kanal Cumhurbaşkanı’nın İstanbul Montrö tarifinin dışın “NATO’nun Karadeniz’de akti da’ diyebilir. Konuyu tartışma viteleri yetersizdir. NATO ne Nusret Güner den gelmiyor” sözünü de hatırlatıyor ve şunları söylüyor: “Sanki Deniz Kuvvetleri kendisine hiçbir şey anlatmamış gibi bu soruyu sordu. ‘Niye çıkmıyor’u mu var, “Biz çıkarmıyoruz. Çünkü kavga gürültü olursa biz sıkıntı çekeriz.” Belki unutmuşlardır! Eski Donanma Komutanı, Amerika’nın Avrupa Kuvvetler Komutanı danışmanıyla bir konuşmasını anlatıyor: “Danışman bana buraya denizaltılarımızı gönderelim dedi. ‘Yahu siz yabancı denizaltıların buradan geçemeyeceğini bilmiyor musunuz’ diye sordum. Cevabı şu oldu: ‘Biliyorum ama belki unutmuşlardır...’ Yani akıllarında hep bunu delmek vardı.” “Montrö yürürlüğe girerken belli bir süre için gir miştir. Kimse itiraz etmezse uzatılır denmiştir. Mesela Romanya bir gün dese ki ‘Ben Montrö’nün bitmesini istiyorum’ belki o zaman Montrö ortadan kalkabilir. Ama bugüne kadar hiçbir ülke tecavüzkâr davranmak istemedi” diyen Oramiral Güner, “Montrö’nün en büyük avantajı bir savaş hali olursa ya da kendini harpte hissederse Türkiye istediğini yapabilir demesidir. Bu müthiş bir şeydir. Kanal İstanbul’un yapılması Montrö’yü tartıştırır ve Montrö’ye alternatif olur, Karadeniz’e çıkmaya çalışan Karadeniz kıyıdaşı olmayan ülkelerin yararınadır. Montrö’yü gündeme getirmek bile korkunç bir hatadır” diyerek riskin altını çiziyor. Peki, Kanal İstanbul yapılırsa, Türkiye Montrö’yle elde ettiği hâkimiyeti kaybeder mi? Emekli oramiralin cevabı “Tabii ki” oluyor: “Türkiye, Montrö’yle Çanakkale, İstanbul, Marmara olmak üzere uluslararası komisyonun yönettiği bir bölgeyi hâkimiyetine almıştır. Bunun delinmesi büyük bir sorundur.” Güner, Kanal İstanbul tartışmalarının biraz da “cambaza bak cambaza” hesabı olduğunu söylüyor. Yani biz hep beraber İstanbul Boğazı’na bakıyoruz, böylece ne pahalılığı ne başka şeyi düşünüyoruz. İşin bir de rant ayağı var tabii... Bora Serdar, açıklamaların Montrö’yü tartışılabilir hale getirme niyeti taşıdığını belirtti Rant uğruna büyük risk HÜSEYİN HAYATSEVER Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kanal İstanbul’la ilgili yaptığı “Montrö sadece Boğaz’ı bağ lar. Kanal İstanbul, Montrö’nün ta mamen dışında olan bir şey” açık laması tartışma yarattı. Montrö Bo ğazlar Sözleşmesi’nde, Boğazlar ifa desiyle aynı zamanda Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi de kas tedildiği için Ka nal İstanbul yo luyla gemile rin Karadeniz’e Montrö’ye aykı rı olarak geçiril mesi uluslara rası hukuk açı sından olanak lı değil, ancak Bora Serdar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açık lamaları, “hükümetin Montrö’yü tar tışmaya açma girişimi” olarak gö rülüyor. Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan emekli Deniz Kurmay Albay Bora Serdar, “Sözleşmede çok açık olduğu üzere Montrö, Çanakkale ve İstanbul boğazları ile Marmara’dan geçişleri düzenliyor. Dolayısıy la ‘Montrö, Kanal İstanbul’u bağ lamaz’ değerlendirmesinin huku ki bir karşılığı yok” dedi. Kanal İstanbul’un doğrudan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni hükümsüz kılma olanağı olmadığını vurgulayan Serdar, “Ama Montrö’nün tartışılabilir hale getirilmesi bile Türkiye açısından büyük risk. Bu tür açıklamalar böyle bir niyetin olduğunu da gösteriyor. İstatistikler, Boğazlardan geçişin düştüğünü ortaya koyarken, tüm çevresel riskler varken ayrıca Montrö’yü de tartışacak şekilde bir kanal yapma ısrarı, rant uğruna jeopolitiğin göz ardı edildiğini, elimizi güçlü kılan bir sözleşmeden göz göre göre vazgeçilmek istendiğini gösteriyor. Bu da sağlıklı bir dış politika felsefesinden yoksun olunduğunu gösteriyor” değerlendirmesini yaptı. Erdoğan’ın açıklaması Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gece katıldığı canlı yayında Kanal İstanbul’la ilgili Montrö tartışmalarına ilişkin “Montrö sadece Boğaz’ı bağlar. Burası Montrö içinde olan bir şey değil. Montrö’nün tamamen dışında olan bir şey” demiş, “Savaş gemileri Montrö kapsamında Boğazlardan o sınırlamalar çerçevesinde geçmeye devam mı edecek” sorusuna “Onlara da bir çözüm buluruz. Gerekirse buradan da geçebilirler” yanıtını vermişti. l ANKARA Montrö Sözleşmesi neyi düzenliyor? 20Temmuz 1936’da Fransa’nın Montreaux (Montrö) kentinde Bulgaristan, Romanya, Sovyetler Birliği, Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya, Fransa, İngiltere ve Japonya tarafından imzalanan Boğazlar Sözleşmesi’nin girişinde, sözleşmede Boğazlardan gemilerin geçişi ve gidişgelişinin düzenlendiği, “Boğazlar” ifadesiyle “Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı”nın kastedildiği vurgulanıyor. Türkiye’nin Boğazlar üzerinde tam egemenliğini sağladığı Montrö Boğazlar Sözleşmesi, ticaret gemilerine o dönem altın Frank cinsinden belirlenen, 1983’te ton başına 0.8 dolar olarak sabitlenen Türkiye’ye ödenecek bir geçiş ücreti karşılığında Boğazlar’dan ge çiş özgürlüğü sağlıyor. Sözleşme, Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin Karadeniz’de bulundurabilecekleri savaş gemilerine ise çeşitli sınırlamalar getiriyor. Sözleşmeye göre, Karadeniz’e kıyısı olmayan devletler, barış zamanında Boğazlardan en fazla 15 bin ton ağırlığında bir savaş gemisi geçirebiliyor ve Karadeniz’de bulundurduğu gemi tonajı toplam 45 bin tonu geçemiyor. Sözleşmeye göre, Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin savaş gemileri, Karadeniz’de en fazla 21 gün kalabiliyor. Türkiye’nin savaşta olması durumunda ise Boğazlar’dan savaş gemisi geçişi Türkiye’nin yetkisine bırakılıyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nde bir değişiklik, sözleşmeye imza koyan ülkelerin onayıyla yapılabiliyor. ‘Çanakkale’ uyarısı İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Montrö’yü kafaya takmayın” sözlerine tepki göstererek “Kanal İstanbul, Montrö’yü bypass’a dönüştürebilir ve sıkıntı yaratabilir. Kafada bu varsa, o zaman Çanakkale ile ilgili de bir müdahale gerektirir ki Allah korusun” dedi. İBB Başkanı İmamoğlu, dün 19’uncu ilçe belediyesi ziyaretini Bağcılar’a gerçekleştirdi. Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, İmamoğlu’nu makam odasında ağırladı. Burada konuşan İmamoğlu, “Başkanımızla İBBBağcılar arasında nasıl diyalogları kuvvetlendirebiliriz, hangi konular şu an gündemde, neler yapılmış, neler yapılmalı; bu sorulara cevap bulacağız. Eşgüdümlü ve koordineli paylaşımla süreci yönetmek arzusundayız” dedi. Çağırıcı da İBB ile birlikte çözüm üretme adına güzel hizmetler yapılacağına inandığını söyleyerek “İlçeden, tabandan geliyor olmanız sebebiyle bizleri iyi anlayacağınıza inanıyorum” diye konuştu. ‘100 yıldır sıkıntı yaşanmadı’ Bağcılar’daki incelemelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Montrö ile ilgili açıklamalarının sorulması üzerine “Montrö bir Boğazlar antlaşması. Hem Çanakkale’yi hem İstanbul Boğazı’nı ilgilendiren geçiş haklarını elde eden, özellikle savaş gemileri gibi unsurların geçişiyle ilgili, bir nevi Karadeniz’in güvenliğini içinde barındıran gerçekten önemli ve değerli bir antlaşma. Türkiye tarihi açısından neredeyse yüz yıla yaklaşıyor süresi ve bu kadar zamandır Karadeniz’de en ufak bir sıkıntı yaşanmadı. Bu bizim için teminat. Böyle bir teminatı bertaraf edecek hiçbir uygulamanın da doğru olmayacağını düşünüyoruz. Kanal İstanbul, Montrö’yü bypass’a dönüştürebilir ve sıkıntı yaratabilir. Kafada bu varsa o zaman Çanakkale ile ilgili de bir müdahale gerektirir ki Allah korusun” dedi. ‘Sunum doğru söylem’ Cumuhurbaşkanı Erdoğan’ın Kanal İstanbul projesinin yapişletdevret modeli ya da Hazine’den karşılanarak yapılacağı ve bunun için de sunum yapacağı yönündeki açıklamalarının anımsatılması üzerine İmamoğlu şu değerlendirmede bulundu: “Türkiye’nin zaten bir finansman sorunu var. Söylemlerinden en sevindirici olanı, bir sunum yapma isteği. Çok önemli. Çünkü, ‘Biz yaptık, yapıyoruz, bitirdik’ ya da ‘Kim isterse istemezse bizi ilgilendirmez, yapıyoruz’ söylemlerinin yanı sıra bu söylem, doğru bir söylem. Umarım yaparlar. Davet ederlerse, ben giderim. Buradan randevu talebimi de yineliyorum. Benim de anlatacaklarım var İstanbul adına. ‘Kapılarımız herkese açıktır’ şeklinde bir söylemi de var dünkü programında. Çünkü Kanal İstanbul’u, İstanbul’un en kritik sorunu olarak görüyorum.” İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu talebini yineledi. l İç Politika Yazarımız rahatsızlığı nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır. 27 mayıs ihtilalinde yer almıştı MBK üyesi Numan Esin yaşamını yitirdi 27Mayıs ihtilalinde yer alan ve daha sonra Milli Birlik Komitesi (MBK) üyeliği yapan Numan Esin (91) İstanbul’da yaşamını yitirdi. Esin, bugün öğlen Selimiye Camii’nde düzenlenecek askeri törenin ardından toprağa verilecek. Numan Esin, 1929 yılında Çanakkale’nin Biga ilçesinde doğdu. Harp Akademisi’nde öğrenci iken 27 Mayıs 1960 ihtilaline katıldı ve bu hareketin İstanbul teşkilatlarında görev yaptı. Milli Birlik Komitesi’nde yer alarak geçici anayasa tasarısının hazırlık çalışmalarına katıldı. 1960’ta Milli Birlik Komitesi içinde çelişkilerin artması sonucunda kamuoyunda “14’ler grubu” olarak bilinen ve ordudan uzaklaştırılan 14 subay arasında yer alan Esin, daha sonra Madrid Büyükelçiliği’ne atandı. 1965 yılında Türkiye’ye dö nen Numan Esin, Alparslan Türkeş ile birlikte önce Cumhuriyet Köylü Millet Partisi’nde (CKMP), daha sonra kurucularından olduğu Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) içinde çalıştı. 1965 seçimlerinNuman Esin de CKMP’den milletvekili adayı olmasına rağmen seçilemeyen Esin, 1967 yılına kadar partinin genel başkanlığını yürüttü. 19741978 yılları arasında Vatan Gazetesi’ni yöneten Numan Esin, uluslararası nakliyecilik ve turizm alanında da ticari çalışmalar yaptı. 12 Mart 1971 askeri muhtırasından sonra “Sabotaj davası” sanıkları arasında sıkıyönetim mahkemesinde yargılanan Esin, anı ve düşüncelerini kitaplaştırdı. Esin’in 27 Mayıs DevrimiKurucu Meclis ve 1961 Anayasası (1988) ve Devrim ve DemokrasiBir 27 Mayısçının anıları (2005) isimli kitapları bulunuyor. l İç Politika Gündoğdu’dan ‘erken uyarı’ sorusu İstanbul Üniversitesi Eski Jeofizik Mü sar verdi. Bunu gizleyemezsiniz. Ne kadar hendisliği Bölümü es hazırlıksız olduğumuz ki Öğretim Üyesi Dr. görüldü. Kandilli’nin Oğuz Gündoğdu, Kan aldığı erken uyarı an dilli Rasathanesi ta lamında sismograflar rafından alınan erken koydular. Bunlar güya uyarı sisteminin 26 sinyali 78 saniye ala Eylül’de 5.8 büyüklü cak, erkenden elekt ğündeki Silivri depre rik, gazlar kesilecek minde neden devreye Gündoğdu ti. Amaç buydu ama girmediğinin açıklan bir yerde bile elektrik masını istedi. kesilmedi. Başarısız bu sistem Gündoğdu, Türkiye’de dep ama hiç kimse bunu soru hali rem gerçeğinin çok çabuk ne getirmedi. Nerede kabahat unutulduğunu, Silivri’deki dep var? Sinyali mi alamadılar, sin remin ardından kaymakam yal sisteminde arıza mı oldu? lık, Emniyet, sivil toplum kuru Ne olduysa bir şeyler oldu. Te luşlarının harekete geçirildiği lefonların işlemez hale gelme ni, ancak beklenmedik deprem sinin dışında her şey normal ile ilgili yeterli değerlendirme di. Ama bu kötü bir şey. Erken lerin yapılmadığını savundu. uyarı verilmedi, verilemedi” Gündoğdu, yaptığı açıklama ifadelerini kullandı. Gündoğ da, “Bu deprem daha büyüye du, İstanbul’daki ilçelerde da bilirdi. Ben o depremden son ha önce mevcut olan afet ko ra çok korktum. Yapısal ba ordinasyon merkezlerinin kal kımdan kötü durumda olduğu dırılmasının büyük yanlışlık ol muz ortaya çıktı. Okullara ha duğunu söyledi. l DHA ÇGD’den medya raporu: Gazeteciye şiddet görmezden gelindi Çağdaş Gazeteciler Derneği, (ÇGD) 2019’un son üç ayını ele alarak medyada hak ihlalleri, manipülasyonlar, basın mensuplarına yönelik sindirme politikaları ve şiddeti işleyen bir rapor yayımladı. Barış Pınarı Harekâtı sırasında medyanın ilke ihlalleri yaptığı belirtilen raporda, gazetecilere yönelik işlenen şiddet suçları için “Yetkili makamlarca görmezden gelindi” denildi. Raporda, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın sansürlenmesi, AKP’li milletvekili Şirin Ünal’ın evinde ölen Nadira Kadirova olayının perdelenmesi, gazeteci Faruk Bildirici’nin RTÜK üyeliğinin düşürülmesi, Basın İlan Kurumu’nun Cumhuriyet, BirGün ve Evrensel’e verdiği keyfi cezalar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Kanal İstanbul’a ilişkin basın açıklamasının haber olmaması, Yurt gazetesinde gazetecilere ödenmeyen haklar, Hürriyet gazetesinde işten çıkarmalar, Hürriyet’e tepki istifaları, Cumhuriyet ve Sözcü davaları, Cumhuriyet’e 1 milyon TL tazminat gibi başlıklara yer verildi. Akit birinci oldu Yandaş medyanın, siyasileri hedef almasının da işlendiği raporda, “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğini, Kadın Düşmanlığını ve İstismarı Meşrulaştırmaya Yönelik Haberler” başlığı altında bulunan 17 haberin 15’inin dinci Akit gazetesine ait olduğu görülüyor. Gazetecilere karşı artan şiddet olaylarına ilişkin ise “Maalesef bu dönemde de gazetecilere yönelik fiziksel saldırılar artarak devam etti ve hiçbir önlem alınmadığı gibi saldırganların yaptıkları yine yanlarına kâr kaldı. Oda yazarı Sabahattin Önkibar, Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’ın ardından eski Yeniçağ eski Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, KRT programcısı Murat İde, Iğdır’da Metin Işık, Eskişehir’de Hakkı Sağlam, Konya’da Hasan Dönmez sokak ortasında saldırıya uğrayıp darp edilen gazeteciler oldu. Çoğu MHP’nin siyasi düşüncesine mensup kişiler tarafından işlenen bu suçlar yetkili makamlarca görmezden gelindi” denildi. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle