Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr. TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 6 OCAK 2020 PAZARTESİ 11 Mülteci uyum sorununuSuriyelilerin tamamının ülkesine döneceğini beklemek hayal. Yüzde 80’i Türkiye’de kalacak çözmezsek hepimizi yakar TAGU Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan: 2011’den bu yana Türkiye’de 520 Suriyeli çocuk doğdu. Bu çocukların annelerine, babalarına hangi onurlu hayatı yaşatacağız? Buna konsantre olmalıyız. ŞEHRİBAN KIRAÇ TürkAlman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi (TAGU) Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan, Suriyelilerle birlikte Türkiye’de 4 milyon 300 bin mülteci olduğunu vurguladı. Erdoğan, şu anda “Suriyelilere kim daha yakın duruyor” anlaşılsın diye yaptıkları Suriyeliler Barometresi araştırmasında, parti bazda Suriyelilere bakışı irdediklerini, 1. maddede herkesin uzak durduğu sonucunu çıktığını söyledi. Tedbir şart Türkiye’de okullaşan Suriyeli çocuk sayısının 650 binin üzerinde olduğunu, 400500 bin çocuğun okulsuz kaldığını, bu çocukların travmatik çocuklar olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Burada ayrımcılığa uğradıklarını söylüyorlar. Küçük yaşlarda çalışıyorlar, okula gidemiyorlar, bu çocukların ileride bir risk oluşturmayacağını düşünmek hata olur. Şu andan tedbirimizi almazsak ve biz bu konuda ‘uyum’ dediğimiz çalışmaları yapmazsak, gelecekte bu kırılma noktaları hepimizi yakabilir” dedi. Gelecekte Türkiye’nin daha fazla tartışacağı konunun Suriyeli olmayan mülteciler ve özellikle de düzensiz göçmenler olacağını vurgulayan Erdoğan, “Türkiye’deki Suriyeliler, büyük ölçüde stabilize oldular. Onlarla ilgili toplumsal anlamda olsa da yönetimsel anlamda ciddi sorun yok. Asıl sorun Suriyeliler dışındaki Afganlar, Pakistanlılar, Iraklılar vs. O gidişat daha vahim bir gidişat” açıklamasını yaptı. Türkiye’de bu kadar işsiz varken, Türkiye’nin kısa ve orta va KRIZ ÖNGÖRÜLMEDI n Türkiye’de yönetenler hep gelen Suriyelilere bir yıl sonra geri dönecek gözüyle baktı, olayın bu noktaya varacağını öngöremediler mi? Bu iş gelip kısa zamanda gidecekler mantığı üzerine bina edildi. Nasıl olsa Suriyeliler bir süre sonra geri dönecekler, rejim yıkılınca zaten burada kalmayacaklar, dolayısıyla bu konunun o kadar büyük kriz olacağını kimse beklemiyordu. Bunu mülteciler de dünya kamuoyu da beklemiyordu. Göç İdaresi kurulduğunda yani 2014’te gelen Suriyeli sayısı 1 milyonu aşmıştı. O saatten sonra bu süreci yönetmek de kolay değildi. Buradaki sorun, temelde siyaseten bu konuya bakıştaki farklılıktan kaynaklandı. Gözümüz mültecilerde değil, Şam’daki gelişmelerde olunca iş zorlaştı ama bürokrat işini yaptı, kamu kurumları işini yaptı. Bugüne kadar çok az sorun yaşanıyorsa toplumun dayanıklılığı ve bürokratların çabaları sayesindedir. dede Suriyelilere insan onuruna uygun iş yaratmanın hayal olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Erdoğan ile Türkiye’deki Suriyeliler ve mültecilerin sorunlarını konuştuk. Vahim gidişat n Türkiye’deki Suriyelilerin durumunu anlatabilir misiniz, kaç kişi var burada? Suriyeliler 29 Nisan 2011’de Türkiye girmeye başladı. O za man Türkiye’deki toplam sığın macı sayısı 58 bindi. Şu anda bu sayı 4 milyonun üstünde. Türkiye’deki Suriyeli sayısı 3.8 mil KURTULUŞ ARI Prof. Dr. M. Murat Erdoğan Şehriban Kıraç’a konuştu. yon civarında. Suriyelilerin 100 bini Türkiye’de ikamet izniyle yaşıyor. 110 bin civarında va Suriyeliler burada kalıcıtandaşlığa alınan Suriyeli var. Asıl şu an ve gelecekte da ha fazla tartışacağımız konu n Savaş bitse, şartlar iyi Türkiye’de Suriyeli olmayan dü leşse tüm Suriyeliler döner zensiz göçmenler ve mülteciler. mi ülkelerine? Onların Türkiye’ye olağanüs Böyle bir şey beklemek ha tü bir akını oldu. Asıl sorun Su yal. 2014’te Türkiye’deki Su riyeliler dışındaki Afganlar, Pa riyelilerin yüzde 70’i burada kistanlılar, Iraklılar vs. O gidişat daha vahim bir gidişat. Kontrolsüzlük ve kayıtsızlık önemli sorunlar ve toplumu da tedirgin ediyor. Kayıtsızlık hem devlet ve toplum için hem kendileri için risk. Ciddi bir düzensiz göç sorunumuz var. Devletin zaman zaman, “illegal göç” dediği şeyle mücadele etmek dediği konu. Bu da öyle kolay bir şey değil. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre sadece 2019’da yakalanan illegal ya da düzensiz göçmen sayısı 420 bini aştı. kalıcı diyordum, şimdi minimum yüzde 80’i burada kalacak. Türkiye’deki Suriyelilerin Türkiye toplumuna oranı yüzde 5’in üzerinde neredeyse. Yüzde 5’i yönetmeniz de zor bir şey, çünkü o yüzde 5 bir kere kendi içine kapanıyor. Kendi içinde bir güvenlik çemberi oluşturuyor. Kendi sistemini kuruyor. Türkçe öğrenme ihtiyacı duymuyor, kasabı da var, manavı da var. n İçine kapanma duru FITRATTA KALICILIK VAR2018’de bu sayı 280 bindi. Eski den mülteciler nereye gideyim dediğinde Türkiye bir transit olarak düşünülürdü. Şimdi bir hedef olarak görülüyor. Eskiden Türkiye’de mültecilerin sayısı, sayı n Türkiye toplumu Suriyelilerin ya da diğer mültecilerin burada kalma fikrine, ortak bir gelecek kurma fikrine alıştı mı ve buna hazır mı? mı, kaydı, yabancılar po 2014’ten bu yana farklı lisi ve Birleşmiş Millet formatlarda yürütülen “Suriyeliler ler (BM) tarafından ya Barometresi” çalışmamda en kritik pılırdı. Sonra Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kuruldu ve gelenlerin kaydını onlar aldı. Eskiden buraya gelen bir sığınmacı ya da düzensiz göçmen yakalandığında BM’ye der sorusu şu: Geri giderleri mi kalırlar mı? Geldiği yerde her yer savaş alanı bir vahşet yaşanıyor. Ölümden kaçıp gelen biri nasıl gitmeyi düşünür? Göçün fıtratında kalıcılık var. Mesela şimdi Suriye’de savaş tamamen bitti dense, hadi evinize gidin dense nereye gidecek? Ev yok, okul yok, hastane yok. Şu ana kadar di ki ben sığınmacı Türkiye’de doğan Suriyeli bebek yım, ülkemde eziyet gö sayısı 520 bini aştı. Türkiye’deki rüyorum, onlar kaydı Suriyelilerin yüzde 98’inden nı alıp gerçekten mülteci ise üçüncü bir bir ülkeye göndermek için çalışma yapardı. Ama şimdi bir Afgan, hangi saikle gelirse gelsin, Türkiye girdikten sonra gi fazlası kamp dışında yaşıyor. Çalışıyorlar. Yani bizimle yaşıyorlar. Bu hayatı normalleştirdiğinin basit bir göstergesi. mu ileride nelere sebebiyet verir? İstesek de istemesek de Suriyelilerle bir arada yaşayacağız. Türkiye’de başta Kürtler ve Aleviler, laiklik, dindarlık olmak üzere çok ciddi sosyal kırılganlık alanlarımız var. Bu sosyal kırılganlık alanlarına yeni bir alan eklenme ihtimali çok yüksek. Ciddi bir risk alanına doğru gidiyoruz. Türkiye’de okullaşan Suriyeli çocuk sayısı 650 bin üzerinde görünüyor ama 400500 bin çocuk okulsuz kaldı. Bu çocuklar travmatik çocuklar, savaştan kaçıp gelmişler. Burada ayrımcılığa uğradıklarını söylüyorlar. Bir tarafta küçük yaşlarda çalışıyorlar, okula gidemiyorlar, bu çocukların ileride bir risk oluşturmayacağını düşünmek hata olur. Şu andan tedbirimizi almazsak ve “uyum” dediğimiz çalışmaları yapmazsak, gelecekte bu kırılma noktaları hepimizi yakabilir. Benim endişem mali yükten daha büyük bir endişe ile karşı karşıya olabiliriz. Birincisi, Türkiye’de daha ırkçı, daha etnik bir milliyetçiliğe doğru savrulabiliriz. Bunun ipuçlarını görüyoruz. Suriyeliler de kendi içinde başka bir milliyetçilik geliştiriyorlar şu an ve o milliyetçiliğin ötekisi biziz. Sosyal çatışmaların körüklenmemesi için bizim uyum çalışmalarını acilen yapmamız gerekiyor. Yaptığımız çalışmalarda hep şunu gördük: Türk toplumu Suriyelilerin gitmesini istiyor. Ama bütün bunlara rağmen sanki 3.8 milyon Suriyeli burada yokmuş gibi hayat devam ediyor. Siyaset olaya hâlâ pencereden bakıyor. Hâlâ iktidarın da, muhalefetin de gözü Şam’da, Esad giderse ya da onunla barışırsak olay çözülecek romantizmi içinde. Nefret dili güçlü n Kendi aralarında milliyetçilik yükseliyor dediniz, nereye varır bunun sonucu? Şimdi yaptığımız çalışmada parti baz da Suriyelilere bakışı irdeliyoruz. Suriyelilere kim daha yakın duruyor, kim daha uzak duruyor onu anlıyoruz. Madde 1 herkes uzak duruyor. Türkiye’de bu anlamda çatışma alanları nereye doğru gider diye baktığımızda, bir kere Araplarla Kürtler arasında gerginlik oluşabilir. Ama sadece onunla da kalmaz, özellikle beyaz Türkler içinde Suriyelilere yönelik tepkiler çok daha radikal ve sert. Oradaki o kırılganlık her tarafa yansıyor AKP’de, MHP’de de, İYİ Parti’de de, CHP’de de görüyoruz. Suriyelilere siyasal haklar verilmesine herkes çok yüksek oranda karşı çıkıyor, AKP’li, CHP’li fark etmiyor. Suriyelilerin kendi içindeki dayanışması, bir süre sonra kendi içlerinde bir milliyetçilik geliştirebilir ve bu milliyetçilik de dışarıdan çok manipüle edilmeye uygun bir milliyetçilik olacak. Ülkemizde ortalama nefret dili çok güçlü. Millet diyor ki Suriyelilere karşı nefret türüyor. Açın televizyonları, ana haberleri, siyasetçilerimiz arasındaki nefret diline bakın. Kendi içinden nefret eden bir toplumun sonradan gelenlere sevgi duyması, sempati duymasını kim nasıl bekliyor anlamıyorum. dip Göç İdaresi’ne ben geldim, beni kaydedin demeyi tercih etmiyor. Konunun bütün tarafları için riskler artıyor. İSTIHDAM YARATMAK HAYALDIR Son dönemde Türkiye’ye bir biçimde girmiş, girişi yasadışı yollardan olan ya da girişi yasadışı olmasa da vize ihlali ile düzensiz duruma düşmüş olan n Buradaki Suriyeliler en çok hangi alanlarda çalışıyorlar, iyi bir eğitim alabiliyorlar mı, bu ortamda yeni iş alanları açmak mümkün mü? Suriyelilerde çocuk doğum oranı 5.2. orta vadede Suriyelilere medeni, sigortalı, insan onuruna uygun iş yaratılması hayaldir. Nokta. Bunun gerçekleşmesi şu an Türkiye’nin ekonomik koşulları için mümkün görünmüyor. Nitelikli göçmenlerin yüzde 90’ı ların sayısı 1 milyonun üzerine çıktı. Suriyelilerle birlikte Türkiye’de uluslararası koruma başvurusu olan ya da sahibi olanların sayısı 4 milyon 300 bini aştı. Bu bizim tarihimizde hiç görmediğimiz bir şey. Türkiye’de bu oran TÜİK’e göre 1.9. Bu çocuklara hangi okulları bulacağız, öğretmen, okul sayımız buna yetecek mi emin değilim. Bu çocukların annelerine, babalarına hangi onurlu hayatı, hangi konutu bulacağız, nasıl yaşatacağız? Buna konsantre olmamız gerekiyor. Türkiye’de bu kadar işsiz varken, kısa ve gelişmiş ülkelerde yaşıyor. Ama mültecilerin sadece yüzde 10’u gelişmiş ülkelerde yaşıyor. Çünkü sadece ekonomik maliyetleri değil sosyal maliyetleri daha fazla. Türkiye’de 18 yaşının altındaki Suriyelilerin sayısı 2 milyon civarında ve yaşanan savaşın ne yaratıcısı ne de yürütücüsü. Onları sürekli bir öfke merkezine getirmenin anlamı ne? Beyaz eşya için ÖTV indirimi talebi Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Mobilyada KDV oranının yüzde 18’den 8’e düşmesi talebin canlanması açısından sevindirici. Ancak aynı indirim beyaz eşya ve tüm elektrikli ev eşyalarında da yapılmalı” dedi. Palandöken, “Beyaz eşya günümüzde lüks tüketim malı olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla ÖTV alınmaması gerekir” diye konuştu. Beyaz eşya sektörü 2019’un 11 aylık döneminde yüzde 7daralmıştı. l Ekonomi Servisi Mehmet Nane Pegasus’tan 1000 kişiye iş Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet Nane, “Bu yıl en az 1000 kişilik istihdam yaratacağız. Bu, sıfırdan yarattığımız bir istihdam. Yani olmayan kadrolara istihdam yaptık. Son bir yıl içinde işe aldığımız 1600 arkadaşımızın yaklaşık 945’i sıfır istihdam” dedi. Geçen yıl yaklaşık 30 milyon yolcu taşıdıklarını, 2020’nin çok daha iyi geçeceğine inandıklarını kaydeden Nane, “16 yeni uçağımızın finansmanı için yetkilendirilmemizi aldık. Bu yıl yurtiçi ve yurtdışı turizmin daha da çok canlanacağını düşünüyoruz. Bu doğrultuda gerek uçak yatırımlarımız gerek altyapı yatırımlarımızı ayarlamış vaziyetteyiz” diye konuştu. Nane, ayrıca çevreye olan zararı azaltmak için daha az karbon emisyonu sağlayan uçaklarla çalıştıklarını, yeni uçaklarının yüzde 1517 arasında daha az yakıt tükettiğini dile getirdi. l DHA Tehlikeli işler haftasıeçen AKP Türkiyesi Libya’ya asker göndermeye karar verdi. ABD, Gİran’ın jeopolitik alanındaki en önemli aktörünü, Irak topraklarında bir İHA ile vurarak öldürdü. Bu iki olayın da etkileri, suya atılan taşın yarattığı dalgalar gibi genişleyerek yayılacaklar; hatta, giderek zayıflamak yerine güçlenerek, bazen okyanuslarda şekillenen devasa dalgalar gibi beklenmedik boyutlara ulaşabilirler. Ben bu yazıda, ülke içinde, bu iki dalgadan görece (ama tamamen değil) bağımsız ancak çok önemli sonuçlar yaratabilecek iki gelişmeye değinmekle yetineceğim. Manelahmdiı’.y..i beklemenin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın askeri danışmanı, özel güvenlik örgütü SADAT’ın kurucusu emekli General Adnan Tanrıverdi, yaptığı bir konuşmada Mehdi’nin gelmesini beklediğini açıkladı ve ona göre hazırlanılması gerektiğini savundu. Ben General Tanrıverdi’nin bu tuhaf ve gizemli açıklamasını anlamlandırmaya çalışırken, bir başka bağlamda sarf ettiği sözleri okuyunca birden ufkum açıldı. Mehdi’nin gelişi, bu dünyada, dini anlamda, “iyi” ile “kötü” arasındaki nihai hesaplaşmayı, son büyük savaşı başlatacaktır. Öyleyse General Tanrıverdi böyle bir son büyük savaşı bekliyor, ona hazırlanıyor diye düşündüm. Basında aktarılanlara göre, Tanrıverdi şöyle demiş: “Sunduğumuz anayasa teklifimizdeki silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılması ile ilgili tespitlerimizin aşağı yukarı tamamı 15 Temmuz’dan sonra kongreye girmiştir” ... “Biz o zaman, harp okullarının askeri okulların tamamı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalı dedik, bağlandı. Jandarma Genel Komutanlığı’nın Genelkurmayla İçişleri Bakanlığı’na bağlansın dedik, bağlandı. Yüksek Askeri Şura’nın yapısı değişsin dedik, Askeri Yüksek Yargı kalksın dedik, o da gerçekleşti. Başkanlık sistemi gelsin dedik, o da geldi. Bu önermelerimizin tamamına yakını 15 Temmuz’dan sonraki yeniden yapılanmada gerçekleşti.” Böylece, ülkenin rejiminin ve silahlı kuvvetlerinin yeniden şekillenme sürecinin, nihai bir hesaplaşmayı, son büyük savaşı bekleyen birinin önerileri gereğince gerçekleştirildiğini öğrendim. Bu şekillenme, AKP’de temsil edilen siyasal İslamın iktidarının devlet biçimini inşa etme sürecine ait olduğuna göre buradan bir mantık yürütmesiyle, generalin ülkenin rejimini ve silahlı kuvvetlerini, siyasal İslamın karşıtlarıyla, bir gün olması kaçınılmaz, nihai bir hesaplaşmaya hazırlamakta olduğu sonucunu çıkardım. Cumhurbaşkanı ‘daha açık ve net’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Şehir ve Güvenlik Sempozyumu’nda yaptığı açıklamalar, bu “hazırlanma” süreciyle uyumlu mesajlar içeriyordu. Birincisi, Cumhurbaşkanı “artık şehirlerimizin güvenliğini sadece kolluk güçleriyle koruyacak durumda” olmadığımızı düşünüyor, bu zaafı gidermek için “Yeni fikirler geliştirilmeli” diyor. Ben, “sadece kolluk güçleriyle koruyacak durumda değiliz” ifadesinden yola çıkınca iki olasılığa ulaşıyorum: Ya ordu iç güvenliği de üstlenecek. Ya da kentlerin güvenliğinin sağlanmasında, Tanrıverdi’nin şirketindeki personele benzer unsurlardan yararlanılacak. Diğer bir deyişle “milis” (devrim muhafızları) benzeri bir kurumlaşma güvenlik sistemine eklenecek. Cumhurbaşkanı’nın bu yeni “gereksinimi” açıklarken Fransa’daki son “sosyal olayları” referans alması, kentlerin güvenliğine yönelik özgün bir tehdit algısını, toplumsal muhalefetin sokağa çıkma olasılığına ilişkin bir korkuyu yansıtıyor. Açıklamalar, bu tehdide karşı kesin bir önyargıyla ve ağır bir şiddetle tepki gösterileceğini ima ediyor. AKP’de temsil edilen siyasal İslamın Gezi olaylarını nasıl bir yaşamsal tehdit olarak algıladığını ve olayların travmasını hâlâ atlatamadığını düşününce, Tanrıverdi’nin beklediği nihai hesaplaşmanın ve ilgili hazırlıkların anlamını, bu tehdit algısına bağlamak kolaylaşıyor. Toplumda genel olarak rıza alma kapasitesini kaybeden AKP rejimi, kendi çekirdek tabanına dayanmak zorunda kalırken, iktidarını yalnızca devleti değil özel güçleri de kullanarak şiddetle korumaya hazırlanıyor. Bu yorumlarımda biraz gerçeklik payı varsa, “AKP gelecek seçimlerde gidiyor”, “parti yok oluyor” gibi saptamalar “sinirleri gergin” büyüklerin, uykuya geçmelerine yardımcı masallar olmaktan ödeye gidemiyor... Benzine zam geldi Akaryakıtta, yılbaşı öncesinde sessiz sedasız artış yaşandı. Benzin ve motorinin litre fiyatlarına bazı akaryakıt dağıtım şirketler 2, bazıları da 1’er kuruş artış yaptı. Artışlar, dağıtım şirketine göre 28 Aralık’ta ve 29 Aralık’ta fiyatlara yansıdı. Bu artışla birlikte “kâr marjları” da yükseldi. Dağıtım ve bayiye satılan her litreden kalan kâr marjı, benzinde 81 kuruş, motorinde 82 kuruş oldu. Habertürk’ün paylaştığı bilgilere göre, akaryakıt fyatları, 2019’da jeopolitik risklerin ve yurtiçinde dolar kurunda görülen artışın etkisiyle yukarı yönlü bir çizgi izledi.