18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 24 ŞUBAT 2019 PAZAR Yorum/HABER Milli sporumuz: Parmaklama Bu ülkede yaşayan başı bağlı, türbanlı, başı açık genç, yaşlı hemen her kadın hayatında en az bir kez parmaklanmıştır. Hele işlerine giderken toplu taşıma araçlarına binenler, şehirlerarası otobüslerde yalnız seyahat edip derin uykuya dalanlar, kalabalık miting alanları ya da sinema kuyruğunda bekleyenler bir kez değil defalarca arkalarında oldukça inatçı ve işini görmek isteyen o ortaparmağı hissetmiş, ne yapacağını şaşırmış bir halde donup kalmışlardır. İktidar sahiplerinin kızları, kadınları da zengin olmadan, korumalarla gezmeden önce bu ülkenin erkekleri tarafından parmaklanmışlardır. Parmaklama cinsel hayatı eşeklerden, köpeklerden ve seks işçilerinden öğrenen büyük erkek kalabalığı için doğal bir cinsel tacizdir. Hele şimdilerde fırsat buldukları her an pahalı telefonlarından porno film seyretmeye başlayan erkek kalabalığı artık kendini dizginleyememektedir. Durum budur. Bunu gizlemenin hiçbir yolu yoktur. Ancak ülkede toplum düzenini koruması için kurulan polis teşkilatının çalışanlarının bir kısmının (görevini sadakatla yapanları tenzih ederim) parmaklama konusunda, hatta işi daha ileri götürüp güçsüz ve savunmasız kadınlara tecavüz etme konusunda sicilleri epeyce lekelidir. Bunu artık altı yaşındaki kız çocukları bile bilmektedir. Çünkü iktidar ne olursa olsun tecavüzleri ve tacizleri saklama konusunda el ele tutuşup bir savunma duvarı oluşturma telaşındadır. Öte yandan artık kendini padişahın Şeyhülislamı gibi gören Diyanet Başkanı, taciz ve tecavüzün adeta doğal bir olay gibi görünmesi için fetva üstüne fetva yayımlamaktadır. Diyanet İşleri Başkanı’na, atanmış bir devlet memuru olduğunu bir kez daha anımsatmak isterim. Yani bizim paralarımızla saltanatını sürdürmektedir. Bu tanımları desteklemek için gelelim bir polisin bir protesto gösterisi sırasında gözaltına aldığı genç kızı açıkça parmakladığını gösteren fotoğrafa. Savunulacak yanı yok. Adamın parmağına değil, yüzündeki ifadeye bakın. Durumu bu. Ama kesmeye ve biçmeye meraklı İçişleri Bakanımız kızın babasının FETÖ’den, kardeşinin başka bir terör örgütünden olduğunu, kızın da bir protesto mitinginde ele geçirildiğini söylüyor. Daha da ileri gidip bunun bir proje olduğunu söylüyor. Yani sözün kısası “bu kız açıkça parmaklanmayı hak etmiştir,” diyor. Bir başka kadın AKP milletvekili ise “telaştan böyle bir durum olmuştur,” diyerek olaya bir meslek kazası süsü vermeye çalışıyor. Bu arada parmaklanan genç kız bir avukatın “yüzünüzü gizleyin” uyarısına “benim itibarım değil, polisin itibarı zedelenmiştir” diyerek başında türban yüzünde vakur bir ifadeyle olayı anlatıyor. Kendisini (Merve Demirel’i ) bütün hemcinslerim adına kutlamak istiyorum. Ancak genç kızımızla röportaj yapan Artıgerçek muhabiri Derya Okutan apar topar gözaltına alınıyor ve evi talan ediliyor. Yani devlet parmaklamayı kabul ediyor ama ceza bunu anlatan genç kıza ve kadın muhabire kesiliyor. Kabataş yalanından ders almayanlar, olayı çevirmeye çalışıyorlar. Sadece kadınlar parmaklanmıyor, kim ki, doğruyu söylüyor, kim ki bu halkın doğru haber alması için ya da daha eşitlikçi, hukukun tüm normlarıyla uygulandığı bir ülke için çalışıyorsa, iktidar onları sırayla parmaklıyor pardon (parmakla gösteriyor.). Örneğin İstinaf Mahkemesi görülmemiş bir hızla davranıp dostlarımızın, arkadaşlarımızın (Güray Öz, Musa Kart, Emre İper, Bülent Utku, Önder Çelik, Hakan Kara ve Mustafa Kemal Güngör) biraz daha içeride yatmasına karar veriyor. Osman Kavala ve on beşe yakın kişi için de mahkemeye Gezi olaylarıyla ilgili bir iddianame sanıklara ağırlaştırılmış müebbet isteğiyle mahkemeye sunuluyor. Şunu söylemek isterim; artık içeri girmek, işinden atılmak insanları korkutmuyor. Çünkü bez poşet ve üç kuruşluk çay dağıtan, tanzim satış noktalarında birer kilo domates, patates alabilen halk usuldan kendinin parmaklandığını hissediyor. Ve tanzimlere ilk günlerdeki talep şimdilerde çok azalmış, birkaç tanesini gezdim oradan biliyorum. Birilerinin iktidara bunları söylemesi gerek. Bir de Kılıçdaroğlu’na iyi bir danışman gerek. 24 ŞUBAT 2019 SAYI: 34108 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Hafta Sonu: Hilal Köse l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l İzmir Temsilcisi: Hakan Dirik Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur. l Okur Temsilcisi: Cengiz Yıldırım [email protected] l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:15 07:40 13:22 16:24 18:55 20:14 Ankara 06:09 07:29 13:16 16:22 18:53 20:07 İzmir 06:23 07:44 13:30 16:35 19:05 20:21 1789 Büyük Fransız Devrimi’ni gerçekleştiren Cumhuriyetçiler arasında huriyetçi” gösteriydi. Geçen salı akşamı, on dört siyasal kuruluşun çağrısıyla binlerce “donsuzlar”* diye anılan çulsuz kişi Paris’in Cumhuriyet adını lar elbette çoğunluktu. Ama ay taşıyan büyük meydanı La dınlanmacı seçkinlerin önderlik Republique’te toplandı. Son yaptığı devrimin, epeyce ipek zamanlarda yükselen Yahudi Sarı Yeleklilerin ‘Birincive dantel donlu “yurttaşı”** da vardı. düşmanlığının protesto edildiği mitingde, Fransız bayrakları Sefer’ bozgunuGeneral Alexandre Camille Taponnier de işte bu varsıl dev dalgalandı ve Arap asıllı şarkıcı Abd Al Malik’in seslendirdiği rimcilerden ve Avrupa krallıkları birleşip, kralının kafasını kestiği gibi Cumhuriyet de ilan eden Fransa’ya saldırdığında, düşmanı püskürten kahramanlardan biriydi. Ve bugün Paris’in en “burjuva” sokaklarından Campagne Premiere de o demler, devrimci generalin mülkünde yer alan çamurlu bir patikaydı. General Taponnier, patikasına, 1793 yılında çıktığı ilk Cumhuriyetçi seferin, AvusturyaPrusya ordularının yenildiği Birinci Wissembourg Muharebesi’nin anısına Birinci Sefer adını vermişti: Campagne Premiere... Fransa’da cadde ve sokak adları, zamana ve muktedirlerin keyfine göre değişmez. Birinci Sefer patikası, 1797’de sokak olarak yapılandırılmasına karşın 1900’lerin ortasına kadar yoksul sanatçıların geniş atölyeler kiralayabildiği ya da Istria otelinde yıllık oda tuttukları; yenilikçi mimarların ucuza “tuhaf” binalar yaptığı; hepi topu 266 metrelik bir yoldu. HHH Sokakta oturan yoksul sanatçılar Thomas William Marshall, Modigliani, Nicolas de Stael, Fujita, Marcel Duchamp, Francis Picabia, Rainer Maria Rilke, Tristan Tzara, Mayakovski, Elsa Triolet ve Aragon, Eric Satie, Man Ray, Yves Klein, Chaim Soutine, Cesar vb. olarak dünyanın en büyükleri arasına girdiler. Yenilikçi mimarlardan Andre Arfvidson, 1910 yılında sokağın “art deco” 31 numarasını inşa etti. Sakinleri ünlendikçe metrekare nın yolunu bulan seçkinlerin yaşayabildiği bir yol. O yol ki, 1960 yılında sinemada “yeni dalga”nın öncüsü Jean Luc Godard’ın yönettiği Nefes Nefese filminin son sahnesiydi. Jean Paul Belmondo’nun canlandırdığı yaralı kahraman Michel Poiccard, uzun bir kovalamacanın sonunda, 11 numaralı binanın önünde düşüp ölmüştü. HHH Geçen cumartesi, Birinci Sefer sokağı yine kameraların, ama bu kez mobese ve mobil telefon kameralarının odağındaydı. Filozof Alain Finkielkraut sokaktaki evine dönüyor, Sarı Yelekliler artık geleneksel hale gelen cumartesi yürüyüşlerini yapıyorlardı. Birinci Sefer’in köşesinde yolları kesişti. Sarı Yelekliler, televizyonlara epeyce çıkan filozofu hemen tanıdılar. Küfürler yağmaya başladı: “Defol pis siyonist!”, “Halk senin cezanı kesecek!”, “Savunduğun İsrail’e git!”, “Fransa senin değil, bizim!”, “Sen bir faşistsin, öleceksin ve cehenneme gideceksin!” Polis araya girdi, filozofu uzaklaştırdılar. Sarı Yelekliler yollarına devam etti. Ama görüntüler yayımlanınca, Fransa ayağa kalktı. Polis, filozofa faşist deyip ölüm ve cehennem vaat eden kişiyi, daha önce “İslamcı” diye fişlediği için kolayca saptadı. Sözleri “alenen iftira ve tehdit” kapsamında suç sayıldığından hakkında ceza davası açılacak. HHH Ama daha önemlisi, Alain ulusal marş La Marseillaise’e eşlik edildi. Eski Cumhurbaşkanları Sarkozy ve Hollande mitinge katılırken, katılımı istenmeyen Ulusal Cephe partisi lideri Marine Le Pen; hem filozof Alain Finkielkraut’a bir dayanışma mektubu gönderdi, hem de Paris’in Bagneux banliyösünde 2006 yılında işkence yapılarak öldürülen genç Yahudi “yurttaş” İlan Halimi’nin anısına bir toplantı düzenledi. HHH Aynı akşam, ülkenin bütün kentlerinde, özelinde Yahudi düşmanlığı, genelinde ırkçılığa karşı eşzamanlı gösteriler yapıldı. Sarı Yelekliler, temelinde son derece haklı, devlet tarafından uzun süredir yok sayılan, sağcı Fransız taşrasının isyanı. Ama sağcı olmaları, ırkçı oldukları anlamına gelmiyor. Ne var ki bu hareketi sabote etmek isteyen güçler; belki devletin bizzat kendisi, belki de Avrupa düzeyinde aşırı sağcı örgütler; her cumartesi seslerini duyurmaya çalışan sade insanların arasına provokatörler sızdırıyor. Cam çerçeve indirip arabaları yakan bu provokatörler, yıkıcı ve ırkçı eylemleriyle, aslında toplumda Sarı Yelekli isyana karşı öfke, protestocular arasında da anlaşmazlık yaratarak hareketi bitirmek amacını güdüyorlar. Ama bugün Sarı Yelek hareketi bitse, yarın başka bir isyan patlayacak. Fransa dalgalanmaya başlayınca, kolay kolay durulmaz. fiyatı yükselen Birinci Sefer soka Finkielkraut’a yapılan sözlü * Les Sans Culottes. ğı, günümüzde yine “entel” ama saldırının hemen ardından dü ** Citoyen, citoyenne (Devrimci sırtını pekiştirip cebini doldurma zenlenen ırkçılığa karşı “Cum jargonda Bay/Bayan yerine). KESK üyeleri: OHAL komisyonu lağvedilsin OHAL kararnameleri ile ihraç edilen üyelerinin işlerine geri dönmesi talebiyle İstanbul Maltepe Beşçeşmeler Meydanı’nda basın açıklaması yapan KESK üyeleri, OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu’nun kendini mahkemenin yerine koyarak karar vermesinin hukuksuz olduğu ifade ederek, komis yonun lağvedilmesi gerektiğini belirtti. DİSK Yönetim Kurulu üyesi Kanber Saygılı’nın da katıldığı basın açıklamasını KESK İstanbul Şubeler Platformu adına EğitimSen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Mesut Mike okudu. KHK’ler ile gerçekleştirilen ihraç işlemleriyle genel hukuk değerle ri ve ulusal mevzuat ile tanınan hakların yok sayıldığını ifade eden Mike, “OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu hukuk sistemi içinde mevzuatça belirlenmiş bir yargı mercii değildir. Bu durum yasalara ve anayasaya, yargısal işleyişe açıkça aykırıdır” dedi. l Haber Merkezi KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Akrepsiz saat notları “Siyaset aşktır” şarkı sözü gibi lirik, çivi gibi sivri laftır. Bu yüzden, anlatıma ve tanıma muhtaç mı muhtaçtır. Tıpkı “Aşk siyasettir” gibi. İyi ki de öyledir. Yoksa ikiz kızlarından biri, sele kapılıp boğulup giden yaşlı annenin bitip tükenmez ıstırabıyla dövünüp dururduk: “Acaba bu o muydu, yoksa öbürü bu muydu?” HHH Elbette siyaset, düşünceden çok duygudur. Duygusuz bir düşünceden daha tehlikeli ne olabilir ki? Bu yüzden, geri ülke siyasetlerinin en ileri hali, duygularla oynanarak yapılandır. Ama yine de insanları mutlu edecek olan araç da siyasettir. Yazının icadından değilse bile, Eflatun’un Devlet’inden beri böyle olduğu yazılır çizilir. Siyaset önce ve hep seçme yapmaktır. Daha da ötesi seçer gibi yapmak, ama yapamamaktır. Fikirmiş gibi görünen duyguların peşine takılmak ya da takılıyor gibi yapmaktır. Her dem taze o sözcüğümüzle, takıyyedir. Takıyye kısaca “yalan beyan”dır. Keçiören’de bir milletvekilinin kiralık evinde kiracı olarak oturup, işleri yoluna koyunca 1056 odalı bir saraya bile sığamamaktır. Zaten günah bile olsa günahı, liderin boynunadır.  HHH Lider, peşine düşülen demektir. Bizde peşinden gidilen değil, peşinden sürüklenilen anlamı kazanmıştır ya, olsun. Siyaset aynı zamanda yolculuktur. Nereye nasıl uzayacağı, nerede biteceği belli olmayan bir yolculuk. Siyasetçi ise bu işi sırtında yumurta küfesi olmadan yapandır. Bu yüzden siyasetin ve siyasetçinin bir “şifre”si vardır. Sürekli “deşifresi” gerekir. Yoksa akrebini kaybetmiş bir saate dönüşmek kaçınılmazdır. Bunun tersinin doğru olduğu haller de vardır. Ama bu hallere hallenenler ile “düştü bu hale neden” diye yananlar bu kuralın kapsama alanı dışındadır. Onlar için durum yine de umutsuz değildir. “Siyaset sensin” ya da “Sen siyasetsin” noktasına varınca iş zaten çok kolaylaşır: Yüreğini, ruhunu ve elbette kafanı on binlerce kırlangıca tarla, yüz binlerce tarlaya kırlangıç olacak kadar genişletme türünden düşler de öne çıkar ki, kendi cumhuriyetini kendin kurabilesin. HHH “Halep oradaysa arşın buradadır” derler. Tıpkı eskilerin “Okka her yerde 400 dirhemdir” dediği gibi. Ama ne bildiğimiz artık Halep oradadır; ve okka örneğin mesela kutuplarda 400 dirhem değildir. 16 yaşından küçüklerin sokulmadığı “Aman Tanrım” filminin senaryodan çıkarılmış bölümünde 13 yaşındaki çocuk Tanrı’ya soruyordu: Yüce Tanrım, siz sonsuz zamandan beri var olduğunuza göre bana “bin yıl” ne kadar sürer, söyler misiniz? Oğulcuğum bin yıl benim için belki 5 dakikadır. Çok ilginç. Peki Tanrım, 1 milyon dolar, sizin için ne değer taşır? Benim için paranın bir anlamı yok. Ama diyeyim 1 dolar. Sahi mi Tanrım? Peki bana 1 dolar borç verir misiniz? Elbette. Ama 5 dakika beklemen gerekebilir!.. HHH Siyaset sabır demektir. Tıpkı siyasetin aşk, kimileri için ise aşkın siyaset olması gibi. Bir dönem Güler Kazmacı diye popüler bir TV yıldızı vardı. Bir gazetede haftanın yedi günü köşe yazardı: Aralıksız altı gün “siyaset aşkı” üzerine döktürür, bir gün de “aşkın siyaseti” üzerine duygu ve düşünce ürettiğini söylerdi. Sözlerini de genellikle şöyle bağlardı: “Siyaset de, aşk da çilesiz olmuyor!” Yani ikisinde de “sabır şart” demeye getirirdi. Oysa yazgısını siyasetçiye bağlamış ucuz patlıcan ve soğan kuyruğundaki yurttaşlarımız ise belli ki Tanrı’nın 5 dakikasına ayarlı akrepsiz saat kullanıyor.  Bu nedenle onlar için dua etmeliyiz. “Tanrım sabır ver. Ama biraz acele et.” HHH NOT: “...küfretmek istiyorum. / kızını, kısrağını, karısını sıradan geçirerek / rugan iskarpinlerinin deliklerine dek../ küfretmek istiyorum / ona bir an sövmesem / çişi gelmiş çocuk gibi sıkışıyorum. / neyleyim be? / içimden geliyor bu: küfretmek istiyorum.” HHH Nâzım Hikmet’in pek bilinmeyen dizeleridir bunlar! Hayatının 12 yılını hapislerde geçirmiş bir duygu adamının isyanıdır bu. Cumhuriyet’in eski yöneticileri ve yazarı arkadaşlarımız da  bu dizelerden esinlenip dümdüz gidebilirler mi? Gerçi Musa Kart, M. Kemal Güngör, Emre İper, Güray Öz, Bülent Utku, Önder Çelik ve Hakan Kara’nın buna hakları yok. Yasalar 5 yılın üstünü esas almış istinafa havale etmiş. İstinaf ise şu sıralarda yıkılıp duran istinat duvarları gibi. Hedeflerindekiler rugan iskarpinli olmasa da A. Atalay, A. Engin, H. Çetinkaya, M. Sabuncu, O. Erinç ve A. Şık ise Nâzım Hikmet’in dizelerinin ilhamıyla rahatça yürüyebilirler. Büyük Enişte “oğlum bu konuda yazmak Rus ruletinde tetik düşürmek gibi” diyor: “Yapma derler şeytan doldurur! Ne olur ne olmaz. Bir KHK, pat diye ‘küfretmeye tahrikten!’ içeriye!” Kimbilir belki de haklı; “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte” terörden hüküm giyilen ülkede küfür etmeden de küfür etmiş sayılabilir insan. T.C. ÇATALCA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2019/41 Davacı KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ tarafından isim ve hisseleri gösterilen davalı aleyhine açılan Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil talepli davada, davacı KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ tarafından İstanbul İli, Çatalca İlçesi, Kaleiçi Mahallesi 217 ada 47 parsel sayılı taşınmazın tamamının kamulaştırılmasına karar verilip, Kamulaştırma Kanunu uyarınca tüm işlemlerin tamamlandığı ancak taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığı belirtilerek kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili talep edilmiş olup kamulaştırma ile ilgili diğer bilgiler aşağıda gösterilmiştir. 1)Kamulaştırılan taşınmaz malın tapuda kayıtlı olduğu yer, mevkii, pafta, ada, parsel numarası, yüzölçümü, vasfı: İstanbul İli, Çatalca İlçesi, Kaleiçi Mahallesi 217 ada 47 parsel sayılı taşınmaz 2)Taşınmaz maliki (DAVALILAR): ERHAN ÇAKMAKÇI, ERSAN ÇAKMAKÇI, HANDE ÇAKMAKÇI, MELAHAT ÇAKMAKÇI, MERAL ÇAKMAKÇI, MÜFİDE ÇAKMAKÇI, MÜFİT ÇAKMAKÇI, NAZİFE KARAPANÇA, SUZAN DEMİR, TEVFİK ÇAKMAKÇI arasında mahkememizde görülmekte olan kamulaştırma bedel ve tespiti ve tescildavası nedeniyle; 3)Kamulaştırmayı yapan idarenin adı: KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 4)Davalılar 2942 sayılı kanunun 4650 sayılı yasayla değişik 14. maddesi uyarınca tebligat tarihinden itibaren 30 gün içerisinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı adli yargıda düzeltim davası açabilirler. 5)Açılacak davalarda husumetin kime yöneltileceği: KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 6)2942 sayılı kanunun 4650 sayılı yasayla değişik 14. maddesinde öngörülen 30 günlük yasal süre içerisinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davaşı açanların dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararını aldıklarını belgelendiremedikleri takdirde kamulaştırma işlemi keşinleşecek ve mahkememizce tespit edilecek kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz mal kamulaştırmayı yapan idare adına tescil edilecektir. 7)Mahkemizce tespit edilecek kamulaştırma bedeli hak sahipleri adına Vakıfbank Çatalca şubesine yatırılacaktır. 8)Davaya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin ÇOK ACELE mahkememize yazılı olarak bildirilmesi gerekmektedir. Keyfiyet 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 5. maddesi ile değişik 10/4 maddesi uyarınca duyurulur.18/02/2019 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 952407) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle