17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
hafta sonu Moda dünyası artık sadece kıyafet satmıyor, hikÂye de satıyor Moda artık etrafınızı sardı Deniz Ülkütekin Kamusal alan ve beden arasına yıllar önce giren moda sektörü, hâkimiyet alanını giderek genişletiyor. Sizi yarattığı hikâyelerindeki karakterlere büründürüyor, etrafınızla mesafenizi belirliyor. Yakın gelecekte ise, android teknolojilerle sizi entegre etmeyi hedefliyor. Beden ve çevresi. Genelde birbirinden çok kesin çizgilerle ayrılan iki kavram. İnsanın kamusal ve bireysel algısı üzerine yapılan çalışmalar derinleştikçe akla takılan öncelikli soruların başında şu geliyordu. Bedenin sınırları nerede başlar, nerede biter? Beden ile etrafındaki bağlantı ve ayrışma tahmin edebileceğiniz üzere gözle görünen, fiziksel sınırlardan çok daha fazla anlam taşıyor. Kişisel alan olarak tanımlanan ve sırf insanın çevresiyle kurduğu ilişkiyi değil, aynı zamanda çevre ile olan mesafesini de tanımlamak için kullanılan bu kavramın kamusal boyutu söz konusu olunca devreye giren tek sektör var, o da moda. Günlük hayat ve insan davranışları üzerindeki etkisini yıllar içinde adım adım artıran bir sektörden bahsediyoruz. Moda artık, sırf ne giyeceğimize değil, nasıl davranacağımıza da karar vermeye talip. Çünkü artık sadece bir kıyafet değil, aynı zamanda bir hikâye de satın alıyorsunuz. Üstelik bu hikâyede giydiğiniz kıyafet size bir rol olarak geri dönüyor ve fark etmeseniz de o rolün içinde yaşıyorsunuz. Nuh’un Gemisi Gucci’nin geçen sonbaharda görücüye çıkan 2019 koleksiyonu, Nuh’un Gemisi teması içeren bir video ile tanıttı. Kaplan, fil, devekuşu, lama, kuzu gibi hayvanların, ahşap bir gemiye doluştuğu videoda, kendilerine eşlik eden insanlar, Gucci’nin 2019 koleksiyonuna bürünmüş, büyük yıkımdan sonra ortaya çıkacak yeni medeniyetin temsilcileriydiler. Bu videodan yola çıkarak, oldukça seçkin bir kategoride yer alan bu elbiseleri alanların, kendilerini yeni bir insan prototipinin parçası olarak görebileceklerini düşünmek mümkün. Elbette bu tip konsept tasarımlar ile belli bir üst tasarım dilinin parçasını oluşturan moda markaları Gucci ile sınırlı değil. 2010’da kendini asarak intihar eden (kimilerine göre oldukça şüpheli bir ölüm) avangart tasarımlarıyla şöhreti yakalayan Alexander McQueen’in kendisiyle aynı ismi taşıyan markası, 2019 ilkbahar/yaz kadın giyim koleksiyonunda kadınları birbirleriyle güç birliği yapmaya ve doğaya çağıran bir tanıtım konsepti belirledi. Doğa ve cinsiyet algısının belirsizleşmesi, hemen hemen tüm moda markalarının son dönem koleksiyonlarında yer edinen bir konsept. Versace’nin 2019 sonbahar/kış koleksiyonunda erkeklerin cinsiyet bariyerlerini zorlayan bir koleksiyonla benzer bir konsepti bu kez erkek giyimi için ortaya koydu. Dar kesim elbiseler ve yüksek tabanlı ayakkabılar, koleksiyonun sıra dışı olarak yorumlanan yönleri olurken, moda alanında yaşanan gelişmeleri tümüyle ele alınca ortaya çıkan sonuç, giyim kuşamın bedeni örtmekle kalmayıp, kamusal alan la bireyin ilişkisini yeniden inşa eden bir eyleme dönüştüğünün belirginleşmesiydi. Londra Sanat Universitesi’nde moda politikaları alanında çalışan Frances Corner bu durumu, “kıyafetler bize bir ses veriyor, özellikle kadınların kendilerini ifade etmesi için güvenli bir platform oluşturuyor” sözleriyle açıklıyor. Öte yandan, bu söylem tüm dünyada modanın gücü ve etki alanı hakkında anlamlı olsa da ifade platformu olma açısından birey ile etrafı arasında kurulan bağ için aracılığı saf bir platform olmanın ötesine taşıyor. İdeal beden algısı Yeni insan ve cinsiyet karışımı, sırf moda markalarının değil, tüm dünyada kitlesel algı kanallarını elinde bulunduran mekanizmaların ortak dili olarak öne çıkıyor. Beden politikaları açısından konuyu ele alınca, belki 200 yıldır var olan ve kitle iletişim kanalları ile sosyal bilimlerin kitleler üzerindeki yansıması başarılı şekilde kendine entegre eden moda gibi sektörlerin gelişimi sonra ortak bellekte kendine daha geniş yer bulan ideal beden algısının yıkılmaya başladığını görüyoruz. ABD’de faaliyet gösteren KMART mağazalarının 2017’de ekstra büyük beden kategorisindeki kıyafetler için fabulously (harika, inanılmaz) tanımını kullanmaya başlaması, ticari bir stratejinin parçası olarak görülse de beden kategorisinin olumlanması, bu kategorinin tamamen kaldırılması için uğraş veren aktif beden politikası grupları ve teorisyenleri arasında çok da destek görmedi. Öte yandan “ekstra büyük” tanımının müşterileri o kıyafeti almaktan alıkoyan olumsuz bir kavrama dönüştüğünü söylemek mümkün. Markanın stratejisine göre, büyük bedene sahip insanlar, olumlama yapan bir tanım (fabulous) eşliğinde bedenleri uygun kıyafeti almaya daha fazla gönüllü olacaklar. Ticari açıdan doğru bir strateji gibi görünüyor. Oysa moda ve tekstil sektörünün biraz derinlerine indiğimizde büyük bedenli kıyafetlerin, sırf büyük bedenli insanlar tarafından tercih edilmediğini görüyoruz. Bol giymek moda Neredeyse orta çağdan kalma gibi görünen geniş çeperli etekler, omuz destekleriyle kol ve gövde alanı genişleyen ceketler, boyu bileklere bile varmayan ama bacak genişliği ortalama bedenin iki katı olabilen pantolonlar, hepsi en bilinen moda markalarının revaçtaki koleksiyonlarında görülebilecek detaylar. Bu kıyafetler, ortalama bedene sahip kişilere, kamusal alanda kapladıkları fiziksel alandan çok daha fazlasına sahip olma imkanı veriyor. Bunun birey ve etrafı arasındaki mesafeyi daha da artırdığını düşünebilirsiniz. Modanın insan geleceği için söyleyebileceği bir başka söz ise, android beden ve teknolo ji entegrasyonu üzerine. Sadece göğüs ve bel bölgenizi kaplayan iki kemer düşünün. Elbiseniz bundan ibaret. Ancak iki kemer de ışık kullanımı ile istediğiniz uzunlukta kıyafet görünümünü etrafınıza karşı yansıtabiliyor ve bu hologramik görüntü, bedeninizle birlikte hareket ediyor. Tıpkı bir kumaş gibi bedeninizi örtüyor. Elbette günümüz moda endüstrisinde oldukça deneysel bir yaklaşım olsa da teknolojinin kullanımı tahmin ettiğinizden çok daha yakın bir gelecekte sırf gardırobunuzda olacak. 917 ŞUBAT 2019 PAZAR Mülkiyeti ve işletmesi belediyeye ait ilk tanzim satış mağazalarını Kâğıthane’de kuran İlkokul mezunuCHP’li Altınay, pahalılığa karşı sosyal ve halkçı belediyeciliğin nasıl olacağını göstermişti Altınay’ın tanzimi Türkiye’de enflasyonun dizginlenemediği dönemlerde çoğunlukla akla gelir tanzim satış mağazaları. Özal dönemi hariç Menderes döneminden başlayarak tanzim satış mağazaları revize edilerek bir açıldı bir kapandı. 1953 Menderes döneminden 1974 CHP hükümetlerine kadar geçen sürede tanzim satış araçları ya da barakaları özel şahıslar tarafından işletildi. Özel şahısların devreden çıkarıldığı, mülkiyeti belediyeye ait ve işletmeciliğini de belediye nin yaptığı ilk tanzim satış mağazaları 1974’de ilkokul mezunu Kâğıthane Belediye Başkanı Celal Altınay tarafından Kâğıthane’nin beş ayrı mahalmiyase lesinde açıldı. Altınay’dan sonilknur ra Yarımca ve İzmir belediyeleri de kendi bölgelerinde birbiri ardınca tanzim satış mağazaları açtılar. Ancak bu mağazaların sistemli bir şekilde açılması 1978’deki CHP hükümeti döneminde Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu ile Yerel Yönetim Bakanı Mahmut Özdemir’in ortak projesiyle tanzim satışlar için İller Bankası’ndan döner sermayeye yatırım ödeneği koyması ile gerçekleşti. Özdemir tarafından TANSA adı verilen tanzim satış mağazaları zincirleri oluşturuldu. II. Menderes hükümeti döneminde devalüasyon ve enflasyon dizginlenemez boyutlara ulaşıp mutfaklar yangın yerine dönünce dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı olan Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul’un birçok yerinde tanzim satış barakaları açtı. 1952’de açılan bu tanzim satış barakaları özel şahıslara ihale ile veriliyordu. Ancak bir süre sonra bu barakalar yaygınlaşınca tanzim satışlara karşı İstanbul Sebze ve Meyve Hali’ndeki kabzımallar satış boykotu başlattı. O zaman hem valilik hem de belediye başkanlığı görevini birlikte yürüten Fahrettin Kerim Gökay, Ankara’ya giderek hükümetten yardım istedi. Hükümetin de bu konuda yapacağı fazla bir şey yoktu. Zira belediye aracıları ortadan kaldıracağım dese de tarladaki üreticiden fazla mal alamıyordu. Çünkü alacağı fazla malı stoklayacak ne antrepo vardı ne de soğutmalı nakliye araçları. Hükümet de çareyi İsviçre’deki MİGROS’un kurucusunu Türkiye’ye davet edip yardım istemekte buldu. ‘Ucuzluk kralı’ Türkiye’de Tarihler 17 Ocak 1954 tarihini gösterdiğinde Türkiye’nin bütün gazeteleri birinci sayfasında “Ucuzluk Kralı Türkiye’ye geldi” diyerek halka müjdeyi veriyordu. Büyük kurtarıcı gelmiş gibi gazeteler Migros’un kurucusu İsviçreli Senatör Dutweiller’le söyleşi yapmak için sıraya girmişlerdi. Dutweiller’le ilgili haberlerde ziyaretin amacını okurlarına şöyle aktarıyorlardı: “İsviçre’de ucuzluk sağlayan Dutweiller, memleketimizde pahalılığın, karaborsanın önlenmesi çarelerini araştıracak. Dün sabah 10.30’da Yeşilköy’e inen İsviçre uçağı, Ticaret Bakanı Muhlis Ete tarafından memleketimize davet edilen ucuzluk kralı Gottlie Duttweiler’i şehrimize getirdi. İsviçre’nin hem en sevilen hem de en çok düşman kazanan adamı olan ve karşılaştığı her türlü müşkülleri yenmesini bilen Duttweiler burada ne yapacak? Bunu 70 yaşına yaklaşmasına rağmen, hiç bir menfaat talep etmeksizin Türkiye’ye gelen İsviçreli mütehassısın kendisinden dinleyelim: ‘Türklere karşı beslediğim aşırı sempatinin tesiri ile Ticaret Bakanı’nın davetini kabul ederek memleketinize geldim. İstanbul ve Ankara’da tetkiklerde bulunarak hayat pahalılığı önleyecek ve tedbirleri ve fiyatları indirmenin çarelerini tespit etmeye çalışacağım. Sizin memleketinizde alış ile satış fiyatları arasında büyük farklar var. Pahalılığın en büyük sebeplerinden biri de budur. Migros satış usulünün gayesi, müstahsil ile tüketici arasında haksız olarak menfaat sağlayan zümreleri tasfiye ederek fiyatları kırmak ve bu avantajı müşteriye intikal ettirmektir. ” İsviçre’ye döndükten sonra Türkiye hakkında bir rapor hazırlayan Duttweiler, Türkiye’den Migros’ların açılabileceği müjdesini verince hükümet ve bu mağazaların açılacağı İstanbul Belediyesi bayram etti. Migros Türkiye’de açılacak mağazaları için 2 milyon lira sermaye ayırmış, 7 milyon sermaye ile kurulacak Migros zincirleri için Türk hükümetinin de 5 milyon koyması gerektiğini bildirmişti. Duttweiller’in İstanbul Belediyesi’ne telefonla bildirdiği bu teklif hemen kabul edildi ve belediyenin İktisat Müdürü Ferruh İlter hemen İsviçre’ye uçarak Anonim Ortaklığa dair anlaşmayı imzaladı. İstanbul’un Beyoğlu, Kadıköy, Eminönü ve Aksaray semtlerinde açılacak MİGROS mağazaları için gereken 5 milyon sermaye 1953 1974yılında, Menderes döneminde tanzim barakaları yılında CHP’li Kâğıthane Belediye Başkanı Celal Al özel işletmecilerle kuruldu. Pahalılık tınay, mülkiyeti belediyeye ait beş bitmeyince Migros’un kurucusu Dutt yerde tanzim satış mağazası açtı. Ar weiller davet edilerek Migros’lar ara dından diğer illerdeki CHP’li beledi cılığıyla bu iş yapılmaya çalışıldı. yeler de aynı yolu izledi. İktidarın enflasyonla mücadele kapsamında son hamlesi, tanzim satışlarla belli ürünleri ucuza satmak oldu. CHP döneminde karne vardı diyen iktidar medyası ise satış kuyruklarını görmedi. Migros’un kurucusu Senatör Dutweiller’in Türkiye’ye 1954’te yaptığı ziyareti ve Türkiye’deki temasları basında geniş yer buldu. Gazetemizde yer alan Dutweiller’in ziyaretine ilişkin haberlerin küpürleri... de milli banklardan temin edilecekti. Sonuçta 1954 yılının mart ayında İstanbul’da Migros mağazaları açıldı ve belediyenin özel işletmecilere tahsis ettiği Tanzim Satış barakaları da yıkıldı. Yıllar geçtikçe Migros kurucusunun vaat ettiği ucuzluk gelmeyince yeniden tanzim satış barakaları ve araçları hem de MİGROS mağazalarının yanıbaşında açılmaya başlandı. Mesela Eminönü’nde Mısır Çarşısı’nın yanında MİGROS ile belediyenin tanzim satış mağazası yanyana faaliyet gösteriyordu. Zamanla tanzim satış mağazalarında meyve ve sebzenin yanında et ürünleri de satılmaya başlandı. Altınay’ın tanzim satış mağazaları 1974 yerel seçimlerinde CHP’den Kâğıthane Belediye Başkanı seçilen ilkokul me zunu Celal Altınay, pahalılı ğa karşı sosyal ve halkçı belediyeciliğin nasıl olacağını gös Celal Altınay teren bir yönetim anlayışı sergiledi. Üzerine gecekondu ya da fabrika yapılan işgal al tındaki arsaları taksitle işgalcilere satan Al tınay, mülkiyeti ve işletmesi belediyeye ait ilk tanzim satış mağazalarını kuran bele diye başkanı oldu. Belediye işçilerini kar ortağı olarak şirkete ortak eden Altınay, Kâğıthane, Çağlayan, Gültepe, Çeliktepe ve Sanayi Mahallesi’nde dev tanzim satış ma ğazaları açtı. Üstelik bu mağazalarda diğer emsallerinden farklı olarak sadece meyve sebze ve et dışında her türden ihtiyaç mad desinin satışı yapılıyordu. Mağaza açamadığı mahallelere de gezici kamyon marketlerle ulaşmaya çalıştı. Kâğıthane Belediye Başkanı Altınay’ın tanzim satış mağazalarına karşı çıkan ve tepki gösteren bakkallara teklifi de ilginçti: “Gelin sizi de ortak edeyim.” Altınay bununla da yetinmedi. Bakkalların veresiye defterine karşılık nakitle satış yapan tanzim satış mağazalarında işyerleri ile anlaşarak veresiye kupon uygulaması başlattı. Kuponları çalıştığı işyerlerinden alan işçi ya da memurlar, kupon bedellerini ay başında maaşından kesinti yapılarak ödeyecekti. Özdemir’in TANSA’ları 1976 yılında yüksek enflasyon karşısında yoksul halka ilaç olarak görülen tanzim satış mağazalarının kurulması için CHP’li milletvekilleri TBMM Başkanlığı’na önerge verdiler. Ancak sağ partiler, “Belediyeleri zarara sokar” gerekçesiyle önergeyi desteklemediler. 1978 yılında Ecevit hükümetinin Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu, tanzim satışlar için belediyelere döner sermaye ödeneği ayrılması için çalışmalara başladıklarını açıkladı. Aynı hükümette yerel yönetimler bakanı olarak görev yapan Mahmut Özdemir de günlük tüketim mallarının doğrudan üretici ve üretim birliklerinden alıp tüketiciye satmayı amaçlayan ve kısa adı TANSA olan projeyi başlattıklarını duyurdu. Özdemir, satıcının oluşturduğu ve aşırı kâr içeren fiyatları kırabilmek amacıyla belediye birliklerinin doğrudan üreticiden alacakları tüm gıda maddelerini tanzim satış mağazaları ile tüketiciye sunabilmeleri için Maliye Bakanlığı ile İller Bankası kaynaklarından iki milyar liralık bir fon oluşturulduğunu söyledi. Toplam 150 belediyenin kuracağı tanzim satış mağazaları tüm tüketim mallarını halka perakende satacaktı. Bu amaçla tanzim satış mağazaları Orta Anadolu antreposu açıldı. Özdemir, üretici kooperatiflerinin avans ve kredi yoluyla destekleneceğini belirterek, işçi ve memurların kurmuş olduğu tüketim kooperatiflerine devletin saptadığı kredili mal vereceklerini söyledi. Tanzim Satışları Yönetmeliği’nin 23 Mart 1978 günü Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra Türkiye’nin çeşitli illerinde yeni tanzim satış mağazaları açıldı. Özal döneminde kapanıyor ANAP iktidarı döneminde liberal rüzgârların esmesi ve “belediye zerzevatçılık yapmaz” sloganıyla tanzim satış mağazaları kapatıldı. ANAP’lı belediyelerden bir tek İzmir Belediye Başkanı Burhan Özfatura bu karara uymadı. İzmir’deki TANSA’ları kapatmak bir yana yerine yenilerini açtı. 1989’da SHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Ayfer Atay, Silivri, Çatalca ve Değirmenköy belediyelerinin de ortak olduğu BELTAŞ adıyla tanzim satış mağalarını kurdu. Beşiktaş’ın 5 ayrı bölgesinde marketler açtı. Ahmet Priştina’nın TANSA Genel Müdürlüğü’ne getirilmesinin ardından A.Ş. olan TANSA artık TANSAŞ olarak bilinir oldu. İzmir’de dev hipermarketler da açan TANSAŞ bir süre sonra halka açıldı. Priştina’nın DSP’den İzmir Büyükşehir belediye başkanı olmasından sonra belediyenin elinde TANSAŞ’ın sadece yüzde 17’si kalmıştı. Bu yüzde 17 de satılarak TANSAŞ özelleştirildi ve bir devir böylece kapanmış oldu. AKP hükümeti de yerel seçim öncesinde mazide kalan tanzim satışları yeniden gündemimize taşıdı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle