15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 20 OCAK 2019 PAZAR TASARIM: İLKNUR FİLİZ Özgür başbakan... Ferhan Şensoy sahnede kelime cambazlığını pek sever. Mesela, hatırlarım imkânsız rastlantılar için “tesadüfün iğne deliği” der. Kanada’nın Alberta eyaletinin başkenti Edmonton’da, bir günde üç, dört ve hatta belki beş kez Eyalet Başkanı Rachel Notley’i sokakta görmeniz mümkündür. Tek başına habire karşınıza çıksa, benim gibi sizin de dilinize Ferhangi lakırdı takılır; tesadüfün iğne deliği, olsa bu kadar olur! Buz gibi bir sabahtı, 900 bin nüfuslu başkentin merkezine sürüyorum; direksiyondayım. Saskatchewan Irmağı’nı aşan köprü bitiminde, Kanada’nın en büyük nehir parkı başlar; koşu, gezi, piknik yeri. Üç ayaklı köpeğiyle koşuda... Parkın girişi köprüden hemen sonradır; ışıklar var tabii... Kırmızıydı, durdum! Sağ tarafımda yaya ışığı bekleyen eşofmanlı koşucu bir kadın var; soğuk havada yerinde tepinip vücut sıcaklığını koruyor. Yanında 3 ayaklı bir köpek, o tepinmiyor ama: Collier türü, bol tüylü. Yeşil yanınca katur kutur buz üzerinden önümden geçtiler; hava, eksi 20’dir. Elli yaşlarında sarışın bir kadın, minyon, narin. Pek kimselerin olmadığı bir park yolunda sabah koşusu yapıyor. Mahmut ŞENOL Bir yerden gözüm ısırıyor! Bu bizim eyaletin başbakanı Notley’dir. Yanındaki köpekten tanıması kolay oldu, zira bir kazada bacağını yitiren köpeği pek meşhurdur. Koşup gittiler, köpek 3 ayakla ona eşlik ediyor; ne koruma var yanında, ne başka biri... Bir başka gün, öğleden sonrasıdır, bir kafedeyim; yine downtown denilen şehrin “köy içinde”. Yan masada iki kadın sohbet ediyor; kulak misafiriyim. Biri ötekine kayınvalidesinden bahsediyor. Zaten bu kayınvalide meselesinin milliyeti olmaz, gelir Kanada’da bile seni bulur. Diğeri dinliyor, arada yorum yapıyor. Döndüm baktım: Notley! Sabahki eşofmanı çıkarmış tabii, üzerinde tayyör var, arkadaşıyla kahve içiyor. Yanında kimi kimsesi yok. Biz alışığız ardında bir sürü koruma, protokol amiri, şoförü, sekreteri, şakşakcısı falan olmalı. Bir süre oturdular, arada bir çevreden gelen baş selamlarını alıyor, eliyle merhaba gönderiyor. Sıra akşama gelsin; eşimi almaya iş yerine gidiyorum, yine kent merkezi istikametindeyim. Hava karanlık. Tepesinde İngiliz ve Kanada bayrakları dalgalanan yerel parlamento binasının yanındaki hükümet merkezi önünden geçiyorum. Notley Kırmızı ışık! Sağ kaldırımda, yine o minyon kadın duruyor, yeşili bekliyor. Bu kez yanında park görevlisi gibi üstünde sarıfosforlu ceketi olan birisi var, bir şeyler konuşuyorlar. Kadın, bir dosyayı, liseli kızların defter kitap tutuşuna benzer biçimde göğsüne yapıştırmış bekliyor, karşıya geçecek... Yeşil yandı, yanındakiyle beraber geçtiler, sonra adam selam verip ayrıldı, Notley üzerine beyazlık çöken karlı geceye karıştı, gitti. Siyasetle özel hayat... Bu başbakanın otomobili falan yok mudur? Makamından çıkarken önünde eğilip ceket ilikleyen kimseler de mi yok! Aman efendim sepet efendim diyeni yoksa, böyle başbakanlık mı olur! Gecenin bir vakti üstelik “kadın başına” sokakta ne işi var? Bunlar tatlı sorular; cevapları içinde zaten. Fakat sanılmasın ki, sosyalist solda yer alan Kanada’nın Yeni Demokrasi Partisi’nden (NDP) seçilmiş Notley’in siyasi sıkıntıları yoktur. Kanada Federasyonu’ndan ayrılmak isteyen yüzde 30 oranında Albertalıyla baş etmesi bile başlı başına bir meseledir. Suudi petrollerinden sonra dünyada en geniş rezervlere sahip Alberta, kazancını öteki 9 eyaletle paylaşınca bazıları bu kadarı fazla diyor, bağımsızlık iddiası hemen ortaya çıkıyor. Ortalığı yatıştırıp Kanada birliğini koruyanlardan birisi de, hakkını yememeli, Federal Başbakan Trudeau’dur! Notley de görevi üstlendiğinden beri ayrılıkçılarla uğraşıyor. Notley’in bildiği doğru şey şudur: Denizi olmayan bir ülkenin dünya pazarlarına açılması zor! Alberta’nın petrolü var ama denizi yok. En yakın deniz limanı, komşu eyalet İngiliz Kolombiya’sındadır ve petrol hatlarına direnen yeşilciçevreci akımların hedefindedir. Bu açmazlar arasında kalmış petrol zengini olup bundan yararlanamayan Alberta’nın sosyalist kadın eyalet başbakanı siyasetle özel hayatını ayırmayı gayet iyi beceriyor. Tesadüf iğne deliğinden değil çuvaldızın halkasından geçse ne sabah koşusu ne öğlen kahvesi, ne de akşam alacasında tek başına özgür bir kadın olarak yürümenin keyfini kimselere kaptırmıyor; önümüzdeki seçimlerde üzerinde pek oturmadığı koltuğu bir ihtimal kaptırsa da... [email protected] Segura Irmağı’na yansıyan şehir: Murcia Bu İspanya seyahatimin amacı Murcia’da bulunan gıda laboratuvar larını ziyaret etmek ve yapılanları ye rinde görmek. Murcia, İspanya’nın gü neybatısında Akdeniz’e 60 km. içe ride kalan bir şehir. İspanyol dostla rım İstanbul’dan Murcia’ya gelmek için Valencia’ya uçmamı önerdi. Gıda Labo ratuvarları İspanya Direktörü Leon, be ni havaalanında karşılıyor. Murcia’ya gitmek için 235 km yolumuz var. Otele vardığımızda İspan yol dostumuz Julio, Alfonso ve Lu is bizi heye canla selam lıyor. Geç de olsa yemeğe gidiyoruz. İs panyollar akşam yemeklerini hep geç yi Prof. Dr. Mehmet Pala yorlar. Oteli miz Segura Irmağı’nın hemen yanında, Murcia’nın tanınmış Katedrali’nin çok uzağında değil. Akdeniz’in ılıman rüzgârı karşılıyor bizi... İspanya’ya ilk kez 1981 yılında bilim sel bir konferansa katılmak için gelmiş tim. Konferansta tanıştığım bir İspanyol mühendise sohbet arasında İspanyol ca sadece “siesta” sözcüğünü bildiği mi söylemiştim. O da bana, aslında bi linmesi gereken beş sözcük olduğunu belirtmişti. “Flamenko, Sangria (mey veli şarap), Paella, Manana (yarın) ve Siesta”. O akşam ilk kez Flamenko’yu da birlikte izleme fırsatı bulmuştum. O günden sonra Flamenko’yu hep sev dim, fırsat buldukça da izlemişimdir. Paco de Lucia gösterilerini İstanbul’da hiç kaçırmadım. Flamenko’yu Sevilla’da izlemek ve yaşamak gerekli. Çünkü Se villa Flamenko’nun anavatanıdır. Şar kı, dans ve gitarın ortak yoğrulmuş ürü nüdür Flamenko. Bir mozaik kültürüdür ve verdiği duygu yoğunluğu dansçının beden dili ve duruşunu yansıtır. Ne ya zık ki Flamenko’yu Murcia’da izlemek mümkün olmuyor. Bunun için Sevilla’ya gitmek gerek. Avrupa’nın meyve bahçesi Bu anımı İspanyol dostlarımla da paylaşınca, ertesi gün öğle yemeğinde sadece paella yapan bir lokantada buluyorum kendimi. Paella iki kulplu kocaman bir tepside pişiriliyor. Katalanca’da bu tavaya “Paella” deniyor. İçine bölgesine göre tavuk, tavşan veya deniz ürünleri, İspanyol pirinci de katılarak pişiriliyor. Biraz yol yorgunluğu da olsa, laboratuvar ziyaretimizi ve incelemeleri öğleden sonra bitiriyoruz. Laboratuvar direktörlerinden Alfanso’nun mihmandarlığında Murcia’yı yürüyerek dolaşıyoruz. Dar sokaklar kiliseler, üniversite, çeşitli mağazalarla çevrili. 13941465 yıllarında inşa edilmiş Santa Maria Katedrali, görkemli yapısıyla şehrin hâkimi konumunda... Sokaklar gecenin ilerleyen vakitlerine kadar hareketli. Valencia’ya dönüş yolunda düzenli tarım alanları dikkat çekiyor. Avrupa’nın meyve bahçesi olarak bilinen Almeria bölgesi ve Valencia’ya kadar olan alan tam bir meyve, sebze üretim merkezi. Yolda hep Türkiye’yi düşündüm. Bizim de çok geniş tarım alanlarımız var, daha iyi ve verimli üretim yapmamız için neyimiz eksik diye sorguluyorum. eşitlik için! ABD’nin bir çok kentinde ve Almanya’nın başkenti Berlin’de dün eylemciler geleneksel “Kadın Yürüyüşü” için sokağa çıktı. Berlin’de tarihi Brandenburg Kapısı önünde toplanan aktivistler, kadın ve erkek çalışanlar arasında maaş eşitliği istedi, kadına karşı şiddet, aşırı sağ, antiSemitizm ve İslamofobi’yi protesto etti. ABD’de de Washington ve Los Angeles başta olmak üzere pek bölgede eylemler vardı. İlk “Kadın Yürüyüşü” eylemi 2017’de Donald Trump’ın ABD başkanlığı yemin töreninin ertesinde düzenlenmişti. Tepkilerin merkezinde Trump’ın nefret söylemleri var. İsveç’in gönüllü çöpçüleri haline geldik Telefonla bir eve bağlanan İsveç radyosu spikeri, karı koca arasında en çok hangi konularda tartışma çıktığını soruyor. Kadın feryat ediyor; “Evin içindeki çöplerin nasıl ayrıştırılacağını öğretemedim gitti. Cam kavanozları yıkamadan çöpe atıyor. Plastikleri kağıtların bulunduğu yere bırakıyor.” Adam, yaptıklarının yanlış olduğunu kabul ediyor, “Evde çöplerle dans eder hale geldim” diyerek isyanını da gizlemiyor. Erkek spiker, kadına hak veriyor, erkeği şaka yollu kınıyor... Radyoyu dinlerken gözlerim mutfak tezgâhının altındaki çöp ayrıştırma bölümüne gidiyor. Yan yana dizilmiş altı plastik kova. Cam kavanozlar bir kovaya, metal kapakları onun yanındakine. Kağıt ve plastiklerin atılacağı kutular yan yana duruyor. Pil ve ampuller başka bir kutuya atılıyor. En önemlisi, yemek artıklarının atıldığı kutu. Belediye, yemek artıklarının atılacağı kahverengi kağıt torbaları apartmanların arasındaki çöp toplama merkezlerine bedava bırakıyor. Çevrede oturanlar, gereksinme duydukça o torbaları alıp kullanıyorlar. Ara sıra boş bulunup bazı çöplerin yerlerini karıştırabiliriz, ancak biyogaz üretmek için doğrudan işleme alınan yemek artıklarının yerini karıştırmak, sistemi baltalayan büyük bir hata... Para cezası var İsveç’teki her beşon apartmana veya on beşyirmi villaya ait bir çöp toplama merkezi var. Yemek artıkları, kağıtlar, kartonlar, renkli ve renksiz cam kavanozlar, metaller, yumuşak ve sert plastikler, ampüller ve piller ayrı bidonlara konuyor. Bütün merkezlerin tavanında birer kamera var. Evde ayrıştırdığınız çöpleri, toplama merkezlerindeki yerlerine de doğru atmak zorundasınız. Yanlış ayrıştırdı ğınızda tepedeki kamera sizi ele verir ve en az 1500 Kron para cezası öde mek zorunda kalırsınız. Yabancıların yoğun olarak yaşadık ları İsveç’in güney bölgeleri çöp ay rıştırmada en başarısız yerler. Beledi ye görevlileri ile ev sahipleri arasında zaman zaman yanlış yere atılan çöp ler ve para cezaları yüzünden tartış ma yaşanır. Bir süre önce, bir arka daşım, çöpleri ay rıştırmadan çöp odasının ka pısına bırak Ali Haydar NERGİS tığı için yüklü bir para cezası ödedi. Ev adre sini çöp torba sına atılmış mektup zarflarını incele yerek bulmuşlardı. Birkaç haftadır, oturduğumuz site de bir hareketlilik var. Site görevlile ri evlere girip çıkıyor, mutfaklarımızın ölçüsünü alıyor. Plastik kovalar yet miyormuş gibi, şimdi de mutfak tez gahlarının altına bazı yiyecek madde lerini öğüten makineler yerleştirecek lermiş. İtiraz etme hakkımız yok. Bu gidişle hepimiz gönüllü çöpçüler ha line geleceğiz. Uygulamayı hafife al mak için görevlilerden birine, “De senize, biyogazımızı artık evlerimiz de üreteceğiz” diyecek oldum, kadın tepki ile yüzüme öyle bir baktı ki, ne yapacağımı şaşırdım. Bu işlerin şaka sı bile hoş karşılanmıyordu. Evlerdeki eski mobilyaları, televiz yon ve beyaz eşyaları çöpe atamaz sınız. Gereksinimi olan birileri alsın diye kapı önüne de bırakamazsınız. Bunlar için özel bir araç kiralamak ve götürüp büyük çöp toplama merkezlerine bırakmanız gerekir. Kullandığınız otomobil, onarılamayacak ölçüde eskiyse, bedava da verseniz kimse almaz. Elden çıkarmak istediğinizde, götürüp bir hurdacıya bırakmanız yetmez, doğayı kirlettiğiniz için ayrıca 1500 Kron ödemeniz gerekir. Geri dönüşüm ve plastik poşetler... İsveç’te, satın alınan metal kutu veya plastik içindeki her meşrubat için en az 1 Kron geri gönüşüm ücreti alınır. Metal veya plastik kutular içindeki içeceklerin geri dönüşüm ücreti 1 veya 2 Kron’dur. Evde biriktirilen metal ve plastik meşrubat kutuları, gıda ürünleri satan marketlerdeki geri dönüşüm makinelerine atıldığında, yapılan ödeme hesaplanır, geri ödeme fişi verilir. Plastik poşetlere gelince... Türkiye’deki poşet tartışmalarını herhangi bir İsveçliye anlatsanız, “Nasıl yani?” diyerek yüzünüze tuhaf tuhaf bakar. Alışveriş merkezlerinde bir plastik poşetin fiyatı 2 Krondur (yaklaşık 1.25 TL). Yeni yılla birlikte bazı alışveriş merkezlerinde fiyatı 2.50 Kron’a çıktı. Piyasada 50 Öre (kuruş) bulunmadığından, 2.50 Kron yerine 3 Kron bayılırsınız. Poşet fiyatları ne kadar yükselse İsveçliler o kadar sevinecek neredeyse. Çünkü onlar için plastik ve poşet doğa kirlenmesi demektir. Alış verişlerden sonra yanınızda getirdiğiniz naylon çanta, bez torba veya eski poşetinizi kullanmanız, “görgüsüz” veya “cimri” oluğunuz anlamına gelmez. Aksine, doğanın kirlenmesine katkıda bulunmadığınız için size sempati ile ve “çevreye karşı duyarlı’’ gözüyle bakarlar.... [email protected] PAZAR YAZILARI Grexit, Brexit ve Kolotoumba Politikacılık, zor zanaat...Sık sık “u dönüşü” yapma yı, jimnastikteki gi Ayşe Ferliel bi salto ya da ha Barounos vada takla atma yı, Yunanca deyişle “kolotoumba”yı gerektirebiliyor. “Grexit”den ilham alınarak türetilmiş olan “Brexit” deyi minin belleklere kazınmasına yardımcı olan Yunanistan’ın, uluslararası politika literatürü ne bir başka katkısının “kolotoumba” sözcü ğü olup olmayacağını bilemeyiz. Yine de, bu akrobatik hareketin dünyadaki pek çok poli tikacı için olduğu gibi, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras için de ne kadar önemli oldu ğunu vurgulamamız gerekir! Bu yıl üç seçim (yerel, Avrupa Parlamen tosu ve genel seçimler) yaşayacak olan Yunanistan’da, “kolotoumba” terimi, 2015 yı lında epey popüler olmuştu. Kemer sıkma po litikalarına son verme vaatleriyle, lideri oldu ğu Radikal Sol Koalisyon’un (SYRİZA) Ocak 2015’deki erken genel seçimlerde iktidara gel mesinden sonra, ülkenin kreditörleriyle yürütü len çetin müzakere sürecindeki pazarlık strate jisi Avrupa Birliği liderlerinin tepkisine yol aç mış olan Çipras, aynı yılın ağustos ayında isti fa etmişti. Partisinin Eylül 2015 seçimlerinde ki galibiyetiyle, yeniden başbakanlık koltuğu na oturmuştu. Yunanistan’ın genç lideri, kredi törlerin sunduğu ekonomik önlemler anlaşma planının oylandığı 5 Temmuz referandumunda “hayır” çıkmasına karşın, sonradan koşulların büyük bir bölümünü kabul etmişti. ‘Yerleşik düzen’ memnun! O dönemde, partisinin bölünmeye gitmesi ve memorandum karşıtı söylemleriyle oy top ladığı seçmenlerin SYRİZA’dan uzaklaşması ta banı tarafından eleştirilen Çipras, “kolotoumba” yapmakla suçlanmıştı. Ancak Çipras, ülke nin iflasa sürüklenmesi ve Avro’dan çıkma, yani “Grexit” riski altında, yeni bir kurtarma paketini (2010’dan itibaren imzalanan üçüncü anlaşmayı) kabul etmekten başka seçeneği kalmadığını savunmuştu. Özellikle Ağustos 2018’de prog ramın sona ermesinden bu yana, bir zaman lar “yerleşik düzen karşıtı” olduğunu düşünerek kuşkuyla yaklaştıkları Çipras’a, AB liderle rinin büyük bir bölümü, artık olumlu bir şekilde bakıyorlar. Bunlardan biri de, kısa bir süre önce gerçekleştirdiği Atina ziyaretinde, Yunanistan’a güvenin arttığını vurgulayan Almanya Başbaka nı Merkel. Çipras’ın bir zamanlar Merkel hak kında söylediklerinden sonra iki liderin bugün kü ılımlı ilişkisi, ister istemez “kolotumba”yı akla getiriyor. Mayıs 2014 Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde yaptığı bir konuşmada Çip ras, “...sandıktan tek bir mesaj çıkmalı... [ülke nize] geri dönün Sayın Merkel, Sayın Schäuble, Avrupa’nın muhafazakâr diye anılan hanımlar ve beyleri, Troyka’nın insanları! Yunanistan de ney hayvanı değil, ülkemizi muz cumhuriyetine çevirmenize izin vermeyeceğiz...” demişti. Aslında bu satırların yazıldığı sırada, sosyal medya, #kolotoumba hashtag’i (etiketi) ile çal kalanıyordu. İngiltere Başbakanı May’in AB ile vardığı birlikten çıkışa ilişkin “Bre xit” anlaşmasının 15 Ocak’ta İngiliz Parlamentosu’nda reddedilmiş olma sına atıfta bulunan bir Twitter kullanıcı Merkel Çipras sı, “Sevgili Theresa May, #kolotoumba’yı öğretmesi için bir süreliğine Aleksis’i size ödünç ve riyoruz” derken bir başka hesap sahibi de “Sa kin olun, #kolotoumba geliyor. Kullanma tali matları için @atsipras’a danışın” ifadesini kullanıyordu. İşin ilginç yanı, Atina ve Londra hükü metleri, aynı gün (16 Ocak’ta) ülkelerinin par lamentolarında güvenoyu almayı başardı. Ma kedonya Cumhuriyeti ile varılan isim anlaşması nedeniyle yaşanan, koalisyonun küçük orta ğı Bağımsız Yunanlar (ANEL) partisinin lideri ve Savunma Bakanı Kammenos’un istifasına yol açan krizin ardından güven oylaması çağrısında bulunan Çipras, tahmin edildiği gibi, yeterli desteği kıl payı farkla aldı. Parlamentonun önü müzdeki günlerde Makedonya Cumhuriyeti ile imzalanan ülke ismine ilişkin Prespes anlaşmasını oylaması bekleniyor. Çipras’ın, ekimde yapılması planlanan genel seçimlere kadar görevde kalma niyetinde oldu ğunun sinyalini vermesine karşın, erken seçimlere gitme olasılığı da kulislerde konuşulmaya devam ediyor. Analistler, gelecek seçimlerde, ana muhalefet partisi Yeni Demokrasi’nin ikti dara gelme olasılığının yükseldiğini belirtiyorlar. Atina’daki STR Ltd. araştırma kurumunda ileti şim stratejisti John Dimakis, Cumhuriyet’e yap tığı değerlendirmede, Çipras’ın “çok iyi bir tak tikçi” olduğunun altını çizdi. “SYRİZA’nın iktidara gelmesinden bu yana geçen yıllarda, Çipras dikkate değer bir biçimde uyum sağlama beceri si gösterdi” yorumunu yapan Dimakis, Çipras’ın, “sonuç yöntemin haklılığını ortaya koyar” anlayışıyla hareket ettiği görüşünü dile getirdi. Çipras’ın, bazıları için politikanın ayrılmaz par çası olan “taklabazlık” sanatını ne kadar sürdü receği belli olmasa da, artık “yerleşik düzen”e bir tehdit unsuru oluşturmadığı netleşmiş du rumda. Prespes anlaşmasına ilişkin oylamayı da lehine sonuçlanacak biçimde atlatabilirse, Yu nanistan hariç Avrupa’da başka ülkelerin gözdesi olmayı sürdürecek. AtinaÜsküp arasında 1991’den bu yana süregelen isim krizini sona erdirdikleri gerekçesiyle Makedonya Başbakanı Zaev ile birlikte 2019 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiş olması da Çipras’ın yurtdışında ar tan popülerliğinin bir kanıtı belki de... [email protected] C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle