19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 9 Eylül 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: EMİNE BİLGET 96İZMİR’İN İŞGALDEN KURTULUŞUNUN .YILDÖNÜMÜ KUTLANIYOR Karanlığı aydınlatan KURTULUŞ DESTANI Nâzım Hikmet, bir ulusun emperyalizme karşı verebileceği, ya kın tarihin belki de en “onur lu” mücadelesini, “o mapusha ne senin, bu mapushane be nim” (İstanbul, Çankırı, Bursa) dolaşarak, o onu ra yakışan bi çimde anlattı ğı Kuvayi Mil HAKAN liye Destanı’nı DİRİK “Biliyoruz ki la yığınca olma dı bu kitap...” diyerek bitirdiy se, 9 Eylül’de, İzmir’de son bu lan “direnişin zaferini” aktar mak elbette kolay değil. An cak asıl zor olan onların, Mus tafa Kemal Atatürk’le bütünle şerek, emperyalizmi denize dö ken ulusun yaptığı... 8 Temmuz 1920’de Bursa’nın işgal edilmesinin ardından ka ra bir örtü serilmiş Meclis’in kürsüsüne. Nasıl serilme sin? Bursa Milletvekili Muhid din Baha’nın (Pars), Namık Kemal’in beytinden alıntı yap tığı konuşmasındaki gibi “va tanın bağrına düşman dayamış hançerini; yok mudur kurtara cak bahtı kara maderini?” di ye soruluyor. Mustafa Kemal’in yanıtı gecikmiyor: “Vatanın bağrına düşman da yasın hançerini, bulunur kurta racak bahtı kara maderini.” Sonrasında, ulusun temsilci leri şu kararı alıyor: “Vatan üzerine saldıran za lim düşmanı yok edinceye ka dar, ülkenin kaderini temsil eden meclisin başkanlık kürsü süne kara örtü konulmasına...” O örtü, kürsüde uzun sü re kalmayacak, ulusun azmi, o örtüyü yırtıp atacaktı. 13 Ka sım 1918’te İstanbul’a giren iş gal kuvvetlerini gören Mustafa Kemal’in dediği gibi, geldikleri gibi gideceklerdi! Öyle de oluyordu. Ulusun ma temini simgeleyen kara örtü, 6 Eylül 1922’de, Dumlupınar Meydan Savaşı’nın kazanılmasından altı gün sonra, Yunan işgal kuvvetlerinin İzmir’den denize dökülmesinden üç gün önce kaldırılıyordu. ANADOLU ŞAHLANIYOR 9 Eylül’e uzanan zorlu zafer yolu, 26 Ağustos’ta Büyük Taarruz emrinin verilmesiyle aydınlanıyor. Nâzım Hikmet, taarruz öncesindeki durumu şu dizelerle aktarıyor: “98956 tüfek, / 325 top, / 5 tayyare, / 2800 küsur mitralyöz, / 2500 küsur kılıç / ve 186326 tane pırıl pırıl insan yüreği / ve bunun iki misli kulak, kol, ayak ve göz / kımıldanıyordu gecenin içinde.” Ardından, 26 Ağustos sabahı taarruz başlıyor: “Dağlar aydınlanıyor. / Bir yerlerde bir şeyler yanıyor. / Gün ağardı ağaracak. / Kokusu tütmeğe başladı: / Anadolu toprağı uyanıyor.” 27 Ağustos’ta Yunan cephesinde ilk gedik açılıyor. Aynı gün Afyon’a giriliyor. 28’inde Eskişehir/Balmahmut yöresindeki Yunan kuvvetlerine karşı harekete geçiliyor ve İzmir’e doğru çekilmeleri önleniyor. Ertesi gün de Dumlupınar yolu tutuluyor. İsmet İnönü, Mustafa Kemal’in, Yunanlıların aksine ön saflarda yönettiği savaşa “Başkomutan Savaşı” adını veriyor. İyice uyanır ve şahlanıyor Anadolu insanı. Başkomutan’ının sesini duyuyor: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” İşgalciler, İzmir’in yolunu tutuyor. Kaçıyorlar. Kaçarken de, işgal altında yüreği yanmış ulusun kentlerini yakıyorlar. “Kurtuluş” için savaşanlar, 1 Eylül’de Uşak ve Kütahya’ya, ertesi gün de Eskişehir’e giriyor. 4 Eylül’de Alaşehir, Buldan, Kula, Söğüt, 5’inde Bilecik Bozöyük, Simav, Demirci, Ödemiş, Salihli, 6’sında Akhisar, Balıkesir, 7 Eylül’de Aydın, 8’inde Kemalpaşa ve Manisa geri alınıyor. Yarın Eylül’ün dokuzu. Sırada İzmir var... EMPERYALİZME ŞAMAR 9 Eylül 1922 sabahı, Fahrettin (Altay) Paşa komutasındaki Süvari Kolordusu’na bağlı öncü müfreze, alay komutan muavini Yüzbaşı Şerafettin Bey’in komutasında Nif’ten Bornova’ya iniyor, MersinliHalkapınar yoluyla Alsancak’tan İzmir’e giriyordu. Bugün, gençlerin “özgürce” gezip dolaşabildiği, sevgililerin denizi aşklarına ortak ettiği, İzmirlilerin güneşin batışını izleyebildiği Kordonboyu’nda, artık işgalcilerin süngüleri ışıldamıyor; sömürgeci emelleri ayaklarının altında ezen bir ulusa ait atlılarını nal sesleri yankılanıyordu. MUSTAFA KEMAL: BU BAŞARI MİLLETİNDİR İşgal güçleri, 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkmış, aynı gün Hasan Tahsin’den (Osman Nevres) “ilk kurşunu” yemişti. Emperyalizmin savaşçıları, 9 Eylül 1922’de ise kendisine dikilmeye çalışılan “sömürge elbisesini” yırtıp parçalayanlardan “şamar” yiyordu. Ertesi gün Mustafa Kemal Atatürk’ün balkonundan “Bu başarı milletindir” diyerek İzmirlileri selamlayacağı hükümet konağının merdivenlerini Teğmen Ali Rıza ve yanında bir erle “uçarcasına” adımlayan Binbaşı Şerafettin Bey, ikinci kattaki balkonda duran Yunan Bayrağı’nı indiriyor, yerine Türk Bayrağı’nı çekiyordu. O sırada, canlarını kurtarmaya çalışan Yunan askerleri, Prof. Dr. Ergun Aybars’ın Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nde anlattığı gibi, limanda bulunan itilaf devletleri, özellikle İngilizlere ait gemilerine ulaşmaya çalışıyor, pek çoğu bunu başaramıyordu. Hatta gemidekilerin ateşine maruz kalıyorlardı. Geldikleri gibi gitmişlerdi. Ancak geldiklerindeki mağrurluklarından eser yoktu. Emperyalizmin, bugünkü gibi “ince” yöntemleri henüz icat etmediği dönemde, Anadolu topraklarına yönelttiği vahşi saldırı, Türk ulusunun kararlılığıyla püskürtülmüştü. Dönemin Pakistan lideri Muhammed Ali Cinnah’ın, 11 Eylül 1922’de Londra’da söylediği sözler, 9 Eylül’ün her geçen gün daha da artan önemini özetliyordu: “Esir ve mazlum milletleri bundan sonra tutamayacaksınız. Mustafa Kemal ve Türkler ki, kendileri için hazırlanan tabutu, istilacıların başlarına geçirmişlerdir. Şimdi dünyada başlarına tabutlar geçirilecek başkaları da benzer sonuçlara hazırlanmalıdır. Vay sömürgecilere...” Yalnızca bir kentin değil, bir ulusun kurtuluşunu simgeleyen 9 Eylül ruhu İzmir’in üzerinden hiç eksilmedi. Aksine, ne zaman ülkenin üzerine kara bulutlar çökmeye çalışsa, Mustafa Kemal’in yaydığı aydınlığın yolunu işaret ederek geleceğe umut oldu. haber 9 ‘DayanışmaKadri gürsel’e basın özgürlüğü ödülü ayakta tutar’ HAKAN DİRİK İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) ile Karşıyaka Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği Basın Özgürlüğü Ödülü, Türkiye’deki özgür basını desteklemek için “abone ol” kampanyası düzenleyen Uluslararası Basın Enstitüsü’ne verildi. Ödülü enstitünün Türkiye sorumlusu, gazetemiz yazarı Kadri Gürsel, İGC Başkanı Misket Dikmen ile Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar’ın elinden aldı. Karşıyaka Belediyesi Hüseyin Şimşek Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen törende konuşan Dikmen, “Ülkemizde basın özgürlüğü son on yıldır sürekli kötüye gidiyor. Düşünceden korkanlar, düşünenleri baskı altına alıyor. Basın özgürlüğü halkın özgürlüğüdür. Halk basınına sahip çıkmalıdır. Pırlantadan alınmayan vergi gazeteden alınıyor, çünkü gazetecilerden korkuluyor” dedi. Ödülü alan Kadri Gürsel, özgür basın için dayanışmanın önemine dikkat çekerek, “Bu ödül dayanışmaya verilmiştir. ‘Abone ol’ kampanyası özgür basının ayakta kalması içindir. Basın özgürlüğü kritik dönemdedir. Türkiye’de medya, iktidarın doğrudan veya dolaylı yoldan etkisi altındadır. Özgür basın için dayanışmanın ne kadar önemli olduğu ortadadır. Bizi ayakta tutacak şey dayanışmadır” diye konuştu. Törene katılan CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel de “Ülkemizde sadece gerçekleri söylediği için gazeteciler baskı gördü, cezaevlerine atıldı. Ülkemizdeki asıl krizin demokrasi olduğu görülüyor. Bu ödül buna karşı koymadır” dedi. Demokrasi hapiste Törenin ardından aldıkları ödülle birlikte konuştuğumuz Uluslararası Basın Enstitüsü Direktörü Ravi Prasad, Türkiye’nin gazetecileri hapse atmada “dünya birincisi” olduğunu, bunun basın özgürlüğü açısından olumsuz bir durum olmakla birlikte gazetecilerin zorluklara karşı mücadelesini de gösterdiğini dile getirdi. Uluslararası Basın Enstütüsü Türkiye Savunucusu Caroline Stockford, Türkiye’de çoğu yerel basın olmak üzere 180 medya kuruluşunun kapandığını, bu durumun oldukça endişe verici olduğunu kaydetti. Özgür basının tehdit altında olduğunun altını çizen Stockford, “Gazetecilik, haber alma özgürlüğü demokrasinin temelidir, ayağıdır. İnsanların haber alma hakkı engelleniyor. Çünkü gazeteciler hapse atılıyor. Yani demokrasi hapse atılıyor” diye konuştu. 5 yıl sonraÜniversite öğrencisine 7 yıl istendi Gezi davası İzmir’de 9 Eylül coşkusu yediden yetmişe coşkuyla kutlanacak. İzmir’de zafer yürüyüşü Bağımsızlığın simge kenti İzmir, kurtuluşunun 96. yıldönümünü coşku ve gururlu kutlayacak. 9 Eylül törenleri saat 09.00’da Basmane Karakolu önünden Cumhuriyet Meydanı’na kadar devam edecek Zafer Yürüyüşü ile başlayacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen yürüyüşte İzmirliler, 350 metrelik Türk bayrağını hep birlikte taşıyacak. Cumhuriyet Meydanı’ndaki törenler, saat 10.00’da Atatürk Anıtı’na çelenk sunumu, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayacak. Hükümet Konağı’ndaki bayrak töreninin ardından Cumhuriyet Meydanı, saat 11.15’ten itibaren konser ve gösterilerin yer aldığı kutlamala ra sahne olacak. 17.00’de Süvari Birlikleri’nin Cumhuriyet Meydanı ile Gündoğdu Meydanı arasındaki yürüyüşünden sonra İzmir semaları, saat 17.30’dan itibaren önce Solo Türk ardından da Türk Yıldızları’nın gösterileriyle renklenecek. FENER ALAYI 20.30’da Fener alayı gerçekleştirilecek. İzmir Büyükşehir Bandosu eşliğinde Cumhuriyet Meydanı’ndan hareket edecek Fener Alayı, marşlar eşliğinde Gündoğdu Meydanı’na kadar ilerleyecek. Saat 21.00’den itibaren ise Haluk Levent ve Olten Filarmoni Orkestrası sahne alacak. Gece, İzmir Marşı eşliğinde lazer ve ışık gösterileriyle devam edecek. ‘kentimiz Atatürkçüdür’ İzmir Büyükşehir Belediye Başka mutlu bizlere ki, böylesine özel, böylesine güzel, nı Aziz Kocaoğlu, ken böylesine vatansever; tin kurtuluşunun 96. Kurtuluş Savaşı’nı başla yıldönümü nedeniy tan böylesine kahraman le yayımladığı mem bir kentte yaşıyoruz. İz sajda, 9 Eylül’ün sade mirli, her şeyden önce ce kurtuluş değil, ay Kocaoğlu Atatürkçüdür. İzmirli va nı zamanda kuruluş ve tanseverdir, merttir. Ay küllerinden doğuş günü oldu dındır, uygardır. İzmir, bağım ğunu söyledi. İzmirliler olarak sızlık yolundaki direniş des “Atatürk’ün hemşehrisi” ol tanımızın simge kentidir. Biz maktan onur duyduklarını be İzmir’i, gelecek kuşaklara, için lirten Kocaoğlu, şunları kay de yaşamaktan mutlu olacak detti: “9 Eylül, Anadolu insanı ları bir kent olarak bırakma için özgür olma tarihinin baş yı; tarihi, ahlaki ve vicdani bir langıcıdır. O yüzden İzmir, mil ödev olarak görüyoruz.” li mücadelenin kentidir. Ne l İZMİR / Cumhuriyet Şükriye Erdem cezaevinde kızları Merve (sağda) ve İrem’le. SEYHAN AVŞAR Karabük Cezaevi’nde tutuklu avukat Şükriye Erden’in Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan kızı Anadolu Üniversitesi Felsefe öğrencisi Merve Önem hakkındaki soruşturma tamamlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Önem’in Gezi Parkı Direnişi’nde Taksim’in yayalaştırılmasına karşı çıkan ve polise molotof kokteyli, havai fişek atan yüzleri kapalı grubun arasında yer aldığı öne sürülerek, terör örgütü üyeliği suçlamasıyla 7 yıl hapis cezası istendi. Merve Önem 29 Mart 2018’de yapılan ev baskınları sırasında gözaltına alındı. Dokuz gün gözaltında kalan Önem, 2014 yılında açılan bir soruşturma kapsamında “terör örgütü üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklandı. İddianame ise aylar sonra tamamlandı. İddianamede 28 Mayıs 2013’te Taksim Meydanı’nın ve Gezi Parkı’nın yayalaştırılma çalışmalarına karşı başlatılan inşaat çalışmalarının 400 kişilik bir grup tarafından durdurulmaya çalışıldığı belirtildi. Atılan sloganların yer aldığı iddianamede çevik kuvvet tarafından grupların uyarıldığı ve kademeli yapılan müdahele ile grupların dağıtıldığı kaydedildi. Tekrar bir araya gelen grubun polise molotof kokteyli, havai fişek ve sapanla taş attıklarının iddia edildiği iddianamede bu eylemi gerçekleştiren kişilerin yüzlerinin kapalı olduğu, Önem’in ise bu grubun içerisinde olduğu, saldırıya hazır bir halde olduğu öne sürüldü. Ayrıca Önem’in DHKP/C’nin silahlı kanadını temsil ettiği iddia edilen siyah pantolon ve beyaz tişört giydiği öne sürüldü. Arkadaşı Gezi’deymiş İddianamede Önem’in, 31 Mart 2013 günü Mahir Çayan’ı anma etkinliğine katıldığı ve atılan sloganlara katıldığı iddia edildi. Önem’in 15 Haziran 2013’te ise Cihan K. isimli bir şahısla yaptığı telefon görüşmesinde, Cihan K’nin Gezi eylemlerinde olduğunu söylediği, Merve Önem’e eylemlerden uzak durmasını, gözaltına alınması halinde geçmişinden kaynaklı tutuklanacağını söylediği öne sürüldü. Ayrıca Önem’in emniyette susma hakkını kullanması iddianamede yer aldı. Savcı, Önem’in “silahlı terör örgütü üyesi” olduğu iddiasıyla cezalandırılmasını istedi. Tutuklu olarak 15 yılla yargılanan anne avukat Şükriye Erden, bir yıl sonra yarın ilk kez hâkim karşısına çıkarılacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle