26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 4 Mart 2018 6 Sansür ittifakı haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET TBMM’de AKP muhalifi olan bazı sitelere getirilen yasakların ardından MHP’ye muhalif olan kimi sitelere de erişim engeli getirilmeye başlandı TBMM içinde bugüne kadar genelde AKP iktidarını eleştiren ve hükümete karşı mu halif yayın yapan bazı internet site lerine getirilen erişim engeli; artık MHP’nin mevcut yönetimine muhalif olan bazı mil liyetçi çizgideki inter net sitelerini de kap MAHMUT samaya başladı. LICALI 2019 seçimlerinde AKP ile MHP’nin ya pacağı ittifak siyasetin en önem li gündem maddesini oluşturur ken, MHP muhalifi internet siteleri ne getirilen yasak AKP ile MHP’nin sansürde de ittifak yaptığı yorumla rına neden oldu. TBMM yerleşkesi içinde tüm mil letvekilleri ve Meclis bürokratlarının kullandığı internete yapılan erişim engellemeleri bugüne kadar pek çok kez gündeme geldi. Cumhuriyet’in de aralarında olduğu bazı gazetelerin internet sitelerinin yanı sıra Alevi derneklerinin internet sitelerine de geçmişte TBMM içinde erişim engellemesi yapılmıştı. TBMM yerleşkesi içinde bugüne kadar erişim engellemesi yapılan internet sitelerini, genelde AKP iktidarına muhalif olan ve hükümeti eleştiren yayın yapanlar oluşturuyordu. AKP karşıtı olan bazı inter net sitelerine yapılan engellemeler kamuoyunda zaman zaman gündeme gelirken, bu kez erişimi engellenen sitenin MHP muhalifi olması dikkat çekti. MsitHePyemeunhgaelilflieme İYİ Parti Kurucular Kurulu üyesi Vedat Yenerer’in genel yayın yönetmeni olduğu ve MHP Genel Merkezi yönetimine muhalif haberler yapan “www.haberayyildiz.com” adresli internet sitesine TBMM içinde erişim engeli getirildi. Söz konusu internet sitesine Meclis yerleşkesi içinde erişmek isteyen lere “Türkiye Büyük Millet Meclisi Sınırlı Erişim!” uyarısı yapılırken; “Sayın kullanıcı, ulaşmak istediğiniz site güvenlik veritabanımızda yanlış kategoride ise erişimin açılması için Bilgi İşlem Başkanlığı’na bildirimde bulunmanız yeterlidir” ifadesi de yer alıyor. l ANKARA Davalar yağmur gibi Olağanüstü hukuk, Başbakanlık önünde dosya dağı oluşturdu. 31 KHK’ye karşı 67 bin 588 dava açıldı. Davaların yaklaşık 4 bin 500’ünde Başbakanlık ‘tek taraf’ oldu SİNAN TARTANOĞLU Başbakanlık 2017 yılı faaliyet raporunu yayımladı. Raporda, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sonrasında çıkarılan OHAL KHK’leri uyarınca açılan davaların Hukuk Hizmetleri Başkanlığı üzerinde “yoğun iş yükü” oluşturduğu belirtildi. 67 bin dava Rapora göre 2016 ve 2017’de çıkarılan 31 OHAL KHK’si ile yapılan düzenlemeler için açılan iptal davası sayısı 67 bin 588’i buldu. Bunlardan sadece 2017 yılında çıkarılan KHK’lerle ilgili olanların sayısının 55 bin 426 olduğu görüldü. 2017 dosyalarının içinde yaklaşık 4 bin 500 dosyada Başbakanlık’ın “tek başına taraf” olduğu ifade edildi. Raporda, “yapılacak savunmalar Başbakanlık Hukuk Hizmetleri Başkanlığı koordinasyonunda gerçekleştirilmiştir” ifadeleri kullanıldı. 4 bin 416 başvuru incelendi OHAL KHK’lerine karşı açılan davaların, mahkemelerce “karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilerek” yine OHAL KHK’sinde yapılan düzenlemelerle kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’na gönderilmesi sağlandı. Ancak Başbakanlık’ın raporunda, “bu kapsamda bulunmadığından halen görülmekte olan davaların da takip edidiği” belirtildi. 22 Aralık 2017’de karar verme sürecini başlatan OHAL Komisyonu 28 Şubat 2018 tarihine kadar incelediği 4 bin 416 başvurudan sadece 100 başvuruda hata yapıldığına karar verdi, 4 bin 36 dosyadaki iade talebini ise reddetti. Raporda, KHK hükümleri gereği, komisyon kararlarına karşı idare mahkemelerinde açılan davaların da Başbakanlık tarafından takip edildiği ifade edildi. Ceza davaları için havuz Rapora göre Başbakanlık, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle açılan ceza davalarının etkin takibi ve kurumlar ile avukatlar arasındaki koordinasyonun sağlanması için ‘Ortak Belge Havuzu’ oluşturuldu. Başbakanlık’ın taraf olduğu darbe girişi ceza davalarındaki tüm dosyalar, ilgili mevzuat ve emsal kararlar Ortak Belge Havuzu veritabanına aktarıldı. l ANKARA Yıldırım’dan Afrin yorumu ‘Harekâtın 43. günü Kütahya’nın plakası’ Başbakan Binali Yıldırım, dün partisinin Kütahya İl Kadın Kolları Kongresi’nde konuştu. Yıldırım burada Zeytin Dalı Harekâtı ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanımız 20 Ocak’ta Zeytin Dalı operasyonunun başladığını buradan duyurdu. Bugün Zeytindalı’nın 43. günü. Kütahya’nın plakası da 43” dedi. l Haber Merkezi SP’DEN ‘İTTİFAK’ ÇIKIŞI: Allah size akıl fikir versin Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin İl Başkanları ve Müfettişleri Toplantısı’nda konuştu. Karamollaoğlu, AKP ve MHP’nin seçim ittifakı düzenlemesi ile ilgili olarak “Öyle bir hava estiriyorlar ki ittifak yapan partiler tek partiymiş gibi hareket edecekler. Burada da ‘milli’, kendi dışındakileri de ‘gayri milli’ gibi bir tarifin içine giriyorlar. Sıkıntı çektiğimiz şu dönemde bunlara söyleyeceğimizi, Allah size akıl fikir versin. Mantığı ve aceleyi anlamak mümkün değil. Yoksa belli bir istikamette kafadarlık yapanlar bir araya gelebilirler. Ama, ‘benimle beraber değilsen sen farklısın, hainsin’ gibi bir hava estirmeye kalkıyorlar. İtirazımız bu tavra. Milletin yarısından fazlasını elinizin tersiyle iteleyip, kendinizi ‘milli’ addederseniz bu sadece komik olur” dedi. Bütün partilerle temas içinde olacakları mesajını veren Karamollaoğlu, “AK Parti çeşitli kanunlar yapılırken fikirlerimizi alırsa elbette onlara ileteceğiz. Muhalefetteki partilerle de elbette dirsek temasında bulunacağız. Bizim siyasi üslubumuz kucaklamayı emrediyor, kutuplaşmayı değil” diye konuştu. l ANKARA /Cumhuriyet İÇİŞLERİ’NDEN 2 GÜN SONRA YANIT: Silahlar 1944’ten beri kayıp! İçişleri Bakanlığı, 1 Mart’ta yayımladığı faaliyet raporunda yer alan 106 bin 740 silahın kayıp olduğuna ilişkin veriyi, haberlerin kamuoyuna yansımasından iki gün sonra yalanladı. CHP’li Mehmet Tüm, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya, kayıp silahların akıbetini sordu. CHP’li Dursun Çiçek ise 15 Temmuz darbe girişiminde kaybolan TSK’ye ait silahların bulunması için özel ekip kurulmasını istedi. Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, daha önce bir soru önergesine verdiği yanıtta, 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece TSK’ye ait bazı silahların kaybolduğunu açıklamış ancak rakam vermemişti. İçişleri Bakanlığı’nın Twitter hesabından yapılan açıklamada, “İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı İdare Faaliyet Raporu’nda 106 bin 740 olarak yer alan kayıp silah sayısı, 1944’ten 2017’nin sonuna, 73 yıllık süreçteki toplam kayıp silah sayısını ifade etmektedir” dendi. l ANKARA /Cumhuriyet ‘Mülkiye Yapılanması’ davasının GEREKÇELİ KARARı açıklandı Çapkın ve Mutlu seyirci kaldı FETÖ’nün ‘Mülkiye Yapılanması’na ilişkin eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın da aralarında bulunduğu 8 sanığı çeşitli hapis cezalarına çarptıran ve 6 sanığın da beraatine karar veren mahkeme heyeti, gerekçeli kararını açıkladı. Mahkeme heyeti, 200 sayfalık gerekçeli kararında Hüseyin Avni Mutlu ve Hüseyin Çapkın’ın örgütün illegal tüm eylemlerine ve işlemlerine seyirci kaldığını, bu eylemleri yapan örgüt mensuplarının görevden alınması hususunda gerekli duyarlılığı göstermediğini, ilgili kişi ve kurumları zamanında uyarmadığını belirtti. Çapkın ve Mutlu’nun örgütün devlet içerisindeki tehlikeli, hakkı, hukuku pervasızca çiğneyen ve paralel devlet oluşturmaya yönelik yapısını bilmesine karşın harekete geçmeyerek bilinçli şekilde yardımda bulundukları kanaatine varıldığı da gerekçeli kararda vurgulandı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan 200 sayfalık gerekçeli kararda terör örgütü FETÖ/ PDY’nin kuruluşu, amacı, hiyerarşik yapısı, örgütün istihbarat ağı, illegal yapılanması, haberleşmede kullandı Hüseyin Çapkın Hüseyin Avni Mutlu ğı yöntemler, mali yapısı ayrıntılı olarak anlatıldı. Gerekçeli kararda davada yargılanan her sanık hakkında ayrı ayrı değerlendirmelerde bulunuldu. ‘Mutlu tecrübeli bir amir’ Gerekçeli kararda, 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan Hüseyin Avni Mutlu’nun 2010 yılında İstanbul Valiliği’ne atandığı, yaşı ve görev yaptığı il ve ilçeler nazara alındığında son derece tecrübeli bir mülki amir olduğu vurgulandı. Mutlu’nun İstanbul’da göreve geldiği tarih ve sonrasında, FETÖ /PDY silahlı terör örgütünün kamuoyunda şüphe yaratan ve ilerleyen zaman içinde kumpas soruşturmaları oldu ğu ortaya çıkan birçok adli ve idari işlemlere tevessül ettiği, devletin çeşitli kademelerine ve özellikle de emniyet ve adli kurumlarına sızdığı ve bu şüpheli işlemleri bu sayede gerçekleştirebildiği belirtildi. ‘Çapkın tedbir almadı’ 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılan Hüseyin Çapkın’ın da son derece tecrübeli bir emniyet müdürü olduğu ifade edilen gerekçeli kararda, “Tanık Mehmet Yeşilkaya’nın ifadesine göre, 13 Aralık 2013 tarihinde sanıkla gerçekleştirdiği görüşmede bazı şube müdürlerinin hükümetimiz aleyhine şüpheli nitelikte bir çalışma ve hazırlık içinde oldukları yönünde duyumlarının olduğunu beyan etmesine rağmen sanığın, bu konuda gerekli önleyici tedbirleri almadığı anlaşılmıştır” denildi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 10 Şubat’ta 14 sanıklı davayı karara bağlamıştı. Mutlu’nun 3 yıl 1 ay 15 gün, Çapkın’ın da 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar veren mahkeme, Mutlu’nun tahliyesine karar vermiş, Çapkın’ın da yurt dışına çıkışını yasaklamıştı. l DHA Seçim yasası ve bir derin kuşku İktidarın başkanlık seçimlerini garantilemek için tamamen kendine yonttuğu bir seçim yasa tasarısı Meclis’te “şeklen” görüşülüyor. Bugüne kadar olduğu gibi, muhalefetle asla uzlaşma aranmıyor. AKP ve MHP’nin “Başkan” olmak ve Meclis’e milletvekili sokabilmek amacıyla yaptıkları bir “varoluş” ittifakı... Tek başına, birinin başkanlığı alması, diğerinin de Meclis’e girmesi olanaksız... Tüm partileri ilgilendiren temel bir yasadan bahsediyoruz! Demokrasinin, anayasal tüm sistemin bazen tam bazen yarım ortadan kalktığı ve tamamen “sandığa” indirgendiği bir ülkede daha ne olsun, diyeceksiniz. Tasarıda çok önemli gördüğüm bir “değişikliğe” değineceğim. Emine Kaplan’ın geçen günkü haberinde vardı, Meclis komisyonundaki görüşmelerde CHP’li üyeler sordu, ama asla tatmin edici bir yanıt alınamadı: Bugüne kadarki seçim kütüklerinde, bir apartmanda kimlerin seçmen olarak kayıtlı olduğu biliniyordu. Şimdi bunu değiştiriyorlar, apartmanda oturanlar farklı sandıklara dağıtılıyor, seçim listesine bakanlar sadece kendi “hane halkı”nı görecek. Apartmanda başka kimlerin kayıtlı olduğunu bilemeyecek. Bugüne kadarki seçimlerde “seçmen güvenliği”, “gerçek seçmen varlığı” açısından önemli bir “kontrol” karinesi ortadan kaldırılıyor. Adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre oluşturulan seçmen kütüklerinin tamamen şaibeli hale geleceği yeni bir durum söz konusu. Bu sistem şüphesiz tamamen devletin kontrolü altında. Nüfus müdürlüklerinden TÜİK’e kadar uzanan ve oradan Yüksek Seçim Kurulu adındaki son seçimlere şaibesi damga vurmuş bir zincir. Bir ‘el’ kütüklere karışırsa? Şimdi bir “el”, hangi aşamada bilemem, YSK’ye gönderilecek “seçmen” kayıtlarını istediği gibi biçimlendirebilir. YSK bunu yapmak zorunda değil, o elindeki listeleri yayımlayacaktır. Şimdi, bir “el” mesela 2 5 milyonluk bir hayali nüfusu seçmen diye kütüklere kaydettirebilir. Bunu bizim bilmemiz olanaksızdır. Bizim apartmanda tüm kayıtlı olanları göremediğimiz sürece, bizim apartmanda seçmen olarak kayıtlandırılmış, orada oturmayan “hayali” isimler sandıklarda oy kullanabilir. Bunu da bilemeyiz. Bunu saptamanın tek yolu, bir delinin çıkıp kendi apartmanına kaç seçmenin kayıtlı olduğunu kendi seçmen bölgesindeki tüm sandık listelerinde arayıp bulmasıdır. Yüz binlerce isim ve binlerce listeden bahsediyoruz! Eğer CHP’liler taslaktaki bu maddeyi engelleyemezlerse, hileye açık bir yapı oluşturuluyor. Ve bu kötümser kestirim gerçekleşirse, seçime katılım oranında çok yüksek bir orana ulaşılır! Bilenler bilgi aktarsın, fikir söylesin! Seçmen nüfus sayısı mı bunu engeller? Ve hilenin çok sonra veya belki de artık hiç fark edilemeyeceği bir seçim  sonucunda “Atı alan Üsküdarı” geçer! ‘Dış borç sürdürülemez artış içinde’ ODTÜ İktisat Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Dr. Oktar Türel’in bir açıklamasına yer veriyorum: “ ‘Ürettiğiniz Borç İçinde Batma Olasılığımız Ne?’ ” başlıklı yazınızda Türkiye’nin dış borç yükü (yani dış borç / GSYH oranı) değerleri 2002’de yüzde 54.8, 2017’de yüzde 52.0 olarak veriliyor. Cari fiyatlarla hesaplanmış bu büyüklükler, okurunuzda dış borç yükümüzün fazla değişmediği, hatta azaldığı izlenimini uyandırabilir. TÜİK’in internet sitesine göre 2002 yılı GSYH’si 359.4 milyar TL. Hazine’ye göre 2002 yılı sonunda dış borç 125.6 milyar $.. $/TL kuru 1.6477 olduğundan, 2002’deki dış borç yükümüz yüzde 57.6 yakınlarında idi (sizin atıfta bulunduğunuz orandan çok farklı değil). TÜİK’in yeni ulusal gelir serilerine göre Türkiye’nin reel hasılası 2016’da 2002’dekinin 2.15 katına çıktı. Öte yandan 2016’da 405.1 milyar $ tutarındaki dış borcun 2002 sabit fiyatlarıyla eşdeğeri, 303.5 milyar $ yakınlarında. Buna göre reel dış borç, 20032016 döneminde yaklaşık 2.42 kat arttı. Reel dış borcun reel ulusal gelirden daha hızlı artması nedeniyle, kesin sayılabilecek verilerin bulunduğu 2016 yılında dış borç yükü, 2002 sabit fiyatlarıyla yüzde 64.8’dir (= 0.576 x 2.42 / 2.15). Eğer TÜİK, 2016’da yaptığı revizyonlar sonrasında 2016 yılı hasılasını kabaca yüzde 15 artırmamış olsaydı, dış borç yükü yüzde 75 dolaylarında hesaplanacaktı. Açıkladığım nedenlerle, sorun sadece Türkiye dış borç yükünün “Kırılgan Beşli”ye kıyasla yüksek olması değil, buna ek olarak 2002 2016 döneminde (yakın gelecekte sürdürülmesi mümkün görünmeyen) bir artış eğilimi sergilemesidir.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle