22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 20 Şubat 2018 TASARIM: EMİNE BİLGET haber 7 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ Vedat ARAŞTIRMASI: ARIK Yüzde 30’u dönmeyi düşünüyor Cehennemi yaşıyorlar ama biz görmüyoruz Halkların Köprüsü Derneği Başkanı, Suriyeli mültecilere dair kötü bir algı ve yanlış bilgilendirmenin hâkim olduğunu rakamlarla anlattı Suriye’de 7 yıldır süren iç savaş pek çok yıkıma, ölüme, acıya neden oldu. Binlerce insan, iç savaş nedeniyle yerini yurdunu terk edip Türkiye’ye, Avrupa’ya geçmek zo runda kaldı. TBMM İnsan Hakları İn celeme Komisyonu Mülteci Hakla rı Alt Komisyonu’nun hazırladığı “Göç ve Uyum Raporu”, sa vaş nedeniyle göç edip Türkiye’ye yerleşenle rin sayısının 3 milyon DİLEK ŞEN 424 bine ulaştığını ortaya koyuyor. Son ola rak Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 540 bin 579 Suriyelinin yaşadığı İstanbul’a yeni kayıt alın mayacağını duyurdu. İstanbul Bil gi Üniversitesi’nce yapılan bir araş tırma da, savaş bitince Suriyelilerin evine dönmesini isteyenlerin hiç de az olmadığını gösterdi. Göndermek isteyenler Araştırma, “Suriyeliler evlerine gönderilmeli mi” sorusuna “Evet” yanıtı veren AKP’lilerin oranı yüzde 83.2, CHP’lilerin yüzde 92.8, HDP’lilerin yüzde 75, MHP’lilerin ise yüzde 88 olarak saptadı. Suriyelilere ilişkin yanlış algılarımızı ve ırkçılıkla nasıl mücadele edebileceğimizi sorduğumuz Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Prof. Dr. Cem Terzi, bunun en kolay yolunun “empati” olduğunu söylüyor: “Bunun için empati kurabilmek çok Cem Terzi, dernek çalışmaları sırasında mülteci çocuklarla. önemli. Bu insanların zorunda kaldıkları için vatanlarını, yerlerini yurtlarını, anılarını terk edip buraya geldiklerinin farkına varmamız lazım.” Aynı torbaya konmak Suriyelilerle ilgili yanlış bilgilendirmelere dikkat çeken Terzi, “Suriye’den gelenlerin hepsi aynı torbaya konuyor. Vatandaş olurlarsa tamamı AKP’ye oy verecekmiş gibi gösteriliyor. Hükümet, yeterince bilgilendirici değil. Muhalefet parti liderleri de nefret suçu işliyor. Toplumda öyle bir kutuplaşma var ki; tüm toplumu ilgilendiren bir sorun, aklı selim tartışılamıyor. Zannediliyor ki, Suriyelilere her ay devletten maddi yardım yapılıyor” diyerek durumun gerçekliğini şöyle anlatıyor: “Suriyelilerin yaklaşık 1 milyonu, informal sek törde çalışarak hayatlarını sürdürüyor; bu insanlar 6 yıldır maden ocaklarında, tarlalarda geçici tarım işçisi olarak çalışıyor. Düzenli bir maaşları, iş güvenceleri ve kalıcı bir oturma statüleri yok. Çocukların büyük bir kısmı okula gidemiyor. Okullaşamayan ve çalışmak zorunda kalan çok ciddi bir çocuk nüfusu var. Kadınların büyük bir kısmı dil engeli yüzünden iş hayatına katılamıyor ya da mahallede sosyal hayata katılmada zorluklar yaşıyor. Pek çok Suriyeli hijyenik durumu, altyapısı çok kötü yerlerde barınıyor. ‘Ekmek elden su gölden yaşıyorlar’ demek doğru değil.” ‘Çoğu kalmak istiyor’ Terzi, benzer göç deneyimlerinin, herhangi bir nedenle ülkesinin dışı na çıkan ve başka bir ülkede 4 yılın üzerinde yaşayan insanların ülkelerine kolay kolay dönmediğini gösterdiğini söylüyor. Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki yaşam sürelerinin 6 yılı bulduğunu hatırlatarak, “Bu insanlarla sahada yaptığımız konuşmalardan elde ettiğimiz izlenim, büyük çoğunluğunun kendi geleceklerini bu ülkede gördükleri yönünde. Suriye’deki çatışma ortamı devam ettiği için hayatlarını ve çocuklarının hayatını riske etmeyi düşünmüyorlar. Bizim dernek olarak öngörümüz, büyük bir çoğunluğunun Türkiye’de kalacakları şeklinde” diyor. Suriyelilerin, Türkiye’deki varlığının kalıcı olduğunu kabul edip sosyal uyum politikaları geliştirmek gerektiğini vurguluyor: “Biz ne zaman bu insanların kalıcı olduğunu kabul edip onlara kalıcı bir ikamet statüsü, iş imkânı sağlarsak, barınmaları için devlet destekli uygun çözümler üretirsek, çocukların hepsini okullu yaparsak, kadınların sosyal hayata ve iş yaşamına katılması için önlemler alırsak işte o zaman 3.5 milyon Suriyeliyi içselleştireceğiz. 6 senedir bu ülkede domatesi toplayan, maden ocaklarında çalışan, bütün atölyelerde emek veren, aynı havayı aynı suyu paylaştığımız, mahalleli olduğumuz insanlardan bahsediyoruz. Artık onları kabul etmemiz ve içimize almamız gerekiyor. Böylece gelecekte çıkabilecek sorunları da önlemeye başlamış olacağız. Yoksa sorunlar büyür, çözülemez hale gelir.” Uluslararası Kriz Grubu’nun raporuna göre, geçen yıl Suriyeli mültecilerle çıkan Onlara misafirperverlik yokgerginliklerde en az 35 kişi hayatını kaybetti. Misafirperverliğin yerini kaygı aldı Uluslararası Kriz Grubu (ICG), “Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler: Kentsel Gerilimleri Azaltmak” başlıklı raporunda, Suriyeli mültecilerle yaşanan toplumsal gerginliklere ve sonuçlarına yer verdi. Rapora göre, 2017 yılının ikinci yarısında, 2016’nın aynı dönemine kıyasla Suriyeli mülteciler ile bağlantılı toplumsal gerginlik ve adli olayların sayısı yaklaşık üç kat arttı. Geçen sene yükselen tansiyon nedeniyle 30 Kasım itibarıyla 181 olay meydana geldi. Bu olaylarda 24’ü Suriyeli en az 35 kişi hayatını kaybetti. Gerginlikler genellikle yerleşim birimlerinde değil, işyerlerinde yaşandı. Rapora göre, söz konusu olayların çoğuna ana akım medyada yer verilmedi. Kötü algının dışavurumu Türkiye halkının Suriyelilere yönelik olumsuz algılarının söylencelere ve yanlış kanılara dayandığı belirtilen raporda, İstanbul, İzmir ve Ankara’da yapılan görüşmelerden çıkan sonuca göre, bazı vatandaşların Suriyeli mültecilerin çalışmadan her ay düzenli olarak maaş aldıklarını ve üniversite sınavına girmeden eğitimlerine devam edebildiklerini sandığına vurgu yapıldı. Raporda ayrıca, Türkiye toplumunun Suriyeli mültecilere gösterdiği merhamet ve misafirperverliğin yerini endişe ve kaygıya bıraktığı da belirtildi. Uluslararası Kriz Grubu’nun raporuna göre, yetkililerin yaşanan ge Geçen yıl nisan ayında İzmir’in Torbalı ilçesinin Pamukyazı Mahallesi’nde çıkan bir kavganın ardından 300 kişilik bir grup, Suriyelilerin yaşadığı bölgeye girip, 40 çadırı yakmıştı. Yaklaşık 500 mülteci, mahalleyi terk etmek zorunda kaldı. Konya’da da geçen yıl şubat ayında bir Suriyeli mülteciyle, Türk vatandaşı arasında çıkan kavga, etnik savaşa dönüşmüştü. Olayların sonunda 1 Suriyeli ölmüş, 3 Suriyeli ise yaralanmıştı. Suriyelilerin tedavi gördüğü hastaneyi de basan saldırgan grup, polislerce zor zaptedilmişti. rilimlerin kimi zaman üzerini örtmesi öfkenin artmasına neden olurken, özellikle iş gücü alanında rekabet oluştuğuna dikkat çekildi. İstanbul ve İzmir’de yaşayan Suriyeli genç erkeklerin birbirlerini kollamak için gruplar halinde gezmesinin ise yerel halkta tedirginlik yarattığı belirtildi. İlk neden: İş rekabeti Raporda Suriyelilerin kayıtlı ekonomiye entegre edilmesinin çetrefilli bir konu olduğu ifade edilirken, Ocak 2016’dan beri yaklaşık 15 bin Suriyeliye çalışma izni verildiği, 750 ila 950 bin arasındaki Suriyelinin ise kayıt dışı çalıştığının tahmin edildiği ifade edildi. l Haber Merkezi Yüzde 23’ü 3 büyük şehirde Raparo göre Suriyelilerin yaklaşık yüzde 23’ü İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere üç büyük şehirde yaşıyor, gerginliklerin çoğu ise, düşük gelirli bölgelerde yaşanıyor. 40 bin civarında Suriyeli mülteciye misafirlik eden İstanbul’un Sultangazi ilçesinde rapor için yapılan görüşmelerde, Sultangazi halkı kayıtlı olmamaları ve ailesiyle yaşamamaları halinde Suriyelilere güvenmediklerini söyledi. İzmir’de yaşayan Suriyelilerin iş rekabeti yaşadığı Türkiyeli Kürtlerle gerginlik yaşadığı belirtilirken, Kürt ve Suriyeli işçiler arasında yaşanan gerginliklerde. iki tarafın da polise güvenmedikleri dile getirildi. Anketlerden taşan nefret Anketler de raporu doğruluyor. 2017 yılının ekim ayında Ekonomistler Platformu tarafından yapılan bir ankete göre, katılımcıların yüzde 78’i Suriyelilerin ülkeyi daha az güvenli bir yer haline getirdiğini söyle di. Geçen sene aralık ayında yayımlanan “Suriye Barometresi” başlıklı bir başka çalışmada ise vatandaşların yüzde 75’inin Suriyelilerle barış içinde yaşayabileceklerini düşünmedikleri ortaya konuldu. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Politikalar ve Göç Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AÜSPGAM) Müdürü ve aynı zamanda İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Koçancı, Suriyelilerle ilgili orta ve uzun vadede ortaya çıkabilecek tehditler olduğunu, en yaygın problemin ise kentsel yerleşkeler üzerinden gerçekleşeceğini belirtti. İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Bursa, Mersin, Gaziantep gibi büyük kentlerde Suriyeli mahalleleri kurulduğunu aktaran Koçancı, bazı kentlerde yaptıkları araştırma ve gözlemleri anlattı. Büyük kentlerdeki Suriyeli gettolaşmasının pek çok olumsuz etkisi olduğunu kaydeden Koçancı, şunları söyledi: Gettolaşma faktörü “Kente önceden gelen Suriyeliler, son radan gelenleri yanlarında barındırı yor ve bu bir küme oluşturuyor. Bir get tolaşma başlıyor. Gaziantep başlı başı na bir Suriyeli göçmen kenti oldu. Mer Yabancı sin, İstanbul ve Ankara’da düşmanlığı Suriyeli mahalleler oluş artabilir tuğunu biliyoruz. Pek çok büyük kentte var. Bunun uzun ve kısa vadede olumsuz etkileri bizi biraz endişelendiriyor. Bu gettolaşmada tek tip insan, aynı etnik kimlik, aynı köken dil aynı üzerinden birleşiyorlar. Eğer bu insanlar burada kalmaya devam ederse, Suriye’de yaşadıkları kültürü burada devam ettirmeye çalışacaklar. Kendi dillerini konuşmaya devam edecekler. Kendi eği K oçancı, “Şu anda Suriyelilerin yaşam maliyeti Türkler tarafından karşılanıyor. Uluslararası fonlar var ama az miktarda. Türkler insani destek sunuyor Suriyelilere” dedi. Bazı merkezlerin medyayı kullanarak yabancı düşmanlığı yaratmaya çalıştıklarını da vurgulayan Koçancı, “Suriyelilerin bir mağduriyeti var tabii ama uzun vadede Türkiye’de kalmaları belli bir yük getirecek. Sınırlı sayıda iş var, ekmek var. Bu pastaya ortak olmaları durumu ortaya çıkacak. Halen önemli yazarlar da bu yabancı düşmanlığından söz ediyor. Şunu unutmamak gerekiyor, bu insanların mağduriyeti var ve bu onların suçu değil” dedi. tim kurumları nı oluşturmak noktasında karşımıza çıkacaklar. İş ha yatında sıkıntılar yaşanacak. Ayrıca ai le ilişkileri önemli bir problem, özellikle kadınla ilgili görüşleri. Mesela çokeşlilik onların toplumunda sıradan kabul edile bilir bir şey ama Türkiye Cumhuriyeti ka nunlarında bu mümkün değil.” Yrd. Doç. Dr. Koçancı, birçok kentte kaçak olarak Suriyeli gecekondularının yapılmaya başlandığını da belirterek, bu gettolarda Suriye’deki kuralların görül mesi halinde entegrasyonun zorlaşaca ğını ifade etti. Geri dönüş neden zor? Türkiye’nin politikasının ilk günden itibaren geri dönüş üzerine olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Koçancı, “Ancak bu insanlar Türkiye’ye alışıyor, çünkü uzun zamandır Türkiye’deler. Burada iş kurmaya, para kazanmaya ve sosyal ilişkiler kurmaya başladılar. Yapılan evlilikler var. Ve bu evliliklerden doğan çocuklar var. Bunların hepsi aslında Türkiye’ye tutunmayı artırıcı unsurlar” dedi. Suriyelilerin ülkelerine dönmelerinde savaş sonunda Suriye’de ortaya çıkacak yapının da etkili olacağını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Koçancı, şu ifadeleri kullandı: “Tamamıyla bilinmez bir durum var ortada. Böyle bir durumda Suriyeliler mümkün olduğu kadar Türkiye’de adaptasyonlarını artırmaya çalışacaklar. Bu da geri dönüşü olumsuz etkileyecek. Şu an herkes yeni bir hayat kuruyor Türkiye’de. Birkaç zaman sonra bunları ardına bakmadan bırakıp gitmesi ne kadar mümkün olacak, tartışmalı bir durum. Bu nedenle tamamı geri dönecektir denilemez. Yapılan saha çalışmaları da geri dönme oranının yüzde 30‘larda olacağı yönünde” diye konuştu. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle