19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 17 Kasım 2018 6 dizi SURİYE’DE HANGİ ülke hangi örgütü destekliyor? Vekiller savaşının eli kanlı aktörleri 3 Ortaya çıkış nedenleri birbirinden farklı olan çok sayıda İslamcı örgüt cirit atıyor Ortadoğu’da. Bunların bazıları bulundukları ülkelerde yasal olarak faaliyet yürütüyor. Bu bölümde adını sık sık duyduğumuz örgütleri bir kez daha anımsatıp, hangi ülke ya da ülkeler tarafından desteklendiğini görelim: EL KAİDE: Küresel cihadın başlatıcısı Ebu Kemal Ebu Kemal Ebu Kemal Suriye genel durum haritası TSK destekli muhalifler Nusra bağlantılı örgütler ve muhalifler Panİslamcılık ya da halifeliğin yeniden canlandırılması temeline dayanan düşüncelerin yaşama geçirilmesi konusunda bugüne değin en başarılı olmuş örgüt kuşkusuz El Kaide’dir. Örgütün kurucusu Usame bin Ladin, zengin bir Suudi ailesine mensup, sonradan radikalleşmiş bir figürdü. El Kaide’nin 1988’de Afganistan’da kurulduğu, ülkedeki Sovyetler Birliği askerlerine karşı savaşan İslamcı grupları birleştirdiği biliniyor. Kuruluşundan on yıla yakın bir süre sonra tüm dünyayı sarsan eylemlere imza atan örgüt, 1998’de Kenya ve Tanzanya’daki ABD büyükelçiliklerine saldırılar gerçekleştirmiş, 2000 yılında Aden Körfezi’nde bir Amerikan destroyerini havaya uçurmuştu. Kuşkusuz eylemlerinin en büyüğü 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de gerçekleştirdiği eylemdi, ki bu eylemi ABD “küresel teröre karşı savaş” adı altında daha da saldırgan politikalar geliştirmenin bahanesi yapmıştır. Mayıs 2011’de ABD Özel Kuvvetleri, Pakistan’ın Abbottabad kentindeki bir evde saklanan Usame bin Ladin’i öldürünce, örgütün liderliğini bin Ladin’in en yakın arkadaşı Ayman elZawahiri üstlendi. Hâlâ da lider odur. Farklı El Kaide’ler var Bu cümle tuhaf gelebilir ama tek bir El Kaide yok. Örneğin 2004 yılında Irak’ta yaygınlık kazanan El Kaide, “merkez” ile resmi bağları korurken, birçok yönden Usame Bin Ladin’in fikirlerine ters düştüğü için bağımsız bir politika izledi. Benzeri bir gelişme Mağrip El Kaidesi ile Afrika El Kaidesi’nde de görüldü. Yazmaya sayfalar yetmez bu örgütü. Bu kadar bir anımsatmayla yetineyim. Kim destekliyor? Kurulduğunda aslında Suudi Arabistan’ın da destek verdiği iddiaları vardı. Bununda herhalde Bin Ladin’in Suudi olmasıyla bir ilgisi var. Herkesin üzerinde hemfikir olunan konu Katar’ın El Kaide’ye resmi ya da gayriresmi olarak destek verdiği. Birçok Katarlı El Kaide’yi finanse etmekle suçlanıyor. Katar vatandaşı ve İsviçre merkezli sivil toplum örgütü (NGO) Alkarama’nın kurucusu Abd ElRahman el Nuaimi adlı aktivist için de El Kaide desteçisidir diyen var. En ciddi iddia ise Katar’ın El Kaide’yi kuruluşu Jabhat alNusra aracılığıyla finanse ettiği iddiası. Bu Körfez ülkesinin 2013’ten bu yana El Nusra’yı finanse ettiği kaydediliyor. HİZBULLAH: Esad’ı destekleyen örgüt 1982 yılında, iç savaş sırasında Şeyh Seyid’in Muhammed Hüseyin Fadlallah’ı tarafından kuruldu. Hizbullah günümüzde kendisini Lübnan’ın savunma sisteminin bir parçası olarak tanımlıyor. Suriye krizinin başlamasıyla birlikte Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yanında yer alıyor. Hizbullah, İslami devrimi ihraç etme fikirleriyle bağlantılı bir örgüt olarak değerlendirildi. Örgütün liderliğini ElSeyyid Hasan Nasrallah yapıyor. Kim destekliyor? Hizbullah’ın en büyük destekçisi İran. İran bu desteği reddetmiyor. EL NUSRA: Kilit aktör El Nusra Cephesi, yeni adıyla Şam Halkını Destekleme Cephesi, Suriye’deki cihatçı örgütler arasında en önemli aktörlerden biri durumunda. Suriye’de Eylül 2011’de faaliyete geçse de Irak El Kaidesi adıyla Irak’ta 2003’de kuruldu. El Nusra’nın da uzun vadeli temel hedefi Hilafet’i yeniden kurmak. Yerel topluluklarla bütünleşmek, onların lehine olacak çalışmalar yapmak örgütün stratejisini oluşturuyor. Liderliğini Ebu Muhammed elJulani’nin yaptığı örgütün istihbaratının çok güçlü olduğu biliniyor. Örgütün kuruluş yıllarında 5 bine yakın savaşçısı vardı. Destekçi sayısı da hükümet birimleri ile askeri üslere düzenlediği saldırılardan sonra hızla arttı. Kim destekliyor? Uluslararası Terörle Mücadele Konsorsiyumu’na (CATF) göre örgütü Katar destekliyor. Konuyla ilgili açıklamalara göre Katar, örgütün kaçırdığı Katar vatandaşlarına fidye ödeme kılıfı altında parasal destek sağlıyor. Müslüman Kardeşler 1920’lerin sonlarında grubun kuruluşu, örgütün ideolojik temelini atan, ana hedefi de Mısır’da bir İslam devletinin kurulması olan Hasan elBanna ile bağlantılı. Diğer birçok cihatçıdan farklı olarak MK, Batı’yı bir savaş alanı olarak görmüyor. Kuruluşunda, İslam’da farklı hukuk anlayışlarını temsil eden dini medrese ElEzher’in önde gelen üyeleri de vardır. Zaman zaman yasadışı zaman yarı yasal olarak faaliyetini sürdüren MK, Hüsnü Mübarek rejiminin yıkılmasından sonra, üyesi Muhammed Mursi’yi cumhurbaşkanı seçtirmeyi başardı. Ancak Mursi, ordu tarafından devrilince hareket yeniden sessizliğe gömüldü, yöneticileri tutuklandı. Kim destekliyor? Tuhaf gelecek, Müslüman Kardeşler destekli Muhammed Mursi’yi devirdiği için Mısır’a para yağdıran Suudi Arabistan aslında bu örgütün en büyük destekçisi oldu bir zamanlar. Günümüzde ise bu örgütü Katar ve Türkiye açıkça destekliyor. Hamas: Hedef tek devlet Hamas, (Harakat elMuqawamah elİslamiyye İslami Direniş Hareketi) 15 Aralık 1987’de Filistin’deki Müslüman Kardeşler’in bir kolu olarak kuruldu. 2007 yılında Gazze Şeridi’nde seçimlerle iktidara geldi. Halen bölgeyi Hamas yönetiyor. İlk İntifada’da öne çıkan örgüt ilk kuruluş yıllarında silahlı eyleler gerçekleştiriyordu. Şimdi bu saldırıları Hamas’ın askeri kolu olan İzzeddin El Kassam Tugayları sürdürüyor. Hamas’ın da kurucuları Müslüman Kardeşler sempatizanları. Hareketin ilk lideri, tekerlekli sandalyesindeki fotoğraflarıyla bildiğimiz Şeyh Ahmed İsmail Yassin idi. Ocak 2006’da bir seçim daha kazanan örgüt uluslararası yükümlülükleri kabul etmediği için resmi olarak kabul edilmiyor. Kim destekliyor? ABD Dışişleri Bakanlığı’na göre örgüt yurtdışında yaşayan Filistinliler, İran ve Arap ülkelerinden gelen yardımlarla finanse ediliyor. Türkiye de örgütün destekçilerinden. IŞİD: Tevhid ve Cihat’Tan İslam Devleti’ne Sadece ele geçirdiği bölgelerdeki inanılmaz vahşetiyle değil, El Kaide’nin bile asla yakalayamadığı popülaritesi ile tüm dünyanın adını duyduğu Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) 2000 yılında Ürdünlü Ebu Musab el Zerkavi tarafından temelleri atılmış bir örgüt. Dünyanın hemen hemen her ülkesinden cihatçılar için adeta bir çekim merkezi olan, şimdiki adını almadan önce tam beş kez isim değiştiren IŞİD, Tevhid ve Cihad adıyla kuruluşundan 16 yıl sonra, 2014 yılında halifelik ilan etti. IŞİD’e gelinceye kadar kendisini halife ilan eden kimi cihatçılar da olmuştu, Taliban lideri Molla Ömer gibi. Ancak çeşitli ülkelerden aldığı destekle, uzun bir süre geniş bir bölgede hâkimiyet kuran IŞİD, neredeyse “devletleşmiş” bir yapı olarak diğer Kim destekliyor? Herkesin karşı olduğunu söylediği IŞİD’i, duruma göre hemen hemen bölgedeki her ülke destekliyor. Bunlar arasında adı en çok geçen ülke Suudi Arabistan. halifelik iddiasındaki örgütlerden ciddi olarak ayrılmakta. Bir ara Libya’da denetimideki toprakları “devlet” olarak ilan da etmişti. Örgütün gelişmesi, büyümesi ABD askerlerinin 2011’de Irak’tan çekilmesiyle mümkün olmuştur. ABD’nin Irak’a müdahalesiyle Saddam Hüseyin’i devirmesinden sonra ülkedeki İslamcı örgütleri büyüten önemli bir gelişme oldu. Bu ABD’nin en büyük yanlışlarından biri olarak değerlendiriliyor. Söz verdiği gibi ülkede demokrasiyi inşa edemeyen ABD, Şii çoğunluğun etkili olduğu başlangıç sürecinde Sünnilerin marijinalleşmesine yol açan politikalar izledi. Şii Nuri el Maliki başkanlığındaki ABD destekli Birlik Hükümeti kurması bunlardan biri. Irak’tan tüm güçlerini çekmeye hazırlandığı sırada, önde ge len Sünni politikacı Tarık Haşimi “terörizm” suçlamasıyla tutuklandığında parlamentodaki Sünni blok hükümeti de meclisi boykot etti. “Arap Baharı” rüzgârlarının esmeye başladığı dönemde, 2013 Nisan’ında Sünni bölgelerle Bağdat’ta büyük protesto gösterileri gerçekleşti. Kerkük yakınlarındaki Havice’de yönetim karşıtı Sünnilerin protestosuna hükümet güçlerince yapılan müdahale 50 kişinin ölümüne yol açtı. Ülke bu tarihten başlayarak büyük bir mezhep savaşının içine girmiş oldu. İleride tam anlamıyla gündemi işgal edecek olan IŞİD’in Sünnilerin hoşnutsuzluğunu değerlendirerek ülkede güç kazanmasının en önemli nedenlerinden biri de budur. BİTTİ Herkesin Mahzuni’si kendine güzel Topluma mal olmuş isimlerin ölüm yıldönümlerinde yazı yazmak acı ve hüzün verir insana. Hele de ya kından tanıdığınız, dost olduğunuz biriy se. Yüreğinizde sevdiğiniz bir insanın ölü müyle boşalan yer çorak kalmıştır. Yeni dostlar girse de hayatınıza, o çorak yer yi ne de abad olmaz. O nedenle sevdikleri mizi doğum günlerinde anmak daha an lamlı sanki. Bugün 17 Kasım ve Mahzuni Şerif’in doğum günü. Son albümlerinden birinde seslendirdi ği “Bir yandan” adlı eserinde şöyle der us ta ozan: “Hak yolunda serseriyim Ne ölüyüm ne diriyim Mahzuni derler biriyim Duy bir yandan şaş bir yandan” Mahzuni Şerif’i yitireli 16 yıl oldu. Nü fus kayıtlarına göre ölü, ama eserleri ve bu eserlerin toplum üzerindeki etkisiyle ilk günkü gibi dipdiri. Her sanatçının toplum sal koşullara göre hit olduğu bir dönem vardır. Son yıllarda pek moda olan nostal ji albümlerini dinleyince farkına daha çok varıyor insan. “Aaa bi zamanlar böyle bir sanatçı vardı, ne çok sevilirdi” diye eski günleri yâd ederiz. Yeni nesiller o sanatçı ları ancak bu nostalji albümleri ya da tele vizyondaki nostalji programları sayesinde öğrenir, tanır. Mahzuni dışında, adını kitle lere ilk duyurduğu günden başlayarak hat ta ölümünden sonra bile adı ve eserleri ya şayan kaç sanatçı sayabiliriz ki?.. Kendi dalında hiçbir ozana, hiçbir sanatçıya na sip olmayacak bir sevgi halesi yarattı top lumda. Kaç kuşak onun eserleriyle büyü dü, kaç kuşak onun adıyla yaşadı ve yaşı yor? Kaç sanatçı onun eserleriyle şöhret basamaklarını beşer onar tırmandı? Toplumun hangi kesiminden seve ni yoktur ki Mahzuni’nin. Köylü de sev di onu kentli de... Mekteplisi de meftun ol du ona ve eserlerine, mektep yüzü görme mişi de... Herkesin bir MahEzubnui’Ksei vmaardl ı kendi nMeaghözuren.i’Ösiğ, rgeunrcbientinçEibnMuinaKhMezamuhnazi’lusni,i’ksöi,ymlünaühn pus damındakinin Mahzuni’si, sevda çe kenin Mahzuni’si, Alevinin Mahzuni’si, Sünninin Mahzuni’si, devlet kapısında hor lananın Mahzuni’si, doktorun yüz çevirdiği hastanın Mahzuni’si, siyasetçinin dört yıl da bir hatırladığı seçmenin Mahzuni’si aynı kişiydi. Boyu ufak tefek, yüreği kocaman o Mahzuni, sahneye çıktığı zaman gök gür lerdi adeta. O gök gürültüsünü andıran alkış tufa nı arasında hançerelerini yırtarcasına ba ğırırdı gençler, “Yiğitler yiğitler bizim yiğit ler” diye. Yanı başından bir başkası haykı rır “İnce ince bir kar yağar”, arkadan başka bir ses duyulur hemen “Dumanlı dumanlı oy bizim eller”, yanındaki itiraz eder, “Erim erim eriyesin’i söylesin gardaş”, öndeki onu susturur “Mevlam gül diyerek’i önce okusun hele” diye. Herkesin gönlünü yap maya kalksa Mahzuni’nin konserleri 7 gün 7 gece sürerdi. Mahzuni’nin çıktığı yıllar Türkiye’nin dö nüşüm yıllarıydı. Köyden kente göçün yo ğunlaştığı, kentlerin çeperlerinde yoksul mahallerinin kurulduğu, öğrenci hareketle rinin siyasal gündemi belirlediği, ağalık ve patronluk düzenine başkaldırının başladı ğı, işsizler ordusunun Almanya’nın yolunu tuttuğu, üç haneli enflasyonun cendere sinde sıkışan alttakilerin çarpık düzeni sor guladığı, dinin toplumu uyuşturmaya yeni yeni başladığı yıllarda çıkageldi Mahzuni. Hem de ne geliş, gümbür gümbür... Türkiye’yi bir uçtan bir uca dolaştı sazıy la. Konser verdiği her ilde mitinge gider gi bi aktı kent yoksulları konser salonlarına. Yurtdışında spor salonlarına sığmadı gur betçiler. Büyük kentlerde işçiler, öğrenci lerin omuzlarında çıktı sahneye. Kâh “Öl dürecek zam fakiri” dedi, kâh “Ey Arapça okuyanlar, Allah Türkçe bilmiyor mu” di ye sordu. “Katil Amerika” diye gürledi ba zen. “Ah ne olur bizim köyde herkesi okur göreydim” diye iç geçirdi kimi zaman da. “Nem kaldı” diyerek dost hançerinin bağ rına saplanışına içerlendi. Sesi içli, sözü güçlüydü Mahzuni’nin. Sivri dilliydi de. Ra hatsız etti, hatta korkuttu egemenleri, güç odaklarını. Davalar, soruşturmalar, yasaklar, san sürler ve mahpusluklarla sınandı. Geçti bütün sınavlardan yüzünün akıyla. O ege menlerin sofralarını şenlendirdiği, devle tin çifte maaşlarla, kadrolarla ödüllendirdi ği bir ozan olmayı değil, halkın sesi, ava zı olmayı yeğledi. Devletin değil ama hal kın ödüllendirdiği bir ozan olarak yaşadı ve göçtü bu handan. Halkın ödülü devletin ödülünden daha görkemli ve kalıcıydı. Adı nı ölümsüz kıldı sevenleri. Yüz binler uğur ladı son yolculuğunda. Gelecek nesiller yine onu dinleyecek eminim. Ama onlar adına üzüntüm böy le bir ustayı tanıyamadan sadece eser leriyle bilecek olmaları. Ne mutlu bize ki, Mahzuni’nin yaşadığı döneme denk gel dik, sofrasında bulunduk, konserlerini iz ledik. Onu Hacıbektaş’ta sonsuzluğa uğurlar ken Anadolu’nun kim bilir hangi elinden gelmiş iki yaşlı amca, kendi aralarında ko nuşuyorlardı. Daha yaşlı olanı “Ölüm sa na yakışmadı be Mahzuni. Biz sensiz şimdi neylerik?” derken diğeri gözyaşlarını siler ken şöyle cevap verdi arkadaşına: “Ya hiç doğmamış olsaydı nederdik.” İyi ki doğdun, iyi ki bizim Mahzuni’miz oldun. Sen çok yaşa Mahzuni Baba! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle