19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 17 Kasım 2018 20 kültür TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Başrol kadınların Bu hafta kadınların hikâyelerini anlatan iki film öne çıkıyor Modern bir Chicago hikâyesi 1990’lı yıllardan itibaren çektiği çok sayıdaki kısa filmleri ve özellikle “Açlık” (2008), “Utanç” (2011),“12 Yıllık Esaret” (2013) gibi ses getiren uzun metrajlarıyla ünlenen, 1969 Londra doğumlu, önemli siyahi yönetmen (ayrıca yazar, yapımcı, kameraman ve oyuncu) Steve McQueen’in 1983’ün tutmuş bir TV dizisinden yola çıkıp senaryosunu “12 Yıllık Esaret”te de işbirliği yaptığı Garret Dillahunt’la birlikte yazarak Chicago’da çektiği “WidowsDul Kadınlar”, 1980’lerde, soygun sonrası polisin kovaladığı, yasadışı kocalarının (Liam Neeson, Manuel GarciaRulfo, Jon Bernthal, Coburn Goss) ölmesiyle bir başlarına ortada kalan 4 kadının (Viola Davis, Michelle Rodriguez, Elizabeth Debicki, Carrie Coon) zoraki dayanışmasını eksen alan, 129 dakikalık, göz alıcı ve sürükleyici bir suç filmi. Chicago’nun kaymağını yiyen beyaz politikacı Mulligan ailesinin, görmüş geçirmiş, yaşlı babasıyla (Robert Duvall) ayrı görüşlerdeki 18. bölge belediye başkanı adayı oğlu Jack (Colin Farrell), rakip başkan adayı, siyahi gangster Jamal Manning’le amansız bir politik çekişme halinde. Öte yandan kendini öldü zannettirip, arkadaşlarının da kaçarken patlamada ölmelerine sebep olan, Manning’in milyonlarını da iç eden, Harry’nin (L. Neeson hayatının en ‘alçak’ rolünde) manitası Veronica’dan (V. Davis) seçim kam panyasında kullanacağı paralarını geri istiyor tehditkâr Manning ve gözü kara çetesi. Sonuçta maskeli 4 kadının Mulliganlar’ın evine baskın yapıp (bize 1725 Aralık sürecini anımsatan) ‘bir oda dolusu para’nın gözümüze sokulduğu o tahsilat sahnesiyle aklımızda kalan “Dul Kadınlar”, sürprizlere gebe gelişmelerle süren, dramdan romansa, gerilimheyecanaksiyon hikâyesinden dört dörtlük bir suç filmine gidip gelen, tempolu yapısı, kanlı canlı karakterler sunan kalabalık oyuncu kadrosunun performansları ve Hans Zimmer müzikleriyle azalmayan bir ilgiyle izlenip 2 saatte tüketiliyor. Özetle, pek yönetmenin en iyi işlerinden biri sayılmasa da bu İngilizAmerikan yapımı “Dul Kadınlar”, meraklısınca kaçırılmayacak türden bir Steve McQueen seyirliği... Siyahi Prenses’in belgeseli Son haftalarda seyrettiğimiz müzisyen biyografileri kervanına bir zamanlar siyahi toplumun prensesi sayılan şarkıcı Whitney Houston’un trajik hayatını, parlak kariyerini ele alan “Whitney” belgeseli de katılıyor. Bugün gösterime giren “Whitney”, Oscar’lı yönetmen Kevin Macdonald’ın imzasını taşıyor. Yönetmenin, Whitney’in annesi, kocası, halası, kardeşleri gibi en yakınlarıyla yaptığı görüşmelere, birinci ağızdan anlatılanlara, kimi siyahbeyaz haber ve arşiv görüntülerine, klip çekimlerine dayanarak yaptığı ve Edinburgh’da en iyi belgesel seçilen film, şarkıcının trajik sonuçlanan yaşamını duygu sömürüsü yapmadan, gerçekçi bir yaklaşımla etkileyici bir belgesele dönüştürmenin üstesinden geliyor. İlk kez 1983’te 19 yaşında güzel bir modelken ekrana çıkmış Whitney, 30 yıl süresince döneminin albümleri en çok satan en büyük kadın vokallerinden biri olarak başarının, ünün, paranın, popülerliğin doruğunda yaşadıktan ve Kevin Costner’le oynadığı “The Bodyguard”la sinemayı da denedikten sonra, daha 48’indeyken sabah banyosunda ölmüştü 2012’de. Aileden şarkıcı Whitney’e mesleği konusunda tüm bildiklerini öğreten annesi Cissy, Aretha Franklin’in vokalistiydi. Rüşvetçi, kirli bir politikacı olan babasının belediye başkanı olduğu, New York’un bir kenar mahallesinde (Newark) büyüyen, hala kızı Dione Worwick’in de döneminin ünlü bir şarkıcısı olduğu Whitney, ‘boynuz kulağı geçer’ deyişi’ne de cuk oturan bir örnekti. Ayrıca lezbiyen kuzini, şarkıcı Dee Dee Worwick tarafından genç yaşta tecavüze uğradığının da açıklandığı, korumalığını üstlenen 2 bitirim kardeşinden de ot içiciliğine özendiği, sonrasındaysa bunun kokain bağımlılığına dönüştüğü, karısının ünü altında ezilen şarkıcı koca Bob Brown’ın aşırı kıskançlığı gibi mahrem özel hayat bilgilerini de içeren film, Whitney’in uyuşturucu tutsaklığının nasıl bulvar gazetelerinin malzemesi haline geldiğine de değiniyor. Nekropsi bu akşam Babylon’da İstanbul progresif sahnesinin kült ismi Nekropsi, uzun bir aradan sonra 17 Kasım Cumartesi akşamı yeniden Babylon’un konuğu oluyor. Cem Ömeroğlu (gitar/ses), Gökhan Goralı (gitar/ses), Cevdet Erek (davullar/ses) ve Kerem Tüzün’den (bas gitar/ses) oluşan kadrosuyla Nekropsi, geçen aylarda paylaştıkları yeni şarkılarının yanı sıra uzun zamandır çalmadıkları parçalar ve grubun solo projelerinden kesitler ile sahnede olacak. Biletler, Mobilet iOS ve Android uygulamaları ile mobilet.com üzerinden ve Babylon Gişe’den satın alınabilir. l Kültür Servisi Karayel’den Darüşşafaka’ya destek Ülkemizi yurt dışında da başarıyla temsil eden dünyaca ünlü piyano virtüözü Şevki Karayel, 21 Kasım Çarşamba akşamı saat 20:00’de Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda resital verecek. Sanatçı, konserde klasik müziğin efsane isimlerinden Bach, Beethoven, Liszt ve Fazıl Say’ın eserlerini yorumlayacak. Bağış konserinden elde edilecek tüm gelir, Darüşşafaka Sanat Merkezi’nde ihtiyaç duyulan enstrümanların alınması için kullanılacak. Konserin biletleri https://www.darussafaka.org/bagis/genelbagislar/ sevkikarayelkonseri adresinden temin edilebilir.. l Kültür Servisi [email protected] Serdar Ateşer “İş İşten Geçer Geçmez Ordayım” (Kalan Müzik) Piyasa denen çılgın kalabalığın içinde ve bin ışık yılı uzağında kalma pozisyonunu koruyan bir Zümrüdüanka Serdar Ateşer. Çeyrek asrın küllerinden yarattığı albümü “İş İşten Geçer Geçmez Ordayım” ile müzikten umudunu kesmiş içe kapanık insanlara yeniden nefes veriyor. Kapağında albümü kimlere adadığını çetrefilli bir cümleyle anlatıyor Serdar, ben kısaca çevireyim: onu 20 yıl bekleyenlere. Bazı bestelerin geçmişi ta “Avdet Seyri” öncesine dayanıyor, bir kısmı da nereden baksan 10 15 yıllık. Başta enstrümantal olarak bestelenip sonra Edip Cansever, Murathan Mungan, Meltem Ahıska dizeleriyle buluşturulanlar var araların da. İki şarkının sözleri de kendine ait. Serdar’ın büyük isimlere yaptığı önemli prodüksiyonların tüm deneyiminin bu albüme yansıdığı açıkça gözlemleniyor. Önce yapımcı ve besteci kimliği, ardından da sırasıyla çalgıcı, söz yazarı ve şarkıcı kimliği yer alıyor bu albümde. Ancak hangi yönünü ortaya çıkarsa çıksın, her an yaratıcılığı hissediliyor. Klavyeci Mesut Uçar, davulcu Cem Aksel ve Hakan Kurşun’un katkıları da azımsanmayacak ölçüde. Şimdi iki sözü var bu uzaklardaki yakınımızın: birincisi bu albümün plak ve kaset baskısı, ikincisi ise sıradaki albümün 20 yıl bekletmeyeceği... Kemal Başar “Kemal’in Şarkıları – Tam Zamanlı Aşk” (Kalan Müzik) Müzik, Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Kemal Başar’ın az bilinen yönlerinden biri olmasına karşın, bu tutkunun kaynağı hayli eskiler dayanıyor. Kariyeri boyunca (Murtaza, Kafkas Tebeşir Dairesi, Godot Geldi, 72. Koğuş gibi) oyunları sahneye koyan Başar, aslında 1980 yılından beri de beste yapıyor. Başar’ın yıllarca biriktirdiği bu besteler şimdi ilk kez düzenlenip yorumlandı ve bir albümde derlendi; “Kemal’in Şarkıları” adıyla. Hayatının olgunluk dönemini yaşayan 55 yaşındaki sanatçının duygularını damıtarak bir koza gibi ördüğü ilk albüm “Kemal’in Şarkıları”. Düzenlemeleri Nejat Dimili ve Nurkan Renda tarafından gerçekleştirilen 10 parçada vokalleri Onur Güney Kumaş ve Melike Çetin üstlenmiş. İyi bir orkestra eşliğinde kaydedilen, yumuşak MFÖ ile romantik Teoman arasında tınlayan poprock şarkılara genel olarak aşk ve yaşama sevinci duygusu hâkim. Çıkışı göremediği anlarda bile umudu hayal eden, karamsarlığa kapılmadan yana döne aşka ve sevgiye sarılan cömert adamın şarkıları, çırpınan ruhlara yol gösteriyor her satırında. Belki de bu formül, Başar’ın her hayalini gerçekleştirmesinin sırrı. “Kemal’in Şarkıları” bir işe başlamak ve başarmak konusunda hiçbir zaman geç kalınmadığının kanıtı. spor Obradovic: Biz kocaman aileyiz Fenerbahçe koçu, Olympiakos maçı öncesi baba olan Vesely’ye izin verirken açıklamalarıyla da takdir topladı Fenerbahçe’nin basketbol koçu Zeljko Obradovic, 4 yıldır ülkemizde. SarıLacivertliler bu hocayla çok büyük başarılara imza attı. Halen de atmaya devam ediyor. O, oyuncularına inanıhilmi yor, oyuncuları da ona. Bunun adına batürkay ba ve oğulları diyebiliriz. Sırp koç sayesinde Fenerbahçe’yi dünya tanıdı. Fenerbahçe’ye ünlü yıldızlar geliyor, bunun nedeni takımın başında Obradovic gibi mükemmel bir kariyerin olması. Obradovic’le çalışmak elbette büyük avantaj. Kulübün müzesi 4 yıl içinde kupalarla dolup taştı. F.Bahçe’nin almadığı kupa yok. Bu yıl hedefte her zaman olduğu gibi yine İspanya’nın VitoryaCasteis kentinde yapılacak olan FinalFour’da en büyük kupayı kaldırmak var. ‘Maçın önüne geçen durum’ SarıLacivertliler THY Euroleague’de şu ana kadar 7 maç yaptılar, 6’sını kazandılar. Deplasmanda peş peşe kazanılan Baskonia ve Olympiakos maçlarının son dakikaları nefes kesti. Olympiakos’a karşı Fenerbahçe, Vesely’siz oynadı. Çek basketbolcunun bu deplasmana gitmeden önce çocuğu dünyaya gelmişti. Vesely, bu mücadelede oynamak için çok ısrar etti, fakat Obradovic kendisine, “Bazı özel durumlar vardır, maçın önüne geçer. Tıpkı şu an senin yaşadığın gibi. Bir çocuğun dünyaya geldi, bu güzel günün keyfini yaşa. Biz kocaman bir aileyiz” ifadeleriyle basketbolun her şey olmadığını, sporun içinde ailenin daha önemli bir yeri bulunduğuna dikkat çekti. İşte Obradovic farkı. Kaç kişi böyle düşünür acaba? Vesely’ye armağan ettiler Maçın ardından oyuncular sosyal medya aracılığı ile galibiyeti oğlu olduğu için İstanbul’da kalan Vesely’e armağan etti. Vesely de sosyal medya hesabından, “Harika takım, harika mücadele” diye yazdı. ‘Çok uzun bir yol var’ Başantrenör Zeljko Obradovic, Olympiakos karşısında elde edilen 7372’lik galibiyetin ardından açıklamalarda bulundu. Sırp hoca, “Oyuncularım maçı kazanmak için ellerinden gelen isteği gösterdiler. Bizim için çok önemli bir galibiyet ama daha önümüzde çok uzun bir yol var” dedi. Kaleci Volkan’dan görüntülü mesaj l Fenerbahçe Sportif Direktörü Damien Comolli, FB TV’de Volkan Demirel’in kadro dışı bırakılmasıyla ilgili yöneltilen soruya “Volkan hakkında fazla söylenecek bir şey yok” demişti. Comolli’nin bu açıklamasının ardından Volkan Demirel, sosyal medya hesabından Fenerbahçe Dereağzı Tesisleri’nden bireysel olarak antrenman yaptığı görüntüleri paylaştı ve “Çalışmaya devam” yazdı. Fenerbahçe U21 takımı, Ümraniyespor ile oynadığı hazırlık maçını 50 kazandı. Teknik direktör Erwin Koeman, bu karşılaşmayı tribünden takip edip futbolcular hakkında not tuttu. Koeman’ın, güzel futbolunu 2 golle süsleyen Barış Alıcı’nın yanı sıra Mahsun Çapkan ve Yiğithan Güveli’nin performansını çok beğendiği kaydedildi. Efes evinde coştu LacivertBeyazlılar, Panathinaikos’u 7862’yle geçti ANADOLU EFES: 78 PANATHINAIKOS: 62 SALON: Sinan Erdem HAKEMLER: Sasa Pukl, Tomislav Hordov, Jurgis Laurinavicius ANADOLU EFES: Beaubois 19, Doğuş, Metecan, Motum 3, Moerman 17, Buğrahan, Pleiss 4, Micic 11, Anderson, Dunston 14, Simon 10 PANATHINAIKOS: Thomas 11, Langford, Lasme 4, Papapetrou 9, Pappas 3, Gist 10, Vougioukas, Lekavicius, Lojeski 6, Calathes 11, Antetokounmpo 8, Mitoglou 1. PERİYOT: 1911, İLK YARI: 4428, 3. PERİYOT: 6046 THY Euroleague’in 7. haftasında Anadolu Efes, hem hücumda hem de savunmada baştan sona çok iyi oynadığı mücadelede Panathinaikos’u 7862 devirerek 7. maçında 5. galibiyetini aldı. LacivertBeyazlılarda 14 sayı 2 blokla oynayan Bryant Dunston maçın adamı seçilirken, tribünleri dolduran yaklaşık 8 bin basketbolsever müsabakanın son anlarında hep birlikte İzmir Marşı’nı söyledi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle