25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 25 Nisan 2017 14 ÖzAgecanr Nereye götürür? İktidar gücünü ellerinde bulunduranlar, “yaşanan olayların Türkiye’yi (ve kendilerini) götüreceği durumun” ne kadar farkındalar? Erdoğan ve AKP yönetimi, “İktidarda kalmak için her şey yapılır” uygulamasındalar mı? Hukukun çiğnenmesi, haksız rekabet ortamının planlı bir biçimde yürütülmesi toplumu ve ülkeyi nereye götürecek? Kutuplaşmayı sistemli bir biçimde derinleştirmek toplumun (ve ülkenin) bölünmesi sonucunu doğurur. Eşitsizlik ve antidemokratik ortam içinde, baskıyla yürütülen halkoylamasından, “toplum yararına bir sonuç” beklenebilir mi? BOP’un tam ortasına küresel güçler tarafından mıhlanan Türkiye’nin, içerde de iktidar güçleri tarafından karpuz gibi bölünmesi acaba kimin işine yarıyor? Kısa vadede, zafer kazandığını sanan taraf, “aslında Türkiye’ye kurulmakta olan kumpasın bir parçası” haline gelmiyor mu? Aynen, FETÖ’nün 15 Temmuz kumpasında düştüğü yanlış gibi. FETÖ kumpasına karşı haklı olarak yürütülen operasyonlar, içerdeki “evethayır” bölünmesini ve hukuk dışılığı derinleştirerek sürüyorsa sonuç yine FETÖ’nün arkasındaki üst akla yaramaz mı? Aynen Trump’ın Suriye füzeleri için, “el sıkışmada olduğu gibi”: Kazanan BOP ve arkasındakiler olur. Siz de Barzani’nin bayrağını diktirip, “evet” için onunla anlaşmak zorunda bırakılırsınız. Yarın da YPG’yi, bastıra bastıra sizinle masaya oturturlar. Demokrasi, iktisat ve siyasal İslam İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti bugünlerde 41. İktisatçılar Haftası’nda demokrasi, iktisat, siyaset ilişkilerini tartışıyor. 41 yıl önceki ilk toplantıda Feridun Ergin, Sevim Görgün, Gülten Kazgan, Yüksel Ülken, Akın İlkin ve bendeniz boy göstermiştik. Bugün yapılan toplantıda demokrasi, siyaset ve iktisat bağlarının tartışılması ne anlam taşıyor? Uygulamalar ile akademisyenlerin akılcı ve bilimsel tartışmaları arasında hiçbir bağ kalmamış ise iş bir kurgu filmi halini alıyor ve sadece tarihe düşülmüş bir not olarak kalıyor. Fiilen yaşamakta olduğumuz uygulamalara bakın: İktisat mantığı ve bilimsellik; dış politikanın akılcılığı ve ulusal çıkarlar penceresinden değerlendirdiğimizde ne görüyoruz? Siyasal İslam aracılığı ile iktidarda her ne pahasına olursa olsun kalmanın ve rejimi değiştirmenin, iktidar tarafından uygulandığı bir ortam. Anayasa işletilmiyor, Meclis fiilen bertaraf edilmiş: “Güç bizde, elimizde, her istediğimizi yaparız” vaziyeti ile yüz yüzeyiz. Akademisyenlerin toplantılarda ileri sürdükleri fikirlerin uygulamada talebi bulunmuyor. Demokrasi, hukuk devleti ve toplumsal refah tartışmaları ile üretilen “ürünü” yönetim görmek istemiyor. Adeta, talebi sıfır olan bir hizmet ya da mal gibi tarihe not düşülüyor. Kansere yakalanmış, yataktaki hastaya Prof. Karatay’ın lahmacun tavsiyesi gibi bir şey. Ama son 40 yılda İktisatçılar Haftası’nda biz neler konuştuk neler: Bir zamanlar söylediklerimizle hükümet uygulamaları arasında bir bağ vardı; Meclisler ve hükümetler çoğunlukla “üretilen hizmeti”, içtenlikle talep ederlerdi, kullanmaya çalışırlardı. Başbakanlarla bu etkinliklerde yüz yüze uygar insanlar gibi tartışırdık, sansürsüz. Katılımcı demokrasi kısmen de olsa çalışırdı. Ama durum bugün çok farklı. Yönetim, TÜSİAD’dan işçi sendikalarına, Almanya’dan İran’a herkesle kavgalı. Yakınlaştıklarımız Körfez ve Afrikalı garibanlar. Ama yine de demokrasiyi, akılcılığı, çağdaşlığı, laikliği ve insanlığı savunmayı sürdürmek zorundayız. İktidarı elinde bulunduranlar talep etmeseler bile... ON NUMARA 02, 03, 04, 05, 08, 09, 12, 17, 18, 19, 20, 23, 27, 33, 36, 42, 52, 56, 66, 68, 69 ve 74 10 BİLEN: 293 bin 160’ar TL (1 kişi) 9 BİLEN: Bin 602.95’er TL 8 BİLEN: 76.70’er TL 7 BİLEN:16.10’ar TL 6 BİLEN: 3.05’er TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 3.25’şer TL 25 NİSAN 2017 SAYI: 33438 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.26 04.15 04.43 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.04 13.09 16.55 20.02 05.49 12.54 16.39 19.46 06.15 13.16 17.00 20.05 Yatsı 21.32 21.13 21.30 yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ “Anayasa Halkoylaması” hakkında Cumhuriyet gazetesinde ve bu köşede pek çok şey yazıldı. Bugün, kendi düşün celerime değil, Avrupa basınının de ğerlendirmelerine yer vereceğim… HHH İngiliz Economist dergisi: “Erdo ğleKarenaşvuimzşuadnikssüarheipd.irAgmöza koyduğu güçbu güçler, ev de gerilim ve dışarıda yalnızlaşma gibi bir maliyetle geldi. Oylama sonuçları na ilişkin usulsüzlük iddiaları Erdoğan’ı kovalayacak. Erdoğan’ın yaptığı ilk açıklamalar, oylama sonuçlarını, baskılarını destek lemek için kullanacağı yönünde işaret ler verdi. Sonuçların açıklanmasından hemen sonra, OHAL 19 Temmuz’a kadar uzatıldı, polis hızla 38 kişiyi gö zaltına aldı.” Alman Der Tagesspiegel gazetesi: “Erdoğan’ın oylama öncesi sahip ol duğu büyük beklentileri bir hayal kırık lığına dönüştü. Bu, Erdoğan ve parti si AKP için oldukça pahalıya mal olan bir zafer. Bunun nedeni ise yalnızca, bu zaferin gayrimeşru bir biçimi elde edilmesi değil. Sonucu tanımaktan başka bir çare kalmasa dahi, Erdoğan’ın siyasal meş ruiyetten yoksun olduğu bir gerçek. Bu süreç, ancak çatışmaların artması na neden olur. Türkiye için ise bu ça tışmaların boyutu çok daha büyük ola caktır. Hayal kırıklığı kapıda!” İngiliz Times gazetesi: “Erdoğan, mevcut siyasa söylemini sürdürdük çe hayran kitlesi sönmeyecek. 15 yıl dır ülkeye hükmediyor olmasına kar şın, onları bastırmak ve reddetmek is teyen bu ‘alçaklara’ karşı mücadele de destekçilerini ‘ezilen kişi’ oldukla rı konusunda ikna etmeyi halen başa rıyor…” Fransız Le Monde gazetesi: “Ülke sindeki Felaketlerin Sorumlusu, Türki Özgen Acar Kavşak Avrupa Basınından… ye Tek Adama Emanet” başlığı altında; “Erdoğan neredeyse tüm yetkileri kuşandı. Türk siyasal düzeni doğasını değiştirdi. Parlamenter demokrasiden, AKP’nin İslamcı muhafazakâr parti lideri için ısmarlanmış, aşırı güçlü başkanlık sistemine geçti. Türkiye tek adamın kaprisine kaldı…” İngiliz Guardian gazetesi: “Meclis denetimi yerine bir kişinin isteği geçecek… Erdoğan Türkiye’yi sultanlığa çevirecek, direniş yeniden başlayabilir. On binlerce kişi hapse atıldı, onlarca gazeteci sürgün edilip tutuklandı, on binlerce devlet memuru, akademisyen, yargıç da ihraç edildi. Erdoğan’ın otoriter bir yola sapmasında, güç arzusu, paranoya ve danışman çevresinin giderek daralması rol oynadı. Türkiye’de daha önce olduğu gibi sivil toplum ‘direniş’ başlatabilecektir. Türkiye’de sivil toplum, 2013’teki Gezi Parkı eylemlerinde, artan despotizme karşı koydu. Türkiye, her ne kadar hırslı ve zalim olsa da tek adamın bünyesinde toplanamayacak ya da sıkışıp kalamayacak kadar karmaşık bir ülke. Erdoğan’ın ülkenin kurumlarını insafsızca altüst ettiği şu günlerde, Avrupa’nın sunabileceği bütün des İsveç Sydsvenskan gazetesi Riber Hansson teği hak eden kişiler, değerler için cesurca mücadele eden ve milyonlarca vatandaşın boyun eğmek zorunda olmadığını bilen Türkiye’nin demokratları var…” İngiliz Independent gazetesi yazarı Patrick Cockburn: “Ortaya çıkan derin bölünme Türkiye’yi potansiyel düşmanları için bir av haline getirecek. Er doğan, OHAL sayesinde Meclis’i elinde tutarken, başkanlık sistemiyle de tüm denetimi eline alacak. Sofistike ve etkili medyası ve birçok Avrupa ülkesinden üstün entelektüel enerjisi vardı. Ancak artık Türkiye bunları eledi ve Ortadoğu’nun yoz ve değersiz otokrasileri kulübünün üyesi oldu…” Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi: “Anayasa değişikliği ve Erdoğan’ın totaliter güce kavuşması ile Türkiye bir zamanlar izinden gittiği Batılı örneklere veda ediyor. Ortadoğu ve Kafkaslar’daki iktidar örneklerine dahil oluyor.” Rusya Komsomolskaya Pravda gazetesi: “Erdoğan, Türkiye imparatorluğu hayali kuruyor. Erdoğan tüm istediklerini almış olsa bile, tarım ve turizm sektöründe Rusya bağımlı olan bir Türkiye yüzünden, ona sultan demek güç!” İngiliz Times gazetesi: “Erdoğan gücünü daha despot bir biçimde kullanmaya başladı. Son 4 yıl içinde iktidarını hırslı ve başarısız dış siyasalar, bölünmeye yol açabilecek iç siyasalar ile paranoyalar belirledi. 2013’ten beri protesto dalgalarını bastırırken 11 kişi yaşamını yitirdi. Onlarca milletvekili ve 80 gazeteci hapse atıldı, 184 medya kuruluşu kapatıldı. Tuhaf bir darbe girişiminden sağ kurtulduktan sonra devlet içinde geniş çaplı temizliğe girişti. Halkoylaması bu son gelişmelerin üst aşamasını ve doruk noktasını oluşturdu…” Alman Die Welt gazetesi: “Erdoğan’ın Bu Zaferi Yenilgidir. Dünyanın hiçbir parlamentosu anayasa değişikliğini bu kadar zayıf bir çoğunluğa dayandıramaz. Erdoğan, halkın kendisine tam hareket serbestisi tanıyacağı, herkes tarafından takdir edilen bir iktidar sahibi değil ve hiçbir zaman olamayacak…” Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Türkiye Malezya olur mu? KEREM KILIÇDAROĞLU Dr., Siyaset Bilimci Türkiye Malezya benzetmeleri siyasette tartışılan bir konu oldu. Malezya, Türkiye açısından iki konuda önem taşıyor. Birincisi Malezya’daki iktidar partisi Milliyetçi Cephe’nin (Barisan Nasional) hâkim parti olması sonucunda fazla güçlenmesi. İkinci olarak da partinin elde ettiği güce bağlı olarak ülkede kontrolünü tamamen ele geçirmesi ve seçimleri manipüle etmesi. Türkiye Malezya olur mu sorusu aslında yeni değil fakat özellikle AK Parti dönemiyle birlikte ortaya çıkan bir tartışmaydı. Son olarak geçen yıl Dani Rodrik, Türkiye’nin en iyi senaryoya göre Malezya olabileceğini belirtmişti ve şöyle açıklamıştı Malezya örneğini: “Ekonomik yönden refah, ancak kültürel yönden muhafazakâr, Batı standartlarında bir demokrasi değil, azınlıklar ve muhaliflerin kötü durumda olacağı bir ülke.” Ekonomik yönü tartışılabilir fakat siyasi açıdan 16 Nisan sonrası, Malezya modeline geçiş anlamında önemli işaretler veriyor. Tek parti yönetimi Malezya ve Türkiye siyasi açıdan çeşitli benzerlikler taşıyor. Malezya’da Müslüman nüfusun oranı yüzde 60’larda kalsa da İslamın siyasetteki rolü önemli ve Türkiye’de olduğu gibi Malezya da etnik kökenle alakalı problemler yaşıyor (özellikle Malay ve Çin kökenliler arasında). İki ülkede de muhafazakâr çoğunluk mevcut. Fakat Türkiye’den farklı olarak Malezya bağımsızlığını ilan ettiğinden beri (1957) aynı parti tarafından yönetiliyor. Bu çerçevede referandumun evetle sonuçlanmasını önemli kılan da AK Parti’nin Malezya’daki Milliyetçi Cephe yönetimine benzeyen muhalefetsiz, denetimsiz ve mutlak güce sahip bir konuma gelme olasılığı. Milliyetçi Cephe Şu anda tek başına iktidar olan Milliyetçi Cephe, 1977’de İttifak Partisi’nin (Parti Perikatan) devamı olarak kuruldu. Malezya’nın önde gelen etnik grupları düşünüldüğünde (yüzde 61 Malay, yüzde 22 Çin ve yüzde 7 Hint kökenli) İttifak Partisi’nde olduğu gibi Milliyetçi Cephe de Birleşik Malay Milli Örgütü ve ülkede başlıca diğer etnik grupları temsil eden Malay Çin Birliği (Malaysian Chinese Association) ve Malay Hint Kongresi’nin (Malaysian Indian Congress) ittifaka katılımıyla kuruldu. Kısacası Milliyetçi Cephe, farklı etnik grupları muhafazakâr çerçeve içerisinde temsil eden bir koalisyon partisi olarak da görülebilir. En büyük başarısı ise Malezya denince akla ilk başta Malezya tipi İslamileşme geliyor fakat burada önemli olan İslamileşmeden ziyade Milliyetçi Cephe’nin Malezya’da oluşturduğu hâkim parti modeli Malezya’da muhalifler yıllardır seçimlerin adil ve hukuka uygun yapılması için uğraş veriyor. Fakat Milliyetçi Cephe partisi mutlak gücüyle muhalifleri susturuyor. bunu ülke geneline yayması. Kısmen zayıf kaldığı kuzey ve kuzeybatı bölgelerde ise Milliyetçi Cephe federal sistemi bir anlamda manipüle ediyor. Federal seçimler sayesinde muhalefet partileri kısmen de olsa güçlü oldukları bölgelerde seçimleri kazanabiliyor, çok kısıtlı da olsa söz sahibi olabiliyorlar. Fakat burada önemli olan, uygulanan federalizmin aslında çok zayıf kalması. Çünkü kaynaklar tek bir merkezde toplanırken diğer bölgeler çoğunlukla merkezin eline bakıyor. Milliyetçi Cephe de çoğu zaman devlet olanaklarını kullanarak federal seçimlerden zaferle ayrılıyor. Malezya’da tartışılan sorunlu konulardan bir tanesi de İttifak Partisi ve sonrasında gelen Milliyetçi Cephe’nin seçimler üzerindeki etkisi. İktidar partisinin ülkenin kuruluşundan beri ülkeyi tek başına yönetmesi, denetim mekanizmalarının parti ve başbakanlar üzerinde işlevsiz kalması bir yana, partinin devlet bürokrasisi üzerinde mutlak hâkimiyetine ve seçim manipülasyonlarına da yol açıyor. Özellikle ‘gerrymandering’ (seçim bölgelerinin bir siyasi parti lehine çoğunlukla iktidar partisi lehine yeniden düzenlenmesidir) yoluyla bazı seçimlerde (1969, 2008 ve 2013 seçimleri) aldığı oyun muhalefet partilerinden az olmasına rağmen daha fazla sandalye elde ederek mecliste çoğunluğu elde etmeyi başardı. 16 Nisan referandumu Malezya örneğinden yola çıkarsak aslında AK Parti de Milliyetçi Cephe’ye benzer bir konuma yerleş tirilebilir. Kuruluş aşamasında merkez sağ ve Refah Partisi’nden ayrılan gruptan oluşan bir koalisyon olan AK Parti, son bir yılda MHP yönetimini ve kısmen BBP’yi de kucaklayan tek adam liderliğinde daha milliyetçi bir koalisyon partisi görünümü aldı. Fakat AK Parti’nin farklılığı Türkiye’nin kıyı kesimlerinde ve doğu ve güneydoğu bölgelerinde hâkim siyasi aktör haline gelememesi. Bu noktada AK Parti daha iyi bir temsil ve kamu yönetimi bahanesiyle Malezya’dakine benzer bir federal sistem uygulayabilir. Fakat desteğini aldığı MHP yönetimini ikna etmesi şu an için zor gözüküyor. Getirilecek federal bir sistemle Kürtleri kendine çekerek gücünü koruyabilir. Yeni seçim sistemi Tabii ki kaynakların gene tek bir noktadan, AK Parti’nin isteği doğrultusunda dağıtılması şartıyla. Diğer bir yol ise önerilen yeni seçim sistemi. AK Parti’nin devlet üzerindeki kontrolü düşünülürse bu noktadan sonra gelecek ‘daraltılmış bölge seçim sistemi’, Malezya’dakine benzer sonuçlara yol açabilir. Kısacası MHP’nin ve HDP’nin Meclis dışında varlığını sürdürdüğü fakat Meclis’te eridiği bir sistem kuvvetle muhtemel. Sonuç olarak referandumdan tar tışmalı olmakla birlikte evet çıktı. Referandum maddeleri yüzde 51.2 ile geçmiş olsa da AK Parti’nin, elde edeceği güce dayanarak Malezya’daki Milliyetçi Cephe’ye benzer bir yönetim tarzını benimsemesi imkânsız değil. Zira maddelerinin içeriği muhalefet tarafından eleştirildi ve birçok açıdan (mesela güçler ayrılığı yerine güçler birliği, yargının siyasallaşması ve siyasal güç üzerindeki denetim mekanizmalarının alzaltılması gibi) kusurlu bulundu. AK Parti’nin referandum sonrası atacağı adımlardan biri de seçim sisteminin değişmesi ve seçim bölgelerinin AK Parti lehine çıkacak şekilde dizayn edilmesi. Bunun yanında doğuda HDP’ye alternatif bir oluşumun desteklenmesi. Tıpkı Malezya’daki Milliyetçi Cephe gibi AK Parti de bölgedeki gücünü artırmak adına böyle bir adım atabilir. Kısacası Malezya denince akla ilk başta Malezya tipi İslamileşme geliyor fakat burada önemli olan İslamileşmeden ziyade Milliyetçi Cephe’nin Malezya’da oluşturduğu hâkim parti modeli. Demokratik bir sistemden uzak olan bu model referandumun AK Parti lehine sonuçlanmasıyla beraber partinin önümüzdeki dönemde uygulayacağı stratejiye dair ipuçları veriyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle