29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 25 Nisan 2017 10 177 gündür özgürlüğünden yoksun... ‘Hak İnisiyatifi’ kuruluyor Mazlum Der’den dışlananlar örgütleniyor MAHMUT ORAL Mazlum Der’in son genel kurulunda kapatılması yönündeki karar verdiği 16 şubesinin yönetici ve üyeleri, “Hak İnisiyatifi” adıyla yeni bir oluşum kurma kararı aldı. Oluşumun dernek mi yoksa vakıf mı olacağına ilerleyen günlerde karar verilecek. Yazar Reha Ruhavioğlu, Mazlum Der ile ayrılış ve yeni oluşumun kuruluş sürecini Cumhuriyet’e anlattı. Yaşananları “hak meselesine ilkesel bakanlar ile konjonktürel bakanlar arasındaki ayrışma” olarak nitelendiren Ruhavioğlu, “Son 2 yılda birçok noktada, bu arkadaşlarla neyi nasıl söyleyeceğimiz konusunda ayrıştık. Gezi sürecinde başladı. Hatta daha öncesinde Suriye meselesinde bizim bakışımız bir üçüncü yoldu. Ama bunun İslami camiada alıcısı yoktu. Dolayısıyla da tepki görüyorduk, Esetçi olmakla suçlanıyorduk. Sonra Gezi oldu, hak ihlallerini raporlamamız üzerine Abdurrahman Dilipak gibi isimler üyeliklerini askıya aldılar. Soma raporumuz neredeyse bir yıl kadar açıklanmadı. Teknik bir şey dediler ama biz bunun politik olduğunu biliyorduk. 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla, Kürt meselesi de bunun üzerine oturunca, biz ayrışmaya başladık. Cizre raporumuzdan iki gün sonra Cumhurbaşkanı sert bir tepki göstermişti. Hükümetin doğrudan dahli oldu mu kesin birşey söylemek doğru değilse de aynı atmosferden soludukları kesin. Mesela Numan Kurtulmuş, Mazlum Der’in genel kurulu ile ilgili “Orada başka bir şeyler var” dedi. Bu bizi şüphelendirdi” dedi. ‘Yeni ve özgün’ Yeni bir yol açacak özgün bir hareket olmak istediklerini belirten Ruhavioğlu, şöyle devam etti: “Türkiye insan hakları harekete içinde, Kürt kimliği, İslami kimlik gibi belirgin bir kimliğe atıf yapmadan yeni bir eksen yeni bir yol açacak, özgün bir hareket olmak istiyoruz. Çünkü bunlar insan hakları meselesinde bazen bir handikapa dönüşebiliyor. Biz inisiyatifin içinde olan insanlar olarak İslami kimlikli olabiliriz ama kurumsal kimliğin öyle olması zorunlu değil. Bölgede OHAL var, sırf bu yüzden bile birçok çalışmayı yapamayabilirsiniz. OHAL herkesin başının üstünde Demokles’n Kılıcı gibi duruyor ama biz raporlarımızı hazırlayacağız. ” Laiklik çağrısı davası başlıyor İstanbul, Okmeydanı’nda laiklik çağ rısı yaptıktan sonra tutuklanan ve 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Halkevleri üyeleri Hamit Dışkaya, Ayşegül Başar ile Ergin Çavik ve Himmetcan Çeliker’in yargılandığı dava bugün başlayacak. İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Dışkaya ve Başar, 3 Ocak 2017’den bu yana tutuklu. Soruşturma İçişleri Bakanlığı’nın resmi Twitter hesabından yapılan ihbarla başlatılmıştı. Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, laikliği savunan herkesi davayı izlemeye çağırdı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, sanıkların TCK’nin 216. maddesinde yer alan “Halkı kin ve düşmanlığa alalen tahrik etmek” suçundan cezalandırılması isteniyor. l İSTANBUL/Cumhuriyet haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Bir insan nasıl bu kadar… Benim gökyüzüne, bağımsızlığa, özgürlüğe ve barışa hasret sevgili gazeteci arkadaşlarım, kim yanıtlar, kim yanıt arar bilmiyorum ama bu aşamada benim aklıma gelen sorular bunlar. Elbette sizlerin de soruları var. Sorularımızın yanıtlanmasını sabırla bekliyor, sevgi ve özlem gönderiyorum. Bir insan nasıl bu kadar görmez duymaz anlamaz olabilir ve bir halk “vesayet tutsağı” parlamentosunu, “niyet yargılayan” mahkemelerini, “gazeteci toplama kampı” cezaevlerini, çocuklarının “geleceksizliğini”, emperyalizmin “mayın eşeği” olan dış politikasını nasıl bu kadar sorgusuz sualsiz denetimsiz bırakabilir? Bir insan nasıl bu kadar antidemokrat, anti laik, militarist, emek karşıtı, örgüt düşmanı, ezenin dostu, ezilenin kırbacı, şovenist, şeriat yanlısı, tutucu, ırkçı, gerici olabilir? Bir insan nasıl bu kadar temel insan haklarına yabancı; özgür ve demokratik bir ülkede barış içinde yaşamaya hoşgörüsüz, sövene dilsiz, dövene elsiz, sevgisiz, saygısız bir siyaseti savunur? Bir insan nasıl bu kadar ilim ve irfandan uzaklaşabilir? Eleştirinin olmadığı, protestonun yasaklandığı, karşıt olmanın suç sayıldığı, küfrün, hakaretin, aşağılamanın serbest olduğu; tanklı toplu, cipli coplu, takkeli tespihli düzene ‘demokratik hukuk devleti’ diyebilir? Bir insan nasıl bu kadar kendini kaybeder; rüşvetçi, zimmetçi, ihale fesatçısı, delil karartıcı, kara paracı, sahtekârlı, hırsızlı, dolandırıcılı, banka hortumculu, rantcılı, uyuşturucu tacirli, silah tüccarlı, kaçakçılı, soygunculu, vurgunculu mafyöz bir düzenden yana olabilir? Bir insan nasıl bu kadar siyaset ahlakını görmezden gelebilir? Ülkenin geleceğini finans kapitalin denetimindeki İslam sermayesinin en gerici, en şoven, en emperyalist unsurlarının tam deste ğindeki şeriatçı Arap ırkçılarının bölücü ümmet politikasına kolaylıkla teslim edebilir? Bir insan nasıl bu kadar sorumsuzca ordunun, yargının, üniversitenin itibarsızlaştırılmasına sessiz kalır; ordunun savunma refleksine, yargının adalet duygusuna, üniversitenin eleştirisine karşı olabilir? Bir insan nasıl bu kadar resim, heykel, opera, bale düşmanı olur; basılmayan kitaptan, yazılmayan şiirden, açıklanmayan düşünceden hangi akla hizmet hesap sorar? Bir insan nasıl bu kadar “herkesi kör âlemi sersem” sanabilir; çağdışı, okumaz yazmaz, bilgisiz, çapsız, belleksiz, görgüsüz, terbiyesiz, düzeysiz, ikiyüzlü, inkârcı olabilir? Bir insan nasıl bu kadar devlet kesesinden rant dağıtıcı, yalancı, fırsatçı, beleşçi, üçkâğıtçı, külhan, tufacı, yüzsüz, arsız, hilebaz olabilir? Bir insan nasıl bu kadar kaba, ayrımcı, hoyrat, acımasız, öfkeli, hırslı, intikamcı, kendini beğenmiş, kibirli, inatçı, bilim düşmanı olabilir? Bir insan nasıl bu kadar duygusuz, gönülsüz, görgüsüz, kinci, çıkarcı, bedavacı, anaforcu, avantacı, dalgacı olabilir? Bir insan nasıl bu kadar sinsi, pusucu, ihbarcı, dosyacı, fişçi, iftiracı, dedikoducu, cin akıllı, köle ruhlu, kapı kulu olabilir? Bir insan nasıl bu kadar hak bilmez, hukuk tanımaz, dönek, riyakâr, anlama özürlü, fırıldak olabilir? Bir insan nasıl bu kadar kurnaz, dalkavuk, geveze, patroncu, utanmaz arlanmaz, malın gözü, şeytan avukatı olabilir? Bir insan nasıl bu kadar kirli, kibirli, küflü, paslı, çürük, sömürgen, kafatasçı, gerici, vurdumduymaz olabilir? Bir insan nasıl bu kadar açgözlü, doymaz, insafsız, izansız, ruhsuz, görmez, duymaz, anlamaz olabilir? Bir insan nasıl bu kadar insansız, şefkatsiz, dengesiz, uyumsuz, duygusuz, zevksiz, kinci, intikamcı olabilir? Bir insan nasıl bu kadar akıldan, doğruluktan, iyiden, güzelden, hoşgörüden, sevgiden, barıştan yoksun olabilir? Bir insan nasıl bu kadar ümidin ve hayatın düşmanı olabilir? Etkinliğe katılan gazetemizin tutuklu Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun oğlu Muratcan Sabuncu, referandum sürecini, yeni anayasanın öngördüğü sistemi ve Türkiye’de Cumhuriyet’e sahip çıkan ve Fransa’dademokrasi özleminde olan yurttaşların mücadelesini anlattı. dayanışma Gazetemiz yazar ve yöneticilerine bir destek de Fransa’nın Menton kentinde yapılan etkinlikle geldi. Katılımcılara gazetecilerin kırılan kalemlerine karşılık kurşunkalem dağıtıldı Silivri Cezaevi’nde tutuklu gazetemiz yazar ve yöneticilerine destek için Fransa’nın Menton kentinde dayanışma etkinliği düzenlendi. Geçen cuma günü yapılan etkinlikte katılımcılara, gazetecilerin kırılan kalemlerine karşılık, kurşun kalem dağıtıldı. Etkinlik, Zülfü Livaneli’nin “Ey Özgürlük” şarkısıyla sona erdi. Akdeniz ve Ortadoğu çalışmaları üzerine yoğunlaşan SciencesPo Menton’da düzenlenen “Agora de Cumhuriyet” adlı etkinliğin açılışını, Berke Alikaşifoğlu yaptı. Paris, Hamburg ve Gent’in ardından Agora ismiyle düzenlenen etkinliğe, Uluslararası Af Örgütü’nden Türkiye Uzmanı Denise Gueguen, gazetemizin tutuklu Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun oğlu Muratcan Sabuncu ile Sorbonne İnsan Hakları Derneği’nden İdil Uzay Uzun katıldı. Gelecek umudu var Denise Gueguen, konuşmasında, Türkiye’deki insan haklarının durumunu anlattı. Muratcan Sabuncu da babasının ve tutuklu Cumhu riyet çalışanlarının, Türkiye’deki medya çoğulculuğunun durumuna değindi. Referandum sürecinde, özgür bir tartışma olmadan yurttaşların tercih yapmak durumunda kaldıklarına dikkat çeken Sabuncu, Türkiye’de yeni anayasanın öngördüğü sistemi de anlattı. Türkiye’nin, bir kişinin ve bir partinin zihniyetine in dirgenmemesi gerektiğini dile getiren Sabuncu, “Cumhuriyete sahip çıkan, demokrasi özleminde olan, insan haklarına duyarlı milyonlarca insan var. Bu insanlar Türkiye’nin geleceğine dair bizlere umut veriyor” dedi. İdil Uzay Uzun ise referandum sürecindeki gözlemlerini paylaştı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Silivri’ye Turhan Günay mektubu Kitaplarının verilmemesine tepki gösteren TYS, cezaevi yönetimine engelleme gerekçesini sordu Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay’a gönderdiği kitapların Günay’a ulaştırılmaması üzerine Silivri Cezaevi yönetimine bir mektup yazdı. Bilindiği gibi geçen günlerde TYS’nin öncülüğünde aralarında Cemil Kavukçu, Ahmet Telli, Habib Bektaş, Faruk Duman, Haydar Ergülen, Turgay Fişekçi, Semih Koyuncu’ya ‘adli kontrol’ kalktı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında kapatılan Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) Silopi muhabiri Sebahattin Koyuncu hakkında açılan davanın ilk duruşması, Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yaptığı haberler gerekçe gösterilerek 1 Eylül’de tutuklanan ve ardından ara kararla tahliye edilen Koyuncu ilk kez hâkim karşısına çıkarken hakkındaki adli kontrol şartı kaldırıldı. l Yurt Haberleri Gümüş gibi isimlerin de bulunduğu yazarlar, Günay’a imzalı kitaplarını göndermişti. Hak ihlali TYS’nin Silivri Cezaevi’ne gönderdiği ve kitapların takipçisi olduğunu belirttiği mektupta şu ifadelere yer veriliyor: “Sendikamızın Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay için başlattığı ‘Turhan Günay’a Yazarlardan İmzalı Kitap’ çalışması kapsamında Turhan Günay’a gönderdiği kitapların kendisine verilmediğini öğrenmiş bulunmaktayız. Bütün ömrünü kitapları incelemeye, kitap okumaya vermiş bir yazarı kitaplardan mahrum etmek, o yazarı bir kez daha mahkum etmek demektir. Türk edebiyatının önemli yazarlarının imzaladığı ve kurumunuzun adresine gönderdiği kitapların Turhan Günay’a verilmemesini de kişinin en doğal haklarından olan haberleşme hakkının engellenmesi olarak görüyoruz. Bu nedenle, bu hakkın engellenme gerekçesinin sendikamıza bildirilmesini talep ederiz.” l Kültür Servisi Ömrünü kitaplara adayan Turhan Günay, Silivri Cezaevi’nde kitaplardan yoksun bırakılıp bir kez daha cezalandırılıyor. İtalyan gazeteci sınır dışı edildi Hatay’da 9 Nisan’da gözaltına alınan İtalyan gazeteci Gabriele Del Grande sınır dışı edildi. Ülkesine dönen Grande, “Halen hapiste olan herkese, Türkiye ve dünyanın diğer ülkelerinde, benimkinden çok daha kötü koşullarda hapislerde tutulan tüm gazetecilere selamlarımı gönderiyorum” dedi. Grande, gözaltına alındıktan sonra Muğla’daki bir geri gönderme merkezine getirilmiş, açlık grevine başlayacağını duyurmuştu. Grande, dün sabah saatlerinde sınır dışı edildi. Haberi, İtalya Dışişleri Bakanı Angelino Alfano sosyal medya hesabından verdi. Alfano, Grande’nin serbest bırakıldığını ‘#BenGabrieleileBirlikteyim’ etiketiyle duyurdu: “Gabriele Del Grande İtalya’ya dönüyor. Bu gece meslektaşım Mevlüt Çavuşoğlu bu kararı bana bildirdi. Ona teşekkür ediyorum.” Havaalanında İtalya Dışişleri Bakanı Alfano, ailesi, yakınları ve onlarca gazeteci tarafından karşılanan Del Grande, sağlık durumunun iyi olduğunu, herhangi bir şiddete maruz kalmadığını söyledi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle