28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 25 Nisan 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Yeni iddianame haber 11 İki müebbet istenen FETÖ lideri Gülen’in yanı sıra eski savcı Zekeriya Öz, gazeteci Ekrem Dumanlı’nın da aralarında bulunduğu 51 kişi şüpheli Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin, FETÖ lideri Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, kapatılan Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, gazeteciler Adem Yavuz Arslan, Ercan Gün’ün de aralarında bulunduğu 51 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. Gülen, iddianamede 1 numaralı şüphelisi. İddianame 122 sayfa İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülen soruşturma sonucu hazırlanan 122 sayfalık iddianame, başsav cılık tarafından onaylandı. İddianame, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ana dava ile birleştirilmesi talebiyle gönderildi. İddianamede, Hrant Dink’in oğlu Arat Dink, kızları Sera ve Delal Dink, kardeşi Hasrof Dink ve eşi Rakel Dink ise “şikâyetçi” sıfatıyla yer alıyor. İddianamede, Gülen’in, “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek”, “kasten öldürme suçuna iştirak” ve “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlarından biri ağırlaştırılmış, iki müebbet ve 22.5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Eski savcı Zekeriya Öz ve ga zeteciler Adem Yavuz Arslan, Faruk Mercan, Ekrem Dumanlı ile eski Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz ve diğer jandarma görevlilerinin de bulunduğu 40 şüphelinin, “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve “kasten öldürme suçuna iştirak” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan müebbet hapis ve 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Ağır ceza istemi Ercan Gün, Muammer Ay, Adem Sarıgöl, Ahmet Çetiner, Atilla Güçlüoğlu, Birol Ustaoğlu, Metin Balta, Murat Bayrak, Yakup Kurtaran ve Yüksel Avan’ın ise “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” ve “silahlı terör örgütüne yardım etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına mahkum edilmeleri istendi. l İSTANBUL/Cumhuriyet 71 yaşındaki Güneş’e taş atma cezası Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıldönümündeki gösterilerde Diyarbakır’da 2010 yılında polise taş attığı iddiasıyla gözaltına alınan 71 yaşındaki Mehmet Güneş’e verilen 10 yıl 5 ay hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu. Diyarbakır 6. Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanan Güneş’e bu kez 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verildi. Güneş, yerel mahkemenin verdiği kararı bir kez daha temyiz etti. Oihaber’de yer alan habere göre Güneş, “Yaşım 71. Ben kimseye taş atmadım, taşları çocukların ellerinden aldım. Ben suçsuzum. Bana verilen bu cezayı kabul etmiyorum” dedi. l Yurt Haberleri Erdoğan’a hakaret tutuklaması Eskişehir Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, G.K, M.K, O.K. ve E.T’yi sosyal paylaşım sitelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettikleri, halkı izinsiz toplantı ve gösteri yürüşlerine katılmaları için çağrıda bulundukları iddiasıyla gözaltına aldı. M.K. ve O.K. Emniyet Müdürlüğü’nde ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Adliyeye sevk edilen diğer şüphelilerden E.T. mahkemece tutuklandı, G.K. ise adli kontrol kararıyla serbest kaldı. l ESKİŞEHİR/ Cumhuriyet Doktora tekmeye hapis Adana’nın merkez Seyhan ilçesindeki özel bir tıp merkezinde çalışan doktor Talip Yalım’a (41) tekme atan hasta yakını Kasım Çiçek (23), “hakaret” suçundan 11 ay 20 gün hapis, “kasten yaralama” suçundan ise 3 bin lira adli para cezasına çarptırıldı. Mahkeme, cezalarda herhangi bir indirim ve erteleme uygulamadı. Müşteki olarak ifade veren Dr. Talip Yalım, “Araya girenler olmasaydı bana vurmaya devam edecekti” dedi. l DHA Selahattin Demirtaş Figen Yüksekdağ 4 Kasım 2016’da 4 Kasım 2016’da tutuklandı. tutuklandı. İdris Baluken 4 Kasım 2016’da tutuklandı. 30 Ocak’ta serbest bırakılıp 21 Şubat’ta tutuklandı. Selma Irmak 4 Kasım 2016’da tutuklandı. Abdullah Zeydan 4 Kasım 2016’da tutuklandı. Ferhat Encü 4 Kasım 2016’da tutuklandı. 15 Şubat‘ta bırakılıp 17 Şubat’ta tekrar tutuklandı. Gülser Yıldırım 4 Kasım 2016’da tutuklandı. Nihat Akdoğan 7 Kasım 2016’da tutuklandı. Çağlar Demirel 13 Aralık 2016’da tutuklandı. Besime Konca 13 Aralık 2016’da tutuklandı. Ayhan Bilgen, 31 Ocak 2017’de tutuklandı. Burcu Çelik Özkan, 19 Nisan 2017’de tutuklandı. HDP’den AYM’ye çağrı Baydemir, tutuklu milletvekilleri konusunda karar vermemesi nedeniyle AYM’nin de referandum sonuçlarını tartışmalı hale getirdiğini söyledi HDP Sözcüsü Osman Baydemir; Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tutuklu milletvekilleri konusunda karar vermemesi nedeniyle referandum sonuçlarını tartışmalı hale getirilmesinde rolü olduğuna işaret ederek, “Anayasa Mahkemesi karar vermezse sonraki açıklamalar Anayasa Mahkemesi önünde değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) önünde olacaktır” açıklamasını yaptı. HDP milletvekilleri ve MYK üyeleri tutuklu eş genel başkan ve milletvekilleri konusun da Anayasa Mahkemesi önünde basın açıklaması yaptı. Baydemir, büyük hukuksuzluk ve adaletsizliğe dikkat çekmek ve çağrıda bulunmak amacıyla açıklama yaptıklarını belirterek, “4 Kasım darbesinden bugüne 15 milletvekili tutuklandı, bugün itibarıyla 12 milletvekilimiz 2 eş genel başkanımız cezaevinde. Bir kez daha ifade etmek isteriz ki milletvekillerimizi tutuklayan mahkeme değil, siyasi otoritedir. Buna boyun eğen her bir mahkeme, her bir hâkim anayasa suçu işlemiştir. 171 gündür vekil lerimizin tutuklu bulunmaları anayasal suçtur. 6 milyon insanın seçme hakkı gasp ediliyor. Bir kez daha Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerini anayasa hükmünün ve içtihadının gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz” diye konuştu. Balbay hatırlatması Baydemir, AYM’nin 4 yıl önce verdiği Mustafa Balbay hakkındaki kararın gereğini yerine getirmesi gerektiğini dile getirdi. Baydemir, “AYM kendi varlık gerekçesi olan içtihatlarını uygulamayacak da, yerel mahkemeler AYM kararlarını uygulamayacak da kim uygulayacak. Temenni ediyorum ki bu, AYM önünde yapacağımız son açıklama olsun” açıklamasında bulundu.  ‘Korkan istifa etsin’ HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar da, “Kendi içtihatları bellidir. Eğer siyasi baskı varsa, eğer korkuyorlarsa istifa etmelidirler. Kim yargının fonksiyonunu yerine getirmekten korkuyorsa o makamı işgal etmeye hakkı yoktur” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet İçme suyu bile vermediler Uğur Kurt davasında karar duruşması Annesinden sonra babası da kanser oldu CANAN COŞKUN Okmeydanı Cemevi’nde Mayıs 2014’te, cenaze törenine katılmak için bekleyen Uğur Kurt’u öldüren polis Sezgin Korkmaz’ın 3 yıldır tutuksuz yargılandığı davada bugün karar çıkması bekleniyor. Anne Güllünaz Kurt’un kansere yakalanması nedeniyle son duruşmalara katılamamasının ardından baba Kemal Kurt da mide kanserine yakalandığı için duruşmaya katılamayacak. Baba Kurt, kemoterapi görüyor. Duruşma savcısı, esas hakkındaki görüşünde, Korkmaz’ın 20 yıla kadar hapsini talep etmişti. Duruşma, karar için 9 Şubat 2017’ye ertelenmişti. Ancak, Dilek Doğan’ı öldüren polis Yük Uğur Kurt ailesiyle birlikte. sel Moğultay’ın da avukatı olan Tolga Yurdakul, aynı gün İzmir’de 3 tane duruşması olduğu gerekçesiyle mazeret dilekçesi sundu. Karar verilemeden dava ertelendi. Ancak Yurdakul mazeret gösterdiği İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi ve İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 9 Şubat 2017 tarihli duruşmalarına katılmadığı ortaya çıktı. l İSTANBUL İzmir’deki ‘Hayır’ eylemlerinde gözaltına alı nan 7 kişi Şakran Cezaevi’nde üç gün bo yunca içme suyundan yoksun bırakıldı. İzmir’de “Hayır” eylemine katıldıkları sırada gözaltına alınan ve 21 Nisan’da, hâkimliğin OHAL’de önleyici karar verme yetkisini kullanması nedeniyle tutuklanan belgeselci Kazım Kızıl’ın da aralarında bulunduğu 7 kişiye, cezaevinde üç gün boyunca içme suyu verilmediği belirtildi. Bianet’in haberine göre, 23 Nisan akşamı Şakran Cezaevi’ne ziyaret gerçekleştiren avukatlardan Dinçer Çalım, tutuklanan üç kadın ile dört erkeğin çıplak aramaya maruz bırakıldığını, koğuşlara dağıtılmadan önce tutuldukları “müşahede odasında” tuvaletteki musluktan su içmek zorunda kaldıklarını anlattı. Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’nin 21 Nisan tarihli tutuklama kararında, “Ülkemizde olağanüstü hal kararı uygulandığı bir dönemde olmasına rağmen şüphelilerin eylemlerine devam etme Belgeselci Kazım Kızıl da tutuklananlar arasında. si... Hâkimliğimizin yargılama makamı değil, soruşturma aşamasında önleyici ve tedbir kararı mahiyetinde kararlar vermek durumunda olması bir arada değerlendirildiğinde adli kontrol tedbirinin bu şüpheliler açısından yetersiz kalacağı, bu haliyle bir tutuklama sebebinin var olduğundan tutuklanmalarına karar verilmiştir” denilmişti. l İSTANBUL/Cumhuriyet Sağın ve solun kaybettiği bir seçim Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalan iki adayın ilginç bir ortak yönleri var. Oyların yüzde 23.9’unu alarak birinci gelen Emmanuel Macron, kendini “hem sağda hem solda olan demokrat” olarak tanımlıyor. Yüzde 21.4 oy oranıyla ikinci gelen Marine Le Pen ise savunduğu siyasal çizgiyi “ne sağda ne solda, halkın yanında yurtsever” olmak olarak tarif ediyor. Fransa’da neredeyse kırk yıldan beri dönüşümlü olarak iktidara gelen sağın ana partisi (şimdiki adıyla Cumhuriyetçiler) ile solun ana partisinin (Sosyalist Parti) adaylarının ikinci tura kalamadığı bir yepyeni durumu özetliyor bu “hem sol hem sağ” ve “ne sol ne sağ”ın ikinci tura kalıyor olmaları. 7 Mayıs’ta yapılacak olan ikinci turu, bir yıl önce siyasete gökten zembille inen Emmanuel Macron’un kazanma ihtimali şimdilik neredeyse kesin gibi. Eşi ve çocuklarını yıllarca parlamento asistanı gibi çalışmış gösterip, kamu kaynağını cepleme iddiasıyla açılmış bir soruşturmanın kuyruğuna takılı olduğu Cumhuriyetçiler’in adayı da, partisinin önseçiminde beklenmedik biçimde birinci gelip sonra parti önde gelenlerinin çoğunun Macron’u desteklediği Sosyalist Parti’nin sol kanattan gelen adayı da, 23 Nisan akşamı seçmenlerini ikinci turda Macron’a oy vermeye çağırdı. İki partinin bütün sözcüleri, Le Pen’in “Cumhuriyet için en büyük tehlikeyi” oluşturduğunu ağız birliği içinde dile getirdi. Buna karşılık, seçim yarışında beklenmedik biçimde yükselen ve oyların yüzde19.6’sını alarak, sağ partinin adayı ile neredeyse başa baş biçimde dördüncü gelen, sol popülizmin, temsilcisi, Boyun Eğmeyen Fransa hareketinin lideri JeanLuc Mélenchon ise seçmenlerine ikinci tur için henüz çağrıda bulunmadı. Kendisini destekleyen seçmenlerin önerileri ışığında karar alacağını açıklaması, sol popülizmin sağ popülizmle neoliberal ilericilik arasında tercih yapmama tavrı olarak yorumlanabilir. Nisan başında on üç dilde aynı zamanda yayımlanan, farklı ülkelerden on beş yazarın yazılarının yer aldığı Büyük Gerileme başlıklı kitapta, Nancy Fraser’in TrumpClinton seçim yarışını inceleyen yazısının başlığı, Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu mükemmel biçimde özetliyor: “Reaksiyoner popülizme karşı ilerici neoliberalizm”. Fraser yazısında, bunun gerçek bir seçim olmadığını anlatırken, Hilary Clinton’u destekleyen Amerikalı ilericilerin, “İslamofobi, yabancı ve eşcinsel düşmanı, ırkçı, kadınları aşağılayan, Putin ve FBI’nın desteklediği bir içler acısı güruh”a karşı kaybettikleri avuntusunu hızla terk etmeleri gereğinin altını çiziyor. İlerici neoliberalleri, kendilerinin yarattığı siyasal, iktisadi ve sosyal yıkımla yüzleşmeye ve hesaplaşmaya çağırıyor. Fransa’da Macron, Fraser’in önerdiği ilerici neoliberalizm tanımının dört dörtlük bir örneği. Le Pen ise, aşırı sağın tipik reaksiyoner popülizminin özelliklerini sergiliyor. Geleneksel sağ seçmenin bir bölümü ve genel olarak sol seçmenlerin çok büyük çoğunluğu, ilerici neoliberalizmi reaksiyoner popülizme tercih etmeye neyse ki devam ettikleri için, Macron dişe dokunur hemen hiçbir şey söylemeden, genel geçer sözlerle ve daha önce hiçbir seçimde aday bile olmamışken, çok büyük ihtimalle cumhurbaşkanı seçilecek. Seçilecek ama hangi parlamento çoğunluğuna dayanarak yöneteceği şimdilik meçhul. Haziran ayında yapılacak milletvekili seçimleri, bu anlamda cumhurbaşkanı seçiminin nihai turuna şimdiden dönmüş durumda. Macron’u 7 Mayıs’ta yapılacak ikinci turda desteklemeye çağıran sağ ve sol partilerin hedefi, mecliste en büyük grubu oluşturarak, onu kendileriyle işbirliği yapmaya mecbur kılmak. Buna karşılık Nisan 2016’da bir genç kuşak yönetici hareketi görünümünde kurduğu “En Marche!” (“yürüyelim” veya “haydi” diye çevrilebilir) hareketinin 577 seçim bölgesinde kendi adayını göstereceğini Macron ilan etti. İlan etti ama yerel örgütlenmesini yeni oluşturan hareketinin dar bölgeli ve iki turlu seçimde, vaat ettiği gibi yepyeni isimlerle çıkıp parlamento çoğunluğunu kazanması şimdilik zor gözüküyor. Macron’un cumhurbaşkanı seçilme perspektifini en çok sevinçle karşılayanlar, piyasalar, Avrupa Birliği teknokrasisi ve gençorta yaş kuşak kentli beyaz yakalılar oldu. Aşırı sağın artık siyaset sahnesinin asli bir aktörü olmasını ve seçmenlerin beşte birinin desteğini almasını içselleştiren Fransa toplumu, içi neredeyse boş bir programı yenilik, hareket, değişim kelimelerini sürekli tekrar ederek paketleyen bir kurtarıcıya tutunarak savuşturmaya çalışıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle