29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 29 Ekim 2017 16 Bilimden uzaklaşmanın bedeli çok ağır oluyor Bilim ve bilimsel düşünmenin toplumlara, bireylere kazandırdığı en önemli şey basit bir soru dur: “Neden?” İnsanlar neden sorusunu sorarak eleştirel düşün meyi, sorgulamayı öğre nirler. Bundan 94 yıl ön ce bağımsızlık ve özgür lük kavramlarını öne çı kararak kurulan genç Özlem Türkiye Cumhuriyeti at Yüzak tığı her adımda “toplum sal yaşamda bilim ve eleştirel akla değer verilmesinin” taş larını da döşemeye başlamıştı. Klasik lerin Türkçeye çevrilmesi, yurtdışın dan değerli bilim insanlarının, özellik le de Nazi Almanyası’ndan kaçmak zo runda kalanların Türkiye’deki üniversi telerde ders vermek üzere davet edilme si, Türkiye’den genç beyinlerin bilimsel donanım elde etmeleri için burs ile yurt dışına gönderilmesi, Köy Enstitüleri’nin kurulması. Atatürk’ün “Eğer bir gün be nim sözlerim bilime ters düşerse bilimi seçin” sözü bilimsel düşünmeye verdiği önemi anlatan en iyi sözdü bence... Atatürk Türkiyesi’nin bu vizyonunu üzerine daha fazlasını da koyarak ül keyi şahlandırabilirdik. Olmadı. Ama ağır aksak da olsa bir ilerleme kaydedil di. En azından bilimden bu kadar uzak laşılmadı. Aradan 94 yıl geçti, neredey se bir asır... Gelelim AKP Türkiyesi’ne... 15 yıllık tek başına iktidarın ülkeye verdiği en büyük zararlardan biri de her alanda bi limsellikten uzaklaşılması oldu. Küçük satırbaşları ile resmin bütününe bakma ya çalışalım: nTürkiye’nin tek teorik fizik ve ma tematik araştırma enstitüsü olan “Fe za Gürsey Enstitüsü” kapatıldı. Daha doğrusu, Temmuz 2011’de FGE’nin ana misyonu olan teorik fizik ve matematik çalışmalarıyla uzaktan yakından ilişki si olmayan Gebze yerleşkesindeki Bili şim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojile ri Araştırma Merkezi (BİLGEM) ile bir leştirildi. Ki bu kapatılma ile aynı anla ma geliyor. n Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurulu TÜBİTAK artık bu ül kede bilimin üretildiği, öğretildiği ve sa vunulduğu bir kurum olma misyonun Atatürk’ün 1930 yılında İstanbul Üniversitesi’ni ziyaretinden bir kare. dan uzaklaştırılmış durumda. Önce bünyesindeki FETÖ yapılanması ile Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, Böcek soruşturmasındaki sahte raporların hazırlanmasında rol aldı ardından AKP’leşen kadrosu ile iktidarın bir baskı aracı halini aldı. Kurum bilimsellik dışı projelere desteği ile dikkat çekiyor. Hacı robotlar, Kâbe projesi, Canlıların Gıdası Kuranıkerim Projesi ve diğerleri... n Akademik kriterlerin giderek aşağıya doğru çekildiği, değeri düşük ve para ödenen dergilerde yayımlanan makalelerle akademik yükseltmeler yapıldığı bir dönemin içindeyiz. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Ziya Toprak tarafından yayımlanan bir araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye’de yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34’ünde “ağır intihal bilim hırsızlığı” bulunuyor. Bu sayı vakıf üniversitelerinde yüzde 46 seviyesine kadar çıkıyor. n 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi’nden sonra aralarında Barış Bildirgesi’ne imza atanlar da olmak üzere yüzlerce akademisyenin görevine son verildi. n Evrim teorisi eğitim müfredatından çıkarıldı. Üstelik saçma ötesi bir gerekçe ile.   n Harran Üniversitesi’nde bir biyoloji profesörü, araştırmaları, makaleleri olan bir botanikçi şöyle bir kongre düzenleyebiliyor: “1. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi”. Ve katıldığı televizyon programında şunları söyleyebiliyor: “Evrimi üniversite öncesi eğitim müfredatından çıkardık. Çocuk okulda evrim okuyacak, eve gelince de seccadeyi rafa kaldıracak, bu çelişkiyi yaşatamayız çocuklara.. Bizim kültürümüzde evrim diye bir şey yok.” Kıtaların ve ülkelerin geleceğini belirleyecek 3 stratejik alan:  1 Gıda tarım.  2 Enerji doğal kaynaklar.  3 Bilim teknoloji. Evet bilimteknoloji... Buna yatırım yapan ülkeler kalkınıyor. Türkiye’de imalat sanayi ihracatının esas olarak düşük ve orta teknolojilere dayalı. GSYİH’miz içinde düşük teknolojinin payı yüzde 35, ortadüşük teknolojinin yüzde 26, ortayüksek teknolojinin yüzde 33. Yüksek teknolojinin payı ise sadece yüzde 3.5. Benzer şekilde bilim ve teknoloji kapasitesinin belirleyici göstergelerinden olan patent başvurularında da Türkiye’nin dünyanın gelişmiş ülkelerinin oldukça gerisinde. 2015 yılı verilerine göre dünyada yaklaşık 3 milyon patent başvurusu yapılmış. İlk sırada 1 milyon başvuru ile Çin geliyor. Türkiye’nin ise sadece 9 bin patent başvurusu olmuş. 2017 yılının Türkiyesi’nde yukarıda örnekler verdiğimiz mevcut politikalarla bilim ve teknolojiye dayalı sürdürülebilir bir gelecekten bahsedilemeyeceği aşikâr. Bilim ve teknolojide büyük atılım yapabilmenin koşulu eğitimi, üniversiteyi, toplumu, sanayiyi topyekun büyük sıçramayla örgütleyebilmekten geçiyor. Bunu başarabilenler yol alıyor, başaramayanlar yaya kalıyor... yaşasın cumhuriyet EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: İLKNUR FİLİZ Cumhuriyet dönemi sağlığından eser yok Sağlık da ‘muhafazakâr’laştı ŞEYMA PAŞAYİĞİT İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve tıp etiğine dayanması gereken sağlık politikaları, tek ça tı sistemiyle parasız uygu lamaların geldiği Cumhu riyet döneminin dışına çık tı. Yapılan geniş çaplı de ğişiklikler ile sağlık parça lı, paralı ve muhafazakâr hale geldi. Cumhuriyet dö Cumhuriyet döneminde özellikle kadın, çocuk ve nemindeki kadın ile çocuk işçilerin sağlıkları için 1930 yılında Umumi Hıfzıssıhha başta olmak üzere işçilerin Kanunu çıkarılarak etkin bir sağlık denetimi kurulmuştu. sağlık denetimleri için çı karılan kanunların yerini, gelen değişikliklerin bilimsel niteliği, tıp kürtaj tartışmaları, üç çocuk ısrarları, he otoritelerince kabul görmedi. Sağlık politi lal ilaç, helal süt tartışmaları aldı. kalarının din etkisi altında kaldığını gös Mustafa Kemal Atatürk ile gelen sağ teren bazı örnekler şöyle: lık politikalarında, devletçilik ilkesi temel alınmıştı. Günümüzdeki özel ve ücretli 100 yıl geriye sağlık politikalarının aksine koruyucu ve n Yeni doğan bir bebeğin evlilik dışı bir tedavi edici hizmetleri, devlet yükleniyor ilişkiden dünyaya gelip gelmediğinin ve du. Cumhuriyet ile birlikte birinci derece dininin sorgulandığı Yenidoğan Kayıt For de devletin görevi haline getirilmeye çalışılan sağlık politikaları ile sağlık hizmetlerinde sorumluluk ve yetkiler, devlete mu geldi. n Sağlık hizmetlerinin önemli bir par çası olan sosyal hizmetler alanı da laik aitti. Sağlık hizmetlerinde doğabilecek ak likten uzaklaştı. Diyanet İşleri Başkanlı saklıklar için yasal düzenlemeler dışında tüm okullarda haftada en az bir saat sağlığı koruma dersi okutulması zorunlu ha ğı ile Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan protokol ile hastanelerde din psikologları istihdam edildi ve ‘dini terapi’, sağ le gelmişti. Özellikle kadın ve çocuk baş lık hizmetleri sınıfından sayıldı. Aynı pro ta olmak üzere işçilerin, sağlık ve güvenliklerinin tedbiri için 1930 yılında Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarılarak etkin tokol ile evlerde ‘manevi bakım hizmeti’ verilmesi için ‘Manevi Bakım Hizmetleri Çalıştayı’ düzenlendi. Yine Diyanet İş bir sağlık denetimi kurulmuştu. Böylelikle leri Başkanlığı’nın Aile ve Sosyal Politika insan haklarının önemli bir unsuru olan sağlık hakkı doğrultusunda ilk fiili hukuki düzenleme hayata geçirilmişti. Sağ lar Bakanlığı ile imzaladığı başka bir protokolle sığınma evlerine ‘vaize’ atamalarının önü açıldı. lık Bakanlığı’nın belirlediği temel görevler doğrultusunda koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütülmesi için hükümet tabipliği ve sağlık müdürlüğü kurulmuş, ücret n Kürtaj tartışmaları ile başlayan kadın bedeni üzerindeki tahakküm kurma girişimleri, en az 3 çocuk ısrarıyla katlanarak devam etti. siz olarak tedavi öngörülmüştü. Cumhuriyet dönemi sağlık politikalarında sağlık hizmetlerinin planlanması ve programlanması ile yönetiminin tek elden yürütülme n Helal gıdadan sonra helal ilaç ve helal süt kavramları gündeme geldi. Bu kapsamda domuz jelatinin ilaç üretiminde kullanılmamasından hareketle helal ilaç si en önemli ilkeydi. Günümüzdeki parça uygulaması ve dini inancı olmayan ka lı sistem yerine “tek amaç ve dikey örgüt dınların sütünün inançsız olacağı düşün lenme” modeli benimsenmişti. cesiyle de helal süt bankası kurma öneri Paralı sağlık si yer aldı. n Geleneksel tıp adı altında, “hacamat, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve tıp sülükle tedavi” bilimsel olarak yararı ka etiğine dayanması gereken sağlık politika nıtlanmamış yöntemler devreye sokuldu. ları, yıllar içinde devletçilik ilkesinin dışı Bu tür uygulamalar, doktor denetiminde na çıktı. AKP hükümetinin gelmesiyle de yapılmadığı için yanlış uygulamalarda in tamamen tersyüz edilerek parçalı ve üc san yaşamını tehdit edecek kadar tehlikeli retli sağlık hayata geçirildi. Geniş çapta olabiliyor. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle