06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 14 Ocak 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ yorum 13 Kimin kavgası? Yargıçlar Sendikası; dayatılan anayasa değişikliğinin, parlamentoyu, yargıyı, Meclis tarafından denetlenen yürütme organını, ulusal egemenliği ve tüm demokratik işleyişleri yok ettiğini şu tümceyle özetliyor: “Cumhurbaşkanı’nın tek seçici, tek belirleyici, tek sınırlayıcı olduğu baskı rejimi.” Başımıza gelecekleri kestirebilmek için, geçen yüzyılda yazılmış bir kitaptan kimi bölümleri okumak yeterli olacaktır: “Yeni hareket, özü itibarıyla parlamento karşıtıdır; yani hükümet başkanına, diğerlerinin yönetimini yalnızca denetleyen bir adama bağlanmayı, çoğunluk egemenliğinin genel ilkesini yadsımaktadır. Hareket şu ilkeyi ileri sürer: Küçük meselelerde olduğu gibi, büyük meselelerde de lider mutlak bir otoriteye sahiptir ve bu otorite onun tam bir sorumluluğunu kapsar. Lider olmak isteyen, en yüksek ve sınırsız otorite ile buna ait tam bir sorumluluğun ağır yükünü de taşır. Bu görevi ancak bir kahraman kabul edebilir. Uygarlık ve gelişme; çoğunluğun bir ürünü değildir, yalnızca deha ve kişisel girişimlere dayanır. Ulusumuza büyüklüğünü ve kudretini geri vermek için, her şeyden önce liderin kişiliğini yükseltmek ve onu hukukuna sahip bir mevkiye getirmek gerekir.” Dikkatinizi çekerim: Bu satırlar, Adolf Hitler’in “Kavgam” adlı kitabından alınmıştır! İncirlik derdi Aralarında İsmail Hakkı Öztorun, Süleyman Genç, Mustafa Gazalcı, Yücel Akıncı, Nedim Tarhan’ın da bulunduğu CHP’li milletvekilleri bundan tam 37 yıl önce, 11 Ocak 1980’de Meclis’e bir soruşturma önergesi vermişlerdi: “Ülkemizde bulunan üs ve tesislerin yeniden faaliyete geçirilmesi, anayasamıza ve hukuk düzenimize göre yeni anlaşmayı gerektirmektedir. Bu durumda üs ve tesislerle ilgili anlaşmanın, Meclis’lerden geçmedikçe hiçbir hukuksal dayanağı olmayacaktır. Bilinmelidir ki, Türkiye’ye bir nükleer saldırı yapıldığı anda nüfusumuzun 1/5’i, maddi ve kültürel varlıklarımızın önemli bir kısmı yok olacaktır. Bu nedenle Başbakan Süleyman Demirel hakkında anayasamıza aykırı davrandığı ve ülkemizdeki ABD üs ve tesislerinin ulusal çıkarlarımız dışında kullanılmasına izin verdiği için Meclis soruşturması açılmasını arz ederiz.” O gün o soruşturmanın açılmasına Meclis’te AP’lilerin kalkan elleri olanak tanımamıştı. O soruşturma açılmadığı için, yıllar sonra AKP, ünlü 1 Mart tezkeresini hazırlayabilmişti. Tezkereye göre, yabancı güçlere ait hava araçları Türk hava sahasını kullanabileceklerdi. 62 bin yabancı askeri personel 6 ay Türkiye’de konuşlanabilecekti. Yabancılar, 255 uçak ve helikopteri yurda sokabileceklerdi. İncirlik Üssü de bütün bu olanaklar için en uygun zemin olacaktı. ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarları uğruna bu tezkereyi hazırlamış olan AKP sözcüleri, şimdilerde İncirlik Üssü’nden pek dertli görünüyorlar! Anadolu’da bir söz vardır, derler ki: “El adamı koyun eder, üstelik de meletir.” Yok Cumhuriyet toptan ortadan kaldırılırken Cumhuriyeti kurmuş partinin genel başkanı anayasa oylamasına katılmıyor. Grubunun Meclis’te verdiği savaşımdan utansın. 14 OCAK 2017 SAYI: 33337 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.48 06.32 06.52 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.21 13.20 15.44 08.02 13.05 15.31 08.21 13.27 15.58 Akşam 18.07 17.55 18.22 Yatsı 19.32 19.18 19.43 ‘Sol’da Batı karşıtlığıOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN [email protected] A. ULVİ ÖZDEMİR Dr., Akademisyen 15Temmuz 2016 tarihindeki FETÖ’cü darbe girişimi sonrasında bu girişim ile Amerika Birleşik Devletleri’nin ilgisi ve yönlendirmesi konusunda ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelttiği bazı eleştiriler hakkında yazılanlar ve söylenenler, Türkiye’de özellikle bazı “sol” çevrelerde, yanlış ve yanıltıcı bir Batı karşıtlığı havanın yaygınlaşmasına hizmet eder bir nitelik kazandı. Gelişigüzel yapılan Batı karşıtı söylemler ve Türkiye’nin Batı Bloku’ndan ayrılmasını istemek sol düşüncenin parçası olamaz. Hele, bir “İslam Cumhuriyeti” etiketi olan İran, bir despotun liderliğinde aşırı milliyetçi, özgürlük ve gerçek demokrasi karşıtı düzenin yürürlükte olduğu Rusya ile birlikteliği savunmak ya da Türkiye’yi Şanghay İşbirliği Örgütü gibi aydınlanma geleneğinin uzağında kalan tarihsel bir mirasla şekillenmiş ülkelerin yanında düşünmek, solun kendini inkâr etmesidir. Sol her zaman Batılıdır, Batıcıdır. İki Batı Aslında burada önemli bir ayrım ihmal ediliyor. Çünkü iki Batı vardır. Birincisi, sömürgeci, emperyalist, kan dökücü, acımasız ve çoğunlukla ekonomik ve askeri gücü ile algıladığımız Batı. Bu daha çok küresel kapitalizmin elinde bir oyuncak olarak politikalar belirleyen devletler ve AB gibi devletler üstü birlikler düzleminde belirginleşir. Bu inkâr edilemez. Bu düzleme olan karşıtlığı anlamak ve onaylamak kolay. Ama bir de RönesansReformHümanizmAydınlanma Sosyalizm düzleminde laikliğin, sanatsal yaratıcılığın, bilimsel ilerlemelerin, toplumu ve doğayı aklın kavrayışıyla değerlendirme cüratkârlığının, işçi, çocuk ve kadın haklarının, düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, ba Sol düşünce siyasal söylemini, siyasal İslamcı ve Batılı değerler ve yaşam biçimlerine karşı bir siyasetin hizmetine sunamaz. Batılı devletlerin politikalarını eleştirirken bu devletlerin toplumları ve aydınları tarafından öne sürülen, savunulan değerlere gözlerimizi kapayamayız sın özgürlüğü gibi özgürlüklerin ve genel olarak insan hakları alanında ortaya çıkan bütün kazanımların doğduğu, geliştiği, yaşadığı ve daha da önemlisi bu değerler çerçevesinde dünyanın geri kalanına ilham vermeyi sürdüren bir Batı da var. Sol düşünce bu ikisini birbirine karıştıramaz. Birine karşı diğerini savunur. Bu Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının da yaptığı bir ayrımdır. Bu ayrım Atatürk’ün kişiliğiyle bütünleşen devrimlerin Aydınlanma felsefesinin bir uzantısı olması gerçeğiyle karşımıza çıkar. Kurucuların adımları Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının harf devriminden, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesine, eğitimin hurafelerden arındırılıp bilimin ve sanatın toplum hayatına işlemesi için düzenlemeler yapılmasına, ölçülerde, tatil günlerinde ve günlük yaşamın her alanında gerçekleştirilen diğer yeniliklerden, insanın gelişmesini engelleyen medrese ve şeyhlik düzeninin kaldırılmasına, medeni kanunun kabulünden laikliğe kadar yaşamın her alanında gerçekleştirdikleri devrimler, bir fantezi ya da birkaç kişinin tatmini uğruna yapılan gösteriş hamleleri değildir. Ya da yatağından o gün ters kalkan bir “diktatör”ün gelişigüzel seçimi değildir. Batılılaşma, yok olmanın, esir düşmenin eşiğine gelmiş bir toplumun satrançtaki zorunlu hamleler gibi kaçınılmaz olarak attığı adımlardır. Batılılaşma bu topraklarda var kalmak için zorunluluktur. Bu topraklarda bağımsız, özgür bir toplum olarak var olmanın tek yoludur. “Batı nasıl güçlü oldu?”, “Ve bu güce karşı nasıl koyabiliriz?” Bu soruların ya nıtı kısaca “Batı’nın emperyalimine Batı’nın gücünü üreten anlayışı topluma yerleştirerek” diye verildi. Tanzimattan yakın geçmişe kadar Batılılaşma adına yürütülen çabaların en kısa özeti budur. Batılılaşma bize kurada çıkmadı. Sol siyasetin görevi Bu ayrımı Batı’nın emperyalist devletlerine ve onların taşeronlarına karşı savaşırken, Batılı değerleri, başta laiklik olmak üzere ısrarla öne çıkararak kurucu dehalarımız ustalıkla yaptı. Şimdi de bu tarihsel ayrıma özen göstermek başta CHP olmak üzere bütün sol siyasetin ve siyasetçilerin görevidir. Batılı devletlerin özellikle bölgemizde yürüttükleri bölyönet, kışkırtsavaştır türü iğrenç politikalarını eleştirmek ve bu çabalara karşı koymak başka, bu karşıtlıktan Batılı değerleri ve Batılı yaşam biçimlerini eleştirmek ve aslında yok ederek kendi ortaçağ karanlıkları içindeki faşist düzenlerini kurmak için yararlananların ekmeğine yağ sürmek başkadır. Sol düşünce siyasal söylemini, siyasal İslamcı ve Batılı değerler ve yaşam biçimlerine karşı bir siyasetin hizmetine sunamaz. Unutmayalım ki sol da aydınlanmadan çıktı. Biz ve onlar Bugün çoğunlukla siyaseten hiçbir şey ifade etmeyen “kutuplaşma” kavramıyla adlandırma eğiliminde olduğumuz yaşadığımız temel çatışma, aslında iki medeniyet düzleminin çatışmasıdır. Bu çatışma, bizi “biz” yapan değerlerin ortadan kalkması, sadece aynı dili konuşan ama bunun dışında bütünüyle farklı değerler kümesine ait insanların hızla “biz” ve “on lar” ayrımına doğru gittiği bir süreci yarattı. Bir tarafta 21. yüzyılda drtaçağdan kalma ve yine çok kısaca bu dünyadaki hayatı yaşanılır bulmayıp hayal ve beklentiyi başka bir dünyaya erteleyen estetiğe, yaşamaya, yaşamdan keyif almaya karşı bir anlayışla, diğer tarafta bu dünyadaki hayatın da güzel, kaliteli, zengin ve insanca olabileceğini düşünen, doğanın ve toplumun akılla kavranabileceğinden emin, gerçekten 21. yüzyılı temsil eden anlayış. Bu anlamda Türkiye’nin yaşadıkları, bir değerler ve yaşam biçimleri çatışması ile onun siyasal düzlemde ifadesi olarak soğuk bir iç savaştır. Eninde sonunda savunacağımız şey yaşam biçimlerimiz olacaktır. Çizginin gerisine düşmemeli Cumhuriyetimizin kurucuları, çok daha önce başlayan Batılılaşma çabalarının sürdürücüsü ve Türkiye’de ortaçağa hapsedilmiş, “itaatten başka hakkı olmayan” kalabalıkların gerçek anlamda “insan” olması için gerçekleştirilen çabanın önderleridir. Sol düşünce, bu öncülere ve kurdukları Türkiye’ye ne kadar eleştiri getirirlerse getirsin bu çizginin gerisine düşemez. Batılı devletlerin politikalarını eleştirirken bu devletlerin toplumları ve aydınları tarafından öne sürülen, savunulan değerlere gözlerimizi kapayamayız. Aksi halde içi boş, kupkuru bir Batı karşıtlığı söylemi Batılı değerler karşıtlığına malzeme sağlar. Bu da eninde sonunda Batılı değerlerden ve özgürlüklerden uzak faşist bir Türkiye’yi yaratmak isteyenlere hizmet etmek olur. Ya da başka bir deyişle, Türkiye’de Batı karşıtlığı eninde sonunda siyasal İslama hizmet eder. Fırat Kalkanı’NDA YENİ BOYUT Türkiye sivil altyapı kuracak Kulp’ta ‘teröre lanet, şehide saygı’ mitingi Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde, Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu öncülüğünde, “Teröre lanet, şehide saygı” mitingi düzenlendi. Miting için Yeni Mahallede bir araya gelen yüzlerce kişi, 140 metre uzunluğunda Türk bayrağı açıp, “Kahrolsun PKK” sloganları atarak Turgut Özal Caddesi’ndeki kaymakamlık binası önüne kadar yürüdü. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] SERTAÇ EŞ Kanun hükmünde kararname ile olanak tanınmasının ardından Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı’nın yürütüldüğü bölgede sivil altyapı oluşturmaya hazırlanıyor. Eğitim, sağlık ve belediyecilik hizmetlerinin bölgeye götürülmesiyle Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerinin de özendirileceği düşünülüyor. Sivil altyapının kurulmasına yönelik planlamalar Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden kısa sürede askerlerini çekmeyeceği yorumlarına da neden oluyor. Fırat Kalkanı Harekâtı’nın başlamasının ardından ilk olarak IŞİD’den kurtarılan Cerablus’a yönelik sivil hizmetler için Gaziantep Büyüküşehir Belediyesi görevlendirilmişti. Cerablus’a elektrik Türkiye’den verilmeye başlandı, bölgedeki hastane ve eğitim hizmetleri düzenlendi. Bu hizmetlerin yaygınlaşmasının ardından Cerablus’un 7 bine kadar düşen nüfusu 40 bin düzeyine kadar yükseldi. Harekâtın başlangıç aşamasında gündeme gelmeyen ancak ilerleyen aşamalarda IŞİD’den arındırılan bölgenin büyüklüğünün 2 bin kilometrekareye çıkmasının ardından IŞİD’in bölgeden çıkarılması için süren çatışmalar nedeniyle ciddi zarar gören sivil altyapının yeniden oluşturulması kararlaştırıldı. Hükümet, geçen hafta yayımlanan kararnamede, bölgeye sivil uzmanların gönderilebilmesini içeren bir düzenleme yayımladı. Bu kapsamda bölgede sivil altyapının kurulabilmesi amacıyla Türkiye’nin ihtiyacın az olduğu değerlendirilen bölgelerdeki uzmanların Suriye’nin kuzeyinde görevlendirilmesi yönündeki düşünce benimsendi. Hükümet, sivil altyapının oluşturulması için özel sektörden de hizmet alabilecek. Bu kapsamda müteahhitlik işleri için ihaleyle bölgede çeşitli yapıların gerçekleştirilmesi planlanıyor. Ayrıca halen süren Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında özel sektörden bazı konularda yardım alındığı da öğrenildi. l ANKARA/Cumhuriyet ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] ‘Askerler yakıldı’ iddiasına ilişkin önerge reddedildi CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, IŞİD’in yakarak katlettiği iddia edilen iki Türk askerine ilişkin sorduğu sorulara ne Başbakan Binali Yıldırım’dan ne de Başbakanlık İletişim Merkezi’nden (BİMER) yanıt geldi. Engin’in, Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle verdiği önerge, Meclis Başkanlığı tarafından reddedildi. Meclis Başkanlığı’nın önergeyi TBMM İçtüzük’ünü işaret ederek, “Soru; kısa, gerekçesiz ve kişisel görüş ileri sürülmeksizin; kişilik ve özel yaşama ilişkin konuları içermeyen bir önerge ile açık ve belli konular hakkında bilgi istemekten ibarettir” gerekçesiyle reddettiğini bildirdi. Engin, reddin Meclis Başkanvekili’nin açık ve aleni taraflılığının bir göstergesi olduğunu belirtti. Engin, bilgi edinme başvurusuna karşılık olarak ise tek cümlelik bir yanıt aldı. Yanıtta, “Vurgulanan konu ile ilgili Milli Savunma Bakanı tarafından kamuoyuna açıklamalar yapılmıştır” dendi. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle