23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 14 Ocak 2017 10 Sevgili Murat, sana böyle hitap etmek isterim. Gerçekten haberle yatıp kalkan ve nerede olursa olsun hep haberi düşünen, olayı farklı bir tarafından nasıl vereceğini kafanda evirip çeviren bir kişi olarak tanıdım seni… Yıl 1994, sen daha 25 yaşındasın. Nedim Şener ile birlikte Milliyet Ekonomi Servisi’ne geldiniz. Biraz mahcup, saygılı ama gözlerinin ışığından gazeteciliğe çok yatkın bir kişiliğin olduğu anlaşılıyordu. Sokağı da çok severdin, hemen dışarı çıkıp haber toplama gayretlerini hatırlıyorum. Nitekim laiklik karşıtı Aczmendilerle ilgili bir haberin mahkemelik oldu. Beşiktaş’taki eski Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin bir salonunda duruşmaya çıktın. Arkanda, dinleyici bölümünde Nedim ile ben oturuyordum. Sen de, bizim desteğimizden de hoşnut olarak özgüvenli bir biçimde yaptığın haberi savundun ve sonuçta beraat ettin. Arkadaşlarını sahiplenmeye de özen Haber âşığı Murat Sabuncu gösterirdin. Orhan Tekeoğlu, borsa muhabiri olarak Anadolu Ajansı’ndan gazetemize gelmişti. Nedense kısa bir süre sonra işten çıkarılacakların listesinde yer aldığını öğrenince, bizleri seferber ettin. Sen, ben ve Nedim, Milliyet’in Haber Müdürü Salim Alpaslan’ın odasına gittik. Hatta ben ayakkabılarımı boyatıyordum, ayağımda terlikler vardı. “Abi, bırak öyle gel, Orhan’ı işinden çağırdık, buraya getirdik. Şimdi işten çıkaramazlar, hep birlikte savunalım” deyince kendimizi Salim’in odasında bulduk. Orhan, başta senin gayretlerinde gazetede kaldı. Daha sonra Milliyet’te ekonomi servisi şefi oldun. Toplantılarda herkesin görüşünü açık bir biçimde savunmasını isterdin hatta yaratıcı fikirlere daha çok ilgi gösterirdin. Ben izine çıkmıştım. Fethiye’de tatildeydim. Bir baktım telefon çalıyor, santraldan bağladılar, karşımda sen. “Abi memur maaşları şöyle arttı, enflasyon da şu kadar. İşçi, memurun alım gücü ne kadar düştü” gibi sorular soruyorsun. Ben de çalışma hayatına baktığım için mutlaka benim görüşümü istiyorsun. Artık bunu hınzırlığından mı yaptın yoksa gerçekten görüşümü mü merak ettin, o zaman tahmin edemedim. İzin dönüşümde de bu olay epey şaka konusu olmuştu… Gazetede zaman zaman üst düzey yöneticilerle iş hayatından kaynaklanan sorunların olurdu. Milliyet’in kafeteryasına gidip bana, Nedim’e içini dökmek isterdin. Konuşup, tartışıp ne yapmamız gerektiği konusunda kararlar alırdık. 2002’de, yani senle gazetede geçirdiğimiz 8 yılın sonunda Milliyet’ten ayrılmak durumunda kaldım. Kıdem tazmina tımı 45 taksitte ödeyeceklerdi. Sen gazetenin mali koordinatörü ile konuşup taksit işini 2’ye indirmiştin. Daha sonra da irtibatımız kopmadı. Sen de çalıştığın birkaç işyerinden ayrılıp sıkıntılar yaşadın. Bu kez Nedim, bir kumpas davasından içeri düşmüştü. Onun görüşmecisi olarak her hafta Silivri Cezaevi yollarındaydın. Bu, gerçekten büyük bir dostluk ve özveri örneğiydi. Tutuklanmadan 1520 gün önce seni Cumhuriyet’teki odanda ziyaret ettim. Türkiye için kaygılıydın ama yaptığın görevin de farkındaydın. Hem basın tarihi, hem de kişisel tarihin açısından önemli ve onurlu bir görevi yerine getirdiğinizi ifade ettim. Sen de bedel ödemeye hazır olduğunu söylüyordun… Sizler, demokrasi ve basın özgürlüğü mücadelesine ciddi biçimde katkıda bulunuyorsunuz. Bu mahpusluk süreci elbet bitecek, onurlu ve dik duruşunuzla haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY kucaklayacağız sizleri… Mektubumu, eşin Eylem Türk Sabuncu’nun 4 Ekim 1999 tarihli Milliyet’te benim “Emek ve İnsan” sayfasında yer alan “Umut uzantısı” şiiri ile noktalamak istiyorum. Hepinize selam olsun… Uzun doğar hayata insan Kısalır yaşamın uzunluğunda İnce kenarları yüreğinin Kaldıramaz kalın yortusunu zamanın Sevmek bir ifadeyse Ve korkmak bir anlayış Teker teker çözülecek içimde Uzatacağım hayatı yeniden Aldırmadan kimseye Dalacağım içine…….. İçinden geldiği gibi denir de İçinden gelen nedir insanın Gülmek mi sualsiz Ya da ağlamak mı cevaben Dışı ve içi yoktur insanın Korkuları vardır Korkuları kaybetmektir ansızın Sevdiceğini… Ancak uzun doğar hayata insan Birleşince kısalır umutsuzluğu İngilTERE’DEN DESTEK Uluslararası PEN, İngiliz Gazeteciler Sendi kası, Guardian ve Morning Star gazetelerinden çok sayıda gazeteci dün gazetemize dayanışma ziyaretinde bulundu. PEN’den Caroline Stockford, İngiltere Gazeteciler Sendikası’ndan Barry White, The Guardian yazarları Owen Jones ve Abi Wilkinson, Morning Star yazarı Steve Swenney ile gazeteciler Alev Yaman ve Arif Bektaş’tan oluşan heyet, gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Bülent Özdoğan ve yazarımız Aydın Engin’den gazetemizi susturma amacıyla gerçekleştirilen soruşturma ile ilgili bilgi alarak, İngiltere’de dayanışmayı güçlendirmeyi planladıklarını vurguladı. Heyet BirGün, Evrensel ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerini de ziyaret etti. Aynı suçlamaya umhurbaşkanı’na hakaret suçundan Ekim 2015’te tutuklanan ga Czeteci Bülent Keneş’i tahliye eden İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği yargıcı farklıAtila Öztürk bu suçun tutuklama için ge karar rekli katalog suç olmadığı CANAN COŞKUN nı söylerken gazeteci Hüsnü Mahalli’yi aynı suçtan tutuk Çağlayan’daki bazı hâkimler Cumhurbaşkanı’na layan İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği yargıcı Mustafa Ça hakarete ‘katalog suç’ diyerek tutuklama kararı kar katalog suç olduğunu belirtti. Gazetemizin kantinini işleten Şenol Buran’ı tutukla verirken bazı hâkimler tersi yönde karar alıyor yan yargıç kararına dayanak olarak katalog suçların düzenlendiği yasa maddesini gösterirken tahliye eden yargıç Avrupa Konseyi’ne Şık şikâyeti da kararına aynı maddeyi gerekçe gösterdi. Buran’ı tahliye eden yargıç, Mahalli’nin tutukluluğunun devamına karar verirken de aynı maddeye atıfta bulundu. Twitter paylaşımları nedeniyle Ekim 2015’te Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan tutuklanan Gülen cemaatine yakın Today’s Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş’i tahliye eden yargıç Atila Öztürk, kararında, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunun Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100’üncü maddesinde belirtilen katalog suçlardan olmadığına dikkat çekmişti. Hüsnü Mahalli’yi 15 Aralık’ta tutuklayan yargıç Mustafa Çakar ise, kararında Uluslararası gazetecilik örgütleri, 15 larını, ordusunu ve emniyetini açıkça kötü gündür tutuklu bulunan muhabirimiz Ah leme” suçlamasıyla 29 Aralık’ta gözaltına met Şık ile ilgili olarak Avrupa Konseyi’ne alınan Şık’ın tutuklandığı belirtildi. Silivri’ye bağlı Gazeteciliğin ve Gazetecile gönderilmeden önce tutulduğu Metris rin Güvenliğinin Korunmasını Teş Cezaevi’nde Şık’a 3 gün su verilmediği, ilk 5 vik Platformu’na şikâyette bulun gün avukatları ve ailesiyle görüştürülmedi du. Avrupa Gazeteciler Federas ği, hücresine gazete, kalem ve kitap sokul yonu (EFJ), Uluslararası Gazete madığı yönündeki haberlere de yer verilen ciler Federasyonu (IFJ) Gaze başvuruda Şık’ın 2011’de o zamanlar AKP ta tecileri Koruma Komitesi (CPJ) rafından desteklenen Gülen hareketi hak ve Sınır Tanımayan Gazeteciler kında yayımlanmamış bir eleştiri kitabı ne (RSF) örgütünün yaptığı baş deniyle de hapis yattığı belirtilerek “Bu vuruda, “yasadışı terör örgü gün aynı hareket için propaganda yapmak tü adına propaganda” ve “Tür la suçlanıyor. Cumhuriyet’in diğer 10 çalışa kiye Cumhuriyeti’ni, adli kurum nı da hâlâ hapiste” denildi. l Dış Haberler IPI’dan Bozdağ’a: Absürd ve yüz kızartıcı “CMK’nin 100. maddesinin 3. fıkrasında sayılan suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde de tutuklama nedeni varsayılabilir” demişti. Oysa söz konusu fıkranın içeriğinde sıralanan suçlar arasında Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu yer almıyor. Tutuklamaya da tahliyeye de Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), “cezaevlerinde salt gazetecilik yaptığı için kimsenin olmadığını”, tutuklu gazetecilerin “anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, silahlı terör örgütüne üye olmak, uyuşturucu madde ticareti” gibi suçlamalarla yargılandığını ileri süren Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a sert nel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu gibi isimlerin de bulunduğunu belirten Ellis, “Mesnetsiz iddialara karşı kendilerini savunma fırsatı verilmeksizin aylardır demir parmaklıklar ardında tutulan onlarca gazeteciye yönelik temelsiz iftiraları reddediyoruz. Her bir davada açıkça görüyoruz ki, yetkililerin gizli kalmasını tercih ettiği Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlama yanıt verdi. IPI Savunu ve İletişim Direk bilgilere dikkat çekme cüretini sergiledik sıyla gazetemizin kantinini işleten Şenol Buran’ı tutuklayan yargıç Selami Yılmaz tutuklama kararına gerekçe olarak katalog suçların sıralandığı CMK’nin 100. maddesine atıfta bulundu. Buran’ı tahliye eden törü Steven M. Ellis, bu ifadeleri “absürd ve yüz kızartıcı” diye niteledi. Hapiste bulunan onlarca gazeteci arasında IPI Yönetim Kurulu Üyesi Kadri Gürsel ve aynı zamanda IPI üyesi olan Cumhuriyet Ge leri için gazeteciler hapiste çürütülmeye çalışılıyor. Adalet Bakanı’nın öfke uyandıran, kalp kıran ifadelerine gülüp geçilebilirdi ama bunlar adaletsizliği haklı göstermeyi amaçlıyor” ifadelerini kullandı. yargıç Ömer Hasan Özbek de tahliye ka rarına gerekçe olarak aynı yasa maddesini gösterdi. Aynı yargıç, önceki gün Hüsnü Mahalli’nin aylık tutukluluk incelemesini gerçekleştirdi. Tutukluluğun halinin devamına karar veren Özbek, 2 Ocak’ta ver Basına karşı tutumudiği Buran’ın tahliye kararının aksine, tu ABD’DEN ERDOĞAN’A ‘MUHABİRİ BENZETTİ’ YANITI tukluluğun devamına gerekçe olarak yine CMK’nin 100. maddesine atıfta bulundu. düşününce şaşırmadımPeşinen cezalandırma Avukat Özgür Urfa, CMK’nin 100. maddesinde tutuklama için gerekli suçların tek tek sayıldığını belirterek bunların arasında Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunun olmadığını söyledi. Urfa, “Yargıçların yorumları yoluyla bu suç katalog suçlar arasına eklenemez. Bu şekilde yorumlamak keyfi ve hukuksuzdur. Yasal dayanağı da yoktur” dedi. Urfa, söz konusu suçun yasada öngördüğü cezanın 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası olduğunun altını çizerek, “Ceza verilse bile 2 yıla kadar hapis cezaları erteleniyor. Bu suçtan kararla birlikte tutuklanan yok. Dolayısıyla soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimlikleri eliyle bu suçtan tutuklama kararı vermek peşinen cezalandırma yöntemi olarak kullanılıyor” diye konuştu. l İSTANBUL Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, ABD Başkanı se diye konuştu. Washington’da basın toplantısı düzenleyen Earnest, çilen Donald Trump’ın CNN ABD olarak iktidar sahibi kişilerle muhabirini terslemesiyle ilgi medya arasında canlı ve güçlü di li “muhabiri benzetti” yorumu yalog geleneğine önem verdikleri yapan Cumhurbaşkanı Tayyip ni, bunun demokrasilerini güçlen Erdoğan’ın açıklamalarını oku dirdiğine inandıklarını vurguladı. madığını ancak “Türkiye’de hü Earnest, “Eğer söylemlerinize gü kümetin gazetecilere karşı tutu veniyorsanız o zaman bu söylem mu düşünüldüğünde bu duruma pek de şaşırmadığını” söy Josh Earnest leri basın önünde savunma yeteneğinize de güvenmelisiniz. Eğer ledi. Earnest, “Amerika Türkiye’nin güçlü bunu yapmıyorsanız, bu yalnızca medyay bir şekilde yanında yer almakta. Ancak bu la ilişkinize yönelik izlediğiniz yöntem yakın ilişki, bizim Türkiye’de sıklıkla hap hakkında soru işaretleri uyandırmakla kal se atılan ya da susturulan bağımsız gazete maz, savunmanız gereken söylemlerinize cilere yapılan muameleye ilişkin derin en duyduğunuz güvene yönelik de şüpheler dişelerimizi dile getirmemizi engellemez” doğurur” diye konuştu. l Haber Merkezi ÖZGÜR GÜNDEM DAVASINDA CEZA YAĞDI Dayanışmanın bedeli 6 bin TL CANAN COŞKUN Kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla başlatılan “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katıldıkları gerekçesiyle yargılanan müzisyen ve hak savunucusu Şanar Yurdatapan ve yayıncı İbrahim Aydın Bodur 6 bin TL para cezasına mahkum edildi. Yurdatapan ve Bodur’a örgüt propagandası yaptıkları iddiası ile verilen 1 yıl 3 ay hapis cezaları da ertelendi. Mahkemenin kararları Özgür Gündem davalarının da ilk mahkumiyet kararları oldu. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Yurdatapan’ın yargılandığı duruşmaya dayanışma için Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve oyuncu Lale Mansur, sanatçı Melika Demirağ da katıldı. Şanar Yurdatapan duruşmada 10.5 yıla kadar hapsinin istendiği mütalaaya karşı beyanda bulundu. Yurdatapan, savunmasına “Neyi savunacağımı gerçekten bilemiyorum” sözleriyle başlayarak, iddianamede ve mütalaada suç sayılabilecek hiçbir ithamın olmadığını vurguladı. Evren nerede? Yurdatapan 1981 yılında Kenan Evren’in kendisini vatan haini ilan ederek, yurttaşlıktan attığını anımsatarak, “Gördüğünüz gibi, ben buradayım. O nerde? Böyle bir iddianamenin hiç hazırlanmaması, hazırlanıp verilmişse mahkemece kabul edilmemesi, hadi bunların hepsi bir kere oldu diyelim, mahkemenin ilk celsede aklanma ile sonuçlanması gerekirdi. Sevgili Aziz Nesin’in 1995 yılında sadece ‘Kürt’ kelimesini kullandığı için DGM’de yargılanırken söylediklerini tekrar ederek bitireyim: Korku yaşımı aştım. İşte yapılan zulüm ortada, ona karşı çıkanlar ve ben buradayız. Ger çekleri söyleyenleri cezalandırırsanız çok değil birkaç yıl sonra geriye dönüp baktığınızda vicdanlarınıza ne diyeceksiniz” ifadelerini kullandı. Mahkeme heyeti de Yurdatapan’a “terör örgütünün açıklamalarını yayımlamaktan” 10 ay hapis cezası vererek, bunu 6 bin TL adli para cezasına çevirdi. “Örgüt propagandası yapmak” suçundan verdiği 1 yıl 3 ay hapis cezasını ise erteledi. Bodur’a da ceza Aynı mahkemede yayıncı İbrahim Aydın Bodur’un yargılandığı duruşmada da savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Savcı mütalaasında Bodur’un “terör örgütünün açıklamalarını yayınlamak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla 10.5 yıla kadar hapsini istedi. Mahkeme Yurdatapan kararını Bodur için de uyguladı. 1.5 saat savunma Özgürlükçü Demokrasi gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ersin Çaksu ve Yazı İşleri Müdürü Harun Epli’nin aynı mahkemede yargılandıkları dosyada ise esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, Çaksu ve Epli’nin “terör örgütünün açıklamalarını yayımlamak” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlarından 18 yıl 4 aya kadar hapislerini talep etti. Avukatlar da mütalaaya karşı beyanlarını sunmak için süre istedi. Mahkeme de savunma için 1.5 saat süre vererek duruşmayı aynı gün saat 16.00’a erteledi. Avukatlarının 1.5 saat içinde beyanlarını hazırlamasından sonra yeniden başlayan duruşmada heyet Çaksu ve Epli’ye “terör örgütünün açıklamalarını yayımlamak” suçundan 1 yıl 10 gün hapis cezasına, “örgüt propagandası” suçundan da 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edip hükümlerin açıklanmasını geri bıraktı. Çaksu ve Epli’nin 5 yıl boyunca denetime tabi tutulmalarına karar verdi. l İSTANBUL AÇLIK GREVİNDEKİ OKATAN’IN DURUMU KÖTÜLEŞİYOR Sağlığı tehlikede Gözaltına alınan 6 gazeteci arasında olan Etkin Haber Ajansı (ETHA) Sorumlu Haber Müdürü Derya Okatan’ın tüm tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için başlattığı açlık grevi dün 20 günü geride bıraktı. Okatan’ın sağlık durumuna ilişkin konuşan Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Kader Tonç, “Okatan’ın hareketlerinde yavaşlama var. Sese ve ışığa duyarlılık gösteriyor. Unutkanlık başladı. Nabzı ve tansiyonu çok düşük. Çok küçük ve nemli bir yerde kalıyor. Sağlık durumundan kaygılıyız. Bu hukuksuzluk bir an önce son bulmalıdır” dedi. ETHA, 20 gündür gözaltında tutulan, Diken Haber Editörü Tunca Öğreten, Dihaber Haber Müdürü Ömer Çelik, Dihaber muhabiri Metin Yoksu, Yolculuk Gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve İmtiyaz Sahibi Eray Sargın ve BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat’ın durumlarına ilişkin Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) binasında dün basın toplantısı düzenledi. Toplantıya TGS Genel Merkez Yöneticisi Cansever Uğur, Çağdaş Gazeteciler Derneği İstanbul Temsilcisi Uğur Güç, ETHA Haber Müdürü Önder Öner, ETHA editörü Arzu Demir, HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Beyza Üstün, HDP Kadın Koordinasyonu’ndan Bey can Taşkıran, Ezilenlerin Sosyalist Partisi MYK Üyesi Sedat Şenoğlu ve Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Kader Tonç katıldı. Açıklama öncesinde Derya Okatan’ın mesajı okundu: “Biz 6 gazeteci 20 gündür hukuksuz bir şekilde gözaltında tutuluyoruz. Hâlâ ne ile suçlandığımızı tam olarak bilmiyoruz. Bakan Berat Albayrak’ın epostalarına ilişkin haberlerimizden kaynaklı zannediyoruz. Ancak bunu haber yapmanın suç olmadığını bir kez daha belirtmek isteriz. Biz mesleğimizin gereğini yaptık. epostalardan asıl suçlular ortaya çıkmıştır. Tutuklanması gerekenler onlardır biz değiliz. Açlık grevine girmemin sebebi 6 gazetecinin serbest bırakılması ve aynı zamanda hapishanelerde bulunan meslektaşlarımın serbest bırakılması içindir. Bizler iyiyiz morallerimizde iyi ama tabii ki dayanışmaya ihtiyacımız var. Destek veren herkese çok teşekkür ederiz.” Cansever Uğur gerçekleri yazan gazetecilerin iktidarca tehdit olarak algılandığına dikkat çekti. Gözaltındaki gazetecilerin haber verme hakkını ve halkın haber alma hakkını kullandıklarını hatırlatan Uğur, “Arkadaşlarımızın yanındayız” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle