06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 14 Ocak 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Muhtar istihbarat haber 11 teşkilatı çalışıyor ABİDİN YAĞMUR Mersin’in Mezitli ilçesine bağlı Cemilli Köyü Muhtarı Halil Bağcı’nın, haklarında “FETÖ, PKK, DHKPC üyesi oldukları, Cumhurbaşkanına hakaret ettikleri” iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğu 18 köylü hakkında soruşturma başlatıldı. Köye gelen terörle mücadele şubesi polislerini karşılarında görünce büyük şok yaşayan köylüler, Bağcı’nın, muhtarlık seçimlerinden kalma husumetler nedeniyle kendilerine iftira attığını söyledi. Mersin merkeze 20 kilometre mesafedeki 300 nüfuslu Cemilli köyündeki olaylar 15 Temmuz darbe girişiminden kısa süre sonra, okuma yazma bilmediği iddia edilen H.G adlı bir kişinin adına 27 kişi hakkında jandarmaya ihbar mektubu gönderilmesiyle başladı. Ağustos ayında gönderilen ihbar mektubunda 27 köylünün adları yer alıyor ve köylülerden bir kısmı FETÖ’cü, bir kısmı PKK’li, bir kısmı da DHKPC’li olmakla suçlanıyordu. İhbar mektubu üzerine harekete geçen jandarma, H.G’nin ifadesine başvurdu. H.G, ihbar mektubunu yazmadığını, muhtar Halil Bağcı’nın yanında çalıştığı dönemde Bağcı’nın kendisine boş kâğıt imzalattığını, o boş kâğıdın daha sonra doldurularak ihbar mektubunun hazırlanmış olabileceğini söyledi. H.G. serbest bırakılırken köylüler hakkında ise iddialar asılsız bulunduğu için soruşturma açılmadı. Geri çekmek istedi Muhtar Halil Bağcı eylül ayına gelindiğinde bu kez kendi imzasıyla bir şikâyet dilekçesi yazarak Mersin Cumhuriyet Savcılığı’na başvurdu. Bağcı dilekçesinde 18 köylüyle ilgili iddialarda bulundu. Eski muhtar Fevzi Efe’nin FETÖ üyesi olduğunu iddia eden muhtar, diğer köylülerden bir kısmının PKK’li, bir kısmının DHKPC’li olduğunu, diğerlerinin de Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiğini öne sürdü. Muhtar, bir kadını Kuran kursunda FETÖ yayınları okumakla suçlarken bazı köylülerin “Darbe başarılı olsaydı davul zurna çaldıracaktım” dediğini iddia etti. Bağcı, köylüler hakkında suç duyurusunda bulunduğu duyulunca savcılık dilekçesini geri çekmek istedi. Ancak savcılık bu isteği kabul etmedi ve 18 köylü hakkında soruşturma başlatarak dosyayı Mersin Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne gönderdi. Köylüler şokta Köylüler, haklarında soruşturma açıldığını terörle mücadele ekipleri köye gelince öğrendi. Bakkal H.B’nin yanına giden polisler, hakkında soruşturma açılan 18 kişiyi sordu. Kendisi hakkında da soruşturma açılan bakkal H.B, telefonla diğer köylülere ulaştı ve o an köyde bulunanlar polis ekiplerine tek tek ifade verdi. İfade sırasında köylülere suç duyurusu dilekçesindeki iddialar soruldu. Suçlamalar karşısında şok olan köylüler, kendilerine iftira attığı gerekçesiyle muhtardan şikâyetçi oldu. ‘İntikam alıyor’ Eski muhtar Fevzi Efe, Halil Bağcı’nın seçimler ve köydeki su sorunu gibi meseleler yüzünden husumet yaşadığı kişilere iftira attığını öne sürdü. Şikâyet dilekçesinde adı geçen 18 kişinin tamamın muhtar Bağcı ile kavgalı olduğunu kaydeden Efe, “Ben senelerdir bu köyde CHP’li olarak bilinirim. Hatta eskiden beri bana ‘komünist Fevzi’ derler. Şimdi PKK, DHKPC propagandasıyla suçlanıyorum. Eşim FETÖ’cülükle suçlanıyor, damatlarım Diyarbakırlı diye PKK’li olmakla suçlanıyor. İşin aslı şu: 18 kişinin tek suçu Fevzi Efe’nin ailesinden olmaları ya da seçimlerde ona oy vermiş olmaları. Bağcı’nın benimle kişisel bir husumeti var, bana böyle bir iftira attı. Diğerlerine niye atıyor anlamıyorum. Son seçimlerde 92 oy ben aldım, 102 oy kendisi aldı. Seçimde kendisine rakip olanlardan ya da oy vermeyenlerden böyle intikam alıyor” dedi. ‘Akrabası FETÖ’cü’ Hakkında soruşturma açılan bir başka köylü de “Muhtar kiminle tartışır, kavga ederse bu tür asılsız ihbarlarla intikam almaya çalışıyor. Bir dönem başbakanlık müfettişi bir akrabasının nüfuzuna güvenerek bizi tehdit ederdi. O akrabası FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle buradan kelepçelenerek götürüldü. Şimdi bizi FETÖ’cü olmakla suçluyor” diye konuştu. Soruşturmaya uğrayan bir başka köylü de, muhtar Halil Bağcı’nın akşamları evlerin kapı ve pencerelerine gizlice yaklaşarak içeride konuşulanları dinlemeye çalıştığını iddia etti. l MERSİN Muhtar Bağcı, 18 köylü hakkında ‘FETÖ, PKK, DHKPC üyesi oldukları, Cumhurbaşkanı’na hakaret ettikleri’ iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Köylüler, muhtar Bağcı’nın akşamları gizlice kapılarını dinlediğini iddia etti ATATÜRK’E HAKARET İDDİASI Köyde uzun süre imamlık yaptıktan sonra emekli olan ve 3 dönemdir muhtar seçilen Halil Bağcı’nın, 1996 yılında, Atatürk’e hakaret suçundan yargılandığını, Atatürk’e hakaret ettiği için Bağcı ile kavga ettiğini anlatan bir köylü ise “Muhtar Bağcı o davadan ceza alabilirdi ama o dönem muhtar olan Fevzi Efe’nin mahkemedeki ifadesi sayesinde cezadan kurtuldu. O olaydan sonra kendisiyle birkaç tartışmamız daha oldu. Her tartışmadan sonra benim hakkımda ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ten suç duyurusunda bulundu ama bir şey çıkmadı. Şimdi de hakkımda soruşturma var ama henüz ifade veremedim. Neyle suçlandığımı, nasıl bir iftiraya uğradığımı bilmiyorum” dedi. POLİSLER SORDU, BEN SÖYLEDİM Muhtar Halil Bağcı ise hakkındaki iddiaları reddetti. Köylüler hakkında ihbar mektubu yazmadığını savunan Bağcı, “Soruşturma açılınca polisler köye geldiler, bana bu kişilerle ilgili soru sordular, ben de bildiklerimi, gördüklerimi söyledim. Soruşturmadan o şekilde haberim oldu” dedi. Bağcı, H.G. adlı şahsa boş kâğıt imzalattığı ve o imzayı ihbar mektubunda kullandığı iddiasını da “İhbar mektubunu H.G. kendisi yazdı. O mektupta adı, soyadı, adresi eliyle yazılmış. İhbar mektubundan sonra karakolda ifade verince benimle ilgili yalanlar uydurmuş. Ben kocaman adama nasıl baskı yapabilirim” sözleriyle reddetti. 3 muhtarlığa kayyım atandı CUMHURİYET DUYURMUŞTU Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen muhtarlarla Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bir araya geliyor. Erdoğan, bugüne dek 33 kez düzenlenen bu toplantılarda “Bu süreçte muhtarlara çok iş düşüyor. Muhtar kendi mahallesinde, köyünde, hangi evde kim oturuyor, bunu bilmeyecek mi, bilecek. Bu terörist midir, değil midir? Bunu oradaki en yakın güvenlik gücüne, karakoluna her yerine bildirecek” diyerek muhtarlara terörle mücadele görevi verdi. Erdoğan’ın muhtarlara “muhbirlik” talimatının ardından İçişleri Bakanlığı da harekete geçti. İçişleri Bakanı Süleyman Soy lu, il valilerine, muhtarlarla her ay düzenli olarak toplantı yapmaları talimatı verdi. Talimata göre önce kaymakamlar, her ay ayrı bir ilçede emniyet müdürü, jandarma komutanı, STK temsilcileri ve muhtarlarla güvenlik toplantıları düzenleyecek. Ardından valiler, sadece muhtarlarla bir araya gelecek. Valiler ayrıca, “halk buluşmaları” adı altında her ay vatandaşlarla da bir araya gelecek. Hazırlanacak değerlendirme raporları her ay Ankara’ya, İçişleri Bakanlığı’na gönderilecek. Bakanlığın talimatına ilişkin haber ise 24 Aralık 2016 günü Cumhuriyet’in birinci sayfasında yer almıştı. Akademisyen Şen ve dernek başkanı Özdemir Alevilerden suç duyurusu Alevi vakıf ve federasyonları, Alevilere katliam çağrısında bulunan Muş Alparslan Üniversitesi’nde görevli akademisyen Abdülkadir Şen ve Reina katliamının ardından Kanal A’da katıldığı yayında Alevi vakıflarını tehdit eden Türkmen Alevi Bektaşi Derneği Başkanı Özdemir Özdemir hakkında suç duyurusunda bulundu. Alevi Dernekleri Federasyonu, Alevi Vakıflar Federasyonu ve Alevi Bektaşi Federasyonu tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, Şen ve Özdemir’in “tehdit”, “inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme”, “nefret ve ayrımcılık”, “hakaret”, “suç işlemeye tahrik”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ve “iftira” suçlarından yargılanması talep edildi. Özdemir katıldığı yayında “O yalı larda oturan Alevi vakıf başkanlarına sesleniyorum. O yalıları başınıza yıkarlar, orada oturamazsınız, o paralarınızı elinizden alırlar, bu Türkiye’de sizi öldürürler” ifadelerini kullanırken, Şen de Twitter hesabından, “Ey Halep’te çocukları, kadınları, sivilleri, sivilleri korkakça bombalayan rejimi savunan mezhepçiler: Sizi bu coğrafyada yeni Malazgirtler bekliyor. Bu coğrafyanın her köşesinde yeni Malazgirt yaşanacak. Şah İsmail’in bağnaz mezhepçi piçleri hesap verecek. Şahlaştınız. Yavuzlaşacağız” ve “Cemevi, Ali, insana saygı, Madımak, hoşgörü diyen ne kadar namussuz mezhepçi varsa Halep’te katillerler beraber. Lanetliler topluluğu...” mesajlarını paylaşmıştı. Şen ardından görevinden açığa alınmıştı. l İSTANBUL /Cumhuriyet Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde Altıok Mahalle Muhtarı Mürsel Zorooğlu, Sanayi Mahallesi Muhtarı Mehmet Bayındır ve Esentepe Mahallesi Muhtarı Alaattin Tekin, çeşitli tarihlerdeki sosyal medya paylaşımları nedeniyle haklarında “Terör örgütü propagandası yapmak” suçundan açılan soruşturma kapsamında ifadeleri alındıktan sonra görevden alındı. Muhtarlarların ilçe kaymakamı tarafından görevlerinden alınmasından sonra yerlerine azalardan atama yapıldı. Annemin fotoğrafı Görevden alınan Esentepe Mahalle Muhtarı Alaattin Tekin, polis karakoluna çağrıldığını ve sosyal medya paylaşımlarının sorulduğunu belirterek, “3 yıl önce kaybettiğim 70 yaşındaki annem Cevahir Tekin’in boynunda yeşil, kırmızı, sarı renkli fular ve zafer işaretli fotoğrafı ile Rojava’da çekilmiş bir fotoğraf ve Kuranı Kerim okuyan bir peşmergenin fotoğrafı ve HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafını ne maksatla paylaştığımı sordular. Yaptığım paylaşımlar yasadışı olsaydı zoruma gitmezdi. Anamın fotoğrafını paylaştım diye muhtarlık görevimden alınmam beni çok üzdü” dedi. Mahkemeye çıkmadan Yaklaşık 8 yıldır Sanayi Mahallesi Muhtarlığı yapan Mehmet Bayındır da, emniyette Facebook’ta yaptığı paylaşımların sorulduğunu belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı aday adayı olan ve siyasi bir partinin genel başkanı olan Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafını paylaştım. Mahkemeye çıkmadan sadece karakolda terörle mücadele şubesine çağırdılar. Gidip orada ifade verdik. Valilik oluruyla kaymakamlık tarafından muhtarlık görevimden alındım. Avukatlarla konuştum, hukuki olarak haklarımı arayacağım”diye konuştu. Ben paylaşmadım Altıok Mahallesi’nin 24 yıllık muhtarı Mürsel Zorooğlu da, sosyal medyada paylaşım yapacak düzeyde teknoloji kullanıcısı olmadığını savunarak, “Ben cep telefonundan sosyal medyayı zaten kullanamıyorum. 2013‘te yaptığım paylaşımları sordular. Yapmadım, yapsaydım zoruma gitmezdi. Pazartesi günü haber verdiler resmi yazıyla, görevden alındığımızı bildirdiler. Mahkemeye çıkmadan emniyette aldıkları ifadeyle, valilik oluru ve kaymakamlık kararı ile görevden alındık. Birçok hükümetle çalıştım. Yasadışı bir iş yapmadım. Hukuki yollardan haklarımı arayacağım” dedi. l DİYARBAKIR / DHA Ahlaki çöküşün girdabında Ahlak için dine, ahlaklı olmak için dindar olmaya, olmazsa olmaz bir ihtiyaç var mı? Özgürlükçü düşün, ahlakın insanların ürettiği kurallar olduğunu ve bunların insanlık tarihi içinden süzülerek yaşanan ana devredildiğini savunur. Dinler de bu anlamda belli tarihsel dönemin ahlak kurallarını ifade ederler. Özgürlükçü düşünce iyi ve kötünün, ahlak ile ahlaksızlığın insanlara içkin olduğuna inanır. Samimi biçimde dindar olup ahlaken düşük davranış sergileyenler epey çok olduğu gibi, dindar olmayıp etik olarak kabul edilemez eylemler yapanlar da bir o kadar çoktur. Ahlaklı olmakla dindar olup olmamak arasında doğrudan bir ilişki kurulamaz. Bunu 1994’te Aktüel dergisinde Ali Bulaç’la tartışmıştık. AKP iktidarında giderek artan biçimde sergilenen davranışlar ve dile getirilen zihniyet, ahlaklı olmakla dindar olmak arasında doğrudan bir ilişki kurulamayacağının elle tutulur en somut örneklerini veriyor. İktidarda kalmak için, yalan, iftira ve hile dahil, her yol mubahtır anlayışı, zenginleşmek için çevreyi talan etmekle yetinmeyip başkasının malına el koymakta bir beis görmeyen zihniyet, elbette sadece iktidardaki güç ve çevrelere özgü değil. Ama bugün iktidardaki güç ve çevrelerin bütün bu ahlaken sorunlu davranışları, amaç için her yol mubahtır anlayışıyla sergiliyor olmaları, dindar olmakla ahlaklı olmak arasında doğal ve doğrudan bir ilişki olmadığı gerçeğinin somut örnekleri olarak karşımızda duruyor. Bu konuda kimin hakiki Müslüman kimin görünüşte Müslüman olduğu tartışmasına girmeye gerek yok. İktidar partisinin önde gelenlerinin ve çevresindekilerin büyük çoğunluğunun samimi biçimde imanlı kişiler olduklarından şüphe edilemez ne de yakın bir tarihe kadar müttefikleri olan Gülen cemaati çevresindeki insanların. Sınav sorularını yandaşlara sızdıranlar, sahte evrak üretenler, kendi insanlarına yer açmak için haksız biçimde insanlar hakkında ceza davaları açanlar, kamu mülkünü peşkeş çekenler, kuralları istedikleri gibi çiğneyenler, aynı zamanda kendilerini İslam ümmeti içinde gören, mümin kişiler değiller mi? İçinde yaşadığımız ve giderek kötüleşen, nerede duracağını artık iktidardakilerin de bilmiyor olmasının kuvvetle muhtemel olduğu gidişat, aynı zamanda yerli ve milli muhafazakâr siyasal damarda ne asgari demokratik bir temel bırakıyor ne de ahlaki bir içerik. Ahlaklı olmanın dindar olmak, imanlı olmak anlamına geldiğine hâlâ inananlar varsa, onların da bu tablo karşısında vicdanlarında bir sorgulama yaşıyor olmaları gerekir. MazlumDer’in eski genel başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, son KHK mağdurlarından biri. Resen memuriyetine son verilen Gergerlioğlu, “KHK’lere niye esaslı bir toplumsal tepki yok” sorusunu sorup (T24), yaşanan kaos karşısında ses çıkarmayan bu büyük kitlenin, kurtarıcı, “mehdi” inancıyla bugün iktidarı değerlendirdiğini, ön kabullü bir bağlılık içinde olduğunu söylüyor. Bu toplumsal düşüşün sonunun hazin olacağını ama bu hazin sonuç sonrasında bu toplumun yapılanlarla, desteklediğiyle, kendisiyle ilgili eleştirel bir değerlendirme yapma ihtimalinin de çok zayıf olduğunu ilave ediyor. Ahlaki çöküş aynı zamanda böyle bir şeydir. Başkaları kadar, kendinizi de aldatırsınız. Sadece siyasal olarak değil, ahlaken de İslamcılığın, yerli ve milli muhafazakârlığın çöküşünü yaşıyoruz. Çöküş hızlandıkça, iktidar gücü ve destekçisi kitlenin tepkisi daha fazla baskı, daha fazla şiddet, daha fazla zor oluyor. Çökerken, son ahlaki frenleri de bütünüyle boşalmış biçimde, kendi girdabının içine bütün toplumu çekiyor. HHH Bir hatırlatma: Cumhuriyet gazetesinin ve diğer muhalif gazetelerin ayakta kalabilmeleri sadece okuyucularının desteğine bağlı. Cumhuriyet’teki haberleri, yazarları internetten okumakla yetinenlerin, bunun bile devam etmesinin gazetenin yayımlanmasına bağlı olduğunu hatırlayarak, her gün bir Cumhuriyet almanın ya da internet abonesi olmanın önemini takdir edeceklerini umuyorum. İfade özgürlüğü paneli bugün başlıyor Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink anısına düzenlenen “İfade Özgürlüğü Sempozyumu” bugün başlıyor. Taksim’de düzenlenecek sempozyumun açılış konuşmasını İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu ve Türk Ceza Hukuku Derneği Başkanı Av. Hasan Fehmi Demir yapacak. Sempozyumda, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İfade Özgürlüğü, İfade Özgürlüğü Bağlamında Ayrımcılık, Nefret Söylemi ve Nefret Suçları, Sanat ve Edebiyatta İfade Özgürlüğü” gibi birçok konu ele alınacak. Sempozyumun konuşmacıları arasında; Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, BirGün gazetesi yazarı Nazım Alpman, Cumhuriyet gazetesi yazarı Özgür Mumcu, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Kemal Göktaş, Gazetemiz avukatlarından Tora Pekin, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat ve Prof. Dr. Osman Korkut Kanadoğlu gibi isimler yer alıyor. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle