15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 7 Aralık 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Asgari ücrette hükümet işveren gibi konuştu Asgari ücretin ilk toplantısında işveren gençlere daha düşük ücret belirlenmesini isterken, Müezzinoğlu, artışın maliyetleri yükselteceğini savundu, vergi sözü vermedi Yaklaşık 6.5 milyon işçinin bir aylık geçim ücreti olan yeni asga ri ücreti belirlemek üzere ya pılan ilk toplantıda, hükümet de işveren kesimi de ekonomi deki sıkıntılar ve bölgedeki ko şullara dikkat çekti. Sıfır zam öneren işveren kesimi, 21 yaşın altındaki genç ler için ise daha düşük asgari üc MUSTAFA ÇAKIR ret belirlenmesini istedi. Hükü met, gelecek yıl asgari ücretin vergi nedeniyle düşmemesi için düzenleme ya pılıp yapılmayacağı konusun da bu kez söz vermedi. İşveren tedirgin Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2017’de geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere yapılacak 4 toplantıdan ilkini dün gerçekleştirdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu toplantıda, asgari ücretin bin liradan 1300 liraya çıkmasının işverenleri tedirginliğe sürüklediğini söyledi. Bu tedirginliği gidermek için hükümetin işverene asgari ücretli çalışan başına yaklaşık 100 lira destek verdiğini belirten Müezzinoğlu, yıl sonunda işverene verilen desteğin yaklaşık 10 milyar lira olacağını kaydetti. Müezzinoğlu, her karar vericinin en çok istediği şeyin asgari ücrete arzu edileni yapabilmek olduğunun belirtirken, “Ama talep edileni karşılayabilmek geçici dönemler için başarı olarak karşımıza gelebilir ama istikrarlı bir hede İşveren ne istiyor? Toplantıda işveren kesiminin taleplerini TİSK Yöne tim Kurulu üyesi Metin Demir dile getirdi. İşverenlerin ta lepleri de şöyle: 4 Asgari ücretin işverene maliyeti yüzde 26.2 arttı. Asgari ücretin aniden yüksek oranda artırılması istihdamı ve ihracatı olumsuz etkiledi. 4 Ülke ekonomisi 15 Tem muz darbe girişimi ve Rus ya krizi gibi şoklarla kârlılaştı. Küresel piyasalardaki den gesizlik ve Türkiye’nin yakın çoğrafyasındaki siyasi kon jonktür sorunlarının ve ger Türkİş’in 1600 lira olarak istediği asgari ücret için işveren “Artmasın, 1300 lira 2 yıllık artış sayılsın” dedi. İşÇİ NE İSTİYOR? Türkİş daha önce asgari ücretin 1600 lira olmasını istemişti. Toplantıda işçileri temsil eden Türkİş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat şu talepleri dile getirdi: 4 Asgari ücret alan bir işçi yılın son aylarında daha fazla vergi ödemek durumunda kalıyor. Net asgari ücretin azalması bu yıl son anda yapılan bir düzenleme yapılmalı. Çalışma Bakanı Müezzinoğlu ise bu yöndeki bir soru üzerine, “Ona şimdi yanıt vermeyelim” demekle yetindi. 4 İşverenlerin ödediği sosyal güvenlik primi 5 puan düşürülerek karşılığı hazineden ödenirken, işçilerin ödediği sosyal güvenlik priminden 1 puan bile indirilmedi. Konu çalışanların asgari geçim indi lar değil, işverenler daha fazla korunuyor. 4 Yılbaşında 447 dolar olan aylık net asgari ücret son gelişmelerle 368 dolara geriledi. Asgari ücretlilerin ve çalışanların alım gücü geriletilerek büyüme sağlanamaz. 4 Asgari ücret artışını gerekçe yaparak, çalışanları işsizlikle, kayıtdışı istihdamla tehdit etmek çıkar yol değil ginliklerin etkisi altında. 4 İşletmelerde ciro kaybı yaşanıyor. Özel sektör yatırımları durgunluk içinde. Kur artışı işletmelerin borçlarını artırdı. Bilançolarda kur zararları ortaya çıktı. Sanayi üretiminde çarklar yavaşladı. 4 İşletmelerin 2017’de asgari ücreti artırmaya gücü yetmeyecek. Geçen yılki asgari ücret artışını iki yıllık kabul ediyoruz. Ayda 100 TL devlet desteği artırılarak ve genişletilerek devam ettirilmeli. 4 Genç işsizliği yüzde 19.9’a ulaştı. 21 yaşını doldurmamış gençler için asgari ücret daha düşük uygulanmalıdır. düzenleme ile kısmen önle rimine gelince bütçe kısıtları dir. İş barışını ve sosyal barışı nebildi. Gelecek yıl da benzer gündeme getiriliyor. Çalışan ortadan kaldırır. 4 Asgari ücret uygulamasında toplusözleşme gereğince yapılan ikramiye, prim, sosyal yardım gibi yan öde fe yönelmekte geçici mutluluklar kalıcı huzura dönüşmeyebilir” dedi. “Reel” olunması gerektiğini dile getiren Müezzinoğlu, “Asgari ücrete yapılan artıştaki her oran yalnız asgari ücreti değil, istihdamın ve işgücü maliyetlerinin tamamını etkiliyor” diye konuştu. Türkiye’nin dünyadaki gelişmelerden kaynaklanan sorunları olduğunu belirten Müezzinoğlu, bunların dışında Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimi ve Rusya ile uçak krizinin de aralarında olduğu bazı sıkıntılı dönemler yaşadığını anımsattı. Müezzinoğlu, son aylarda işsizlik rakamının da artığına dikkat çekti. l ANKARA meler ücret sayılmıyor. Sözleşme uygulayan işyerlerini haksız rekabete uğratan bu durumun önlenmesi için komisyon sözleşme uygulayan ve uygulamayan işyerleri için farklılaştırma yapmalı. Zam umutları sönüyor Maliyeti inşaatta yüzde 3.6 arttı. İşgücü maliyeti yüzde 4 arttı Saatlik işgücü maliye ti 2016 yılı 3’üncü çeyreğinde yüzde 3.7 artış gösterdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2016 yılı 3. çeyrek İşgücü Maliyeti Endeksi’ni açıkladı. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış saatlik işgücü maliyeti endeksi, 3. çeyreğinde, bir önceki çeyreğe göre yüzde 3.7 arttı. Endeks; sanayide yüzde 3.1, inşaatta yüzde 3.6 ve hizmet sektöründe yüzde 4.1 arttı. En yüksek artış yüzde 15.7 ile mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetlerde gerçekleşti. l Ekonomi Servisi Güvensiz madene ceza yağdı Zonguldak’ta, 2016’nın ilk 11 ayında işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine uymadıkları gerekçesiyle 22 işyerine 1 milyon 685 bin 102 lira para cezası uygulandı. Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Gönül Demirsu, geçen yıl 97 işyerine 3 milyon 341 bin 974 lira ceza kesildiğini söyledi. Geçen yıl 13 maden işçisinin yaşamını yitirdiği maden ocaklarında bu yıl 7 işçi, kamu, özel ve kaçak ocaklardaki kazalarda öldü. l Ekonomi Servisi Şirketlerin yeni yılda, çalışanlar için yaptıkları zam planları ufak ufak rafa kalkarken ortalama zam oranı yüzde 6 olarak öngörülüyor Bakan turizmi Kadir Uğur gözden çıkardı Avrupa’da faaliyet gösteren Türk tur operatörü Bentour Reisen, 700 satış acente sahibini Comedy Night’ın 6. yıldönümünü gerçekleştirmek üzere Antalya’ya davet etti. Bentour Üst Yöneticisi (CEO) Kadir Uğur, “Biz Türkiye turizmi için 700 acenteyi buraya toplayıp ülkemizde her şeyin yolunda olduğunu göstermeye gayret ederken davetli olduğu halde toplantıya katılmayacağını bir gün öncesinde bildi ren Kültür ve Turizm Bakanımız Nabi Avcı’nın burada olmamasının bizce anlamı turizm sektörünün gözden çıkarıldığıdır” dedi. TurizmdeBuSabah’a konuşan Uğur, Avrupalı turistin Sultanahmet patlaması sonrasında Türkiye’ye gelmekten çekindiğini anlatarak, Avrupalı turistin Türkiye’ye gelmek istediğini, ancak politika ve güvenlik alanındaki yaşanan sorunlar sebebiyle bunu şimdilik ertelediğini söyledi. Uğur, “Bun ca acenteyi buraya topladık ancak Sayın Bakanımız tenezzül edip gelmedi. Biz iki yıl öncesinden bakanlığa bu tür olayların yaşanabileceğini, A ve B planlarının hazır olması gerektiğini söyledik, ancak dış basında Türkiye aleyhinde çıkan haberlere dahi cevap verecek bir mekanizma oluşturulmadı. Bu da var olan olumsuz algıyı perçinliyor. Yaratılmak istenen bu olumsuz algıyı ancak tanıtım ile aşabiliriz” dedi. l Ekonomi Servisi Zam oranları 2017 için geçen yıllara göre azaldı, şirket yetkililerinin öngörüsü gelecek yıl ortalama zam oranının yüzde 6 olacağı yönünde. Çalışanlar ise zam konusunda umudunu kaybetti, ankete katılan adayların yüzde 64’ü ya zam beklemiyor ya da ücret zamlarının yüzde 5’in altında olmasını bekliyor. Secretcv.com’un, 2016 zam oranlarına yönelik düzenlediği ve 856 firma yetkilisi ve 18 bin 250 çalışan ile yaptığı ankete göre zam umatları epey sönmüş görünüyor. Birçok sektördeki büyük firmaları ve KOBİ’leri temsil eden firma yetkililerinin yanıtladığı anket sonuçlarına göre en çok zam yüzde 8.5 ile bankacılık/finans sektöründe, en düşük zam ise yüzde 3 ile gayrimenkul sektöründe oldu. Adaylar ise geçmiş yıllara oranla daha umutsuz. Ankete katılan adayların yüzde 64’ü ya zam yapılmayacağını ya da zam oranlarının yüzde 5’in altında olacağını bekliyor. Bu da daha önceki yıllara göre oldukça karamsar bir tablo çiziyor. Sosyal hak da azalacak 2016’da temkinli davranmayı sürdüren firmalar aslında bu yıl da stratejilerini değiştirmiyor. Firmalar, 2017 yılında başarılı çalışanlarını elde tutmak için yan haklara önem verecek; ancak yan haklarda da birtakım kısıtlamalara gidilebilir. En klasik olan yan hakların dışında kalan yan haklarda bir daralma ve kısıtlama yapılacağı öngörülüyor. “Bu yıl firmanızdan yüzde kaç zam bekliyorsunuz?” sorusunun yöneltildiği adayların yüzde 40’ı zam yapılmayacağını düşünüyor. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Türkiye’nin dolar ile serüveni Amerikan Doları’nın TL karşısındaki fiyatı 3.50’ye değin yükseldi. Doların fiyatındaki bu hızlı artışın yaratacağı maliyet baskısı ve ekonomik tahribat karşısında ekonomi idaresinin şu ana değin önermiş olduğu tedbirler, “yastık altındaki dövizlerinizi bozdurun” türünden vatanperverlik duygularının ya da “faizleri düşürmekten başka çare yok” gibi iktisat biliminin temel mantığına aykırı önerilerin ötesine geçemiyor. Döviz kuru, kuşkusuz, bir ekonomideki en önemli makroekonomik fiyatların başında geliyor. Döviz kurunun “dengesinin” ne olduğu ve nasıl oluşacağı soruları yıllardır iktisat dünyasını meşgul etmekte. Tam olarak kesin bir hüküm içermemekle birlikte, dövizin fiyatının uzun dönemde ülkeler arasındaki enflasyon farklarından arındırılmış reel değerinin, “döviz dengesi” olarak algılanabileceği konusunda genel bir görüş birliği olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, iktisat biliminde “satın alma gücü paritesi” diye tanımlanan söz konusu reel döviz fiyatı, Türkiye ekonomisinde döviz piyasalarındaki dengesizliklerin de doğrudan yansımasını vermekte. Bugünkü yazımızda da söz konusu tanımdan hareketle “bu noktaya nasıl geldik” sorusuna yanıt vermeye çalışacağız. Öncelikle, 2001 krizi sonrasından başlayarak küresel krizin patlak verdiği 2008 Eylülü’ne değin Amerikan Doları’nın TL karşısında piyasada gözlenen fiyatıyla enflasyondan arındırılmış reel fiyatına bakalım. Aşağıdaki şekilde bu serüveni aylar itibarıyla izlemekteyiz. Veriler bize 2003 başında doların fiyatının 1.70 TL olduğunu; 2005’e değin genelde dalgalı bir seyir izlendiğini; ancak özellikle 2006 yılı ortasından başlayarak gerek piyasada gözlenmiş bulunan güncel fiyatının, gerekse enflasyon farklarından arındırılmış reel fiyatının hızla gerilemeye başladığını görebiliyoruz. Öyle ki küresel krizin başlangıcı olan 2008 Eylülü’ne ulaşıldığında 1 Amerikan Doları’nın reel fiyatının 90 kuruşa kadar gerilemiş olduğunu hesaplıyoruz. Bunun anlamı şu: 2008 Eylülü’nde Türkiye ekonomisinde doların fiyatı 2003’e görece olarak yarı yarıya daha ucuzdu. Dövizin fiyatındaki bu olağanüstü ucuzluk dönemi ekonomi idaresi tarafından coşkuyla karşılanan bir gelişme idi. Zira dövizin bu denli ucuzlaması bir yandan Merkez Bankası’na ithalat maliyetlerinin düşürülmesi sayesinde enflasyonu kontrol altına alma olanağı vermekte; bir yandan da AKP ekonomi idaresine döviz bazında yaşanan büyümenin gerçekte olduğunun kat be kat üstünde olarak propagandasının yapılmasına olanak sağlamaktaydı. “Enflasyon hedeflemesi”, “çağdaş merkez bankacılığı”, “yatırımcı güveni” gibi cilalı sözler ardına gizlenen gerçekler ise bambaşkaydı. Öncelikle, dövizin fiyatında yaşanan bu olağandışı ucuzlama ithalatı özendirmekte ve ulusal ekonominin yatay ve dikey bağlantılarını parçalayarak, ithalat girdilerine aşırı bağımlı kılınmasına neden olmaktaydı. Üretim sürecinde ithalat girdilerine olan aşırı bağımlılık, dövizin fiyatı ucuz olduğu sürece ekonomide yapay bir canlılık yarattı. Ancak bu canlılığın bedeli ulusal sanayinin milli gelir içerisindeki payının hızla gerilemesi anlamına gelmekteydi. Öyle ki 2003 yılında milli gelirin yüzde 25’i düzeyinde olan sanayi üretiminin payı, 2008’e gelindiğinde yüzde 16’nın altına gerilemiş idi. Dövizin ucuzluğu bir yandan da tüketim talebini kamçılayarak ulusal tasarrufların gerilemesi anlamına gelmekteydi. Söz konusu dönemde tasarrufların milli gelire oranı yüzde 22’den yüzde 15’e geriliyor, bu da cari işlemler açığı diye anılan dış açığı kontrolsüz bir biçimde yükseltiyordu. Sanayisizleşen ve tasarrufları çökertilen ulusal ekonominin tek çıkış yolu sürekli dış borçlanma idi. Dış borçlar 2003’ten 2008’e 129 milyar dolardan 281 milyar dolara fırlarken ekonomide yatırım öncelikleri sanayi ve genel olarak reel ekonomik faaliyetlerden, inşaat sektörüne ve spekülatif finansal aktivitelere yönlendiriliyordu. 2008 krizi ve sonrasında Türkiye ekonomisinde yaşananlar artık 2003 sonrası dönemdeki ucuz dövize dayalı hormonlu büyüme sürecinin sonuna ulaşıldığını vurgulamaktadır. Türkiye’de neredeyse 15 senedir “güçlü ekonomiye geçiş” ve “yeni Türkiye” masallarıyla uygulanmakta olan hayal dünyası çökmüştür. Üretkenlik kazanımlarının gerilemekte olduğu sanayisizleşen ve tasarruf üretemeyen dışa bağımlı bir ekonomide, ne döviz piyasalarında ne de sosyal ve hukuk alanlarında dengenin veya istikrarın sağlanması mümkün değildir. Finansın zirvesi Boğaziçi’nde buluşuyor Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü tarafından bu yıl 10.’su düzenlenen Finance Break, 59 Aralık’ta Boğaziçi Üniversitesiİbrahim Bodur Oditoryumu’nda düzenleniyor. Bu yıl Finansbank ana sponsorluğunda gerçekleşecek olan Finance Break’te, finans alanının duayen isimleri ile Türkiye’nin dört bir yanından gelen üniversite öğrencileri bir araya geliyor. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle