Katalog

KULTUR Mevlana için pul sergisi Hz. Mevlana’yı anma törenleri kapsamında, bu yıl da 717 Aralık 2016 tarihleri arasında Konya Mevlana Kültür Merkezi’nde “Hz. Mevlana’nın 743. Vuslat Yıldönümü” konulu pul sergisi düzenleniyor. Sergi ala nında açılacak geçici filateli gişesinde 17 Aralık 2016 tarihinde mesai saatleri içerisinde “Hz. Mevlana’nın 743. Vuslat Yıldönümü 17.12.2016 KONYA” ibareli özel tarih damgası kullandırılacak. 16 EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Aşk ve blues... MadeleIne Peyroux hikâyelerini büyük doğal yeteneği sayesinde us taca anlatmayı biliyor. Popçular için cazcı, cazcılar için popçu... Ülkemize da fena da kıvırmıyor hani: “İyi akşamlar dost lar. Sizin için çalmak bir ha önce dört kez geldi zevk. Haydi eğlenelim!” Amerikalı çağdaş şarkı Eklektik repertuvar cıbesteci Madeleine Peyroux. Bu beşincisi. Her geldiğinde iki şeyi eş MURAT BEŞER ağırlıkla son albümden oluşsa da, arada eskiler ve kavırlar da var. Tür zamanlı gözlemliyoruz: leri açısından: country, müziği köklere döndükçe ken folk, blues, pop, caz... ya da ken disi kilo alıyor. di ifadesiyle: Bir değişiklik daha var, eskisi “Aşk, blues ve içki şarkıları kadar kalabalık değiller; yeni al çalıyoruz, şerefe!” büm “Secular Hymns”i çıkardık Bayan Peyroux devlet gibi ka tan sonra kontrbasçı Barak Mori dın. Bizim Neşet Günal tablola ve gitarcı Jon Herington ile tur rındaki güçlü ve makyajsız Ana luyor; üçlü formatta. Bu akşam dolu kadını ile balık eti Ameri Zorlu PSM konserine çıkmadan kan köylüsü arasında. Elinde evvel bir kâğıda birkaç Türkçe akustik gitarı, arada bir sol aya cümle not etmiş; onları okuyor, ğını kaldırıp indirerek yeri dö Madeleine Peyroux vüyor, şarkının heyecanlı yerlerinde. Tiyatral mimikler, komik ifadeler takınıyor, görmüş geçirmiş bir bar şarkıcısı edasıyla. İki şarkı için sahnede yalnız kaldıktan sonra, sıradaki komik şarkı kızlar için diyor: “Shout Sister Shout.” Tüm çalgıların hafif tınladığı, keyifli bir dinleti bu. Bazen insanın başta kendini ciddiye almadan müzikle nasıl eğleneceğini gösteriyorlar topluca. İsrailli basçı esprili, gitarcı ise alabildiğine rahat ve çok keyifli bir adam, tonları tatlı. Jobim’in “Agua De Beber”si ile Leonard Cohen’in “Dance Me To The End Of Love”ı peş peşe geliyor sonlara doğru. Bayan Peyro ux kimi yorumlarsa yorumlasın mutlaka özgün dokunuşlar sergiliyor. Hikâyelerini büyük doğal yeteneği sayesinde ustaca anlatmayı biliyor. Yanı sıra sahnede son derece rahat. Sanki evinin salonunda arkadaşlarına şarkı söylercesine. Onun lezzetli sesinden söylenen şarkılardaki ince siyasi mesajlarla çok iyi örtüşüyor bu duruş. Şayet bu konseri Amerika’da sefil bir işçi barında ucuz bira içerken izleseydik ruhen farklı bir haz alabilirdik. Hatta gönül ister ki John Steinbeck’in “Sardalye Sokağı”nın bir sayfasında okusaydık! Murat Beşer (muratbeser@muratbeser.com) Bernardo Bertolucci ‘Aptalca bir yanlış anlama’ ‘Paris’te Son Tango’ filmindeki tecavüz tartışmaları sürüyor. Günlerdir devam eden ve Bernardo Bertolucci’ye yönelik bir karalama kampanyasına dönüşen “Tecavüz” vakasında yeni bir gelişme oldu ve Bertolucci suçlamalara yanıt verdi. Hatırlanacağı üzre 2013’te kendisiyle yapılan bir söyleşide “Paris’te Son Tango” filmindeki tecavüz sahnesini çekerken Maria Schneider’a bazı ayrıntıları söylemediğini kabul eden Bernardo Bertolucci büyük tepki toplamış ve birçok ünlü, İtalyan sinemacıyı adeta linç etmişti. Bertolucci olan bitene açıklık getirmek üzere önceki gün bir basın açıklaması yaparak yanıt verdi ve her şeyin aptalca bir yanlış anlamadan kaynaklandığını ileri sürdü. ‘Tek yenilik tereyağı’ Bertolucci açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Yıllar önce Fransız Sinematek’inde birisi bana ünlü ‘tereyağı’ sahnesinin ayrıntılarını sormuştu. O zaman anlatmıştım, ama belki de çok açık anlatamadım, Marlon Brando ile birlikte sahnede tereyağı kullanacağımızı Maria’ya söylememeye karar verdik. Onun, tereyağının bu uygunsuz kullanımına vereceği anlık tepkiyi görmek istiyorduk. Yanlış anlama da burada yatıyor işte. Birisi sandı ki ve sanıyor ki, Maria sahnedeki şiddet unusurundan habersizdi. Bu yanlış!. maria her şeyi biliyordu çünkü senaryoyu okumuştu ve bunların hepsi orada belirtilmişti. Tek yenilik tereyağıydı. Ve bu da, yıllar sonra öğrendim ki, Maria’nın gücüne gitmiş. Senaryoda yazan şiddet değil.” Brando’nun 2004’te, Schneider’in ise 2011’de öldükleri düşünülürse Bertolucci son sözü söylemiş görünüyor. Tabii filmin çekimlerinde bulunan biri öne çıkıp yeni bir açıklama yapmazsa. Bob Dylan yok Patti Smith verelim Nobel töreninde Bob Dylan yok ama Patti Smith şarkı söyleyecek Yılan hikâyesine dönen Nobel Edebiyat Ödülü teslim töreninde son durum şu: Bob Dylan katılmıyor ama bir konuşma yolladı, ve ayrıca Patti Smith onun bir şarkısını söyleyecek. Ekim ayında açıklandığından bu yana tartışmalara sebep olan Nobel Edebiyat Ödülü önce “Dylan gerçekten bu ödülü hak etti mi?” başlığıyla start almış, ardından “Bir teşekkür bile etmedi, ödülü ret mi edecek yoksa?” safhasına geçilmişti. Ardından geç de olsa “Nutkum tutuldu, çok teşekkürler” mealinde bir açıklama geldi Dylan cephesinden, ama hemen sonra “Vaktim yok, törene katılamam” açıklaması gelince bu sefer de “Bu ne küstahlık” tartışmasına geçildi. Oysa Dylan’ın iki konserini izlemiş herhangi biri bilir ki, hazret böyledir: Soğuk, mesafeli, huysuz. Ama en azından yapacağı konuşmanın metnini Nobel komitesine iletmiş. Smith’den Dylan şarkısı İşin Patti Smith ile ilgili kısmı ise şöyle gelişmiş: Eylül ayında, henüz ödülün kime verileceği bilinmezken Patti Smith ödül töreninde şarkı söylemek üzere bir teklif almış ve kabul etmiş. Smith Patti Smith Patti Smith 10 Aralık’ta Nobel ödül töreninde sahne alacak. “Aslında kendi şarkılarımdan birini söyleyecektim ama ödülü Dylan’ın aldığını öğrenince onun bir şarkısını söylememin daha doğru olacağına karar verdim” diyor. Söyleyeceği şarkı da Dylan’ın dünya çapında üne kavuştuğu 1962 tarihli “The Freewhee lin’” adlı albümünde yer alan “A hard Rain’s aGonna Fall”. Patti Smith’in törenden bir gün önce “Rol modellerin önemi” üzerine bir de Nobel konuşması yapacağını da notlarımıza ekleyelim. Ödül töreni ise 10 Aralık Cumartesi gecesi yapılacak. Sessiz sinema günleri başlıyor Sessiz sinemanın klasikleri Akbank Sanat’ta izleciyle buluşacak Akbank Sanat; 1518 Aralık 2016 tarihleri arasında 3. Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri’ne ev sahipliği yapıyor. Sessiz filmlerin avangard gücünü vurgulayan, canlı müzik eşliğinde yaptığı gösterimlerle imaj ile ritm arasındaki büyülü ilişkiyi ortaya çıkaran festival kapsamında 11 farklı seansta, aralarında yeni restore edilmiş filmlerinin de yer aldığı dünyanın farklı arşivlerinden toplam 16 film Akbank Sanat’ta izleyici ile buluşacak. Kino İstanbul tarafından organize edilen, İtalya’nın ünlü sinemateği Cineteca di Bologna ve Hollanda’nın saygın sine ma müzesi Eye Filmmuseum’un kurumsal ortağı olduğu festival, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nın desteği, Akbank Sanat, İtalyan Kültür ve Fransız Kültür merkezlerinin ev sahipliğinde gerçekleşiyor. Etkinlikte gösterilecek yapımlar arasında “Pandora’nın Kutusu” (y: Georg Wilhelm Pabst), “Denizin Çağrısı” (y: Henryk Szaro), “Ye di Şans” (y: Buster Keaton) ve “berlin: Büyük Bir Şehrin Senfonisi” (y: Wal ter Ruttmann) gibi filmler de var. Ayrıntılı bilgi www.akbanksanat.com adresinde. Georg Wilhelm Pabst’ın unutulmaz filmi “Pandoranın Kutusu” da gösterilecek filmler arasında kultur@cumhuriyet.com.tr Çarşamba 7 Aralık 2016 bifo konseri ve Zehra Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın Gürer Aykal yönetimindeki konserinde çok usta bir viyolonselci ve keyifli bir yapıtla tanıştık. Amerika’nın önde gelen konser salonlarında büyük ustalarla çalmış çellist Zuill Bailey’nin icrası ve elindeki 1693 yapımı Matteo Gofriller etiketli viyolonselin tınısı saatlerce kulaklarımızdan silinmedi. Dinleyicisiyle, bestecisiyle, çalgısıyla, orkestrasıyla barışık bir sanatçı. 1954 doğumlu Michael Daughtery’nin Hemingway hikâyelerinden esinli yapıtı ise çağdaş bir “senfonik şiir”di. Müzikle öyküyü betimleyen, 21. yüzyılın şu günlerinde, müziğin karmaşık yapıdan sıyrılıp, yeniden dinleyicisiyle barıştığını kanıtlayan bir çalışma. Son akımlardan “yeniden melodiye dönüş”ü karşımıza çıkardı. Şef Aykal’ın yönetimindeki kusursuz uyumla dinledik bu yapıtı. Çellist ardından yaptığı açıklamalı bislerle de dinleyicinin kalbini fethetti. Bir kez daha konuğumuz olsa ve keşke ondan Dvorak’ın konçertosunu dinlesek! Post romantikler deyince dinleyiciyi bir korku sarar: “Acaba bu eser bizi kaç saat esir alacak”, diye bir endişe! Mahler’in 4. Senfonisi iki çağı birbirine bağlayan özellik Soprano Kate Royal lerle örülmüştür. Hem post romantiklerin uzun cümle yapısı, büyük orkestranın bütün renkleri, hem de 20. yüzyılın dramatik anlatımı iç içedir. İlk üç bölüm sadece senfoniktir; son bölüm ise cennetin sesini simgeleyen sopranonun unutulmaz şarkısıyla taçlanır. BİFO, bu yapıtın bütün görkemini sergiledi. Yoğun bir orkestra dili, pastoral betimlemeler, doğaölümdirim gibi dinleyiciyi senfoninin derinli ğine çeken öğeler, her bir çalgı grubunda ustalıkla işlendi. Başkemancı Pelin Halkacı’nın iki ayrı kemanla seslendirdiği “ölümün dans ezgisi” çok başarılıydı. Soprano Kate Royal, İngiltere’nin ünlenen bir sanatçısı. Bu senfoninin son bölümündeki şarkıyı kendine özgü bir üslupta söyledi. Cennetin sesi ya da çocuksu masumiyet olarak alıştığımız yorumdan oldukça uzaktı. Bugün yaşasaydı da, aynı eseri, 1995’teki gibi bir kez daha Zehra Yıldız’dan dinleseydik! Zehra’yı 19 yıldır özlüyoruz Bundan 19 yıl önce soprano Zehra Yıldız’ı Heidelberg’deki Fidelio temsilinin ardından, bir beyin kanaması sonucunda yitirmiştik. Bu acı haber Türkiye’de olduğu kadar Avrupa’daki basında da dalgalanmıştı. Eşi, opera sanatçısı Süha Yıldız, onun adına bir vakıf kurulmasına öncülük etti. Zehra Yıldız Opera Vakfı bugüne kadar düzenlediği Zehra’yı Anma konserlerinde Zehra’nın dinleyicilerini genç seslerle tanıştırdı. Şimdi uluslararası üne kavuşan nice operacımızın böylece ilk sahneye çıkışına tanık olduk. Bu yıl da 12 Aralık tarihinde, onu yitirdiğimiz gece, KartalBülent Ecevit Kültür Merkezi’nde, 20.30’da Zehra’yı anacağız. Genç orkestra şefimiz Cem’i Can Deliorman, Zehra Yıldız Vakfı Orkestrası’nı yönete Zehra Yıldız cek. Zehra’nın bu yılki solistleri: Soprano Nurdan Küçükekmekçi, tenor Cenk Bıyık, soprano Gülbin Günay, bariton Alper Göçeri, mezzosoprano Dilan Şaka, bas Oğulcan Yılmaz ve bariton Faik Mansuroğlu. Sahneye çıkacak sanatçılar Zehra’yı hiç tanımamış olsalar da, Zehra gibi disiplinli, özverili bir operacı için şarkı söylemenin kıvancını yaşayacaklar. Aydın Doğan Güzel Sanatlar Lisesi açıldı Eğitimöğretim faaliyetlerine 2005 yılında Aydın Doğan İlköğretim Okulu olarak başlayan ve 2015 2016 eğitim öğretim yılında Aydın Doğan Vakfı tarafından yenilenerek yeni ismini alan Aydın Doğan Güzel Sanatlar Lisesi’nin resmi açılışı, 5 Aralık Pazartesi günü gerçekleştirildi. Açılış töreni Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü Ertuğrul Bilican, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yrd. Dr. Muammer Yıldız’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, “Sanat niye önemli? Çünkü aslında özgür düşüncenin topluma yerleşmesi sanatla mümkün oluyor. Sadece özgür düşüncenin olduğu toplumlar gelişebilir, ileriye gidebilir. Biz de bu doğrul tuda bir sanat lisesine destek olmaktan büyük gurur duyuyoruz” dedi. Açılışta ünlü isimler Renovasyon çalışmaları, mimar Nevzat Sayın tarafından yürütülen okulun açılışına Türkiye’nin değerli sanatçılarından Türk musikisi sanatçısı Gönül Paçacı, ünlü ressam Günseli Kato, Türk Halk Müziği derleyicisi ve akademisyen Yücel Paşmakçı, İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi kurucusu ressam ve grafik sanatçısı Prof. Dr. Süleyman Saim Tekcan, ressamlar Dilek Demirci ve Artin Demirci, duayen heykeltıraş Bihrat Mavitan, Türk Hallk Müziği sanatçısı Zafer Gündoğdu, ressam ve akademisyen Hüsamettin Koçan, modernist heykeltıraş Seyhun Topuz ve Güher ve Süher Pekinel kardeşler de katıldı. C MY B