10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 12 Temmuz 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 22 onsuz mavi bir denize bakıp düşünüyorum. Bu muhteşem doğada, bu muhteşem yurtta neden her daim bir endişe, her daim hep kötü bir şeyler olacağı duygusu hâkim? Neden bu ülkede yaşayan insanların mutlu olma hakları doğdukları günden itibaren ellerinden alınıyor? Ve sık sık yaptığım bir oyun aklıma geliyor? Acaba başka bir coğrafyada yaşıyor olsaydık hayatımız nasıl olurdu? Örneğin kışın güneşin çok az göründüğü, yazın hemen hemen hiç batmadığı, bize en yakın evin elli kilometre uzak olduğu bir Kuzey ülkesinde nasıl bir hayatımız olurdu? Hiç kuşkusuz sakin bir coğrafyada olduğumuz için dünyayı yöneten şirketler hesabına çalıştıklarını pek bir iyi bildiğimiz istihbarat örgütlerinin oyunlarından ve toplumsal travmalardan uzak, pek sakin bir hayatımız olurdu. Her şeyimiz fazlasıyla planlı ve programlı olurdu. Tatilimizi nasıl geçireceğimizi mutlaka bir yıl önceden planlar, hiçbir şeyin aksamaması için S KONUK YAZAR BARBAROS ÇETİN Yeşil yol değil, asfalt siyahtır, karadır, ölümdür… 992 Ağustos ayında Milliyet gazetesinde Hatice GÜREL’le birlikte 10 bölümden oluşan “KARADENİZİN İKİ YÜZÜ” isimli sosyoekonomik/ekolojik bir yazı dizisi hazırlamıştık. İlk bölümün başlığı “Karadeniz’i öldürmeyelim” idi. Yazı dizimizin amacı çok kırılgan ekolojik özelliklere sahip ve zaten ekolojik kapasitesinin üzerinde tahribata uğramış bölgenin gelecek nesiller için önemini, yerinde çarpıcı örneklerle anlatmaktı! Ne yazık ki 23 yıl sonra, eşi benzeri olmayan Karadeniz yaylaları “YEŞİL YOL” projesi ile bir kez daha ekolojik felaket tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporuİklim Değişikliği 2014’e göre, iklim değişikliği insanlar ve ekosistemler için geri döndürülmesi imkânsız büyük riskler oluşturuyor. Ulusal ve uluslararası çalışmalarda belirtilen ortak noktalardan biri, özellikle Akdeniz Havzası’nda küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerden biri olduğumuzdur. Türkiye’nin 3 farklı fitocoğrafik bölgesi içerisinde en hassas ekosisteme sahip alan Karadeniz Bölgesi’dir (EuroSiberian). Türkiye’nin birçok bölgesinde Hayal kurmak bedava ya… her türlü sigorta önlemlerine başvurur, ardından tek ve en önemli işimize, yani tatilimizi beklemeye başlardık. İklim nedeniyle melankoli, depresyon peşimizi bırakmasa da içinde bulunduğumuz derin güvenlik duygusu nedeniyle bunları hayatımızın birer parçası kabul eder, üstelik bir güzel keyfini sürerdik. “Depresyondayım doktor, çalışmak istemiyorum.” Güney Amerika ülkelerinden bi 1 yağışların yıl içerisindeki dağılımında düzensizlikler ve yıllık ortalama yağış miktarlarında ciddi düşüşler yaşanırken, Karadeniz Bölgesi’nde, 19752009 yılları arasında yıllık ortalama yağışlarında 63.4 mm’lik artış bulunmakta ancak yağışların yıl içindeki dağılımında düzensizlikler görülmekte. Zaten bölgenin milyonlarca yıl içerinde oluşmuş ekolojik denge parametrelerinin son 2030 yıllık bir zaman diliminde çok yönlü olarak (taşocakları, insanların ve dağ ekosistemlerinin denizle bağlantısını kesen Karadeniz sahil yolu, çarpık yapılaşma, neredeyse her vadiye yapılan HES’lerle doğanın yaşam sigortası derelerin hızlı bir biçimde kurutulması, orman tıraşlanması ve kaçak kesimler vs.) hızlı bir biçimde değişmesi oldukça tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bir de tüm bunların üzerine “Yeşil Yol” pardon “Yeşil Katliam” projesi işin tuzu biberi olmuştur. Karadeniz Bölgesi’nin kıyıdan başlayarak yaylalaradağ ekosistemine kadar olan doğal alanları zaten ciddi olarak yok olma tehdidiyle (antropojenküresel iklim değişimi) sürekli karşı karşıya iken, sıra bölgenin belki de son sağlıklı alanları yaylalar ve eşsiz özellikleriyle dağ ekosistemlerine mi geldi? rinde yaşıyor olsaydık, örneğin Arjantin’de, geceyi hiç kuşkusuz bir dans salonunda tango yaparak bitirir, güne gene uzaklarda çalınan bir tangoya eşlik ederek başlardık. Ama bu ülkelerde pek çoğumuzun askeri darbelerle ilgili bir anısı mutlaka olurdu. Toplu mezarlardan çıkan cesedin DNA testi sonucu kendi öz annemize ait olduğunu anlar ve dehşetle yıllarca anne bildiğimiz kişinin karşısında hüngür hüngür ağlardık. Buralarda pek çok çocuk, anne ve babaları öldürüldüğü için başka ailelere evlatlık olarak verildi. Depresyon, melonkoli asla yanımıza uğramazdı. Tangoya ara verdiğimiz anlarda, Mayo Meydanı’na koşup geçmişle yüzleşme toplantılarına katılır ve kanlı darbe geçmişimizi belleğin kuytu köşelerine gönderme çabasına girişirdik. Bereketi bol olsun... Her gün sevinilecek bir şeylerimiz olurdu. Komşularımızda sosyalist hükümetler seçim kazandığında sokaklara dökülür ve sabahlara kadar Amerikan ve küreselleşme aleyhine sloganlar atarak tango yapardık. Yaşadığımız her şeyde sahici bir şeyler olurdu. Diyelim ki bir Afrika ülkesinde yaşasaydık. Çoğunluk açlık sınırında yaşadığı için en önemli işimiz, en temel içgüdümüz olan karın doyunmak olurdu. Çocuklarımız bir zamanlar ülkemizi talan eden zengin ülkelerden gelecek yiyecek yardımını beklemek için sürekli gözcülük yaparlardı. Ailemizden mutlaka birisi AIDS hastalığından ölmek için sıra beklerdi ve biz onun kavruk bedenine, fırlamış gözlerine bakıp artık üzülmeyi bile unuttuğumuzu fark ederdik. Bu yazı böyle uzayıp gider. Ama birden aklıma şöyle bir fikir geliyor. Acaba bu bereketli ülkemizi mesela Almanlar yönetseydi ne olurdu? Açıkça söyleyeyim, bir defa katiyen yoksul birileri olmazdı. Hiçbir kent, rant uğruna acımasızca talan edilmezdi. Ülke uçaktan bakıldığında yemyeşil bir kuşakla kuşatılmış olurdu. Denizlerden gelen bereket tüm dünyayı doyurmaya yeterdi, en önemlisi sürekli insanlar çocuklarını üniversitede okutmak için para biriktirmezlerdi. Çünkü meslek okullarından yetişenlerle mühendis olanlar arasındaki kazanç farkı o kadar az olurdu ki, kimse kendini zorlamazdı. Ve tüm gençler geleceklerinden emin, hayata tutunurlardı. Bir de ören yerleri var, neyse ki, bunlardaki kazıların hemen hepsini Almanlar yapıyor, o kazılar iki üç misline çıkardı ve ülkemiz turizm özellikle de kültür turizmden öylesine zenginleşirdi ki, milli gelirimiz en az kırk bin dolara yükselirdi. Ben de amma hayal kurdum. Neyse ki hayal kurmak bedava. Ah sevgili dostlarım, anlaşılan bu ülkedeki haksızlıklardan, çok zengin solcu belediye başkanlarından, sürekli kendine yontan yöneticilerden fena halde bıkmışım. Aklıma hep bir proje vesilesiyle tanıdığım Almanya’nın Kreuzberg bölgesi belediye başkanı geliyor. Ufak tefek bir kadındı, benim yaşımdaydı, bisiklette işine gidiyordu ve doğrusu 12 tane muhteşem evi yoktu... ne 12 tane! Belediyeye ait küçücük bir dairede oturuyordu. Ne özenmiştim. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] oğanın sonsuz cömertliğini sadece kendi bencil çıkarD ları açısından para gözlükleriyle Eşsiz bir ekosistem ğı adı altında buzul gölleri (Rize Dağları’nın 2 bin 400 m’yi aşan bölümlerinde buzul aşındırması ve biriktirmesi sonucu oluşmuş olan 19 adet küçük alanlı göl) ve 22 yayla bulunmakta. Rize ili yaylaları, buzul gölleri ve zirve tırmanış noktalarına ait SWOT Analizi bölgenin güçlü yönleri konusunda çok çarpıcı noktalara değiniyor; Yaylaların çok sayıda turizm çeşidine imkân veriyor olması, Yolların mevcudiyeti, Çok sayıda yayla, buzul gölü bulunması, Yaylaların geniş sahalarda olması, Aktif yaylacılığın azalsa da devam ediyor olması, Yaylalarda endemizm oranının ve biyoçeşitliliğin yüksek olması, Özellikle Kaçkar Dağı’nın (3 bin 932 m) önemli bir zirve tırmanış noktası olması. T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Doğa Koruma Dairesi Başkanlığı Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Ulusal Odak Noktası tarafından hazırlanmış Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı 2007’ye göre: Amaç, dağ biyolojik çeşitliliğinin barındırdığı farklı ekosistemlerle birlikte bütüncül bir yaklaşımla korunması ve sürdürülebilir kullanımı için etkin bir izleme, yönetim ve eşgüdüm sisteminin kurulması. Hedef 7.1 Biyolojik ve ekolojik envanterlerin, izleme programlarının ve sınıflandırma sistemlerinin etkin uygulanması. Hedef 7.2 Hassas dağ ekosistemlerinin korunması ve sürdürülebilir kullanımı için uygun mekanizmaların oluşturulması. Devletin resmi verileri Karadeniz yaylalarının ve yüksek dağ ekosistemlerinin önemini çarpıcı bir şekilde ortaya koymuşken, bütün bu ekolojik değerlerin bir anda yok edilmesine bir anlam vermek mümkün mü? Yazık bu yaylalara, yazık geleceğimize! ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] görenler pek anlamasa da ve ülkemizin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeleri ve AB uyum sürecini hiçe saysalar da, bölgenin ekolojik zenginliğini kısaca gözler önüne sermekte yarar var. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın belirlediği “en önemli 200 küresel ekolojik bölge”den biri olmakla birlikte, aynı zamanda dünya çapında en zengin “biyolojik çeşitliliğe” sahip, ancak tehdit altındaki 35 “sıcak nokta”sından biri olma özelliğini de taşıyor… Yaklaşık 7 milyon yıl öncesinden gelen özel bir floranın kuşaklarını bünyesinde barındırıyor. Doğu Karadeniz dağları ikisi küresel, 80’i Avrupa ve 214’ü ulusal ölçekte olmak üzere toplam 296 tehlike altındaki bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Projenin yapılacağı alan, Türkiye’de bulunan “dokuz sıcak orman bölgesi”nden 2’sini bünyesinde barındırıyor. Doğu Karadeniz dağları dünya üzerinde sadece burada bulunan 22 bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Sadece Kaçkar Dağları Milli Parkı sınırları içerisinde 1430 bitki türü bulunuyor ve bunların 66’sı endemik. Dünyada yaşam devam ettikçe her şeye rağmen nesillerini devam ettirmekte olan yabani bitki ve hayvan türleri, kültüre almış olduğumuz türlerin gen kaynaklarıdır. Karadeniz yaylalarını birbirine bağlayacak bu projeye göre “Yeşil Yol/Kara Yol” 2 bin 600 km uzunluğunda olacak. Ekosistem parametreleri tamamen bozulacak bu toplam alan içerisinde sadece RizeKaçkar Dağları’na bir göz atacak olursak, toplam alanın soyoekonomik/ekolojik önemini daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Devletin resmi verileri 1 Rize Doğa Turizmi Master Planı’na (20132023) göre bölgede Kaçkar Dağları Milli Parkı ve 4 adet yaban hayatı geliştirme sahası, avlaklar ve yaban hayvanı yerleştirme sahaları mevcut. Seçkin özelikli diğer sahalar başlı HARBİ SEMİH POROY SAYISAL LOTO 6, 7, 16, 32, 47 ve 49 6 BİLEN: 2 milyon 429 bin 887 TL, 5 BİLEN: 3 bin 808’er TL, 4 BİLEN: 52’şer TL, 3 BİLEN: 7’şer TL 12 TEMMUZ 2015 SAYI: 32785 Devletin resmi verileri 2 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Devlet hacker işbirliği (!) azılımın yapabildiklerini okudukça insan ürküyor. Bilgisayar ve cep telefonunuzu kolayca ele geçiriyorlar. Ne demek ele geçirmek? İnternet üzerinden cep telefonunuza bağlanıp her istediklerini yapabiliyorlar. Yerinizi saptıyorlar, yaptığınız konuşmaları dinliyor, isterlerse kaydediyorlar, bütün bilgilerinize, şifrelerinize, mesajlarınıza ulaşıyorlar. Gizliniz saklınız kalmıyor. Sonra ortam dinlemesi yapabiliyorlar. Söylendiğine göre cep telefonunuzla fotoğraf da çekebiliyorlarmış. Üstelik bütün bunlardan haberiniz bile olmuyor. Cep telefonunuza ya da bilgisayarınıza diledikleri dokümanları yükleyebiliyorlar. Bir bakmışsınız evinize baskın yapılmış ve bilgisayarınızdan suç oluşturabilecek belgeler çıkmış. Ya da daha kötüsü, çocuk pornosu çıkmış. Yandınız. Anlaşılıyor ki, bu yazılıma sahip olanlar eğer sizi hedef seçtilerse, kaçma şansınız pek yok. Yazılımın yapabildiği şeylerin büyük bölümü aslında “suç”. Suç örgütlerinin kullandığı bir yazılımmış izlenimi veriyor. Oysa yazılımı satın alanlar devletler, ülkelerin istihbarat örgütleri. Arada tanınmış büyük şirketler de var. Ne olacak şimdi? Türkiye, yazılımı satın alan devletler arasında yer alıyor ne yazık ki. Emniyet, şirketten 4 yıl boyunca hizmet almış, 1.3 mil Orhan Erİnç Y üm ekonomik faaliyetler temelde doğal kaynaklara dayandığına göre, uzun vadeli kalkınma ancak bu doğal kaynakların akılcı biçimde korunması yoluyla gerçekleştirilebilir. Kısa vadeli piyasa ekonomisinde dikkate alınmayan bu değerler, dünyanın çeşitli ülkelerinde giderek ön plana çıkmaktadır. Son yıllarda özellikle inşaat sektörü ve ona bağlı yüzlerce faaliyetle ayakta durmaya çalışan kırılgan ülke ekonomimizin yeni kaynağı Karadeniz yaylaları olmasın. Eşsiz Karadeniz yay Ekonomi ekoloji T ları, ekolojik dengelerini altüst edecek betonlaşmaya kurban gitmemeli! Diğer dikkat çekilmesi gereken bir nokta da bu bölgedeki önemli “Mera alanlarının” imara açılması tehlikesi. Beraberinde betonlaşmayı da hızlandıracaktır. Vahşi kapitalizmin doymak bilmez istekleri dünyayı çöp gezegene çevirene kadar sürecektir. Eşsiz doğası ile bizi selamlayan Karadeniz yaylalarını çöle döndürme çabası ve bunun adına Yeşil Yol demek ekolojik cehalettir. yon lira ödeme yapılmış. Yazılımı üreten şirketin adı Hacker Team. Yazılımın adı Galileo. Şimdi doğal olarak kimi sorular gündeme geliyor? Biliyorsunuz, Türkiye’de dinlemeler TİB tarafından yapılıyor. Emniyet neden böyle bir yazılımı satın alıyor? Bu yazılımı satın almakla suç işlemiş olmuyor mu? Bu alışverişte adı geçen herkesin soruşturulması gerekmez mi? Diğer yandan bu yazılımla bugüne kadar kimler izlendi? Kimlerin cep telefonları, bilgisayarı ele geçirildi? Kimlerin bilgisayarına hangi belgeler kopyalandı? Sahte deliller yaratıldı mı? Böyle bir yazılımı üretebilen bir şirket, elbette ürkütücü bir şirkettir. Ondan korkulur. Fakat ne oluyor? Başka bir hacker grubu geliyor, o ünlü şirketi madara ediveriyor. Onu hack’liyor. Görüyoruz ki dünya çapında uzman olarak geçinen şirket daha kendi sunucularını bile koruyamıyor. Tüm sırları ortaya saçılıyor. Şimdi Hacker Team şirketiyle çalışan istihbarat teşkilatları ne yapacak? Hacker Team’i hack’leyen grup hangisiyse, artık onlarla bağlantıya geçerler herhalde? Hacker Team şirketinin sunucularından kopyalanan veri miktarı 400 GB. Şu anda dünyada pek çok kişi ve grup bu verileri inceliyor. Önümüzdeki günlerde ilginç bilgiler ortaya çıkabilir. WikiLeaks yazışmaları yayımladı. Belgeler içinde arama yapabiliyorsunuz. https://wikileaks.org/hackingteam/emails/ adresine bağlanmak yeterli. Metin kutusuna örneğin “Turchia” yazdığınızda karşınıza 937 doküman çıkıyor. Peki, Türkiye’de polisin kullandığı yazılımda “arka kapı” diye adlandırılan açıklar var mı? Hani siz, kendi ülke yurttaşınızı “yasaya aykırı olarak” izlerken, sakın ola birileri de sizi izliyor olmasın. Ya da sizin sunucularınızdaki gizli bilgileri çalıyor olmasın. Öyle ya, yazılım “iz bırakmıyor”. Bu yazılım aslında bir tür silah. Ortaya saçılan veriler arasında Galileo yazılımının kaynak kodlarının da olduğu söyleniyor. Eğer bu bilgi doğruysa, bilin ki önümüzdeki yıl, Galileo benzeri pek çok program piyasaya çıkacak ve çoluk çocuk bile bu programları kullanmaya başlayacak. Bunun nasıl sonuçlara yol açabileceğini düşünmek bile istemiyorum. İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Ahmet Rasim Sok. No: 14 Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Çankaya 06550 Ankara İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.37 03.29 03.45 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 05.34 13.1 7 17.13 20.46 22.34 05.22 13.01 16.56 20.28 22.1 1 05.50 13.28 17.22 20.46 22.33 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle