09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 12 Temmuz 2015 dizi TASARIM: İlknur FİLİZ Cumhuriyet’in yayımladığı, ressam ve gazeteci Fikret Otyam ile edebiyatçı Orhan Kemal’in mektupları, yakın edebiyat tarihimizi en samimi biçimiyle aydınlatıyor. Kemal, Otyam’ın mektuplarını İkbal Kahvesi’ne beklediğini anlatırken, ‘Şimdi hemen hemen yalnızım, böylesi daha iyi’ diyor. Otyam ise, ‘ay başı mangırımız da var ha, ne dersin?’ diyerek Kemal’e yeni bir buluşmanın müjdesini veriyor ‘Şimdi hemen hemen yalnızım. Böylesi daha iyi’ 10 Fikret, Allahını seversen yaz!’ Fikret efendi ağa, Yeğenim, nektübünü aldım, ohudum bi gözel. Gul ha gul ettim laan! Kitabını da aldıydım a, nektüp yazmadım aldığıma dair. Neden dirsen, nektüp yazmıya vahtim yoh. SON HAVADİS ceridesini gorsen ağnarsın niye yazmadığımı. Her gün bir yazı koyuyorlar laan. İstanbul’dan çizgi, töbe töbe, cızzık! Dimek böyle.. Benim de seni bir goresim geldi ki dime lan nörek de iki kelâm idip Adana kebapta bir iki kadeh yuvarlıyak laan? Ben arasıra yutturuyorum rahımı. Hormon tohsuna heç lüzum kalmadı dinime imanıma. Gençleşiyom mu noluyor bilmem. Gençleşiyorum dirsem inan hanı. Vallaha yalan dolan değil. Nörim ağa, idare ediyok işte bir iki. Dur hele, bi telefon numarası saldıydım sana, noldu o? Lan yoksa kedinin boğazına ciğer mi asdık ? Hepsi hepsi ya, kimdi, neydi, neyin nesiydi? O gün telefonda sesi pek hafif geldiydi de iyice duyamadıydım. Allahını seversen yaz. Beni İkbâl kayfesinin telefonundan arıyan kim olabilir? Bu hususta yazacağın nektüpleri İkbâl kahvesi eliyle yolla: Orhan Kemalİkbâl kahvesi, Nuruosmaniyeİstanbul. Orhan Kemal Fikret Otyam’ın çektiği fotoğrafta Cibali’de görülüyor. (Cumhuriyet arşivi) Romancının acı itirafı Edebiyat artık ‘er meydanı’ olmaktan çıktı ‘Ankara gazetelerinden medet olmaz mı?’ Sevgili Fikret, Benim oraya gelmem, “Paşanın geldi geldisi”ne döndü. Bir türlü iki Otyam ucunu bir araya getirip gelemiyorum. İki buzdolabı alıp yarı fiyatlarına satarak dört aylık ev kirası borcumla, uçan kuşlara olan borçlarımı temizledim. Yani yüzde yüz faizle borçlanıp, bütün borçlarımı koordine ettim gibi bir şey. Ne sinema, ne de gazetelerde roman üzerine iş. Durum bombok. Türkiye’den hicreti bile düşünüyorum. Dünyanın hiçbir tutunmuş romancısı, dünyanın hiçbir yerinde bu vaziyete düşmez. Düşerse, hapse düşer, yoksa işsiz kalmaz, bırakılmaz. Edebiyat artık “Er meydanı” olmaktan çıktı. Tavsiye mektupları hısım akrabalık, yalancılık, sahtekârlık gibi bayağılıkların tenekeleri altın, platin gibi yutturulduğu bir alan oldu sanat edebiyat alanı. Neyse... Ben gelemiyorum. Sen gelecek misin? Geleceksen gel de iki kadeh atıp laflayalım. Roman konusunda Ankara gazetelerinden medet olmaz mı? Haydi hayırlısı. Gözlerinden öperim. Orhan Kemal / 7 Ağustos 1963 Ahmed Arif Orhan Kemal Fikret Otyam Buyrukçu muyrukçu hepsini tasfiye ettim. Bıkkınlık verdiler be. Şaka bertaraf, vasat, vasatın altında herifler. Biraz ayrı sularda kulaç atsınlar. Şimdi hemen hemen yalnızım. Böylesi daha iyi. Bugünlerde İŞPORTACI isimli yeni, ama gerçekten yepyeni, baştan başa şiir bir romanım tefrikaya başlanacak. SON HAVADİS’te. Bundan başka tezgâhta iki büyük romanım daha var. Ha az kalsın unutuyordum, senin Gide Gide üzerine bir yazı yazdım, bu haftaki BÜYÜK GAZETE’de çıkacak. Son yayınlanan romanım EL KIZI. Gönderirim. Hiç göndermez olur muyum lan, aç it! Benim de işler parlak değil ya, idare ediyoruz. İstanbul’a gelmek niyetin var mı? Hani bir gelsen çok tatlı kaçar. Madem işler bozuldu, sat anasını, at kapağı buraya. Burası ne de olsa İstanbul. Hiçbiri olmasa Dünya var, Tanin olabilir. İstersen İhsan’la görüşeyim. Ama lüzum yok. Sen Kasım Gülek’le konuşursun gerekince. Vallaha iyi olur. Ne dersin? Haydi yeter bu kadarlık. Evcek selamlar. Hoşça kalın.. Orhan Kemal /1 Ocak 1961 Fikret Otyam, Orhan Kemal’in ‘Sokakların Çocuğu’ romanını Cüneyt Arcayürek’e teslim ettiğini anlatırken Kemal, “Dünyanın hiçbir tutunmuş romancısı, dünyanın hiçbir yerinde bu vaziyete düşmez. Düşerse, hapse düşer, yoksa işsiz kalmaz, bırakılmaz. Edebiyat artık “Er meydanı” olmaktan çıktı” diyor ‘Bana hemen ya yaz, ya tel çek...’ Canım usta Orhan, Sana yazdım. Ve cevap alamamanın hıncı içinde ana avrat hariç, veriyordum küfürü. Ben senin kitabını alacağım, okuyacağım, hele hele bilmediğim bir romanını da duygularımı, görüşlerimi sence lüzumu olmasa da belirtmeyeceğim... Aldım Sokakların Çocuğunu... Tavsiye ettiğim kişiler de aldı, en son bizim Cüneyt Arcayürek’e verdim ve bugün Cüneyt’le konuştum nasıl bulduğunu. Dün de Ak Kitabevinin sahibi uğradı büroya hep senden bahsettik. Evlerden Biri de ondaymış ama korkuyormuş basmaktan ölü gidiyor dedi. Sana İkbal’e yazıyorum, anlıyorum ki bundan öncekiler gibi bu da eline geçmedi. Neyse. “Sokakların Çocuğu”nu, senin bir aşaman olarak kabul ediyorum. Bir Eskici Oğulları bir Bereketli Topraklar kadar güzel, seçme yapmak zor fakat bu son romanda başka bir şey var, daha bir insani mi, daha mı gerçek, daha mı usta bir kalemden çıkmış... Bunları uzun uzun yazmış ve seni yürekten kutlamıştım. Mektubun elbette beni son derece sevindirdi. Bugünlerde buradayım. Ne zaman geleceksin, hemen yaz.. Ona göre ayarlayayım, belli olmaz benim işler. Ben de günübirlik ora fikret otyam: Keyifler gıcır mı? Mangır durumun nasıl? çük bildiğin gibi değil Orhan.. Pek baskın.. Yeni yeni cümle yapmaya başladı.. Gelgelelim Ayten zalım analıklar gibi pek dövüyor çocukları, anlatılır gibi değil.. Kafama takılıyor atayım diyorum itoğlu iti başımdan sonra unutuyorum verdiğim kararı.. Üstelik bir yıldır kavga mavga ettiğimiz yok.. Bana son çalışmalarından bahset uzun uzun.. Eskici kitap halinde ne zaman çıkacak? Gazetede tefrika ne zaman bitecek? Haydi eyvallah Orhan’cığım.. Hasretle öperim hepinizi.. Bekliyorum mektubunu... İstersen, Nedim gelecek be, atla birkaç günlüğüne ha. Üstelik ay başı mangırımız da var ha ne dersin. Otyam / 27 Şubat 1962 Sevgili Orhan, Ne oldu ollum bizlere, unutur olduk eski günleri... Sanki özlemez olduk ne yazarız ne çizeriz.. Günün ağır havası mı ne? Ama yakında geleceğim oralara... Hem bir hafta kalacağım. Amerika, California Üniversitesi fahri asistanı olarak hepinizi ırgalayacağım, seslerinizi banda alacağım..Tüm romancılar, şairler, hikâyeciler... O zaman bol bol çene atarız. Nasılsın? Keyifler gıcır mı? Mangır durumun nasıl? Çoluk çocuk iyiler mi? Bana yaz bunların hepsini, hepiciğini yaz... Yeni eserlerin var mı? Bahset uzun uzadıya... Bana gelince... Kudret gazetesi istihbarat şefi ve yazarıyım... Yine bildiğin gibi her işe burnumu sokuyorum... Yeni yeni sayfalar yapıyorum tatmin ediyorum kendimi.. Elime net 1200 geçiyor.. Sağdan soldan fotoğraftı, desendi doğrultuyoruz... Yetiyor ama öyle bol bol değil.. 200 kâğıt yalnız Elvan’ın okul taksiti.. Kız iyi okuyor şimdilik.. Fakat kü ya geleceğim yalnız belli değil. Mamafih sen bana hemen yaz... Seni yeni evimizde ağırlayacağız, ayrı bir oda emrine amade.. Şahane bir manzara, bol rakı buzlu, nefis mezeler. Yücel de burada, arabası emrimizde. Onu da ben Ferit ile evlendirdim. Oh oh... Ayten yine gebe... Geçen ki oğlan dört aylık düştü, iş inada bindi... Bakalım n’olacak? Çok çok sevindim.. Bana hemen ya yaz ya tel çek.. Bekliyoruz... Sevgiler, selamlar, saygılar. Otyam / Ankara, 30 Temmuz 1963 Orhan Kemal Koğuştan yazıyor: Saat akşamüstünün 18.30’u... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle