28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 4 Haziran 2015 EDİTÖR: CANER ÖZTÜRK TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ ‘Dersimli Başbakan ülkeye huzur getirir’ Tunceli’de hemşehrilerine seslenen CHP lideri Kılıçdaroğlu, kimsenin kimliğini, yaşam tarzını, inancını sorgulamayan bir Başbakan olacağını söyledi HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 7 Haziran seçimlerine 72 saat kala, 125. miFIRAT tingini memleketi KOZOK Tunceli’de gerçekleştirdi. Kılıçdaroğlu, hemşehrilerine “Dersimli Kemal Başbakan olacaktır. Bir Dersimli’nin Başbakan olması Ortadoğu’ya barışın getirilmesi demektir, sadece bu bölgeye değil Türkiye’ye huzurun gelmesi demektir” diye seslendi. Uzun süredir ABD’de tedavi gören Kamer Genç de, Kılıçdaroğlu’nu destekledi. Kentin diğer CHP’li milletvekili Hüseyin Aygün ise mitingde yoktu. Kılıçdaroğlu’nun üç kenti kapsayan miting programında ilk durağı Tunceli oldu. Mitinge eşi Selvi Kılıçdaroğlu, genel başkan yardımcıları ve bazı belediye başkanlarıyla birlikte gelen Kılıçdaroğlu, ardından Elazığ ve Malatya mitinglerinde seçmenlere seslendi. Kılıçdaroğlu, şu mesajları verdi: Dersimli başbakan: Bu toprakların çocuğu olmaktan her zaman onur duydum. Allah’ın izniyle bir Dersimli’yi Başbakan olarak görecektir Türkiye. Hiç kimseyi ötekileştirmeyen, gözardı etmeyen, 77 milyon yurttaşı kucaklayan, kimsenin kimliğini sorgulamayan yaşam tarzını, inancını sorgulamayan, insanı en değerli varlık olarak gören bir anlayışın sonucu olarak inşallah Dersimli Kemal Başbakan olacaktır. Dersimli Başbakan ülkeye huzur getirir. Sizin çektiğiniz acıları, zorunlu göç sonrası çekilen mağduriyetleri biliyorum. Bütün bunları asla ve asla unutmuş değiliz. Haklarınızın teslim edilmesi için sadece bir parti, CHP kanun teklifi vermiş ve arkasında kapı gibi durmuştur. İnşallah gö haber 7 Zulmün Hesabı Sorulur! itler’in sandıktan çıkışı, o yılların baskısı, şiddeti, milyonlarca insana zulmetmesi... Bugün içinde yaşadığımız İslam adına işlenen kanlı cinayetler, toplu katliamlar, komşu Suriye’de mezhep savaşları, IŞİD belası, sınır köylerimizde yaşanan korku... 7 Haziran seçimlerine sayılı günler kala, baskı, yıldırma, şiddet giderek artıyor! İnsanımız hem yılgın hem suskun! Başbakan, tarladaki köylüyü, işçiyi, esnafı selamlayıp partisine oy isterken, gerçekleri söylemiyor, hem muhalefeti hem Cumhuriyet gazetesini ve Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı terör örgütü üyesi olmakla suçluyor... Başbakan böyle konuşkan, tarafsız(!) Cumhurbaşkanı, “havuz medyası”nda Cumhuriyet’in BM’nin gündemine oturan haberlerini “tezvirat” olarak yorumluyor. Yazı masamın başına oturup kendime sordum: “Bugün ne yazmalıyım?” İktidar partisinin bir panik içinde olduğunu yazdım, işçi eylemlerini yazdım... Kadına şiddet! Kan davası! Cemaat! Aşiret! Tarikat! Vahşet! Bunları da yazmıştık! Toplumu uyutmak, hırsızlığı alanlara mahkemeler kurarak aklamak ve ardından oy toplamak... İnsanları din sarmalında uyutmak, “Yeni Türkiye” masalı anlatarak 7 Haziran seçimlerinden yüzde 50 oy alarak çıkmak... Görüldü ki evdeki hesap çarşıya uymadı, halkın tam olmasa bile biraz olsun gözü açıldı... HHH Din sarmalına tutsak edilmiş bir toplum, 12 yıllık siyasal iktidarın kıskacı içinde ileriye değil geriye doğru gitti... Tam 10 yıl AKPCemaat iktidarı yaşadık... O yıllar güzeldi, Pensilvanya baş tacıydı! Milletvekilleri, bakanlar, başbakan yardımcıları, sanayiciler, işadamları, gazeteciler... Pensilvanya’daki “Altın Nesil Vakfı”nın villalarının girişinde bulunan güvenliğin önünde sıraya girmiş bekliyorlardı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin beli kırılmış, Kozmik Oda’ya girilmiş, bir torbaya elmalar, ar H C CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Tunceli’de halası Nimet Karabulut’un elini öptü, hasret giderdi. (DHA) receksiniz. CHP’nin iktidarında, Kılıçdaroğlu’nun Başbakanlığında özgür, güzel, mutlu bir Türkiye, demokrasisi gelişmiş bir Türkiye; yani yaşanacak bir Türkiye’yi el birliği ile kuracağız. Size şu sözü veriyorum, Türkiye’de barışın, demokrasinin güvencesi biziz. Türkiye’ye, Ortadoğu’ya barışı getireceğim, ‘yurtta barış, dünyada barış’ diyeceğim. Her zaman ‘yaşasın cumhuriyet’ dedim: Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde doğdum. Ama Cumhuriyet’e, öğretmenlerime, büyüklerime minnet borçluyum. Onların terbiyesiyle büyüdüm, Ankara’ya İstanbul’a gittim, Türkiye’nin 81 iline gittim ve her zaman her ortamda ‘yaşasın Cumhuriyet’ dedim ve diyeceğim de. Duvarlar bize vız gelir: Bugün Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümü. Nazım Hikmet, bir dünya şairi, Türkiye’yi dünyaya tanıtan bir şair, büyük acılar çeken bir ozanımız. Onunla her zaman her ortamda gurur duyduk. O diyor ya ‘bu duvarlar bize vız gelir...’ Hiç kimse endişe etmesin, Ankara’da oturan beyler istedikleri kadar duvar örsün, hepsi bize vız gelecek, yıkacağız o duvarları ve özgür bir Türkiye kuracağız. Gençlerin ensesinde boza pişiren yapıdan kurtulmamız lazım: Türkiye’nin içinde bulunduğu bataktan kurtulması lazım. Ülkenin baskıcı yönetimden kurtulması lazım. Gençlerin ensesinde boza pişiren yapıdan kurtulması lazım. Eli öpülen anneler, Dersim’in anneleri; sizin ne kadar acılar çektiğinizi biliyorum. Sanmayın ki sadece Tunceli’yi unuttular, onlar halkı unuttular; başka bir dünyada yaşıyorlar, saraylarında yaşıyorlar. Ben sizi savunuyorum, onlar itiraz ediyorlar. Onlar ayrıştırıyorlar, ben ayrıştırmıyorum, onlar etnik kimlik, inanç siyaseti yapıyorlar. Yaşam tarzı siyaseti yapıyorlar ben yapmıyorum. Ben incinsen de incitme diyen bir gelenekten geliyorum. Kendimi Dersim’in vicdanına teslim ediyorum: Dersim’in bir vicdanı, dünya görüşü, uygarlık anlayışı, insan sevgisi vardır. Ben kendimi Dersimli’nin vicdanına teslim ediyorum, başka da bir şey söylemek istemiyorum. Beyler annelere ne derse desin: Ankara’da oturan beylerden birisi, annelere bir şey söylemiş. Ne derse desin. Seçim bildirgesini açıkladık, bozguna uğradılar, tuvalet temizlemekten söz ediyorlar, tuvaleti temizleyen insan, insan değil mi? Hırsızlık yapmıyor, alın teriyle kazanıyor. Onu bile bilmiyorlar. O insanların hepsini gözlerinden öpüyorum. l TUNCELİ/ELAZIĞ/MALATYA Dersim vicdanı Onlar herkesi unuttu Acılarınızı biliyorum ‘Mutfakta yangın sönecek’ İzmir’de 1. bölgeden aday olan CHP’li Selin Sayek Böke ‘Ekonomiyi de bilirim mutafağı da’ diyerek hamur kızarttı. HP’nin iktisat doçenti olan ekonomi kurmayı Selin Sayek Böke, 1. Bölge 1. sıradan milletvekili adayı olduğu İzmir’de göçmen mahallesinde mutfağa girdi. Önlüğü takıp, omuzlarına da oyalı tülbent atan Böke, kızgın yağda pişi kızartırken “Mutfaktaki yangını söndüreceğiz” dedi. Böke, İzmir Buca’nın Yaylacık Mahallesi’nde mutfağa girip mayalı hamurdan pişi kızarttı. Böke, C mutlar konulmuş, askerler, gazeteciler, bilim insanları Silivri zindanına atılmıştı. Her şey aydınlık Türkiye, ileri demokrasi ve özgürlük içindi... O yıllar bu köşede tıpkı Türkan Saylan gibi haykırıyorduk: “Ne şeriat ne darbe!” Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısı, emniyet güçleri Cemaatçi kadrolarla doldurulmuş, iktidarın buyruğuyla o özel yetkili mahkemeler sözüm ona görevini yapmak için kollarını sıvamıştı. Savcı Zekeriya Öz Türkiye’nin en tanınan savcısıydı... TSK’nin emekli olan komutanı Büyükanıt Paşa, Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesinde Zekeriya Öz’ün karşısında esas duruşa geçip soruyordu: “Sayın savcım beni de gözaltına alıp tutuklayacak mısınız?” HHH O günleri unutmadık! Yine o günler İlhan Selçuk sabaha karşı evi basılıp gözaltına alınıyor, dört gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyordu. Ardından Mustafa Balbay... 2009’da serbest bırakılıp 2010’da tutuklanıyordu... Sözde muhafazakâr medya, cematçisi, muhafazakârı, yalakası “dört kol çengi”, tıpkı bugün olduğu gibi Cumhuriyet’i hedef almışlardı... Yafta hazırdı: “Darbeciler, postal yalayıcıları!” Altı yıl önce de ödün vermedik, bildiğimiz yoldan yürüdük, demokrasiyi, özgürlükleri savunduk. Bugün ne diyorlar: “Cemaatçi, terörist, paralelci!” Diyenler kim? Siyasal iktidarın havuzcuları... İkiyüzlülüğün, aymazlığın böylesini görmedim hiç! HHH Cumhuriyet gazetesi ve Can Dündar habercilik yaptı... 80’li yıllarda Celal Başlangıç Güneydoğu’daki askerlerin köylülere dışkı yedirme olayını; 70’lerde yine Cumhuriyet’te Uğur Mumcu ve Altan Öymen, Yahya Demirel’in “sunta” olayını yazmıştı... Anımsadığım onlarca ses getiren, toplumu ayağa kaldıran haberlerimiz vardır, saymakla bitmez... Çünkü korkusuzuz, çünkü bu mesleğe sevdalıyız biz... Biz Cumhuriyet’iz! Ne ihale peşindeyiz ne de siyasal iktidarlardan ikbal peşinde... “Yemeği de severim, yemek yapmasını da. En çok sofranın etrafında uzun aile sohbetlerini severim” dedi. İki çocuk annesi Böke, “Hepimizin sorunları aynı hepimiz aynı kaygıyı duyuyoruz. İş gerekiyor. Mutfağın ateşini söndürmek gerekiyor. CHP’nin ekonomi politikası bu sorulara çare üreten bir program. ‘Çare biziz’ diyoruz” dedi. l İZMİR DHA kardeşimiz ölecekti.” Eeee? Hani o TIR’larda insani yardım malzemesi vardı? Yani bebek maması, kadın pedi, ağrı kesici hap, sargı bezi, süt tozu, mercimek, nohut, kuru bakla vb… HHH Daha onlarca ayrıntı var. Onlarca birbiri ile temelden çelişen, biri doğru ise ötekinin kesinlikle yalan olması gereken açıklama var. Bu konuda ağzını açan siyasal elebaşıları gülünç hale getiren açıklamalar… Gülünç olmaları, hatta rezil olmaları umurumda değil. Ama bu kadar da çapsız bir güce muhalefet etmenin de tadı yok. En iyisi siz koşun, Saray’da bir araya gelin. Bu MİT TIR’ları konusunda ne söyleneceğini bir bir, madde madde, ayrıntılı olarak belirleyin. Yalanları ortaklaştırın; tutarlılık sağlayın. Ondan sonra kaleme sarılın, ekranlarda boy gösterin, ne yaparsanız yapın ama bir tutarlı olun. Çok yalandan bıktık. Tek yalan istiyoruz… İnanmayacaksınız ama her kafadan başka bir ses çıkararak bizim işimizi çok zorlaştırıyorsunuz. Haydi toparlanın. Tek yalanda buluşmayı başarın… Cengiz: CHP dinlendi projeleri AKP uyguladı sulsüz dinleme iddialarıyla 17’si polis, 18 kişi hakkında açılan davanın görülmesine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Sanıklarından dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hasan Ali Okan, Karşıyaka Adliyesi’nden görüntülü sistem üzerinden yaptığı savunmada, daha çok Başbakan’a yönelik suikast ve terör istihbaratları kapsamında dinlemeler yaptıklarını belirtti. Müştekilerden, CHP lideri Kemal U alla, rezil kepaze olmanız hiç umurumda değil. “Yurtdışında Türkiye’nin imajını zedeliyorlar” gibi yaveleri zaten oldum bittim umursamadım. Ne yani Türkiye ya da Almanya, İngiltere, Rusya, ABD, Arjantin, Papua Yeni Gine bir halt ettilerse, bir insanlık suçu, ayıbı işledilerse bu onların dünyadaki “imajlarını zedeler” diye gizli mi kalmalı? O yüzden yapıp ettikleriniz Türkiye’nin imajını zedeler filan gibi kaygılarım yok. Zaten bence “edeceğinizi” ettiniz. Ama ister hükümetinizden, ister partinizden, ister sizin saflardan, hangisinden olursa olsun, her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. İşte bu çok kötü. Bu yeni değil. İktidar olduğunuzdan bu yana her kafadan farklı seslere alıştık. Ama bizim gazete şu MİT TIR’ları diye adlandırılan suçun üstündeki kirli ve kanlı örtüyü birazcık (evet, evet: Birazcııııık) aralayıverince eliniz ayağınız dolaştı; biriniz akım derken ötekiniz takım demeye başladı. Birinizin dediği ötekinin dediğini tutmuyor. TIR’lar durdurulup içinde ilaç kutularının altına gizlenmiş havan mermileri, ölümcül savaş silahları ortalığa dökülüp savcılar soruşturma açınca Cumhurbaşkanınızın “en önemli devlet kurumu” olarak nitelediği MİT resmi bir yazı ile V Koşun, Saray’da toplanın, tek yalanda buluşun bildirdi: O silah yüklü kamyonlar MİT’in silah depoları arasındaki bir nakliye işidir, dedi. Kabul. “Yav, MİT’in silah depoları olur mu? Olursa bile bir MİT deposundan ötekine böyle yüklü silah aktarımının sebebi ne ola” filan gibi can sıkıcı sorular sormayacağım. Bu cevapla yetinelim ve Cumhurbaşkanı’na göre ülkenin en önemli kurumu damgalı mühürlü bir resmi yazı ile bildirdiğine göre cevabı doğru kabul edelim. Ancak ardından o günün Başbakanı, bugünün “en başkan”ı konuştu. O TIR’ların Bayırbucak Türkmenleri’ne insani yardım malzemesi götürdüğünü söyledi. İkisi birden doğru olamaz. Yalan söyleyen kim acaba? MİT mi, o günün “baş”, bugünün “en” başkanı mı? Bitmedi. Bugünün Başbakanı “O TIR’ların içinde ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” buyurdu. Sosyoloji bilimine katkıları ile ünlü profesör (valla profesör) Yasin Aktay, o TIR’ların ÖSO’ya silah götürdüğünü birinci el bilgi olarak bizlerle paylaştı. ÖSO dediği malum, Özgür Suriye Ordusu. Doğarken rahmetli olmuş bir kuruluş. İçinde yer alanların bildiklerini okudukları, kendini ÖSO komutanı ilan edenlerin operet generalinden farksız hale geldiği bir Esad karşıtı askeri koalisyon. Zaten kısa süre sonra El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra, Ensar el İslam, IŞİD, komutanları insan ciğerini çiğ çiğ yemesiyle ünlü Faruk Tugayları, ÖSO denen yapay koalisyonu iplemediklerini sözleriyle ilan ettiler; eylemleriyle malum kıldılar… MİT TIR’ları konusu, üstüne konan yayın yasağına rağmen bir türlü kapanmadı, kapatılamadı. Dahası AKP kanadından ister elebaşı, ister “medya şeyi” olanlar ağızlarını her açtıklarında iyice çuvalladılar. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizim Cumhuriyet gemisinin kaptanı Can Dündar’ı casus ve hain ilan ederken açıkladı, “O silahlar Bayırbucak Türkmenleri’ne kendilerini savunmaları için yollandı. Aksi takdirde binlerce Türkmen Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Recep Cengiz de “DHKPC ile bağlantılı bir dernekle ilişkisi olduğu iddiasıyla” dinlendiğini bildirerek, bahse konu derneğin adını hala öğrenemediğini ifade etti. Cengiz, “sadece Kılıçdaroğlu’nun bildiği bazı projelerin, iktidarca uygulamaya sokulduğuna” tanık olduklarını kaydetti. Cengiz’in avukatı Celal Çelik de “İktidarın talimatı doğrultusunda bu kararlar alınmıştır. Sorumlulardan şikayetçiyiz” dedi. l ANKARA Cumhuriyet aadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ın korumalarının cami imamını dövdüğü yönündeki haberleri SP yalanladı. SP’nin açıklamasında olay şöyle anlatıldı: “Sultangazi teşkilatımızda görevli kadınlara, cami müezzini olduğu öğrenilen şahsın sözlü tahriki söz konusudur. Şahıs “başkanlık sisteminde başörtünü SP’den müezzin açıklaması S zün artık bu şekilde bağlanmasına gerek kalmayacak, çünkü o zaman kadınlar devlet başkanının helali olacak” şeklinde ağır hakaretler etmiştir. Olayın duyulmasının ardından da ilçe teşkilatında görevli bazı arkadaşlarımızın olayın aslını öğrenmek için müezzinle görüşmesi söz konusu.” l İSTANBUL / Cumhuriyet anlıurfa’da bilboard kontenjanının tamamını kullanan AKP, önceki gece korsan panolar dikti. DİHA’nın haberine göre, kentin işlek noktalarına ve kaldırımlara kurulan metal taşıyıcı panolara AKP Şanlıurfa Milletvekili Adayı Nurettin HDP’den AKP’ye kırmızı kart Ş Nebati’nin resimlerinin yer aldığı afişler asıldı. Tepki olarak HDP İl Başkanlığı, Abide Kavşağı üzerindeki bir panoya Şanlıurfa plakası olan 63 numaralı ve yeşil, sarı renkli forması ile AKP panosuna doğru kırmızı kart çıkarmış bir figür yerleştirdi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle