28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 4 Haziran 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK Cumhuriyet’e destek her gün artıyor, her kesimden dayanışma mesajları geliyor umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın canlı yayında “Bedelini ağır ödeyecek” diyerek tehdit ettiği Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a ve gazetemize destekler çığ gibi sürüyor. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ile Yüksek Kurul Üyeleri, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Celal Ovat, DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu ve DİSK’e bağlı sendikaların yöneticileri, Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Başar Yaltı, Basın İş Sendikası Başkanı Faruk Eren, Türk Tabipleri Birliği (TTB) İkinci Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, TTB eski başkanlarından Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Prof. Dr. Özdemir Aktan, TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez ile eski başkan Prof. Dr. Taner Gören, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz, Kadıköy eski Belediye Başkanı Selami Öztürk de dün gazetemizin Şişli’deki binasına destek ziyaretinde bulundu. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Cumhuriyet gazetesinin iyi bir habercilik örneği sergilediğini belirterek “Sözün bittiği yerde değil, sözün başladığı yerdeyiz. Bedel ödenecekse beraber ödeyeceğiz. Hiçbir gazeteciyi o zindanlara tıktırmayacağız” dedi. Heyete teşekkür eden Dündar ise “Basına bu saldırılar Türkiye’de yeni değil, yeni olan bizim bu dayanışmamız yani buna ihtiyacımız var. Bugüne kadar bir telefonla susturabildiği basın düzeni görüyor ‘Birlikte bedel öderiz’ C Basın Konseyi 14 Halk Arenası’nda Dündar’a destek TTB heyeti DİSK Genel Sekreteri Çerkezoğlu Usta gazeteci Uğur Dündar Can Dündar’a destek vererek, Twitter’dan #CanDündarYalnızDeğildir hastag’ine “Cumhurbaşkanı’nın Can Dündar’ı tehdit etmesi ve gazeteci geçinenlerin bu tehditi desteklemesi, dehşet vericidir” mesajını paylaştı. Uğur Dündar’ın Halk TV’de yayınlanan ‘Halk Arenası’ programında Uğur Dündar da Dündar ve gazetemize destek verildi. Programın konukları CHP milletvekilleri Aykut Erdoğdu, Özgür Özel ile CHP milletvekili adayları İlhan Kesici ve Zeynep Altıok Akatlı’ydı. Dert, basit ve açık Haziran akşamı, Erdoğan partisinin, parti liderine dar gelmeyen bir rejim kurma imkânına ne kadar sahip olacağı belli olacak. Ya da Erdoğan partisi beşon milletvekiline sahip çoğunluğa dayalı hükümet kuracak ve muhalefetin komisyonlarda, genel kurulda etkili bir denetim yapması olanağı doğacak. Hatta Erdoğan partisinin Meclis’te birinci parti olması ama çoğunluğu az farkla kaybetmesi bile artık mümkün. Üç gün sonra, bu mümkün üç senaryonun kaderini HDP’nin alacağı oy oranı belirleyecek. Bu durumu bilmeyen, farkında olmayan seçmen herhalde kalmadı. Dolayısıyla pazar günü seçmenler oy verirken, bu üç senaryodan birinin gerçekleşmesine bilerek, isteyerek katkıda bulunacaklar. Tayyip Erdoğan bu seçimlerde anayasada olmayan partili cumhurbaşkanı konumunu fiilen yaratarak, anayasal sınır dışına çıkmaktan kaçınmadı. AKP’nin adaylarını kendisinin belirlediğini, “eşcinsel aday göstermedik” diyerek açıkça ifade etti. AKP’nin adaylarına bakınca, Meclis’te Erdoğan parti grubu kurmaya yönelik tasarlandığı görülüyor. Dolayısıyla 7 Haziran’ın Tayyip Erdoğan halkoylamasına dönüşmesi, kendisinin seçim kampanyasına fiilen ve son derece aktif biçimde katılmasının doğal sonucu. İlginçtir, Tayyip Erdoğan bu seçimlerde esas derdin muhalefet partilerinin iktidar partisinin oylarını ve milletvekili sayılarını azaltmak olmasından şikâyet ediyor. Şikâyet bile değil, böyle davranmakla suçluyor muhalefeti: “Dert ne? Dert şu anda iktidar partisinden ne kadar oy çalınır veya ne kadar milletvekili sayısı azaltılabilir. Buna yönelik bir gayret...” İnanılır gibi değil. Demokratik sistemin temel kurallarından biri olan, muhalefetin seçimler yoluyla iktidar partisinin oyunu ve milletvekili sayısını azaltmaya çalışmasını, “oy ve milletvekili çalmak” olarak tanımlıyor. Bu çabayı “çalmak” olarak tanımlamak onu gayri meşru hatta yasadışı ilan etmek demektir. Cumhurbaşkanı muhalefet partilerine ve herhalde başta HDP’ye yönelik “iktidar partisinin oy ve milletvekillerini çalarak, hükümeti devirmeye teşebbüs” iddiasıyla soruşturma başlatılması için suç duyurusunda mı bulunacak? Artık cumhurbaşkanının, polis istihbaratının ünlü fezlekelerindeki gibi, savcılığın doğrudan iddianameye çevireceği suç duyuruları yaptığı bir devreye girdik. Cumhurbaşkanının polisin ve yargının da başı konumunu fiilen ele geçirdiği bir aşamadayız. Cumhurbaşkanının Can Dündar ve Cumhuriyet için başsavcılığa yolladığı suç duyurusu görünümlü fezleke, Rusya’da Putin’in hain olarak nitelendirdiklerine yönelik “ukaz”larına benziyor. Bu nedenle HDP’nin barajı geçmesi durumunda, “iktidar partisinin milletvekillerini çalma eyleminin gerçekleştiği anlaşılmıştır” türünden bir suç duyurusu doğrusu yakışır. HDP’nin barajı geçmemesi durumunda, hak ettiği 5060 milletvekilinin takriben 50’sinin Erdoğan partisine gidecek olmasını nasıl tanımlamak gerekecek. Güçlünün kılıç payı olarak mı? Erdoğan’ın muhalefeti iktidarın oy ve milletvekili sayısını azaltmaya çalışmasını “hırsızlık” yani yasadışı bir eylem olarak tanımlaması, Erdoğan partisinin güçlü biçimde iktidar olmaya devam etmesinin Türkiye’de siyasal ve iktisadi istikrar açısından en büyük yakın ve açık tehlike olduğu gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarıyor. Bu nedenle bugün AKP’nin güçlü bir Meclis çoğunluğuna sahip olarak seçimden çıkmasının istikrarın sürekliliği açısından yegâne yol olduğunu iddia ederek, Erdoğan partisini ıkına sıkına da olsa desteklemeye devam edenler esas tehlikeyi gizlemeye çalışıyorlar. Artık Erdoğan partisi, Tayyip Erdoğan nedeniyle Türkiye açısından en büyük istikrarsızlık unsuru haline gelmiştir. Meclis’te rahat bir çoğunluğa sahip olması istikrarsızlığı daha da pekiştirecektir. Bugüne kadar Tayyip Erdoğan’ın iktidarının otoriter dozunun artmasına, Türkiye’de rejimin dünyada başka örnekleri olan otoriter demokrasiye dönüşmesine birçok kez işaret ettik. Ancak otoriter demokrasinin ileri bir aşaması olan rejimin bir kişiyle özdeşlemesi aşamasına daha gelmemiştik. Bu nedenle Rusya’daki rejimi tanımlarken kullanılan Putinizm ve onun ünlü “iktidarın dikeyi” kavramı Türkiye için güçlü bir benzetme olmuyordu. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin barajı geçememesi ve Erdoğan partisinin HDP’nin hak ettiği milletvekillerine “el koyması” çalma fiilinin yasal hali Türkiye’de artık Erdoğanizm olarak tanımlanacak bir dönemin başlangıcı olarak tarihe geçebilir. O zaman cumhurbaşkanının sorduğu biçimde soralım. Dert ne? Cevabı basit ve açıktır. Tayyip Erdoğan ve örgütünün kendi ülkesini fethetme saplantısını devre dışı bırakmak ve Erdoğanizmi Türkiye’nin gündeminden çıkarmak için HDP’nin seçimlerde barajı geçmesidir. 7 Gazetemize gelen heyetler Orhan Erinç’e ve Can Dündar’a desteklerini iletti. duk. Bizim gazetemizde ‘Alo Fatih’ hattı yok. Arayayım da susturayım olmuyor. Tersine arandıkça biz daha üst perdeden tepki veriyoruz. Sessiz kaldıkça daha çok üzerimize gelindiğini, bir araya geldikçe de geri püskürttüğümüzü gördük” diye konuştu. Dündar, iletişim fakültelerinin yaşanan baskılara sessiz kalmasını eleştirerek “Eskiden genç bir gazeteciyi işe alırken yeterince yetenekli misin diye soruyorduk, şimdi yeterince cesur musun diye soruyoruz” dedi. Dr. Arzu Çerkezoğlu, “Türkiye’de bu ülkeyi yönetenlerin çok açık baskısının, tehditlerinin ortada olduğu bir süreci yaşıyoruz. Basında bu süreçte sürekli olarak siyasi iktidarın baskılarından payını aldı” diye konuştu. Prof. Dr. Gençay Gürsoy ise Cumhuriyet Gazetesi’nin yıllardan beri Türkiye’de demokrasinin, barışın, insan haklarının yılmaz savunucusu olduğunu vurgulayarak “Bu son olay artık bütün demokrat kamuoyunda bardağı taşıran son damla oldu. Bu suçsa bu suça ortak olmak isteyen ülkede yüzlerce, binlerce kişi var” dedi. CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Ankara İl Başkanı Adnan Keskin ve milletvekili adayları Gamze Taşçıer, Necati Yılmaz, Emre Doğan’dan oluşan CHP heyeti ile Birleşik Kamuİş Sendikası Başkanı Hasan Kütük gazetemizin Ankara bürosunu ziyaret ederek desteklerini iletti. CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, Çiğli İlçe Başkanı Utku Gümrükçü,’yle milletveki li adaylarından Sevda Erden Kılıç ve Hüseyin Sezer, Ege temsilcimiz Serdar Kızık’la görüşerek, “yanınızdayız” dedi. Gazetemiz yazarı Ergin Yıldızoğlu, ÇYDD Başkanı Prof. Aysel Çelikel, tiyatro eleştirmeni Üstün Akmen, gazeteciler Coşkun Aral, Faruk Bildirici, yazar Cezmi Ersöz, sanatçı Ahmet Leventoğlu, işadamı Murtaza Çelikel, Prof. Coşkun Özdemir, Dr. Hakkı Öcal başkanlığındaki CHP heyeti, 78’liler Girişimi adına Celalettin Can, Sönmez Targan, Gürol Sözen, yazar Sevgi Özel, Dr. Metin Güvener, Eğitim İş Başkanı Veli Demir ve Erol Atasoy da desteklerini iletti. l Haber Merkezi Destek mesajları Bürolara ziyaret Kati Piri: Bu ceza absürt AP Türkiye Raportörü Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri “Can Dündar’ın krtik bir haber yaptığı için müebbet ve 42 yıl hapis cezasıyla yargılanması isteği absürt ve çok endişe verici bir gelişmedir” dedi. Piri’nin açıklaması şöyle: “Türk hükümeti ve yargı gazeteciler üzerinde kabul edilmez baskılar uygulamaya derhal son vermelidir. Özellikle seçim döneminde seçmenlerin bilgi edinmesi kritik önemdedir.” AP’deki Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Başkanı Gianni Pittella ise “Türkiye’de, Cumhurbaşkanı ve ulusal yetkililer tarafından basın ve ifade özgürlüğünü her geçen gün sık boğaz eden adımları en şiddetli şekilde kınıyoruz. Dündar’ın yargılanması, kabul edilemez” dedi. l DUYGU GÜVENÇ GEÇİT YOK Kızılay’da faaliyet gösteren Ezgi Dershanesi’nin kurucusu Gültekin Eren, öğrencileri ve öğretmenler ile birlikte dershanenin iki cephesine “Can DündarNo Pasaran” pankartı astı. Eren, “No Pasaran” ifadesi için faşistlere geçit vermeyen İspanya Cumhuriyetçileri, komünistlerinden esinlenNâzım Hikmet Kültür Merkezi eylemine destek veren Can Dündar’a yurttaşlar büyük ilgi gösterdi. diğini dile getirdi. Suçluların telaşını görüyorum Can Dündar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi hakkında yaptığı suç duyurusunu değerlendirdi âzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın içinde bulunduğu tarihi binanın alışveriş merkrezi ve otel yapılmak üzere bir inşaat şirketine kiraya verilmesine tepki amacıyla düzenlenen eyleme destek veren gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, MİT TIR’ları haberinin ardından yaşananlarla ilgili olarak gazetecilerin sorularını yanıtladı. Dündar vakfa ilişkin “Nâzım Usta’nın ölüm yıldönümünde onun adını, emanetini taşıyan vakfın binasından edilmesini protesto için ve desteğimizi göstermek için bir aradayız. Medya olarak da zor günlerden geçiyoruz. Ama bunun sadece bize özgü olmadığı, sadece hükümet meselesi de olmadığı, bir piyasa zihniyetinin, ‘ben yaptım’ oldu zihniyetinin eseri olduğu ortada. Böyle bir günde onlar da bize çok sahip çıktılar. Biz de onlara desteğimizi ortaya koyuyoruz. Bu işin üstesinden geleceksek, bu dayanışma sayesinde N hep birlikte yan yana durmamız sayesinde geleceğiz” dedi. Bir gazetecinin hakkında açılan soruşturma ile ilgili sorusunu da Dündar şöyle yanıtladı: “Ağır müebbet, müebbet yanında 40 küsur yıl ceza. Yani dünyayı kendimize güldürme başarısını gösterdik. Çok ciddiye almıyorum açıkcası dünyanın birçok yerinde gazetecilik faaliyeti, bu değişik suçlamalar altında engellenmeye çalışılmıştır. Bizim ki de ona geliyor. Ben biraz suçluların telaşını görüyorum. Biraz, ‘Seçimde başımıza ne gelecek’ telaşını görüyorum. Bu telaşı da anlayışla karşılıyorum. Ama bizi caydırmaya, yıldırmaya yetmez. Biz doğru bildiğimizi yazmaya, yapmaya devam edeceğiz.” Dündar “20 soruya cevap verin” yazısının anımsatılması üzerine ise şöyle konuştu: “Ortada ciddi bir uluslararası skandal var. Siz de görüyorsunuz Dünya gülüyor yani Türk medyasının bir kısmının görmemesine rağmen, dünya medyası gördü. BM’ye kadar yansıyan bir haber oldu. Dolayısı ile buna bir cevap vermeleri lazım. Bir suçüstü durumu var. Hesap vermeleri gerekiyor. Dava açılırsa, onu heyecanla bekliyoruz. Bu hesabı mahkeme önünde sormak için de sabırsızlanıyoruz.” “TIR’ların Türkmenlere gönderildiğinin açıklandığının” anımsatılması üzerine Dündar, “Nereye gittiği beni ilgilendirmiyor. Ama şuna teşekkür etmek istiyorum. Büyük bir kamuoyu desteği, medyada ilk defa biz de ne kadar güçlü olduğumuzu fark ettik. Son derece cesur bir kamuoyu desteği aldık. Cumhuriyet gazetesi buna vesile olduysa, ne mutlu bize. Dolayısıyla bu toplum tehdide o kadar da kolay boyun eğmeyeceğini gösterdi” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet Tek rakip Tanzanya Hukukun Üstünlüğü Küresel Endeksi ukukun üstünlüğünün geliştirilmesi amacıyla dünya çapında çalışmalar yürüten Dünya Adalet Projesi’nin (The World Justice Project WJP) her yıl düzenli olarak yayınladığı Dünya Hukukun Üstünlüğü Küresel Endeksi’nde Türkiye, bu yıl ciddi düşüş gösterdi. Çin, Tanzanya, Zambiya gibi ülkelerin gerisinde kalan Türkiye, 102 ülke içinde 80’inci sırada yer aldı. 2014 yılına göre 21 sıra gerileyen Türkiye, Doğu Avrupa ve Merkezi Asya bölgesinde de 0.46 puanla Özbekistan ile birlikte sonunculuğu paylaşıyor. Türkiye orta üst seviye gelir düzeyinde değerlen H dirilen 31 ülke arasında da 29’uncu oldu. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Türkiye’nin en büyük sorununun “keyfilik” olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Keyfiliği bu toplumdan kazıyacak hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Çünkü keyfilik geçerli olduğunda, üstün sınıftansanız, üstünün tanıdığındansanız, yakınıysanız işiniz yürür, adliyede derdiniz çözülür ama hukukun üstünlüğünü savunuyorsanız sadece haklıysanız işiniz yürür.” l ANKARA / Cumhuriyet Sorun keyfilik Toplum direniyor C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle