18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR ve GORUSLER 20 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: AYNUR ÇOLAK KÜLTÜR SANAT Cumartesi 9 Mayıs 2015 Hangi imajlara bakabileceğiz? Prof. Dr. ALİ AKAY T ürk Ceza Kanunu’nun 226/4. maddesinde yer alan “doğal olmayan” yoldan, anal, oral seks gibi ilişkileri içeren görüntüleri evlerde veya işyerlerinde bulundurmak yasaklanmaktaymış. Bu nerden gelen bir sorundur? Ahlaki mi? Yoksa devlet, egemenlik gücünü kendi halkına ve misafirlerine veya turistlerine göstermek mi istemektedir? Doğada var olanın, görüntülerinin “doğal olduğu” halde yasaklanmak istenmesi de nerden çıkmış olabilir? Doğal olmayan mı? Doğal olan cinselliğin çok formlu ve çok yönlü olmasıdır. Anayasa Mahkemesi’nin kararı ise bütün bu doğallığı tanımadan veya hiç aklına bile getirmeden birdenbire akla gelmedik bir yasak uygulamasına gitmiştir. Anlaşılmaz bir durum! Üstelik bunun tarifini de “doğal olmayan” yolda tabiri ile açıklamaya kalkması ise şaşırtıcı olmaktan çok daha öteye giderek, doğal olanın tarifini tahrip etmeye yönelik bir cinsellik tanımı getirmektedir. Bir bakıma bu tanım anormal ilişki olarak tanımlanmaktadır: Doğaya uymayan bir normallik dışı. Halbuki bu böyle değildir. Grekçe anomalia’dan gelen kelime anlamı eşitsizlik veya pürüzlü demek aslında: anomalos: eşitsiz, kuralsız demek. Yani doğaya aykırı değil doğa içindeki kuralsızlıklar’’ anlamındadır. Özel hayata, zevklerin kullanımlarına, patolojik olarak adlandırılan zevklerin bir insan vücudu içindeki zorunluklarına göre mi düzenlenmektedir yoksa bir hukuk ihlali midir Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre? Devlet bu tip cinsel ilişki pozisyonlarının imajlarına karışmak ihtiyacını neden duymuştur? Hangi geleneksel veya güncel hukukta bulmaktadır bunun kaynaklarını? Hukuk ihlali mi? Doğa ve cinsellik Anormal olarak nasıl adlandırılabilir? Gerçekten “doğal yoldan olmayan” bir hareket imajları mıdır yasaklanmak istenen? “Doğal olan” ne demektir? Doğaya mı aittir? O zaman, hayvanlara da bakmak lazım, bitkilere de. Onların hayatlarının bir parçasıyız: Omurgalılar, omurgasızlar, sürüngenler, solungaçlılar, hava keseliler vb. hepsi doğada yaşarlar, oksijen alırlar; doğadan beslenirler, doğada avlanırlar, cinsel ilişkiye girerler ve ürerler. Kuşların mesela yuva yaparak dişiyi tavlaması gibi veya denizatı ve tavuk gibi hayvanların transseksüel olarak tanımlanması ve cinsiyet değiştirmesi veya insanlardaki hermafrodit doğanlar gibi birçok çeşit cinsellik vardır. Lucas Cranach’ın (14721553), “Adem ile Havva” isimli tablosu. Druce Bagemihl’in kaleme aldığı ve açıkladığı gibi mesela “zürafalarda her on çiftleşmeden dokuzunun erkekler arasında olduğudur”. Buna göre, erkeğin dişiyi koklamasında da cinsellik bulunurken, erkekler arasındaki anal seks cinsellikte üstünlük sağlamak gibi bir fonksiyona işaret etmesi bakımından Platon’un anlattığı Alkibiades ve Sokrates ilişkisine yakınlaşmaktadır. Peki, bunlar doğada var iseler niye görüntüleri “doğal olduğu” halde yasaklanmak istenmektedir? Çünkü söz konusu maddeye ait değildir. Yapılanlar doğal ilişkilerdir. Doğal ilişkiler “Normal ve Patolojik” adlı kitabında (1943), Georges Canguilhem bu tanımın Grekçeden Latinceye geçerken yapılan bir yanlış olarak tanımlıyor: Latincedeki nomos’dan geldiği yaygınlaşmış bu geçiş sırasında. Kanun demek nomos artık ve anomos da kanun dışı oluyor (doğa dışı değil). Tasviri bir olgu olan anomal “anormal” haline gelince bir değer yargısına gönderme yapmakta. Normatifleşmekte. Normların üzerinden bir değer yargısında bulunmak ise bazı iktidarların yaptığı bir şeydir; ama buna“doğal olmayan” tanımını koymak ise başka bir şey. Bu karar kendi kendisini hükümsüz hale getirmektedir. Anomal mi, anormal mi? Güçlü ve kırılgan kadın “The Celebration” (Şölen/1998), “The Hunt” (Onur Savaşı/2012) filmASLI lerinin yönetSELÇUK meni, Dogma 95 akımının öncüsü Danimarkalı Thomas Vinterberg’in son çalışması İngiliz yazınının en önemli klasiklerinden “Far from the Madding Crowd” (Çılgın Kalabalıktan Uzak). 1874’te kaleme aldığı romanda Thomas Hardy, Victoria İngiltere’sinde bağımsız, güçlü aynı zamanda kırılgan, yaralanabilir bir kadın karakter üzerinden ataerkil, tutucu bir toplumu anlatıyor. Döneminin dar geldiği, çağının çok ötesinde olan Batsheba Everdene (Carey Mulligan) yaşananların yetersizliğinin kişisi olmaktan çok arzularının, isteklerinin doğrultusunda yaşayan bir genç kadındır. Başına buyruk Batsheba üç erkeğin, alçakgönüllü, çalışkan, dürüst çoban Gabriel Oak (Matthias Schoenaerts), coşkulu, bencil cavuş Frank Troy (Tom Sturridge), orta yaşlı zengin William Boldwood (Martin Sheen) arasında kalır. İçgüdüleriyle davranan Batsheba’ya bir çiftlik miras kalır. var” diyen yönetmen kostümlü bir dönem dramasını birebir uyarlamadığını, karakterleri olabildiğince gerçekçi, ayakları yere basan kişiler olarak betimlediğini vurguluyor. Hardy’nin diyaloglarını dopdolu, zengin, uyaklı, teatral bulan Vinterberg romanın dilini günümüze uyarlamış. Senaryo, “Tess of the d’Urbervilles”, “Great Expectations”ın (Büyük Umutlar) deneyimli senaristi David Nichols’a ait. ‘Çılgın Kalabalıktan Uzak’ (1967) İktidar ontik krizi aşabilecek mi? İBRAHİM TÜRKEŞ HukukçuFelsefeci İktidar iktidar kalmak istiyorsa “başkanlık sistemi”ni, yok eğer başkanlık sistemini tercih ediyorsa “kendisini” reddetmek durumundadır. programı izlemek, bir mantık krizini içerdiği kadar, ontik (varlıkla, iktidarın varlığı ile ilgili) bir krizi de içermektedir. İktidarın ontik olarak kendi varlığını yadsıyan, mantık olarak iki farklı sistemin identik (özdeş) olarak kavranması anlamına gelen böyle bir krizden çıkabilmesi için, bunlardan ya birini, ya diğerini yeğleme zorunluluğu vardır. Varlığını ve bu seçimlerdeki “iktidar olma” ısrar ve kararlılığını “parlamenter sistem”e borçlu olan iktidar, seçim meydanlarında “başkanlık sistemi”ni öne çıkarırsa, kendi varlık nedenini reddediyor demektir. Kendi varlık temellerini yıkan, kendini değilleyen bir iktidar artık ontik bir kriz içindedir. Öte yandan meydanlarda hem iktidar olmayı isteyip hem başkanlığı istemek gibi biri diğeri ile uzlaşmayan iki talebi aynı anda ileri sürmek affedilmez bir “metabasis” (farklı iki şeyi birbirinden türetmek) olup, Hz. İsa’yı hem “baba”, hem “oğul”, hem de “kutsal ruh” sayan “trinite” (teslis, üçleme) doğmasından farkı yoktur. Nereden bakılırsa bakılsın siyasal iktidar bu seçimlerde bir mantık ve ontik açmaz içindedir. Oysa bir siyasal partinin varlık nedeni, “iktidar olmak” ve “devleti yönetmek”tir. Bundan vazgeçiyorsa meydanlarda olmak, bir iktidar programı ile seçmenin karısına çıkmak artık bir “orta oyunu”dur, bir tür “siyasal dolandırıcılık”tır. Ne parlamenter sistemi ne de başkanlık sistemini bir siyasal dolandırıcılığın enstrümanı kılmak, siyasal ahlakla bağdaşır. AKP şimdi böylesine derin bir varlık krizi ve mantık açmazı ile karşı karşıyadır. Birbirini tüketerek reel siyasete egemen olmak isteyen “başkanlık sistemi” ve “parlamenter sistem bölünmüşlüğü”ne meydanlarda “taraf olma”nın güçlüğünü, sıkıntısını, çelişkisini yaşıyor. Bu krizden “stratejik derinlik”le çıkmak mümkün değildir. Bu durumda başbakanın seçim meydanlarında seçmene ne diyeceği merak konusudur. Başbakan meydanlarda “verin başkanlığı” mı diyecektir? Bu, “alın beni buradan” demektir. Sonucu, siyaseten kendi varlığını ref’etme (hükümsüz kılma), kendi iktidar yolunu kapamadır. Daha da ötesi, kendi varlığını paranteze alıp daha üstün bir güce teslimiyettir. Bir iktidar için kendini değillemesi kadar trajikomik bir durum düşünülemez. Başbakan’ın “sizden ülkeyi yönetmek için iktidar istiyorum” deme olanağı hiç yoktur. Çünkü bir başka seçilmiş güç, parlamenter sistemi “bekleme odası”na almış, ülkeyi tek başına yönetmek için beklemektedir. Bir siyaset adamı için iki yol arasında durumun gereğine göre davranıyor görüntüsü vermek kadar güç ve sıkıntılı bir durum olmasa gerektir. Son olarak, “sizden yeniden iktidar istiyorum, fakat üçüncü bir kişiye devretmek koşulu ile” denilebilir. Bunun adı üçüncü kişi adına vekâleten iş görmedir. Bu yüklenim, üçüncü kişinin çıkarına ve amacına göre hareket etmeyi, aksi halde ona karşı sorumlu olmayı gerektirir. Siyasette bu konum hani pek de iyi anılmaz. Söylemesi ayıp, “emanetçilik”tir. Başbakan’ın ne diyeceğini merakla bekliyoruz. Seçimler, tutkular Görüntü yönetmeni Charlotte Bruus Christensen’le 50’lerin Hollywood yapımlarındaki Technicolor dokusunu inceleyen, “Rüzgâr Gibi Geçti”, “1900” filmlerini izleyen Vinterberg klasik anlatımlı, 141 yıl önce yazılmasına karşın yine de evrensel kalmış öyküyü, çağdaş, öngörülü bir kadın portresiyle betimliyor. Kendini anarşist bir yaratıcı olarak görmeyen, sezgileriyle davranan Vinterberg, insanın kırılganlığını sürekli irdeliyor. Julie Christie, Alan Bates, Terence Stamp, Peter Firth’in oynadığı, John Schlesinger’in yönettiği 1967 tarihli, Hardy’nin epeyce belirsiz roman uyarlamasına karşın, Vinterberg kendi versiyonunu romantik bir finalle bitiriyor. “Açlık Oyunları”nın yazarı Suzanne Collins, Batsheba Everdene’den çok etkilendiği için ana kahramanına Katniss Everdeen adını koyduğunu belirtiyor. Seçimler, tutkular, direnç, kararlılık, aşkın doğası, özgürlük, sınıf ayrımı, sıradan toplum, güçlü birey temalarını gerçekçi bir bakışla vurgulayan “Çılgın Kalabalıktan Uzak”, 15 Mayıs’ta gösterimde. ktidar, önümüzdeki seçimlerde “başkanİ lık sistemi”ni gündeme getireceğini açıklamıştır. Oysa varlığını parlamenter sisteme borçlu olup o sistemin çocuğudur. Bu tercih, siyasal iktidarı, hem parlamenter sistem içinde kalıp iktidar olmak, hem parlamenter sistemi reddedip “başkanlık sitemi”ne geçmek gibi, biri diğeri ile uzlaşmayan (antinomik) iki seçeneği aynı anda savunma sıkıntısı ile karşı karşıya bırakmıştır. İktidar açısından bu iki sistemi birlikte evetleyen, ikisini de yeğleyen bir seçim Siyasal ahlak Topluma karşı çıkan birey Karmaşık, felsefi dramlarıyla ünlü Vinterberg bu kez klasik bir aşk öyküsüne yönelmiş: “Kitabı öylesine beğendim ki bir Thomas Vinterberg filmi yerine bir Thomas Hardy filmi yaptım. Karakterler çok güçlü. Topluma karşı çıkan bireyin duruşu beni çok cezbediyor. Bütün filmlerimde ayakta durma dirençleri olan bireyler Başbakan ne yapacak? Sahnede ‘Cazın Kartalları’ Uluslararası Ankara Caz Festivali bugün başlıyor. Next Level Alışveriş Merkezi Podyum açık havada saat 20.00’de gerçekleşecek açılış konserinde, bir festival geleneği olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı Cazın Kartalları Orkestrası sahneye çıkacak. Orkestraya, caz vokallerinden Aydın Kahya ile en iyi doğaçlama yeteneğine sahip kadın caz sanatçılarından Yıldız İbrahimova eşlik edecek. Bu yıl konserleri çoğunun ücretsiz gerçekleşeceği festival programına ilişkin detaylı bilgi www.ankaracazfestivali.com adresinden alınabilir. Festival boyunca sahneye çıkacak sanatçılar şöyle: Aydın Kahya ve Yıldız İbrahimova, Karsu, Ozan Musluoğlu, Fatih ErkoçBora UzerSibel Köseİlham Gence, İpek Dinç, Sanem Kalfa, Meltem Ege, Ayhan Sicimoğlu, Kerem Görsev, Burhan Öçal. l ANKARA (Cumhuriyet) Burhan Öçal C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle