18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 22 Mayıs 2015 yorum TASARIM: TÜLES HASDEMİR 20 ar c A n e g z Ö Kavşak Tarihsel Heykeller (2) alı günü, tarihsel köken bağlantılı kentlerin heykellerine değinmiştik. Örneğin Denizli Belediyesi camdan dev bir “horoz” hey S kelini dikmişti. Denizli Laodikya antik kentinde, bir kabartmada bulunan “horoz” kabartmaları, bu geleneği yaklaşık 2 binyıl öncesine götürmüştü. Benzeri olay Amasya’da yaşandı. Belediye, 2009’da yaptırdığı, 3.5m yüksekliğindeki elma Amasya’nın heykelini Elma mozaiği. elma heykeli. kentin bir girişindeki kavşağa yerleştirmişti. Heykel Amasya’nın ünlü “misket elmasını” simgeliyor. İki yıl önce Amasya’nın Yavru köyünde, (İS 3. yüzyıl) Roma dönemine ait kilisede yapılan arkeolojik kazılarda, elma betimlemeli mozaik bulundu. Amasya’nın kırmızı yeşil, ince kabuklu, “misket elması” varlığını en azından 1700 yıldır sürdürüyordu. Amasya’nın elması nce kamu spotu yayımladılar; Akkuyu nükleer santralla “milli enerjiye” kavuşuyordu.. Enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtuluyordu ülke! “Bu gurur Türkiye’nin, bu yatırım hepimizin. Güçlü Türkiye’nin yeni enerjisi” diye.. “YapİşletDevret”ti işin aslı... Yalanlar, yalanlar... Çernobil felaketinin sorumlu şirketi Rosatom’un yapacağı, işleteceği, her daim yüzde 51 hissesine sahip olacağı santralı “milli” diye kakalama çabasındalar. Üstelik Türkiye, “çıkmaz ayın son çarşambasında” devreye girecek tesis için alım güvencesi verdi Rus şirkete. Kilovat saati 12 dolar 35 sent, dünyanın en pahalısı... Sonra AKP’nin reklam filmi dönmeye başladı televizyonlarda. Nükleer santralın zararlı olacağını düşünen Mehmet Bey’i, yandaş bir AKP’li ikna çabasında. Mehmet Bey soruyor, yandaşa: O kadar insan “nükleere hayır” diyor, bizse nükleer yapımına seviniyoruz vallaha... Ardından gelen kıytırık diyaloglar şöyle: O hayır diyenlerin dünyadan haberi yok. Bütün ülkeler bu santrallar sayesinde kendi elektriğini Ö AKP Mehmet Bey’i kandırıyor! üretiyor Mehmet Bey. O ülkelerin hepsi geri kalmış ülke! Yandaşın yüzünde alaycı bir tebessüm... Amerika’da 104, Fransa’da 59, Rusya’da 31, Kanada’da 18 tane var bu santrallardan. Fransa, elektriğinin yüzde 75’ini böyle karşılıyor. Hatta Paris’in burnunun dibinde 6 tane nükleer santral var. Paris’in dibinde 6 tane! Gerçek mi bunlar? Gerçek tabii, Mehmet Bey! Bi... Bilemedim şimdi! Siz bakmayın öyle boş boş konuşanlara. Konuşanlar hep var. Onlar konuşur, Ak Parti yapar!.. HHH Birkaç doğru veriyle kocaman bir yalanın üstü örtülebilir mi? Devletler yalan söylüyor, şirketler, hükümetler de... Dünyanın nükleer gerçeği başka oysa. Eski, pahalı, tehlikeli, kirli, baş belası, nükleer santralları, dünya terk etmeye çalışıyor. Gazetelerde ne ölçüde yazılıyor doğrular, televizyonlarda konuşuluyor mu ki, Mehmet Bey nasıl öğrenecek, nereden bilgilenecek? Bilse sormaz mı? Söyle bakalım yandaş! Milli diyorsun, değil... Son yıllarda dünyanın neresinde, kaç santral yapıldı? Enerji Bakanımız, Dünya Atom Enerjisi Kurumu’nun raporunu neden gizliyor, Çevre Etki Değerlendirme Raporu neden sahte imzayla sunuldu. Yakıt olarak kullanılan uranyumda Rusya’ya bağımlı olmayacak mıyız, dünyanın çözemediği atık sorunu ne olacak, nereye koyacaksınız? Neden dünyada daha önce denenmemiş bir reaktör modeli kullanılıyor. Bill Clinton döneminde ABD [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Sinop’ta İÖ 412’de doğan, sonra Korint’te yaşayan filozof Diyojen uygarlığı, dini, gelenekleri reddederdi. Bir köpekle birlikte fıçı içinde yaşamasından dolayı “köpeksi” adı takılmıştı. Gündüzleri elinde fenerle dolaştığında, bu çelişkiyi soranlara verdiği “Doğru dürüst adam arıyorum!” yanıtı ünlüdür. Kendisini ziyaret eden Büyük İskender’in “herhangi bir isteği olup olmadığı” sorusuna, “Gölge etme, başka ihsan istemem!” yanıtı ile de anılır. Acaba bizim Sultan, aynı soruyu Diyojen’e sorsaydı, ne yanıt alırdı? Bir düDiyojen. şünün bakalım! Sinop’ta, 2006’da, kentin girişinde elinde feneri, yanında köpeği ile betimlenen 6m yüksekliğinde heykeli dikildi. Heykeli, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nden Turan Baş gözetiminde 25 kişi, altı ayda tamamlamıştı. Diyojen ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Bu kez bir heykelden değil, doğanın yarattığı bir anıttan söz edeceğiz! Niobe, İzmirManisa arasında yaşamış kral Tantalus ve eşi Dione’nin kızıydı. Yunanistan’daki Thebes kralı Amfion ile evlendi. 7 oğlu, 7 kızı oldu. Niobe Ağlayan kadın. Eşi tanrı Zeus ile birlikte olduğunu öğrenen Hera, Titanların kızı Leto’ya “Güneşin doğduğu bütün yerlerde doğurmasın!” lanetinde bulunur. Leto, doğurmak için dünyayı dolaşır. Deniz tanrısı Poseidon’un üçlü yabasının denizde yarattığı dalgalarla Apollon ve Artemis’i doğurur. Ancak Leto, kısırlığı ile kendi doğurganlığıyla kıyaslayıp alay ettiği için, Niobe’nin oğullarını Apollon’a, kızlarını da Artemis’e öldürtür. Niobe, 12 çocuğunun acısı ile Manisa’ya döner, orada taş kesilir. Günümüzde “Ağlayan Kaya” olarak ziyaret edilir. Floransa’daki Galeri Uffizi’de Niobe’yi, çocukları ile betimleyen 17 heykeli sergileniyor. Niobe Enerji Bakanlığı, 106 adet reaktörü aşamalı olarak kapatma kararı alırken, temel gerekçelerden birisi kalifiye işgücünün yetersizliği değil miydi? Sen hangi uzmanınla denetleyeceksin? Akkuyu Santralı, iki aktif fayın, Ecemiş ve Kozan faylarının üzerinde mi değil mi? M.S. 569 yılında Erdemli ile Akkuyu arasında 300 bin nüfuslu Bizans kenti Pompeipolis başta olmak üzere yöredeki 10 büyük antik kent yerle bir olmadı mı? Olası bir kaza durumunda 500 milyar dolarlık hasarın yanlızca binde birinden Rusya’nın sorumlu olmasına, tüm masrafların Türkiye’ye yıkılmasına ne diyorsun? On binlerce insanın ölmesine, kansere yakalanmasına, çocukların sakat kalmasına neden olan Çernobil ve Fukuşima için ne diyeceksin? Çernobil ve Fukuşima’nın zararları şimdiden 700 milyar dolar. Harcamalar daha yüz yıl bitmeyecek. İki hafta önce New York’un kuzeyinde, trafosu patlayan, krize yol açan India santralı hakkında, “Bu tesis bekleyen bir felakettir” diyen New York Belediye Başkanı Andrew Cuomo’dan haberin var mı? Neden acaba hiçbir yapımcı şirket, devletlere risk güvencesi vermiyor, dünyada hiçbir sigorta şirketi nükleer santralları sigorta etmiyor? HHH Türkiye, santralı olmadığı halde 3. seviyeden nükleer kaza yaşayan tek ülke. 1994’te İstanbul Perşembe pazarında, bir hurdacının deposunda Çekmece Araştırma Reaktörü’ne ait plutonyum yakıt çubukları bulunduğunu anımsıyor musun, radyasyonun kamuoyundan gizlendiğini biliyor musun? Soma’da maden ocaklarında 301 yurttaş öldü. Geçen ay ülke genelindeki elektrik kesintilerinin nedenini bile açıklayamayan bir iktidar, nükleer santral için ne yapar? ABD ve İsrail’in yazdığı Stuxnet virüsü, İran’daki nükleer tesisleri devre dışı bırakmıştı. “Bu tarz bir virüsle bir nükleer santralı havaya uçurabilirsiniz” diyen uzmanları tanıyor musun? Fransa’da, devletin bir araştırma kurumu ADEME’nin nükleer santrallara gerek olmadığını, temiz ve doğal enerji kaynaklarının gereksinimi karşılayacağını gösteren raporunun sansürlenmesi hakkında ne düşünüyorsun? Akkuyu, enerjinin yalnızca yüzde 4’ünü karşılayacak. İletim hatlarında altyapı yetersizliğinden ötürü yüzde 20 kayıp ve kaçak olmasına ne dersin? Sayın yandaş, ülkeyi nükleer cehennemin girdabına sürüklemeyin, halkı kandırmayın, geleceğimizi karartmayın. Güneşimiz, suyumuz, doğal kaynaklarımız bize yeter... SÜPER LOTO 4, 23, 32, 35, 36 ve 52 ‘Lanetlenecek dönem!’ er yıl “27 Mayıs” günü yaklaşırken; tüm sağcı, dinci, nurcu kısacası tarikatçıiktidarlar ile yandaşları, her türden döneklerle birlikte “27 Mayıs”a ve ürünü olan “1961 Anayasası”na saldırmaya başlarlar. Bu durum 1965’ten bu yanayarım yüzyıldır sürmektedir; günümüzde de bu saldırı görevini “AKP” iktidarının “Başbakanı Davutoğlu” üstlenip mayıs ayına girince boşaldı atışa... İlk atış, “27 Mayıs’ı lanetleyin! Lanetleyin!”di, kuşkusuz arkasını da getirdi; kısılmış hırıltılı bir sesle konuştu, konuştu... Kendisini TV’de dinlerken dansöz “Kibariye”nin, “Davutoğlu” için yaptığı övgüyü insan anımsamadan duramıyor; “milli(!)” dansözümüz “Kibariye”: “Başbakanımızı çok seviyorum; hele o ‘bıcır bıcır’ konuşması yok mu?” demişti. “Davutoğlu; işte o “bıcır bıcır” konuşmasıyla “27 Mayıs”ı dolaysiyle ürünü “1961 Anayasası”nı ağır bir dille eleştiriyordu; Bursa’daki metal sanayiinin binlerce emekçisinin direnişine duyduğu “öfke”yi; işçiye “sendika kurma hakkı”, “grev hakkı” gibi sosyal haklar kazandıran “27 Mayıs Devrimi”nden, anayasasından çıkartıyor, bunların “lanetlenmesi”ni istiyordu; eh haklı (!), yasa tanımayan bir “icraat”a karşı “yargı denetimi”, ya da “yürütmenin durdurulması” gibi yaptırımları içren bu anayasa lanetlenmez de ne yapılır? Ayrıca, işçiye haklarını elde edebilmesi için kurallara uygun, “barışçıl olarak” yapılan “işin yavaşlatılması, işbaşında oturma grevleri, işyerlerini işgal” gibi eylemlere götürecek yollara “kapı açan” bu anayasa değil miydi? Bunları içeren, yasallaştıran “Uluslararası Çalışma Örgütü” (ILO) bu kapıdan içeri girmemiş miydi? Böylece, “27 Mayıs Devrimi”, ürünü olan 1961 Anayasası”, “çağdaş demokratik bir hukuk devleti” tanımını içermesi yanında, ilk H İki kez filmi yapılan Troya Savaşı, bir anlamda günümüzden 3200 yıl önceki ilk dünya savaşıdır. Barış içindeki, zengin Troya’da, Kral Priamos’un gebe eşi Hekabe, doğacak çocuğun Troya’nın başına sorunlar açacağını rüyasında görür. Doğan prens Paris, yıllarca sonra Yunanistan’da Isparta Kralı Menelaos’un eşi, güzel Helen’i Troya’nın tahta atı. Troya’ya kaçırır. Menelaos da öteki krallardan yardım ister. Kral Agamemnon komutasındaki Yunan kuvvetleri Troya’yı 10 yıl boyunca ele geçiremezler. Bir hileye başvurup içi seçkin askerlerin gizlendiği bir tahta atı Troya’nın kapısına bırakarak çekiliyormuş havası verirler. Troyalılar tahta atı içeri alıp sabaha dek içkiyle eğlenirler. Sızdıklarında tahta atın içindeki askerler kapıyı açarlar, kent işgal edilir. Yıllarca önce Troya kenti girişine bir tahta at dikildi. Son Troya filminde kullanılan tahta at da yapımcılarca Çanakkale’ye hediye edildi. HHH Anadolu’nun pek çok yöresinde yerel ünlüler, ünler, öykülerle bağlantılı heykeller var. Örneğin Orhangazi’de Orhangazi, Bolu’da Köroğlu, Amasya Elmadağ’da Ferhat ile Şirin, Aksaray ve Sivrihisar’da Nasrettin Hoca, Bursa’da Karagöz Hacivat, Demre’de Noel Baba…Yerel özelliklerden Dalyan carette caretta kaplumbağası, Silifke keklik, Van kedi, Sivas Kangal köpeği, Devrek baston, Anamur muz, Kütahya çini, Söke pamuk ve niceleri… Ne yazık ki Tokat’ın Zile ilçesinde İmparatorJulius Sezar’ın heykeli yok… Pontus kuvvetlerini Zile’de yenince ünlü “veni vidi vici (geldim gördüm yendim)” sözünü, Roma Senatosu’na bir mektupla bildirmişti. Zileliler, bu sözü Patent Enstitüsü’ne tescille yetinmişler. Mehmet Aksoy’un Kars’taki “İnsanlık Anıtı’nı” yıktıran Sultan ile Amasya Belediyesi’nin diktiği şehzade heykelinin parçalarını kıranlar arasında fark var mı? Troya’nın tahta atı kez “sosyal nitelikli” bir “devletten”, kısacası “uyruklarının ekonomik ve sosyal durumlarını ve geleceklerini güvenceye bağlayan” bir “devlet”ten söz ettiği için, “Davutoğlu”nca lanetlenmesi gereken bir “anayasa (!)”dır. Kuşkusuz bu “sosyal haklar”la birlikte “evrensel hak ve özgürlükler” de “1961 Anayasası”nda eksiksiz uygulanması istenen ilkelerdi; bunların ülkenin varlığına dokunacak durumlar dışında “sınırlanması”, “özüne dokunulması” ya da “vazgeçilmesi” düşünülemezdi; hele anayasamızda ilk kez yer alan “gösteri yürüyüşü hakkı” ve “erkler ayırımı” tam da lanetlenecek (!) kurallardı... Öte yandan, “55 yıl” önce bu anayasa yapılırken dönemin “Temsilciler Meclisi”ndeki görüşmelerde, “cumhurbaşkanını halkın seçmesi”de istenir; böyle seçilen bir cumhurbaşkanının “‘tarafsız’ olacağı ve ‘partili’ olmak vasfıyla hareket etmeyeceği” ileri sürülür (19.4.1861). Öneri sahibi “Raif Aybar” yaşayıp, önerisinin “R.T.E. Erdoğan”ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle gerçekleştiğine ve ardından “Erdoğan”ın tutumuna tanık olsaydı ne düşünür ne derdi acaba diye sormaya bilmem gerek var mı? Çünkü dilin kemiği olmadığı bilinir; “bıcır bıcır” olmasa da konuş babam konuş; böyle, artık anlamı kalmamış, anlamsız, kof, “laf kalabalığı”na karşı, “yürütmenin durdurulması” gibi bir yargı yöntemi, yargı garantisi koymamış anayasamız!”der “Hıfzı Veldet Hoca”. Belki, bilge halk ozanı “Yunus Emre”nin laf kalabalığına karşı, “Az söz erin yüküdür/Çok söz hayvan yüküdür” deyişi etkili olabilir, kuşkusuz ozanın ayrıca belirttiği gibi konuşanlarda bunu anlayacak “güher” var ise... 6 BİLEN: 1 milyon 156 bin 924’er TL (1 kişi) 5 BİLEN: 6 bin 212’şer TL 4 BİLEN: 96’şar TL 3 BİLEN: 7.45’er TL Bilge “Yunus Emre” haklı, çünkü artık pek çok kişi gözümüzün içine baka baka “yalan” söylemekten çekinmiyor; bugün anlattıklarının, ertesi gün hiç sıkılmadan, rahatlıkla tam “tersini” anlatıyor; ne yazık ki bunun dörtdörtlük bir örneği “TC Devleti”nin başında olan “R.T.Erdoğan” değil mi? “13 yıl”dır bu böyle sürüyor, dolaysıyla artık kaçınılmaz bu sürece girdi; en küçük bir eleştiriye dayanamıyor; karşı gelenlere saldırıyor; özellikle de “ne isterlerse verip” saldırtıyor ve geride durup keyifle izliyor; “kumpas davaları” bu tutumun ürünüdür. Bu tür “tezgâh” davalarını kimi ülkelerin de yakın geçmişlerinde yaşadıkları bilinir; Fransa’nın “Dreyfüs Davası”, Osmanlı’nın “Çadır Mahkemesi” bunların en ünlüleridir; ne ki her iki yargılamada da “tek dava, tek sanık” vardır; oysa “kumpas davaları”, “Başbakan Erdoğan”ın “savcı”sı olmak istediği “Ergenekon”la başlar; Balyoz, Poyrazköy, İstanbulİzmir Casusluk, Odatv ve ötekilerle sürer gider, dolaysıyla da “yüzlerce suçsuz insan”, üniversite hocaları, rektörler, bilim adamları, yazarlar, gazeteciler, aydınlar ve “TSK”nın her rütbeden özellikleAtatürkçü komutanları... Bu davaların duruşmalarını izlerken yapılan suçlamaları duyduğumda ne denli utandığımı unutamıyorum; bir de suçlananları, dayanamayıp aramızdan ayrılanları düşünürsek... Bunlardan biri olan “Alb. Murat Özenalp”i anlatan “Bir Kumpas Şehidi”ni okurken, “lanetlenecek” olan dönemin bu “13 yıllık” süreç olduğunu bir kez daha kabulleniyorsunuz. Yarın Beşiktaş’ta olalım, bütün “Özenalpler”i anmak için... İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ İcra Kurulu Başkanı AKIn ATALAy Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya yayımlayan ve yönetim yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. nAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İstanbul 03.42 05.34 13.08 Ankara 03.33 05.21 12.52 İzmir 04.04 05.48 13.15 İkindi 17.03 16.45 17.05 Akşam 20.30 20.11 20.30 Yatsı 22.12 21.50 22.05 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle