28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 22 Mayıs 2015 KULTUR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Elif Şafak’a küresel ödül geldi Elif Şafak, 16 yıldır verilen Asyalı Kadınlar Başarı Ödülü listesindeki “Küresel Güçlendirme Ödülü”nü aldı. Şafak, kazandığı ödüle dair şunları söyledi: “Asya değişiyor ve kadınlar da bu değişimin ön cephesinde yer alıyor. Kentleşme ve eğitimin yaygınlaşmasıyla evlilik yaşı yükseldi...” Yasaklanan oyun sokağa çıktı Edirne Valiliği tarafından Halk Eğitim Merkezi Tiyatro Salonu’nda sahnelenmesine izin verilmeyen Can Yücel’in şiirlerinden uyarlanan “Can” adlı tiyatro oyunu trafiğe kapalı olan Saraçlar Caddesi’nde sahnelendi. Oyunun yönetmeni Kemal Kocatürk aynı zamanda oyunda rol alıyor. Grayson Perry’nin ‘Küçük Farklılıklar’ ve Cecil Beaton’un ‘Portreler’i Pera Müzesi’nde İçimdeki ses ‘keşke...’ diyor... 56. 19 Venedik Bienali’nde Altın Aslan Ödülü Ermenistan Pavyonu’na ‘Virgin Anlaşmasının Müjdesi’ Britanya’nın ‘Büyük’ cevherleri Pera’da ağdaş sanatın ikonik ismi Grayson Perry’nin olağanüstü bir titizliğin ve derinliğin ürünü olan yapıtları, Türkiye’de ilk kez Pera Müzesi’nde sergilenmeye başladı. Sanatseverler, Pera Müzesi ve British Council işbirliğiyle düzenlenen “Küçük Farklılıklar” sergisinde Perry’nin “Küçük Farklılıkların Kibri” adını taşıyan 6 büyük boy halıdan oluşan serisini de görme fırsatını yakalıyor. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, kuruluşunun 10. yılında, Perry’nin 26 Temmuz’a dek izlenecek eserlerini ağırlıyor. Etkinlikte Perry’nin, seramik, halı ve baskı işlerinin ya Ç nı sıra, British Council Koleksiyonu’ndaki 6 halıdan oluşan büyük eser serisi “Küçük Farklılıkların Kibri” de mevcut. Sergi British Council Görsel Sanatlar Bölümü’nden Linsey Young küratörlüğünde düzenleniyor. Perry, sergisi üzerinden verdiği bir özel söyleşide, Türkiye ve Britanya arasındaki ilişki ve İstanbul üzerindeki izlenimlerini şöyle dillendiriyor: “Türkiye Britanya ile kıyaslandığında öyle zengin ve canlı geleneksel kültüre sahip olan bir ülke ki. İşlerimin büyük bir kısmını, yerkürenin çevresindeki çeşitli yerel kültürlerden bir alaşıma yüklüyorum.” Uluslararası Venedik Bienali’nde Sarkis’in “Nefes”iyle Türkiye Pavyonu’nun (İKSV) ne denli güçlü bir etki yarattığını daha önce sizlerle paylaşmıştım. İki günlük Venedik seferime elbet bütün bir Bienali sığdıramadım.. Her nabza göre şerbet dağıtan; su, ateş ve havanın yanı sıra kalbin anahtarlarını sunan Japonya Pavyonu... Sapsarı bir mekânda, cinsel organlara sigara tutturulmuş sapsarı heykelleriyle Sarah Lucas’a teslim edilmiş, insanı şoka sokan İngiliz Pavyonu... Afrikalı göçmenlerin Berlin ve Hamburg’daki yaşamlarını büyüteç altına alan sarsıcı Almanya Pavyonu... Bunlar arasından sıyrılıp kendimi Ermenistan Pavyonu’na attığımda, birkaç gün sonra ulusal katılımlar arasında Bienalin Altın Aslan Ödlünü kazanacaklarını henüz bilmiyorum. Beni en çok etkileyen Hera Büyüktaşçıyan’ın eserleri oldu: Ermeni alfabesiyle adeta bir baskı makinesi yaratmıştı.Ermeni harflerle İngilizce “Kayıp Cennetten Mektuplar” tümcesi okunabiliyordu. Harika manzara... Çok bakımlı bir bahçe ve iç avlusu... Müzesi, kitaplıkları, sergi salonları ... Ermeni kültürünün birikimlerine sahip çıkan bir mekan. Sergi Küratörü Adelina Cüberyan Von Fürstenberg sergiyi “Ermenilik” gibi çok geniş bir kavram üzerine kurmuş. Bu sözcük elbet kimlik, aidiyet, göç, yerinden edilme, geçmişin anıları, birikimler, hak, uzlaşma, barışma gibi kavramları içeriyor... (Ayni kavramlar Türkiye Pavyonu’nda Sarkis’te de vardı.) Küratörü kısa da olsa tanıma olanağı buldum. İstanbul doğumluydu. 67 Eylül olaylarından sonra ailesi İstanbul’u terk etmişti. Bienale katılmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinden di Ermeni alfabesiyle adeta bir baskı makinesi yaratmıştı. Ermeni harflerle İngilizce “Kayıp Cennetten Mektuplar” tümcesi okunabiliyordu. Hem plastik bir form, hem de hareket halinde gıcırdayan, ağlayan,inleyen harfler... Hera Büyüktaşçıyan’ın bir başka çalışması ise kitaplıkta, yüzlerce yıllık kitaplar arasına adeta gizlenmiş ellerdi. Her el, avucunun içinde Ermeni alfabesinden bir harf saklıyordu... (Bu mekânda yüzyıllar boyunca, hem dini hem de din dışı Ermenice kitaplar basan bir matbaanın bulunduğunu anımsatayım.) Haig Aivazyan’ın “ut” heykeli... Silvina DerMeguerdiçyan’ın Antepli büyükannesinin yöresel bitkilerden oluşturduğu şifa reçetelerini bir botanik sergiye dönüştürmesi de heyecan vericiydi. 2015 Venedik Bienali’nde Altın Aslan Ödülünü bu pavyona vermek, elbet politik bir seçimdi. İçimden “Ah keşke” demekten kendimi alamadım. Keşke seçiciler daha da yürekli davranıp Türkiye ve Ermenistan Pavyonları arasında adeta bir sanatsal köprü kuran Sarkis’i göz ardı etmeselerdi. Keşke ulusal katılımlar alanındaki ödülü bu iki ülkeye paylaştırmak cesaretini gösterselerdi. Keşke... NOT Ermeni yetimlerin kendi elleriyle yaptığı, Hrant Dink’in emaneti Kamp Armen, yıkıma karşı direniyor. Bu akşam “Kamp Armen’le dayanışma yürüyüşü” saat 19.00’da Tünel’den başlıyor. Keşkeler... Sergi Küratörü Adelina Cüberyan Von Fürstenberg. yasporadaki Ermeni sanatçıları davet etmişti sergiye. Fotoğraf, resim, heykel, grafik, yerleştirme, belge... 18 Sanatçının işleri mekânın her yerine dağılmıştı. Türkiye’den Sarkis ve Hera Büyüktaşçıyan’ın eserleri vardı. Beni en çok etkileyen Hera Büyüktaşçıyan’ın eserleri oldu: Kimlik aidiyet göç Ermenistan Pavyonu, Venedik Bienali’nin ana mekânları olan Arsenale ve Giardini’nin dışında San Lazzaro adasında. Burada 1717’de kurulmuş bir manastırda yer alıyor. 10 Dakikalık bir “vaporetto” yolculuğu sizi adaya ulaştırıyor. Hera Büyüktaşçıyan Walt Disney’in mirası nlü çizer, çizgi roman ve canlandırma film (animasyon) ustası olarak ve yetişkinler kadar gençlere, çocuklara da, aileye de hitap eden çeşitli eserleriyle, California’dan çıkıp tüm dünyaya yayılan o Disneyland benzeri eğlence sektörüne çağ atlatan öncü girişimleriyle kuşkusuz 20. yüzyıl kültürüne damgasını vurmuş, Miki Fare, Vak Vak amca, vb. gibi çeşitli çizgi kahramanların adı çoktan bütün sınırları aşmış, hayalgücü zengin, büyük yaratıcısı Walt Disney (19011965) kurduğu yapımevinde, yıllar yılı çocuk edebiyatının masallarını, serüven klasiklerini beyaz perdeye aktarmasının yanısıra çeşitli belgesellerle aileye yönelik kurmaca filmler de üretmişti bilindiği gibi. Kafayı genelde bilimselliğe, geleceğin teknolojisine takmış olduğunu hâlâ para basan o eğlence parklarında bol bol örneklemiş olan ustanın vaktiyle kurduğu Disney stüdyolarından çıkagelerek bugün gösterime giren “TomorrowlandYarının Dünyası” da, Bugün başlayan yeni filmler arasında ‘Kayıp Nehir’le ‘Yarının Dünyası’ öne çıkıyor ki meraklı, atılgan bir genç kızla çocuk ve orta yaşlardaki Frank’ın, paralel dünyaların sır ve gizemlerine doğru yaptıkları tehlikeli yolculukları anlatırken yazar Jules Verne, mimar Eiffel, Tesla ve Edison gibi vaktiyle bilimsel gelişmelerin önünü açmış Öncü Dörtlü’ye de bir selam sarkıtıyor. Uzamınzamanın donduğu sahne ya da başka boyuta geçme sahnesi gibi ilginç bölümlere de sahip, beylik anlatımından çok şaşırtmacalı görselliğiyle ilgi çeken, ayrıca dizi oyuncusuşarkıcı Hugh Laurie’nin de yan bir rolde boy gösterdiği “Yarının Dünyası”nı, son dönemde çizgi filme itibarını yeniden kazandırarak Disney’e rakip gösterilen Pixar stüdyolarının 2 Oscar’lı dahi çocuğu Brad Bird yönetmiş. “The Incrediblesİnanılmaz Aile” (2004), “Ratatouille” (2007) ile 2 animasyon Oscar’ı kazanmış, 4 yıl önceki “Ghost Protocol”dan sonra suskun kalmış yönetmen Brad Bird’ün senaryosuna da katıldığı yeni filmi “Yarının Dünyası”, vaktiyle bilimin modern dünyadaki günlük yaşamımızı ne çok etkilediğini belirten Walt Disney’in mirasına sahip çıkarak hayagücüne övgüler düzen, sonuçta çok başarılı değilse de oldukça eğlenceli olabilen, türün meraklısının gönlünü çelecek, ilginç bir seyirlik sayılabilir yine de. Vivien Leigh Yıldız yağmuru gibi sergi te yandan, yine 26 Temmuz’a kadar, 20. yüzyılın çok yönlü fotoğrafçılarından CecilBeaton’ın “Portreler”i Türkiye’de ilk kez Pera Müzesi’nde. Sotheby’s işbirliğiyle düzenlenen sergide, Beaton’ın 1920’lerden 70’lere kadar fotoğrafladığı Elizabeth Ü Ö Taylor, Marilyn Monroe, Coco Chanel, Salvador Dali, Gary Cooper, Vivien Leigh, Winston Churchill, JeanPaul Sartre, Colette, Audrey Hepburn, Alberto Giacometti ve Rudolf Nureyev gibi önemli isimlerin portreleri de bulunuyor. l Kültür Servisi Filmde George Clooney’de rol alan oyuncular arasında. animatronik robotlarla, hologramlarla, gökyüzüne yükselen devasa kulelerle, uçankaçan makinelerle dolu, ürkütücü bir gelecekte geçen, fütüristik ve fantastik bir bilimkurgu. Yetişkinliğini George Clooney’nin canlandırdığı, bilime meraklı çocuk Frank’ın icat ettiği, uçmayı sağlayan sırt jetiyle 1964 New York Dünya Festivali’ne katılmasıyla başlayan “Yarının Dünyası”nın, zamanda gidişgelişler, farklı boyutlara geçişler, paralel evrenlere yönelmeler gibi bilimkurgunun demirbaş olgu ve temalarıyla kaynaştırılmış hikayesini yer yer sarsıcı bir görsellikle, birinci sınıf bir altyapı donanımıyla bezeyip enerjik bir aksiyon temposunda seyrederek iki saati aşkın bir süre boyunca seyircisini perdeye bağlamayı başardığı söylenebilir. 510 yıl öncesinin popüler TV dizisi “Lost”un senaristlerinden Damon Lindelof’la Jeff Jensen ve Brad Bird üçlüsünün imzasını taşıyan bir senaryoya dayanan ve (Albert Einstein’dan alıntı yapılarak) bilim kadar hayal gücünün de önemine vurgu yapılan film, yalvaç Athena’nın (Raffey Cassidy) sihirli bir rozet verdiği, dünyayı düzeltme derdindeki Casey Newton (Britt Robertson) adında Öncü dörtlü Yarışmayı DenizBank ile Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı düzenliyor Bu yarışmada ‘iş senaryoda bitiyor’ enizBank, Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) ile ‘İlk Senaryo Yarışması’nı hayata geçirdi. Etkinliği önceki gün tanıtan DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Bu değerli işbirliği sayesinde Türk ve dünya sinemasında kalıcı eserlerin oluşması için en önemli ihtiyaç alanlarından biri olan özgün senaryo yazımına önemli bir katkı sunacağımıza inanıyoruz” D dedi. İlk Senaryo Jüri Başkanı Fehmi Yaşar ise, “Sezonda 100’e yakın film çıktı, ancak 30 tanesi hedefe ulaştı. Amacımız hem finans ve emek kaybını önlemek hem de yaratıcılığın önünü tıkayan engelleri azaltmak. Ön jüri senaryoları okuyacak ve 10 adede indirecek. Büyük jüri toplanacak. Yönetmenlerle ilişkileri sağlayacak. Senaryo sahipleri Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Ümit Ünal gibi yönetmenlerden destek alacak. Sonuç olarak kalan üç eser arasından, yeniden düzeltmelerin ardından tek bir senaryo kalacak” diye konuştu. ‘Biz çok renkli insanlarız’ Jüride bulunan oyuncu Deniz Çakır ise, sansüre vurgu yaparak, “Ne kadar bizi sansürlemeye çalışsalar da ufkumuz çok geniş. Bu topraklarda neden hikâye sıkıntısı yaşıyoruz, anlamıyorum. Biz çok renkli insanlarız.” ifadesini kullandı. Yarışma, herhangi bir senaryosu bugüne kadar filme çekilmemiş yazarlara da açık olacak. Jürisinde Reis Çelik, Fehmi Yaşar ve Murat Şeker gibi imzaları da barındıran 15 bin lira ödüllü yarışmaya son başvuru tarihi ise, 31 Temmuz. l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle