23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 18 Mayıs 2015 EDİTÖR: ZEKİ TEZER TASARIM: EBRU ADALI Son 12 yılda üretim yüzde 200 düştü Türkiye’de tütün ürünleri imalatının yüzde 88’i yabancıların kontrolüne geçti. 2002’de 405 bin 882 olan tütün üreticisi sayısı da 2014’te yüzde 600 azalarak 65 bine indi. ürkiye’de tütün üretimi AKP’nin iktidarda olduğu 20022014 arasında neredeyse yarı yarıya düştü. Son 12 yıl sektör açısından ‘büyük tasfiye süreci’ olarak nitelendirilirken, 2002’de 405 bin 882 olan tütün üreticisi sayısı 2014’te yüzde 600 azalarak 65 bine geriledi. 12 yılda tütün üretimini bırakan 337 bin 507 kişi ise ağırlıklı olarak madenci oldu. Özellikle Soma faciasında hayatını kaybeden 301 madencinin çoğunun eski tütün üreticisi olduğu belirtiliyor. Yine 2002 2014 arasında tütün üretimi de 89 bin 521 ton gerileyerek 159 bin 521 tondan, 70 bin ton ŞEHRİBAN civarına gerileKIRAÇ di. 1996’da tütünün genel ihracat içindeki payı yüzde 2.4 iken bu oran 2014’te yüzde 0.3’e geriledi. Tütün Eksperleri Derneği’nin 2002 2014 yıllarını kapsayan Tütün Raporu’nda yerli tütüncülüğün nasıl yabancı üreticiler karsında yok olma noktasına geldiğini gözler önüne seriyor. Yıllarca ülkemizin en önemli ihraç kalemlerinden biri olan tütün, 2012’de bu üstünlüğünü yitirerek tütün ticaretinde net ithalatçı ülke pozisyonuna geçti. Rapora göre Türkiye’de yetişen (yerli) tütünlerin sigaralarda kullanımı 2003’te yüzde AKP tütünü de tütüncüyü de bitirdi Çözüm önerileri ekonomi 9 Yanlış inanış! T Tütün Eksperleri Derneği Tütün Raporu’nda sektörde yaşanan sorunların aşılabilmesi için için ise bu önerilerde bulundu: l Açık Artırma Merkezlerinin kurulması sağlanmalı. l 4733 sayılı yasanın 6. Maddesindeki hükümlerin, yerli sanayicinin yerli tütünden sigara üretimine olanak sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmeli. l Yurtiçinde satışı yapılan sigaralardan paket başına alınacak bir oransal rakamı tütün üreticisine destekleme olarak aktarılması sağlanmalı. l “Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli”nde, tütüne yer verilmeli. l Sarmalık Kıyılmış Tütündeki vergi oranı düşürülmeli, satışı yasal düzenlemeye kavuşturulmalı. l Yüzde 20 olduğu tahmin edilen sigara kaçakçılığı ile mücadele, etkin hale getirilmeli. l Tütün fonu, Türk tütününü koruyacak şekilde yeniden düzenlenmeli. 42.07 oranındayken, bu oran 2008’de TEKEL’in sigara biriminin özelleştirilmesinden sonra hızla azalarak 2014’te yüzde 15’e düştü. Fiyat düşük Tütün Eksperleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Turan Gülümser, yerli üreticiye desteklerin kesildiğini fiyatların düştüğünü vurgulayarak, şu an Ege Bölgesinde ortalama tütün fiyatının 12.10 TL, Samsun’da 14.25 TL, Tokat ve Marmara’da 12.25 TL, Doğu, G.Doğu ve Akdeniz Bölgelerinde ise 8.00 TL civarlarında olduğunu söyledi. Gülümser, “Tütün üre timinin sürdürülebilir olabilmesi ve üreticinin ayakta kalabilmesi için 2014 ürün yılı için Ege de 14 TL’nin, Karadenizde ise 1516 TL nin makul bir fiyat olması gerekirdi” diye konuştu. Türkiye’de tütün ürünleri imalatının yüzde 88’inin yabancıların kontrolüne geçtiği sektörde son 15 yılda uygulanan politikalar ile tütün üretimi büyük düşüş yaşarken, sigara tüketimi artarak yıllık 100 milyar adete çıktı. Hazinenin sigara kaçakçılığından kaybı ise yıllık 7.5 milyar TL’yi aşıyor. Tütün Eksperleri Derneği’nin Tütün Raporu’nda dikkat çeken tes pitler şöyle: l TÜİK’in “Yabancı Kontrollü Girişim İstatistikleri2012” verilerine göre, Türkiye’de tütün ürünleri imalatının yüzde 87.9’u yabancıların kontrolüne geçti. l Hazinenin sigara kaçakçılığından kaybı yıllık 7.5 milyar lira olduğu tahmin ediliyor. Son 15 yılda uygulanan politikalarla ülkemizde tütün üretimi büyük düşüş yaşamış, sigara tüketimi ise artarak yıllık 100 milyar adet civarlarına tırmanmış, ülkemiz dünyada ihracat lideri olarak anıldığı tütünde artık dünyanın en büyük ithalatçı ülkelerinden biri haline geldi. l TEKEL’in tütün piyasalarından çekilmesi ve sigara fabrikalarının satılarak kapatılması neticesinde piyasaya tümüyle hakim olan çokuluslu şirketlerin kendi ürettikleri sigaraların pazar payını artırmak için tamamen yerli tütünden imal edilen sigaraları piyasaya yeterince sunmamaları sonucu Ege, Akdeniz ve Karadeniz Bölgesi’nde yetişen menşelere duyulan ihtiyaç azaldı. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yetiştirilen menşelere ise yaprak tütün firmalarının ilgisi kalmadı. TEKEL gitti iş bitti Destekler ödenmedi l “Tütün Üretiminden Vazgeçip Alternatif Ürün Yetiştiren Üreticilerin Desteklenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı” ve bu Karar’ın uygulanmasına ilişkin tebliğler doğrultusunda 9 ilde (Adıyaman, Batman, Bitlis, Burdur, Diyarbakır, Hatay, Mardin, Muş ve Trabzon) tütün üretiminden vazgeçip alternatif ürün yetiştirmek üzere 3 yıl süreli tütüne alterna Asgari ücretin altında gelir l Genç nesil tütün tarımının zorluğu ve gelirinin azlığı nedeniyle tütüncülükten uzaklaştı. Ege Bölgesi’nde tütün üreticilerinin yaş ortalaması 45 yaş civarına yükseldi. Tütün üreticilerinin hane başına ortalama yıllık geliri 9.146 TL. Son 5 yılın ortalaması olan bu rakam, aylık olarak hesaplandığında asgari ücret seviyesinin de altında. l Tütün çiftçisi, sigara şirketlerinin kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirdikleri piyasada tek taraflı olarak dü tif ürün desteği için toplam 116 milyon TL kaynak ayrıldı. 2009, 2010 ve 2011’de bu illerde 3 yıl uygulanan proje kapsamında bu kaynaktan 105 bin 175 tütün üreticisinin faydalanması gerekirken 39 bin 458 üretici istifade etti. Proje için ayrılan 116 milyon TL kaynağın ancak 18 milyon 884 bin 241 TL’siyle destek ödemesi yapılabildi. zenlenen sözleşmeli üretime mahkum edildi. l Türkiye’de 2014’te yaklaşık 70 milyon kg tütünü 525 milyon dolar karşılığı ihraç ederken buna karşılık, 2002’den itibaren Türkiye’de üretilmeye başlanan Amerikan blend sigaralar için 55 bin 800 ton ile başlayan tütün ithalatı, 2014’te rekor kırarak yaklaşık 90 bin ton’a ulaştı. Bunun için Türkiye dışarıya 550 milyon dolar ödedi. 2002’den bu yana tütün ithalatındaki artış yüzde 61’e yükseldi. sterlin olan Beluga havyarı bu alışkanlıkların başında geliyor. Endonezya’da Luvak kedisinin sıçtığı kahve tanelerinden yapılan Kopi Luvak’ın bir fincanının (yaklaşık bir kaşık kahve) fiyatı 325 sterline kadar çıkabiliyor. 60 milyon sterlinlik özel uçaklarla seyahat edenlere hizmet veren bir şirketin şefi, içine iki damla Kopi Luvak katılmış, altın ve gümüş tozuyla süslenmiş tatlının tabağına 900 sterlin alıyor. Bu tatlıyı hazırlayan şef, “Yedikleri yoğurdun sütünün geldiği ineğin adını bilmek isteyen bu insanlar bazen, son derecede acılı bir Curry yaptırıp onu şişesi 1000 sterlinlik Mouton Rotschilde şampanyası ile içiyorlar. Ne anlıyorlar bilmem ama para onların” diyor... Londra Playboy Kulüp’te, 1812 tarihli bir konyağın yarım dublesini içmek için 5000 sterlin ödemek gerekiyor. Bir Rus gayrimenkul spekülatörü, hiç tereddüt etmeden bu parayı veriyor. Tüm bunlar bana, 1789 Fransız Devrimi öncesi Paris’i, ardından gelen şarkının “Ça ira... Ça ira... Ça ira...” sözlerini düşündürüyor. Kriz ama, herkes için değil! ali kriz, eski ABD Merkez Bankası Başkanı “Maestro” Greenspan’a “kırk yıldır benimsediği ideolojinin gerçeğe uymadığını” itiraf ettirdiğinden bu yana gittikçe artan oranda gelir dağılımından konuşuyoruz. Gelir dağılımındaki durumla, kronik talep yetersizliği, dolayısıyla uzun süreli durgunluk arasında bir bağ olduğu giderek bilinçlere çıkıyor. Diğer taraftan yoksulluğun boyutlarını, hemen her güne tüm müstehcenliği ile, gerek sokaklarda gerekse de televizyondaki, çeşitli iç savaş, denizlerde ölen göçmenler, kuraklık, açlık haberlerinde izleyebiliyoruz. Madalyonun öbür yüzünde belki de piramidin ucu demek gerekiyor neler olduğuna ilişkin M bilgiler çok ender olarak karşımıza çıkıyor. Bu konu, doğrudan, tüketim kapasitesi ve toplam talep sorunuyla ilgili, bu yüzden giderek daha çok gündeme geliyor. Meydan işgal hareketlerinin, SYRİZA, Podemos gibi siyasi partilerin ortaya çıkışının getirdiği basıncı da unutmamak gerekiyor. Piketty’nin kitabı da kısa bir süre için de olsa dikkatleri konu üzerinde yoğunlaştırdı. Bu sırada Credit Suisse’in 2010’dan bu yana hazırladığı “Küresel Servet Raporu” ilgi çekmeye başladı. Nasıl çekmesin, raporun verilerini betimlemek için “müstehcen” sözcüğünden başka bir şey aklıma gelmiyor. Kısaca Gelir, dağılımı ve... şöyle: Tüm dünya hane halkının servetinin yüzde 85’i hane halkı nüfusunun yüzde 8.6’sının elinde. Bunların içindeki 35 ABD milyarderi, tüm dünya hane halkı servetinin yüzde 44’üne sahip. Bu verileri ülkeler bazında dağıtınca da toplam servetin yüzde 67’sinin, dünya nüfusunun yüzde 8’ini oluşturan, ABD ve Avrupa’da olduğu anlaşılıyor. Servetin 20132014 döneminde büyüme hızına bakınca, ilgili oranların ABD için yüzde 2.7, Avrupa için yüzde 8.01, Çin için ise yüzde 16 olduğu, Türkiye’nin serveti gerileyen ülkeler arasında yer aldığı görülüyor. Bunlar son derecede soyut veriler. Gerçekte nasıl bir yaşam pratiğine karşılık geliyor hayal etmek zor. Kimi örnekler yardımcı olabilir. Bu zenginlerin servetleriyle ne yaptıklarına ilişkin bir izlenimi sanat piyasasından edinebiliriz. Geçen hafta New York Christie’s’de yapılan bir açık artırmada Picasso’nun “Cezayirli Kadınlar” tablosu, adı açıklanmayan bir alıcıya 179.4 milyon dolara satıldı. Aynı seansta 34 modern tablo toplam 706 milyon dolara satıldı. Bu kesimin tüketim tarzı üzerine daha ayrıntılı bilgiler de sıradan insanların seyrettiği ekranlara da yansımaya başladı. Financial Times’ın aktardığına göre Londra, dünyada en çok sayıda milyarder barındıran kentmiş. Londra’da yaşayan 80 sterlin milyarderinin toplam serveti 2014 yılında 301 milyar sterlinden 2015’te 325 milyar sterline yükselmiş. Financial Times, ülkedeki 1000 sterlin milyonerinin servetini 2009’dan bu yana, mali kriz içinde iki kattan daha fazla artırdığını vurgulayarak, soruyor: “Kriz mi demiştiniz?” Bu tiplerin de doğal olarak kendilerine özgün tüketim alışkanlıkları var. Kilosu 13.000 Tüketimi... umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta yaptığı Rize konuşmasında “Türkiye’nin daha sonra yaşadığı siyasi ve sosyal krizlerin temelinde 27 Mayıs Anayasası ile tesis edilen sistem vardır” dedi. Cumhurbaşkanı ısrarla istediği başkanlık sisteminin anayasal içeriğini bir sır gibi saklıyordu; o konuşmasında nasıl bir anayasa istemediğini açıklamış oldu. Ancak, inandığı gibi konuştuğunu sıkça vurgulayan Cumhurbaşkanı’nın 1961 Anayasası ile ilgili inanışı yanlıştır. HHH 1961 Anayasası’nın belirleyici özelliği, özgürlükçü ve eşitlikçi olmasıdır. O anayasada kişi hakları; temel hak ve özgürlükler; sosyal ve ekonomik haklar, basın özgürlüğü, üniversite özerkliği, sendikal haklar bir bütünlük içinde; en ileri düzeyde ve çağdaş bir anlayışla düzenlenmiş ve yargı bağımsızlığı ile güvence altına alınmıştır. Bilindiği gibi 1961 Anayasası’nın esas özellikleri, 12 Mart 1971’den sonra yapılan değişiklikler ve özellikle de 12 Eylül 1980’de 1982 Anayasası ile yok edilmiştir. Ülke şu anda özgürlük özürlü 1982 Anayasası’yla yönetilmekte ve Cumhurbaşkanı’nın bu anayasayı çiğnediği öne sürülmektedir. HHH Cumhurbaşkanı 1961 Anayasası’nın tamamını kriz kaynağı görmekle birlikte o anayasayı ayrıca şu üç nedenle yanlış buluyor olmalıdır! Birincisi, kimsenin dini inançlarından dolayı kınanamayacağı; dini eğitimin fertlerin kendi arzularına bırakılacağını düzenleyen 19 maddedir. Madde: Kimse Devletin sosyal, iktisadi, siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya şahsi çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla, her ne surette olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez veya kötüye kullanamaz der. 1961 Anayasası bu yasağın dışına çıkan kişilerin cezalandırılacağını, dernek ve partilerin de temelli kapatılacağını vurgular. Zorunlu din derslerinin dayatıldığı günümüzde bu laiklik ilkesinden söz etmeye artık olanak var mı? Baksanıza, onca insanla birlikte bilimin ve üniversitenin beyin ölümüne ve ülkenin AKP iktidarına gidişine yol açan darbeci diktatörün cenazesine, uluslararası üne sahip bir bilim insanı teşekkürle çelenk gönderiyor! HHH İkincisi, 1961 Anayasası, basın yayın bağlamında da olsa, sağcı iktidarların hiç benimsemediği şu ilkeyi koyar (m.23): Devlet ve diğer kamu kuruluşlarının sağladığı araç ve kolaylıklardan herkes eşit olarak yararlanır. Bir başka anlatımla, 1961 Anayasası devletin değişik sermaye kesimlerine eşit uzaklıkta tutulmasını öngörür. AKP iktidarının kamu ihalesi ve özelleştirme uygulamalarında bu ilkeye ne kadar bağlı kaldığı(!) da iyi biliniyor. HHH Üçüncüsü, Atatürk Orman Çiftliği’nde Ak Saray yaptıran Cumhurbaşkanı,1961 Anayasası’nın ormanlarla ilgili 131. maddesini nasıl benimsesin? Devlet, ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Bütün ormanların gözetimi devlete aittir... Devlet ormanlarının, mülkiyeti, yönetimi ve işletilmesi özel kişilere devrolunamaz. Bu düzenleme, son yıllarda daha fazla talan edilen tüm doğal kaynaklar için de geçerlidir. HHH Cumhurbaşkanı anayasa konusunda daha fazla konuşmalı ki toplum, şimdiye dek içeriği bir bilmece gibi saklanan başkanlık sisteminin ne anlama geldiğini sonunda anlayabilsin! C TNT uçak kapasitesini 36 tona çıkardı KOBİ ve büyük ölçekli şirketlerin ithalat ve ihracat ihtiyaçları için esnek taşıma hizmetleri sunan TNT, bir yıl önce 17 ton olan uçak kapasitesini talepler doğrultusunda artırarak 36 tona çıkardı. Ana operasyon merkezi İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda bulunan TNT, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa gibi büyük merkezlerle dünya çapında iş merkezlerini birbirine bağlayarak, Türkiye’nin de dahil olduğu Güney Doğu Avrupa bölgesi ile Asya Pasifik’te büyüme gösterdi. TNT Türkiye Genel Müdürü Çetin Yalçın, Avrupa’daki en hızlı ve en geniş hizmet ağına sahip olduklarını, gelişen uluslararası pazarlar ve büyüyen tüketici güveni sayesinde 2015 yılı yatırımlaÇetin rını kapasite arttırmak üzeYalçın rine planladıklarını söyledi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle