18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 18 Mayıs 2015 KULTUR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Barışın çizimleri sergileniyor... Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nın ödüllü karikatürlerinden oluşan barış sergisi, 31 Ağustos’ kadar İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde görülebilir. Bu yıl güncellenerek sanatseverlerle buluşacak olan sergide dünyanın çeşitli ülkelerinden yüzlerce karikatüristin, karikatür ustalarından oluşan bir jüri tarafından ödüllendirilen çizimleri yer alıyor. (0 212 393 8111) 19 İçinden dostluk geçen resimler Hıfzı Topuz’un sanat koleksiyonundan 38 yapıt Alif Art müzayedesinde açık artırmaya çıkacak nunla röportaj yapmaya gittim. Röportajdan sonra bana ‘Bir resmimi satın al’ dedi. Ben de “Senin resimlerini alacak para berde nerde’ dedim. ‘Cebinde kaç para var?’ dedi. 40 frank vardı. ‘Ver’ dedi. O paraya bana bir resmini sattı. Sonra bir kafeye gidip o parayla 4 kadeh şarap içtik beraber.” Yılların gazetecisi, yazar Hıfzı Topuz’un, Fikret Mualla’nın bir resmini Paris’te “satın alışının” öyküsü. Uzun süre UNESCO’da çalışan Topuz’un resim koleksiyonu, öncelikle yıllarını geçirdiği Paris’te edindiği dostlukların ürünü. 1950’lerin başından başlayarak dostluk kurduğu sanatçılar arasında kimler yok ki! Avni Arbaş, Abidin Dino, Fikret MuFikret Mualla’nın 1939 tarihli “Nü”sü de alla, Nejad Devrim, Bedri Rahmi Eyumüzayedede satışa sunulacak yapıtlar arasında. boğlu yalnızca birkaçı. Gerçi Topuz kendini bir koleksiyoncu Koleksiyonda belki de en çok yapıtı buluolarak görmediğini söylüyor, ama çoğu nan sanatçı, Fikret Mualla. Özellikle ikisi hezaman sanatçı dostlarından satın aldığı, kimen göze çarpıyor. İkisi de, 2005’te İstanmi zaman da onların armağan ettiği resimler, Paris’ten İstanbul’a içinden muhabbet ve bul Modern’de gerçekleştirilen Fikret Mualla Retrospektifi’nde sergilenen yapıtlardan. sohbetlerin geçtiği anıların az rastlanır bir 1954 tarihli kâğıt üstüne guaş “Yemekte”, koleksiyonunu oluşturuyor. özgün çerçevesiyle de dikkat çekiyor. Harabeden çıkan tablo Fikret Mualla’nın Paris’e yeni gittiği dönemin ürünü 1939 tarihli “Nü” ise, sanatçının Fahrelnisa Zeid’in bu koleksiyondaki bir hem ustalığını yansıtıyor, hem de pek çok tablosunun da hoş bir öyküsü var. resminden daha büyük boyutlarda (64x49 Topuz, 1960’lı yıllarda, yakın dostları, kacm). rikatür sanatımızın ustalarından Ferruh Doğan ve Fahrelnisa Hanım gibi Şakir Paşa Her koleksiyon bir ‘yapıt’ Ailesi’nden ünlü seramikçi Füreya Koral’la Hıfzı Topuz’un yaklaşık 60 yılda oluşturbirlikte, Zeid’in Ürdünlü eşi Emir Zeid’in Büduğu resim koleksiyonundan 38 yapıt, Alif yükdere sırtlarındaki köşkünü görmeye gider. Köşk bir harabe halindedir. Topuz, kapı Art’ın 24 Mayıs’ta The RitzCarlton’da düzendan şöyle bir bakınca salonun dibinde duran leyeceği müzayedede satışa sunulacak. Daha önce de vurguladığım gibi, belirli bir bir tablo görür. Füreya Hanım’a bunun ne olsanat beğenisinden çok, yaşanmışlıkların, duğunu sorar; o da, “Fahrelnisa’nın ilk dödostlukların izlerini, anılarını taşıyan bir konemlerinde yaptığı resimlerden biri’ der. leksiyon bu. Böyle de olsa, her koleksiyon “Ben, ‘Yazık, burada harabenin içinde çükendi başına bir “yapıt” sayılmaz mı? rüyüp mahvolacak’ dedim ve içeri girdim. Bu resimler keşke dağılmasaydı, sanatseFüreya ise, ‘Ama içeri girme her taraf çöküverlere açık bir mekânda, Hıfzı Topuz’un kayor, başına bir şeyler yıkılır’ dedi. Ben dikleminden öyküleriyle birlikte sergilenebilkatli yürüyerek resmi aldım geldim, Füreya seydi diye düşünmeden edemiyor insan. Hanım da ‘Bu resim senin olsun, sana hediAma hayat her zaman, belki de çoğu zayem’ dedi.” man, insanın gönlünden geçenlerle buluşBedri Rahmi’nin “Edirne” tablosu da, Türmuyor. kiye komünist hareketinin önde gelen adHiç kuşkum yok, Hıfzı Topuz da böyle dülarından, geçen yıl yitirdiğimiz Rasih Nuri şünüyor. İleri’nin düğün armağanı Hıfzı Topuz’a. Uygarlık düşmanı ‘gelişme’... Dilara Akay, ‘ARK170’ performans ve enstelasyon 2014 (detay). “O Mardin Bienali ve ‘Mitolojiler’... MEHMET KESKİN u yıl “Mitolojiler” konseptiyle iki ana mekânından birisi olan Diyarbakır Kapı’daki Mor Efrem Manastırı’nda başlayıp şehrin içine uzanan çeşitli mekanlara serpiştirilen 3. Mardin Bienali başladı. Yerel halkın da katıldığı açılışla birlikte bienal süresince devam edecek olan, sanatçı Halil Altındere’nin özel projesi “Bienal Rehberi” de başladı. “Bienal Rehberi” projesinde Altındere tarafından bienaldeki eserler hakkında bilgilendirilen Mardinli çocuklar ve gençler sergiyi gezmek isteyenlere rehberlik ediyor, sergideki işlerin yapım aşamaları ve işler hakkında bilgiler veriyor. Festival açılışında ayrıca Dilara Akay’ın “Ark170” adlı, Mardinlilerin de katıldığı performans ve yerleştirmesiyle Mehtap Baydu’nun “Yağmur Geliyor” adlı performansı gerçekleştirildi. Bienalin ikinci günü ise Mardin Sinema Derneği Açık Hava Sineması’nda Işıl Eğrikavuk ve Josef Erçelik Amado “Her Türlü Mit Özenle Yazılır”, Mesur Alp de “39” adlı performanslarını gerçek B leştirdi. Aynı akşam ayrıca Romain Kronenberg’in “Yürümek ve Daha Sonra Kaybolmak” adlı videosu gösterildi. Bienalin ulaşılabirliğini sağlamak için Eski Mardin’in içinde işlek bir rotada konumlandırılan bienalin iki ana mekanı Mor Efrem Manastırı ve Alman Karargâhı bu yıl ilk kez kullanılıyor. Geçen bienallerde kullanılan Kasımiye Medresesi, Dara Harabeleri ise bu yılki bienalde kullanılmıyor. Farklı kültürlerden eski eşyaları toplayan Metin Ezilmez’in atölyesi, teyp kasetleri satışı yapan Kasetçi ve Mart 2014’ten bu yana Mardin’de yer alan İstanbul merkezli sanat kolektifi Videoist’in mekanı da yer alıyor. Mardin Sinema Derneği tarafından düzenlenen bienalde aralarında Mardinli esnaf ve sanatkarlarının da bulunduğu 20’si yabancı 62 sanatçının 70’e yakın işi bulunuyor ve bienal 15 Haziran’a kadar gezilebilecek. 3. Mardin Bienali, geçen yıl 17 Ekim17 Kasım tarihleri arasında düzenlenmesi planlanırken Kobani’deki olaylar üzerine süresiz ertelenmişti. lMARDİN irkaç akşam önce İz TV’de, Isparta il sınırları içersinde yer alan Eğirdir Gölü’ne ait nefis bir belgesel izledim. Film, nefis olmasına nefis, ancak konusu bağlamında gerçek anlamda utanç verici. Çünkü ülkemizin en büyük doğa zenginliklerinden birini sergilemesinin yanı sıra, böyle bir zenginliğin nasıl bir acımasızlıkla ve bilinçsizlikle yıkıma sürüklenmekte olduğunun da öyküsü. Çevresindeki sanayi tesislerinin atık sularıyla, tarım alanlarına uygulanan ilaçlamayla göl olmaktan hızla çıkıp bataklığa dönüşmenin yolunu tutmuş, bunun sonucunda da doğal yaşamını yitirmenin son sınırlarını da zorlamaya başlamış dev bir su birikintisi. Bu, yalnızca Eğirdir Gölü için değil, fakat Türkiye’nin en güzel göllerinin çoğu için artık yazgıya dönüşmüş bir öykü. İşin en acı yanı ise ülkemizde bu yazgının artık sadece göllerle sınırlı kalmaması, fakat ‘gelişme’ sözcüğünün acı gerçekleri perdeleyen koruması altında, örneğin ‘kentleşme’ olgusu için de geçerlik kazanmış olması. ‘Kentleşme’, kabaca iki aşamadan oluşan bir kavramdır. İlk aşama, belli bir yaşama biriminde nüfusun çoğalmasıdır. Kentleşmenin terminolojisinde gerçek anlamda kentleşmenin hemen öncesindeki aşamayı belirleyen bu durum ‘kentlere yığılma’ diye de tanımlanmaktadır. Ancak ‘kentlere yığılma’, tek başına ‘kentleşme’ olgusunu inşa etmeye kesinlikle yeterli değildir. Zaman içersinde bu ‘yığılma’nın birlikte yaşama bağlamında örgütlenmesi ve örgütlenen bu bütünün yine zamanla insana yakışır bir hayatın yansıması haline gelmesi, ‘kentleşme’yi tamamlayan öğelerdir. Bu yansımanın öteki adı ise ‘uygarlaşma’dır. Şimdi yine Eğirdir Gölü örneğine dönersek, doğal zenginlik ve dolayısıyla da insana yakışır bir hayatın ta kendisi olan bir çevrenin doğal yaşama koşullarının, insanoğlunun bilinçli ve bilinçsiz çabalarıyla bu özelliklerini yitirmesi, aslında uygarlığa yönelik bir yıkım eyleminden başka bir şey değildir. Aynı saptamayı, başlangıçta uygar bir birlikte yaşama ortamı olması öngörülmüş kentlerin zamanla türlü rant kaygılarının ve hırslarının etkisiyle insanca hayatlarla ilintisiz odak noktalarına dönüşmesi durumu için de yapabiliriz. B Uygarlık ve ‘gelişme’... Etkinlikte Turhan Selçuk büstünün açılışı da gerçekleştirildi. Ülkemizde yıllardır yürürlükte olan model, Eğirdir Gölü örneğindeki gibi, bir gölün çevresini oradaki doğal hayatı yok olma noktasına getirecek sanayi tesisleri ile kuşatmanın veya silueti de dahil olmak üzere, bir kentin tarihsel dokusunu delik deşik etmenin ‘gelişme’ ya da ‘modernleşme’ diye adlandırılmasını öngören bir modeldir. Ve bu model, aslında bir uygarlık düşmanlığını vurgulamaktan başka bir şey değildir! Düzmece gelişme modelleri... ilas doğumlu karikatürist Turhan Selçuk adına kurulan Milas Karikatürlü evin 5. Kuruluş yıldönümü törenle kutlandı. Kutlama töreninde onun çizer dostları tarafından yapılmış portrelerinden oluşan serginin yanı sıra heykeltıraş Kemal Buluş tarafından yapılan Turhan Selçuk büstünün açılışı da gerçekleştirildi. Törende konuşan Milas Belediye Başkanı Muhammet TOKAT “Bugün ayrı bir coşkumuz heyecanımız var Milas’tan tüm dünyaya gönderdiğimiz sanatsal bir etkinliği birlikte gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Turhan Selçuk’u büyük bir özlem ve sevgi ile anıyoruz” dedi. Turhan Selçuk’un eşi Ruhan Selçuk da “Karikatür mizahın en önemli sanat koludur. Karikatüre kızılmaz öz eleştiri yapılır. Karikatür dünyasında adı altın harfler ile yazılı olan Turhan Selçuk için; Yaşar Kemal; “Turhan’ın büyüklüğü ününden değil ünü büyüklüğünden gelir’ der” diye belirtti. Törene katılan ve Türkiye’deki karikatürlü evlerin kurucusu olan gazetemiz çizeri Kamil Masaracı ise “Turhan Selçuk 500 yıl yaşasa yine genç kalacaktı” dedi. Ayrıca aynı gün 5. Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması’nın sonuçları da jüri üyeleri tarafından belirlendi. lMİLAS (Cumhuriyet) Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’in 5. yılı kutlandı M BÜYÜK BEBEK DERESİ SOKAK, NO:13, BEBEK, İSTANBUL, 34342 T: +90 212 2658158 F: +90 212 2577675 www.evinart.com C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle