28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 13 Mayıs 2015 dizi EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: İlKNUR FİlİZ 14 Firar sonrası koğuşta direniş yapıldı. Direniş bittikten sonraki yoklamada kaçanların adı okununca derin bir sessizlik oldu. Org. Faik Türün, onlara ne olduğunu el işaretiyle gösterdi: Mahir Çayan? PIRRRRRR!!! CAN DÜ NDAR Üsküdar’a geçtik. Vakit kaybetmeden karşıya gitmek için büyükçe bir kayığa bindik. Kürekçi bizi Beşiktaş’a getirdi, iskeleye yanaştı. İnince ne yapacağımıza karar vermemiz lazım. Mahir: ‘Biz Ulaş’la beraber Boğaz tarafına gideceğiz. Siz burada bir yerlerde bizi bekleyin’ dedi. Bunun üzerine Cihan, ‘Kabataş’ta caminin oradaki sebilde bekleyelim sizi’ dedi. Bir aksilik olmasın diye orayı dikkatlice tarif etti Mahir’e… Beşiktaş’tan yavaş yavaş yürümeye başladık. Kabataş’a, sebile vardık. Ömer’le ben orada beklemeye başladık. Cihan da göz mesafesinde başka bir yerde: ‘Ben buralarda çok eylem yaptım, buradaki bütün polisler beni tanır, dikkat çekmeyeyim’ diyerek iki saat kadar dolandı civarda...” Onlar Sebil Çayevi’nde beklerken Mahir Çayan ile Ulaş Bardakçı, adresini Necmi Demir’den aldıkları, Ortaköy’de bir eve gittiler, ancak ev sahibini bulamadılar. Bunun üzerine Alaattin Ulusoy’un cezaevinde kendilerine adresini verdiği evi denediler. Ulusoy, ‘Gelin, ben sizi saklarım’ dedi. Saat 22.00’ye geliyordu. Beş tutuklu, Alaattin Ulusoy’un Beyazıt Karakol Sokak’taki evinde buluştu. Ev, harabe haldeydi. Kalınacak gibi değildi. Başka bir yer arandı. Ulusoy, daha emin bir yer araştırmak üzere çıktı. Gece yarısından sonra döndü. 5 firarialtepe Cezaevi’nin üzerine karanlık inmişti. Nöbetçiler duvarın dibine yerleşmişti. Ne var ki, 5 tutuklu çoktan kaçıp gitmişti. Soğuk kış akşamında, ağaçlıklı bir alandan koşarak geçip krokide yeri çizilen beyaz taşın oraya gittiler. Kimse yoktu. Ne insan, ne araba... Yolun kenarında ne yapacaklarını düşünürken bir araba farının giderek yanaştığını gördüler. Ziya Yılmaz, sonrasını Barış Mutluay’a şöyle anlattı (Nota Bene Y., 2014): “Araba yaklaşınca bizimkiler küt diye yere yattı, ben sap gibi kaldım. ‘Yahu niye yatıyorsunuz’ dedim. ‘Sen de yatsana’ diye bağırdılar bana... Saklanma psikolojisi tabii… Neyse ki adam görmemiş saklanışımızı; görse, ‘Niye yattı bunlar’ diye kuşkulanacak. Mahir konuştu şoförle: ‘Arkadaşlar yorgun, uzandılar beklerken’ filan dedi. Dolmuş ters yöne, Kartal istikametine gidiyor. Aslında biz diğer tarafa gitmek istiyoruz. Yolda konuşmadık, adam da nemrudun tekiydi iyi ki... Ne o sordu, ne biz cevap verdik. Böylece Kartal’a vardık. Kartal’dan otobüse bindik. Kadıköy yönüne geldik. Arkadaşlardan aldığımız adres için ilgili yerde iki avukatı bulduk. Sonra ayrıldık oradan... Kadıköy’e vardık; oradan da yi Kumkapı Havuzlu Hamam Sokak’ta bir başka eve götürdü. Saat 04.00 olmuştu. Orada, ışıkları yakmadan, nöbetleşerek sabahı ettiler. Beş firari, İstanbul’un en görünür semtlerinde yolculuk ederek, ev değiştirerek gezinirken Maltepe Cezaevi yönetimi, hâlâ firarın farkında değildi. O gece nöbetçi olan Teğmen Ali Haydar Yedek, hayatının akışını değiştiren saatleri şöyle hatırlıyor: “Görevli subay arkadaşlarımız 17.00’de, müdürümüz Yarbay Çimentepe 18.00’de evlerine gittiler. Nöbetçi amiri olarak ben, nöbetçi astsubay olarak Astsubay İhsan Yavuz, görevli diğer er ve erbaşlar gece görevimize devam ettik. Radyodaki 19.00 haber bülteninde, Ankara’daki bazı cezaevlerinde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm cezalarını protesto amaçlı olaylar olduğunu duyduk. Tutukluların kaldığı bölümlere kulak kesildik. İçeride hiçbir anormallik, ses, hareket sezmedik, duymadık, görmedik. Herkes görevinin başında idi, ortalıkta sessizlik vardı. Olağanüstü hiçbir durum yoktu. Ben İhsan Yavuz astsubayla birlikte tutukluların kapısını gören yerdeki odamda oturuyordum. Tutukluların yatma saati gelmişti. 23.00 sıralarında Astsubay İhsan Yavuz’u rutin kontrol için tutukluların bulunduğu kesime gönderdim. Giderken de tabancasını aldım.” Astsubay İhsan Yavuz’un tutukluların sayımını yapması gerekiyordu. Sayıma kalkışırsa firar hemen ortaya çıkacaktı. Kendisini koğuş kapısında Kamil Dede karşıladı: “Deniz’lerin idam kararı büyük infial yarattı. İçerde herkes burnundan soluyor, bence şu an hiç sayım yapmaya kalkışmayın” dedi. Astsubay Yavuz, ikna oldu, içeri şöyle bir göz atıp sayım yapmadan döndü. Koğuştakiler bir oh çekti; hiçbir şey olmamış gibi sessizce gün doğumunu beklediler. Sabah, kıyamet kopacaktı. O sırada Maltepe’de M Dolmuşla ters yöne OKTAY KAYNAK ANlATIYOR: Çayevinde bekleyiş Devrimci subaylar oğuşta, tünelin başıntirdik eylemi... Açtık kapıları... daydım ben.. ‘Sayım var’ dediler. Bizi yan Öbür uçtan, ‘Anam asker yana dizdiler. düştü’ diye bir ses geldi. Baktım, 1. Ordu ve SıkıyöneDeliği buldular. Ben de bu uç tim Komutanı Orgeneral Faik tan sesleri duyuyorum. Türün geldi; arkasında 34 geKomutan, askere ‘Gir lan’ dineral daha... Cezaevi müdürü ye bağırdı. de orada... Asker girince ben bu uçtan Türün oyulmuş kabak gibiyiki metre yüksekten di. Sayımda, ‘Mahir Çabir meyve kasasını yeyan’ diye bağırıyor. re bıraktım, çukurun Ses yok. dibi suydu. Asker, çıEliyle havayı tarıyor, kan sesten korkup ge‘Pırrrrr’ diyor. Sonra da ri kaçtı. komutana ‘Görürsün Komutan yine ‘Gir sen’ anlamında parmağıulan’ diyor; bu yine nı sallıyor. geliyor korkarak... Herkesi saydı. 5 kişiOktay Kaynak ‘Komutanım bir ses nin eksik olduğu anlaşılgeliyor’ deyip kaçıyor. dı. Bizi alıp götürdüler. O ara nereden buldularsa O gün bizi cezaevinden çıkabir kedi buldular. Kediyi türırken hep teğmenler vardı. Elnelden içeri soktular. Kedi tülerinde Tomsonlarla iki yana nelin öbür girişinde biraz dudizilmiş, arabaya kadar bir koruyor. Ben yine bir ses çıkarıridor oluşturmuşlardı. yorum. Fırlayıp kaçıyor; ZırhBiz geçerken, o teğmenlerin lı Tugay’ın askerleri de peşinbir kısmı silahlarını yere indirden... Yakalayıp getiriyorlar. di. Gözlerindeki sempati ışığıYeniden tünele sokuyorlar. nı gördüm. Böyle bir komedi... Biz de Çünkü aynı yaşlardaydık. seyrediyoruz. Türkiyeliydik. Ve onlar da biz Akşam iş ciddiye binince bide devrimciydik.” Cezaevlerinde protesto Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam cezası alması üzerine Ankara’daki bazı cezaevlerinde olaylar çıktı. ‘Sayım yaparsan…’ tüfeklerini indirdi “K MAHKEMEDE SAYIM ‘Uçtuuu…’ Beşiktaş’ta yürüyüş Mahir Çayan Tankların namluları bize doğru çevrildi “Sabah mahkemeye götürmeden önce çorba vermeye geldiler. Çorbaları aldık, kapıları kapattık, ranzaları devirip kapıların arkasına barikat kurduk. Arkadaşlara zaman kazandırmak için direniş başlattık. Dedik ki: ‘Biz direnişteyiz, Deniz’lerin idam kararını ve onlara yönelik dayak olayını protesto ediyoruz, mahkemeye gitmiyoruz.’ Başta biraz anlayışlı davrandılar. Fakat tam direniş sırasında bir asker, duvar dibinde çöp kutusunun kapağını görmüş. ‘Komutanım burada bir çukur var’ diye bağırdı. Baktık bahçede bir faaliyet başladı, toprağı kazıyorlar. Bir süre sonra tüneli ortaya çıkardılar, ama kaçış oldu mu, olmadı mı, bilemiyorlar daha... Komutan geldi. Tutuklular adına ben idarenin yanındaki bir pencereden onlarla konuştum: ‘Söyle Mahir gelsin’ dedi. ‘Gelsin de vurun değil mi’ diye cevap verdim. Kızdı. Giderek sertleşmeye başladı. Yan tarafıma doğru bir el ateş etti. Biz de slogan atmaya, marşlar söylemeye başladık. Kadınlar tarafından bağırışlar yükseldi. Çevreyi sardılar. Tanklar geldi, namluları bize çevrildi. Anons yaptılar. Dediler ki: ‘Size 13’e kadar süre veriyoruz. 13’te gireceğiz, ayakta kim varsa tarayacağız.’ Aramızda toplandık, ‘Ne yapalım’ diye tartıştık. Saate baktık, arkadaşlar kaçalı epey olmuştu. Epey vakit kazandırmıştık. O saate kadar uzaklaştılarsa ne âlâ, yoksa yapacak bir şey yoktu. Pencereye çıktım. ‘Eylemimiz başarıyla sonuçlanmıştır, son veriyoruz’ dedik. Direnişi bitirdik. Kapıları açtık, içeri girdiler.” KAMİl DEDE ANlATIYOR: Alİ HAYDAR YEDEK ANlATIYOR: Başımdan aşağı kaynar sular döküldü “G Kamil Dede ün ağarmaya baştam anlayamadan içeriden bir ladığında içerde ishaber daha geldi: yan başladı. Yarbay Firarilerin yattığı odaÇimentepe’nin çağırda bir tünel girişi bulunmasıyla Alay Komutamuştu. Olay aydınlannımız tutukevine geldı. Beş tutuklu tünelden di. Durum değerlendirkaçmışlardı. Tünelde mesi yaptılar ve zorla kazma ile ilgili araçlar da olsa içeri girilmesive aydınlatma düzenene karar verdiler. Ek ği bulundu. Hemen her güvenlik önlemleriytarafa bilgiler iletildi ve A. Haydar Yedek le içeri girildi ve yaaramalara başlandı. rım saat kadar sonra gerçek orBenim başımdan aşağı kaytaya çıktı: nar sular dökülmüştü, fakat Örgütün önde gelen yöneticikendimden emindim. Bir kusuleri yapılan yoklamada yoktu. rum yoktu. Hep birlikte uyutulNe olduğunu, nasıl olduğunu muştuk.” ezaevinin askeri nakliye aracı tutukluları mahkemeye götürdü. Mahkemeye alınırken isimler okunarak yoklama yapıldı. Görevli asker, ‘Mahir Çayan’ ismini okuduğunda, bütün tutsaklar hep bir ağızdan bağırdı: “Uçtuuuu..!” “Ömer Ayna!” “Uçtuuuu..!” “Ulaş Bardakçı!” “Uçtuuuu..!” “Ziya Yılmaz!” “Uçtuuu..!” “Cihan Alptekin!” “Uçtuuuu...” Saat 16.15’te mahkeme başladı. Kamil Dede ayağa kalkarak söz aldı ve yazılı ortak savunmayı okumaya geçmeden önce bir açıklaması olduğunu söyledi. Şöyle dedi: “Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi savaşçıları olan arkadaşlarımız, dün gece kazılan 15 metrelik tünelden kaçmışlardır.” Türkiye firarı, bu açıklamadan öğrendi. C GARDİYANLARI SORGULAYAN ÜNLÜ İSTİHBARATÇI KİMDİ? C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle