28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 13 Mayıs 2015 diktatörün ardından EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK 12 Darbecinin vurduğu kelepçe hâlâ çıkmadı 12 Eylül darbesinin sansürcü zihniyeti günümüzde de iş başında enan Evren’in arfazla dava açılırken gazetedından iyi şeyler neredeyse 300 gün susler söyleyen inturuldu. 4 bin gazeteci için san sayısı çok az. Dar4 bin yıla kadar hapis cezabe sürecinde işkenceye, sı istendi. sürgüne maruz kalanlarMEHMET Kitaplar yakıldı dan, öldürülenlerin aileleKESKİN rinden ‘ah’dan başka bir 39 ton gazete ve derginin şey duyulmuyor olsa geyakıldığı birçok kez rek. Dünya küreselleşmeye teslim yazılmıştır. Yasaklanan, olurken Türkiye buna ayak uyduyakılan, birçok ismin rulup sanatçılarıyla, düşün insan işkenceden geçirilmelarıyla teslim oldu. Sayısız insan sine, öldürülmesine seişkenceden geçirildi, memleketin bep olan kitaplar bunden uzağa gitmeye mecbur bıralara dahil değildir. Darkıldı, öldürüldü. Hepsinin altında benin ağırlığını kiloya büyük acılar olan bu hikâyelerden vurmazsak asıl darbe düşün bazılarını hatırlamakta fayda var. dünyasına vuruldu. Kitaplar sobalarda, boş arazilerde daha okunGazeteler kapatıldı madan yakıldı. Öylesine seçici oldu ki 12 Eylül, Ya yakılan hayatlar? Yazar Mubu “çağdaşlaşma sanatı”nın küra zaffer Erdost ile Onur Yayınları törü Kenan Evren oldu, temasıysahibi kardeşi İlhan Erdost 8 Kasa ta kendisiydi. 12 Eylül’le birlik sım 1980’de gözaltına alındı. İlte basın en büyük darbelerden bi han Erdost askeri araçla Mamak risini aldı. Cumhuriyet başta olCezaevi’ne götürülürken yolda dömak üzere 13 gazete için 300’den vülerek öldürüldü. Öldüğünde 36 K yaşındaydı. Erdost öldürülmesinden sonra “İlhan”ı kendi hayatına kattı “Muzaffer İlhan Erdost” oldu. Kenan Evren’in ardından söz hakkı verilmesi gerekenlerden birisi tabii ki o: “İnsan Hakları ve 12 Eylül” başlığı altında İlhan Selçuk, Erdal İnönü, Akın Birdal gibi isimlerin katıldığı panelde “Öldürdüğü için kâğıdı gönendi de. Bir süre. Ama sezdi ki ölmemiş o. Kâğıdı, kitap yapan, dergi yapan, gazete yapan ışığı öldüremediğini, düşünceyi öldürümediğini sezdikçe de öfkesini yineledi. Daha çok yaktı. Olmadı. Kitap yapanı yaktı” diyordu. 937 film darbe yönetimi tarafından yasaklandı. 2014’te sansür tartışmalarının yaşandığı Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 1980 sonrası ne olmuştu, Erden Kıral anlatıyor: “Bereketli Topraklar Üzerinde’ filmi Adana Sıkıyö Filmler yasaklandı netim Komutanı tarafından yasaklandı. Filmin yakıldığı iddia edildi. “Hakkâri’de Bir Mevsim” ise ‘Doğu’daki yoksulluğu gösterdiği’ gerekçesiyle 5 yıl kadar yasaklandı. 1980’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’de katıldı, ama festival iptal edildi. 81’de yeniden katıldı, birincilik ödülü verilmesine rağmen ödül geri alındı. Jürideki üyeler, galiba utandıkları için, en iyi yönetmen ödülünü bana verdiler. Ama ben ödülü bir albayın elinden almak istemediğim için geri çevirdim. Tuncel Kurtiz ödülü evime getirdi. ‘Hakkari’de Bir Mevsim’ sansür kuruluna gittiğinde içindeki Kürtçe ‘hayır’ sözcüğünü kapatmak için o sahnede, filmi kurulla beraber izleyen Genco Erkal ‘öksürük nöbetine girdi’ ve film kuruldan geçti. Filmdeki Kürtçe şarkıların sözlerini silmek zorunda kaldı. Ama 2015’te İstanbul Film Festivali’nde yirne engellemelerle karşılaştık. Sinemamız sözün bittiği yerde.” Evren, İngiltere ziyaretinde kraliyet ailesi tarafından karşılandı. Soğuk Savaş yıllarında darbe Uluslararası toplumda kabul görmek için süreklilik ilkesini benimsedi BERİVAN AYDIN Danıştay: Sen erkeksin ülent Ersoy 1981’de Londra’da ameliyatla kadın oldu. Sanatçı hakkında sahte pasaportla ve döviz almadan yurtdışına çıktığı gerekçesiyle dava açıldı. Sanatçıya 11 Haziran 1981’de diğer travesti ve transseksüel sanatçılarla birlikte sahne yasağı konuldu. Danıştay, 1983’te Ersoy’un erkek olduğuna karar verdi ve sahneye ancak erkek kıyafetiyle çıkabileceğine hükmetti. Sanatçının kadın kimliğini kazanması 1988’de çıkarılan bir yasayla mümkün oldu. B 1 Yıllar süren Barış Derneği davası 977’de kurulan Türkiye Barış Derneği, 12 Eylül sonrası kapatıldı ve 27 Ekim 1980’de İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nın talebiyle kurucularıyla yöneticileri hakkında dava açıldı. 23 Şubat 1982’de 44 yönetici hakkında tutuklama kararı verilirken bunlardan Mahmut Dikerdem, Reha İsvan, Orhan Apaydın, Erdal Atabek, Aykut Göker, Tahsin Usluoğlu, Haluk Tosun, Şefik Asan, Aybars Ungan, Ali Taygun, Uğur Kökden, Metin Özek, Niyazi Dalyancı, Ataol Behramoğlu, Ali Sirmen, Gencay Say lan, Ergun Elgin, Orhan Taylan, Hüseyin Baş, Nedim Tarhan, Mustafa Gazalcı, İsmail Hakkı Öztorun, Nurettin Yılmaz, Kemal Anadol ve Melih Tümer tutuklanarak cezaevine kapatıldı. Dava 21 Nisan 1991’de sanıkların beraatıyla sonuçlandı. Yasaklanan dil: Kürtçe ürtçenin 12 Eylül sonrası açık yerlerde konuşulması yasaklanırken Genelkurmay’ın bastırdığı “Beyaz Kitap”ta Kürt tarifi şu şekilde yapılıyordu: “Dağların yüksek kısımlarında, tepelerde yaz kış erimeyen karlar vardı. Güneş açınca üzerleri buzlaşan camsı parlak bir tabaka ile örtülürdü karın yüzü. Üstü sert altı yumuşak olurdu. Bu karın üstünde yürününce, ayağın bastığı yer içeriye çöker, ‘Hakkımı helal etmiyorum’ K kırtkürt’ diye ses çıkarırdı. Doğulu Türkmenlere, Kürt denmesinin nedeni buydu. Bölücülerin Kürt dedikleri, yüksek yaylalarda, karlık bölgelerde yaşayan Türklerin karda yürürken ayaklarından çıkardıkları sesin adıydı aslında.” Kenan Evren bir söyleşide Kürtçe konuşma yasağını şu şekilde temellendiriyordu: “Ben Devlet Başkanı’yken bir köyde ilkokula gittim. Açtım kitabı, oku şunu, dedim çocuğa. ‘Kemküm’ çoçuk okuyamıyor. Kızdım. Orada söyledim. Öğretmene döndüm; ‘Dördüncü sınıfa gelmiş Türkçeyi okuyamıyor, bu nasıl iş?’ dedim. Sonradan anlaşıldı ki, öğretmen de Kürt. Kürtçe yapıyor tedrisatı. Döndüm ve Kürtçe yasağını koyduk, Kürtçe tedrisat yapılamaz dedik. Ama biraz ağır yasak koyduk. Sonra bu yasak kaldırıldı, ama hataydı. Hata olduğunu sonradan anladım.” ülent Ersoy, Evren’in ölümüyle ilgili “Hakkımı helal etmiyorum. Sandalyede oturup, ayağa kalkmadan şarkı söyleyeceksin. Otursam ne oluyor? Ben yine Bülent Ersoy’um. Bana eziyet ettiği o 8 seneden sonra iadei itibarımı elde ettim” dedi. Ersoy sözlerine şöyle devam etti: “Bu diktatörlük değil de nedir? Allah bunu affeder mi? Allahü Teala ona dünyada yaşarken cehennemi yaşattı. İtibarı elinden alındı. Asla, asla hakkımı helal etmiyorum. Kendisine de şefaat dilemiyorum.” B 2 Eylül darbesiyle tüm demokratik kurum ve kuralları rafa kaldıran Milli Güvenlik Konseyi, dış politikada “süreklilik ilkesi” uygulanmasına hükmetti. Türkiye’nin dış ilişkilerinde değişiklik yapmama kararının altında, askeri rejimin uluslararası toplumdan kabul görme çabası yatıyordu. Darbenin ardından NATO büyükelçilerini makamında toplayan Dışişleri Müsteşarı İlker Türkmen, Ankara’nın önceliğinin Batı ittifakı içinde kalmak olduğunu bildirdi. Türkmen, cuntaya 3 yıl Dışişleri Bakanı olarak hizmet verecekti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime el koyması, Soğuk Savaş’ın en hareketli devrelerinden birinde gerçekleşti. Şubat 1979’da İran’da Şah devrilerek İslam Cumhuriyeti kurulmuş, aynı yılın Aralık ayında Sovyetler Afganistan’a gitmişti. Ortadoğu’daki müttefiklerini kaybetmeye başlayan ABD’nin kaygılarını teskin için Washington’a giden Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya darbeden bir gün önce yurda döndü. 13 Eylül’de ABD başkanının özel temsilcisi sıfatıyla Ankara’ya gelen Robert StrauszHupe 10 gün boyunca temaslarını sürdürdü. 18 Kasım 1980’de imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması ile TürkiyeABD ilişkilerinin çerçevesi 1985’e dek sabitlendi. Öte yandan MGK’nin “Sovyetler Birliği ile dostane ilişkilere özel önem verileceği” açıklaması da özellikle ekonomik alanda doğrulandı. “Yeniden yapılanma” süreçlerinden geçen iki ülke arasında siyasi farklılıklara rağmen ticaret görülmemiş boyutlara ulaştı. 1974 Kıbrıs Harekatı’na engel olunmamasına kızan Yunanistan NATO’nun askeri kanadından çekilmiş, Ege hava sahası Türkiye’ye kalmıştı. 1977’de NATO’ya dönmek istediğini bildiren Atina’ya Türkiye engel oluyordu. Yunanistan’da sosyalist PASOK’un iktidara gelme ihtimali belirince, Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı Bernard Rogers Ankara’ya gelerek Evren’i vetoyu kaldırmaya ikna etti. Dışişleri’ne danışılmadan verilen kararın son metnini diplomatlar değil askerler yazdı. Böylece Türkiye, Albaylar Cuntası’ndan da Kıbrıs Harekatı sayesinde kurtulmuş Yunanlara karşı en büyük kozunu kaybetti. Avrupa Topluluğu, üyelik adayı Türkiye’deki darbeye verilecek tepki konu 1 sunda bölünmüştü. 1967’de Yunan cuntacılarla ilişkilerin askıya alındığını hatırlatan Fransa, Hollanda ve Belçika TSK’ya da tepki verilmesini istiyordu. Almanya ve Britanya ise Türkiye’de demokratik sistemin darbe öncesinde çöktüğünü savunuyordu. 12 Eylül’le yurtdışına çıkışlar yasaklansa da, kısa süre sonra kaçak yollarla Avrupa’ya ulaşan siyasi sığınmacıların sayısı binlerle ifade edilir olmuştu. Türkiye’den tüm sansür çabalarına rağmen gelen sendikalara, siyasal partilere, sivil topluma baskı hikayelerine sığınmacıların işkence ifadeleri de eklendi. “Devlet için kurşun atan” mafya üyelerine kırmızı ve yeşil pasaport dağıtıldığının anlaşılmasıyla Türk pasaportunun itibarı sıfırlandı. Avrupa Topluluğu, 22 Ocak 1982’de Türkiye ile ilişkileri dondurduğunu duyurdu. Türkiye, 1984’de “Atatürk Uluslararası Barış Ödülleri” vereceğini duyurdu. Nobel’e rakip olacağı söylenen ödüllerin ilki, 1986’da NATO eski genel sekreteri Joseph Luns’a verildi. Ödülünü Evren’in elinden alan Luns, gençliğinde Hollanda Nazilerine gönül vermiş, kariyerini Sovyetlerle mücadeleye adamıştı. Ertesi yıl ödülü alan Federal Almanya Cumhurbaşkanı Richard Von Weizsaecker, Yahudilerin toplama kamplarına sevkiyatını organize eden babasına avukatlık yapmıştı. Von Weizsaecker, ödülü alırken Türkiye’nin azınlık haklarını garanti altına almasını istedi. 1990’da Evren’e verilen ödül, 1992’de Güney Afrika’daki özgürlük mücadelesinin kahramanı Nelson Mandela’ya verilmek istendi. Mandela’nın yanıtı sadece Ankara’ya değil, tarihe ders niteliğindeydi: “Mandela tüm hayatını demokrasiye, insan haklarına hizmet ederek geçirmiştir. Afrika Ulusal Konseyi, Mandela’nın Atatürk Barış Ödülü’nü kabul etmediğini ve Türkiye’yi ziyaret etmeyi düşünmediğini açıkça beyan eder. Afrika Ulusal Konseyi’nin bu kararı, modern Türkiye’nin kurucusu reformcu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı hiçbir olumsuz görüşü yansıtmamaktadır.” Mandela’nın darbeci bir generale verilmiş ödülü alamayacağını söylediği de rivayet edildi. Atatürk Barış Ödülü bir daha böyle bir riske girmezken, sonraki yıllarda ödüller Kızılay, Unicef, Bosna Türk Barış Gücü, Bernard Lewis, Haydar Aliyev ve Rauf Denktaş’a verildi. Ödül fiyaskosu Evren aldı Yunanistan’a yaradı Beyaz Saray’a darbe notları İLHAN TANIR 2 Eylül’de yönetime el koyan ordunun dönemin ABD yönetimi ile bağlantıları, geçen aylarda gizliliği kaldırılan yeni belgelerle biraz daha aydınlandı. Jimmy Carter Başkanlık Kütüphanesi ve ABD Ulusal Arşivleri’ndeki yer alan belgeleri inceleyen Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Âkif Okur, CIA’in Türkiye masası şefi Paul Henze’nin darbeyi 2 yıl önceden öngördüğünü aktardı. Henze, Ocak 1978 tarihli notunda Türkiye’ye ABD yardımının azalmasının yarattığı hoşnutsuzluktan bahsederken “45 yıl içinde subaylar yönetime el koyup 1 Evren’den Carter’a mektup Evren, darbenin üzerinden bir ay geçmeden ABD Başkanı Jimmy Carter’a “teşekkür” mektubu yazdı. Evren, “İdareyi ele alma sebeplerimiz bütün müttefiklerimiz tarafından iyi bilindiği için, dikkatinizi TSK’nın doğuşundan itibaren demokratik yönetime daima bağlı olduğu gerçeğine çekSovyetlerle ittifak edebilirler” demişti. Bir yıl sonra ise “Türkiye’de en korktuğumuz şey gerçekleşiyor: ciddi siyasi bozulma” diyerek askeri müdahalenin yaklaştığına işaret etti: “Evren, orduyu sivil mekle yetineceğim” dedi. Evren, Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü konusunda “Türkiye’nin Yunanistan’ın NATO’nun askeri yapısına dönüşünden desteğini esirgemediğinin altını çizmek isterim” dedi. Dr. Okur, mektuptan 10 gün sonra Türkiye’nin Yunanistan’a vetosunu kaldırdığını hatırlattı. idarenin yeniden tesisi taahhüdü altına sokuyor. Barış, NATO, insan hakları, özgür seçimler vaat ediyor. Bu prensiplerin onaylanmasını ve hızla uygulanması umudunu ifade etmek için erken bir im kan bulmalıyız” önerisinde bulundu. ABD Dışişleri’nde darbe karşıtı teklifler hazırlandığını duyunca da, “Eski moda öğretmen edasıyla nasihatte bulunmamız Türkiye’deki askeri liderliği gereksiz yere rahatsız edecektir” diye uyardı. Cumhuriyet’e kilit Henze’nin Cumhuriyet gazetesinin kapatılmasına yorumu ise şöyle oldu: “Ünü eski, köken itibarıyla Atatürkçü, ancak 1015 yıl önce Komünistlerin gizlice ele geçirdiği Cumhuriyet, askeri liderlik tarafından kapatıldı. Bu, ABD ve Avrupa’da iyi niyetli ancak naif insanların üzerinde yeterince düşünülmemiş protestolarına sebep olacaktır.” l WASHINGTON Mandela almadı Avrupa gecikti C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle