18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 13 Mayıs 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK diktatörün ardından 13 Emekçinin çilesi bitmedi 12 Eylül’ün işçi hakları ve emek hareketleri üzerindeki etkileri geçen 35 yıla karşın onarılamadı Sendikalaşma bugün dibe vurmuşsa, işçiler grev yapamıyorsa ve güvencesiz çalışma almış başını gidiyorsa, iş cinayetleri artıyorsa bunun en büyük nedeni 12 Eylül ve 24 Ocak ile kurulan “yeni” Türkiye’dir. Emekçi bu nedenle Evren için ‘nasıl bilirdiniz’ sorusunu tabii ki ‘İyi bilmezdik’ diye yanıtlayacak. KONUK YAZAR Doç. Dr. AZİZ ÇELİK şçi haklarını budamak ve emek hareketini ezmek Kenan Evren ve arkadaşlarının ilk icraatları arasındaydı. 12 Eylül işçi haklarına ve sendikalara adeta 196080 döneminin intikamını alırcasına saldırmıştı. 12 Eylül’ün çalışma hayatındaki tahribatı 35 yıldır hiç bitmedi. 12 Eylül generalleri işe grev ve sendika yasağı ile başladı. İlk icraatları aylardır grevde olan on binlerce işçinin grevlerini yasaklamak ve onlara zorla işbaşı yaptırmaktı. Grevler yetmezdi bu grevleri yapan sendikalar da halledilmeliydi. İ İlk hedef DİSK Birinci lige marş marş! ARİF KIZILYALIN Yüzbinlerce işçiyi temsil eden ve etkili grevleri yürüten DİSK ve bağlı sendikaların faaliyetleri durduruldu. Yöneticileri hapsedildi ve işkence gördü. 52 DİSK yöneticisi idamla yargılandı ve yıllarca hapis yattı. Darbeden birkaç gün sonra DİSK, MİSK ve Hakİş’in hesapları bloke edildi. Ancak Hakİş kısa bir süre sonra, Şubat 1981’de tekrar faaliyete başladı. DİSK ise 1992 yılına kadar faaliyet yürütemedi. Evren ve arkadaşları DİSK’i ezmeyi birinci vazife olarak seçmişti. Sendikal faaliyetler izne bağ 12 Eylül’ün ardından 52 DİSK yöneticisi idamla yargılandı ve yıllarca hapis yattı. Bir duruşmada sanıklarla avukatlarının görüşme yapma çabası obejektiflere böyle yansımıştı. (Fotoğraf: ERDOĞAN KÖSEOĞLU/Cumhuriyet Arşivi) lanmıştı ama “makbul” sendikalar darbeyi hasarsız atlattı. Türkİş’in faaliyetleri durdurulmadı. Türkİş Genel Sekreteri Sadık Şide darbe hükümetinde Sosyal Güvenlik Bakanı oldu. Darbecilerle yaptıkları işbirliğinin karşılığını fazlasıyla aldılar. Faaliyetleri durdurulan sendikaların üyeleri devlet ve işveren zorlamasıyla “makbul” sendikalara üye kaydedildi.Evren’in bir diğer icraatı 1961 Anayasası ile kurulan özgür toplu pazarlık düzenini yok etmek oldu. 19801983 arasında yürürlüğü dolan toplu iş sözleşmeleri darbecilerin ve işverenlerin çoğunlukta olduğu Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tarafından yenilendi. İşçilerin 1963 yılından beri toplu iş sözleşmeleri ile elde ettiği haklar YHK eliyle ayıklandı. 1961 Anayasası ile sağlanan grevli toplu sözleşmeli sendikal haklar 1982 Anayasası ile kullanılamaz hale geldi. Anayasa ile sendikal haklara ayrıntılı yasaklar getirildi. Cunta bununla da yetinmedi bizzat hazırladığı sendikal yasalar ile (2821 ve 2822) sendikal örgütlenmenin önüne set çekti. Sendikal barajlar, noterden üyelik, işkolu sendikacılığı dayatması ve grev yasakları ile sendikalar deli gömleğine tıkıldı. Bu yasalar çıktığında (1983) bir sermaye örgütü başkanı “gülme sırası bizde” demekten sakınmamıştı. Sendikal yasalar konusunda TİSK’in önerileri baş tacı edildi. TİSK adeta sendikal yasaları dikte ettirdi. Muhalifler işten atıldı E Toplu pazarlık bitti Zarf değişti ama Günümüzde sendikalaşma oranlarının yerlerde sürünemsinin en önemli nedeni Evren’in sendikal yasalarıdır. Bu yasaların zarfı değişti ama mazruf 35 yıldır aynı. 2000’li yıllarda AKP’nin elinde bir grev yasaklama mekanizmasına dönüşen grev erteleme sistemi de 12 Eylül ürünü. vren ve arkadaşları sadece sendikal haklara saldırmadı. İşçilerin bireysel hakları da darbenin kurbanı oldu. İlk işlerinden biri kıdem tazminatına sınır getirmek oldu. Böylece sermeye çevrelerinin taleplerinden biri daha yerine getirildi. Bir diğer hamle ise işleri işçilerin toplu sözleşme ile kazanılmış ikramiyelerini dörtle sınırlamak oldu. Toplu sözleşme özerkliğine darbe vuruldu. Sıkıyönetim yasasına dayanarak kamudaki muhalifler işten atıldı. Evren “Başkentin takımı nasıl birinci ligde olmaz” dedi, Ankaragücü’ne sihirli değnek değdi. Dev rakiplerini birer birer geçerek Türkiye Kupası’nı kazanan başkent ekibi, yasa değişikliğiyle 1.ligin yolunu tuttu er Bolu Şehir Stadı. Günlerden 13 Mayıs 1981. Boluspor ile Ankaragücü, Türikiye Kupası final rövanş maçında kozlarını paylaşıyor. Boluspor Birinci Lig, Ankaragücü ise İkinci Lig’de oynuyor. İlk maçı 21 kazanan başkent ekibi, avantajını korumak için geriye yaslanmış durumda. 00, SarıLacivertliler’i kupa şampiyonu yapacak. Dakilalar 81’i gösterirken, Boluspor’un Ermeni asıllı oyuncusu Minas, yarı alanı geçtikten sonra vuruyor, top kaleci Adil’in üzerinden ağlara gidiyor. Nizami bir gol. Bu skor Bolu’yu şampiyon yapacak. Ama birden yardımcı hakem Baki Özcan bayrağı kaldırıyor. Orta hakem Sadık Deda ise önce verdiği gol kararından vazgeçip, ofsayt atışı ile maçı başlatıyor, Ankaragücü de 00’la mutlu sona ulaşıyor. Evet, 12 Eylül askeri darbesinin spora en büyük etkisi, yukarıda anlattığımız maçla Ankaragücü’nün şimdiki adıyla Süper lig, eski adıyla 1. lige yükseltilme operasyonudur. Y 2 Eylül döneminin patronlarının daha sonra itiraf ettiği gibi 12 Eylül olmasa 24 Ocak kararları uygulanamazdı. Evren, güçlenen sendikal hareketi ezerek sermaye için dikensiz gül bahçesi yarattı. 12 Eylül darbesinin en büyük başarısı 24 Ocak 1980 kararları ile başlayan neoliberal/ piyasacı dönüşümün önündeki engelleri temizlemek oldu. Bir yandan siyasal muhalefet ezildi öte yandan emek hareketi. 24 Ocak’ın önü açıldı 1 31 YIL ÖNCE BUGÜN zanan takımlar, oynadıkları liglere bakılmaksızın 1. lige yükseltilirler” maddesini koyduran Kenan Evren yönetimi 198081 sezonunda Ankaragücü’nün Türkiye Kupası’ndaki yürüyüşünün en büyük destekçisi de olacaktı. O günlerde, kadrosunda Adil, Fuat, İhsan, Taner, Hikmet gibi isimleri barındıran, Yılmaz Gökdel’in çalıştırdığı Başkent ekibi, aralarında Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin de olduğu güçlü rakipleri, “hakem desteği” ile geçti. 12 Eylül darbesinden çekinen birçok gazete, Ankaragücü’nün bu kupa macerasını alkışlarken, aralarında Cumhuriyet’in de bulunduğu özgür basın ise yaşanan haksızlıkları gözler önüne sermekten kaçınmadı. Özellikle A.Gücü’nün F.Bahçe ve Beşiktaş maçlarında düdük çalan Sadık Deda’nın finale de atanması dikkat çekiciydi. Maç bitiminde kupayı A.Gücü kaptanı Adil’e veren Kenan Evren’in, “Siz görevinizi yaptınız, Ankaragücü’nden 1. ligde de başarılar bekliyorum” sözleri dönemin TFF Başkanı Yılmaz Tokatlı tarafından “emir” olarak kabul edildi ve sezon sonundaki Devlet Başkanlığı Kupası’nı da Trabzonspor önünde 10 ile kazanan Ankaragücü, 2. ligdeki konumuna bakılmadan 1. lige yükseltildi. O günlerde, Kenan Evren’in en çok sevdiği gelişme ise Ankaragücü taraftarının attığı, “Mustafa Kemal Evren Paşa, Çok Yaşa...” sloganıydı. Yine kupa sonrası Kenan Evren’in, “Ankaragücü Şeref Üyesi” olarak kayıt edilmesi, tarihteki bir not olarak dikkatleri çekiyor. Elbette 12 Eylül darbesinin spora etkisi, Ankaragücü’nün, 2. lig şampiyonu olmadan kupa bahanesiyle 1. lige yükseltilmesi ile sınırlı değil. Özellikle İstanbul’da Ankaragücü, Türkiye Kupası’nı aldığında tarihler 13 Mayıs 1981’i gösteriyordu. Başkent ekibi kupasını darbenin mimarı Kenan Evren’in elinden aldı. Bahçelievler, Kuştepe, Ankara’da Balgat gibi semtlerin amatör takımlarında oynayan sol görüşlü tüm futbolcuların cezaevine gönderilmesi spora vurulan darbeydi. Yine o günlerde Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü bünyesindeki federasyonların neredeyse tamamına asker kökenli veya orduya yakın isimler başkan olarak atandı. Gençlik ve Spor Bakanı Vecdi Özgül, federasyon atamalarının eğilim yoklaması ile yapıldığını iddia etse de Abdullah Kökner, Cemil Erkök, Fazlı Örgüt, Tahsin Albayrak, Bozkurt Ergör, Hasan Bozbey, Ünal Tolun, Rauf Korol, Şeref Teğmen hep tartışılan isimler oldular. Biri silahla biri parayla E Bir kupa daha O günlerde, “Başkentin takımı nasıl birinci ligde olmaz” denilerek yaşama geçirilen bu ‘askeri’ müdahale, Türk sporunda kalıcı yaralar açan olayların en belirginleriden. Ankaragücü’nü üst lige çıkarma adına, yeni bir yasa çıkarıp “Türkiye Kupası’nı ka Hakem desteği vren Özal’ı ekonominin başına getirerek 24 Ocak kararlarının uygulanmasını sağladı. Özal özelleştirmeleri hızlandırılarak kamu işçilerinin tasfiyesinin yolunu açtı. Evren silahın Özal paranın gücüyle “yeni” bir Türkiye inşa etmeye başladılar. Bugün o Türkiye’de yaşıyoruz. Sendikalaşma dibe vurmuşsa, işçiler grev yapamıyorsa ve güvencesiz çalışma almış başını gidiyorsa, iş cinayetleri azalacak yerde artıyorsa bunun en büyük nedeni 12 Eylül ve 24 Ocak ile kurulan “yeni” Türkiye’dir. Evren emeğe çok bedel ödetti. İyi bilmezdik! C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle