28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 26 Mart 2015 EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: YALÇIN ERZAN haber 11 Reyhanlı’da felakete kıl payı Teslimiyetin İfadesi… aşbakan’ın inandırıcı içeriği olmayan üç sözcükten kurulu açıklamalarına bakarak Kaçak Saray’la hükümet arasındaki çözüm süreciyle ilgili ayrışmanın sona erdiği söylenebilir mi? AD, kaos yaratmayalım diyor. Pekâlâ yaratılmasın ama iktidarda kargaşayı ve derin çatlaklar yaratan Saray açıklamalarını nasıl çöpe atacağız? Konya’da ayaküstü basının sorularına verdiği yanıtlar sorunlara şifa değil. Bilakis Saray’la hükümet arasında üstelik medyanın barış türküleri söylemesine ve terörist şefi Öcalan’ın koşullara bağlı silah bırakılmasını öngören nutkundan bir gün önce, RTE’nin sorun yaratan açıklamalarına karşı Başbakan AD bir türlü gereken yanıtları veremiyor. HHH Nedense RTE’nin unutulmaya bırakıldığı izlenimi veren açıklamaları, hükümetin izlediği çözüm süreci politikalarını can evinden vuran açıklamalardı. Kısaca anımsayalım: RTE, hükümeti temsilen bir başbakan yardımcısının huzurunda İmralı’nın kaleminden çıkan 10 maddelik demokratik koşulların kabul edilmez olduğunu söyledi. Bu sözün şok etkisi geçmeden hükümetin üyelerini bile saptamaya başladığı izleme heyeti için “Bana göre doğru değil” dedi. HHH RTE’nin açıklamalarına AD gününde karşılık veremedi. Aslında bu suskunluk Başbakan’ın aczinden kaynaklanıyor. Konuşmak gümüşse, susmak altındır kuralını uyguluyor sanki. Oysa daha başbakanlığı üstlenirken seçimle gelen Cumhurbaşkanı’na ülkeyi hükümetin yönettiğini içeren anayasal kurallara özen gösterilmesini anımsatamadı. Sonuçta bugün RTE, “Durumdan rahatsız olduğunu söyleme hakkına sahibim” diyerek hükümete meydan okuyor. HHH RTE’nin karşı çıktığı iki temel öğe hakkında AD ne düşünüyor? Başbakan’ın Konya’da gazetecilere verdiği şu kısa yanıt, hükümeti dara sokan olayları izah ediyor mu, bakalım: Başbakan RTE ile cumartesi 90 dakika konuştuğunu, ailece akşam yemeğinde buluştuklarını özenle belirttikten sonra; “Cumhurbaşkanı ile aralarındaki tartışmalı konularda bir anlaşmazlık, görüş ayrılığı olmadığını” vurguladı. Bu kısa açıklama tepedeki kavganın çözümlendiği anlamına gelmiyor. AD’nin Saray’la hükümet arasında hiçbir konuda anlaşmazlık olmadığını söylemesi şu anlama geliyor: 90 dakikalık görüşme ve bir akşam yemeğinden sonra demek ki RTE ikna oldu. Düne kadar karşı çıktığı İzleme Heyeti ve 10 maddeyle ilgili söylediklerinin yanlış olduğunu gördü, geri adım atarak hükümet politikalarını kabul etti! HHH Şimdi eğri oturup doğru konuşalım: RTE’den hükümetle bu konularda aralarında bir anlaşmazlık olmadığına ve hükümetin izlediği politikaların doğru olduğuna ilişkin bir açıklama gelmedikçe.. …AD’nin Saray’la hemen hiçbir konuda uyuşmazlık, anlaşmazlık olmadığını söylemesinin hiçbir değeri ve de inandırıcılığı yok! HHH Başbakan AD; Arınç’ın başkentte dillere destan söylentileri, herhalde elinde kanıtları da var Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in kenti parselleyip paralel yapıya sattığı iddiasına müdahale ederek Saray’la anlaşmazlığın üstünü örtüyor. Ne çare, açıklamaları arasına sıkıştırdığı bir cümle, Saray’a direnemeyeceği işaretinden de öteye Saray’a teslimiyeti açıklıyor. “Cumhurbaşkanımızla gereken adımları, gereken zamanda istişare içinde atarız” teslimiyetin ifadesi değil mi? Daha ne desin? B Suriye ordusu tarafından atıldığı belirtilen roket Reyhanlı’ya düştü. 15 metre çapında çukur oluştu. Beş kişi hafif yaralandı Çürük Tahta Çivi Tutmaz! inaların depreme dayanıklı olmasını sağlayan özelliklerinden biri esneme güçleridir. Benzer durum, kurumlar, partiler, insanlar için de geçerlidir. Peşrevi uzatmadan yazıya girmek gerekirse, AKP parti içi disiplin bakımından esneme gücü yok denecek kadar az olan bir parti. O nedenle AKP koalisyonu yelpazesinde iç çekişmelerin dışa yansıması zordur. Partinin gelenekleri içinde kol kırılır yen içinde kalır. Bülent Arınç’la Melih Gökçek arasındaki düello doğal olarak gündemin birinci sırasına çıktı. Arınç ve Gökçek’in ortak özelliklerinden biri, bir konuda konuşma kararı aldıklarında mangalda kül tespihte püskül edebiyatta fasikül bırakmamalarıdır. Gökçek’in Twiter’ı bile iki cilt halinde kullanarak yaptığı açıklamalar, Arınç’ın buna verdiği karşılıklar tatlıya bağlanmış gibi görünse de AKP’de pek çok şeyin erozyona uğradığı kesin. HHH Arınç Gökçek kapışmasının altında genel seçim sonrasında AKP’nin yeniden düzenlenmesi yatıyor. Erdoğan halen Cumhurbaşkanlığı ile AKP Genel Başkanlığı’nı birlikte yürütüyor. Başta Yalçın Akdoğan ve Bekir Bozdağ olmak üzere hükümetten ve AKP yönetiminden pek çok kişi Erdoğan ile doğrudan görüşüyor. Kaçak Saray’da kendisini hükümetin ve devlet kurumlarının üzerinde gören bir bürokrasi var. 7 Haziran seçimlerinde Meclis’teki AKP sıralarının parmak kaldırıcısı olmak için başvuranlar partinin genel merkezinden çok Kaçak Saray’ın yolunu tutuyor. Başbakan Davutoğlu sakin ve iddiasız gibi görünmesine karşın oturduğu koltuğun kendince hakkını vermek istiyor. Yakışmasa bile arada bir öfke ve hiddeti deniyor. Geçen aylarda yapılan AKP kongreleri hep tek aday ile gerçekleştirildi. Öyle ki bir yönetim kurulu üyesinin dahi listeyi delmesine izin verilmedi. İzinsiz olarak aday olup listeyi deldiği için partiden atılanlar bile oldu. Suçlama tanıdıktı; darbeci... HHH İşte böyle bir partide Arınç’la Gökçek’in kapışması, ön yüzü çok sağlam gibi görünen bir binanın ahşap, beton bütün yapılarının çürüdüğünü gösteriyor. Ne kadar güçlüymüş gibi gösterilirse gösterilsin AKP artık yama tutmayacak bir partidir. Ülkeler tarihi için söylenen şöyle bir söz vardır: Yeryüzünde hiçbir şey çöken bir imparatorluk artığı kadar pis kokmaz. Bu söz her şeye ama her şeye hükmetmeye çalışan katı bir iktidar için de kullanılabilir. Arınç’ın sadece rast gele ağızına gelenler bile savcının harekete geçmesine yetti. Bu aşamadan sonra AKP’nin durumundan çok yeni bir iktidar seçeneğini konuşmak daha akılcı olur. AKP’nin çok güçlü isimler bulup onları sağlam bir çiviymiş gibi göstermeye çalışması boşunadır. Anadolu’da böylesi durumlar için söylenen güzel bir söz vardır: Çürük tahta çivi tumaz. B uriye ordusu tarafından muhaliflere yapılan ağır silah atışları sırasında atıldığı belirtilen bir roket, önceki gece 02.45 sıralarında Reyhanlı ilçesinde Suriye sınırına 3 kilometre uzaklıktaki Bahçelievler Mahallesi’ndeki 4. Hudut Bölük Komutanlığı yakınlarına düştü. Roketin düştüğü yerde 15 metre çapında ve 5 metre derinliğinde bir çukur oluştu. Patlama nedeniyle 5 kişi hafif yarala S nırken, çevrede bulunan ev ve işyerlerinin camları kırıldı, bir işyerinin de tavanı çöktü. Genelkurmay Başkanlığı yaptığı açıklamada, angajman kuralları kapsamında Yayladağı’nda konuşlu iki Fırtına Obüsü ile Suriye rejimine ait bir topçu mevzisine atış yapılarak karşılık verildiği kaydedildi. Olayda işyerinin tavanı çöken Ahmet Efe, şiddetli patlama sesiyle yataktan fırladıklarını belirterek “Ev de bulunan 4 çocuğumla birlikte hepimiz korkuyla uyandık. Çocuklarımı güvenli bölgeye götürdüm. Çok şükür bizde bir şey yok, ancak evimde maddi hasar oluştu. Hepimiz çok korktuk. İnşallan böyle şeyler olmaz” diye konuştu. Patlamanın yaşandığı noktaya 100 metre uzaklıkta oturan ve evinin camları kırılan Abdulgaffur Kılıç ise o sırada uykuda olduğunu belirtti. l AKIN BODUR / Hatay ‘Oğlumla eşimi aldınız beni de dövdünüz’ D.G. YAŞAMA TUTUNDU Mehmet Ayvalıtaş’ın babasına güvenlik güçleri saldırdı ‘Vurduk görmeye geldik’ Gazi Mahallesi’nde önceki gün, polisin attığı gaz bombasıyla başından yaralanan ortaokul son sınıf öğrencisi 14 yaşındaki D.G., Gaziosmanpaşa Taksim İlk Yardım Hastanesi’nde bir buçuk saatlik ameliyatın ardından dün gözlerini açtı. D.G.’nin, ameliyatı sürerken hastanede bekleyen yakınları da polislerin coplu saldırısına uğradı. Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Yılmaz, “Çocuk saat 21.00 civarı buraya geliyor. Ancak doktorlar tüm ısrarlara rağmen tedaviye başlamıyor. Çocuk kusmaya başladıktan sonra, şikâyet edeceğiz dedikten sonra saat 22.00’de acilen ameliyata alındı. Ölmediğine seviniyoruz” dedi. D.G.’nin durumunu merak edenlerin hastaneyi doldurduğunu, polislerin ise kalabalığı, “Vurduk, şimdi de görmeye geldik” diyerek tahrik ettiğini söyleyen Yılmaz şöyle devam etti: “3 kişi gözaltına alındı, gözaltı işlemi yapılmadan daha sonra bırakıldı. Gözaltına alınanlardan biri teyzesiydi. Akrepin içinde yüzüne tükürülmüş, tokatlanmıştır. Eniz Erkuş’un burnu kırılmış, şu an tedavisi devam ediyor.” Yılmaz, “D.G.’nin vurulduğu yerde MOBESE görüntüsü var. O görüntülerin kaybolmasını istemiyoruz” diye konuştu. İSTANBUL/Cumhuriyet Ayvalıtaş’ın daha önce kalbinden ameliyat olduğunu öğrenildi. CANAN COŞKUN Görüntü silinmesin ezi Direnişi sırasında Mehmet Ayvalıtaş’a (19) otomobille çarparak ölümüne neden olan sanıkların yargılandığı davada, duruşma öncesi çıkan arbedede baba Ali Ayvalıtaş’a güvenlik güçleri saldırdı. Fenalaşan baba, mahkeme heyetine “Hem oğlumu aldınız, hem eşimi aldınız. Şimdi de beni dövüyorsunuz. Kime sığınacağız” diyerek feryat etti. Adliye önündeki gruba da polis biber gazı ve tazyikli suyla müdahalede bulundu. Duruşma öncesi fenalık geçiren baba Ali Ayvalıtaş, söz alarak sağlık durumunun iyi olmadığını, kalbinden ameliyat olduğunu, polislerin kendisini dövdüğünü belirtti. Ayvalıtaş, “Darb edildim. Kalp ameliyatlıyken dövüldüm. Çocuğumu aldınız, beni dövdünüz. Şu anda sağlığım iyi değil. Bu nedenle duruşmanın ertelenmesini istiyorum” ifadelerini kullandı. Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Selçuk, durumu iyi değilse Ali Ayvalıtaş için ambulans çağrılabileceğini söyledi. Ali Ayvalıtaş da durumunun kötü olduğunu belirterek, duruşma salonundan çıktı. Ayvalıtaş, sağlık ekiplerince tekerlekli sandalyeye bindirilerek ambulansa götürüldü. Adliyedeki müdahale sonucu bina dışına çıkarılan Ayvalıtaş ailesinin tanıkları dinlenemediği gibi, bir sonraki duruşmaya gelmeleri için haklarında zorla getirme kararı çıkarıldı. Ayvalıtaş ailesi avukatlarından Ömer Kavili mahkemenin tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle reddi hakim talebinde bulundu. Mahkeme de talebi duruşmayı uzatmak niteliğinde olduğu gerekçesiyle reddetti. l İstanbul G TÜBİTAK’tan yine aynı yanıt Ayvalıtaş’ın ölüm anına ilişkin emniyet tarafından verilen DVD’lerin montaj olup olmadığının tespit edilmesi için görüntülerin gönderildiği TÜBİTAK’ın verdiği yanıt kurumda yaşanan vahameti bir kez daha gözler önüne serdi. Cevapta incelemeye ilişkin gerekli iş gücü miktarının yüksek olduğunun tespit edildiği kaydedilerek, “Sözleşmeler ile bağıtlanmış ve gecikmesi halinde cezai yükümlülükleri olan milli kritik projelerimizin yoğunluğu sebebi ile istenen inceleme için ayrılabilecek ehliyetli personelimiz bulunmadığından talebinize olumlu cevap verilmemektedir” denildi. Bunun üzerine söz alan sanık Demirbaş’ın avukatı Yalçın Tura, söz konusu cevabın 7 ay sonra verildiğini anımsatarak, “Birçok kurum gibi TÜBİTAK da yandaş besleme yerine döndürülmüştür. İlgililer hakkında suç duyurusunda bulunulsun” dedi. Mahkeme davaya ilişkin görüntülerin incelemesini Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden seçilecek bilirkişilerin yapmasına karar verdi. Mahkeme duruşmayı 24 Haziran’a erteledi. Çongar şüpheli sıfatıyla ifade verdi Balyoz kumpas soruşturmasında Yasemin Çongar savcılılık sorgusunun ardından adliyeden ayrıldı. Balyoz Davası’nda kumpas kurulduğu iddiasıyla başlatılan ve gazeteci Mehmet Baransu’nun tutuklandığı soruşturma kapsamında gazeteci Yasemin Çongar “şüpheli” sıfatıyla ifade verdi. Çongar, savcılık sorgusunun arYasemin Çongar dından serbest bırakıldı. Balyoz kumpas soruşturması kapsamında savcı Gökalp Kökçü tarafından ifadeye çağıran gazeteci Çongar dün savcılığa gelerek ifade verdiği belirtildi. Savcılık sorgusunun ardından Çongar, serbest kaldı ve adliyeden ayrıldı. Ahmet Altan’ın da önümüzdeki günlerde ifadeye gelmesi bekleniyor. Soruşturma kapsamında Baransu da “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme amacı dışında kullanma, hile ile alma çalma” ve “devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme” suçlarından tutuklanmıştı. Çongar’a savcılık sorgusunda Balyoz davasına konu belgeleri ve Egemen Harekât Planı’na ilişkin sorular yöneltildiği öğrenildi. l İSTANBUL\Cumhuriyet ‘Yeter ki bir mezarı olsun’ Dargeçit’te bulunan kemikler acılı aileleri bir kez daha dağladı MAHMUT ORAL Konuşacak hali yok acılı anne İlhan Akyön’ün. “Tek ben oğlumun mezar yeri olsun istiyorum” diyor. Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı Dilan köyünde önceki gün bir mağarada insan kemikleri ve elbise parçaları bulundu. Bulunan kemiklerin, Dargeçit’te 30 Ekim 1995 günü JİTEM tarafından kaçırılan 7 kişiden, kendilerinden hâlâ haber alınamayan Davut Altınkaynak ve Nedim Akyön’e ait olabileceği belirtildi. Haber 20 yıldır gözaltında kaybedilen oğullarını arayan aileleri heye canlandırdı. İHD Dargeçit temsilcisi avukat Ahmet Arıkan bulunan kemiklerin bir an önce toplanarak DNA testine gönderilmesini istedi. Henüz 16 yaşındayken bir gece yarısı saat 02.20 sularında evine gelen jandarma tarafından gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Nedim Akyön’ün ailesi de bulunan kemiklerden sonra İHD’ye başvurdu. Akyön’ün ağabeyi Davut Akyön, “Kıyafetlerin fotoğraflarına baktım, yüzde yüz kardeşim. Hiç olmazsa artık yaşlı annem, kardeşimin mezarı başında ağlayabilecek. Her gece yatağında ağladığını duyuyorum” dedi. Nedim Akyön’ün 81 yaşındaki annesi İlhan Akyön ise oğlu İhsan’ın 24 yaşında iken evlerine gelen bir grup PKK’li tarafından öldürüldüğünü anlattı. Akyön, gözaltında kaybedilen oğlu Nedim’in ardından kızı Hediye’nin de kardeşinin acısına dayanamayıp kendisini asarak yaşamına son verdiğini söylüyor. l DARGEÇİT C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle