20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2015 CUMARTESİ [email protected] Kadın Meselesi Değil Erkek Meselesi B u topraklarda iki önemli mesele var. Birincisi, devletin demokratikleştirilerek yeniden yapılandırılması ve gönüllü vatandaşlık temelinde toplumla devletin mutabakatının oluşturulması. Ama bunun da önünde anahtar bir sorun var, Kürt meselesi. Kürt meselesi, demokratikleşmenin önündeki zihni engellerin kaynağı. Bu nedenle de maalesef Kürt meselesi Kürtlere dair ve Kürtlerden ibaret bir mesele değil artık. Kürt, Türk hepimizin meselesi ve hatta esas olarak Türklerin meselesi haline dönüşeli çok oldu. İkinci mesele ise dayanışmanın, hoşgörünün, güvenin, hukukun üstünlüğüne inancın, ortak yaşam iradesinin ve umudunun yükseldiği, çoğulcu ve barışçı topluma dönüşüm. Bir bakıma yeni bir toplumsal mutabakat ihtiyacımız olan... Toplumsal dönüşümün önündeki anahtar mesele ise kadın meselesi. Kadın meselesi de kadınlara dair ve kadın sorunlarından ibaret değil artık, enikonu erkek meselesi. Hem kadın meselesinin hem de Kürt meselesinin çözümü de yalnızca kurum ve kural değişikliklerinden ibaret değil. İkisinde de esas olan zihniyet değişimi. Kadın meselesinin çözümü yalnızca kurum ve kural değişikliklerinden ibaret değildir. Esas olan zihniyet değişimidir. Bekir Ağırdır KONDA Genel Müdürü şitli fay hatları, farklı eksenlerde farklı kümelenmeler ve kutuplaşmalar var. TürkKürt, SünniAlevi, ilericigerici, solcusağcı, dindarseküler hangi eksenden, hangi ayrımdan bakarsak bakalım bu ayrımların, kümelenmelerin ve kutuplaşmaların çalışmadığı iki konu var. Konu Kürt veya kadın meselesi olduğu anda tüm bu farklılaşmalar eşitleniyor. Her eksenin her bir kutbu, bu iki konuda zihni ortaklığa geliyor, paralel düşünüyor ve davranıyor. de 26, ortaokul ve lise eğitimlilerde yüzde 18, üniversite ve üstü eğitimlilerde yüzde 11 oranında insan da bu fikirde. KONDA “Kadınlarda İnsan Hakları Araştırması” bulgularına göre, kadınların yüzde 25’i, eşinden şiddet görürse “hiçbir şey yapmam, hayat böyle” diyor. Yüzde 41’i karakola başvuracağını, yüzde 34’ü de ailesine, arkadaşlarına başvuracağını söylüyor. Yalnızca şiddet görme halinde de değil, yine aynı araştırmaya göre kadınların yüzde 39’u kıyafeti nedeniyle komşunun tacizine uğradığında da “bir şey yapamam, hayat böyle” diyor. Eğitim Yöntemi Olarak Taciz! Hayırlı olsun: “Taciz” artık bir eğitim yöntemi olarak okullarımıza girdi! Haberlere göre olay şöyle cereyan ediyor (Okulun ve müdür yardımcısının adını sakladım): Antalya’da bir lisenin yeni atanan kadın müdür yardımcısı, okuldaki 31 sınıf başkanını toplayarak şunları söylüyor: “Bu okulda kızlar mini etek giyiyor. Bu tacize açık bir durum. Böyle giyerlerse tacizi hak ediyorlar. Erkek öğrencilerden bir tim kuracağım. Erkekler mini etek giyen kızları önce uyaracak. Eğer devam ederlerse taciz yapılacak.” Sınıf başkanı öğrencilerden bazıları, toplantıda konuşulanları okuldaki öteki öğretmenlere anlatıyor. Konuşmaların tutanak altına alındığı öğretmenler toplantısında bir öğretmen, Müdür Yardımcısı’na soruyor: “Bu toplantıda kısa etek giyen kız öğrencilere yaptığınız uyarı konusunda yanlış anlaşılma olmuş mudur? Sadece soruyorum, ‘Mini etek giyen kız öğrencilerin peşine erkek öğrenci takalım’ dediniz mi?” Bunun üzerine Müdür Yardımcısı “Evet söyledim. Aşırılıklara göz yumarsak, taciz edilirse kim suçludur?” diyor. Daha sonra olay kamuoyuna yansıyor, EğitimSen ve Bakanlık işin içine giriyor, soruşturma başlatılıyor! Müdür Yardımcısı, kısa etek giyenlerin peşine erkek öğrencileri takacağı iddialarını kabul etmiyor, “Öğrencilerimle konuştuğum her şey özelimdir. Toplantıda yaptığımız konuları dışarıya anlatmayız” diyerek kendini savunuyor. HHH Kolay değil elbette savaşla ve devrimle kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nde “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirmek: 4+4+4 maskaralığı ile çocukları çok erken yaşta okula başlatmak, beyinlerini yıkamak... Daha yuvadan itibaren kızların başlarını örtmek... İleri sınıflarda kızları olanaklı olduğu ölçüde tesettüre sokmak... Yazları Kuran kursları ile dini eğitim vermek... Sadece din derslerinde değil, bütün sosyal derslerde Sünni İslamı referans olarak kullanmak... Araştırıcı ve sorgulayıcı değil, ezberci ve dogmatik bir kafa yetiştirmek... Bütün bu işleri başaracak öğretmen ve yönetici kadrosunu üretmek... Tepeden devlet, aşağıdan mahalle baskısı uygulamak... Ve nihayet, kızları taciz etmeyi de, bir eğitim yöntemi olarak okullara sokmak! HHH Bir toplumu yüzlerce yıl geriye götürmek kolay mı? AKP’nin “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirmek konusunda bulduğu yeni yöntemlere şapka çıkarmak gerek! Bedelini çocuklarımız, Özgecan’lar, Kübra’lar, Hüsne’ler ödüyor! yrımcılığın mağduru yoksullar ve kadınlar KONDA “Gündelik Hayatta İnsan Hakları Araştırması” bulgularına göre, “en çok kimlerin, hangi grupların hakkı ihlal ediliyor” sorusuna, kadınların yüzde 48’i yoksulların, yüzde 37’si kadınların hakları ihlal ediliyor şeklinde cevap veriyor... Kadınların yüzde 18’i cinsiyeti nedeniyle gündelik hayatın çeşitli alanlarında ayrımcılığa maruz kaldığını söylüyor. Bu oran 28 yaş altı genç kadınlarda yüzde 21, 2844 yaş arası kadınlarda yüzde 20. Kadınların yüzde 35’i kendisini insan hakları ihlali ile karşı karşıya olan bir grubun içinde görüyor. A Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında rektörlerle yapacağı toplantıyı protesto etmek isteyen kız öğrencilere orantısız polis müdahalesi. (AA) esele kadın ve Kürt meselesi olunca kutuplaşmalar çalışmıyor İki meselenin de ortak bir başka yönü daha var. Toplumda çe M Zihni eşiklerin tonu, dozu değişebiliyor ama özünde ezberler, lümpenlik, hazımsızlık, sıkışıldığında manevi ve maddi şiddete yatkınlık hemen her kesimde öne çıkıyor. Kürt meselesinde de kadın meselesinde de önce nefret diliyle örülen manevi şiddet baskın. Sorun bastırılamadıkça veya so runla baş edilemedikçe manevi şiddet, maddi şiddete dönüşüyor. Kadın meselesinde, özellikle göç ve metropolleşme, buna bağlı olarak gündelik hayatın yeni ritmi içinde, değişen rol dağılımlarına alışamayan, yeni sorunlarla baş edemeyen erkekler gittikçe lümpenleşiyor ve şiddete yöneliyor. Şiddet siyasi kutuplaşmadan, çalışmayan ve çalışsa da güvenilmeyen hukuk sisteminden, kolayca yaslanılan geleneksel ve dini referanslardan meşru laştırılıyor kolayca. adına şiddeti doğal gören yüzde yirmi bir KONDA Hayat Tarzı Araştırması bulgularına göre “erkek sever de, döver de” sözünü “doğru” bulanlar yüzde 21 oranında. Erkeklerin yüzde 26’sı, kadınların yüzde 17’si bu fikirde. Bu oran 1524 yaş grubunda yüzde 17, 2534 yaş grubunda yüzde 18, 3544 yaş grubunda yüzde 21, 45 ve üstü yaş grubunda yüzde 22. İlkokul ve altı eğitimlilerde yüz K ocasından fazla para kazanması bile sorun Toplumun yüzde 69’u “kadın çalışmak için eşinden izin almalıdır” diye düşünüyor. Erkeklerin yüzde 75’i, kadınların yüzde 64’ü bu fikirde. 1524 yaş grubundaki gençlerin yüzde 59’u da. 28 yaş altı genç kadınların yalnızca yüzde 20’si çalışıyor, yüzde 25’i öğrenci, yüzde 47’si ev kadını. Yine toplumun yüzde 42’si “kadının eşinden fazla para kazanması ailede sorundur” diye düşünüyor. Kadınların yüzde 43’ü, erkeklerin yüzde 41’i, 1524 yaş grubundaki gençlerin yüzde 43’ü de. K Kadın meselesini var eden aktörlerin başında devlet geliyor. Eğitim ve hukuk sisteminde kadına karşı her türlü ayrımcılık geçerli. Hâlâ ilkokul matematik ders kitaplarında bile problemlerin öznesi Ali ise top alır, araba alır, Ayşe ise bebek alır. Ev ekonomisi ders kitaplarında bile kadına ailenin parçası değil, ailenin kölesi rolü anlatılır. Down sendromlu öz kızına tecavüz eden baba, bakirelik bozulmadığı için hukuken ceza indirimi alır, 26 kişinin tecavüz ettiği 13 yaşındaki kız 6 ameliyat geçirir ama mahkeme “rızası var” diyerek cezada indirim yapar. “At, avrat, silah” diye kodlanan gelenekleri sürdürdüğünü iddia edenler yalan söylemeyi, hatta rüşvet almayı veya vermeyi şerefsizlik saymaz ama kadının kıyafetinden namus söylemi üretir. Devletin valisi Münevver Karabulut’un ailesini, kızlarına sahip çıkmamakla suçlar. Din adına fetva veren devletin kurumu daha iki gün önce el ele dolaşmanın bile doğru olmadığına hükmeder. Namuslarına çok düşkün erkekler, kadınların kıyafetleri ya da hayat tarzları üzerinden şiddeti meşrulaştırmakta mahzur görmezler. Hikâye uzar gider. Ta ki kadın güçlenene, erkek zihni dönüşüm geçirene, insan hakları ve hukuk hayatımızın vazgeçilmezi olana kadar. eselenin kaynağı erkekler, referansı devlet ve gelenekler M C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle