19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 25 Ekim 2015 KULTUR Gölge etmesin yeter... B bu sayede Ara Güler, Yaşar Kemal, Turhan Selçuk, Selim İleri, Yıldız Kenter gibi adların bugüne kadar belirlenen 35 ad arasında yer alabildiğini anımsatıyor, “Artık böyle isimleri ödül listelerinde göremeyeceğimiz anlaşılıyor” demeden edemiyordu. Çünkü, yeni yönetmelikte, “Adaylar, Türk kültür ve sanat hayatına önemli katkılarda bulunan, ülkemizin kültür ve sanatının yücelmesine çalışan, özgün eserleri veya hizmetleriyle üstün kabiliyet gösteren kişi veya kurumlar arasından Değerlendirme Kurulu tarafından belirlenir ve Cumhurbaşkanına elinde toplanmış. Karakaş, “Sarayın sanatçılarına gün doğdu” derken kibar davranmış. “Saray soytarılarına gün doğdu” dense yeri. Belli ki, istenen, Alev Alatlı modeli. Yine de, devletin sanatçılara, kültür insanlarına, yazarlara verdiği ödüller konusunda ben biraz farklı düşünüyorum. Devlet ile sanatın bağdaşmaz iki kavram olduğu kanısındayım. Devlet tutucudur; her şeyi tekelinde tutmak, her şeyin kendine bağlanmasını ister. Buyruklar yağdıran kocaman bir aygıttır. Devleti elinde tutan yönetim, her şeyden olduğu gibi sanattan da kendi ideoloji doğrultusunda pay çıkarmaya bakar. Sanat ise, yazgısına boyun eğmeyen, yaşadığı yaşamdan hoşnut olmayan canları besler. Muhaliftir. Asi ruhludur. Yalnızca siyasal anlamda değil, insanla ilgili bütün alanlarda bir sürekli başkaldırı yoludur. O yüzden, devletin vereceği ödül, nitelikli yazarla, iyi sanatçıyla bağdaşmaz. Devlet, verdiği ödülün karşılığını ister; kaşıkla verir sapıyla göz çıkartır. Onun sanatçısı uysal, uslu, uyumlu olmalıdır. Kanımca, hiçbir nitelikli sanatçının devlet ödülüne gereksinimi yoktur... Emektar aktöre vefalı veda töreni Perşembe günü tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden sinema oyuncusu Yılmaz Köksal’ın cenazesi, dün öğle namazını müteakip Üsküdar Şakirin Camisi’nde kılınan namazın ardından Kanlıca Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedildi. Törene Yusuf Sezgin, Cüneyt Arkın, Orhan Gencabay ve Halil Ergün gibi pek çok sanatçı da katıldı. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK u hafta, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri yönetmeliğinde yapılan değişiklikler gündemdeydi. Değişikliklerin en can alıcısı ise ödülün geri alınma koşulundaydı. 20 Ocak 1995 tarihli eski yönetmelikte “Devletin şahsiyetine karşı işlenen cürümlerden dolayı hüküm giyenlerin ödülleri mahkeme kararı ile geri alınır” deniliyordu. Yeni yönetmelikte ise, mahkeme kararına da gerek görülmüyor ve “Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlardan dolayı hüküm giyenlerin ödülü, Değerlendirme Kurulu kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile geri alınır” denilmekteydi. Enseyi karartmayan konser etin Altan ve Yılmaz Köksal’ın toprağa verildiği günün akşamında Bill Frisell dinlemek, ağıt yakmak sayılır. Çeyrek asrı deviren Akbank Caz Festivali’nde konserin başlayacağına işaret eden anons sonrası en uzun bekleyiş rekoru kırılıyor ki, Hank Roberts’ın çello ayağını sıkıştırmak için kulise gidip gelişi hariç. Zorlu’nun Drama Sahnesi, “davetiyeden geçinmelilerle” doluya yakın. Frisell müthiş bir projeci ve onlarca iyi projeye sahip. İzleyeceğimiz Music For Strings itiraf etmek gerekirse en sevdiklerimden biri. Frisell’in elektrik gitarıyla gerek ruhani tonu, gerek solist olarak cümleleri ya da ritmik armonisi ve müzikal dokusuyla üç akustik yaylı sazlar arasında yer alış şekli hiçte sakil değil. Bir Fender Telecaster, efekt pedalı ve Fender Deluxe amplifikatör; deneysel gitar dünyası için ne mütevazı bir ekipman değil mi? Akılcı bir doğaçlama kahramanı olarak yanındakilerin notalarıyla her ritmik nüans arasındaki ince hesabı ustaca yönetiyor. Üç eski dostunun arasında, kıraathaneye gelmiş tekaüt gibi serbest doğaçlama müsameresi yapıyor. Yıllardır birlikte çalan bu dörtlünün bir araya geldiği son albüm 2014 yılında çıkan “Big Sur”. Frisell’ın “aman illa işlerim saf caz olsun” türünden bir derdi yok, çok uzun süredir. Blues, rock, bebop ve serbest doğaçlama arasında geçen bu müzikal şölen onun kemancı Jenny Scheinman, viyolacı Eyvind Kang ve çellocu Hank Roberts ile eskiye duydukları saygının ifadesi. Bu akşam burada çaldıkları parçaların hiçbiri albümlerde yok. Belli ki 23 Ç Bill Frisell dinlemek Çetin Altan ve Yılmaz Köksal’ın toprağa verildiği günün akşamında ağıt yakmak sayılır. Devlet tutucudur... Değişikliğe en önemli tepki, Kültür ve Sanattan Sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş’tan geldi. Karakaş, “Sarayın sanatçılarına gün doğdu” başlıklı açıklamasında, “Kültürsanat insanlarının bundan böyle doğrudan Kaçak Saray tarafından değerlendirileceği anlaşılıyor. Saray’ın, yandaş kültürsanat insanları dışında kalan bağımsız sanat insanlarına tahammülü olmadığı görülüyor” diyordu. Eski yönetmelik gereği, adayların, kültürsanat kurumlarınca belirlenip değerlendirme kuruluna sunulduğunu vurgulayan Karakaş, Karakaş’tan tepki... sunulur” açıklaması yer alıyordu. Üstelik yeni yönetmeliğe göre, Değerlendirme Kurulu da, tümüyle Cumhurbaşkanlığı memurları ve bizzat Cumhurbaşkanının atayacağı kişilerden oluşuyordu. Karakaş’ın yeni yönetmeliğe karşı çıkışına hak vermemek olanaksız. Ödülü geri alınacak kişiler hakkında “mahkeme kararı”na bile gerek görülmemiş. Değerlendirme kurulu ve adaylarla ilgili tüm yetkiler Cumhurbaşkanlığının yeni bir albüme hazırlanıyorlar ve repertuar bu. Woody Guthrie bestesi “This Land is Your Land” konseri hem açıyor, hem de 20 MURAT dakikanın üzerine çıkarak BEŞER en uzun yorum sıfatına sahip oluyor. Fats Waller’ın “Jitterbug Waltz”ı günün önem ve ehemmiyetine ilişkin bir hüzün dalgası yayarken, John Barry bestesi “You Only Live Twice” ile Monk’un “Skippy”si beşiği sallayan ninni gibi tınlıyor. “Blue in Green”den yayılan minimal masalsı melodiler, çocukluğumuzun dizisi “Bonanza” ile şenleniyor, konser “The Bad And The Beauty” ile bisleniyor. Parçaların bazı bölümlerinde çalgılar solo pasajlar alırken, yanı sıra minik ikililer ve üçlüler kurmayı da ihmal etmiyorlar. Çellonun rock riffleri, bas seslerin yerine geçen aritmik kontrpuanları, kemanın halk temalarını coşkuyla işleyişi ve viyolanın vazife adamlarına has ciddiyeti bir araya geldiğinde, bir oda müziği sedalarını yayarcasına dolduruyorlar salonu. Frisell ise müziğine o kadar yoğunlaşmış ki, 90 dakika boyunca ağızından çıkan yegâne sözcükler mesai arkadaşlarının isimleri. Dinleyici de kibar ve sessiz. Sadece topluca veda selamına geldiklerinde, gençlerden birinin kendisinden sahneye yarı belinden sarkarak pena istemesi panikletiyor onu; apar topar ceplerini karıştırarak uzatıyor istenen şeyi nazik adam. Frisell’ın ensemizin kararmasının önüne geçen nezaketini teyit eden bir başka şey ise kuliste önüne konan sayısız plağıma sıkılmadan attığı özenli imzalar ve yanlarına çizdiği sevgi dolu işaretler. ([email protected]) C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle